Başbakan Fumio Kishida’nın oy oranlarının rekor seviyelere düşmesi ve Japon halkının üst düzey iktidar partisi üyelerinin mali skandallara karışması nedeniyle, tartışmalar ülkenin bir sonraki liderinin bir kadın olabileceği ihtimaline yöneldi: yeni atanan Dışişleri Bakanı Yoko Kamikawa.
Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) düzinelerce üyesinin siyasi bağış toplama etkinliklerinden kazandıkları fonları beyan etmediklerinin ve paranın üstüne konduklarının ortaya çıkması üzerine Kishida’nın oyları geçen yılın ikinci yarısında düşüşe geçerek aralık ortasında yüzde 22’ye geriledi.
Skandalın yankıları yeni yılda da devam etti ve pazar günü LDP’nin destekçilerinden Yoshitaka Ikeda 2017’den 2022’ye kadar 48,26 milyon yen (331.800 ABD Doları) tutarında fon aldığı ve bunları bildirmediği şüphesiyle tutuklandı.
Skandal, LDP’nin daha önce suikast sonucu öldürülen başbakan Shinzo Abe tarafından yönetilen ve geleneksel olarak gelen liderler üzerinde büyük bir etkiye sahip olan güçlü Abe hizbini de sarstı.
Yerel raporlar grubun gizli bir rüşvet fonunda yaklaşık 500 milyon yen biriktirdiğini ve neredeyse her üyenin bu işe karıştığını iddia ederken, bazı siyasi uzmanlar grubun kötü reklamın ağırlığı altında “çökebileceğini” bile öne sürüyor.
Kishida, hükümetine olan desteği yeniden sağlamak amacıyla skandalla mücadele etmek üzere bir görev gücü oluşturdu.
Ancak Kishida’nın zayıfladığı, potansiyel rakiplerinin gözden düştüğü ve skandal lekesinden kaçınmayı başaran siyasetçilerin bile liderlik pozisyonu için durumlarını kesin bir şekilde ifade edemediği bir ortamda, üst düzey diplomat Yoko Kamikawa sessiz bir rakip olarak gösteriliyor.
Kishida neden dışişleri bakanı olarak O’nu seçti?
Japonya’da 20 yıl sonra ilk kadın dışişleri bakanı olan Kamikawa’nın etkileyici bir özgeçmişi var. Lisans eğitiminin ilk iki yılında sadece en yüksek notları alan öğrencileri kabul eden Tokyo Üniversitesi’nin uluslararası ilişkiler bölümünden lisans derecesiyle mezun oldu.
Düşünce kuruluşu Mitsubishi Araştırma Enstitüsü’ne katıldıktan sonra Harvard Kennedy School’da akademinin “ağır toplarından” olan Profesör Joseph Nye’ın yanında eğitim gördü.
ABD Büyükelçisi Emanuel, hakkında şu yorumu yaptı: “Kamikawa Yoko ittifakımız, ortak çıkarlarımız ve kurallara dayalı bir düzene duyduğumuz saygı adına çok yetenekli ve ikna edici bir ses.”
LDP’nin kademelerinde hızla yükselen Kamikawa eylül ayında dışişleri bakanı olarak atanmadan önce adalet bakanı olarak görev yaptı.
Kamikawa dikkat çekici ve atak bir diplomat olarak ününü bu hafta Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile bir araya geldiği ve daha sonra hava saldırısı sirenleri çalarken bir yeraltı sığınağından basın brifingi verdiği Kiev ziyaretiyle pekiştirdi.
Daha sonra Polonya ve Finlandiya’ya giderek iki ülkenin liderlerine “Rusya’nın saldırganlığı karşısında Japonya’nın yanlarında duracağı” konusunda güvence verdi.
‘Radikal değişim zamanı’
Bazı çevreler Kamikawa’nın partinin mali skandallarında parmağı olmadığını ve küresel sahnede rolünü iyi bir şekilde yerine getirirken bu meseleden başarıyla uzaklaştığını düşünüyor.
This Week in Asia’ya konuşan Temple Üniversitesi’nin Tokyo kampüsünde siyaset bilimi profesörü olan Hiromi Murakami, “LDP’nin önde gelen isimlerinin birçoğu finansman skandalına karışmış ya da başka sorunlarla uğraşmak zorunda kalmış durumda, dolayısıyla belki de partinin farklı ve radikal bir şeyler yapmayı düşünmesinin zamanı gelmiştir” dedi.
“LDP skandal nedeniyle çok fazla kamuoyu desteği kaybetti, partideki bazı kişiler insanları bu kez değişim konusunda ciddi olduklarına ikna etmek için daha büyük bir sıfırlama istiyor olabilir” diye ekledi.
Murakami’ye göre Abe hizbi son haftalarda etkisini büyük ölçüde kaybetti ve bu durum başka bir hizbin ya da Kamikawa gibi parti içindeki bir gruba bağlı olmayan bir bireyin “parti geleceğe bakarken öncü bir rol oynaması” için bir fırsat olabilir.
LDP’nin liderliği için potansiyel olarak aday olabilecek birkaç kadın daha var; son olarak savunma bakanlığı olmak üzere çeşitli bakanlık görevlerinde bulunmuş olan Tomomi Inada ve şu anda ekonomik güvenlik bakanı olan Sanae Takaichi.
Ancak her ikisi de zorluklarla karşı karşıya. Inada, çökmekte olan Abe hizbinin bir üyesi, Takaichi ise görüşleri partideki çoğu kişi tarafından kabul edilemeyecek kadar sağcı olan açık sözlü bir şahin.
Murakami, “Bana göre Kamikawa büyük ölçüde perde arkasında kalmış, herhangi bir soruna yol açmamış bir kişi ve Kishida için ‘güvenli’ bir bakan oldu,” dedi ve ekledi: “Ancak işleri bir sonraki aşamaya taşımak isteyip istemediği kendisine kalmış.”