Avrupa
Macron’un yeni başbakanı Barnier: Le Pen’in ideolojisine saygı duyuyorum

Fransa’da Michel Barnier ülkenin başbakanı olarak verdiği ilk mülakatta göçü engelleme sözü verdi ve Fransa’nın sınırlarını “kevgire” benzeterek “sağa dönüş” sinyalleri verdi.
Cuma günü ulusal yayın kuruluşu TF1’e konuşan eski Brexit müzakerecisi Barnier, “Sınırlarımızın kevgir olduğu ve göç akışının kontrol edilmediği hissi hâlâ var,” dedi.
Barnier ayrıca Marine Le Pen ve partisi Ulusal Birlik (RN) ile ilgili olarak da konuştu. BaşbakaN, “Ulusal Birlik’in ideolojileriyle pek ortak noktam yok ama saygı duyuyorum,” ifadelerini kullandı.
Barnier, 2021 yılında da mevcut politikanın “işe yaramadığını” söyleyerek, öğrenciler ve mülteciler hariç Avrupa Birliği’ne tüm göçün üç ila beş yıl süreyle askıya alınması çağrısında bulunmuştu.
73 yaşındaki eski muhafazakâr Les Républicains (LR) üyesi Barnier’nin adaylığı, adaylığını veto etmeyeceğini söyleyen RN’nin zımni desteğine dayanıyor.
Barnier, “sağcı önyargı” iddialarına açıktan bir yanıt verme çabasıyla, hükümetini kurarken “siyasi yelpazenin dört bir yanından yeteneklerden yararlanacağını” ileri sürdü.
Muhtemel bakan tercihleri için “kırmızı çizgi” olmadığını savunan başbakan, “Kapıyı … isteyen herkese açmamız gerekiyor,” dedi.
Barnier, merkez sağ muhafazakârlar ile Macron’un merkezci destekçileri arasında kabine kurma görüşmelerinin iyi gittiğini söyledi.
Barnier, emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkaracak popüler olmayan bir reform da dahil olmak üzere Macron’un bazı önemli politikalarına devam edeceğini de sözlerine ekledi.
Le Pen’den Macron’a teşekkür
RN, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un başbakan olarak seçeceği isme karşı çıkmama sözü verirken, Le Pen ve parti başkanı Jordan Bardella hafta sonu yaptıkları açıklamada Michel Barnier’nin “performansına göre” değerlendirileceğini ifade etti.
Avrupa Parlamentosu’ndaki yeni sağcı Avrupa için Vatanseverler grubunun başkanı da olan Bardella, cumartesi akşamı TF1’e yaptığı açıklamada, yeni hükümet daha yönetmeye başlamadan önce ona güvensizlik oyu vermek istemediğini söyledi.
Yeni hükümete karşı oy kullanmanın “kurumsal düzensizlik ve demokratik kaos” yaratacağını ve bunun bir parçası olmak istemediğini söyleyen Bardella, solda bazılarının bunu aradığını da ileri sürdü.
Le Pen ise La Tribune Dimanche gazetesine verdiği mülakatta Macron’a “RN’nin kriterlerini dikkate aldığı” için teşekkür etti.
Le Pen ayrıca Barnier’nin göç konusunda “kendileriyle aynı görüşlere sahip” göründüğünü de sözlerine ekledi.
On binler Macron-Le Pen ittifakına karşı yürüdü
Macron’un Barnier hamlesi, birlikte en çok oyu alan fakat Temmuz ayındaki Ulusal Meclis seçimlerinde salt çoğunluğu elde edemeyince Macron’un göz ardı ettiği sol partilerin ittifakı Yeni Halk Cephesi’nin (NFP) harekete geçmesine neden oldu.
Aralarında sendikaların ve öğrenci gruplarının da bulunduğu on binlerce kişi yaklaşık 150 miting ile Macron’un hamlesine karşılık verdi.
NPF’nin başbakan adayı Lucie Castets, Barnier’nin “tamamen RN’ye bağımlı olduğunu” söyledi.
Paris’te protestocular Bastille Meydanı’nda toplandı. Burada bir konuşma yapan Boyun Eğmeyen Fransa’nın (LFI) lideri Jean-Luc Melenchon, “Fransız halkı isyan halinde. Devrimin içine girdiler. Duraklama ya da ateşkes olmayacak. Sizi uzun vadeli bir savaşa çağırıyorum,” dedi.
Avrupa
Berlin polisi faşizmden kurtuluş gününde Sovyet sembollerini yasakladı

Nazi Almanyası’nın koşulsuz teslim olmasından tam 80 yıl sonra, Berlin polisi zafer günü anmalarında Sovyet sembollerini yasakladı.
Kentteki İkinci Dünya Savaşı anıtlarına koşan ziyaretçilerin Aziz George kurdelesi takması, Belarus ve Rusya bayrak ve flamalarının yanı sıra SSCB bayrağı kullanması engellendi.
Öte yandan Junge Welt için bir izlenim yazısı yazan Nico Popp’a göre, 8 Mayıs günü “gülümseyen figürler Berlin’deki Sovyet anıtlarında NATO bayraklarıyla ziyaretçileri kışkırtmaya çalıştı.”
Berliner Zeitung muhabiri de Sovyet anıtlarının çevresinde Ukrayna bayraklı bazı grupların toplandığını bildirdi.
Ayrıca yine Berlin polisi, 8 Mayıs tarihli kapağında Sovyet bayrağı bulunduğu için Berlin’deki Sovyet Anıtı’nda Junge Welt gazetesinin dağıtımını yasakladı.
Polis, bu kararını 8 ve 9 Mayıs tarihlerinde başkentin üç Sovyet Anıtı çevresinde Sovyet bayrakları ve sembollerinin gösterilmesini yasaklayan genel bir kararla gerekçelendirdi.
Faşizmden kurtuluşun 80. yıldönümüne ilişkin Junge Welt gazetesinin manşetinde, “Hitler kaputt” (Hitler yok oldu) başlığı altında, Moskova’da savaşın sona ermesini kutlayan insanların fotoğrafının arkasında, çekiç ve orak sembolleri bulunan kızıl bir afiş yer alıyor.
jW genel yayın yönetmeni Nick Brauns, polisin Nazi faşizmini yenilgiye uğratan Sovyet sembollerinin yasaklanmasıyla ilgili genel kararını, Junge Welt’i Treptow’daki Sovyet Anıtı’ndan uzak tutmak için kullanmasını “sansür ve basın özgürlüğüne saldırı” olarak eleştirdi.
Brauns şöyle devam etti:
“Marksist ve antifaşist bir günlük gazete olarak Junge Welt, tarihsel gerçeğe bağlıdır. 8 Mayıs tarihli sayımızın kapağında çekiç ve orak sembollü kızıl bayrağı yayınlayarak, Kızıl Ordu’nun Almanya’nın faşizmden kurtuluşundaki belirleyici rolünü onurlandırıyoruz. Polisin 8 ve 9 Mayıs tarihlerinde Sovyet anıtlarında Sovyet kurtarıcılarının sembollerinin gösterilmesini yasaklaması ise tarihi yeniden yazma girişimi olarak görünüyor.”
Treptow’daki Sovyet Anıtı’nı ziyaret eden Yunanistan Komünist Partisi (KKE) üyeleri de, orak-çekiçli bayrakları nedeniyle engellenmek istendi.
Öte yandan Berlin’de bu yıl 8 Mayıs, Avrupa’da savaşın sona ermesinin ve Nazi faşizminden kurtuluşun 80. yıldönümünü anmak için tatil günü ilan edildi. Binlerce insan bu tatil gününü Treptower Park, Tiergarten ve Schönholzer Heide’deki Sovyet anıtlarını ziyaret etmek için değerlendirdi. Burada, savaşın son haftalarında Berlin Savaşı’nda hayatını kaybeden on binlerce Kızıl Ordu askeri gömülü.
Federal Meclis’te (Bundestag) de Belarus ve Rusya temsilcilerinin davet edilmediği bir anma töreni düzenlendi. Konuşmaları Federal Meclis Başkanı Julia Klöckner (CDU) ve Federal Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier (SPD) yaptı.
jW’den Popp’a göre her iki konuşmanın da ortak özelliği, 8 Mayıs 1945 tarihini –daha doğrusu, bu tarihin güncel siyasi gündeme hizmet eden bir yorumunu– kullanma arzusunun neredeyse hiç gizlenmemesiydi.
Klöckner, Moskova’nın Nazi Almanyası’na karşı savaşı gerekçe göstererek Ukrayna’daki savaşı meşrulaştırmaya çalıştığı için “tarihi kötüye kullandığını” iddia etti.
“Kızıl Ordu askerlerinin sadece Rusya’dan gelmediğini” savunan Klöckner, “Barış ve özgürlüğü kendimizi askeri olarak savunabilmeliyiz,” dedi.
Steinmeier ise bir adım daha ileri giderek Sovyetler Birliği’ni Doğu Almanya’da “yeni bir diktatörlük”ün yolunu açmakla suçladı. Federal Cumhurbaşkanı, 8 Mayıs 1945’in bir kurtuluş günü olduğunu ve bugün “tüm Alman kimliğinin özünde” yer aldığını garanti etti; kurtuluş için “Amerikalılara, İngilizlere ve Fransızlara” teşekkür etti ve Kızıl Ordu’nun “katkısını” da bildiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı, “Tam da bu nedenle. Kremlin’in şu anki tarihsel yalanlarına kararlılıkla karşı çıkıyoruz. Yarın Moskova’daki zafer kutlamalarında bu iddia tekrar dile getirilse bile: Ukrayna’ya karşı savaş, faşizme karşı mücadelenin devamı değildir,” dedi.
Öte yandan yine Junge Welt‘ten Arnold Schölzel’in hatırlattığı üzere, 2014 yılında dışişleri bakanı olarak, selefi Guido Westerwelle’nin fotoğrafta görünmek istemediği Maidan’da faşist gruplarla birlikte Kiev’deki rejim değişikliğini başlatan kişi de Steinmeier’di.
Avrupa
Merz, göç konusunda ‘ulusal acil durum’ ilan etti

Almanya’da Şansölye Friedrich Merz, göç konusunda “ulusal acil durum” ilan etti.
Yeni federal hükümet, Avrupa Birliği’nin işleyişine ilişkin anlaşmanın 72. maddesini yürürlüğe koymak istiyor.
Bunun sonucunda Dublin Anlaşması geçerliliğini yitirecek, sınır kontrolleri ve sığınmacıların geri gönderilmesi artacak.
WELT’in ulaştığı bilgilere göre, şu anda komşu ülkelerin büyükelçileri İçişleri Bakanlığı’nda bilgilendiriliyor. “Ulusal acil durum”u ne zaman yürürlüğe gireceği henüz belli değil.
72. madde, üye ülkelere kamu düzenini korumak ve iç güvenliği sağlamak için bazı AB düzenlemelerinden sapma izni veriyor. Bu durumda bunun izin verilip verilmeyeceği, geçen yıl trafik lambası koalisyonu ile CDU/CSU arasında tartışma konusu olmuştu.
Hukukçular, son kararın Avrupa Adalet Divanı’na ait olabileceğini belirtiyor.
CSU’lu İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt çarşamba günü Alman sınırlarında sığınmacıların geri çevrilmesini emretmişti. Böylece, 2015 yılında Merkel hükümetinin aldığı, güvenli üçüncü ülkelerden gelen göçmenlerin sığınma talebinde bulunmaları halinde ülkeye girişlerine izin verilmesi kararını tersine çevirdi.
Federal polise gönderilen bir yazıda, güvenli bir üye ülkeden gelen sığınmacılara girişin “reddedilebileceği” belirtilirken, hamile kadınlar gibi “savunmasız kişiler” için istisnalar olacağı belirtildi.
Federal Meclis seçimleri öncesinde Merz, şansölye olarak göreve başladığı ilk gün “yönetmelik yetkisi” ile İçişleri Bakanlığına tüm sınırları kalıcı olarak kontrol etmesini ve tüm yasadışı girişleri geri çevirmesini talimat vereceğini duyurmuştu.
CSU’nun yeni grup başkanvekili Alexander Hoffmann, X’te yaptığı açıklamada, “Seçim kampanyasında verdiğimiz sözleri tutuyoruz ve göç politikasında dönüşüm konusunda ciddiyiz. Ülkemize kimlerin gireceğine biz karar veriyoruz ve yasadışı göçü sonlandırıyoruz!” dedi.
Avrupa
Alman Şansölyesi’nden Ukrayna’ya güvenlik garantisi açıklaması

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, olası bir ateşkesin ardından Ukrayna’ya verilecek güvenlik garantilerinin Avrupa ve ABD’nin orduya desteği şeklinde olabileceğini belirtti. Merz, Almanya’nın Ukrayna’ya asker göndermesinin söz konusu olmadığını vurguladı.
Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Ukrayna’da olası bir ateşkesin ardından Kiev’e verilecek güvenlik garantilerinin Avrupa ve ABD’nin Ukrayna ordusuna desteği şeklinde olabileceğini açıkladı.
Merz, Welt gazetesine verdiği mülakatta, Almanya’nın Ukrayna’ya asker göndermesinin söz konusu olmadığını vurguladı.
Merz, Kiev’in bu durumda ne tür güvenlik garantileri alabileceği sorusuna yanıt olarak, Almanya’nın Avrupa’nın ortak çabaları çerçevesinde ABD’nin desteğiyle “Ukrayna ordusunu kayda değer ölçüde desteklemeye, ona silah tedarik etmeye” devam edebileceğini belirtti.
Alman Şansölyesi, “Böyle bir ateşkes anlaşmasının ve gelecekteki bir barış anlaşmasının nasıl uygulanabileceğine dair birçok olasılık var,” ifadelerini kullandı.
Reuters ajansının haberine göre, 23 Nisan’da Londra’da yapılan görüşmelerde Ukrayna ve Avrupa temsilcileri, ABD tarafına Kiev için güvenlik garantileri öngören bir plan sundu.
Bu planın detayları arasında şunlar yer alıyor:
— NATO Antlaşması’nın 5. maddesindekilere benzer, ABD dahil olmak üzere güvenilir garantiler. Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda müttefikler arasında bir fikir birliği bulunmuyor ve Rusya buna karşı çıkıyor.
— Ukrayna ordusu için herhangi bir kısıtlama olmaması. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ordunun 800 bin kişilik bir güce sahip olması gerektiğini ve bunun finansmanına yardım edileceğini söylemişti.
— Garantör devletlerin, özel bir Avrupa ülkeleri grubundan ve istekli Avrupa dışı ülkelerden oluşması. Ukrayna topraklarında yabancı güçlerin varlığı ve operasyonları için herhangi bir kısıtlama öngörülmemesi.
— Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne katılma hedefinin korunması.
Rusya, Ukrayna’da yabancı askerlerin bulunmasını kabul edilemez buluyor çünkü bu birliklerin NATO ülkelerinden geleceğini, ancak zorunlu olarak ittifak bayrağı altında olmayacağını belirtiyor.
Ancak Moskova, Kiev’e güvenlik garantilerini görüşmeye hazır olduğunu ifade etmişti.
Zelenskiy, ABD’ye İsrail’inkine benzer güvenlik garantileri vermesi çağrısında bulunmuş, NATO ülkelerinin İsrail’e saldırıları püskürtmede yardım ettiğini belirtmişti.
Washington ise, Rusya’nın misilleme riski nedeniyle Batı’nın Ukrayna üzerinde Rus füzelerini düşüremeyeceğini açıklamıştı.
7 Mayıs’ta ABD Başkanı’nın Ukrayna Özel Temsilcisi Keith Kellogg, tarafların 30 günlük bir ateşkes anlaşmasına varmaya yakın olduğunu söylemişti.
Rusya tarafından Zafer Günü’nün 80. yıl dönümü münasebetiyle ilan edilen ve 8 Mayıs gece yarısı başlayan ateşkes, 11 Mayıs gece yarısına kadar sürdü. Moskova, Kiev’i ateşkes rejimine uymaya çağırmış, aksi takdirde “etkili bir yanıt” vereceğini belirtmişti.
Zelenskiy ise bu girişimi reddetmiş ve yerine 30 günlük bir ateşkes önerisinde bulunmuştu.
Moskova, uzun süreli bir ateşkesi engelleyen “incelikler” olduğunu belirtmişti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu incelikler arasında Ukrayna’nın bu süreyi nasıl kullanacağı gibi konuları saymıştı.
-
Görüş2 hafta önce
Pahalgam terör saldırısı, Hindistan ve Pakistan yine kavgalı…
-
Görüş2 hafta önce
Dönüşümün gereklilikleri ve ulusal ortaklığın ihtiyaçları arasında Hamas
-
Görüş7 gün önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Avrasya Günlüğü2 hafta önce
ABD’li ekonomist: Çin’in “e-ticaret + altyapı” sinerjisi bölgesel ekonomik dönüşümü hızlandırıyor
-
Görüş2 hafta önce
ABD, Ukrayna’ya ihanet etti
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jeffrey Sachs: ABD’nin Asya’daki askeri üslerini kapatın
-
Avrasya Günlüğü2 hafta önce
Francis Acquah Amaning ile Çin-Afrika dijital işbirliğinin ilerlemesi ve potansiyeli üzerine röportaj
-
Avrasya Günlüğü2 hafta önce
Francis Gurry ile Çin’in küresel dijital yönetişimin şekillendirilmesinde oynadığı rol üzerine röportaj