Bizi Takip Edin

Diplomasi

Alman araştırmacı Alexander Rahr: AB, Orta Asya hamlesinde geç kaldı

Yayınlanma

Avrupa Birliği, uzunca bir süredir Çin ve Rusya ile sıkı askeri, iktisadi ve siyasi ilişkiler geliştiren Orta Asya ülkelerine yönelik iddialı bir hamle başlattı.

3-4 Nisan tarihleri arasında Özbekistan’ın Semerkant şehrinde AB ve beş Orta Asya ülkesi arasında düzenlenen AB-Orta Asya zirvesi, türünün ilkiydi ve Brüksel’in bölgeye yönelik ilgisini taçlandırdı. AB, “Küresel Geçit” projesi ile Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne (KYG) alternatif bir ticaret koridoru yaratmaya çalışırken, bölgedeki doğrudan yabancı yatırımlardaki payı da %40’a kadar çıkmış durumda.

Zirvenin en önemli çıktılarından biri Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, bölge ülkelerinden geçen “Orta Koridor”a 10 milyar avroluk yatırım sözü olurken, Türkiye’de gündem olan diğer mesele de “Türk Devletler Teşkilatı” üyesi ülkelerin, BM tarafından Kıbrıs’ın meşru hükümeti olarak görülen Kıbrıs Cumhuriyeti’ne akredite büyükelçi atama kararı oldu. BM’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu kabul etmeyen kararlarına atıf yapılan ortak bildirge Türkiye’de tartışmalara neden oldu.

AB’nin Orta Asya hamlesinin nedeni kaynak yoksunluğu

Harici’ye konuşan Berlin’deki Avrasya Cemiyeti Başkanı Alexander Rahr’a göre, AB’nin son Orta Asya hamlesinin arkasında AB’nin hammaddelere, hammadde üreticilerine ve dış kaynaklara ihtiyacı bulunuyor. AB’de sanayi ve sanayi tabanını güçlendirmek için gerekli hammaddelerden çok az bulunduğuna işaret eden Alman yazar, bu nedenle AB’nin gitgide dış kaynaklara ve hammaddelere daha çok muhtaç hale geldiğini belirtiyor.

“AB, hammaddeler; doğalgaz, petrol ve kömür ve diğer mineraller söz konusu olduğunda ana tedarikçisi ve üreticisi olan Rusya’yı kaybetti,” diyen Rahr, Kıta’nın Amerika’yla da bir çatışma içinde bulunduğunu, bir dizi uzmana göre, Amerika ve Avrupa arasında uzun süreli bir ticaret savaşı beklendiğini hatırlatıyor. Rahr’a göre bu nedenle sadece ABD’ye veya ABD ile çok yakın bağlantılı ülkelere güvenmek, AB için tehlikeli.

Rahr ayrıca AB’nin Çin’den uzaklaştığını da belirtiyor. Ona göre Brüksel, Çin’de çıkacak büyük bir krizi, bir gün Tayvan ile çıkacak savaşı öngörüyor.

Dolayısıyla Alman uzmana bakılırsa, AB için çok az seçenek var ve şimdi Orta Asya’ya işaret ediyor. Bu devletler Avrupa’dan çok da uzak değil ve ayrıca AB’nin ihtiyaç duyduğu çok miktarda hammadde ve mineral barındırıyor. Rahr şöyle devam ediyor:

“Yani mesele net: AB’nin, kaybedilen Rusya piyasasına takviye ve Çin ile sorunlara çözüm olarak, Orta Asya ülkeleri ile stratejik ortaklığa ihtiyacı var.

AB’nin sorunu, Orta Asya ülkelerinin Rusya ve Rusya pazarına çok iyi bağlanmış olması. Rusya’nın bölgedeki etkisi, AB’den çok daha fazla. AB’nin Orta Asya ülkelerini Rus etkisinden koparacağı yönündeki görüşü fazlasıyla naif. Bunun AB açısından fazlasıyla iddialı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca çok geç kaldılar ve AB’nin bunu yapabilecek siyasi enstrümanları yok.”

‘Brüksel’in siyaseti işbirliğine değil, değerlere odaklandığı için rahatsız edici’

Rahr, bölgedeki büyük, aktif, hegemon başka güçler olduğunun da altını çiziyor. Bunlardan birisi Çin: İpek Yolu stratejisi ile Orta Asya, Kafkasya ve Rusya’yı kısmen Avrupa’ya bağlıyor ve bölgede çokça otoritesi ve siyasi gücü ve etkisi var. 

Bölgede aynı zamanda Türkiye de var. Bu sahada, Orta Asya ülkeleri ile işbirliğinde çok aktif.

Rahr bu nedenle AB’nin “çok geç kaldığını” düşünüyor ve AB’nin başka sorunları olduğuna da işaret ediyor:

“Brüksel’in dış ilişkiler ve ekonomi politikaları, insan haklarına, liberal değerlere, feminist dış siyasete odaklanıyor. Bütün bunlar AB için Avrupa dışındaki ülkelerle işbirliği inşasında önemli rol oynuyor. Fakat bu, Avrupa kültürünün parçası olmayan birçok ülke için fazlasıyla rahatsız edici. Bu ülkeler, AB tarafından ders almak veya baskı görmek istemiyorlar. Bunun da gelecekte AB ile Orta Asya ülkeleri arasındaki işbirliğinin önündeki engellerden biri olduğunu düşünüyorum.”

‘Avrasya ülkeleri Rusya ile olan bağlarını AB istedi diye koparmazlar’

Alman yazar, Avrupa’nın Türkiye’yi, Orta Asya ülkelerini, hatta Çin’i Rusya’nın etkisinden kurtulmaya, on yıllardır Rusya ile kurdukları bağları koparmaya teşvik etmeye ve Türkiye ile Kazakistan gibi ülkeleri Rusya karşıtı yaptırımlara katılmaya zorlamaya çalışması durumunda da, bu bakımdan da çok geç kaldığını düşündüğünü söylüyor.

Ona göre bu ülkeler, Orta Asya ülkeleri, özellikle Çin, Hindistan, yani “Avrasya ülkeleri” bu yaptırım savaşları sırasında Rusya ile uygun bir ilişki kurdular. Dolayısıyla AB dışındaki ülkelerin Rusya ile kurdukları ilişkileri yok edeceklerini tahmin etmiyor.

Ona göre tam tersine, Rusya ile bu ilişkilerden faydalanıyorlar: “Tabii ki AB ile de ilişki kurmak istiyorlar, neden olmasın? AB çok cazip bir pazar ve yatırım için parası var. Ama bu ülkeler AB’nin sınırlarını ve siyasi hedeflerini de biliyorlar.”

‘Brüksel, bölgenin Çin ve Rusya ile ilişkilerini koparmaya çalışırsa kaybeder’

Almanya ile Orta Asya ülkeleri arasındaki ticaret ilişkilerinin, örneğin bu ülkelerin Çin ile olan ticaretinden daha az önemli olduğunu kabul eden Rahr, Çin’in İpek Yolu stratejisi bu bölgede çok hızlı geliştiğini söylüyor.

AB ve özellikle Almanya’nın, Avrupa İpek Yolu stratejileri ve fikirleri ile bölgeye girebileceğini kaydeden Rahr, “Özel ve çok önemli koridorlar inşa edebilirler. Bu mantıklı ve desteklenmeli çünkü Avrupalılar tarafından inşa edilen bir koridor, belki Çin’in İpek Yolu stratejisinin taşıdığı siyasi gücü dengeleyebilir,” diyor.

Rahr, AB’nin sorununun “ideoloji” olduğunu düşünüyor. Ona göre Brüksel bu ülkelerin Çin veya Rusya ile ilişkilerini bozmaya çalışırsa, kaybeder:

“AB, bana göre yalnızca bu bölgeye kapsayıcı bir yaklaşımla girerse kazanır. Bölgedeki tüm ana aktörlerle işbirliği ve gerekli koridorların inşası. Bu yaklaşımdan Asya ve Türkiye de kazanır. Ama bu tamamen kapsayıcı bir yaklaşım olmalı ve yatırım ile pazarların küreselleşmesini, pazarlar arası işbirliğini ve bölge için ortak bir güvenlik yaklaşımını da birleştirmeli. Şu anda Ukrayna’da olduğu gibi yeni bir Soğuk Savaş yürütülmemeli.”

‘Kıbrıs meselesi bence siyasi olarak çözüldü’

Son olarak Kıbrıs meselesine de değinen Rahr, Ada’daki sorunun siyasi olarak çözüldüğünü savunuyor. Rahr, “Herkes Kıbrıs’ın, Kıbrıs ve Türkiye’ye bağlı bulunan kuzey olmak üzere iki kısımdan olduğunu anlıyor,” iddiasında bulunuyor.

“Ahlaki ve uluslararası hukuk”un Batı için çok önemli olduğunu ve Batı yaklaşımına göre meselenin tamamen çözülmediğini aktaran Rahr, sözlerini şöyle sonlandırıyor:

“Benim görüşüm, meseleye gerçekçi ve siyasi bir açıdan bakarsanız, Kıbrıs’ta statüko var. Adaya birçok referandum yapıldı ve Kıbrıs nüfusunun çoğunluğu şu anki statükoyu olduğu gibi kabul etti. Kıbrıs’taki gerçek durumu değiştirmek imkansız gibi görünüyor.

Gerçekçi bakış burada da galebe çalmalı. Her zaman, Kıbrıs’ta devam eden süreçlere yönelik soru işareti koyan bazı uzmanlar ve daha büyük uluslararası bakışın temsilcilerini bulursunuz.”

Diplomasi

Putin ve Katar Emiri, Moskova’da Suriye ve Gazze’yi görüştü

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad es-Sani, bugün Moskova’da bir araya geldi. Görüşmede, Suriye’deki HTŞ yönetiminin yeni lideri Ahmed eş-Şaraa’nın Moskova ile ilişki kurma isteği, Gazze’deki durum ve Ukrayna savaşı ele alındı. Putin, Suriye’nin egemenliğinin korunması gerektiğini vurgularken, Katar Emiri Gazze’deki ateşkesin İsrail tarafından ihlal edildiğini belirtti.

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad es-Sani, bugün Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede, Suriye’nin yeni liderinin Moskova ile ilişkiler kurmaya istekli olduğunu belirtti.

Katar Emiri, Kremlin’deki görüşmede Putin’e hitaben, “Suriye konusuna gelince, birkaç gün önce Devlet Başkanı (HTŞ yönetiminin lideri Ahmed) eş-Şaraa Katar’daydı ve kendisiyle Suriye ile Rusya arasındaki tarihi ve stratejik ilişki hakkında konuştuk. İki ülke arasında karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki kurmaya istekli,” ifadelerini kullandı.

Putin ise son haftalarda mezhepçi şiddet olaylarıyla sarsılan Suriye’deki durumun gelişiminin ciddi önem taşıdığını belirtti.

Putin, Katar Emiri’ne yönelik olarak, “Suriye’nin öncelikle egemen, bağımsız ve toprak bütünlüğüne sahip bir devlet olarak kalmasını sağlamak için her şeyi yapmak istiyoruz. Sizinle Suriye halkına insani yardım da dahil olmak üzere yardım sağlama olasılığını görüşmek istiyoruz,” dedi.

Putin sözlerine, “Orada siyasi, güvenlik ve tamamen ekonomik olmak üzere pek çok sorun var,” diyerek devam etti.

İki lider ayrıca Gazze’deki durumu da ele aldı.

Katar, ocak ayında İsrail ile Hamas arasında üç aşamalı bir ateşkes anlaşmasına aracılık etmede kilit rol oynamıştı.

İsrail’in mart ayında bölgedeki saldırılarını yeniden başlatmasının ardından ateşkesi yeniden sağlama amaçlı görüşmelerde henüz bir ilerleme kaydedilemedi.

Şeyh Temim, “Birkaç ay önce Gazze ile ilgili bir anlaşmaya vardık ancak İsrail anlaşmaya uymadı,” diye konuştu.

Katar Emiri, “Doha, arabulucu rolüyle, Filistin halkının acılarına son verecek bir anlaşmaya varmak amacıyla farklı bakış açıları arasında köprü kurmaya çalışacaktır,” diye ekledi.

Putin, Katar Emiri’ne hitaben, “Katar’ın İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için çok ciddi çabalar sarf ettiğini biliyoruz. Maalesef, sizin de aralarında bulunduğunuz girişimler hayata geçirilmedi. Filistin’de sivil insanlar ölmeye devam ediyor ki bu günümüzün mutlak bir trajedisidir,” değerlendirmesini yaptı.

Taraflar, iki liderin Ukrayna’daki savaşı sona erdirme çabalarını da görüşeceğini belirtti.

Katar, Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk yapmak için bir dizi girişimde bulunmuş ve savaş sırasında ailelerinden ayrı düşen her iki ülkeden çocukların geri gönderilmesine yardımcı olmuştu.

“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Meloni ABD’de: Gümrük tarifelerinde orta yol arayışı

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, bugün (17 Nisan) Washington’da ABD Başkanı Donald Trump ile görüşecek.

Meloni’nin 24 saat içinde hem Trump hem de Başkan Yardımcısı JD Vance ile bir araya gelmesi planlanıyor. Vance ayrıca cuma günü Roma’ya Paskalya ziyareti gerçekleştirecek.

İtalyan başbakanı Washington’a hareket etmeden bir gün önce gülümseyerek, “Tahmin edebileceğiniz gibi baskı yok. Elimizden gelenin en iyisini yapacağız, bakalım nasıl olacak,” dedi.

Meloni uzun zamandır Trump’ı “siyasi bir ilham perisi” olarak görüyor, mitinglerine katılıyor ve onun dünya görüşünü tekrar ediyor. Trump ise Meloni’yi “harika bir lider ve insan” olarak nitelendiriyor. İtalyan siyasetçi, Trump’ın ikinci yemin törenine davet edilen tek Avrupalı liderdi.

Brüksel, İtalyan liderin ziyaretini beklenti ve kaygıyla izliyor

Brüksel’deki pek çok kişi ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olsa da, bugünkü herhangi bir yakınlık gösterisinin Avrupa’yı kutuplaştırması muhtemel. Euractiv’e konuşan bir AB diplomatı “Oldukça rahatız. Meloni, Trump’la olan kişisel kimyasını AB’nin yararına kullanırsa daha iyi olur,” dedi.

Bir başka diplomat ise, “Bence AB için, özellikle ticaret söz konusu olduğunda, ortak yaklaşımımıza sadık kaldığını görmek kilit önem taşıyor. İdeal senaryoda Trump’la olan ayrıcalıklı konumunu hepimiz için olumlu bir sonuç elde etmek üzere kullanabilir,” diye konuştu.

İtalyan hükümeti, Meloni’nin kampının misyon konusunda “Brüksel ile tamamen uyumlu” olduğunu güçlü bir şekilde vurguladı. Nitekim Meloni’ye yakın kaynaklar, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile sık sık telefon görüşmeleri yaptığını ve en sonuncusunun kalkıştan hemen önce gerçekleştiğini söyledi.

Meloni’nin seçimi: Ya Avrupa-Amerikan sanayi ittifakı, ya Çin’e yöneliş

Masada ayrıca savunma harcamaları, LNG ithalatı ve Çin var

Meloni ve bakanları Trump’la birkaç konuyu gündeme getirme konusunda anlaştı: gümrük tarifeleri, NATO kapsamında savunma harcamaları hedefleri, ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithalatının artırılması, endüstriyel işbirliği, Çin’’e yönelik politika koordinasyonu ve Ukrayna’ya destek.

Meloni’nin Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) İtalya’’nın Kardeşleri (FdI) grubunun lideri Carlo Fidanza Euractiv’e verdiği son röportajda Meloni’nin ana hedefinin ABD’nin Avrupa sanayi ürünlerine uyguladığı gümrük tarifelerini azaltmak ve ideal olarak ortadan kaldırmak olduğunu vurgulamıştı. 

Trump’ın gümrük vergilerinden kaçınmak, halihazırda ekonomik durgunluğa yakın olan ve ihracat odaklı endüstrileri Trump’ın korumacı politikalarından doğrudan etkilenen İtalya için özellikle kritik önem taşıyor.

Zira Trump’ın geçen ay yürürlüğe giren %25’lik otomobil vergileri, geçen yıl ABD’ye 5,2 milyar dolar değerindeki araç satan İtalya’yı hakiki zararlar verebilir.

Trump ayrıca defalarca ilaç ürünlerine yönelik “büyük” gümrük vergileri tehdidinde bulundu ki bu da İtalya’nın ihracat odaklı ilaç endüstrisine ciddi hasar verebilir.

Roma, Pekin’e mesafelenmek istiyor

Ne var ki ekonominin ötesinde, daha büyük bir mesele de var. FdI’lı Fidanza, Trump’ın gümrük vergilerini askıya almasını, ABD’nin Çin’in endüstriyel hakimiyetine karşı Batı’nın ekonomik cephesini birleştirmeye yönelik ilgisinin derinleştiğinin bir işareti olarak yorumluyor.

Roma’nın bakış açısına göre Brüksel’in Pekin’e yönelik son yakınlaşma girişimleri tehlikeli derecede naif görünüyor.

Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi’nde araştırma görevlisi Cinzia Alcidi, AB’nin Çin’e karşı daha sert bir çizgi benimsemesi karşılığında Trump’ın gümrük vergisi tavizleri önermesinin de olası olduğunu ve böyle bir teklif yapılması halinde Meloni’nin nasıl tepki vereceğinin belirsiz olduğunu söyledi.

Ticaretin kesinlikle Avrupa Komisyonu’nun yetkisinde olduğuna dikkat çeken Alcidi, “Meloni kesinlikle AB adına bir söz veremez. Fakat Meloni’nin ABD ile Çin’den daha fazla yakınlığı olduğu kesin,” diye ekledi.

BM verilerine göre İtalya geçen yıl Çin’e 14,6 milyar avro değerinde mal ihraç ederken, bu rakam ABD’ye 61,7 milyar avro.

Meloni, Trump ile Avrupa arasında seçim yapmayı ‘çocukça’ buluyor

‘Meloni en iyi şansımız’

Beyaz Saray’da Meloni’nin, askeri harcamalarda acil artışlar ve Çin’e karşı AB çapında daha sert tutumlar karşılığında, özellikle şarap ya da lüks mallar gibi alanlarda gümrük vergilerinden sektörel muafiyetler elde etmeyi denemesi mümkün.

AB ve ABD bu hafta Trump’ın çelik, alüminyum ve otomobil için %25, 90 günlük duraklama süresince de diğer tüm ihracatlar için %10 olarak belirlediği gümrük vergileriyle ilgili ilk tur görüşmelerini gerçekleştirdi.

Görüşmelerin başarısız olması halinde Washington, AB ihracatına %20’lik “karşılıklı gümrük vergisi” oranını yeniden uygulayacağını söyledi. 

Fakat Trump yönetimiyle temaslarda bulunan AB ticaret müzakerecileri, ABD’nin taleplerinin kendilerine sunulmadığından şikâyet ederken, yetkililer Meloni’nin bu konuya açıklık getirmesini umuyor.

Meloni, ABD’nin de aynı şeyi yapması halinde AB’nin sanayi malları üzerindeki tüm gümrük vergilerini düşürme teklifini açıkça destekledi. Fakat görüşmeler hakkında bilgi sahibi diplomatların Financial Times’a (FT) bildirdiğine göre Washington vergileri düşürmeye yanaşmadı ve %10’luk gümrük vergisi oranı muhtemelen kalıcı olacak.

POLITICO’ya konuşan Avrupalı üst düzey yetkililer de, Meloni’nin Trump ile görüşmek üzere Washington’a gitmesinden ve ticaret görüşmelerinin bıçak sırtında olmasından endişe duyuyor ama “aynı zamanda onun transatlantik gerilimi azaltmak için en iyi şansları olabileceğini” de biliyorlar.

Meloni, geçen ay FT’ye verdiği bir mülakatta, Trump ile Avrupa arasında seçim yapmayı ‘çocukça’ bulduğunu söylemişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Japonya Trump ile ‘zorlu’ ticaret müzakerelerine başladı

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump çarşamba günü Beyaz Saray’da Japonya’nın ticaret elçisiyle yaptığı görüşmenin ardından memnuniyetini dile getirerek görüşmelerde ilerleme kaydedildiğini belirtti. Ancak Japonya tarafı, Japon şirketlerinin ABD’ye yatırım yapma çabalarını olumsuz etkileyeceğini belirterek Başkan’ın gümrük vergilerinin gözden geçirilmesini talep etti.

Trump, Ekonomi ve Maliye Politikası Bakanı Ryosei Akazawa ile ticaret görüşmelerinde bulunduktan sonra Truth Social platformuna, “Ticaret konusunda Japon Delegasyonu ile bir araya gelmiş olmaktan büyük onur duyuyorum. Büyük İlerleme!” diye yazdı.

Akazawa daha sonra gazetecilere yaptığı açıklamada Trump ile Oval Ofis’te 50 dakika görüştükten sonra Beyaz Saray’da ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Ticaret Bakanı Howard Lutnick ve Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer ile 75 dakika süren bir toplantıya katıldığını söyledi.

Akazawa, Trump’ın Japonya ile görüşmelerin Amerika’nın en yüksek önceliği olduğunu ve görüşmelerin bakanlar düzeyinde iyi bir şekilde ilerlemesini umduğunu açıkça belirttiğini söyledi.

Akazawa, kabine düzeyindeki görüşmeler sırasında, “karşılıklı” tarifeler ve otomobil, çelik ve alüminyum üzerindeki sektöre özgü tarifelerin yanı sıra %10’luk temel vergiler de dahil olmak üzere yeni uygulanan tüm tarifelerden duyduğu üzüntüyü dile getirdiğini kaydetti. Ayrıca ABD’yi tedbirleri gözden geçirmeye şiddetle çağırdığını söyledi.

İki taraf, Trump ve Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba tarafından mümkün olan en kısa sürede imzalanabilecek bir anlaşmaya varmak amacıyla bu ay bir tur görüşme daha yapmayı kararlaştırdı.

Akazawa çarşamba günkü görüşmelerin ayrıntıları hakkında bilgi vermekten kaçındı, ancak para birimlerinin tartışılmadığını açıkça belirtti.

Bir Japon Dışişleri Bakanlığı yetkilisi gazetecilere yaptığı açıklamada tarafların öğrendiklerini geri alacaklarını, birbirlerinin pozisyonlarını analiz edeceklerini ve bu ay içinde tekrar bir araya geleceklerini söyledi. İkinci toplantının yüz yüze mi yoksa sanal ortamda mı yapılacağı henüz belirlenmedi.

Günün erken saatlerinde Trump, Japonya’ya uygulanan ve şu anda %24 olarak belirlenen karşılıklı gümrük vergilerinin düşürülmesine yönelik görüşmelerin, Tokyo’nun ülkedeki ABD askeri üslerinin bakımıyla ilgili yükü daha fazla paylaşmaya istekli olmasına bağlı olacağının sinyalini verdi.

“Japonya bugün gümrük tarifeleri, askeri desteğin maliyeti ve ‘TİCARET ADALETİ’ konularını görüşmek üzere geliyor.” Toplantıya Hazine ve Ticaret Bakanları ile birlikte ben de katılacağım. Umarım Japonya ve ABD için iyi (BÜYÜK!) olan bir şey üzerinde çalışılabilir!” diye yazdı Truth Social’da.

Ticaret müzakerelerinde Japonya, Ishiba’nın yakın müttefiki olan Akazawa tarafından temsil edildi. Kendisine maliye, ekonomi ticaret ve sanayi ve dışişleri bakanlıklarından üst düzey yetkililer eşlik etti.

Trump’ın basın sekreteri Karoline Leavitt cuma günü gazetecilere yaptığı açıklamada Trump’ın ticaret ekibine görüşmelere “derinlemesine dahil olacağını” açıkça belirttiğini söyledi.

Leavitt, “Kendisi tüm bu anlaşmaları bizzat imzalamak istiyor” dedi.

Japon yeni 7 ayın en yüksek seviyesine sıçradı

Süreç zorlu olacak

Tokyo’da gazetecilere Japonya ve ABD arasında hala bir “uçurum” olduğunu söyleyen Başbakan Shigeru Ishiba, Akazawa’nın görüşmesinin yapıcı olduğunu söyledi. “Müzakereler kolay olmayacak” diyen Başbakan, “ancak Başkan Trump Japonya’ya öncelik vereceğini söyledi. Bence sonraki adımlara yol açacak bir görüşme oldu” diye ekledi.

Eski bir ulaştırma bürokratı olan Akazawa’nın önünde uzun bir görev var. Japonya %24’lük “karşılıklı” gümrük vergisinin düşürülmesini ve yabancı otomobillere uygulanan %25’lik gümrük vergisinden muaf tutulmayı istiyor. Ancak Trump yönetimi, otomobil tarifelerinin ulusal güvenlik kaygılarına dayanan “Bölüm 232” tarifeleri olduğunu ve müzakere edilemeyeceğinin sinyalini verdi.

Japon tarafının olası tavizleri arasında Alaska’dan uzun vadeli olarak sıvılaştırılmış doğal gaz satın alma garantisi, daha fazla pirinç ithalatı ve daha fazla Amerikan arabası satın alma taahhüdü yer alıyor.

En çekişmeli konulardan biri, ABD tarafının para birimi cephesinde harekete geçilmesini talep etmesi olacaktır – örneğin daha yüksek bir yen ve daha düşük bir dolara yol açacak önlemler.

Tarım konusunda verilecek tavizler, iktidardaki Liberal Demokrat Parti’nin tarım oylarını kaybetmeyi göze alamayacağı Japonya’da yaz aylarında yapılacak üst meclis seçimleri öncesinde hassas bir konu olacaktır.

Geçtiğimiz hafta Trump bir kabine toplantısında Japonya ile güvenlik ittifakının adil olduğuna inanmadığını söyledi.

Trump gazetecilere verdiği demeçte “Biz onları savunuyoruz ama onlar bizi savunmak zorunda değil. Bu kulağa pek hoş gelmiyor” dedi.

Japonya’nın aldığı koruma için ödeme yapmamasından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi: “Onları savunmak için yüz milyarlarca dolar ödüyoruz… Bütün parayı biz ödüyoruz, onlar hiçbir şey ödemiyor. Ama eğer bir saldırıya uğrarsak, bizi korumak için hiçbir şey yapmak zorunda değiller.”

Kongre Araştırma Servisi’ne göre Japonya, ABD askeri personelinin Japonya’da konuşlandırılmasının maliyetini karşılamak için yılda yaklaşık 2 milyar dolar ödüyor. Buna ek olarak Japonya, ABD askerlerine ev sahipliği yapan yerel yönetimlere tazminat, üsler için kira ve yeni tesislerin masraflarını da ödüyor.

Çin hisselerini Amerikan borsalarından çıkarmak masada

Çin’i izole etme planı

Çin’in görüşmelerde nasıl bir rol oynayacağı belli değil.

Wall Street Journal’ın salı günkü haberine göre Bessent, ticaret ortaklarından karşılıklı gümrük vergilerinde taviz karşılığında Çin’in ekonomilerine müdahalesini sınırlamalarını istiyor. Gazetenin haberine göre plan Çin’i izole etmek.

Gazeteye göre bu önlemler arasında Çin’in kendi ülkeleri üzerinden mal sevkiyatı yapmasına izin vermemek, Çinli şirketlerin ABD gümrük vergilerinden kaçınmak için kendi bölgelerine yerleşmelerini engellemek ve Çin’in ucuz sanayi mallarını kendi ekonomilerine dahil etmemek yer alıyor.

Rapora göre, Çin’i gümrük vergileriyle ABD ekonomisinden koparmak ve hatta potansiyel olarak Çin hisse senetlerini ABD borsalarından çıkarmak da değerlendiriliyor.

Bu arada Ishiba, sadece Japonya için bir düzenleme yapmak yerine, Trump’ın gümrük vergileriyle başa çıkmak için diğer ülkelerle birlikte çalışmak istediğini ima etti.

Ishiba pazartesi günü bir parlamento komitesine verdiği demeçte, Güneydoğu Asya ülkeleri ve şu anda gümrük vergisi tehditleriyle karşı karşıya olan İngiltere gibi ABD müttefikleriyle çalışmak istediğini söyledi.

Şu an itibariyle Trump’ın karşılıklı gümrük vergileri, ticaret müzakerelerine yer açmak için 90 günlük bir duraklama altında. ABD’ye otomobil, otomobil parçaları, çelik ve alüminyum ihracatında %10’luk temel tarife ve %25’lik tarife yürürlükte kalmaya devam ediyor.

Japonya Başbakanı uyardı: ABD’nin tarifeleri küresel ekonomik düzeni bozma potansiyeline sahip

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English