Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Katar’ın yeni deniz gücü inşası ve önündeki engeller

Yayınlanma

Katar, son yıllarda donanmasına büyük yatırım yapıyor. Tek kara komşusu Suudi Arabistan olan ve diğer tarafları Basra Körfezi ile çevrili Katar, dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Çevresinde askeri olarak bölgenin en güçlü iki ülkesi; Suudi Arabistan ve İran da bulunduğu bu küçük ancak doğal kaynak zengini ülke, özellikle Katar ablukasından çıkardığı dersle savunma gücünü artırmak için çabalıyor. Son yıllara kadar güvenliğini yabancı güçlere emanet eden Katar, kendi savunma kabiliyetlerini geliştirmek için çalışıyor. Etrafı sularla çevrili ancak kısıtlı deniz gücü bulunan Doha, İtalya ve Türkiye ile yaptığı anlaşmalarla etkin bir deniz gücü inşa ediyor.

Aşağıda çevirisini okuyacağız makale Katar’ın neden yeni bir deniz gücü inşa etmeye çalıştığını, zorluklarını ve önündeki engelleri açıklamaya çalışıyor:

***

Katar Ulusal Güvenlik ve Enerji Çıkarlarını Korumak için Açık Deniz Gücü Oluşturuyor

Jeopolitik ve enerji çıkarlarıyla hareket eden Katar, deniz güvenliğini artırmayı, kritik açık deniz altyapılarını korumayı ve bölgede boy göstermeyi hedeflerken, modern bir filoya sahip olma ve personel eksikliklerini gidermede zorluklarla karşı karşıya.

Leonardo Jacopo Maria Mazzucco

Yüzlerce petrol ve doğal gaz platformu ve birkaç düzine devriye botundan oluşan deniz gücüyle yaklaşık 35.000 kilometrekarelik karasularına sahip Katar Emiri Donanması (QEN), Hürmüz Boğazı’nın ötesindeki sularda boy göstermek şöyle dursun uzun süredir kıyılarının güvenliğini sağlamak için mücadele ediyor. Onlarca yıl ihmal edildikten sonra, ülke liderliği 2010’ların ortalarından bu yana, açık deniz yeteneklerinin geliştirilmesine daha fazla ilgi göstermeye başladı. Bugün itibariyle, hâlâ sınırlı büyüklükte olsa da Katar Donanma filosu Körfez bölgesinin teknolojik açıdan en gelişmiş gemilerinden bazılarına ev sahipliği yapıyor. Bu da denizcilik alanında ağırlığının üzerinde yumruk atma kararlılığının artığını gösteriyor.

Katar’ın ekonomik refahı ve siyasi istikrarı ülkenin güvenli bir şekilde LNG çıkarma ve ihraç etme kapasitesine bağlı olduğu sürece, hem Doha’nın geniş açık deniz gaz rezervlerinin hem de enerji endüstrisinin büyümesini sağlayan denizcilikteki kritik altyapıların güvenliği ülkenin öncelikli gündemi olacak. Katar Donanması, Katar’ın denizdeki stratejik çıkarlarını koruyabilecek bir deniz kuvveti oluşturmada büyük bir atılım yapmış olsa da denizlerdeki tehdidin niteliği hızla değişiyor.

Eylül 2022’de Baltık Denizi’ndeki Kuzey Akım boru hatlarına yönelik sabotajlar ve Ekim 2022’de Ukrayna’nın Sivastopol kentindeki Rus Karadeniz Filosuna yönelik insansız suüstü araçları saldırısı, kritik denizcilik altyapılarının doğasında var olan kırılganlığın paradigmatik örnekleri. Hibrit savaş ve siber tehditlerin denizcilik alanındaki en büyük korku haline gelmesiyle birlikte Doha, hızla genişleyen asimetrik tehditlere karşı önlemler geliştirilmesinde Katar Donanması’na kesintisiz destek sağlamalı.

Deniz Kuvvetlerine Neden Yatırım Yapmalı?

Katar’ın filosunda büyük bir modernizasyon projesine girişmesine yol açan başlıca itici faktörler, sırasıyla jeopolitik ve enerji çıkarları olmak üzere iki ana kategoriye ayrılabilir.

Jeopolitik Çıkarlar

Küçük ölçekli bir askeri güce sahip olan ve coğrafi olarak Körfez bölgesinin büyük askeri ağır topları (Suudi Arabistan, İran ve Irak) arasında sıkışmış durumdaki Katar, tarihsel olarak etkili uluslararası aktörlerle sağlam diplomatik ilişkiler geliştirerek ve dış askeri tehditleri caydırma gibi kritik görevleri bu yabancı güçlere devrederek ülkenin güvenliğini sağlamaya çalıştı. Bugün Katar büyük ölçüde ülkeye konuşlandırılan Amerikan, İngiliz ve Türk askeri personel ve varlıklarının sağladığı güvenlik şemsiyesine güveniyor.

Dış güvenlik garantörlerinin Katar’ın savunma mimarisinde önemli bir rol oynamaya devam etmesi beklenirken üç temel faktör ülkeyi askeri yeteneklerini güçlendirmeye zorluyor. Birincisi, ABD’nin El-Udeyid Hava Üssü’ndeki devasa askeri varlığına rağmen Washington’un mevcut bölgesel güvenlik mimarisini sürdürme iradesine ilişkin kuşkular ve ABD yörüngesi dışında üst düzey koruma garantileri aramaya yönelik baskılar Katar liderliği arasında giderek yayıldı. İkinci olarak, 2014’teki dokuz aylık diplomatik kriz ve 2017-21 ablukası, Katar liderliğinin tehdit algısını ve stratejik düşünce yapısını önemli ölçüde yeniden şekillendirdi. Katar ve Körfez’deki Arap komşuları, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyeleri arasında en uygun güven ve uyum seviyesini yeniden tesis etmek için anlamlı adımlar atmış olsa da Doha, ulusal güvenliğine yönelik tehditleri savuşturmak için bölgedeki komşularının desteğine güvenemeyeceğini zor yoldan öğrendi. Son olarak, geçen yıllarda diğer Körfez Arap devletleri tarafından da sergilenen bir tutumla uyumlu olarak Katar, ulusal çıkarlarını ve stratejik hedeflerini daha fazla hareket alanı ve dış güvenlik garantörlerinin desteğine daha az bağımlılıkla sürdürme konusundaki kararlılığını artırdı.

Enerji Çıkarları

2022 yılında Katar’ın gaz üretimi ve doğal gaz (LNG) ihracatı 132 milyar dolar gelir getirerek Doha’yı dünyanın en büyük LNG ihracatçısı konumuna taşıdı. Son dokuz yılın en yüksek kârını elde eden gaz endüstrisi, ülkenin finansal zenginliğini desteklemedeki başlıca rolünü pekiştiriyor. Mevcut enerji piyasasındaki dalgalanma ve enerji geçiş süreci Katar’ın ekonomik büyümesine önemli ölçüde katkıda bulunurken ülkenin uzun vadeli refahı Doha’nın hızla genişleyen LNG endüstrisinin merkezinde yer alan kıyı ve açık deniz kritik altyapılarının güvenliğini ve dayanıklılığını sağlama kapasitesine bağlı.

Katar’ın enerji ihracatının çoğu, Kuzey Kubbe sahası (NDF) gibi açık deniz petrol ve doğal gaz sahalarına dayanıyor. Katar’ın kuzeydoğu karasularında 6.000 kilometrekarelik bir alanı kaplayan NDF, dünyanın bilinen en büyük gaz sahası ve Doha’nın enerji tacı. Ayrıca, hidrokarbon işleme, depolama ve yüklemeden sorumlu hayati kara tesisleri kıyı bölgelerinin yakınında yer alıyor. Nitekim Katar’ın önde gelen LNG üretim ve ihracat tesisleri Ras Laffan endüstri bölgesinde yer alıyor. Son olarak Doha, fosil yakıtlarını dünyanın dört bir yanındaki müşterilerine ihraç etmek için LNG tankerleri veya deniz altı altyapıları gibi denizcilik çözümlerine büyük ölçüde güveniyor. Bir yandan, kiraladığı 70 gemiden oluşan filosuyla Katar Gaz halihazırda dünyanın en büyük LNG filosunu işletiyor ve son birkaç yıldır elindeki kargo sayısını artırmak için somut adımlar attı. Öte yandan, Katar’ın tek enerji ihracat boru hattı olan Dolphin Gaz Projesi, Ras Laffan’dan BAE’nin Taweelah kentine kadar 364 kilometre boyunca deniz altından ilerliyor ve burada Katar gazını BAE’nin liman kenti Fucayra ve Umman’a getiren kara dağıtım altyapılarına bağlanıyor.

Sabotaj eylemleri Katar’ın kara ve denizdeki kritik enerji altyapılarını nadiren hedef almış olsa da, bu altyapılar devlet ve devlet dışı aktörlerin yıkıcı eylemlerine karşı son derece savunmasız. Doha’nın kritik denizcilik altyapılarına olan aşırı bağımlılığı ile birlikte denizdeki tehlikelerin sayısı ve karmaşıklığı artarken, Katar liderliği deniz kuvvetlerinin kabiliyetlerini, tepkiselliğini ve hazırlığını güçlendirmek için hızla anlamlı önlemler almak zorunda kaldı.

Kıyı Sularıyla Sınırlı

Katar Donanması, tarihinin büyük bölümünde esasen bir kahverengi su (kıyı ve sığ su) donanması olmuştur. Azami harekât menzili birkaç deniz mili (nm) olan gemilerden oluşan bir filoya sahip olan Katar Donanması’nın denizde kalabilme kabiliyeti ülkenin karasuları ile sınırlı. Sığ kıyı sularında görev yapmak üzere tasarlanmış birkaç düzine hızlı önleme ve devriye botunun yanı sıra Katar Donanması, karasularının güvenliğini sağlamak için uzun süredir bir avuç hızlı saldırı gemisine (FAC) güveniyordu.

1980’lerin başında Katar Donanması, Fransız gemi üreticisi Constructions Mécaniques de Normandie’den üç adet Damsah sınıfı FAC (hücumbot) tedarik etti. 15 knot hızla 2,000 deniz mili menzile sahip olan 56 metrelik gemi 42 kişilik bir mürettebat tarafından işletiliyor ve MBDA’nın MM40 Blok 3 Exocet gemisavar füzeleri ile donatılmıştır. 1990’ların sonunda Katar Donanması, o zamanki İngiliz gemi inşa şirketi Vosper Thornycroft’tan dört adet Barzan sınıfı FAC aldı. 56 metrelik gemi 12 knot hızla 1,800 nm menzile sahip ve 35 denizcinin gözetiminde. Exocet anti-gemi füzeleri ve Mistral karadan havaya füzelerle donatılmış olan Barzan sınıfı FAC, ayrı bir deniz ve hava savunma platformunu temsil ediyor.

Halen hizmette olmalarına rağmen, Damsah sınıfı ve Barzan sınıfı gemilerin sınırlı deniz yetenekleri ve mütevazı elektronik harp ve tuzak ekipmanları, ana limanlardan uzakta uzun süre faaliyet göstermelerini ve çok yönlü savunma yeteneği göstermelerini engelliyor.

Açık Deniz Donanmasına Giden Yol Zorlu

On yıllar boyunca Sahil Güvenlik benzeri bir rol oynayan Katar Donanması, 2010’ların ortalarında askeri düşünce ve tedarik politikasında tam kapsamlı bir revizyona girişti. Katar’ın donanma yenileme programı üç temel direğe datanıyor: birincisi, yüksek kaliteli savaş gemileri satın alarak filoyu güncellemek; ikincisi, güçlü deniz yetenekleri geliştirmek; üçüncüsü, büyüyen bir filoyu desteklemek için karadaki altyapıları genişletmek.

Deniz Gücü İnşası

Katar, yaşlanan filosunu modernize etmek için gemi inşa sektöründe onlarca yıllık bir geçmişe ve birinci sınıf savaş gemileri üretmede konsolide bir deneyime sahip iki ülkeye ulaştı: İtalya ve Türkiye.

Ağustos 2017’de Doha ve Roma, dört korvet, iki açık deniz devriye gemisi (OPV) ve bir amfibi gemisi (LDP) olmak üzere yedi gemi için 5 milyar Avro’luk anlaşma imzaladı. İtalya’nın gemi inşa şampiyonu Fincantieri, milyarlarca dolarlık siparişi aldı ve son geminin teslimatını Mayıs 2023’te tamamladı. Bu gemilerin silah özellikleri ve denizde kalabilme kabiliyetlerine daha yakından bakmak, donanma tedarik programının dönüştürücü etkisini kavramak için elzem.

Al Zubarah sınıfı korvet, gözetleme, deniz kurtarma, önleme ve devriye operasyonları gibi çeşitli görevleri yerine getirebilen 107 metrelik çok amaçlı bir gemidir. Al Zubarah sınıfı korvet, 98 denizciden oluşan çekirdek mürettebatı ve ilave 14 kişilik lojmanı, 21 günlük dayanıklılığı ve 15 knot seyir hızında 3.500 nm menzili ile açık denizlerde kinetik ve kinetik olmayan görevler için çok yönlü ve esnek bir deniz platformu. Korvetler en hafif savaş gemisi sınıfı olmasına rağmen, Al Zubarah sınıfı gemi, gelişmiş ve güçlü bir savaş sistemine sahip. Nitekim geminin teçhizat paketinde MBDA’nın Aster 30 Block 1NT ve Raytheon’un RAM füzeleri hava savunma harbi (AAW) senaryoları için, Exocet anti-gemi füzeleri ise su üstü savunma harbi (ASuW) operasyonları için kullanılıyor. Ayrıca, geminin kendini savunmasını sağlamak için son teknoloji elektronik ve tuzak sensörleri ile denizaltı savunma harbi (ASW) sistemlerine de sahip. Son olarak korvetin yüksek süratli botlar gibi bazı yardımcı araçları var ve uçuş güvertesi ve hangarı, bir ASW paketi ile donatılmış bir NH90 NFH (NATO Fırkateyn Helikopteri) deniz helikopterini barındırabilir.

Musherib sınıfı OPV, denizcilik alanındaki çok çeşitli tehditleri ve kritik zorlukları etkin bir şekilde karşılamak üzere tasarlanmış 64 metrelik bir gemi. Geminin 15 knot seyir hızında 1.500 nm’lik sınırlı menzili, 7 günlük dayanıklılığı ve 38 kişilik mürettebatı OPV’yi sığ kıyı suları ve çevresindeki dar denizler arasında gözetleme ve muharebe görevleri için etkili bir deniz platformu haline getiriyor. Musherib sınıfı OPV, mütevazı boyutuna rağmen, AAW ve ASuW görevlerini yürütmek için son teknoloji savaş sistemine sahip.

Al Fulk sınıfı LDP, Katar Donanması’nın amiral gemisidir. Amfibi gemi, 15 knot hızda 7.000 nm menzili, 152 kişilik mürettebatı ve 400 kişiye kadar konaklama kapasitesi ile Katar’ın ilk tam teşekküllü açık deniz savaş gemisi olarak öne çıkıyor. LDP’de ayrıca iki araç rampası ve dahili su basabilir rıhtım ile harekete hazır LCM’yi (Mekanize Çıkarma Gemisi) barındırıyor. Geminin uçuş ve garaj güverteleri NH90 NFH helikopterlerini barındırabilecek boyutta. Son olarak, LDP güçlü AAW yetenekleri sergiliyor: bir yandan, gemiye takılan Leonardo’nun Kronos Power Shield L-Band radarı, 1.500 km’ye kadar bir mesafeden gelen tehditleri tespit edebiliyor; Aster 30 Block 1 karadan havaya füzelerle donanmış olan geminin füze sistemi ise taktik balistik füzeleri engelleyebiliyor.

Katar’ın tedarik politikası genel olarak iki ana hedefe yönelmiştir: Birincisi, Musherib sınıfı OPV’ler sayesinde ülkenin yaşlanan karakol ve kıyı muharip filosunu yenilemek; ikincisi, Al Zubarah sınıfı korvetler ve Al Fulk sınıfı LDP’nin entegre konuşlandırılması yoluyla hem açık deniz senaryolarında sefer görevlerini üstlenebilecek hem de üst düzey caydırıcılık garantileri sağlayabilecek bir deniz gücü oluşturmak.

Okyanusta giden gemilerden oluşan bir filo geliştirmek Katar için kritik bir öncelik olsa da, Sahil Güvenlik güçlerini güçlendirmeye de odaklandı. Doha Uluslararası Deniz Savunma Fuarı ve Konferansı (DIMDEX) ve MILIPOL Qatar gibi ülkenin ev sahipliği yaptığı dünya çapındaki silah fuarları, 2014 yılından bu yana Doha’nın sahil filosunu ve devriye botlarını yenilemek için tercih ettiği mekânlar oldu. Geçen altı yıl içinde Doha, Türk gemi üreticisi ARES Tersanesi’nden 31 gemi satın aldı ve Tuzla merkezli gemi inşa şirketi Yonca Onuk ile çeşitli gemiler için satın alma sözleşmeleri imzaladı.

İnsan Yeteneklerinin Geliştirilmesi

Her ne kadar gerekli olsa da sofistike deniz varlıklarından oluşan bir filo kurmak güvenilir, etkin ve reaktif bir deniz gücü oluşturmak için yeterli değil. Aslında, insan gelişimine yatırım yapmak, pahalı tedarik planlarını takip etmek kadar kritik bir öneme sahip. Şu anda Katar Donanması’nın 2.500 personeli bulunuyor ancak 2025 yılına kadar bu sayıyı 6.000 çıkarmayı hedefliyor. Dolayısıyla Doha, yeni nesil öğrenci ve subaylar yetiştirmek için eğitim ve öğretim platformlarına büyük yatırımlar yapıyor.

Şubat 2019’da Mohammed Bin Ghanem Al Ghanem Denizcilik Akademisi ilk akademik yılının açılışını yaptı. Öğrencilere çok yönlü askeri ve akademik dersler vermek üzere tasarlanan Akademi, deniz bilimleri, deniz mühendisliği ve deniz tedarik zinciri ve yönetimi alanlarında uzmanlaşan 4 yıllık bir program yürütüyor. Akademi’nin ilk öğrenci grubu Şubat 2023’te mezun oldu.

DIMDEX 2018 kapsamında Katar, Türk şirketi Modern Defense Solutions (MDS) ile Buroq Özel Deniz Operasyonları Eğitim Merkezi’nin inşası için bir sözleşme imzaladı. Katar’ın batı kıyısındaki Zekreet Körfezi’nde yer alacak olan eğitim tesisinin tek seferde 200 öğrenciye denizde terörle mücadele eğitimi vermesi ve Katar’ın güvenlik ortaklarının özel operasyon güçleriyle ikili eğitim programlarına ev sahipliği yapması planlanıyor. Janes’in haberine göre Buroq sahası şu anda kullanımda.

Son olarak Katar, DIMDEX 2018 kapsamında Türk gemi üreticisi Anadolu Tersanesi’ne Al Doha ve Al Shamal adlı iki askeri öğrenci eğitim gemisi (CTS) sipariş etti. Bir OPV tasarımına dayanan 90 metrelik CTS, eğitim için savaş yönetim sistemine ve NH90 NFH helikopterlerini konuşlandırabilen güverteye sahip. İnşa ve donatım aşamaları rekor sürede tamamlanan iki gemi sırasıyla Ağustos 2021 ve Şubat 2022’de Katar Donanması’na teslim edildi. CTS’de 66 kişilik mürettebatın yanı sıra 76 askeri öğrenci ve sekiz eğitmen için de konaklama imkânı bulunuyor. CTS, eğitim görevinin yanı sıra devriye görevlerini yerine getirmek üzere de kullanılabilir.

Altyapının Genişletilmesi

Kısıtlı sayıda deniz üssüne sahip olan Katar, büyüyen filosunu destekleyebilecek ve deniz çıkarlarını genişletebilecek yeni kara tesisleri inşa etmeyi hedefliyor.

Temmuz 2019’da Sahil ve Sınır Güvenliği Genel Müdürlüğü Al Daayen’de yeni bir deniz üssünün açılışını yaptı. Katar’ın doğu kıyısında, başkente yaklaşık 30 km mesafede yer alan tesis, Katar’ın doğu karasularında deniz güvenliğini hızla sağlamak için stratejik bir konuma sahip. Yaklaşık 640.000 metrekarelik bir alanı kaplayan yeni tesis, Sahil Güvenlik’in deniz varlıkları için bir liman, bakım atölyeleri, eğitim tesisleri ve personel konaklama binaları ile hizmet veriyor.

Katar 2020 yılında Umm Al Houl deniz üssünü de açtı. Museyid sanayi şehri ve Hamad Konteyner Limanı’na yakın bir konumda bulunan deniz üssü, Katar’ın kritik sanayi ve ticaret merkezlerinden bazılarına bakan kara sularında deniz gücünü yansıtacak. Ayrıca, geleneksel olarak Doha’nın dışındaki Ras Abu Aboud deniz üssünde demirli olan Katar Donanması filosunun büyük bir kısmının Umm Al Houl tesisine taşınması bekleniyor. Şubat 2023’te Katar Donanması, Umm Al Houl deniz tesisindeki kıyı savunma füze sisteminin açılışını yaptı.  Mühimmat olarak MBDA Marte ER ve Exocet gemisavar füzeleriyle donatılan üs, üst düzey ASuW yetenekleri sunuyor.

Son olarak, DIMDEX 2022’de İtalyan savunma ve güvenlik şirketi Leonardo ve Katar, Katar Donanması’nın genişleyen denizcilik hedeflerine ve sorumluluklarına daha iyi hizmet etmek için bir Deniz Operasyon Merkezi (NOC) kurmak üzere bir anlaşma imzaladı. Son teknoloji ürünü izleme sistemleri ve teknolojileriyle donatılan NOC’nin öncelikli hedefi Katar’ın güvenlik yetkililerine karasuları ve bitişiğindeki sulara ilişkin deniz durumu farkındalığının eksiksiz bir resmini sunuyor.

İnsan Sermayesi ve Modern Bakım Çabaları

Son birkaç yıldır teknolojik olarak gelişmiş bir deniz kuvveti oluşturma çabaları, Katar’a anlamlı sonuçlar getirmiş olsa da denizcilikteki önemini artırma çabaları sorunsuz değil. Doha’nın hedefine yönelik iki temel kısıtlama büyük bir engel oluşturuyor: birincisi, denizci ve subay sayısının azlığı; ikincisi ise modern bir filoyu ayakta tutmanın çok yönlü zorlukları.

Yaklaşık 300.000 kişilik bir nüfusa sahip olduğu tahmin edilen Katar, geçmişte silahlı kuvvetlerinin saflarını doldurmakta zorlandı. Kaçınılmaz demografik sınırlamalarla boğuşan Doha, vatandaşlar arasındaki asker sıkıntısını aşmak için alternatif çözümler üretti ve uyguladı. Geleneksel olarak en etkili stratejilerden biri, ülkenin silahlı kuvvetlerine yabancı sözleşmeli askerler almak oldu. Her ne kadar yerli-yabancı oranını tam olarak tespit etmek zor olsa da subaylar ve askerler bir kenara bırakıldığında Katar güvenlik güçlerinin yüzde 85’inin vatandaş olmayan askerlerden oluştuğu tahmin ediliyor. İnsan gücü eksikliği lanetini ortadan kaldırmaya yönelik bir başka önlem de zorunlu askerlik uygulamasını başlatması oldu. Arap Yarımadası’ndaki komşuları arasında mutlak bir ilk olan Katar, 2013 yılında erkeklere zorunlu askerlik hizmeti, 2018 yılında ise kadınlara gönüllü ulusal hizmet getirdi. Ancak bu seçenekler, personel açığı gibi karmaşık bir ikilem karşısında kalıcı çözüm değil. Derin yapısal düzenlemeler ve ileri görüşlü planlama gerektiren bir meseleye yalnızca geçici alternatifler sunuyor. Katar’ın mali cömertliğine rağmen, üçüncü ülke vatandaşlarına bağımlılığını artırmak uzun vadede ekonomik olarak sürdürülebilir olmadığı gibi stratejik olarak da uygun değil. Ayrıca, zorunlu askerlik hizmeti, sosyo-kültürel kaygılarla hareket eden ve esasen siyasi gündeme hizmet eden, ancak nihayetinde askeri kariyer seçen Katarlıların sayısını artırmada bir etkisi olmayan vatanseverlik numarası gibi görünüyor. Bu nedenle Doha’nın 2025 yılına kadar 6.000 kişilik bir donanmaya ulaşma hedefini gerçekleştirmek zor olacak ve Katar Donanması muhtemelen kısa vadede denizci sıkıntısı çekmeye devam edecek.

Uygun bakım prosedürleri, iyi tedarik edilmiş yedek parça stokları ve askeri teçhizatın en iyi şekilde nasıl kullanılacağına dair düzenli eğitim olmadan, en ölümcül ve verimli varlık bile kör bir araçtan başka bir şey olmama riskiyle karşı karşıya kalır. Üst düzey teknolojik bileşenleri ve sofistike mühendislik çözümlerini bir araya getiren savaş platformları olarak modern savaş gemileri, yüksek performans ve güvenilirliği garanti altına almak için büyük bir iş ahlakı gerektirir. Doha, gemilerin tesliminden sonra on yıl boyunca Fincantieri ile destek hizmetleri için bir sözleşme imzalayarak yepyeni filosunun bakımını sağlamaya çalışmış olsa da bu uzun vadede deniz varlıklarının güvenilirliğini korumak için yeterli değil. Texas Üniversitesi’nde Profesör olan Zoltan Barany ve Georgetown Üniversitesi’nde Yardımcı Profesör olan Kenneth M. Pollack tarafından yapılan kapsamlı çalışmalarda belirtildiği üzere, Arap orduları bakım ve onarım kültürünü geliştirmek yerine genellikle en üst düzey askeri teçhizatın tedarikine ve pahalı silah sistemlerinin büyük ölçüde istiflenmesine öncelik veriyor. Bu nedenle, Katar Donanması’nın bakım protokollerini sıkı bir şekilde uygulamak için gereken disiplini, etkili bir şekilde özümseyip özümseyemeyeceği sorusu ortada duruyor.

ORTADOĞU

UCM Hakiminden İsrail’in “tarafsızlık” sorgusuna yanıt

Yayınlanma

Beti Hohler

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail’in kendisi hakkındaki tarafsızlık sorgulamasına ilişkin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararını verecek dairenin yeni atanan üyesi Hâkim Beti Hohler’in yanıtını yayınladı.

İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkındaki tutuklama talebi kararını verecek hâkim heyetine yeni atanan Hohler, savcılıktaki geçmiş görevine ilişkin İsrail’in sorularını yanıtladı.

UCM Hakimi Hohler’in sunduğu detaylı yanıtla, İsrail’in yargı sürecini geciktirmeye ve hakimin tarafsızlığını sorgulama yönelik girişimi temelsiz kaldı.

Tarafsızlık tartışması

Hohler’in UCM hakimliğine seçilmeden önce UCM Savcılık Ofisinde çalışmış olmasının, tarafsızlığına gölge düşürebileceğini öne süren İsrail Başsavcılığının UCM’ye yönelttiği sorulara verilen yanıtta, Filistin soruşturmasında görev almadığını belirtti. Hohler, savcılık bürosunda çalıştığı dönemde Filistin soruşturmasına doğrudan ya da dolaylı olarak katılmadığını ve soruşturmada görev alan personelle çalışmadığını kaydetti.

Eski Mossad şefi savaş suçları soruşturması nedeniyle eski UCM savcısını tehdit etmiş

İsrailli yetkililer hakkında yürütülen soruşturmanın belgelerine, soruşturma planlarına, evraklarına, delillerine veya gizli belgelere hiçbir şekilde erişmediğini aktaran Hohler, bu bilgi ve belgelerin kendisine başka şekilde de getirilmediğini ifade etti.

Yanıtında UCM’deki tüm soruşturmalara erişim sağlayan bir konumda çalışmadığını anlatan Hohler, Savcılıktaki görevinde kendisine danışılan ve görüş bildirdiği konular içinde Filistin soruşturmasının yer almadığını vurguladı.

Hohler, ağırlıklı olarak Filipinler’deki olayların soruşturulmasında görev aldığını ve etkileşime girdiği soruşturmalar içinde Filistin’in yer almadığını belirtti.

ABD Temsilciler Meclisi, UCM’ye yaptırım yasasını geçirdi

Tarafsızlığından makul gerekçelerle şüphelenilen bir hâkimin görevinden çekilmesi gerektiğine inandığını aktaran Hohler, görevinin gerektirdiği özelliklerin farkında olduğunu kaydetti. Hohler, Savcılık Ofisini de konuya ilişkin elindeki bilgileri mahkemeye sunmaya davet etti.

UCM’deki süreci geciktirme çabaları

Önceki UCM Başsavcısı Fatou Bensouda 16 Ocak 2015’te, Filistin’deki duruma ilişkin ön inceleme başlattığını duyurmasının ardından, Aralık 2019’da soruşturma için gerekli kriterlerin karşılandığını açıklamasına rağmen, Filistin topraklarının nereyi kapsadığı ve mahkemenin hangi topraklarda işlenen suçlara bakabileceğinin tespit edilmesi için ön yargılama dairesinden görüş istemişti.

Söz konusu görüşün verilmesi sırasında birçok UCM ülkesi ve sivil toplum kuruluşunun (STK) sürece dahil olmasıyla yaklaşık 2 yıl sonunda, ön inceleme tamamlanmış ve soruşturma ancak 3 Mart 2021’de başlatılmıştı.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

UCM Başsavcılığının 20 Mayıs’ta Binyamin Netanyahu, Yoav Gallant ve üç Hamas lideri hakkında istediği tutuklama kararı talebi, İsrail ve müttefiklerinin sistematik engelleme çabalarıyla karşılaşmaya devam etti.

İngiltere’nin temmuzda başlattığı yetki itirazıyla yeni bir gecikme süreci başlamıştı. İngiltere’nin Filistin’in devlet statüsünü sorgulayarak UCM’nin yargı yetkisine itiraz etmesi ve daha sonra 64 ülke, kuruluş ve kişinin beyanlarının da sürece dahil edilmesiyle birlikte, tutuklama kararından önce yargılama yetkisi tartışmalarına girilmişti.

Bunun yanında Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı talebini incelemekle görevli bir numaralı Ön Yargılama Dairesinin başkanı Hâkim Julia Motoc’un “sağlık nedenleri ve adaletin düzgün işleyişini koruma ihtiyacı” gerekçesiyle görevinden çekildiği açıklanmıştı.

UCM, Motoc’un yerine Sloven Hâkim Beti Hohler’in atandığını bildirmişti.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

UCM’deki Filistin süreci devam ederken, Mahkeme Taraf Devletler Meclisi Başkanlığından yapılan açıklamada, Başsavcı Kerim Han hakkında Savcılık Ofisi çalışanlarından birine yönelik “uygunsuz davranış” iddialarının bağımsız bir komisyon tarafından incelendiği duyurulmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas’tan Gazze’nin yönetimi için “komite” önerisine şartlı onay

Yayınlanma

Hamas’ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, El-Aksa televizyonuna yaptığı açıklamada Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması teklifini, bu komitenin tamamen yerel olması şartıyla kabul ettiklerini söyledi.

Hayye, Gazze’de ateşkes görüşmeleriyle ilgili açıklamasında “Masaya Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması yönünde bir fikir konuldu. Bu, Mısırlı kardeşlerimizin sunduğu bir öneri. Biz buna sorumlu bir yaklaşımla ve olumlu bir şekilde yanıt verdik. Komitenin Gazze’yi tamamen yerel bir şekilde yönetmesi ve oradaki günlük hayata dair her şeyi denetlemesi şartıyla bu öneriyi kabul ediyoruz” dedi.

Çin’de bir araya gelen Hamas ve El Fetih birleşme için diyaloğu sürdürme sözü verdi

Hamas ve Fetih hareketleri, bu ayın başında Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması ve ateşkes görüşmeleri çerçevesinde Mısır’ın başkenti Kahire’de bir araya gelmişti.

Hayye, Hamas ve İsrail arasında dolaylı olarak yürütülen ateşkes ve esir takası müzakerelerine ilişkin de “İsrail soykırımı durmadan esir takası olmayacak. Nitekim bu birbirine bağlı bir denklem. Biz tüm açıklıkla şunu söylüyoruz. Bu saldırganlığın durmasını istiyoruz. Herhangi bir esir takası olması için önce bu saldırılar durmalı” ifadelerini kullandı.

“Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkesi engelliyor”

Ateşkes anlaşmasına hazır olduklarını ancak İsrail’in de bu konuda gerçekten istekli olması gerektiğini belirten Hayye, “Ateşkes müzakerelerini harekete geçirmek için arabulucu ülkelerle temaslarımız sürüyor. Ancak Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkes müzakerelerinde ilerlemeyi engelliyor” diye konuştu.

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde süren saldırılarının durdurulması için taraflar arasında uzun süredir dolaylı müzakereler yürütülüyor. Katar, ABD ve Mısır’la İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes ve esir takası anlaşmalarına arabuluculuk ediyor.

“Ya Philadelphia ya anlaşma”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda, siyasi nedenlerle Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor. İsrail’in anlaşma taslağına eklediği maddelerin özellikle Mısır-Gazze sınır hattı Philadelphia Koridoru’nda kontrolünü sürdürme ısrarının müzakereleri zora soktuğu vurgulanıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail Meclis kürsüsünden Netanyahu’ya “seri katil” dedi

Yayınlanma

Ayman Ode

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya Gazze’deki sivil ölümlerinden ötürü “barışın seri katilisin” diyen Filistin asıllı İsrail Meclisi (Knesset) üyesi Ayman Odeh zorla kürsüden uzaklaştırıldı.

Odeh, Knesset’teki konuşmasında, İsrail ordusunun Gazze’de, sivil ayırt etmeksizin düzenlediği saldırılardan dolayı Netanyahu’yu eleştirdi.

İsrail saldırılarında henüz yeni doğmuş ikiz bebeğini ve eşini, doğum belgesini almaya gittiği esnada düzenlenen saldırıda kaybeden Muhammed Ebu el-Kumsan’ın hikayesini anlatan Odeh, “Gazze’de sisteminizin öldürdüğü 17 bin 385 bebek var; bunların 825’i bir yaşın altında” dedi.

Netanyahu’ya Gazze öldürülen sivil, kadın ve çocuklara ilişkin sert eleştiriler yönelten Odeh sözlerini şöyle sürdürdü: “Gazze’de 35 bin 55 yetim bebek var. Hepsinin kanı peşinizi bırakmayacak ve yine de küstahlığınızla Uluslararası Ceza Mahkemesinde nasıl suçlandığınızı merak edeceksiniz. Binyamin Netanyahu senin düşüncen nedir? Düşüncen nedir? 30 yıldır barışın seri katili oldun.”

Konuşması yarıda kesilen Odeh’in Knesset’te bulunanlarca kürsüden uzaklaştırıldığı görüldü.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta üç günlük ikiz bebeklerinin doğum belgesini almak için evinden çıkan Filistinli Muhammed Ebu el-Kumsan, eşini ve çocuklarını 13 Ağustos’ta İsrail saldırısında kaybetmişti.

Filistinli baba, bebeklerinin doğum belgesini almak için dışarı çıktıktan kısa bir süre sonra, İsrail ordusu sığındıkları evi bombalamıştı. Evde bulunan eşi ile Aysel ve Aser ismini verdikleri ikiz bebekleri ve kayınvalidesi saldırıda yaşamını yitirmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English