Bizi Takip Edin

AVRUPA

İtalya ve Romanya’da “ayı” tartışması

Yayınlanma

Geçtiğimiz ay Romanya’da 19 yaşındaki bir kızın vahşi bir ayı tarafından parçalanarak öldürülmesi üzerine ülkede her yıl itlaf edilen ayı sayısı iki katına çıkarıldı. 

Fakat İtalya’da, Fransız bir yürüyüşçüyü yaralayan dişi bir ayının öldürülmesi, ülkenin artan ayı nüfusu içindeki saldırgan türlerle nasıl başa çıkılacağı konusunda kamuoyunda hararetli bir tartışmaya yol açtı.

Financial Times’a (FT) konuşan devlet kurumu İtalyan Çevre Koruma ve Araştırma Enstitüsünün yaban hayatı koordinasyon başkanı Piero Genovesi, “Diğer tüm ülkeler tehlikeli ayıları vuruyor. Ama burada bir ayıyı vurmak bir tür ulusal dram,” diyor.

İki saldırıya verilen zıt tepkiler, Avrupa hükümetlerinin bir yandan yaban hayatını korumaya çalışırken bir yandan da kamu güvenliğini garanti altına almakta karşılaştıkları zorlukların altını çiziyor.

Boz ayılar AB yasaları kapsamında korunuyor ve İtalya’da yeniden yabanileştirme çabaları türün yeniden canlanmasına yol açtı. Fakat yetkililer, hayvanların insanlarla daha sık karşılaşmasının sonuçlarını yönetmekte de giderek artan zorluklarla karşı karşıya kalıyor.

Romanya’da geçen ay genç kızın ölümü, sosyal medyada korkunç fotoğrafların dolaşmasıyla ulusal bir öfkeye ve harekete geçme taleplerine yol açtı. Tepkiler üzerine milletvekilleri, geçen yıl 220 olan ayı itlaf kotasının bu yıl ve 2025’te 481’e çıkarılmasını onayladı.

Şu anda 8.000 civarında olduğu tahmin edilen Avrupa’nın en büyük boz ayı nüfusuna ev sahipliği yapan Romanya’da son yirmi yılda en az 27 kişinin öldüğü kaydedildi.

Romanya Çevre Bakanı Mircea Fechet FT’ye verdiği demeçte, “Çok fazla ayımız olduğu çok açık. Ayı saldırılarıyla ilgili 112 [acil] çağrılarının sayısına bakarsanız, ayılar tarafından öldürülen insanların [sayısına] bakarsanız … son birkaç yılda patlama yaşandığını görürsünüz,” iddiasında bulunuyor.

Çok daha küçük bir ayı nüfusuna sahip olan İtalya’da, tehlikeli hayvanlarla nasıl başa çıkılacağı konusundaki hararetli tartışmalar tek tek ayılara ve onların saldırganlık geçmişlerine odaklanmış durumda.

İtalyan Alplerinde yaralanan Fransız turist Vivien Triffaux, üç yavrusu olan dişi bir ayının ölüm haberinin kendisinde “derin bir üzüntü ve güçlü bir suçluluk duygusu yarattığını” söyledi.

Triffaux halka açık yayınlanan bir mektupta, “İnsanların güvenliğini garanti altına almak ve biyolojik çeşitliliği korumak arasında bir uzlaşma bulmanın mümkün olacağını ummuştum,” diye yazdı.

Roma 1999 yılında bir yeniden doğaya kazandırma programı başlattığında İtalya’nın alpin ayı popülasyonu, sadece üç yaşlı erkek ayının kalmasıyla neredeyse tükenmek üzereydi. Dokuz ayı daha sonra Slovenya’dan Trentino-Alto Adige bölgesindeki 620 km²’lik bir doğal koruma alanına yerleştirildi ve bu proje kısmen AB tarafından finanse edildi.

Yerel yetkililerin turizmi canlandırmayı amaçladığı bu uygulama başlangıçta popülerdi. Fakat tahminen 120 ayı şu anda İtalyan Alplerinde, çitsiz parkın sınırlarının çok ötesinde dolaşıyor ve hem yürüyüşçüler hem de bölge sakinleri için potansiyel bir tehlike oluşturuyor.

Geçtiğimiz yıl 26 yaşındaki Andrea Papi, evinin yakınlarında koşu yaparken bir ayının ölümcül saldırısına uğradı ve bu olay İtalya’da 150 yıl sonra yaşanan ilk vaka oldu.

JJ4 olarak bilinen aynı hayvan 2020 yılında Peller Dağı’nda yürüyüş yapan bir baba ve oğluna saldırmış, fakat İtalya’nın o zamanki çevre bakanı bilim insanlarının ayının öldürülmesi yönündeki tavsiyesine uymayı reddetmişti.

Papi’nin ölümü, yerel yetkilileri JJ4 için bir öldürme emri çıkarmaya teşvik etti, fakat hayvan hakları aktivistleri mahkemede buna başarıyla itiraz etti. Bunun yerine hayvan yakalandı ve bir “ayı hapishanesine” konuldu.

Bu yıl Fransız yürüyüşçüye yapılan saldırının ardından bölge yetkilileri daha hızlı hareket etmiş ve dişi ayı, ölüm emrinin imzalanmasından sadece saatler sonra vurulmuştu.

AVRUPA

Hollanda hükümetinde Amsterdam olayları çatlağı büyüyor

Yayınlanma

Hollanda’nın Amsterdam kentinde İsrailli holiganlarla yerel halk arasında çıkan olayların ardından hükümet içinde oluşan çatlak büyüyor.

Özgürlük Partisi (PCC) lideri Geert Wilders’in şiddet olaylarının ardından Hollanda iktidar koalisyonu üyelerine yönelik öfkesi, ülkedeki dört iktidar partisi arasında artan gerilimin altını çiziyor.

Hollandalı sağcı lider, göreve gelmesine yardımcı olduğu Başbakan Dick Schoof’u, başkentteki şiddet olaylarının patlak vermesinden bir gün sonra Budapeşte’de düzenlenen bir Avrupa zirvesine katıldığı için eleştirdi. Wilders, “Neden ekstra bir kabine toplantısı yok? Aciliyet duygusu nerede?” diye sordu.

COP29 iklim görüşmelerine yapacağı geziyi iptal eden ve Budapeşte’den erken dönen Schoof ise toplantı boyunca “herkesle temas halinde” kaldığını söyledi.

Olayların ardından Hollanda’nın iktidardaki dört partisinin liderleri “antisemitizmi” hızla kınamıştı.

“Pogrom” mu, “Siyonist provokasyon” mu: Amsterdam’da neler oldu?

Amsterdam Emniyet Müdürünün geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, günün erken saatlerinde bazı Maccabi taraftarlarının Hollanda başkentinin şehir merkezinde Filistin bayraklarını yırtması ve Arap karşıtı sloganlar atması tansiyonu yükseltmişti. Maçtan bir gün önce de 10 İsrailli taraftar gözaltına alınmıştı.

Wilders, İsrailli taraftarlara yönelik şiddeti bir “pogrom” olarak nitelendirirken, “merkez sağ” Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) lideri Dilan Yeşilgöz bunu bir “Yahudi avı” olarak kınadı.

Çiftçi-Yurttaş Hareketi’nden (BBB) Caroline van der Plas ise şiddeti “derin bir utanç” olarak nitelendirirken, Yeni Toplumsal Sözleşme’nin (NSC) başkan vekili Nicolien van Vroonhoven “iğrenç sahneler” olarak nitelendirdiği olaylardan üzüntü duyduğunu belirtti.

Liderlerin hepsi de failleri cezalandırmak, antisemitizmle mücadele etmek ve Hollanda başkentinde düzeni yeniden tesis etmek için harekete geçme sözü verdi.

Fakat koalisyonun birliğinde ilk çatlakların ortaya çıkması uzun sürmedi. VVD’nin antisemitizm sözcüsü Hollandalı milletvekili Ulysse Ellian POLITICO’ya verdiği demeçte Hollanda siyasetindeki mevcut havanın “çok hararetli” olduğunu ancak “çekişmeyi bırakıp” çözüm bulmaya odaklanmak gerektiğini söyledi.

BBB’den Hollandalı milletvekili Sander Smit ise POLITICO’ya yaptığı açıklamada koalisyonun Amsterdam’daki şiddet olaylarına aynı şekilde tepki verdiğini söyledi ve herhangi bir sürtüşme olduğu iddialarını reddetti. Smit, “Antisemitizmle mücadelede dört parti de birleşmiş durumda. Bu konuda herhangi bir anlaşmazlık görmüyorum,” dedi.

Smit, Wilders’in kendini ifade etme biçiminin BBB, VVD ve NSC’den farklı olabileceğini savundu.

Haaretz: Medya kuruluşları Amsterdam olaylarına ilişkin haberlerini revize ediyor

Schoof’u eleştirdikten sonra Wilders, şiddeti önlemek ya da failleri cezalandırmak için yeterince çaba göstermemekle suçladığı VVD’li Adalet Bakanı David van Weel’e yüklendi.

VVD lideri Yeşilgöz, Wilders’in “sloganlarından ve tek satırlık sözlerinden” bıktığını söyledi ve Wilders’i sosyal medyada çığırtkanlık yapmayı bırakıp antisemitizme karşı çözümlere odaklanmaya çağırdı. Wilders de buna karşılık olarak, partisinin iktidarda olduğu on yıl boyunca çok az şey yaptığını söyleyerek ona ateş püskürdü.

Wilders’in partisi PVV geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde sandalye sayısını ikiye katlayarak Hollanda’nın en büyük partisi haline geldi. PVV’ye VVD, yeni kurulan NSC ve BBB’nin de katılımıyla yedi aydan fazla süren görüşmelerin ardından temmuz ayında bir koalisyon kuruldu.

Çarşamba günü Hollanda parlamentosunda zaman zaman hararetlenen tartışmalara neden olan bir plan sunuldu. VVD ve BBB’nin desteklediği PVV planına göre, şiddet olaylarının faillerinin Hollanda vatandaşlığından çıkarılacak.

NSC başkanı van Vroonhoven daha ihtiyatlı davranarak bu olasılığın “araştırılması” gerektiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bank of England Başkanı Bailey: Birleşik Krallık ticareti açık, AB’yi yakın tutmalı

Yayınlanma

Bank of England (BoE – İngiltere Merkez Bankası) Başkanı Andrew Bailey, Perşembe günü yaptığı ve Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüne göndermelerde bulunduğu bir konuşmada, küresel ekonomideki kırılmalar nedeniyle Britanya’nın serbest ticareti savunması ve Avrupa Birliği ile bağlarını yeniden inşa etmesi gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Rachel Reeves’in planladığı gibi, işletmelerden ve emeklilik fonlarından sermayenin serbest bırakılmasının yanı sıra, Britanya’daki zayıf yatırımları artırmak ve üretkenlik artışını yeniden sağlamak için açık ticaret taahhüdünün hayati önem taşıdığını söyledi.

Bailey, 2020 yılının başında yürürlüğe giren Brexit’in Birleşik Krallık’ın ticaret akışının zayıflamasına katkıda bulunduğunu ve ekonomisinin potansiyel üretken kapasitesini zayıflattığını ileri sürdü.

Bailey Londra’daki finans hizmetleri liderlerine yaptığı yıllık Mansion House konuşmasında, “Bir kamu görevlisi olarak Brexit konusunda tek başına bir pozisyon almıyorum. Bu çok önemli. Fakat sonuçlarına işaret etmek zorundayım,” dedi.

BoE lideri, “İngiliz halkının kararına saygı duyarak” ilişkileri yeniden inşa etme fırsatlarına karşı neden uyanık olmaları ve bunları memnuniyetle karşılamaları gerektiğinin altını çizdiğini kaydetti.

Yeni İşçi Partisi hükümeti AB’nin ortak pazarına ya da gümrük birliğine yeniden katılmayı reddederken, Başbakan Keir Starmer blokla ticari bağları ve diplomatik ilişkileri geliştirmek istediğini söyledi.

Bailey, Britanya’nın büyüme için sadece Brexit’in etkisine değil, daha geniş bir resme bakması gerektiğini söyledi.

Bailey konuşmasında doğrudan ABD seçimlerine atıfta bulunmasa da, Trump’ın ABD’nin ithal ettiği mallara çift haneli gümrük vergileri getirme ihtimaline işaret ederek, bunların küresel ticaret ve enflasyon üzerinde geniş kapsamlı etkileri olacağını söyledi.

Bailey, şu anda “jeopolitik şokların etkisi” ve “dünya ekonomisindeki daha geniş çaplı parçalanma” nedeniyle tablonun bulanıklaştığını kaydetti.

BoE Başkanı, “Ekonomik güvenliğe yönelik tehditlere karşı uyanık olma ihtiyacının önemli olduğu bir ortamda, lütfen açıklığın önemini hatırlayalım… Ekonominin güvenli açıklığını korumak için mantıklı bir şekilde elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.

Perşembe günü erken saatlerde, BoE’nin faiz oranlarını belirleyen bir diğer üyesi olan ABD’li ekonomist Catherine Mann, BoE’nin Trump’ın seçilmesinden kaynaklananlar da dahil olmak üzere enflasyona yönelik yukarı yönlü riskler ortadan kalkana kadar faiz oranlarını sabit tutması gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Reeves’in iki hafta önce bütçede açıkladığı kamu yatırımlarını artırma planlarını desteklediğini söyledi.

Fakat Bailey, “Buna daha güçlü iş yatırımlarının eşlik etmesi gerekiyor… Ve bu iş yatırımları, iyi bir kamu altyapısı da dahil olmak üzere pek çok şeye bağlı olacak,” dedi.

Bailey’den hemen önce aynı etkinlikte konuşan Maliye Bakanı Rachel Reeves, Birleşik Krallık’ın AB ile ilişkilerini “sıfırlaması” gerektiğini ve ticari bağları güçlendirmek için Trump ile yakın çalışmayı dört gözle beklediğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, Rus LNG’sinin limanlarına girişini yasakladı

Yayınlanma

Almanya hükümeti, enerji sektöründe Rusya’ya bağımlılıktan tamamen kurtulma hedefleri doğrultusunda, devlete ait sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminallerinin Rusya’dan doğalgaz almasını yasakladı.

Deutsche Energy Terminal, Brunsbüttel’deki terminalinin pazar günü Rusya’dan bir yük almaya hazırlandığını hükümete bildirdi.

Financial Times tarafından görülen bir mektuba göre, buna yanıt olarak ekonomi bakanlığı, “hiçbir Rus LNG sevkiyatını kabul etmeme ve bundan böyle özel bir bildirime kadar kabul etmeyi reddetme” talimatı verdi.

Belgede, yasağın “kamu çıkarını” korumak amacıyla kabul edildiği vurgulandı. Ekonomi Bakanlığı, Rusya’dan LNG alınmasının, Almanya ve AB’yi bir bütün olarak “enerjide bağımsız” hale getirmek için ithalat terminalleri inşa etme fikrine ters düşeceğini belirtti.

2022’de Rusya’nın boru hattı gazından mahrum kalan Almanya, hızla birkaç ithal LNG terminali inşa etti. Alman şirketi Sefe’nin Yamal LNG’den satın almak için uzun vadeli bir sözleşmesi olmasına rağmen, şimdiye kadar Rusya’dan yakıt kabul etmediler.

Ancak Kpler’e göre Rusya, neredeyse tüm sevkiyatları Fransa’daki bir terminale gönderiyor ve bu terminal de gazı yeniden gazlaştırdıktan sonra boru hattıyla diğer Avrupa ülkelerine taşıyor.

Almanya, Ekim 2022’de Fransa’dan boru hattıyla doğalgaz almaya başlamıştı.

Fransa, İspanya ve Belçika Rus LNG’sinin başlıca alıcıları konumunda. Gazı ithal eden şirketler uzun vadeli sözleşmelerle çalışmakta ve ancak Avrupa çapında bir yasak durumunda bu sözleşmeleri durdurabiliyorlar.

Şu ana kadar sadece Belçika böyle bir yasak çağrısında bulundu. Fakat LNG, AB ile ABD enerji üreticilerinin uluslararası çıkarlarını desteklemeyi amaçlayan yeni ABD Başkanı Donald Trump yönetimi arasındaki ticaret müzakerelerinde bir pazarlık kozu haline gelebilir.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Rusya’dan hala çok miktarda LNG alıyoruz, neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile ikame etmeyelim? Bu konuyu pekâlâ tartışabiliriz.”

Handelsblatt: Şansölye Scholz, 2020’de ABD’ye Kuzey Akım-2 için gizli bir anlaşma teklif etti

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English