Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

“Lübnan’da ateşkes” iddialarının perde arkası

Yayınlanma

İsrail ve Hizbullah’ın mevcut pozisyonları ateşkesi imkânsız kılıyor. İsrail ordusunun ve ABD’nin baskısıyla Netanyahu’nun şartlarını yumuşatması ateşkesin kapısını aralayabilir… Ancak İsrail’in sicili anlaşmaya onay verip sonra geri adım atma ya da sahada yeni gerçekler yaratma örnekleriyle dolu.

5 Kasım seçimlerine günler kala Orta Doğu’da büyük bir dış politika başarısı arayışında olan ABD, Gazze için ateşkes ve esir takası görüşmelerinden umduğunu bulamayınca Lübnan’a yöneldi. ABD Başkanı Joe Biden’ın Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein, İsrail-Hizbullah ateşkesi için dün Lübnanlı yetkililere sunduğu teklifi bugün İsrail’le görüşecek.

Washington yönetimi bu hafta başında Gazze’de geçici ateşkes ve kısmi esir takası teklifini taraflarla görüştü. Doha’da yapılan iki gün süren müzakerelerin ardından görüşmeler ilerleme kaydedemeden dağıldı. Hamas, İsrailli rehineleri serbest bırakmak için kalıcı ateşkes ve işgalin sonlandırılması şartlarından geri adım atmadı.

Doha görüşmelerinden sonuç çıkmadı

5 Kasım seçimlerinde Demokratların elini güçlendirecek başarıyı Gazze cephesinde elde edemeyen Biden yönetimi, vakit kaybetmeden yönünü Lübnan’a döndü. Daha önce “Lübnan’da barış için Gazze’de ateşkes” sağlanması gerektiği yönündeki kanaatini bir kenara bırakan ABD, bu kez “Lübnan’daki olası bir anlaşmanın Gazze’de Hamas’ı ateşkese zorlayacağı” beklentisiyle son bir hamle için Hochstein’ı bölgeye gönderdi.

Hochstein’ın Lübnanlı yetkililerle temaslarından önce İsrail ordusu tarafından sızdırılan “Lübnan’daki hedeflere büyük ölçüde ulaşıldığı” yönündeki haberler, ABD’nin son girişiminin İsrail güvenlik teşkilatı ile eşgüdüm halinde ilerlediğini gösteriyor. Nitekim İsrail ordusunun bu sızıntısından bir gün sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu güvenlik toplantısı düzenledi. Toplantıya Netanyahu dışında Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer, Savunma Bakanı Yoav Gallant, Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, Mossad Direktörü David Barnea ve Şin Bet Başkanı Ronen Bar katıldı.

İsrail’in şartları

İsrail basının aktardığına göre Gallant, toplantıda Hizbullah’ın roket ve füze kapasitesinin yüzde 80 oranında imha edildiği söylerken Halevi, çatışmaların müzakere yoluyla sona erdirilmesini “şiddetle tavsiye etti” ve Gazze’de devam eden çatışmalardan ayrı bir süreçte Lübnan’da bir anlaşmaya varılmasının şu anda mümkün olduğunu iddia etti.

Haberlerde, Dermer ekibinin güvenlik birimleri ve Dışişleri Bakanlığı’nın da katkılarıyla hazırladığı ateşkes şartlarının şunlar olduğu belirtildi:

-Hizbullah’ın Litani Nehri’nin kuzeyine çekilmesini öngören 1701 sayılı BM Kararı genişletilecek.

-Lübnan Ordusu sınırda yoğun bir şekilde konuşlandırılacak.

-Üzerinde anlaşmaya varılan şartlar sahada uluslararası gözetim mekanizmalarıyla denetlenecek.

-“Ortadan kaldırılması gereken tehditler” olması halinde İsrail ordusuna Lünan’da operasyon garantisi verilecek.

– Hizbullah’ın gelecekte yeniden silahlanması önlenecek.

– Anlaşmanın sonuçlandırılması için 60 günlük bir ateşkes ilan edilecek.

İsrail ordusu Lübnan’da savaşmak istemiyor

Lübnanlı yetkililere iletine teklif

İsrail basınında dün çıkan haberler ise Netanyahu’nun bu şartları temel alan bir ateşkese olumlu baktığı yönünde. Ancak Netanyahu’nun koalisyon ortaklarından gelecek tepkiler üzerine geri adım atmayacağı net değil.

Yine de Netanyahu’nun kendi şartlarında ateşkese ikna olduğu yönündeki haberler İsrail basınına sızdırıldığı saatlerde Hochstein, Lübnanlı yetkililere ABD’nin ateşkes teklifini iletiyordu. Telefon görüşmesinden sonra Lübnan Başbakanı Necib Mikati, önümüzdeki günler ya da saatlerde İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanabileceğini söyledi. Mikati, “Telefon görüşmesinden önce 5 Kasım tarihi öncesinde bir ateşkesin olabileceğini beklemiyordum” dedi.

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri ise Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Hochstein ile İsrail’in saldırılarını durdurmaya yönelik mutabakata vardıklarını söyledi. Berri, mutabakatın BMGK’nin 1701 sayısı karar metninde değişiklik içermediğini belirtti, “1701 sayılı kararın metnini değiştirmeye niyetimiz yok, yazılanlar yazılmıştır, tek bir harfini dahi değiştirmeye niyetimiz yok” ifadelerini kullandı.

Ateşkes, ordunun konuşlandırılması ve 1701 sayılı kararın uygulanmasına ilişkin tüm hususların yerine getirildiğini aktaran Berri, bu konular hakkında Hockstein’ın Netanyahu ile anlaşmaya varmasını beklediklerini belirtti. Lübnan’ın “Hockstein Netanyahu ile bir anlaşmaya varır varmaz, söz konusu anlaşmaya uymaya hazır olduğunu” vurgulayan Berri, “Top artık Netanyahu’nun kalesinde” dedi.

Hochstein’ın teklifinin taslağı

Öte yandan İsrail basını, Hochstein tarafından yazılan anlaşmanın taslağı olduğu öne sürülen bir belge paylaştı. Belge, Hochstein ve Brett McGurk’ün İsrail’e gelmelerinden saatler önce yayınlandı. İsrail devlet televizyonu KAN’a sızdırılan taslağa göre teklif, İsrail güçlerine “İsrail’e yönelik yakın tehditlere karşı meşru müdafaa kapsamında” Hizbullah’ı hedef alma hakkı tanıyor ve savaş uçaklarının “istihbarat, gözetleme ve keşif” amacıyla Lübnan üzerinde uçma izni veriyor.

Hizbullah’ın yeni lideri Naim Kasım

Financial Times (FT) de yer alan habere göre ABD’li yetkililer belgenin gerçek olduğunu doğruladı ancak sızdırılan taslak üzerinde yeni düzenlemeler yapıldığı konusunda da uyarıda bulundu. Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Sean Savett, “Ortada dolaşan çok sayıda rapor ve taslak var. Bunlar müzakerelerin mevcut durumunu yansıtmıyor” dedi.

Lübnan hükümetinin düşüncelerini bilen kaynaklar taslağın “hala kabul edilemez” olduğunu, zira ek maddelerin İsrail’e Lübnan’a “kendini savunma” gerekçesiyle egemenliğini ihlal etme hakkı verdiğine dikkat çekti. Bir kaynak “İsrail güney ve hava sahası üzerinde kontrol iddia edemez” dedi. İkinci bir kaynak ise taslağın yazıldığı haliyle “uygulanabilir olmadığını” ancak daha sonraki müzakereler için bir temel oluşturabileceğini söyledi.

Taslak önerinin şartlarına göre ABD, uluslararası bir “izleme ve yaptırım mekanizmasının” başkanı olarak ilk iki aylık geçiş dönemi de dahil anlaşmanın uygulanmasının denetlenmesinde büyük bir role sahip olacak. Plan kapsamında Lübnan Silahlı Kuvvetleri (LAF) güneye konuşlanacak ve bölgedeki mevcut BM barış gücüyle birlikte çalışacak. İlk 60 günlük süre zarfında Lübnan, “güney Lübnan’daki tüm devlet dışı silahlı grupların tüm askeri varlıklarını, silahlarını ve altyapılarını sökmek ve bunlara el koymakla” yükümlü olacak.

İsrail ordusu UNIFIL’e doğrudan ateş açtı

İsrail, bir anlaşmaya varılmasının ardından “en fazla” yedi gün içinde askerlerini Lübnan’ın güneyinden aşamalı olarak çekecek.

Lübnanlı yetkililerin “Bir satırı bile değişmeyecek” dediği 1701 sayılı BMGK kararı Hizbullah’ın Lübnan’ın İsrail ile olan güney sınırından çekilmesini ve İsrail’in Lübnan hava sahasındaki uçuşlarına son vermesini öngörüyor.

Taslak metin üzerinde değişik yapıldığı belirtilse de bu değişikliklerin neyi içerdiği tam olarak bilinmiyor.

Hizbullah’ın mevcut pozisyonu

Ancak Hizbullah’ın bugün Al-Akbar gazetesinde yayınlanan duruşuyla ilgili habere göre, özetle; “Hizbullah hiçbir koşulda 1701 sayılı kararın hükümlerinde veya uygulama mekanizmalarında herhangi bir değişikliği kabul etmeyecektir; başlangıçta 1701 sayılı kararda planlandığı gibi uluslararası güçlerin veya Lübnan Silahlı Kuvvetlerinin sayısının artırılmasına itiraz edilmesi. Ancak Hizbullah, uluslararası güçlere herhangi bir yeni ülkenin eklenmesini reddediyor.”

“Hizbullah Amerikan tutumunda değişimler yaşanacağına dair bir beklenti içinde değil. Bu yüzden Amerikalıların sızdırdığı her şeyi sakin bir şekilde ele alıyor ve düşmanın savaşı daha uzun süre devam ettirmek istediğine inanıyor. Bu da direnişin, daha fazla İsrail saldırısına karşı hazırlıklı olmasını, işgalci güçlere karşı iyi hazırlanarak saldırı hedeflerini boşa çıkarma hazırlığını yapmasını gerektiriyor.”

“Hizbullah, Lübnan’da veya yurtdışında hiçbir tarafa Lübnan Cephesi ile Gazze Cephesi arasındaki bağlantıyı koparmayı kabul etme taahhüdünde bulunmamıştır.”

İsrail’in Lübnan’da kayıpları artarken saldırıları Hizbullah’ı aşıyor

“Hizbullah, tüm Lübnanlıların direniş silahının kimseyle müzakere edilmeyeceğini ve bu savaştan sonra direnişin zorunlu bir seçenek olduğunu ve Hizbullah’ın bunu korumak için elinden geleceğini yapacağını anlamasını ummaktadır.”

İsrail’in “ateşkes” oyunu

Özetle; sızırılan ABD taslağı ile İsrail’in ateşkes şartları arasında neredeyse hiçbir fark bulunmuyor. Taslak metinde değişiklik yapıldığı iddia ediliyor. Ancak o değişikliklerin Hizbullah’ın kabul edebileceği nitelikte olması için İsrail’in Lübnan’ın güneyinde operasyon yetkisi ile hava sahasında uçuş hakkı gibi uç taleplerinden vazgeçmesi gerekiyor. İsrail’in dayattığı bu şartlarında geri adım atması durumunda İsrail hükümeti içindeki aşırı sağcıların tepkisi kaçınılmaz.

Tüm bu farklılıklara rağmen bir anlaşmaya varılsa bile bu, İsrail’in anlaşmaya onay verip sonra geri adım atmayacağı anlamına gelmiyor.

Eylül sonunda ABD, İsrail ve Lünan’ın desteğini aldığına inandıktan sonra 14 günlük bir ateşkes girişimini açıklamış ancak İsrail’in iki gün sonra Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldürmesiyle rafa kalkmıştı. Benzer senaryolar Gazze’deki ateşkes sürecinde de yaşandı.

İsrail Başbakanı, 5 Kasım seçimlerine günler kala ABD’den ve İsrail ordusundan gelen baskıları dizginlemek için ateşkes teklifine olumlu yaklaşmış olabilir. Ancak müzakerelerden herhangi bir sonuç çıkmama, çıksa bile sahada uygulamama ihtimali yüksel.

Ayrıca Washington da Netanyahu’nun bu U dönüşlerinden mustarip. Ancak yine de seçimle günler kala, her ne kadar uygulanmayacak olsa da bir ateşkes ilanı ya da en azından ilanına yaklaşıldığını duyurma ve böylece başarısızlıklarla dolu bölge politikasında bir “zafer” kazanarak sandığa gitme peşinde.

ORTADOĞU

Irak’a sığınan iki bin Suriye askerinin iadesi bugün başlıyor

Yayınlanma

suriye ordusu

Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, Irak’a kaçan Suriye ordusu askerlerinin iadesine bugün başlanacağını açıkladı.

Irak resmi haber ajansı INA’ya göre Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, konuya dair açıklama yaptı. Miri, Irak’a Esad yönetimi askerlerinin Suriye’ye iadesine bugün başlanacağını belirtti. İade işlemlerinin Irak’taki ilgili makamlar tarafından başlatılacağını aktaran Miri, sürecin Suriye tarafı ile koordineli yürütüleceğini ifade etti.

Suriye ordusuna bağlı yaklaşık 2 bin asker 7 Aralık’ta El-Kaim Sınırı Kapısı üzerinden Irak’a kaçmıştı. 9 Aralık’ta ise Heyet-i Tahrir Şam’a bağlı askeri operasyonlar komutanlığı, zorunlu askerlik yapanlara yönelik genel af kararı çıkarmıştı.

Irak’ın Anbar vilayetine bağlı Rutba ilçesinde bir kampa yerleştirilen askerler kötü koşullar nedeniyle ülkelerine geri gönderilmek için eylem yapmıştı.

Rutba ilçesi Kaymakamı İmat el-Duleymi, yaptığı açıklamada kaçan askerlerin çadırlarda barındığını ve bölgede elektrik, su ve ısınma imkanlarının yetersiz olduğunu ve yerleştirildikleri kampın internet erişiminden yoksun olduğundan dolayı aileleriyle iletişim kuramadıklarını söylemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail tek kurşun sıkmadan Dera’ya ilerliyor: PYD, İsrail dahil herkesten yardım istiyor

Yayınlanma

Türkiye ve onun desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) Ayn el Arap’a (Kobani) yönelik operasyona hazırlanırken HTŞ ile aradığı diyaloğu henüz kuramayan PYD, Türkiye’ye karşı İsrail dahil tüm ülkelerden yardım bekliyor. Bu arada Suriye topraklarına giren İsrail de Dera’ya doğru ilerliyor.

PKK’nın Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim video konferans yöntemiyle düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

DW Türkçede yer alan habere göre Salih Müslim HTŞ ile PYD arasında PYD’nin işgalindeki toprakların geleceğine ilişkin henüz bir müzakere süreci başlamadığını söyledi.

Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) Suriye’nin başkentini ele geçirip Esad yönetimini devirdiğinde Salih Müslim HTŞ ile diyaloga açık olduklarını söylemiş, “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti. Ayrıca PYD liderliği kendine bağlı kurumlara HTŞ’nin tanıdığı yeni Suriye bayrağının asılması talimatını vermişti.

Şam’a gönderdikleri mesajlara “henüz yanıt alamadıklarını” söyleyen Müslim, yine de olası müzakereleri yürütmek üzere bir heyet hazırladıklarını ve umutlu olduklarını belirtti.

Müslim, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın “HTŞ ve Kürtler arasında bir diyaloğu önlemek için aceleyle ve erkenden” Şam’a gitmiş olabileceğini düşündüğünü de söyledi.

HTŞ ile müzakerelerden istedikleri sonucu alamamaları halinde Şam’la bir çatışma ihtimali görüp görmediğinin sorulması üzerine Müslim, “Bu olmazsa kendimizi siyasi olarak savunacağız. Her şey masada ancak iyi niyetle yaklaşıyoruz” dedi.

Hem HTŞ hem SMO için “cihatçı” nitelemesi yapan Müslim, yine de HTŞ’nin geçmişte kendilerine yönelik operasyonlara katılmadığına dikkat çekti. Fakat bu yapının da “Türkiye ile koordinasyon halinde olduğunun” farkında olduklarını kaydetti.

“İsrail desteğine açığız”

İsrail basınında son günlerde çıkan “İsrail’in Suriyeli Kürtleri Türkiye’ye karşı koruması gerektiği” şeklindeki yorumların sorulması üzerine Müslim, “Özellikle İsrail’den değil, herkesten destek istediklerini” söyledi. Salih Müslim, “İsraille iletişimimiz yok, eğer böyle bir (Kürtlere destek) açıklamaları varsa elbette takdirle karşılarız” dedi. Müslim, Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği tutumun “İsrail’i de rahatsız ettiğini” savundu.

Jerusalem Post gazetesi 9 Aralık tarihinde, “Suriye Kürtlerinin temsilcileri yardım ve koruma talebiyle İsrailli yetkililere başvurdu” diye yazmıştı.

İsrail’in Türkiye’ye karşı açık desteğinin SDG kontrolündeki bölgelerde yaşayan Arap halkları huzursuz edip etmeyeceği sorusu üzerine Müslim, “Mısır, Fas, Tunus, Körfez ülkeleri… tüm bu Arap ülkelerinin zaten İsraille ilişkisi var” ifadelerini kullandı. Arap aşiretlerinin sırf bu yüzden kendileri aleyhine tutum almasını beklemediğini söyledi.

İsrail ordusu Dera’ya ilerliyor

Türkiye’nin PYD’ye yönelik eylemlerinden rahatsızlığını dile getiren İsrail ise Esad yönetiminin devrilmesi üzerine girdiği Suriye topraklarındaki işgalini tek bir kurşun dahi sıkmadan derinleştiriyor.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), İsrail’in Dera kırsalında dokuz kilometre ilerleyerek bölgedeki Koya köyüne ve Vahdet barajı bölgesine girerek stratejik mevzilere konuşlandığını duyurdu.

SOHR’un bildirdiğine göre İsrail güçleri bölgeye girmeden önce bölge sakinlerinden silahlarını teslim etmelerini istedi.

SOHR, ayrıca İsrail güçlerinin İsrail – Suriye sınırındaki tampon bölge yakınlarındaki Kuneytra bölgesi ve Dera arasındaki sınırda yer alan Sayda köyü yakınlarındaki askeri bir bölge olan 74. Tugay bölgesine girdiğini aktardı.

İsrail ordusu bu ay Esad hükümetinin çöküşünün ardından, Suriye sınırında yer alan stratejik Hermon Dağı’nı işgal etmiş ve Suriye ile işgal altındaki Golan Tepeleri arasındaki silahtan arındırılmış bölgeye girmişti. İsrailli yetkililer, bu hareketi İsrail’in sınırlarının güvenliğini sağlamak için sınırlı ve geçici bir önlem olarak tanımlamasına rağmen en az 2025’in sonuna kadar işgali devam ettireceklerinin mesajlarını veriyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD, Suriye’de eğittiği gruba Esad devrilmeden önce “Zamanınız geldi” demiş

Yayınlanma

“IŞİD’e karşı mücadele” kapsamında ABD ve Birleşik Krallık tarafından eğitilen “Devrimci Komando Ordusu” (RCA) isimli gruba, Esad devrilmeden önce ABD Özel Kuvvetleri tarafından verilen bir brifingde, “Sizin zamanınız geldi,” denildiği belirtiliyor.

İngiliz The Telegraph’ta yayınlanan habere göre, Washington’un saldırıdan önceden haberdar olduğuna dair ilk işaret olarak RCA, Esad yönetiminin sonunu getirebilecek bir saldırı için güçlerini artırmalarının ve “hazır olmalarının” söylendiğini açıkladı.

RCA komutanlarından Başar el-Maşadani, Palmira kentinin eteklerinde Rusya tarafından kullanılan eski bir Suriye ordusu hava üssünden The Telegraph’a yaptığı açıklamada “Bize bunun nasıl olacağını söylemediler. Bize sadece, ‘Her şey değişmek üzere. Bu sizin anınız. Ya Esad düşecek ya da siz düşeceksiniz’ [dediler]. Ama ne zaman ya da nerede olacağını söylemediler, sadece hazır olmamızı söylediler,” dedi.

Maşadani’ye göre, Irak sınırındaki ABD kontrolündeki Tanf hava üssündeki brifingden önceki haftalarda, RCA’nın safları, komutası altına aldığı kendisi gibi daha küçük serbest birliklerle dolduruldu.

HTŞ geçen ayın sonlarına doğru yıldırım harekatıyla güneye, Şam’a doğru ilerlerken, RCA da Tanf’tan ilerledi ve şu anda başkentin kuzeyindeki toprak parçaları da dahil olmak üzere ülkenin yaklaşık beşte birini işgal ediyor.

Üst düzey RCA yetkilileri, Suriye’deki ABD’li komutanların ilerleme emrini, 2019’daki yenilgisine kadar ülkenin kuzeydoğusunun büyük bölümünü işgal eden IŞİD’in kalıntılarının “Esad’ın düşmesi halinde oluşacak güç boşluğundan yararlanmasını önlemek için” verdiklerini söyledi.

The Telegraph’a göre bu durum Washington’un sadece 8 Aralık’ta Beşar Esad yönetimini deviren HTŞ öncülüğündeki saldırıdan haberdar olduğunu değil, aynı zamanda operasyonun boyutları hakkında da kesin istihbarata sahip olduğunu gösteriyor.

Geçen hafta kentin eteklerindeki Rus kontrolündeki Suriye hava üssünü ele geçiren RCA savaşçıları, saldırı başlamadan yaklaşık üç hafta önce, kasım ayı başında Esad’ın olası düşüşüne hazırlanmalarının söylendiğini belirttiler.

Ekim ayı başında Maşadani ve diğer komutanlar, Tanf’taki Amerikalı subayların Ebu Hatab tugayını ve diğer birlikleri RCA’nın ortak komutası altına soktuğunu söyledi.

Bunun sonucunda RCA’nın mevcudu yaklaşık 800’den 3.000’e çıktı. Kuvvetin tüm üyeleri ABD tarafından silahlandırılmaya ve şu anda feshedilmiş olan Suriye ordusundaki askerlere ödenen maaşın yaklaşık 12 katı olan ayda 400 dolar maaş almaya devam etti.

Saldırı başladığında RCA güçleri doğu çölü boyunca yayıldı ve kilit yolların kontrolünü ele geçirdi. Ayrıca güneydeki Dera kentinde HTŞ’den önce Şam’a ulaşan bir isyancı grupla birleştiler.

Yüzbaşı Maşadani, RCA ve Suriye’nin geçici lideri Muhammed el-Colani tarafından yönetilen HTŞ militanlarının işbirliği içinde olduğunu ve iki güç arasındaki iletişimin Tanf’taki Amerikalılar tarafından koordine edildiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English