ASYA
Japonya savunma konulu beyaz kitabını yayınladı: Doğu Asya’da yükselen savaş tehdidi
Yayınlanma
Tokyo, “Japonya’nın Savunması 2024” adlı beyaz kitabını yayınladı. Kitapta, Rusya’nın Ukrayna müdahalesine benzer ciddi bir durumun Doğu Asya’da yaşanması riskinin arttığına dair ilk kez doğrudan bir uyarıda bulunuldu.
“Ukrayna’da yaşanan benzer ciddi bir durumun gelecekte Hint-Pasifik bölgesinde, özellikle Doğu Asya’da ortaya çıkması ihtimali göz ardı edilemez” ifadelerinin yer verildiği beyaz kitapta Çin’in ismi doğrudan anılmasa da olası bir Tayvan çatışmasına açıkça atıfta bulunuluyor. Japonya’nın etrafındaki güvenlik durumunu anlatan beyaz kitabın ilk bölümü, Kuzey Kore’nin taktik nükleer silah konuşlandırması ve Çin’in ‘sert duruşu’na odaklanıyor.
Çin’in sert dış duruşu ve artan askeri faaliyetleri konusunda “ciddi endişe” dile getirilerek, Pekin’in “Japonya’nın kapsamlı ulusal gücüyle ve müttefikleriyle, benzer düşünen ülkeler ve diğerleriyle işbirliği ve dayanışma içinde karşılık vermesi gereken benzeri görülmemiş ve en büyük stratejik meydan okumayı” sunduğu iddia edildi.
Japonya Savunma Bakanı Kihara Minoru, beyaz kitabın açılış sayfasında yaptığı açıklamada, “Hiçbir ülke kendi güvenliğini tek başına koruyamaz” ifadesini kullanarak, Tokyo’nun evrensel değerleri ve stratejik çıkarları paylaştığı, aynı görüşteki ülkelerle işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini özellikle ABD ile ortak askeri çıkarların paylaşılması gerektiğini vurguladı.
Beyaz kitabın kapağında ise caydırıcılığa karşı yeniden dövülen çelik samuray kılıcına ait bir grafik kullanıldı. Uluslararası çıkmazların arttığı ve mevcut düzenin sorgulamaya gidildiğinin altı çizilen belgede, II. Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük sınavın verildiği Minoru tarafından şu ifadelerle anlatılmaktadır:
“Uluslararası toplum yeni bir kriz dönemine girmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana en büyük sınavıyla karşı karşıya. Mevcut düzen ciddi şekilde sorgulanmaktadır. Japonya kendisini savaş sonrası dönemin en ciddi ve karmaşık güvenlik ortamında bulmaktadır.
Çin hızla askeri yeteneklerini arttırırken, Senkaku Adalarını çevreleyen suların bulunduğu Doğu Çin Denizi’nde ve Pasifik’teki faaliyetlerini yoğunlaştırmaktadır. Kuzey Kore nükleer ve füze gelişimini ilerletmekte ve balistik füze ve diğerlerini fırlatmaya devam etmektedir. Rusya, Ukrayna’ya yönelik saldırganlığını sürdürürken, Kuzey Bölgelerini de kapsayan Uzak Doğu’da yoğun askeri faaliyetler yürütmektedir. Rusya’nın ayrıca Çin ile uçak ve gemileri içeren ortak faaliyetlerde bulunduğu da gözlemlenmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana yaşanan en ciddi ve karmaşık güvenlik ortamında Savunma Bakanlığı ve Öz Savunma Kuvvetleri Japon halkının yaşamlarını ve barışçıl geçim kaynaklarını korumaya ve Japonya’nın kara, su ve hava sahasını sonuna kadar savunmaya kararlıdır. Bu görevlerin yerine getirilmesinde Savunma Bakanlığı/Öz Savunma Kuvvetleri, Japonya Ulusal Güvenlik Stratejisi, Ulusal Savunma Stratejisi ve Savunma Yapılanma Programı’nda ifade edilen politikaların uygulanmasına öncülük edecektir.
Bu politikalar üç ana hedeften oluşmaktadır. Bunlardan ilki, Japonya’nın savunma yeteneklerinin temelden güçlendirilmesini istikrarlı bir şekilde gerçekleştirmektir. Stand-off ve IAMD (Entegre Hava ve Füze Savunması) gibi geleceğin temel savunma yeteneklerinin oluşturulmasına öncelik verilmelidir. Bu nedenle Japonya, Tomahawk füzeleri ve geliştirilmiş Tip-12 karadan gemiye füzelerin karadan fırlatılan versiyonları da dahil olmak üzere çeşitli stand-off füzelerini başlangıçta planlanandan daha önce edinecektir. Japonya, kendisini giderek daha sofistike hale gelen balistik füzelerden ve diğer tehditlerden korumak için Aegis Sistemi Donanımlı Gemilerin inşasına başlanmasını hızlandıracaktır. Sürdürülebilirlik ve dayanıklılığın arttırılması bir diğer önemli görevdir. Bu nedenle Japonya ekipmanların operasyonel kullanılabilirliğini arttırmaya, yeterli mühimmat ve güdümlü füze temin etmeye ve savunma tesislerinin dayanıklılığını arttırmak için odaklanmış yatırımları teşvik etmeye devam edecektir.
İkinci önemli hedef ise müttefiklerimiz, benzer düşünen ülkeler ve diğer ortaklarımızla işbirliği yapmaktır. Artık hiçbir ülke kendi güvenliğini tek başına koruyamaz. Mevcut uluslararası düzene yönelik zorluklar devam ederken, Japonya’nın evrensel değerleri ve stratejik çıkarları paylaştığı müttefiklerimiz, benzer düşünen ülkeler ve diğer ortaklarla işbirliğini ve ortaklığı derinleştirmesi kritik önem taşımaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri ile İttifak, ulusal güvenlik politikamızın temel taşıdır. Japonya, Japonya-ABD İttifakının caydırıcılık ve karşılık verme kabiliyetlerini arttırmak için somut tedbirleri istikrarlı bir şekilde uygulayacaktır.
Aynı zamanda Japonya’nın bölgede barış ve istikrarı sağlamak için benzer düşünen ülkeler ve diğer ortaklarla işbirliğini artırması da önemlidir. Japonya, Özgür ve Açık Hint-Pasifik’in gerçekleştirilmesine katkıda bulunacak tedbirleri uygulayacaktır. Bu amaçla Japonya proaktif olarak şunları teşvik edecektir:
Bölgenin ve her bir ülkenin özelliklerini ve diğer faktörleri dikkate alarak, ikili/çok taraflı tatbikatlar ve savunma ekipmanı ve teknoloji işbirliği gibi çok taraflı ve çok katmanlı savunma işbirliği ve değişimleri. Bu tür bir işbirliği, yeni nesil savaş uçaklarının ortaklaşa geliştirilmesi ile temsil edilmektedir. Bu ortak geliştirme, Japonya’nın temel savunma kabiliyetini oluşturan avcı uçaklarının performansını artırmayı amaçlamaktadır. Önümüzdeki on yıllar içerisinde dünyaya bir güvenlik, istikrar ve refah temeli sunacaktır.
Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri merkezli çok taraflı işbirliğinde de ilerleme kaydedilmiştir. Geçtiğimiz aralık ayında Japonya, Amerika Birleşik Devletleri ve Kore Cumhuriyeti, Kuzey Kore’ye yönelik füze uyarı verilerinin gerçek zamanlı paylaşımına başlamıştır. Aynı dönemde Avustralya Savunma Kuvvetleri ilk kez iki Japonya-ABD ikili komuta merkezi tatbikatına katıldı: “Keen Edge” ve ‘Yama Sakura’ Japonya bu tür işbirliklerini teşvik edecektir.
Üçüncü ana hedef ise insan kaynakları tabanımızı güçlendirmektir ki bu acil bir hedeftir. Japonya ciddi bir işgücü sıkıntısı içinde olduğundan, insan kaynaklarını güvence altına almak için giderek daha şiddetli bir rekabet yaşanmaktadır. Öz Savunma Kuvvetleri personeli Japonya’nın savunma kabiliyetlerinin temel unsurunu oluşturmaktadır. Rekabetçi işe alım ortamında mükemmel insan kaynakları temin etmek amacıyla, hiçbir seçeneği göz ardı etmeden insan kaynakları tabanımızı güçlendirmek için gerekli tüm tedbirleri alacağız. Bunlar Öz Savunma Kuvvetleri’nin işe alım kabiliyetlerinin arttırılması, insan kaynaklarının etkin kullanımı, yaşam ve çalışma ortamlarının iyileştirilmesi ve ücretlendirme sistemlerinin yeniden düzenlenmesinden oluşmaktadır.
İnsanların önemli olduğu bir kurum olarak Savunma Bakanlığı/Öz Savunma Kuvvetleri’nde tacizin yeri yoktur. Tacizin Öz Savunma Kuvvetleri personeli arasındaki karşılıklı güvene zarar verdiğinin ve tüm organizasyonun temelini sarstığının bilinciyle, etkili taciz önleme tedbirleri uygulayarak her türlü tacize karşı sıfır toleranslı bir çalışma ortamı yaratmaya devam edeceğiz.
‘Japonya’nın Savunması 2024’, Japonya’yı çevreleyen güvenlik ortamını ve Savunma Bakanlığı/Öz Savunma Kuvvetleri’nin yukarıda özetlenen çabalarını açıklamaktadır. Özellikle, Japonya’nın savunma kabiliyetlerinin temelden güçlendirilmesine yönelik ilerlememizi, başka bir deyişle Japonya’nın savunma ve caydırıcılık kabiliyetlerinin güçlendirilmesi yönünde nasıl istikrarlı adımlar attığını kapsamlı bir şekilde açıklamaya özen gösterdik. 2024 yılı Öz Savunma Kuvvetleri’nin kuruluşunun 70. yıldönümüdür ve “Japonya’nın Savunması 2024” Japonya Savunma Beyaz Kitabının 50. anma sayısıdır. Açılış sayfalarında özel bir makale olarak Öz Savunma Kuvvetleri’nin 70 yıllık tarihine değinilmektedir.
Savunma kabiliyetlerinin temelden güçlendirilmesi de dahil olmak üzere Savunma Bakanlığı/Öz Savunma Kuvvetleri’nin çabaları, Japon halkının ve dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin anlayış ve desteği olmadan mümkün olamazdı. Bu beyaz bültenin mümkün olduğunca çok sayıda okuyucunun Japonya’yı çevreleyen güvenlik ortamını ve Savunma Bakanlığı/Öz Savunma Kuvvetleri tarafından sarf edilen çabaları daha iyi anlamasına yardımcı olacağını umuyorum.”
“Uluslararası Toplum İkinci Dünya Savaşından Bu Yana En Büyük Sınavıyla Karşı Karşıya”
Beyaz Kitap’ta ‘mevcut uluslararası düzene yönelik tehditlere’ vurgu yapan Kantei yönetimi şu ifadelere yer verdi:
“Evrensel değerleri ya da bu değerlere dayalı siyasi ve ekonomik sistemleri paylaşmayan devletler nüfuzlarını genişletmektedir. Statükonun tek taraflı olarak değiştirilmesi ve bu tür girişimler mevcut uluslararası düzene karşı ciddi bir meydan okumayı temsil etmektedir. Uluslararası toplum İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük sınavını vermekte ve yeni bir kriz dönemine girmektedir. Küresel güç dengesi dramatik bir şekilde değişmekte ve başta ABD ile Çin arasında olmak üzere devletler arasındaki rekabet devam etmektedir ve gelecekte daha da yoğunlaşacaktır.
Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler güvenlik paradigmasını temelden değiştirmektedir. Ülkeler yenilikçi teknolojiler geliştirmek için çabalamaktadır. Ülkeler sözde oyun değiştiriciler haline gelebilir. Geleneksel askeri yapı, savaş taktikleri ve stratejileri gibi köklü değişikliklere uğramaktadır.
Siber uzay ve diğer alanlardaki riskler daha ciddi hale gelmekte ve bilgi savaşı ve iklim değişikliği gibi güvenlikle ilgili diğer küresel sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Bölgesel anlaşmazlıkları içeren gri bölge durumları sürekli olarak meydana gelmektedir.
Hibrit askeri ve askeri olmayan savaşların kullanımı daha da sofistike hale gelecektir.”
“Hint-Pasifik Bölgesinde Giderek Ağırlaşan Güvenlik Durumu”
Hint Pasifik’te artan gerilimin ele alındığı bölümde ise “Bu küresel güvenlik ortamı ve zorlukları, Japonya’nın da içinde bulunduğu Hint-Pasifik bölgesinde özellikle belirgindir ve gelecekte daha da yoğunlaşması muhtemeldir” vurgusunun ardından şöyle devam ediliyor:
“Japonya, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana en ciddi ve karmaşık güvenlik ortamıyla karşı karşıyadır. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığına benzer ciddi bir durumun gelecekte Hint-Pasifik bölgesinde, özellikle de Doğu Asya’da meydana gelebileceği göz ardı edilemez.”
ABD ile ittifak vurgusu
Pekin’e karşı gergin ifadelerin yer aldığı Beyaz Kitap, Çin’e karşı ABD liderliğinde bir ittifak çatısında birleşmeyi öneriyor. Özgür ve Açık Hint Pasifik Stratejisi’nin temel doktrin olarak görüldüğü söz konusu maddeler şu şekilde sıralanıyor:
- Amerika Birleşik Devletleri tarafından Ekim 2022’de yayınlanan Ulusal Güvenlik Stratejisi ve Ulusal Savunma Stratejisi, Çin’i bir “tempo zorluğu”, Rusya’yı bir “akut tehdit” ve Kuzey Kore’yi bir “kalıcı tehdit” olarak konumlandırdı.
- Çin, ilgili sorunları ele alma çabalarına öncelik veren Amerika Birleşik Devletleri için en ciddi zorluğu ve stratejik rekabeti oluşturuyor.
- Amerika Birleşik Devletleri, karmaşık ve birbirine bağlı zorlukları tek başına ele alamayacağını ve ulusal savunma stratejisinin temelinde karşılıklı olarak faydalı ittifaklar ve ortaklıkların olması gerektiğini kabul ediyor.
- Hint-Pasifik bölgesinde, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya da dahil olmak üzere müttefikleriyle ortaklığını derinleştirmeye ve QUAD ve AUKUS gibi çok taraflı çerçeveler aracılığıyla Özgür ve Açık bir Hint-Pasifik’i (FOIP) teşvik etmeye kararlıdır.
- Amerika Birleşik Devletleri, Güney Çin Denizi’nde devam eden “Seyrüsefer Özgürlüğü Operasyonları” ve ABD Donanması gemilerinin Tayvan Boğazı’nı geçmesine izin vererek FOIP’e olan bağlılığını göstermektedir.
Çin’e karşı işbirliği çağrısı
“Çin tarafının artan askeri faaliyetleri sonucunda Çin ile Tayvan arasında askeri gerginliğin artma ihtimali inkar edilemez” ifadesinin ilk kez kullandığı beyaz kitapta “Çin tehdidi” şöyle anlatılıyor:
- Çin’in dış duruşu, askeri faaliyetleri ve diğer faaliyetleri Japonya ve uluslararası toplum için ciddi bir endişe konusudur ve Japonya’nın kapsamlı ulusal gücüyle ve müttefiki, benzer düşünen ülkeler ve diğerleriyle işbirliği ve işbirliği içinde yanıt vermesi gereken benzeri görülmemiş ve en büyük stratejik zorluğu temsil etmektedir.
- Çin, 30 yıldan uzun bir süredir, nükleer, füze, deniz ve hava kuvvetlerine odaklanarak niteliksel ve niceliksel açıdan askeri gücünün geniş ve hızlı bir şekilde iyileştirilmesine katılarak, şeffaflık olmadan savunma bütçesinin yüksek düzeyde büyümesini sürdürdü. Çin muhtemelen 2030 yılına kadar 1.000’den fazla nükleer savaş başlığına sahip olacak ve 2035 yılına kadar gücünü artırmaya devam edecek. Yüzey savaş uçakları ve denizaltıların üretimini artırdı ve ikinci yerli uçak gemisi Fujian’ı inşa etti. Modern savaş uçakları ve uzun menzilli İHA’lar geliştirmeye ve konuşlandırmaya devam ediyor.
- Çin, Doğu Çin Denizi, özellikle Senkaku Adaları, Japon Denizi ve Batı Pasifik Okyanusu çevresindeki bölge de dahil olmak üzere Japonya’yı çevreleyen tüm bölgedeki faaliyetlerini yoğunlaştırıyor ve sözde birinci ada zincirinden ikinci ada zincirine kadar uzanıyor.
- Çin, Tayvan çevresindeki askeri faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Çin, deniz ve hava sahasında birkaç kez askeri tatbikatlar gerçekleştirdi. Çin’in bu faaliyetler dizisi aracılığıyla PLA’nın faaliyet gösterdiği yerde bir fiili durum yaratmayı ve gerçek savaş yeteneklerini geliştirmeyi amaçladığına inanılıyor.
- Çin, mevcut deniz düzenleriyle çelişen iddialara dayanarak Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdı ve askeri üslerin kurulmasını teşvik etti. Statükonun tek taraflı olarak zorla değiştirilmesini ve bunun bir oldubittiye dönüştürülmesini daha da teşvik eden bu tür eylemler Japonya için ciddi endişelerdir. Güney Çin Denizi’ni çevreleyen sorunlar, doğrudan Hint-Pasifik bölgesindeki barış ve istikrarla bağlantılıdır ve yalnızca Güney Çin Denizi’nde büyük deniz yollarına sahip olan Japonya için değil, aynı zamanda tüm uluslararası toplum için de meşru bir endişeyi temsil eder.
- Çin, askeri faaliyetler de dahil olmak üzere Rusya ile işbirliğini daha da güçlendiriyor. Ayrıca Japonya yakınlarında Rusya ile ortak bombardıman uçuşları ve deniz navigasyonları gerçekleştirdi. Bu tekrarlanan ortak faaliyetler açıkça Japonya’ya karşı güç gösterisi amaçlıdır ve Japonya’nın ulusal güvenliği açısından ciddi bir endişe kaynağıdır.”
Savunma ve Japonya’yı Çevreleyen Güvenlik Ortamı
Bu kısımda ise dolaylı olarak Tayvan konusu ele alınıyor. “ABD-Çin Stratejik Rekabeti Tırmanıyor; Tayvan’da Gerilim Artıyor” alt başlığı ile verilen açıklamalarda şu ifadelere yer veriliyor:
- ABD ile Çin arasındaki siyasi, ekonomik ve askeri rekabet, Çin’in büyüyen ulusal gücünün neden olduğu güç dengesindeki değişiklikler ve çeşitli bekleyen sorunlar gibi çeşitli endişeler nedeniyle son yıllarda daha da belirgin hale geldi.
- Çin ile Tayvan arasındaki genel askeri denge hızla Çin’in lehine değişiyor
- Tayvan konusunda Çin, Tayvan’ın Çin’in bir parçası olduğu ve Tayvan sorununun kendi iç meselesi olduğu ilkesini kararlılıkla sürdürüyor. Çin, güç kullanımından vazgeçmediğini defalarca belirtti. Güçlenen ABD-Tayvan ilişkisine yanıt olarak Çin, Tayvan etrafındaki askeri faaliyetlerini daha da yoğunlaştırdı.
İlginizi Çekebilir
-
Hizbullah üyelerinin çağrı cihazlarında patlamalar: Kim, ne diyor?
-
Pentagon Tayvan’a yeni silah satışını duyururken, Çin Tayvan Boğazı’nda ABD askeri uçağını takip etti
-
Japonya’nın güvenlik geleceği: ‘Asya NATO’su’ önerisi ve SOFA revizyonu
-
Yen, 2023’ten bu yana ilk kez dolar karşısında 140’ın üzerine çıktı
-
Bin Ladin’i öldüren ABD özel donanma birliği Tayvan çatışmasına hazırlanıyor
-
Japonya’da koasliyon lideri Natsuo Yamaguchi istifa kararını duyurdu
ASYA
Çin-Pakistan savunma ilişkileri yeni ABD yaptırımlarının tehdidi altında
Yayınlanma
23 saat önce17/09/2024
Yazar
Harici.com.trABD’nin Çinli balistik füze tedarikçilerine yönelik yeni yaptırımları Pakistan’ın Pekin’le olan savunma bağlarına yönelik önemli bir tehdit oluşturuyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı kısa bir süre önce Pekin Makine İmalatı Endüstrisi Otomasyon Araştırma Enstitüsü’ne yaptırım uyguladı. ABD, firmayı Pakistan roket motorlarını test etmek için ekipman tedarik etmekle suçladı ve yaptırımlara yol açtı. Buna ek olarak, cezalar diğer üç Çinli şirkete -Hubei Huachangda Intelligent Equipment, Xi’an Longde Technology Development ve Universal Enterprise- ve Çin vatandaşı Luo Dongmei ile Pakistan merkezli Innovative Equipment’a da genişletildi. Yaptırımlar, bu kuruluşların füze teknolojisi kısıtlamaları altında kontrol edilen ekipmanı transfer ettiklerini iddia ediyor.
Washington’a göre bu firmalar tarafından sağlanan ekipman Pakistan’ın Şahin 3 ve Ebabil balistik füze programları için tasarlanmıştı. Şahin 3, 2,750 kilometre menzile sahip, Hindistan ve Orta Doğu’nun derinliklerine ulaşabilen orta menzilli bir füze. Ebabil ise benzer stratejik amaçlar için tasarlanmış 1.800 kilometre menzilli taktik bir füzedir.
Çin’i çevreleme stratejisinin bir parçası
Güvenlik uzmanları bu yaptırımların özel olarak Pakistan’ı hedef almaktan ziyade ABD’nin Çin’in yükselişini kontrol altına almaya yönelik daha geniş bir stratejisinin parçası olduğunu savunuyor. İslamabad’da yaşayan güvenlik uzmanı Syed Muhammad Ali, Nikkei Asia’ya yaptığı değerlendirmede, “Bu, ABD’nin Pakistan’ı hedef almaktan ziyade Çin’in yükselişini kontrol altına almayı amaçlayan daha geniş ekonomik baskı stratejisinin bir parçası” dedi.
Ali, Çin’i Pakistan’ın nükleer kapasiteli balistik füze programıyla doğrudan ilişkilendiren çok az kanıt olduğunu vurgulayarak, Pakistan-Çin savunma işbirliğinin çoğunun Pakistan hava kuvvetleri, ordusu ve donanmasının ihtiyaçlarını karşılamak için konvansiyonel silahlara odaklandığını belirtti. “Pakistan-Çin savunma işbirliği hava kuvvetleri, ordu ve deniz kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik konvansiyonel silahlarla ilgilidir ve Pakistan’ın kendi geliştirdiği balistik füzelere dayanmamaktadır” diye ekledi.
İslamabad yaptırımları reddetmekte gecikmedi ve bunları siyasi amaçlı olarak nitelendirdi. Pakistan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mumtaz Zahra Baloch, “Bazı ülkelerin, nükleer silahların yayılmasını önleme normlarına sıkı sıkıya bağlı olduklarını iddia ederken, gelişmiş askeri teknolojiler için lisans gerekliliklerinden kendi gözdelerine uygun bir şekilde feragat ettikleri yaygın olarak bilinmektedir” diyerek bu hamleyi eleştirdi.
Pakistan ve Çin savunma işbirliği
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre Çin, Pakistan’ın en büyük silah tedarikçisi olmaya devam ediyor ve 2000-2023 yılları arasında Pakistan’a yapılan tüm büyük silah ihracatının %44’ünü oluşturuyor. İki ülke, JF-17 Thunder savaş uçağı ve Al-Khalid ana muharebe tankının ortak geliştirilmesi de dahil olmak üzere uzun bir savunma işbirliği geçmişine sahiptir. Diğer savunma alımları arasında 25 J-10C uçağı, Wing Loong II silahlı insansız hava araçları ve sekiz Hangor sınıfı saldırı denizaltısı yer alıyor.
Yaptırımların Pakistan’ın balistik füze programı üzerinde hemen bir etkisi olmayabilir ancak uzmanlar Pakistan’ın Çin ile savunma işbirliğinin ileride önemli engellerle karşılaşabileceği konusunda uyarıyor. Nikkei’ye konuşan Wilson Center Güney Asya Enstitüsü Direktörü Michael Kugelman, “Pakistan’ın Çin ile özel bir savunma ilişkisi var ve Pekin’in cezalandırıcı ABD önlemleriyle hedef alınmaya devam etmesi halinde füze geliştirme ihtiyaçları için başvurabileceği başka bir ortağı yok” dedi.
Gelecekteki etkileri
Yaptırımlar Pakistan ve Çin arasında gelecekte yapılacak işlemleri zorlaştırabilir. King’s College London’da kıdemli araştırmacı olan Ayesha Siddiqa, ABD dolarının küresel hakimiyetinin Çinli firmaları kısıtlamalara uymaya zorlayabileceğini vurguladı. Siddiqa, “Bu hakimiyet Çinli firmaları gelecekte Pakistan ile iş yaparken daha temkinli olmaya zorlayabilir” dedi.
Uzmanlara göre, Washington’un eylemleri Pakistan’ı tırmanan ABD-Çin rekabetine daha fazla dahil edebilir. Kugelman, “ABD’nin Çin’in füze endüstrisine uyguladığı amansız yaptırımlar, Pekin’in İslamabad’ın uzun süredir bel bağladığı silah türlerini sağlamasını zorlaştırırsa, uzun vadede Pakistan-Çin savunma ilişkileri çok pratik nedenlerden dolayı zorluklarla karşılaşabilir” dedi.
Çin’in ABD yaptırımları nedeniyle daha az erişilebilir hale gelmesi durumunda Pakistan alternatif tedarikçiler aramak zorunda kalabilir, ancak bu uzun bir süreç olabilir. Kugelman, Pakistan’ın nükleer silahların yayılması konusundaki geçmişinin de savunma işbirliğine girmeye istekli yeni ortaklar bulmayı zorlaştırabileceğini belirtti.
Ayesha Siddiqa, ABD’nin yaptırımları muhtemelen Hint-Pasifik müttefiklerini düşünerek uyguladığını söyledi ve “ABD bölgedeki ortaklarını balistik füze saldırıları tehdidine karşı güvence altına almak ve konsolide etmek istiyor” diye ekledi.
ASYA
Japonya’nın güvenlik geleceği: ‘Asya NATO’su’ önerisi ve SOFA revizyonu
Yayınlanma
1 gün önce17/09/2024
Japonya Liberal Demokrat Partisi (LDP) yeni başbakanı seçmek için dokuz adayı kamuoyu önünde münazaraya çıkardı. Adaylar, ekonomik büyüme, güvenlik sorunları ve siyasi reformlar gibi konuları ele alarak görüşlerini paylaştı.
Adaylar içerisinde en dikkat çeken söylem ise kıdemli aday Shigeru Ishiba’nın Japonya’nın ANZUS’a katılmasıyla başlayarak Asya NATO’su kurulması çağrısında bulunması oldu.
Daha önce düzenlediği basın toplantılarında Ishiba, “NATO’nun Asya versiyonunu” yaratma ve Japonya-ABD Güçlerin Statüsü Anlaşması’na eşitlik getirme arzusunu sıkça dile getirmişti. Ishiba toplantı esnasında sıkça Ukrayna meselesine değinirek, “Ukrayna’da caydırıcılık neden işe yaramıyor. Çünkü orada bir resmi bir NATO varlığı yok” ifadesini kullandı.
Ishiba, 2002-2004 yılları arasında Başbakan Junichiro Koizumi kabinesinde Japonya Savunma Ajansı Genel Müdürü olarak görev yaptı. Ardından 2007-2008 yılları arasında Yasuo Fukuda yönetiminde Savunma Bakanı olarak 1 yıl görevde kaldı. LDP içerisinde kıdemli isimlerden olan Ishiba, Japonya’nın pasifist anayasal savunma stratejisinden vazgeçmesi gerektiğini düşünen isimlerden.
9 adayla birlikte çıktıkları münazarada, diğer adayların ekonomi ve kalkınma planlarına dair planlamaları ön plana çıkarken Ishiba, “Asya’nın güvenlik yapısı, mevcut ilişkilerin ve değer sistemlerinin etkisiyle giderek değişiyor. Bu durum, uluslararası işbirliği ve meşru müdafaa kavramlarını yeniden düşünmemizi gerektiriyor” dedi.
Güvenlik politikasıyla ilgili olarak Genel Sekreter Toshimitsu Motegi, eski Genel Sekreter Shigeru Ishiba’nın savunduğu “NATO’nun Asya versiyonunun” gerçekçi olmadığına dikkat çekti. Ishiba, ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’yı göz önünde bulundurarak, “Benzer ortamlara sahip ülkelerle başlamak teorik olarak mümkün” diye yanıt verdi.
Ardından Motegi bu durumun parti gündeminden bağımsız ve Anayasal bir süreç olduğunu hatırlatarak, “NATO’nun Asya versiyonunun kurucusunun Ishiba olacağını düşünüyorum. Her ne kadar NATO’nun özü önerilmiş olsa da üye ülkeleri dış saldırılardan korumaya yönelik bir sistemden bahsediliyor. Kolektif güvenlik ve meşru müdafaa hakkı giderek LDP’ye bağımlı hale geliyor. Bu kapsamlı çalışma Anayasa ile ilgilidir. Evet, Asya farklı değer sistemlerine sahip bir kıta. Avrupa’dan çok farklı özellikle. Örneğin Çin ile olan ilişkilerimiz ve konumlarımız farklı bir boyutta. İlişkilerde ilerleyen süreci idame ettirecek bu söylemin olgunlaşıp olgunlaşmadığını merak ediyorum. Öte yandan Singapur, Tayland ve Hindistan bu gruba dahil edilecek mi? Ben de bunun gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Ne düşünüyorsunuz Bay Shiba, lütfen cevap verin?” sözleri ile çıkıştı.
Ishiba, Asya’da kolektif güvenlik anlayışının, ülkelerin ilişkilerini etkilediğini bu durumun, bölgesel güvenlik mekanizmalarının nasıl şekilleneceği konusunda belirsizlik yarattığını savunarak, “Kolektif güvenliğin simgesi olan Birleşmiş Milletler’dir. Fakat Birleşmiş Milletler güçlerine katılıp güç kullanmak mümkün mü? Meşru müdafaa hakkından farklı bir kavram olduğundan Asya NATO’su versiyonunu savunuyorum. Anayasa tartışması da dahil olmak üzere her şeyi açıklığa kavuşturmamız gerekiyor. Bunun tamamen farkındayım. Peki hangi ülkeler dahil olacak? Bu ancak Asya-Pasifik bölgesinde Japonya ve ABD, ABD-Kore Güvenlik Anlaşması, ANZUS Anlaşması ve Birleşik Krallık bünyesindeki Beş Göz İttifakı gibi çeşitli güvenlik mekanizmaları var. Evet, bunları birleştirmenin en erken yolu AZUS’a Japonya’nın eklenmesidir” diye konuştu.
Japonya ve ABD arasındaki ittifak, Asya-Pasifik bölgesinde güvenlik dinamiklerini belirleyen önemli bir faktör. Bu durum, diğer Asya ülkeleriyle işbirliğini artırma ihtiyacını doğuruyor. Öyle ki Ishiba’nın “Japonya kolektif güvenliğin simgesidir” söylemi bölgede Çin ve Rusya’yı çevreleyecek merkez üssünü Japonya’da tesis ederek, ABD ile Asya-Pasifik’te hegemonya kurma çabalarını gösteriyor. Ishiba, Abe kabinesinde Genel Sekreterlik görevindeyken, söz konusu anayasal değişikliler için yol açılması gerektiğini savunuyordu.
Ayrıca Ishiba, ABD’nin Japonya’daki askeri operasyonlarına ilişkin kuralları belirleyen SOFA’yı (Statute of Forces Agreement) revize etmeyi değerlendireceğini duyurdu.
Anlaşma, Japonya-ABD Güvenlik Anlaşması’nın 1960 yılında revize edilmesiyle imzalanmış ve değişikliğe uğramadan kalmıştır.
Japonya’da pek çok kişi, özellikle ABD askeri personelinin karıştığı kazalar ve suçlar söz konusu olduğunda SOFA’yı “eşitsiz ve işgalci” olarak nitelendiriyor.
Ishiba, LDP başkanı ve dolayısıyla başbakan olarak Japonya’nın Öz Savunma Kuvvetleri’ni eğitmek için ABD’de bir üs kurmayı hedeflediğini söyleyerek iki ülkenin askeri açıdan daha yakın ilişkilerde olması gerektiğinin altını çizdi.
Daha sonra SOFA’nın, ABD’de böyle bir Japon askeri üssünün kurulması halinde kurulacak anlaşmayla aynı seviyede olması gerektiğini savundu.
Ishiba, “SOFA’yı revize edeceksek, ittifakı güçlendirecek ve bölgesel güvenlik ortamını iyileştirecek bir şey olmalı” dedi.
ASYA
ABD heyeti Bangladeş’in yeni yönetimiyle görüştü, reform çağrısı yapıldı
Yayınlanma
2 gün önce16/09/2024
Yazar
Harici.com.trBangladeş’in yeni geçici hükümeti, geçtiğimiz ay protestolar sonucu uzun süredir başbakanlık görevini yürüten Şeyh Hasina’nın devrilmesinin ardından ilk önemli diplomatik toplantısını “sıfırlama, reform ve yeniden başlatma” çağrısıyla tamamladı.
Geçici lider Nobel ödüllü bankacı Muhammed Yunus ve diğer yetkililer pazar günü başkent Dakka’da, ABD hükümetinin Güney Asya’dan sorumlu dışişleri bakan yardımcısı Donald Lu ve Hazine Bakanlığı’nın uluslararası finanstan sorumlu müsteşar yardımcısı Brent Neiman’ın da aralarında bulunduğu altı kişilik bir heyetle görüşmelerde bulundu.
Lu, ocak ayındaki seçimlerden önce de dahil olmak üzere birçok ziyaret gerçekleştirdiği Güney Asya ülkesinde tanınan bir isim.
Bu hafta sonu yapılan üst düzey görüşmelerde Yunus, ekonominin yeniden canlandırılması ve seçim sistemi, yargı ve polis gibi kilit kurumlarda reform yapılması da dahil olmak üzere pek çok söz verdi.
“Yolsuzluk batağına saplanmıştık” diyen Yunus, yetkililerin ‘sıfırlama, reform ve yeniden başlatma’ için çaba göstereceğini de sözlerine ekledi.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2023 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 149. sırada yer alan Bangladeş, milyarlarca dolarlık kayıp devlet fonlarını geri almak için FBI ve Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nden (UNODC) yardım istedi.
Yunus’un finans danışmanı Salehuddin Ahmed pazar günü gazetecilere yaptığı açıklamada, çalınan paranın ülkesine geri gönderilmesi konusunda ABD heyetiyle görüşmeler yapıldığını söyledi. Yeni hükümet, son 15 yılda, özellikle ticari yanlış faturalandırma ve hundi olarak bilinen gayri resmi bir para transferi ağı yoluyla yaklaşık 100 milyar doların yasadışı olarak ülke dışına çıkarıldığını iddia ediyor.
ABD’den destek sözü
ABD heyeti pazar günü yaptığı açıklamada Bangladeş’in kapsayıcı ekonomik büyümesini ve kurumsal reformlarını destekleyeceğini belirterek ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) aracılığıyla 202 milyon dolarlık ek yardım sözü verdi.
Bu, USAID’in 2026 yılına kadar Bangladeş’e 954 milyon dolar yardım sözü verdiği ve bunun 425 milyon dolarının halihazırda ödendiği 2021 anlaşmasının ardından geldi.
ABD heyetinin ziyaretiyle eş zamanlı olarak Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası da pazar günü Bangladeş’e bankacılık ve finans sektörlerindeki reformları desteklemek üzere 2,5 milyar dolar kredi sağlayacaklarını açıkladı.
Dünya Bankası toplam miktarın 1 milyar dolarını tahsis ederken, ADB de 1,5 milyar dolarlık katkıda bulunacak.
Bangladeş geçen yıl Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) 4.7 milyar dolarlık bir kurtarma paketi talep etti ve şimdi de tükenen döviz rezervlerini doldurmak için 5 milyar dolar daha istiyor.
ABD merkezli jeopolitik köşe yazarı Shafquat Rabbee pazar günkü toplantılarla ilgili olarak “Üst düzey bir heyet Yunus hükümetine, özellikle de Bangladeş’in acilen ihtiyaç duyduğu önemli ekonomik yardım konusunda önemli bir destek sinyali verebilir” dedi.
Dakka’daki ABD büyükelçiliği, önemli bir giyim ihracatçısı olan Bangladeş’teki Amerikan şirketlerinin önemli varlığına vurgu yaparak, sosyal medyada “doğru ekonomik reformların yapılması halinde” ülkenin “ticaret ve yatırım yoluyla büyüme potansiyelini” ortaya çıkarabileceğini söyledi.
Dakka’daki Jahangirnagar Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Shahab Enam Khan Nikkei Asia’ya yaptığı değerlendirmede, ABD heyetinin mesajının, Washington’ın Bangladeş gibi Hint-Pasifik’te yükselen jeopolitik oyuncularla süregelen angajmanını yansıttığını söyledi.
Bangladeş’te Muhammed Yunus geçici lider olarak görevi devraldı
Britanya ve Fransa yeni bir askeri anlaşma planlıyor
Ermenistan’da ‘askeri darbe girişimi’ iddiası
Çin-Afrika Zirvesi ve Kolektif Batı: Eyvah Çin Afrika’yı da kaptı
Rusya’nın ekim ayında petrol ihracatını artırması bekleniyor
Sol partilerden Macron’a karşı görevden alma hamlesi
Çok Okunanlar
-
ASYA1 hafta önce
Huawei, Apple ile aynı anda, yeni 3’e katlanabilir akıllı telefonu tanıttı
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Bill Gates Afrikalıları nasıl aç bırakıyor?
-
GÖRÜŞ2 hafta önce
Ukrayna, kadrolar, nesnellik ve planlama: Putin’in konuşmasının anahatları – 1
-
GÖRÜŞ1 hafta önce
Ukrayna, kadrolar, nesnellik ve planlama: Putin’in konuşmasının anahatları – 2
-
RUSYA2 hafta önce
Putin, Doğu Ekonomi Forumu’nda konuştu
-
GÖRÜŞ2 gün önce
Sovyet basınında 12 Eylül – 1
-
DİPLOMASİ2 hafta önce
Kremlin: Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunu değerlendireceğiz
-
AMERİKA2 hafta önce
Arjantin’de Milei’nin “şok terapisine” karşı yeni para birimi piyasaya sürüldü