Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Lavrov: 14 Mayıs’ı Amerikalı temsilcilere sorun

Yayınlanma

Çavuşoğlu ve Lavrov’un gündeminde Akkuyu Nükleer Santrali, Rus gazının Türkiye üzerinden dünyaya sevki, Suriye ile normalleşme süreci, Rusya-Ukrayna savaşı, Libya, İsrail-Filistin sorunu vardı. Lavrov “Rusya 14 Mayıs’ta hangi ittifakı destekliyor” sorusuna Amerika’yı işaret ederek yanıtladı. 

Hafta içi Moskova’da düzenlenen Türkiye, Suriye, İran ve Rusya Dışişleri Bakan yardımcılarının toplantısından sonra Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun davetlisi olarak dün akşam Ankara’ya geldi. İki bakan bugün gündemlerindeki konuları Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde masaya yatırdı ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Çavuşoğlu, Lavrov ile yoğun gündemlerinin olduğunu ve dün akşam Ankara’da Rus mevkidaşıyla iftarda da buluştuklarını, bugün de baş başa, daha sonra da heyetler arası geniş katılımlı görüşmeler gerçekleştirdiklerini, görüşmelerin kapsamlı ve verimli olduğunu söyledi. Lavrov da mevkidaşıyla yaptığı görüşmede uluslararası konular arasında oldukça detaylı bir şekilde Orta Doğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar, Orta Asya ve Karadeniz Bölgesi’ndeki durumu değerlendirdiklerini aktardı.

İki bakan özetle şunları söyledi:

Moskova zirvesi

  • Çavuşoğlu: Moskova’da her ülke tutumunu ve görüşlerini şeffaf ve açık şekilde dile getirdi. Bu sürecin aynı şekilde şeffaf ve açık şekilde devam etmesi gerektiğine inanıyoruz. Bir toplantıda, iki toplantıda tüm meselelerin halledilmeyeceğini biliyoruz, gerçekçiyiz ama diyaloğun devam etmesi gerekiyor. Dörtlü dışişleri bakanları toplantısının ne zaman olacağını da değerlendirdik.
  • Lavrov: Biliyorsunuz, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkiler normalleşmeye başladı, Rusya’nın aracılığıyla normalleşiyor bu ilişkiler. Moskova’da dışişleri bakan yardımcıları seviyesinde 4’lü toplantı başlı başına bir başarıydı. Ancak sorunlar bir adımda çözülemez; temasların güçlendirilmesi, şeffaflığın artırılması ve karşılıklı güven ve çıkar dengesinin sağlanması gerekiyor. Dışişleri bakanları toplantısı için de hazırlıklar devam ediyor. Tüm taraflar için uygun bir tarih belirlenecek.

Rusya-Ukrayna savaşı

  • Çavuşoğlu: Maalesef bir yılı aşkın süredir devam eden savaş, başta Rusya ve Ukrayna olmak üzere tüm dünyaya zarar vermeyi sürdürüyor. Savaşın bir an önce uluslararası hukuk temelinde müzakereler yoluyla sonlandırılması beklentimizi bir kere daha vurguladık. Bu konuda her zaman olduğu gibi Türkiye olarak elimizden gelen desteği vermeye hazır olduğumuzu tekrarladık. Biz her iki tarafla da görüşerek sorunun çözümü için gayret gösteriyoruz.
  • Lavrov: Kamuoyuna açık bir şekilde hedeflerini şöyle açıkladılar: Rusya’yı sahada yeneceklermiş, stratejik bir mağlubiyet bekliyormuş Rusya’yı. Ama aslında uluslararası alanda bir rakip görmek istemiyorlar. Kendilerinden bağımsız, egemen, politika yürüten ülkelere karşı çeşitli faaliyetlerde bulunuyorlar. Rusya’yı yenecekleri zaman daha sonra sıra Çin’e gelecek. Yani öyle geliyor. Kendi ulusal çıkarlarını koruyan her bir ülkeyi böylelikle sindirmeye çalışıyorlar. Herkesin ABD çıkarlarına uymalarını onların gündemine tabi olmalarını bekliyorlar. Amerika hegemon olmak istiyor. Herkese kendi tavrını, kendi tutumunu empoze ediyor ve yeni bir dünya düzeni kurmaya çalışıyor. Rusya ise bu yeni dünya düzeninin BM şartına dayalı bir düzen olmasını istiyor.
  • Ukrayna ile ilgili görüşmeler sadece Rusya’nın çıkarlarının göz önüne alınması durumunda gerçekleşebilir. Barış görüşmelerine yanaşmadığımız doğru değil, fakat bu görüşmelerin, daha önce sunduğumuz prensiplere dayanması gerekiyor.
  • Minsk anlaşmalarının Ukrayna’yı silahlandırma molası olarak kullanıldı, Batı Ukrayna’daki Nazi ideolojisinin sıçramasına katkı sundu. Zelenskiy’in Nazi rejiminin yansıtmaya çalıştığı gibi ‘dünyanın en demokratik devletine saldırı’ gibi bir durum yok. Biz görüşmeye açığız. Ancak haklı taleplerimiz dikkate alınmalı. Bu kendine ‘demokratik’ diyen devlet (Ukrayna) bakın hangi yasaları çıkarttı: Rusçayı yasakladı, Rusça kitaplar yasaklanıyor, Rus sanatçılar konser veremiyor. Odessa, İkinci Yekaterina tarafından kurulan bir şehir. Ancak heykeller bile kaldırılıyor.

Tahıl anlaşması

  • Çavuşoğlu: İstanbul Tahıl Anlaşması, diplomasi ve müzakerelerin sonuç verdiğini de aynı zamanda gösteriyor. Tahıl Anlaşması’nın uzatılması için Rus tahılı ve gübresinin ihracının önündeki engeller gibi sorunlar giderilmeli. Burada adil olmak zorundayız. Bunu söylediğimiz zaman bazen bize ‘Siz Rusya’yı mı destekliyorsunuz?’ diyorlar. Hayır, biz Rusya’yı desteklediğimizden değil, biz zaten Rusya’dan tahıl ve gübre ithal ediyoruz. Önemli olan bu anlaşmanın devamı için Ukrayna’dan tahıl ve gübrenin ihracatının devam edebilmesi için var olan mutabakatların yerine getirilmesi lazım, bizim söylediğimiz bu. Mesela Rusya Federasyonu’nun Ziraat Bankası halen SWIFT sistemine dahil edilmedi. Bu konuda da sorun devam ediyor.
  • Lavrov: Rus tahıl ve gübresi yaptırım listesine dahil edilmedi ancak Swift ödeme sisteminden bağlantımız kesildi. Gemilerimizi sigortalayamıyoruz ve yabancı gemiler de limanlarımıza giremiyor. Aslında bize, siz gübre ve tahılları depolayın, hiçbir yere sevk edemeyeceksiniz nasıl olsa diyorlar. Dolayısıyla biz bu tahıl anlaşmasını bir kez 220 gün uzattık fakat bu problemleri gerçek anlamda çözmek isteyen kimseyi görmediğimiz ve vicdanlarına seslenmekten bıktığımız için anlaşmayı askıya aldık. Şimdi de 60 günlük bir uzatma söz konusu. Rus tarım ürünlerinin sevkiyatında herhangi bir gelişme olmazsa bu anlaşmaya ihtiyacımız var mı diye sorgulayacağız.
  • Ukrayna’dan sevk edilen tahılların aslan payı AB’ye gidiyor. Eğer isterlerse kendi tahıllarını karayoluyla gönderebilirler. Biz ise bu anlaşmanın dışında kendi adımlarımızı atarız. Katar ve Türkiye ile sevkiyatı devam ettiririz. Zaten devlet başkanımız (Vladimir Putin) ‘Fakir ülkelere tahıllarımızın sevkiyatı, ihracatımız devam edecek’ dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’u kabul etti. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki kabul, basına kapalı gerçekleştirildi.

Akkayu ve enerji merkezi

  • Çavuşoğlu: Türkiye ile Rusya arasında ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi için ortak bir irade var. Akkuyu Nükleer Güç Santrali dahil olmak üzere enerji iş birliği konularını da ele aldık.
  • Lavrov: Bugünkü toplantıda ilişkilerimizde lokomotif olan projelerden bahsettik. Özellikle Akkuyu Nükleer Santrali’nin kuruluşundan bahsedildi. Bu santralin inşası Türkiye’nin enerji güvenliğini güçlendirecektir. Bu vesileyle şunu ifade etmek istiyorum, 27 Nisan’da santralin birinci bloğuna artık nükleer enerjiyi sevk etmiş olacağız. Türkiye’de bir gaz merkezi kurulacak. Rus enerji kaynaklarını dünya pazarına sevk etmek üzere bir merkez kuruyoruz. Geçen sene devlet başkanlarımız, liderlerimiz bu gaz merkezinin oluşturulması ile ilgili bir karar almıştı. Bu kararın ne kadar isabetli olduğunu daha da iyi anlamış olduk.

Libya

  • Çavuşoğlu: Ülkenin (Libya) bir an önce demokratik, şeffaf bir seçime hazırlanması gerektiğine inanıyoruz. Bugün, aynı şekilde ülkenin hem siyasi olarak hem diğer unsurlarıyla birleştirilmesinin önemini vurguladık. Özellikle çok sayıda milis gruplar var, dolayısıyla Libya’nın artık askeri ve polis dahil güvenlik gücüne ihtiyacı var. Ülkenin her anlamda birleştirilmesi için çabalarımızı devam ettireceğiz. Bu konuda Rusya ve diğer aktörlerle yakın iş birliği içinde olacağız.
  • Lavrov: Türk dostlarımızla hedefimiz ortak. Libya’da siyasi uzlaşma sağlamak. Libya’da mevcut olan tüm güçleri barıştırmak ve tabii bunun temelinde devlet yapılarını yeniden kurmak.

Kuzey Akım saldırıları

  • Çavuşoğlu: Kuzey Akım 1 ve 2 doğal gaz boru hatlarında geçen yıl meydana gelen patlamalara ilişkin soruşturmaları nasıl değerlendirdiklerinin sorulması üzerine Çavuşoğlu, bu patlamaların mevcut enerji krizini daha da tetiklediğini vurguladı. Çavuşoğlu, söz konusu saldırının ciddi olduğuna işaret ederek, saldırının kimin tarafından neden yapıldığına dair “açık ve şeffaf” bir soruşturmanın bağımsız uzmanlardan oluşan kuruluş tarafından yürütülmesi gerektiğine dikkati çekti.
  • Lavrov: Kuzey Akım’daki patlamanın soruşturulmasına Rusya prensipte katılabilir. Ancak tüm sonuçlar ve bilgiler gizlilik bahanesiyle bir şekilde paylaşılmıyor. Bir jandarma var ve bunun talimatı, telkiniyle hareket ediyorlar.

İsrail-Filistin sorunu

  • Çavuşoğlu: Bugün İsrail’de güvenlik işleri en ırkçı, en faşist bir siyasetçiye verilmiştir. (Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar) Ben-Gvir’a verilmiştir. Dolayısıyla bizim İsrail’e çağrımız, gerek Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarını, biraz önce durduklarının haberini aldık, gerekse hava saldırılarını kalıcı olarak durdurması gerekiyor. Kalıcı çözümün yöntemi dün dünyanın kabul ettiği iki devletli çözüm. Bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ve Doğu Kudüs’ün bu devletin başkenti olması gerekiyor.
  • Lavrov: Filistin ile İsrail arasındaki süreci yeniden başlatmak istiyoruz. Bu süreçten sorumlu olan Rusya, AB, ABD ve BM dörtlüsü var. Bir de Arap Birliği devletlerinin de sürece katılması öngörülüyor. Taraflarla somut anlaşma sağlayabiliriz. İsrail ve Filistin’in iki devlet olarak yaşaması öngörülüyor fakat bu dörtlü format uzun zamandır toplanamıyor. Batı, daha doğrusu ABD, bu süreci engelliyor. BM Genel Sekreteri adeta gölgeye çekildi. Çağrıda bulunmalı ama herhalde ABD’yi rahatsız etmek ve kızdırmak istemiyor. ABD’nin kendi planı var. Doğrudan İsrail ve Filistin’i görüştürebiliriz diyor fakat bildiğimiz ve medyaya sunulan bilgilere göre, BM kararlarına uygun olmayan teklifler sunuluyor.

Lavrov’a 14 Mayıs sorusu

Lavrov kendisine yöneltilen “Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde, Rusya’yı kimin desteklediğine” ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: “Beni bir başkasıyla karıştırmış olmayasınız? Size tavsiyem, Amerikalı temsilcilerin basın toplantılarına gitmeniz ve bu soruları onlara sormanız. Çünkü Rusya Federasyonu, seçim döneminde olan ülkelerin iç işlerine, hatta iç tartışmalarına dahi asla karışmaz. Şeffaflık prensibine dayalı ve gözlemcilerin de izlediği kendi demokratik süreçleri içindeki ülkelerin yasalarına her zaman saygılıyızdır. Bu her ülkenin kendi meselesidir. Bu tabii ki, böyle gelişmiş ve demokratik bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nin de kendi meselesidir.”

Lavrov’a yöneltilen soru üzerine söz alan Çavuşoğlu da Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğunu, demokratik ve şeffaf seçimler gerçekleştirdiğini vurguladı. Çavuşoğlu, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözünü hatırlatarak, her seçimde son kararı milletin verdiğini ifade etti. Son 6 seçimdir yurt dışında yaşayan vatandaşlara da oy hakkı verildiğini kaydeden Çavuşoğlu, “Dolayısıyla milletimiz karar verecek. Rusya veya herhangi bir ülkenin Türkiye’deki seçimlere karışmasını biz hiçbir zaman arzu etmeyiz. Ruslardan da böyle bir niyet görmedik zaten” diye konuştu. Çavuşoğlu, buna rağmen bu konuda çifte standartlar olduğuna dikkati çekerek, “Bazı ülkeler, özellikle o ülkelerde yapılacak seçim kampanyasıyla ilgili PKK’ya bağlı HDP ve CHP’nin taleplerini karşılarken Cumhur İttifakı’nın taleplerini değişik bahanelerle reddediyorlar. Farklı yöntemlerle müdahale etmeye çalıştıklarını biliyoruz” ifadelerini kullandı.

DİPLOMASİ

Trump’ın şahin kabinesi daha dirençli bir Çin’le karşı karşıya

Yayınlanma

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump kabinesini Pekin’i açıktan eleştiren isimlerle doldurmaya çalışırken, potansiyel olarak daha sert bir rakiple karşı karşıya: iki güç arasında, daha büyük ekonomik maliyetler pahasına da olsa, bu sefer yoğunlaşan bir çatışmaya hazırlanan bir Çin.

Trump geçen hafta, Çin’i en sert eleştiren isimlerden biri olan Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio’yu dışişleri bakanlığına aday göstereceğini söyledi. Ayrıca, ulusal güvenlik danışmanının, Çin’in “COVID-19 ve insan hakları konusundaki tutumu” gerekçesiyle ABD’yi 2022 Pekin Kış Olimpiyatlarını boykot etmeye çağıran Florida’dan bir kongre üyesi olan Michael Waltz olacağını söyledi.

İlk Trump yönetimi Pekin ile ticaret ve diğer konularda gerilimi yükseltmişti. Ancak Nikkei Asia’ya konuşan analistler, yeni başkanın yeni kabinesinin, en azından bazı açılardan daha hazırlıklı bir Çin’le uğraşmak zorunda kalacağını söyledi.

Şanghay’daki Fudan Üniversitesi Amerikan Araştırmaları Merkezi Direktörü Wu Xinbo, “ABD hücumdayken Çin savunmada daha fazla deneyim kazandı” dedi ve ekledi: “Çin şu anda kaotik bir Trump yönetimiyle başa çıkma konusunda çok daha deneyimli.”

22V Research’te Çin araştırmaları başkanı ve ABD’nin Çin’deki eski Hazine temsilcisi Michael Hirson ise “Çin’in genel zorunluluğu gerçekten de dayanıklılık” dedi.

Hirson, “Bunun değişken bir dört yıl olacağına dair bir his var ve Pekin’deki liderlik Trump’tan gelebilecek darbelere dayanabilmek istiyor” dedi.

Gözlemciler, Trump’ın 2018’de çamaşır makinelerinden güneş panellerine kadar Çin mallarına yüksek vergiler getirmesinden bu yana Çin’in gümrük vergisi şoklarına karşı kendini çelikleştirmeye çalıştığını söylüyor. Ayrıca Joe Biden yönetimi, Çin yatırımları ve teknoloji erişimi üzerindeki kısıtlamaları genişletirken tarifeleri de büyük ölçüde sürdürdü. Bu da Çin’i dayanıklılığını güçlendirmeye sevk etti.

Trump’ın 300 milyar dolardan fazla Çin malına gümrük vergisi getirmesinin ardından çok uluslu şirketlerin yanı sıra ihracat odaklı birçok Çinli şirket tedarik zincirlerini üçüncü ülkelere yönlendirdi ya da diğer denizaşırı pazarlara hizmet vermeye başladı.

Çin’deki yerel yönetimler ve devlet destekli işletmeler, yatırım israfının arttığına dair kanıtlara rağmen, çiplerin ve diğer ileri teknolojilerin yerli üretimini desteklemek için yüz milyarlarca dolar akıttı.

Çin ayrıca ABD’nin olası yaptırımları karşısında kırılganlığını azaltmak için alternatif finansal düzenlemelerin teşvik edilmesini hızlandırırken Latin Amerika, Afrika ve Güneydoğu Asya ülkeleriyle daha yakın ticari bağlar kurdu.

Amerikalı tüketiciler ve ithalatçılar da olumsuz etkileniyor

İki ülke arasındaki doğrudan ticaret bağları zayıfladı. ABD’nin Çin’le olan ticaret açığı 2018’de 420 milyar dolardan 2023’te 280 milyar dolara düştü. Bu arada Çin’in Rusya ile ticaretinin geçen yıl 240 milyar dolara ulaşmasının ardından yeni bir zirveye ulaşması bekleniyor.

Peru’daki Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği forumunda Çin Devlet Başkanı Xi Jinping cumartesi günü Biden’a Çin’in yeni ABD yönetimiyle çalışmaya hazır olduğunu söylerken “Tayvan meselesi, demokrasi ve insan hakları, yollar ve sistemler ve kalkınma çıkarlarının Çin’in meydan okunmaması gereken dört kırmızı çizgisi” olduğunu vurguladı.

Bazıları Trump’ın Çin ihracatına %60 gümrük vergisi ve dünyanın geri kalanına %20’ye varan evrensel vergi uygulama tehditlerinin sadece bir müzakere taktiği olduğuna inanıyor. Diğerleri ise yeni başkan ciddi olsa bile dikkate alınması gereken başka faktörler olduğunu söylüyor.

Tsinghua Üniversitesi Çin-ABD İlişkileri Merkezi Müdür Yardımcısı Zhao Kejin, “Potansiyel ek gümrük vergileri kesinlikle sadece Çinli şirketlere zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda Amerikalı tüketicileri ve ithalatçıları da etkiliyor” dedi.

ABD’nin yeni gümrük vergilerinin etkisini azaltabilecek bir başka gerçek de Çin’in küresel üretimde bir güç olmaya devam etmesidir.

California Üniversitesi, San Diego, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu araştırmacıları tarafından hazırlanan 2023 raporuna göre, Çin’in ABD ithalatındaki payı 2017’de %22’den 2022’de %16’ya düşse bile, iki ülke arasındaki tedarik zincirleri uzadıkça Asya gücü ABD’nin en büyük ticaret ortağı olmaya devam etti. Bu oran 2023 yılında da düşmeye devam ederek %14’e geriledi.

Çin, Trump ile olası bir ticaret savaşı için ‘silahlanıyor’

Pekin misillemeye hazırlanıyor

Bu arada Pekin ekonomik misilleme için bir cephanelik hazırlıyor.

Çin Ticaret Bakanlığı geçtiğimiz hafta 1 Aralık’tan itibaren hem sivil hem de askeri amaçlarla kullanılabilecek teknoloji ve ürünlere yönelik ihracat kontrollerini açıkladı. Bu durum ABD’nin teknoloji tedarik zincirlerinde yaygın olarak kullanılan hammaddelere erişimini sınırlayabilir.

Geçtiğimiz ağustos ayında ülke, yarı iletken üretimi için çok önemli hammaddeler olan galyum ve germanyuma ihracat yasağı getirdi. Bu arada Çin yıllar içinde Brezilya gibi ülkelerden daha fazla soya fasulyesi ve mısır ithal ederken ABD’den daha az ithal eder hale geldi.

Ticaret Bakanlığı ayrıca, hedeflenen şirketlerin Çin ile ticaret yapmasını veya Çin’e yatırım yapmasını yasaklayan kendi “güvenilmez kuruluşlar listesini” geliştirdi. Aralarında Boeing’in bir bölümünün de bulunduğu üç ABD şirketi, Tayvan’a silah sattıkları gerekçesiyle bu mayıs ayında listeye eklendi.

Ayrıca Çinli yetkililer Rubio da dahil olmak üzere bazı ABD’li siyasetçileri kara listeye alarak ülkeye girişlerini yasakladı.

Trivium China danışmanlık şirketinde kıdemli analist olan Joe Mazur, Çin’in aldığı önlemlere rağmen, büyük ölçüde kendini tuttuğunu söyledi. Mazur, “Önleyici olarak saldırmak istemiyorlar. Saldırıya karşılık vermek için iyi bir nedenleri olduğundan emin olmak istiyorlar” dedi.

Dış İlişkiler Konseyi’nde kıdemli bir araştırmacı olan Zongyuan Zoe Liu’ya göre, ABD Çin’e ne kadar baskı yaparsa, Pekin’in kendi kendine yeterlilik çabasını iki katına çıkarması ve hatta kaynaklar üzerindeki devlet kontrolünü artırması muhtemeldir.

Bu da aşırı yatırım gibi sorunları daha da derinleştirme ve dünyanın geri kalanıyla ticaret gerilimlerini daha da körükleme riski taşıyor. Ancak Liu, “Mevcut liderliğin kendine yeterlilikten uzaklaşacağını hayal etmek zor, çünkü Xi’nin nihai hedefi Çin’i yeniden büyük bir güç haline getirmek” dedi.

Çin’in dezavantajları

Çin için görünen bir dezavantaj, ekonomisinin Trump’ın ilk dönemine kıyasla şu anda daha zayıf olması.

Ülkenin büyüme oranı üçüncü çeyrekte %4,6’ya gerileyerek bir yıldan uzun bir sürenin en zayıf hızına ulaşırken, emlak sektöründeki sıkıntılar, şirket karlarının azalması ve tüketici duyarlılığının düşmesi ekonominin genelini olumsuz etkiledi.

Macquarie Group’un baş Çin ekonomisti Larry Hu’nun tahminine göre, ABD’nin gümrük vergilerini %60 oranında artırması, uygulamayı takip eden 12 ay içinde Çin’in büyümesini yüzde 2 puan azaltabilir.

Fudan Üniversitesi’nden Wu, Çin’in kendisi için politika alanını koruduğunu ve yurtdışından gelen zayıf talebi dengelemek için iç tüketime yönelik teşvikler de dahil olmak üzere daha fazla büyüme yanlısı önlem almaya hazır olduğunu söyledi.

Yine de birçok kişi daha dirençli bir Çin’in bile Trump’ın olası şoklarına maruz kalabileceğinden endişe ediyor.

Pekin’deki Tsinghua Üniversitesi’nde profesör olan ve cuma günü Hong Kong’da düzenlenen bir forumda ABD seçimleri üzerine bir oturumu yöneten Da Wei, “Ne yazık ki, Trump’ın bu seçimdeki zaferinin Çin’deki pek çok insanı rahatlatmaktan ziyade tedirgin ettiğini söylemek zorundayım” değerlendirmesini yaptı.

Pekin Trump’ın dönüşüne çoktan hazırlandı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

AB, Çinli şirketlerden teknoloji transferi talep edecek

Yayınlanma

Brüksel, “temiz teknolojilere” yönelik daha sert bir ticaret rejiminin bir parçası olarak AB sübvansiyonları karşılığında Çinli şirketleri fikri mülkiyetlerini Avrupalı işletmelere aktarmaya zorlamayı planlıyor.

İki üst düzey AB yetkilisinin Financial Times’a (FT) aktardığına göre, Çinli işletmelerin Avrupa’da fabrikaları olmasını ve teknolojik bilgi birikimini paylaşmasını gerektiren yeni kriterler, Brüksel’in aralık ayında batarya geliştirmek için 1 milyar avroluk hibe teklifleri için talep almasıyla uygulamaya konulacak.

Yetkililer, pilot uygulamanın diğer AB sübvansiyon programlarına da yayılabileceğini söyledi. FT’ye göre şartlar çok daha küçük ölçekli olsa da, Çin’in yabancı şirketlere Çin pazarına erişim karşılığında fikri mülkiyetlerini paylaşmaları için baskı yapan kendi rejimini yansıtıyor.

Yetkililer, kriterlerin ihale öncesinde değiştirilebileceğini söyledi. Planlar, sıkı çevre düzenlemelerine tabi olan AB’deki şirketleri “ucuz” ve “daha kirletici” ithalatın altında kalmaktan korumaya çalışan Avrupa’nın Çin’e karşı sertleşen tutumunun bir parçasını temsil ediyor.

Geçtiğimiz ay Avrupa Komisyonu, mevcut yüzde 10’luk vergiye ek olarak Çin menşeli elektrikli araçlara yüzde 35’e varan gümrük vergisi uygulanmasını onaylamıştı. Komisyon ayrıca hidrojen sübvansiyonlarına başvuran şirketler için daha sıkı şartlar getirerek hidrojen üretiminde kullanılan elektrolizörlerin parçalarının yalnızca yüzde 25’inin Çin’den temin edilebileceğine karar verdi.

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’a yakın isimler, yeni başkanın AB’ye kendisini takip etmesi ve Çin malları ve yatırımlarına daha fazla engel koyması için baskı yapacağını söyledi. Eğer Trump Çin ihracatına yüzde 60 gümrük vergisi getirme tehdidini sürdürürse, Pekin’in bu malları AB gibi başka bölgelere yönlendirmesi ve AB’nin de bu akını durdurmak için önlemler alması muhtemel.

Üst düzey bir AB diplomatı, “Eğer Trump’ın gündemindeki bazı konularda onunla birlikte hareket etmek istiyorsak o zaman Çin konusunda ne yapacağımıza karar vermemiz gerekir,” dedi.

Fakat bu hamle aynı zamanda AB ekonomisinin zayıflığı ve şirketlerin ucuz ithalata bel bağlamadan iddialı iklim hedeflerini tutturma kabiliyeti konusunda derinleşen endişelerle paralel ilerliyor.

Brüksel ayrıca mayıs ayında kabul edilen temiz teknolojilerin artırılmasını amaçlayan mevzuata yerli üretim hedeflerini de ekledi. 

Çin’in teknoloji ithalatına yönelik artan inceleme, dünyanın en büyük batarya üreticisi Çinli CATL gibi şirketleri Avrupa’da “gigafactory” adı verilen fabrikalar kurmaya teşvik etti. Şirket, Macaristan ve Almanya’daki tesislere milyarlarca avro yatırım yaptı.

Şangay merkezli Envision Energy de İspanya ve Fransa’daki tesislere yüz milyonlarca avro yatırım yapıyor. 

Fakat konu hakkında bilgi sahibi bir kişiye göre, bu yılın başlarında yapılan kapalı bir toplantıda Çin Ticaret Bakanlığı yerli otomobil üreticilerini Avrupa’da büyük yatırımlar yapmamaları konusunda uyardı ve Brüksel’deki siyasi belirsizliği gerekçe göstererek kıtada yalnızca son montaj aşaması için üretim hatları kurmalarını tavsiye etti.

Bu arada, AB’nin İsveç merkezli batarya şampiyonu Northvolt, üretimini artırmaya çalışırken iflasın eşiğine geldi.

Elektrikli araçların önemli bir bölümünü oluşturan bataryalar, maliyetin üçte birinden fazlasını oluşturuyor ve bu da daha az kirletici modellere geçmeye çalışan Avrupa otomobil üretim endüstrisi için batarya tedarik zincirlerini kritik hale getiriyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Altı Avrupa ülkesi Ukrayna ve Trump’ı tartışacak

Yayınlanma

Altı büyük Avrupa ülkesinin dışişleri bakanları, Ukrayna savaşının 1000. gününde Varşova’da görüşmelere başlarken Ukrayna’daki savaş ve Donald Trump’ın iktidara dönüşü tartışmalara hakim oldu.

Almanya, Fransa, İtalya ve Polonya’dan üst düzey diplomatlar toplantıya katılırken, Birleşik Krallık’tan David Lammy ve İspanya’dan Jose Manuel Albares de video aracılığıyla toplantıya iştirak etti .

Ev sahibi Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, Brüksel’de tüm AB dışişleri bakanlarının bir araya geldiği toplantının ardından Varşova’da yapılacak toplantıda “doğu sınırımızın diğer tarafında ve Atlantik’in ötesinde yaşanan dramatik olaylar karşısında alınabilecek kararların tartışılacağını” söyledi.

Polonya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü AFP’ye yaptığı açıklamada, savaşın neredeyse üç yılını doldurduğu ve Trump’ın iktidara gelmesinin ABD politikasında köklü bir değişiklik tehdidi yarattığı bir dönemde, görüşmelerde “Avrupa’nın savunma kimliği ve bunun nasıl güçlendirileceği” konusununda ele alınacağını söyledi.

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kathrin Deschauer, “Avrupa’daki güvenlik durumu ve özellikle Ukrayna’daki durumla ilgili büyük bir ortak endişe var,” dedi.

Toplantıya Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sybiga da davetliydi fakat Varşova yerine Washington’a gidecek.

Toplantı, ABD Başkanı Joe Biden’ın Ukrayna’nın Rusya içindeki hedefleri vurmak üzere ABD tarafından tedarik edilen uzun menzilli füzeleri kullanmasına izin vermesinin hemen ardından gerçekleşti.

Kiev’in önemli bir destekçisi olan Polonya bu hamleyi memnuniyetle karşılarken, Sikorski bunu “Rusya’nın savaş çabalarına yardımcı olmak” üzere binlerce Kuzey Koreli asker konuşlandırdığı haberlerine “Vladimir Putin’in anlayacağı dilde bir yanıt” olarak nitelendirdi.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, ülkesinin füzelerinin kullanılmasını onaylayıp onaylamayacağını söylemeyi reddetti.

Fransa da ihtiyatlı tutumunu sürdürdü. Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot pazartesi günü yaptığı açıklamada Fransız füzelerinin kullanılması ihtimalinin “bir seçenek” olarak kaldığını yineledi.

Almanya ise, Kiev’in uzun zamandır istediği uzun menzilli Taurus füze sistemini teslim etmeyi bir kez daha reddetti ve bunun yerine Kiev’e yapay zeka güdümlü 4.000 insansız hava aracı tedarik edeceğini duyurdu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English