Bizi Takip Edin

Ortadoğu

“Lübnan’da ateşkes” iddialarının perde arkası

Yayınlanma

İsrail ve Hizbullah’ın mevcut pozisyonları ateşkesi imkânsız kılıyor. İsrail ordusunun ve ABD’nin baskısıyla Netanyahu’nun şartlarını yumuşatması ateşkesin kapısını aralayabilir… Ancak İsrail’in sicili anlaşmaya onay verip sonra geri adım atma ya da sahada yeni gerçekler yaratma örnekleriyle dolu.

5 Kasım seçimlerine günler kala Orta Doğu’da büyük bir dış politika başarısı arayışında olan ABD, Gazze için ateşkes ve esir takası görüşmelerinden umduğunu bulamayınca Lübnan’a yöneldi. ABD Başkanı Joe Biden’ın Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein, İsrail-Hizbullah ateşkesi için dün Lübnanlı yetkililere sunduğu teklifi bugün İsrail’le görüşecek.

Washington yönetimi bu hafta başında Gazze’de geçici ateşkes ve kısmi esir takası teklifini taraflarla görüştü. Doha’da yapılan iki gün süren müzakerelerin ardından görüşmeler ilerleme kaydedemeden dağıldı. Hamas, İsrailli rehineleri serbest bırakmak için kalıcı ateşkes ve işgalin sonlandırılması şartlarından geri adım atmadı.

5 Kasım seçimlerinde Demokratların elini güçlendirecek başarıyı Gazze cephesinde elde edemeyen Biden yönetimi, vakit kaybetmeden yönünü Lübnan’a döndü. Daha önce “Lübnan’da barış için Gazze’de ateşkes” sağlanması gerektiği yönündeki kanaatini bir kenara bırakan ABD, bu kez “Lübnan’daki olası bir anlaşmanın Gazze’de Hamas’ı ateşkese zorlayacağı” beklentisiyle son bir hamle için Hochstein’ı bölgeye gönderdi.

Hochstein’ın Lübnanlı yetkililerle temaslarından önce İsrail ordusu tarafından sızdırılan “Lübnan’daki hedeflere büyük ölçüde ulaşıldığı” yönündeki haberler, ABD’nin son girişiminin İsrail güvenlik teşkilatı ile eşgüdüm halinde ilerlediğini gösteriyor. Nitekim İsrail ordusunun bu sızıntısından bir gün sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu güvenlik toplantısı düzenledi. Toplantıya Netanyahu dışında Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer, Savunma Bakanı Yoav Gallant, Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, Mossad Direktörü David Barnea ve Şin Bet Başkanı Ronen Bar katıldı.

İsrail’in şartları

İsrail basının aktardığına göre Gallant, toplantıda Hizbullah’ın roket ve füze kapasitesinin yüzde 80 oranında imha edildiği söylerken Halevi, çatışmaların müzakere yoluyla sona erdirilmesini “şiddetle tavsiye etti” ve Gazze’de devam eden çatışmalardan ayrı bir süreçte Lübnan’da bir anlaşmaya varılmasının şu anda mümkün olduğunu iddia etti.

Haberlerde, Dermer ekibinin güvenlik birimleri ve Dışişleri Bakanlığı’nın da katkılarıyla hazırladığı ateşkes şartlarının şunlar olduğu belirtildi:

-Hizbullah’ın Litani Nehri’nin kuzeyine çekilmesini öngören 1701 sayılı BM Kararı genişletilecek.

-Lübnan Ordusu sınırda yoğun bir şekilde konuşlandırılacak.

-Üzerinde anlaşmaya varılan şartlar sahada uluslararası gözetim mekanizmalarıyla denetlenecek.

-“Ortadan kaldırılması gereken tehditler” olması halinde İsrail ordusuna Lünan’da operasyon garantisi verilecek.

– Hizbullah’ın gelecekte yeniden silahlanması önlenecek.

– Anlaşmanın sonuçlandırılması için 60 günlük bir ateşkes ilan edilecek.

İsrail ordusu Lübnan’da savaşmak istemiyor

Lübnanlı yetkililere iletine teklif

İsrail basınında dün çıkan haberler ise Netanyahu’nun bu şartları temel alan bir ateşkese olumlu baktığı yönünde. Ancak Netanyahu’nun koalisyon ortaklarından gelecek tepkiler üzerine geri adım atmayacağı net değil.

Yine de Netanyahu’nun kendi şartlarında ateşkese ikna olduğu yönündeki haberler İsrail basınına sızdırıldığı saatlerde Hochstein, Lübnanlı yetkililere ABD’nin ateşkes teklifini iletiyordu. Telefon görüşmesinden sonra Lübnan Başbakanı Necib Mikati, önümüzdeki günler ya da saatlerde İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanabileceğini söyledi. Mikati, “Telefon görüşmesinden önce 5 Kasım tarihi öncesinde bir ateşkesin olabileceğini beklemiyordum” dedi.

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri ise Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Hochstein ile İsrail’in saldırılarını durdurmaya yönelik mutabakata vardıklarını söyledi. Berri, mutabakatın BMGK’nin 1701 sayısı karar metninde değişiklik içermediğini belirtti, “1701 sayılı kararın metnini değiştirmeye niyetimiz yok, yazılanlar yazılmıştır, tek bir harfini dahi değiştirmeye niyetimiz yok” ifadelerini kullandı.

Ateşkes, ordunun konuşlandırılması ve 1701 sayılı kararın uygulanmasına ilişkin tüm hususların yerine getirildiğini aktaran Berri, bu konular hakkında Hockstein’ın Netanyahu ile anlaşmaya varmasını beklediklerini belirtti. Lübnan’ın “Hockstein Netanyahu ile bir anlaşmaya varır varmaz, söz konusu anlaşmaya uymaya hazır olduğunu” vurgulayan Berri, “Top artık Netanyahu’nun kalesinde” dedi.

Hochstein’ın teklifinin taslağı

Öte yandan İsrail basını, Hochstein tarafından yazılan anlaşmanın taslağı olduğu öne sürülen bir belge paylaştı. Belge, Hochstein ve Brett McGurk’ün İsrail’e gelmelerinden saatler önce yayınlandı. İsrail devlet televizyonu KAN’a sızdırılan taslağa göre teklif, İsrail güçlerine “İsrail’e yönelik yakın tehditlere karşı meşru müdafaa kapsamında” Hizbullah’ı hedef alma hakkı tanıyor ve savaş uçaklarının “istihbarat, gözetleme ve keşif” amacıyla Lübnan üzerinde uçma izni veriyor.

Hizbullah’ın yeni lideri Naim Kasım

Financial Times (FT) de yer alan habere göre ABD’li yetkililer belgenin gerçek olduğunu doğruladı ancak sızdırılan taslak üzerinde yeni düzenlemeler yapıldığı konusunda da uyarıda bulundu. Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Sean Savett, “Ortada dolaşan çok sayıda rapor ve taslak var. Bunlar müzakerelerin mevcut durumunu yansıtmıyor” dedi.

Lübnan hükümetinin düşüncelerini bilen kaynaklar taslağın “hala kabul edilemez” olduğunu, zira ek maddelerin İsrail’e Lübnan’a “kendini savunma” gerekçesiyle egemenliğini ihlal etme hakkı verdiğine dikkat çekti. Bir kaynak “İsrail güney ve hava sahası üzerinde kontrol iddia edemez” dedi. İkinci bir kaynak ise taslağın yazıldığı haliyle “uygulanabilir olmadığını” ancak daha sonraki müzakereler için bir temel oluşturabileceğini söyledi.

Taslak önerinin şartlarına göre ABD, uluslararası bir “izleme ve yaptırım mekanizmasının” başkanı olarak ilk iki aylık geçiş dönemi de dahil anlaşmanın uygulanmasının denetlenmesinde büyük bir role sahip olacak. Plan kapsamında Lübnan Silahlı Kuvvetleri (LAF) güneye konuşlanacak ve bölgedeki mevcut BM barış gücüyle birlikte çalışacak. İlk 60 günlük süre zarfında Lübnan, “güney Lübnan’daki tüm devlet dışı silahlı grupların tüm askeri varlıklarını, silahlarını ve altyapılarını sökmek ve bunlara el koymakla” yükümlü olacak.

İsrail ordusu UNIFIL’e doğrudan ateş açtı

İsrail, bir anlaşmaya varılmasının ardından “en fazla” yedi gün içinde askerlerini Lübnan’ın güneyinden aşamalı olarak çekecek.

Lübnanlı yetkililerin “Bir satırı bile değişmeyecek” dediği 1701 sayılı BMGK kararı Hizbullah’ın Lübnan’ın İsrail ile olan güney sınırından çekilmesini ve İsrail’in Lübnan hava sahasındaki uçuşlarına son vermesini öngörüyor.

Taslak metin üzerinde değişik yapıldığı belirtilse de bu değişikliklerin neyi içerdiği tam olarak bilinmiyor.

Hizbullah’ın mevcut pozisyonu

Ancak Hizbullah’ın bugün Al-Akbar gazetesinde yayınlanan duruşuyla ilgili habere göre, özetle; “Hizbullah hiçbir koşulda 1701 sayılı kararın hükümlerinde veya uygulama mekanizmalarında herhangi bir değişikliği kabul etmeyecektir; başlangıçta 1701 sayılı kararda planlandığı gibi uluslararası güçlerin veya Lübnan Silahlı Kuvvetlerinin sayısının artırılmasına itiraz edilmesi. Ancak Hizbullah, uluslararası güçlere herhangi bir yeni ülkenin eklenmesini reddediyor.”

“Hizbullah Amerikan tutumunda değişimler yaşanacağına dair bir beklenti içinde değil. Bu yüzden Amerikalıların sızdırdığı her şeyi sakin bir şekilde ele alıyor ve düşmanın savaşı daha uzun süre devam ettirmek istediğine inanıyor. Bu da direnişin, daha fazla İsrail saldırısına karşı hazırlıklı olmasını, işgalci güçlere karşı iyi hazırlanarak saldırı hedeflerini boşa çıkarma hazırlığını yapmasını gerektiriyor.”

“Hizbullah, Lübnan’da veya yurtdışında hiçbir tarafa Lübnan Cephesi ile Gazze Cephesi arasındaki bağlantıyı koparmayı kabul etme taahhüdünde bulunmamıştır.”

İsrail’in Lübnan’da kayıpları artarken saldırıları Hizbullah’ı aşıyor

“Hizbullah, tüm Lübnanlıların direniş silahının kimseyle müzakere edilmeyeceğini ve bu savaştan sonra direnişin zorunlu bir seçenek olduğunu ve Hizbullah’ın bunu korumak için elinden geleceğini yapacağını anlamasını ummaktadır.”

İsrail’in “ateşkes” oyunu

Özetle; sızırılan ABD taslağı ile İsrail’in ateşkes şartları arasında neredeyse hiçbir fark bulunmuyor. Taslak metinde değişiklik yapıldığı iddia ediliyor. Ancak o değişikliklerin Hizbullah’ın kabul edebileceği nitelikte olması için İsrail’in Lübnan’ın güneyinde operasyon yetkisi ile hava sahasında uçuş hakkı gibi uç taleplerinden vazgeçmesi gerekiyor. İsrail’in dayattığı bu şartlarında geri adım atması durumunda İsrail hükümeti içindeki aşırı sağcıların tepkisi kaçınılmaz.

Tüm bu farklılıklara rağmen bir anlaşmaya varılsa bile bu, İsrail’in anlaşmaya onay verip sonra geri adım atmayacağı anlamına gelmiyor.

Eylül sonunda ABD, İsrail ve Lünan’ın desteğini aldığına inandıktan sonra 14 günlük bir ateşkes girişimini açıklamış ancak İsrail’in iki gün sonra Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldürmesiyle rafa kalkmıştı. Benzer senaryolar Gazze’deki ateşkes sürecinde de yaşandı.

İsrail Başbakanı, 5 Kasım seçimlerine günler kala ABD’den ve İsrail ordusundan gelen baskıları dizginlemek için ateşkes teklifine olumlu yaklaşmış olabilir. Ancak müzakerelerden herhangi bir sonuç çıkmama, çıksa bile sahada uygulamama ihtimali yüksel.

Ayrıca Washington da Netanyahu’nun bu U dönüşlerinden mustarip. Ancak yine de seçimle günler kala, her ne kadar uygulanmayacak olsa da bir ateşkes ilanı ya da en azından ilanına yaklaşıldığını duyurma ve böylece başarısızlıklarla dolu bölge politikasında bir “zafer” kazanarak sandığa gitme peşinde.

Ortadoğu

İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

Yayınlanma

Enerji uzmanı ve petrol mühendisi Necdet Pamir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara, güvenlik analisti Burak Yıldırım ve gazeteci-yazar Nalan Yazgan, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını, yakın ve orta vadeli sonuçlarını ve Ortadoğu jeopolitiğine ve enerji piyasalarına etkilerini Harici’ye değerlendirdi: İsrail-İran savaşı küresel enerji piyasalarını sarsabilir.

İsrail, bu sabaha karşı İran’ın nükleer ve balistik füze programını hedef alan kapsamlı bir hava harekâtı başlattı. “Yükselen Aslan” adı verilen operasyonda İsrail savaş uçakları, Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz nükleer tesisi ile Loristan, Kirmanşah ve Hamedan gibi stratejik kentlerdeki nükleer ve askeri tesisleri vurdu. Saldırılarda üst düzey İranlı komutanlar ve nükleer bilim insanları öldürüldü.

Bu saldırı, İran’ın 1980’lerde Irak’la yaptığı savaştan bu yana karşılaştığı en ciddi askeri müdahale olarak değerlendiriliyor. Gelişme, uzun süredir karşı karşıya gelen iki ülkeyi topyekûn bir savaşın eşiğine getirmiş durumda.

Operasyon sürerken İran’ın İsrail’e 100’den fazla insansız hava aracı gönderdiği ve İsrail hava savunma sistemlerinin devrede olduğu bildirildi.  İsrail ordusu, halkı sığınaklarda kalmaları ve sivil savunma talimatlarına uymaları yönünde uyardı. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, “Bu operasyon uzun süredir planlanıyordu. Mutlak başarı garantisi veremem. İran’ın tepkisi alışık olduğumuzdan farklı olabilir” dedi.

İsrail; İran, Irak ve Ürdün, hava sahalarını geçici olarak uçuşlara kapattı. Ülkede olağanüstü hâl ilan edildi.

İran Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in saldırılarından ABD’yi de sorumlu tuttu. Bakanlık açıklamasında, “Siyonist rejimin İran’a yönelik saldırgan eylemleri, ABD’nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemez” denildi ve “ABD, bu maceranın sonuçlarından da sorumlu olacaktır” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada ayrıca, BM Şartı’nın ilgili maddeleri gereği İran’ın meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğu vurgulandı.

İsrail’in İran’a saldırısı sonrası bölgede tırmanan tansiyon, enerji fiyatlarını yükseltti. Petrol fiyatları yüzde 7’den fazla yükseldi. Brent petrolün varil fiyatı, Türkiye saatiyle 04.10 itibarıyla yüzde 7,40 artışla 74,49 dolara çıktı.

Uzmanlara göre bu saldırılar yalnızca iki ülke arasındaki çatışma hattını değil, dünya enerji piyasalarını ve jeopolitik dengeyi de tehdit ediyor. Enerji uzmanı ve petrol mühendisi Necdet Pamir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara, güvenlik analisti Burak Yıldırım ve gazeteci-yazar Nalan Yazgan, İran’ın olası tepkilerini, çatışmanın gidişatını, gerilimin bölgeye ve küresel piyasalara yansımalarını Harici’ye değerlendirdi.

İsrail İran’ın nükleer ve balistik programına saldırdı: İran’dan misilleme

Petrol Fiyatlarında Yükseliş: İlk Etki

İsrail’in saldırısıyla birlikte Brent petrolünün varil fiyatı 69 dolardan 74 doların üzerine çıktı. Enerji uzmanı Necdet Pamir’e göre bu yükselişin arkasında yalnızca jeopolitik değil; üretim kotaları, stok düzeyleri, spekülatif hareketler gibi çok sayıda faktör bulunuyor. Ancak diğer değişkenlerde kayda değer bir değişiklik olmazsa, kısa vadede yukarı yönlü fiyat hareketi kaçınılmaz görünüyor.

Hürmüz Boğazı: Küresel Enerjinin Dar Boğazı

İran daha önce saldırılar karşısında ABD’yi Hürmüz Boğazı’nı kapatmakla tehdit etmişti. Bu sefer Tahran bu tehdidi pratiğe dökebilir. Pamir, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidinin bu kez söylemden pratiğe dönüşme ihtimalini güçlü görüyor. Günde 21 milyon varil petrol ve 306 milyon metreküp LNG taşıyan bu geçiş yolu kapatılırsa, dünya enerji arzında ciddi bir boşluk oluşacak. Pamir, bu durumda petrol fiyatlarının 100 doların çok üzerine çıkmasının ve dünya petrol arzının felç olmasının mümkün olduğunu düşünüyor.

Asya ve Avrupa’ya Etkisi Ne Olacak?

Pamir’e göre, Hürmüz çıkışlı petrolün büyük kısmı Çin, Hindistan, Japonya ve Güney Kore gibi Asya pazarlarına gidiyor. Ancak Bab’ül Mendeb–Süveyş güzergâhı üzerinden Avrupa’ya yönelen 9 milyon varillik günlük petrol ticareti de risk altında. Bu yüzden kriz, sadece bölgesel değil, küresel sonuçlar doğurabilecek bir niteliğe sahip.

Krizin Çin’e Olası Etkileri

Enerji fiyatlarındaki artışın, özellikle Çin ve Türkiye gibi yüksek ithalat bağımlılığı olan ülkeleri olumsuz etkileyeceğini belirten Pamir, sadece Çin’in artan maliyetinin 111 milyar dolar seviyesinde olabileceğini öngörüyor. Türkiye gibi ülkeler için de enflasyonist baskılar kaçınılmaz.

Yıllardır ABD ve AB’nin ambargoları altında olan İran’ın petrolünün en büyük alıcısının Çin olduğunu hatırlatan Pamir, “Her ne kadar İran Petrol Bakanı Jawad Owji, İran’ın 17 ülkeye petrol ihraç ettiğini öne sürmekte ise de diğer ülkelerin ithalatları neredeyse semboliktir ve bunların çoğu da aldıkları petrolü, yeniden (re-export) Çin’e satmaktadırlar. Çin İran’dan (ve Rusya’dan) dünya petrol fiyatlarına göre çok daha indirimli fiyatla petrol almaktadır. Bu olanağın kısıtlanması durumunda, Çin ekonomisinin zararı büyüyecektir” değerlendirmesini yaptı.

Saldırının Stratejik Hedefi

İsrail’in saldırılarının stratejik hedefinin; nükleer tesisleri, petrol ve doğal gaz alt yapısını tahrip etmekten ziyade, rejim değişikliğinin yolunu açmak olduğunu düşünen Pamir, Tel Aviv’in saldırılarının şiddetini daha da artırması ve ABD’nin de buna katılarak İran’a doğrudan ve asimetrik güçle müdahale etmesi halinde, Tahran’ın “Hürmüz Boğazı’nı kapatma” tehdidini, söylemden eyleme geçirmesinin olası olduğunu tekrar vurguladı. “Hürmüz Boğazı, dünyanın en stratejik dar boğazlarından biridir” ifadelerini kullanan Pamir, “İsrail – İran çatışması, sadece bölgesel değil, küresel etkileri olacak bir sürece evrilmektedir” değerlendirmesini yaptı.

İran’dan Gelecek Misilleme Ne Ölçüde Olabilir?

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, saldırının ardından yaptığı açıklamada, “Siyonist rejim bu sabah topraklarımızda bir suç işleyerek yerleşim alanlarını hedef aldı. Bu rejim ağır bir cezayla karşı karşıya kalacak,” dedi. “Şehit edilen komutan ve bilim insanlarının yerini, onların yoldaşları ve halefleri alacak. Bu rejim, kendi sonunu hızlandırdı” ifadelerini kullandı.

İranlı yetkililer arka arkaya “çok sert” bir misillemede bulunacaklarını açıklarken, bu misillemenin boyutu ve yöntemi çokça tartışılıyor.

Dr. Gökhan Çınkara’ya göre, İran’ın elinde güçlü bir cevap verme kapasitesi kalmamış olabilir, çünkü İsrail İran’ın yanıt üretmesi gereken yerlerini de öncül bir saldırıyla etkisiz hale getirdi. Önemli askeri figürleri kaybeden Tahran, hem iç kamuoyunu tatmin etmek hem de uluslararası arenadaki caydırıcılığını sürdürmek için bir misilleme yapmak zorunda. Ancak Çınkara’ya göre ABD’nin müdahil olması hâlinde bu misillemenin sınırları daralıyor.

Güvenlik analisti Burak Yıldırım ise, İran’ın mühimmat ve füze stoğuyla sınırlı bir yanıt verebileceğini, jet filosunun ise işlevsiz kaldığını belirtiyor. Vekiller aracılığıyla yapılacak hamlelerin etkisinin düşük olacağını ifade eden Yıldırım, Tahran’ın bölgedeki ABD üslerini hedef almasının ise, Washington’un çatışmaya doğrudan katılmasını tetikleyebileceğini belirtti.

İsrailli yetkili ifşa etti: ABD, müzakereleri İran’ı aldatmak için kullandı

Nükleer Müzakereler: Rölantide Bir Süreç

İran, İsrail’in saldırılarının ardından 15 Haziran’da yapılacak ABD ile nükleer müzakereleri durdurduğunu açıkladı.

ABD’nin İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurması ısrarı nedeniyle bir süre gerçekleştirilemeyen görüşmelerin 15 Haziran’da Umman’da yeniden başlayacağı bildirilmişti.

Çınkara’ya göre, nükleer müzakereler İran’ı oyalamak için bir araç olarak kullanılmış olabilir. İran bu olaylar silsilesi içerisinde süreci resmen sonlandırdı. Toplamda bu durumun, İsrail’e zaman kazandırdığı düşünülüyor.

Yıldırım’a göre ise, İran’ın yeniden müzakere masasına dönmesi, rejim açısından zayıflık göstergesi olarak algılanacaktır: “İran’ın bu konjonktürde nükleer anlaşmaya imza atması İsrail’e tamamen boyun eğmesi ve rejime yönelik iç tehditlerle karşı karşıya kalması anlamına gelecek. Müzakere masasını terk etmek ise fiili çatışma halinin ağırlaşmasını beraberinde getirecek.”

İran Rejiminin Geleceği Tehlikede mi?

İran rejiminin içeride büyük bir baskı altında olduğunu belirten gazeteci-yazar Nalan Yazgan, saldırılar sonrası içerideki muhalefetin dışarıdan da desteklenerek rejim karşıtı hareketlerin büyüyebileceği görüşünde. Yazgan da Necdet Pamir gibi, İsrail’in asıl hedefinin sadece nükleer tesisler değil, rejimin kendisi olduğunu düşünüyor.

Ancak bu değişikliğin kolay olmayacağını ifade eden Gökhan Çınkara, içeride ve dışarda farklı kanatlardan muhalifler olduğunu ve hangi aktörlerin ortaya çıkabileceğinin belirsiz ve tartışmalı olduğunu söyledi.

Netanyahu’nun İç Siyaset Hamlesi

Saldırıların hemen öncesinde İsrail’de Netanyahu hükümeti içeride krizler boğuşuyordu. Bir yandan hükümet içinde zorunlu askerlik krizi devam ederken muhalefet de Netanyahu iktidarını devirme girişiminde bulundu. Ancak muhalefetin önceki gün sunduğu meclisin feshine ilişkin tasarı ön oylamada 61’e karşı 53 oyla reddedildi.

Uzmanlar, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bu saldırıyı iç siyasetteki krizleri bastırmak ve kendi sağ seçmenini konsolide etmek amacıyla kullandığı görüşünde.

Nalan Yazgan’a göre, Netanyahu, geleneksel bir taktikle içerideki koltuğunu korumak için İran’ı hedef aldı. Bu noktada İsrail’in daha fazla saldırı düzenleme yoluna gideceğini ifade eden Yazgan, ancak bunun uzun vadeli bir plan olduğunu ve sadece günlük politikayla ilgili olmadığını da vurguladı. “İsrail’in asıl hedefi nükleer tesisler değil, İran rejimini devirmek” diyen Yazgan, bunun için içeriden ve dışardan tüm imkanlarını seferber ettiklerini belirtti: “İsrail’in İran’da bir drone üssü kurduğu ve saldırının oradan yapıldığı ve bu yüzden savunmanın devreye sokulamadığı konuşuluyor. Bu da uzun vadeli yıllar süren bir proje olduğunu gösteriyor.”

Çınkara’ya göre ise, Netanyahu bu saldırı ile kendi sağ kamuoyunu konsolide etti. Netanyahu hükümetinin Haredilerle yaşadığı askerlik krizini de aştığını belirten Çınkara, şu an için içeride Netanyahu aleyhine ciddi bir süreç işlemediği görüşünde.

Öte yandan İsrail’in kaos istediğini ve gerilimi tırmandırmak istediğini vurgulayan Nalan Yazgan, “Bölgedeki kaos İsrail’in tek ve en güçlü devlet olarak devam edebilmesi için bir ihtiyaç” ifadesini kullandı. İsrail’in diğer yandan da Batı Şeria’yı ilhak planına yaklaştığını belirten Yazgan, “Gazze’de zaten Filistinsizleştirme planında sona yaklaştı. Asıl hedefleri şu an Batı Şeria, orayı İsrail toprağı yapma yolunda ilerliyorlar” dedi.

Netanyahu’nun ‘kırılgan’ zaferi: Zorunlu askerlik krizi ertelendi

Sonuç: Küresel Etkileri Olan Bir Kriz Kapıda

İsrail’in saldırıları sonucu İran’la yükselen gerilim enerji fiyatları ve güvenliği başta olmak üzere çok sayıda alanda bölgesel ve küresel kriz dinamiklerini tetikliyor. Uzmanlara göre, İran’ın nasıl yanıt vereceği ve ABD’nin tepkisi bu noktada önemli. Bu değişkenlerin, yalnızca enerji fiyatlarını değil, bölgesel güvenlik mimarisini, diplomatik ilişkileri ve iç politik dengeleri de sarsabileceği düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Pezeşkiyan: İsrail ahmaklığından pişman olacak

Yayınlanma

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail’in Tahran ve diğer şehirlere düzenlediği saldırının ardından, “meşru ve güçlü karşılığın düşmanı yaptığına pişman edeceğini” söyledi.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail’in bu sabah şafak vaktinde başkent Tahran ve çok sayıda ile düzenlediği saldırıların ardından yaptığı açıklamada, “İran İslam Cumhuriyeti’nin meşru ve güçlü karşılığı, düşmanı yaptığına pişman edecektir,” dedi.

Saldırılarda konutlar da hede alınmış, aralarında askeri komutanlar, bilim insanları ve sivillerin de bulunduğu çok sayıda kişi hayatını kaybetmişti.

‘Bu barbarca bir saldırı’

Saldırıyı “barbarca” olarak nitelendiren Pezeşkiyan, halka seslendiği mesajında, “Tüm uluslararası taahhütlere aykırı olan bu saldırı, bu yasa dışı oluşumun cani doğasını ortaya koymaktadır,” ifadelerini kullandı.

Pezeşkiyan, bu saldırının, İran İslam Cumhuriyeti’nin yıllardır uyarısını yaptığı “bu varlığın fıtratının suç ve saldırganlık üzerine kurulu olduğu” gerçeğini tüm dünyaya kanıtladığını ekledi.

İran halkının ve yetkililerinin bu suç karşısında sessiz kalmayacağını vurgulayan Pezeşkiyan, “İran’ın yanıtı meşru, güçlü ve düşmanı ahmaklığından pişman edecek nitelikte olacaktır,” diye konuştu.

Tahran’ın her zaman bölgede ve dünyada barış ve istikrar arayışında olduğunu ve diyalog kurmaya hazır olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, Tahran’ın “toprak bütünlüğünü ve egemenliğini meşru müdafaa çerçevesinde savunarak her türlü saldırganlığa kararlılıkla yanıt vereceğini” kaydetti.

Bunun yanı sıra Pezeşkiyan, İran halkına “birlik ve beraberliği koruma, düşmanın psikolojik savaş kapsamında yaydığı söylentilere ve yalan haberlere itibar etmeme” çağrısında bulundu.

Hamaney: İsrail’i şiddetli bir ceza bekliyor

İran Devrim Lideri Ali Hamaney de yaptığı açıklamada, “İran topraklarına saldırma suçunu işleyen İsrail’i şiddetli bir ceza bekliyor,” dedi.

Hamaney, halka gönderdiği mesajda, “İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin güçlü eli düşmanı rahat bırakmayacaktır. Siyonist varlık, bu cani eylemiyle kendisine acı ve sancılı bir kader hazırlamıştır ve buna kesinlikle ulaşacaktır,” ifadelerini kullandı.

İran Devrim Muhafızları Ordusu da diğer silahlı kuvvetlerle birlikte, İsrail’in İran’a yönelik saldırganlığına kararlılıkla yanıt vermek için “teyakkuzda” olduklarını duyurdu.

İran’la savaş kapıda mı?

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İsrail’den İran’a ikinci saldırı

Yayınlanma

İsrail, İran’a yönelik yeni saldırılar düzenleyerek İsfahan’daki Natanz nükleer tesisini, Tebriz’deki havalimanını ve Kirmanşah’taki bazı bölgeleri hedef aldı. İran devlet televizyonu, saldırılar sonucu Tebriz Havalimanı’nda yangın çıktığını ve patlama sesleri duyulduğunu bildirdi. Tesnim haber ajansı ise daha önce aynı bölgede düzenlenen saldırılarda en az 3 kişinin öldüğünü aktardı.

İsrail, geçtiğimiz saatlerde İran’daki farklı vilayetleri hedef alan yeni saldırılar düzenledi. İran devlet televizyonu, İsrail’in İsfahan vilayetindeki Natanz nükleer tesisine yeniden saldırdığını duyurdu.

Saldırılar sonucunda ülkenin kuzeybatısındaki Tebriz Havalimanı’nda yangın çıktığı ve patlama sesleri duyulduğu bildirildi.

Tebriz havalimanında yangın

İran devlet televizyonu, İsrail saldırıları neticesinde ülkenin kuzeybatısındaki Tebriz kentinde bulunan havalimanında patlama seslerinin duyulduğunu ve bir yangın çıktığını açıkladı.

Doğu Azerbaycan vilayetinde bulunan havalimanından alevlerin ve dumanların yükseldiğini gösteren bir video, “Tebriz Havalimanı şimdi” notuyla paylaşıldı.

Kirmanşah’ta yeni hedefler

Lübnan merkezli el-Meyadin televizyonu da, İsrail’in Kirmanşah’ta bulunan Kasr-ı Şirin ve Kangavar şehirlerini de hedef aldığını bildirdi.

Öte yandan Tesnim haber ajansı, daha önce aynı vilayette (Doğu Azerbaycan) 10 noktayı hedef alan bir dizi saldırı düzenlendiğini ve bu saldırılarda en az 3 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.

İran’la savaş kapıda mı?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English