Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Lula sekiz yıl aradan sonra Berlin’de

Yayınlanma

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Latin Amerika ve Avrupa’nın en büyük ekonomilerinin ilişkileri canlandırma arayışları sürerken sekiz yıl sonra ilk kez pazar günü Berlin’e gitti.

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, göreve başlamasından sadece birkaç hafta sonra Lula’yı Brezilya’da ziyaret eden ilk yabancı lider olmuştu.

Almanya Şansölyesi 2021’in sonlarında göreve geldiğinden bu yana ‘Küresel Güney’ ile bağları geliştirme arayışında. Almanya ayrıca, kısmen Çin’e olan bağımlılığını azaltmak ve vasıflı işgücü açığını kapatmak için ticaretini çeşitlendirme çabasında Brezilya’yı kilit bir ortak olarak görüyor.

Fakat Alman İş Dünyası Latin Amerika Komitesine göre, Almanya’nın Brezilya’ya ihracatı son on yılda sadece %3 artarken, bu oran ABD ve Çin’in Brezilya’ya ihracatında sırasıyla %38 ve %87 olarak gerçekleşti.

Her iki ülke de Avrupa Birliği ile Güney Amerika’nın en büyük ticaret bloğu olan ve şu anda Brezilya’nın başkanlığını yürüttüğü Mercosur arasında ticaret anlaşması yapılması için bastırıyor.

Reuters’ın aktardığına göre Alman Ekonomi Bakanlığı sözcüsü Cuma günü yaptığı açıklamada, “Bu anlaşmayı desteklediğimiz ve bunun için çabaladığımız biliniyor ve aynı zamanda gerçekten hızlı bir şekilde sonuçlanmasını istiyoruz,” dedi.

Yirmi yıl süren görüşmelerin ardından 2019 yılında bir ticaret anlaşması üzerinde prensipte anlaşmaya varılmıştı fakat AB tarafından talep edilen ek çevresel taahhütler Brezilya ve Arjantin’in müzakereleri uzatan yeni tavizler istemesine yol açtı.

Lula bu sabah Bellevue Sarayı önünde Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier tarafından askeri törenle karşılandı.

İki devlet başkanı arasındaki görüşmelerin ardından Federal Cumhurbaşkanı Ofisi tarafından yapılan açıklamada, “Brezilya, küresel iklim gündeminin ilerletilmesinde Almanya ve Avrupa için çok önemli bir ortaktır. İklim krizi, yoksulluk ve eşitsizlikle mücadelede Almanya ve Brezilya arasındaki işbirliği daha da güçlendirilmelidir,” denildi.

Alman hükümetine göre görüşmeler ikili ekonomik ve mali politika konuları, yeşil dönüşüm ve enerji, iklim, çevresel kalkınma, gıda, dış politika ve savunma politikası konularına odaklanacak. Toplantıya dokuzu Alman tarafından olmak üzere her iki taraftan da çok sayıda bakan katılacak.

İki lider arasında Filistin meselesinin gerilim yaratıp yaratmayacağı da merak konusu. Lula, İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal faaliyetini açıkça kınarken, Alman hükümeti ve Şansölye Scholz İsrail’in en önemli destekçilerinden.

En önemli başlık AB-Mercosur ticaret anlaşması

DW’de yer alan bir analize göre, hem Lula hem de Scholz, AB ile Arjantin, Brezilya, Uruguay ve Paraguay’dan oluşan ve 715 milyonluk bir pazarı temsil eden Mercosur arasındaki serbest ticaret anlaşmasını sert bir şekilde eleştiren ve hatta Güney Amerika ittifakından çekilme tehdidinde bulunan Javier Milei’nin Arjantin başkanlık seçimlerindeki son zaferi karşısında alarma geçti.

Analize göre Lula ve Scholz Berlin’de bir araya gelirken, bu durum muhtemelen 2019’da varılan siyasi anlaşmayı sonuçlandırmaları için acil bir uyandırma çağrısı işlevi görecek.

Macron’un açıklamaları anlaşmaya darbe vurdu

Bununla birlikte müzakerelerin bu yıl sonuna kadar sonuçlanması mümkün olmayabilir. AB’nin ticaretten sorumlu komiseri Valdis Dombrovskis, ticaret anlaşmasını sonuçlandırmak üzere Brezilya’ya yapacağı ziyareti, anlaşmanın bu yıl içinde tamamlanma ihtimalinin azalması üzerine iptal etti. Ticaret şefinin 7 Aralık’ta Mercosur ülkeleri toplantısı için Rio de Janeiro’ya gitmesi bekleniyordu.

Fakat anlaşma, Arjantin’deki hükümet değişikliğinin yanı sıra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un muhalefetini açıkça ifade etmesi ile de çıkmaza girdi.

Macron, Cumartesi günü BM’nin COP28 iklim zirvesinde Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva ile yaptığı görüşmenin ardından anlaşmanın tamamlanması konusunda belirsizlik yarattı. Fransız lider, ‘çevresel hedeflerin eksikliği’ konusunda endişeleri olduğunu söyledi.

Macron, “Avrupa Birliği ile Mercosur anlaşmasına karşıyım. Bu, [Lula’nın] Brezilya’da yaptıklarıyla ve bizim yaptıklarımızla tamamen çelişen bir anlaşma. Bu anlaşma 20 yıl önce müzakere edilmiş ve bizim onarmaya çalıştığımız ama kötü bir şekilde onarılmış bir anlaşmadır,” dedi.

Fransız lider, Fransız çiftçilerinden, Fransız sanayicilerinden ve Avrupa’nın her yerinden ‘karbonsuzlaştırmaya’ yönelik yeni kurallar uygulamak için çaba sarf etmelerini isteyemeyeceğini savundu. Macron, anlaşma ile birlikte gümrük vergilerinin kaldırılmasına yönelik bir hamle yapamayacağını da sözlerine ekledi.

Fransa’nın yanı sıra İrlanda tarım sektörü de Mercosur anlaşmasına itiraz ediyor. Financial Times’ta (FT) yer alan bir habere göre Macron’un yorumları, yirmi yıldır müzakereleri devam eden bir anlaşmaya yakın olduklarını uman AB yetkililerini hayal kırıklığına uğrattı. İki AB diplomatı bu yıl bir anlaşmaya varma şansının azaldığını söylerken, bir diplomat da anlaşmaya yönelik görüşmelerin 2024 yazına kadar tamamen çökebileceğini belirtti.

Üst düzey bir Brezilyalı diplomat ise Brezilya’nın ‘[Avrupa] Komisyonu ve yeni Arjantin hükümetiyle çalışmaya devam etme niyetinde olduğunu, zira bir anlaşmaya yakın olduklarını’ söyledi. Diplomat, Milei hükümetinin anlaşmanın devam etmesini istediğini belirttiğini ileri sürdü.

DİPLOMASİ

Xi Jinping, Brüksel’in davetini reddetti

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, Avrupa Birliği ile ilişkilerin 50. yıldönümü münasebetiyle düzenlenecek bir zirve için Brüksel’i ziyaret etmesi yönündeki ilk daveti geri çevirdiği bildirildi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi iki kişinin Financial Times’a verdiği bilgiye göre Pekin, AB yetkililerine Çin’in ikinci sıradaki lideri Başbakan Li Qiang’ın zirve için Brüksel’de Xi yerine Avrupa Konseyi ve Komisyon başkanlarıyla görüşeceğini söyledi.

AB-Çin zirvelerinin ev sahipliği geleneksel olarak Brüksel ve Pekin arasında değişiyor. Brüksel’deki zirveye genellikle başbakan katılır, Xi ise Pekin’de ev sahipliği yapar; ancak AB, diplomatik ilişkilerin yarım yüzyılını anmak üzere düzenlenen bu toplantının önemine binaen Çin Devlet Başkanı’nın katılması gerektiğine inanıyor.

Her iki taraf da görüşmelerin devam ettiğini söyledi, ancak Xi’nin daveti reddetmesi Brüksel’deki pek çok kişide soru işaretleri bıraktı.

Bu yılki zirve AB-Çin ilişkileri açısından özellikle hassas bir döneme denk geliyor.

Rusya’nın 2022’de Ukrayna müdahalesinden bu yana Brüksel ve Pekin arasındaki gerilim artmış, AB Çin’i Kremlin’i desteklemekle suçlamıştı. AB ayrıca Çin’den ithal edilen elektrikli araçlara sübvanse edildikleri gerekçesiyle gümrük vergisi uyguluyor.

AB yetkilileri, geçen yıl blokla 304.5 milyar Avro ticaret fazlası veren Çin’in, endüstrilerine yönelik sübvansiyonları azaltarak ve dünyanın en büyük ikinci ekonomisinde iş yapan yabancı şirketler için ticaret engellerini düşürerek ticareti yeniden dengelemek için yeterince çaba göstermediğini iddia ediyor.

Üst düzey bir AB diplomatı Financial Times’a yaptığı değerlendirmede, “ilişkiler buz gibi” dedi.

Çin’in Fransa’daki eski büyükelçisi ve şu anda Pekin’in Avrupa işlerinden sorumlu özel temsilcisi olan Lu Shaye, Çin’in Avrupa’ya yönelik politikasının her zaman “barış, dostluk, işbirliği ve karşılıklı yararı savunduğunu” söyledi.

“Bu hiçbir zaman değişmedi. Sadece ABD’nin Avrupa’ya yönelik mevcut politikasıyla olan tezat, Çin’in Avrupa’ya yönelik politikasının daha da vizyoner, adil ve makul görünmesini sağlıyor. Umarım bu [Avrupa için] bir uyandırma çağrısı olur” dedi.

Diplomat, “Çin, Avrupa’nın [Ukrayna barış görüşmelerinde] müzakere masasında bir koltuğa sahip olmasını beklediklerini bile söyledi” diye ekledi.

AB’nin ticaret şefi Maroš Šefčovič bu ayın sonunda Çin’i ziyaret edecek. İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares geçen ay Financial Times’a verdiği demeçte AB’nin de potansiyel fırsatları görmesi gerektiğini söyledi. Albares, Çin “bir ortak olabiliyorsa, bundan faydalanalım” dedi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen şubat ayında yaptığı açıklamada AB’nin sanayisini koruyarak “riskleri azaltmaya” devam edeceğini belirtirken “ticaret ve yatırım bağlarımızı daha da genişletebilecek anlaşmalar bulabiliriz” dedi.

Trump’ın çelik ve alüminyuma getirdiği yüzde 25’lik gümrük vergisi, sanayi grupları bunun yol açacağı zararlar konusunda uyarıda bulunsa da AB’yi karşılık vermeye zorladı. Ancak üst düzey bir AB yetkilisi, Çin söz konusu olduğunda kritik bir odak noktasının, tarifeler nedeniyle ABD pazarından çıkarılan Çin ürünlerinin “dalgasını” dışarıda tutacak savunma tedbirleri olduğunu söyledi.

Cuma günü AB, naylon ve diğer pek çok ürünün üretiminde kullanılan adipik asitin Çin’e ihracatına karşı bir anti-damping soruşturması başlattı. Bu, ekim ayından bu yana tatlı mısır, metal vidalar ve mumlarla ilgili olanlar da dahil olmak üzere 11. dava.

Bir AB yetkilisi “Hem bu yılki AB-Çin zirvesinin tarihinin belirlenmesi hem de temsil düzeyi konusunda gayrı resmi görüşmeler devam ediyor” dedi.

Çin Dışişleri Bakanlığı ise konuyla ilgili olarak “sağlayabilecekleri herhangi bir bilgi” olmadığını söyledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Kiev, görüşmeler sonrası Odessa’nın statüsü konusunda endişeli

Yayınlanma

The New York Times’ın haberine göre, ABD Başkanı Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’i toprak konularında destekleyebileceği ve Odessa limanını müzakere masasına getirebileceği yönündeki endişeler Kiev’i tedirgin ediyor. Trump yönetiminin Ukrayna’nın Kırım dahil toprak kayıplarını kabul etmesini beklediği belirtilirken, Putin’in Odessa’yı ‘Rus şehri’ olarak nitelendirmesi ve olası bir ihtilaf veya çözüm sembolü olarak görmesi, Ukrayna’daki kaygıları artırdı.

The New York Times (NYT) gazetesi, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin yardımcılarına dayandırdığı haberine göre, ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i toprak konusunda destekleyebileceği ve kritik öneme sahip Odessa limanını müzakere gündemine dahil edebileceği yönündeki endişeler Kiev’i tedirgin ediyor.

Gazete, Trump yönetiminin Ukrayna’nın Kırım dahil toprak kayıplarını kabul etmesini beklediğini belirtiyor.

ABD Başkanı Trump ise bu konudaki görüşmelerin detaylarını ve gelecekteki çözüm planlarını henüz açıklamadı.

Odessa, Ukrayna’nın güneybatısında, Karadeniz’in kuzeyinde yer alan bir şehir ve Odessa oblastının idari merkezi. 2021 yılı itibarıyla şehrin nüfusu 1 milyonu aşıyordu.

Odessa’nın resmi kuruluş tarihi, Rus İmparatoriçesi II. Katerina’nın Hacıbey Limanı’nın (1795’te Odessa olarak değiştirilmeden önce şehrin adı Hacıbey’di) genişletilmesi yönünde karar aldığı 2 Eylül 1794 olarak kabul ediliyor.

Putin, ateşkes için Ukrayna ordusunun Donetsk Halk Cumhuriyeti (DHC), Lugansk Halk Cumhuriyeti (LHC), Herson ve Zaporojye oblastlarından çekilmesini, bu dört bölgenin ve Kırım’ın Rusya’nın parçası olarak tanınmasını, Ukrayna’nın tarafsız ve nükleer silahsız statüsünü kabul etmesini ve uluslararası yaptırımların kaldırılmasını şart koşmuştu.

Rusya Devlet Başkanı ayrıca Odessa’yı “Rus şehri” olarak nitelendirmiş ve şehrin “ihtilaf veya çözüm sembolü” olabileceğini belirtmişti.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ukrayna’nın herhangi bir barış anlaşmasında toprak tavizleri vermek zorunda kalacağını iddia etmişti.

Zelenskiy ise Putin’in şartlarını ültimatom olarak nitelendirmiş, kaybedilen bölgelerin Rusya’ya ait olduğunu kabul etmeyi defalarca reddetmiş ve çatışma sona erdikten sonra bu bölgelerin diplomatik yollarla geri alınabileceğini belirtmişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Kremlin’den Batı’nın Ukrayna’ya asker konuşlandırma planlarına tepki

Yayınlanma

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, NATO ülkelerinden Ukrayna’ya asker konuşlandırılması tartışmalarının tehlikeli bir eğilim olduğunu belirtti. Peskov, Moskova’nın Ukrayna ile ilgili temel sorunların çözümüyle mümkün olabilecek bir uzlaşmayı desteklediğini vurgularken, Batı’nın bu tür adımlarının yeni sorunlara yol açabileceğini ifade etti.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Mayak Radyosu’na yaptığı açıklamada, NATO ülkelerinden Ukrayna’ya asker konuşlandırılması tartışmalarının tehlikeli bir eğilim olduğunu söyledi.

Peskov, “Avrupalılar neyden bahsediyor? NATO birliklerinin Ukrayna topraklarına konuşlandırılmasından. Biz ise sürdürülebilir bir çözümün ancak Ukrayna ile ilgili temel sorunların dikkate alınması ve çözülmesiyle mümkün olabileceğini söylüyoruz. Onlar ise ek sorunlar yaratmaya hazırlanıyorlar. Bundan ne çıkar? Hiçbir şey çıkmaz,” ifadesini kullandı.

Bu ayın başlarında Londra ve Paris, Ukrayna’da ateşkes sağlanmasına yönelik bir plan sundu.

Söz konusu plan, bir ay boyunca “havada, denizde ve enerji altyapısına yönelik saldırılarda ateşkesi” içeriyor ve ikinci aşamada Batılı birliklerin Ukrayna’ya konuşlandırılmasına izin veriyor.

Kiev, 11 Mart’ta 30 günlük bir ateşkes için hazır olduğunu açıkladı.

Moskova henüz bu konuda nihai kararını açıklamadı. Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu fikri desteklediğini ancak anlaşmaya varılmadan önce netleştirilmesi gereken bazı nüanslara işaret etti.

Diğer yandan The Times gazetesinin haberinde, İngiltere Başbakanı Keir Starmer’in Ukrayna’da barışı sağlama konusunda “gönüllüler koalisyonu” ülkelerinin liderleriyle yaptığı görüşmelerde, bölgeye 10 binden fazla askerden oluşan bir birlik gönderme planlarından bahsettiğini aktardı. Bu ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise 100 bin barış gücüne ihtiyaç olduğunu söylemişti.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, taraflar arasında bir anlaşmaya varıldıktan sonra barış anlaşmalarına herhangi bir yabancı eşliğin tartışılmasının mümkün olabileceğini belirtti.

Gruşko, “Taraflar, ‘barış paketinin’ uluslararası bir eşliğe ihtiyaç duyduğu konusunda bir anlayışa varırlarsa, o zaman bir tartışma konusu ortaya çıkar. Söz konusu olan, bu anlaşmanın belirli yönlerinin uygulanmasını izleyecek silahsız gözlemciler, sivil bir misyon veya garanti mekanizmaları olabilir. Şimdilik bunlar sadece laf kalabalığı,” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English