Diplomasi
Milei: Rusya, ABD ve Çin yeni dünya düzenine liderlik edecek

Arjantin Cumhurbaşkanı Javier Milei, Neura Media YouTube kanalına verdiği röportajda, Rusya’nın, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin ile birlikte yeni bir dünya düzeninin şekillenmesinde öncü rollerden birini oynadığını ifade etti.
Milei’ye göre, dünya derin bir dönüşüm sürecinden geçiyor ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan uluslararası ilişkiler sistemi artık mevcut değil.
Milei, ABD’nin Batı Yarımküre’de hakim olacağını, Rusya’nın Avrasya’da lider konumunu alacağını ve Çin’in ise Rusya’nın etki alanı dışında kalan Asya bölgelerinin kontrolüne odaklanacağını öngörüyor.
Arjantin lideri, “Dünya düzeni yeniden tanımlanıyor. ABD artık Amerika’ya liderlik edecek, Rusya Avrasya’ya liderlik edecek ve Çin Asya’nın, yani Rusya tarafından yönetilmeyen kısmın lideri olacak,” ifadelerini kullandı.
Buna ek olarak Milei, Avrupa’nın geleceği hakkındaki görüşlerini de paylaştı.
Bölgenin, ırkçılık ve beyaz nüfusun ayrıcalıklarıyla mücadeleye odaklanan “wokeism” olarak adlandırılan ideolojiyle ilgili ciddi zorluklarla karşı karşıya kalacağını düşünen Arjantin lideri, Avrupa’nın uzun süredir büyüme ve kalkınma göstermediğini de sözlerine ekledi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kasım 2024’te yeni bir dünya düzeni için altı ilke belirlemişti.
Birinci ilke, uluslararası ilişkilerde açıklığın değerini vurguluyor. İkinci ilke, dünyanın çeşitliliğinin istikrar sağladığını ve bir ülkenin kalkınma modelinin diğerlerine dayatılmaması gerektiğini savunuyor.
Üçüncü ilke, dünya düzeninin gelişiminde azami temsilin gerekliliğini ifade ediyor.
Putin, “büyük güçlerin” genellikle kendi kurallarını dayatmaya çalıştıklarını kaydetti.
Dördüncü ilke, herkes için güvenliğin sağlanması; ancak NATO gibi blok yaklaşımları çok kutupluluk fikriyle çelişiyor.
Rus lidere göre, askeri-politik ittifaklar kalkınmayı engelliyor ve blok dışı bir topluluğun örneği BRICS’te görülebiliyor.
Beşinci ilke, herkes için adalet: Modern çağın temel sorunu, “altın milyar” ile dünyanın geri kalanı arasındaki eşitsizlik. Devlet Başkanı’na göre altıncı ilke eşitlik olmalı. Putin, günümüz dünyasında yıkıcı olanın kibir ve diğer ülkelere ders verme arzusu olduğunu ve Rusya’nın bunu asla yapmadığını belirtiyor.
Diplomasi
WSJ: ABD, Kırım’ı Rusya toprağı olarak tanımaya hazır

The Wall Street Journal‘ın haberine göre, ABD, Ukrayna’ya Trump yönetiminin hazırladığı ve Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunun tanınmasını içeren bir barış teklifi sundu. Teklifte ayrıca Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğinin engellenmesi de yer alıyor. Washington, bu hafta sonu Londra’da yapılacak toplantıda Kiev’den teklife yanıt bekliyor.
The Wall Street Journal‘ın haberine göre ABD, Ukrayna’ya Donald Trump yönetiminin hazırladığı ve çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan bir teklif sundu. Söz konusu teklif, Moskova’ya bazı tavizler verilmesini içeriyor.
Gazetenin aktardığına göre, bu tavizler arasında Washington’ın 2014’te Rusya Federasyonu’na bağlanan Kırım’ı Rusya toprağı olarak tanıması ve Ukrayna’nın NATO’ya katılım ihtimalinin dışlanması yer alıyor.
Gazete, bu fikirlerin, ABD yönetiminin üst düzey yetkililerinin 17 Nisan’da Paris’te Ukraynalı mevkidaşlarına ve Avrupalı yetkililere sunduğu bir belgede belirtildiğini aktardı.
Washington, bu hafta sonu Londra’da Ukrayna ve Avrupa ülkelerinin temsilcileriyle yapılacak toplantıda Kiev’den yanıt bekliyor.
Tarafların pozisyonları örtüşürse, teklifler daha sonra Moskova’ya iletilebilir.
Washington, Rusya’nın Donbass cumhuriyetleri, Zaporokye ve Herson oblastları üzerindeki kontrolünü tanımıyor, ancak ABD bu bölgelerden Rus birliklerinin çekilmesini de talep etmiyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçen yaz barış sürecinin başlaması için bu bölgelerin Rusya’ya ait olduğunun uluslararası alanda tanınmasını ve Ukrayna birliklerinin buradan tamamen çekilmesini şart koşmuştu.
Kiev bu talepleri ültimatom olarak nitelendirmişti. Hem Rusya hem de Ukrayna, toprak tavizini reddediyor.
Batılı yetkililere göre, bir diğer teklif ise Zaporojye nükleer santrali civarındaki bölgelerin tarafsız statü kazanmasını ve ABD tarafından kontrol edilmesini öngörüyor.
Gazetenin kaynaklarına göre, ABD Ukrayna ordusunun sayısını sınırlamayı teklif etmiyor, Kiev’e Batı askeri desteğini veya Ukrayna’ya Avrupalı birliklerin konuşlandırılmasını dışlamıyor, ki bu Moskova için “temel bir engel” teşkil ediyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan ismi belirtilmeyen üst düzey bir yetkili, gazeteye yaptığı açıklamada, ABD’nin Ukrayna’ya fikirlerini iletirken “ya al ya git” prensibiyle hareket etmediğini, Kiev’in bunları düşünmesini istediğini söyledi.
Yetkili, “olası seçenekler listesinin” “tartışma ve geri bildirim için” sunulduğunu belirtti.
ABD’nin, genişletilmiş barış anlaşması kapsamında Rusya’nın Kırım üzerindeki kontrolünü tanıma olasılığını değerlendirdiği ilk olarak Bloomberg tarafından bildirilmiş, bu bilgi CNN‘den bir kaynak tarafından da doğrulanmıştı.
WSJ, böyle bir adımın Washington’ın on yılı aşkın süredir izlediği politikayla çeliştiğini belirtiyor.
ABD, 2014’te Rusya’ya yaptırımlar uygulamış, 2018’de ise Trump yönetiminin ilk döneminde görev yapan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Moskova’nın eylemlerini “demokratik devletlerin paylaştığı temel uluslararası prensibe, yani hiçbir ülkenin başka bir ülkenin sınırlarını zorla değiştiremeyeceği prensibine” bir tehdit olarak nitelendirmişti.
Aynı dönemde ABD Kongresi, yarımadanın Rusya’ya ait olduğunu tanımayı yasaklayan bir yasa geçirmişti.
Diplomasi
El Salvador liderinden Venezuela’ya ‘mahkum takası’ teklifi

El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele, Caracas’ın elindeki “siyasi tutuklular” karşılığında ABD tarafından ülkesine sınır dışı edilen 252 Venezuelalıyı geri göndermeyi teklif etti.
Bukele, ABD’den sınır dışı edilenleri bir ücret karşılığında CECOT olarak bilinen kötü şöhretli maksimum güvenlikli bir hapishanede tutmayı kabul etmişti. Trump yönetimi Venezuelalı göçmenlerin, Washington’un “terör örgütü” olarak tanımladığı Tren de Aragua’nın da aralarında bulunduğu suç çetelerine mensup olduklarını iddia ediyor.
Fakat göçmenlerden bazıları herhangi bir suçtan hüküm giymemiş ya da suçlanmamıştı ve geçen ay, hamleyi engelleyen bir mahkeme kararına rağmen El Salvador’a sınır dışı edildiler.
Aile üyeleri Financial Times’a (FT) yaptıkları açıklamada, Trump yönetiminin bu ay mahkemede göçmenlerden birinin “idari bir hata” nedeniyle yanlışlıkla sınır dışı edildiğini kabul ettiğini ve bazılarının ülkelerine geri gönderilmeyi kabul ettiklerine dair evrak imzaladıklarını söyledi.
Bukele, pazar günü sosyal medya platformu X’te yazdığı yazıda, Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro rejimi tarafından “insani bir anlaşma” kapsamında tutulan aynı sayıda “siyasi mahkum” karşılığında mahkumların Venezuela’ya gönderilebileceğini yazdı ve “Siyasi mahkumlarınız herhangi bir suç işlemedi,” iddiasında bulundu.
Bukele’nin Trump ile arası hayli iyi. Fakat hem Washington’ın hem de Bukele’nin sosyal medyada yayınladıkları, kafaları traşlı ve zincire vurulmuş erkeklerin resim ve videolarını paylaştıkları sınır dışı işlemleri, insan hakları gruplarının ve Demokrat siyasetçilerin kınamalarına neden oldu.
Maryland Demokrat Senatörü Chris Van Hollen bu hafta El Salvador’a gitti ve Trump yönetiminin “yanlışlıkla” sınır dışı ettiğini kabul ettiği Kilmar Abrego Garcia ile görüştü.
ABD Yüksek Mahkemesi geçen hafta Beyaz Saray’ın Abrego Garcia’nın geri dönüşünü “kolaylaştırması” gerektiğine hükmetti, fakat Bukele geri dönüşüne yardımcı olmayı reddetti.
Cumartesi günü Yüksek Mahkeme, 18. yüzyıldan kalma ve nadiren kullanılan bir yasa uyarınca Beyaz Saray’ın daha fazla sınır dışı işlemi yapmasını geçici olarak engelledi.
Venezuelalı insan hakları grubu Foro Penal’ın iddiasına göre ülkede aralarında protestocu ve muhalefet liderlerinin de bulunduğu 903 siyasi tutuklu bulunuyor.
Bukele’nin bahsettiği tutuklular arasında Maduro’ya karşı adaylığını koyan ve Washington ile müttefiklerinin birçoğu tarafından geçen yılki seçimlerin galibi olarak görülen eski diplomat Edmundo González’in damadı da var.
Ayrıca bir gazeteci olan Roland Carreño’ya ve muhalefet lideri María Corina Machado’nun annesine de atıfta bulundu.
Başlangıçta Maduro ile görüşmeleri sürdüren Trump, göreve geldiği ilk dönemden itibaren “maksimum baskı” kampanyasını yoğunlaştırarak Venezuela’nın hayati önem taşıyan petrol endüstrisine yaptırımlar uyguladı ve Chevron, Repsol ve Eni gibi uluslararası enerji gruplarına Biden döneminde tanınan muafiyetleri iptal etti.
Geçtiğimiz ay Washington, Venezuela’ya giden fonları kesmek amacıyla ülkeden ham petrol satın alan ülkelere %25 oranında “ikincil gümrük vergisi” uygulayacağını açıkladı.
Diplomasi
Kellogg: Ukrayna’nın NATO üyeliği konusu kapandı

ABD Başkanı Trump’ın Ukrayna Özel Temsilcisi Keith Kellogg, Ukrayna’nın NATO üyesi olmayacağını ve bu konunun kapandığını belirtti. Kellogg, bu durumun 2008’den beri bilindiğini vurguladı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna Özel Temsilcisi Keith Kellogg, Fox News‘e verdiği demeçte, Ukrayna’nın NATO üyesi olmayacağını ve bu konunun kapandığını belirtti.
Kellogg, “NATO üyeliğinin tartışma dışı olduğunu çok net ifade ettik. Ukrayna ittifaka girmeyecek. Bu yeni bir şey değil, bunu 2008’den beri söylüyoruz,” diye vurguladı.
Kellogg, 17 yıl önce dönemin ABD’nin Moskova Büyükelçisi William Burns’ün, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ı Ukrayna’nın NATO’ya katılma fikrinin “ulaşılamaz bir hedef” olduğu konusunda uyardığını da hatırlattı.
Daha önce Bloomberg, kaynaklara dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Avrupalı müttefiklerine Ukrayna’daki savaşı sona erdirmeye yönelik ön bir plan sunduğunu yazmıştı.
Habere göre, kilit hususlar arasında Rusya’nın elindeki topraklar üzerindeki kontrolünün devam etmesi, Moskova’ya yönelik yaptırımların kademeli olarak hafifletilmesi ve Ukrayna’ya NATO üyeliği verilmesi fikrinden vazgeçilmesi yer alıyor.
Kaynaklar, bu planın henüz resmi olarak Kiev’e sunulmadığını belirtti. Ancak kaynaklara göre Ukrayna, Kremlin’in de benzer bir adım atması koşuluyla ateşkesi prensipte değerlendirmeye hazır.
Bloomberg‘in görüşüne başvurduğu kaynaklar, önerilen girişimin nihai bir barış anlaşması olmadığını, yalnızca Rusya’nın çatışmaları durdurması hâlinde uygulanabilecek bir uzlaşma girişimi olduğunu vurguladı.
Donald Trump da daha önce defalarca Ukrayna’nın NATO’nun bir parçası olamayacağını belirtmişti.
Trump’a göre, önceki yönetimin, özellikle Başkan Joe Biden’ın Kiev’e ittifaka katılma garantisi verme vaatleri, Rusya’nın askeri müdahalesinin başlamasının nedenlerinden biri oldu.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, bu tür açıklamalara tepki göstermişti.
Zelenskiy, 20 Mart’ta yaptığı açıklamada, NATO üyeliği konusunun müzakere gündeminden çıkarılmasının fiilen “Rusya için bir hediye” olduğunu söyledi.
Zelenskiy, “NATO çerçevesindeki ana müttefik olarak ABD, bugün Ukrayna’nın ittifaka katılımını desteklemiyor. Gerçek bu,” ifadesini kullandı.
Daha sonra NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Ukrayna’nın potansiyel ittifak üyeliğinin bir barış anlaşmasının konusu olmaması gerektiğine işaret etti.
Ancak Rutte’ye göre, bu konu mevcut müzakerelerden ayrı olarak ele alınabilir ve uzun vadede değerlendirilebilir.
Rusya’nın Berlin Büyükelçisi: ‘Ukrayna’da yabancı askerlerin konuşlandırılması kabul edilemez’
-
Görüş2 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 4
-
Görüş2 hafta önce
Yemen’de 48 saatlik Husi karargâhı ziyareti…
-
Avrupa2 hafta önce
Komünist Parti’ye karşı ilk ‘Twitter devrimi’: Moldova’da 16 yıl önce ne olmuştu?
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan için Şili neden önemli?
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın gümrük vergileri ticaret savaşını tetikliyor
-
Söyleşi2 hafta önce
Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi
-
Amerika2 hafta önce
Trumpizmin iktisadi aklı – 1: Stephen Miran ve doların devalüasyonu planı