Diplomasi
Litvanya, Çin’e açtığı savaşın bedelini ödüyor

Litvanya’nın 2021 sonunda Vilnius’ta Tayvan temsilciliği açmasıyla Çin ile başlattığı gerginlik, ülkeye ekonomik olarak pahalıya patladı. Tayvan’dan beklenen milyarlarca avroluk yatırım ve teknoloji transferi vaatleri gerçekleşmezken, Litvanya Başbakanı Gintautas Paluckas yüz milyonlarca avro doğrudan yatırım kaybı yaşandığını itiraf etti.
Litvanya’nın Çin ile yaşadığı sorunlar, 2021 yılının sonlarında Vilnius’ta Tayvan’ın resmi temsilciliğini açmasıyla başladı.
Pekin, bu adımı “Tek Çin” politikasının reddi olarak değerlendirerek Litvanya’yı Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ile bağlantılı tüm ticaret zincirlerinden dışladı ve Vilnius’taki büyükelçisini geri çekti.
Litvanya, bu adımdan önce de çeşitli açıklamalarla Pekin’i rahatsız etmişti.
Peki, Litvanya dünyanın en güçlü ve zengin ülkelerinden biriyle bu anlaşmazlığa girerken neyi umuyordu?
Litvanya hükümeti, seçmenlere Çin ile ilişkilerin kopmasından kaynaklanacak ekonomik kayıpların telafi edileceğine dair söz vermişti.
İddialara göre Tayvan, minnettarlığının bir göstergesi olarak özel bir yatırım fonu kuracak ve bu fon aracılığıyla Litvanya ekonomisine yatırım yapacaktı.
Bunun yanı sıra Tayvan’ın, modern yarı iletken üretimindeki teknik bilgilerini Vilnius ile paylaşacağı ve Litvanya’da çeşitli yüksek teknoloji üretim tesisleri, özellikle de mikroçip fabrikaları kuracağı yönünde beklentiler dile getiriliyordu.
Fakat bu vaatlerin hiçbiri gerçekleşmedi. Litvanya Merkez Bankası Başkanı Gediminas Šimkus, Tayvan’ın ülkede bir banka şubesi dahi açmamasından yakındı.
Litvanya’dan bir heyetin finans sektörünü tanıtmak amacıyla Tayvan’ı ziyaret etmesine rağmen, somut adımlar yerine yalnızca muğlak ifadelerle karşılaşıldığı belirtildi.
Tayvanlı yetkililerin nazik tavırlarının, Litvanya tarafınca yanlış yorumlanarak ilgi göstergesi olarak algılandığı ifade ediliyor.
Litvanya’daki muhalif politikacılar ise uzun süredir, Tayvan’dan geleceği varsayılan belirsiz kazanımlar uğruna Çin ile ilişkileri bozmanın mantığını sorguluyordu.
Geçtiğimiz yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylardan avukat Ignas Vėgėlė, ABD’nin Çin ile rekabetinin jeopolitik ve küresel hakimiyet mücadelesi gibi anlaşılır sebepleri olduğunu, ancak Litvanya’nın neden bu çatışmaya dahil olduğunu sordu.
Vėgėlė, “Litvanya, kendi zararına olacak şekilde Tayvan konusunda tüm Avrupa Birliği’ne (AB) örnek teşkil edecek kadar etkili bir aktör kesinlikle değil,” diye konuştu.
Geçtiğimiz sonbaharda Litvanya’da yapılan parlamento seçimleri sonucunda, Çin ile gerginliği tırmandıran Vatanın Birliği-Litvanya Hristiyan Demokratları partisi iktidarı kaybetti.
Bu partinin lideri ve Pekin karşıtı politikaların baş mimarı olarak görülen Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis de görevinden ayrılmak zorunda kaldı.
Yeni hükümeti kurma görevini üstlenen Litvanya Sosyal Demokrat Partisi’nde ise Çin ile ilişkilerin normalleştirilmesi gerektiği yönünde görüşler dile getirilmeye başlandı.
Yeni Başbakan Gintautas Paluckas da göreve başlamadan önce bu konuya değinmişti.
Ancak normalleşme adımları atılamadan, görevden ayrılan önceki hükümet, yetkisinin son günlerinde, 29 Kasım’da Çin temsilciliğinden üç kişiyi “istenmeyen kişi” ilan ederek Pekin’e diplomatik nota verdi.
Cumhurbaşkanı Gitanas Nausėda da ilişkilerin normalleşmesine sıcak bakmadığını belirterek, ülkenin “Çin’e dizleri üzerinde geri dönmeyeceği” iddiasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Nausėda’ya göre Çin, Vilnius’un hoş karşılamadığı “yeni bir küresel jeopolitik mimari” hedefliyor. Litvanya Cumhurbaşkanı, Ukrayna’daki savaşta Rusya’ya yardım eden tüm ülkelerin kınanması gerektiğini savundu.
Nausėda, “Yani, ilişkileri iyileştirmek için Çinlilerin her dediğini yapacağımızı söylemek, bu kesinlikle olmayacak,” ifadelerini kullandı.
Çin tarafı ise Litvanya’daki iktidar değişikliğini olumlu karşıladığını ve ilişkilerin normalleşmesine açık olduğunu belirtti, fakat bunun için Vilnius’un basit bir şartı yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, Pekin’in Litvanya’nın “doğru yola dönmesini” ve “Tek Çin” ilkesine bağlı kalmasını umduğunu söyledi.
Sözcü Mao, ikili ilişkilerdeki sorunların temel nedeninin “Litvanya’nın Tayvan ile ilgili meselelerdeki hatalı adımları” olduğunu hatırlatarak, “Çin’in kapılarının diyalog için her zaman açık olduğunu” da sözlerine ekledi.
Ancak bu diyalog gerçekleşmedi. Yeni hükümetin programında Pekin ile ilişkilerin iyileştirilmesi gerekliliğine dair bir ifade yer almazken, tam tersine Çin, “Litvanya’nın dış ve güvenlik politikası için ciddi bir sınama” olarak tanımlandı.
Başbakan Gintautas Paluckas, geçtiğimiz günlerde konuya tekrar değindi. Başbakan, ülkesinin Tayvan ile ilişkilerinin fiilen “dondurulmuş” hâlde olduğunu, zira daha önce dile getirilen ikili işbirliği beklentilerinin karşılanmadığını belirtti.
Başbakan Paluckas, “Beklentiler çok fazlaydı ama gerçekleşmedi. Ne milyarlarca avroluk bir yatırım fonumuz ne de yarı iletken alanında ortak teknolojilerimiz var. Başlıklarda kulağa hoş gelen pek çok şeyin pratikte karşılığı olmadığını görüyoruz,” itirafında bulundu.
Fiiliyatta iki ülke arasında diplomatik ilişki bulunmadığı da belirtildi.
Öte yandan Litvanya Başbakanı, ülkesinin Çin ile ilişkileri koparmaktan hâlâ zarar gördüğünü itiraf etti. Sorunun yalnızca Çin’in Litvanya ürünlerini almamasından ibaret olmadığını, Pekin’in üçüncü ülkelerden yatırımcıları da Litvanya ile iş yapmaktan caydırdığını belirtti.
Başbakan Paluckas, “Pek çok yabancı yatırımcı bize yatırım yapmaktan vazgeçti ve Litvanya’ya gelmedi. Bu yatırımcıların ana ihracat pazarları Güney Doğu Asya ve Çin. Burada fabrika kurup ürettikleri malların üzerinde Litvanya etiketi olursa Çin’e sokulmayacağından endişe ettiler,” ifadeisni kullandı.
Başbakan, bu nedenle “yüz milyonlarca avro doğrudan yatırımın” kaybedildiğini kabul etti.
Benzer bir itiraf, Meclis Başkanı ve eski Başbakan Saulius Skvernelis’ten geldi.
Skvernelis’e göre, Tayvan’ın Çin ile ilişkilerin bozulmasından kaynaklanan kayıpları telafi edeceğini vaat eden politikacılar seçmenleri aldattı.
Skvernelis, “Manşetler çok iddialı, beklentiler ise çok yüksekti. O manşetlere ve bazı siyasetçi meslektaşlarımızın açıklamalarına, büyük iyimserliklerine bakılırsa, bugün Litvanya’da beş kadar mikroçip fabrikası, ekonomik işbirliğinde dev bir atılım falan olması gerekiyordu. Bunların hiçbirini görmüyoruz,” diye konuştu.
Peki bu durum, Litvanya’nın yakında Çin karşıtı politikasından pişmanlık duyup bir rota değişikliğine gideceği anlamına mı geliyor? Bu pek olası görünmüyor.
Ülkede, aralarında “Litvanya bağımsızlığının kurucusu” olarak görülen Vytautas Landsbergis gibi etkili isimlerin de bulunduğu, bu politikaya karşı çıkan pek çok kişi var.
Kısa süre önce Vytautas Landsbergis, Çin Komünist Partisi’ni hedef alarak, “Bu Çinli komünistler, komünist bir devlete sahip olmaktan mutlu mu? Şüpheliyim,” dedi.
Landsbergis, Çinlileri “liderlerini yücelten bir halk” olarak nitelendirdi ve hem Çin’in hem de Rusya’nın Sovyetler Birliği gibi zamanla çökeceğini öne sürdü.
Diplomasi
G7 zirvesinde gündem Rusya karşıtı yaptırımlar

Kanada’da yapılacak G7 toplantısında, Rusya karşıtı yaptırımlarda AB ile ABD’nin ortaklaşıp ortaklaşamayacağı soru işareti olarak duruyor.
Reuters’a konuşan Almanya hükümetinden bir yetkili, zirvede AB ve ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusunda ne ölçüde uzlaşabileceğinin görüşüleceğini söyledi.
AB, bu hafta Moskova’nın enerji gelirlerini, bankalarını ve askeri sanayisini hedef alan 18. yaptırım paketini açıkladı.
Alman yetkili, ABD’nin de bir yaptırım paketi üzerinde görüşmelerde bulunduğunu söyledi ve “Dolayısıyla Kanada’da, paralel hareketin ne kadar mümkün olacağına bakılacak,” dedi.
ABD Kongresi’nin önümüzdeki hafta başlayacak zirve öncesinde yaptırım tasarısını kabul etmesi olası görünmüyor.
Alman yetkiliye göre, 15-17 Haziran tarihlerinde yapılacak G7 zirvesi, Ukrayna açısından bir dönüm noktası olsa da, Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in katılımıyla Moskova’ya karşı Kiev’e destek konusunda bir ilerleme sağlanması olası görünmüyor.
Zirveye, ABD Başkanı Donald Trump ve Almanya Şansölyesi Friedrich Merz de katılacak. Merz’in bu ayın başlarında Trump ile Beyaz Saray’da yaptığı görüşme, genel olarak başarılı olarak değerlendirilmişti.
Yetkili, ABD’nin Rusya ve Ukrayna arasındaki müzakerelerde yer almasının ve yaptırım tartışmalarının doğru yönde “biraz daha ilerletilmesinin” çok önemli olduğunu söyledi.
Almanya’nın Ukrayna’ya askeri ve mali desteğini sürdürmesi konusunda ise gerçekçi olunması gerektiğini belirtti.
Yetkili, “Mevcut durumu koruyarak, ABD’nin Ukrayna’ya bazı çok önemli hizmetleri sunmaya devam etmesi halinde, iyi bir yol izlemiş oluruz,” dedi.
Diplomasi
NATO, Rusya’yı ve Arktik’i uydudan gözetleyecek

NATO, ABD yönetimiyle yaşanabilecek istihbarat sorunlarına karşı SINBAD adlı kendi uydu gözetleme sistemini devreye alıyor. Yapay zeka destekli proje, Rusya’nın askeri hareketliliğini, Ukrayna’daki savaşı ve stratejik önemi artan Arktik bölgesini izleyecek.
NATO, ittifakın istihbaratında ana rolü oynayan ABD ile işbirliğinde yaşanabilecek sorunları göz önünde bulundurarak kendi uydu gözetleme araçlarına geçiş yapıyor.
Bloomberg‘e konuşan NATO Dönüşüm Müttefik Yüksek Komutanı Pierre Vandier, yeni sistemin ittifakın Rusya sınırları, Ukrayna’daki savaş ve Arktik gibi “devasa toprakları” gözlemlemesine ilk kez olanak tanıyacağını belirtti.
SINBAD (Geniş Alan Tespiti için Akıllı Gösterge ve Uyarı) adı verilen girişim için NATO, ABD’li uydu görüntüleme tedarikçisi Planet Labs ile anlaştı.
Şirket, dünya genelindeki belirli bölgeleri yıl boyunca tarayarak yüksek frekanslı görüntüler elde edecek ve yapay zeka, herhangi bir değişikliği tespit ederek uyarılar oluşturmak için kullanılacak.
‘Rusların Ukrayna’da duracağından emin değiliz’
NATO komutanı Vandier, yeni uydu gözetleme imkanlarının hem mevcut görevleri hem de Ukrayna’da bir barış anlaşması durumunda ortaya çıkabilecek ihtiyaçları karşılayacağını ifade etti.
Vandier, “Bugün Rusların Ukrayna’da duracağından emin değiliz,” diyerek Doğu Avrupa ülkelerine zamanında istihbarat sağlamanın önemini vurguladı ve “Onlara şunu söyleyebileceğiz: Sizi izliyoruz,” dedi.
Yetkililere göre, bir barış anlaşmasına varılması halinde uydu istihbaratı, NATO ülkelerinin ateşkesin uygulanmasını denetlemesine yardımcı olacak.
Bu denetim, Ukrayna’da barış gücü misyonu planlayan “gönüllüler koalisyonu” içindeki ülkeler tarafından Kiev’in alması gereken garantilerin önemli bir parçası olarak görülüyor.
Pilot proje Ocak 2026’da genişleyecek
Bir ittifak yetkilisine göre SINBAD, NATO’nun Ocak 2026’da planlanan daha büyük ölçekli bir uzay istihbaratı konuşlandırması öncesinde gerçekleştirilen bir pilot proje niteliğinde.
Başka bir ittifak temsilcisi ise teknolojinin, Rusya ve Çin‘in bölgedeki artan nüfuzu nedeniyle NATO için giderek daha önemli hâle gelen Arktik’i izlemek için de kullanılabileceğini söyledi.
İsveç ABD’den bağımsız olarak silah ve uzay kapasitesini artıracak
Diplomasi
İsrailli yetkili ifşa etti: ABD, müzakereleri İran’ı aldatmak için kullandı

Üst düzey bir İsrailli yetkili, ABD ve İsrail’in, nükleer programına yönelik saldırıları öncesinde İran’ı aldatmak için ortak bir operasyona katıldığını söyledi.
Jerusalem Post’a (JP) konuşan yetkiliye göre, pazar günü yapılması planlanan nükleer müzakereler, İran’a karşı kullanılan aldatma taktiğinin bir parçasıydı.
Cuma sabahı erken saatlerde İran, devlet televizyonunda pazar günü yapılması planlanan ABD ile nükleer müzakerelere veya bir sonraki duyuruya kadar herhangi bir müzakereye katılmayacağını duyurdu.
İsrailli yetkililer, ABD Başkanı Donald Trump’ın 12 Haziran akşamı yaptığı ve İsrail’in “saldırabileceğini” ima eden açıklamalarının İranlıları uyardığından endişe duyuyordu.
İsrail saatiyle saldırılardan sadece birkaç saat önce, saat 19:00 civarında yapılan bu açıklama, İsrail için bir tür yeşil ışık olarak algılandı.
Bu açıklamanın saldırı operasyonunu açığa çıkarabileceği korkusu, Trump’ın gece yarısı attığı tweet’te “ABD diplomatik bir çözüm arıyor” ifadesini kullanmasına neden oldu.
İsrail’in gece İran’a yönelik saldırılarından İran Genelkurmay Başkanı ve Devrim Muhafızları komutanı da dahil olmak üzere çok sayıda asker, nükleer bilim insanı ve sivil yaşamını yitirdi.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio saldırıdan sonra yaptığı açıklamada İsrail’in saldırısına ABD’nin “katılmadığını”, İsrail’in tek taraflı olarak İran’a saldırdığını ileri sürmüştü.
Başkan Donald Trump ise İran’ı misilleme yapmaması konusunda tehdit etti.
-
Görüş2 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya3 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını5 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’