Amerika
Mineral anlaşmasından Trump’a Javelin’li suikast planına

Nadir element anlaşması konusundaki drama devam ederken, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Donald Trump için çalışan neredeyse herkese karşı sert bir tutum sergiliyor. Bunun ilk örneği Zelenskiy’in ABD Hazine Bakanı Scott Bessent hakkında sözleri oldu. Zelenskiy, Bessent için, “Sanırım Bay Bessent’in sorunu yaklaşım tarzında… Ona sadece şunu söyleyebildim: ‘Başkalarını parmakla göstermeyi bırakın da iş konuşalım.’ Muhtemelen farklı bir diyalog bekliyordu ama ben Ukrayna’yı üçüncü sınıf bir ülke olarak görmüyorum,” ifadelerini kullandı.
Kiev’in bu tepkisi, Bessent’in Zelenskiy’nin eski bir sanatçı olduğunu hatırlatması ve bu “sanatçının” Oval Ofis’teki basit bir nadir toprak elementleri anlaşmasını baltaladığından yakınması üzerine geldi.
O dönemde belki basit görünen bu anlaşma, şimdilerde giderek daha karmaşık bir hâl alıyor. Nitekim Reuters haber ajansı, Washington’da yapılan Ukrayna-ABD görüşmelerinin ardından bile bu mineral anlaşmasının hâlâ bir hayalden ibaret olduğunu aktarıyor.
Konuya vakıf bir kaynak, Reuters‘a yaptığı açıklamada, görüşmelerdeki “hasmane” atmosfer nedeniyle bir ilerleme sağlanması ihtimalinin zayıf olduğunu belirtti. Gündemdeki son anlaşma taslağı, ABD’ye Ukrayna’nın zengin mineral yataklarına ayrıcalıklı erişim hakkı tanırken, Kiev’i de madenlerin işletilmesinden elde edilecek tüm geliri ortak bir yatırım fonuna aktarmakla yükümlü kılıyordu. Fakat ajansın vurguladığı üzere, “Sunulan anlaşma, Kiev’e ABD tarafından herhangi bir güvenlik garantisi sunmuyor.”
Görünüşe göre Kiev, pazarlık masasında ne kadar uzun kalırsa, önüne konulan şartlar o kadar ağırlaşıyor. Güvenlik garantileri zaten başından beri masada yoktu. Fakat şimdi mesele sadece ABD’nin Ukrayna’nın yer altı zenginliklerini kontrol etme isteğiyle sınırlı değil.
Reuters‘ın haberine göre Washington, Rus doğalgazını Ukrayna üzerinden Avrupa’ya taşıyan boru hattının kontrolünü de ele geçirmek istiyor. Trump’ın özel temsilcisi Keith Kellogg’a göre, son jeolojik araştırmalar Sovyetler Birliği döneminde yapıldığı için Ukrayna’nın mineral rezervlerinin gerçek değerini kimse tam olarak bilmiyor. Fakat Ukrayna’yı bağımsızlık yılları boyunca ayakta tutan doğalgaz altyapısı somut bir gerçek. Bu altyapı, duruma göre farklı amaçlar için kullanılabilir; gelir elde etmek, Avrupa üzerinde bir baskı unsuru oluşturmak vs.
Ukrayna-ABD müzakerelerindeki bu gidişat, Ukrayna Parlamentosu Üyesi Bogdan Kitsak’ın da dikkat çektiği üzere kaygı verici bir boyuta ulaştı. Kitsak, “Ukrayna tarafının bu tür şartları kabul etmesi mümkün değil, çünkü bu fiilen ekonomik ve devlet egemenliğimizin kaybı anlamına gelir,” diyerek durumun vahametini ortaya koydu. Öyle ki, Washington’ın Kiev yönetiminden birkaç “kapris” daha görmesi, tüm Ukrayna devletinin kontrolünü talep etmesi için yeterli olabilir.
İşin ilginç yanı, Zelenskiy’nin bu kaynak anlaşmasını, Trump henüz Beyaz Saray’da değilken Washington’a kendisinin önermiş olması. Eski Dışişleri Bakanı Antony Blinken da kısa süre önce yaptığı açıklamada, bir önceki ABD yönetiminin de askeri yardım karşılığında Ukrayna’nın yer altı kaynaklarından faydalanma niyetinde olduğunu doğruladı. Blinken, “Aslında, Zelenskiy’nin başkanlığımızın son altı ayında bize sunduğu yardım paketi, nadir toprak elementleri alanında bizimle işbirliğini içeriyordu,” dedi.
Trump’ın daha önce adı geçen özel temsilcisi Keith Kellogg, bu hafta yaptığı bir benzetmeyle ortalığı karıştırdı. Kellogg, Ukrayna’yı İkinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Nazi Almanyası ile kıyasladı. Kellogg’un, bölünmüş bir ülke haritası önündeki fotoğrafıyla birlikte bu planı İngiliz The Times gazetesi yayımladı. Gazetenin aktardığına göre Kellogg, “Bu iş, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Berlin’de olana benzer bir şekilde yapılabilir; orada bir Rus, bir Fransız, bir İngiliz ve bir Amerikan bölgesi vardı,” dedi.
Ancak Kellogg, bu sözlerinin yanlış aktarıldığını savunarak X platformu üzerinden bir düzeltme yaptı: “The Times‘ın makalesi ifademi yanlış yansıtmış. Ateşkes sonrası bile Ukrayna’nın egemenliğini güvence altına alacak bir güçten bahsediyordum. Bölünmeden bahsederken, Amerikan askerleri olmadan müttefik kuvvetlerin sorumluluk alanlarını kastettim. Ukrayna’nın bölünmesini kastetmedim.”
Kellogg geri adım atsa da, günümüz Ukrayna’sının mağlup Almanya ile kıyaslanması oldukça çarpıcıydı. The Times gazetesi önce bu haberi yayımladı, ardından Times Radio‘da Kellogg’u eleştiri yağmuruna tuttu. Başbakanın eski iletişim direktörü Gutto Harry, Kellogg için, “Ne tarih anlayışı ne de ahlaki bir pusulası var gibi görünüyor,” yorumunu yaptı.
Trump’ın özel temsilcisi Kellogg’dan Ukrayna için ‘Almanya modeli’ önerisi
Ahlaki pusuladan söz açılmışken, gündeme düşen bir iddia daha var. Buna göre Donald Trump’ın uçağının, Ukrayna’ya verilen bir Stinger füzesiyle düşürülmesi yönünde bir plan yapılmış. Bu bilgi, ABD Başkanı’na yönelik ikinci suikast girişimi davasının soruşturma dosyalarında yer alıyor.
Geçtiğimiz eylül ayında, Trump’ın golf oynadığı kulübün çitlerinin yakınındaki çalılıklarda silahlı bir kişi tespit edilmişti. Şüpheli, 58 yaşındaki Ryan Routh’un, bu olaydan sadece birkaç hafta önce Ukrayna’da, Washington tarafından gönderilen silahlardan satın alarak ağır silahlara ulaşmaya çalıştığı iddia edildi.
Eski Gizli Servis özel ajanı Richard Staropoli, bu vatandaşın Ukrayna bağlantılarına dikkat çekti: “Adam e-postalaşmış. Henüz tam olarak kim olduğunu bilmiyoruz ama bir tahminim var. Anladığım kadarıyla bunlar, yozlaşmış Biden yönetiminin desteklediği Ukraynalılar.”
New York Post gazetesinin haberine göre Routh, Batı’nın silah sevkiyatlarına erişimi olan ve muhtemelen Ukraynalı olan bir kişiyle şifreli bir mesajlaşma uygulaması üzerinden iletişim kurmuş. Routh’un, “Ukrayna için hayırlı olmayan” Trump’ı ortadan kaldırmak amacıyla bir uçaksavar füzesi veya Stinger füzesi talep ettiği belirtiliyor. Routh’un mesajında, “Burada böyle bir şeyi dükkandan almak imkansız ama savaştayız, bu yüzden bu tür şeyler her gün kayboluyor veya yok ediliyor. Ve bunlardan biri eksik olsa kimse fark etmez,” yazdığı iddia ediliyor.
Mahkeme tutanaklarına göre Routh, daha sonra suç ortağına Trump’ın jetinin fotoğrafını göndererek “her gün gelip gittiğini” yazmış ve “Trump’ın seçimi kazanmasını engelleyecek teknolojiye ihtiyacım var,” diye eklemiş.
Savcılık, Routh’un bu füzelerden biriyle Trump’ı öldürmeye teşebbüs etmiş olabileceği ihtimali üzerinde duruyor. Şüpheli Routh’un sıkı bir Ukrayna destekçisi olduğu ve bu ülkeye onlarca kez seyahat ettiği de biliniyor.
Gazeteci Jack Posobiec ise, “Geniş bağlantıları vardı ve hatta Ukrayna gönüllü birliğinde yer almıştı. Şimdi biliyoruz ki —ve bu en büyük sansasyon— tanksavar füzeleri veya Stinger uçaksavar füzeleri satın almak için Ukraynalı askeri personel veya onları tanıyan biriyle temas kurmaya çalışmış. Peki 2024 yazının sonlarında ne duyduk? Trump’ın uçağıyla ilgili endişeler. Kampanya ekibi, kampanya sırasında sahte uçaklar bile kullandı çünkü endişeliydiler, neden? Uçaksavar füzelerinden!” diyor.
Trump destekçileri ise Amerikan istihbarat kurumlarını ve “derin devleti” işaret ediyor. Televizyon sunucusu Jesse Watters, “Birisi onu öldürmeye çalıştıktan haftalar sonra bu deli başkana nasıl bu kadar yaklaşabildi? FBI, ABD Gümrük ve Sınır Muhafaza İdaresi ve CIA, Routh’u takip ediyordu ve uzun bir listesi vardı. Şifreli uygulamalar üzerinden yabancılarla doğrudan başkanı bir bazukayla öldürmekten bahsetmişti. Öyleyse neden çalılıktaki bir delikten tüfeği doğrultmadan önce bu uyarı işaretini fark etmediler?” diye sordu.
Trump’ın oğlu Donald Trump Jr. ise X platformu üzerinden doğrudan Kiev’i hedef aldı: “Bu sosyopatın babamı öldürmek için onlardan kelimenin tam anlamıyla bir silah almaya çalıştığını bize söylememiş olmaları daha büyük bir sorun gibi görünüyor. Neden acaba?”
Savaşın başında Kiev yönetiminin büyük umutlar bağladığı Stinger, Javelin ve NLAW gibi Batı menşeli silahlardan uzun zamandır pek haber alınamıyor. Bu kadar çok sayıda silah stoğunun akıbeti ne oldu ve gelecekte hangi karanlık senaryolarda karşımıza çıkacaklar? Bu sorular henüz yanıt bulmuş değil.
Bu arada Zelenskiy, sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımla, Batı tarafından tedarik edilen bir F-16 savaş uçağının daha kaybedildiğini ve Batılı uzmanlarca eğitilen Ukrayna Hava Kuvvetleri pilotu Pavel İvanov’un hayatını kaybettiğini bildirdi.
Bir zamanlar Ukrayna ordusu için adeta bir kurtuluş reçetesi olarak sunulan Amerikan F-16’ları da cephedeki güç dengesini değiştiremedi. Sonuç olarak, bu pahalı uçaklar da Rusya için kolay birer hedef haline gelmiş görünüyor.
Amerika
ABD’de çöküş sürüyor: Dow, 1932’den bu yana en kötü nisan ayını yaşıyor

ABD’de hisse senedi piyasalarındaki gerileyiş sürerken, Dow sanayi endeksi neredeyse 1.000 puan düşerek 1932’den bu yana en kötü nisan ayını geçirmeye hazırlanıyor.
Dolar, avro ve diğer büyük para birimleri karşısında son yılların en düşük seviyesine inerken, uzun vadeli Hazine tahvillerinin getirileri yükseldi ve altın yeni bir rekor kırdı.
Piyasalar, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi savaşının yanı sıra Fed Başkanı Jerome Powell’ı kovma tehditleri nedeniyle de gergin.
Trump dün (21 Nisan) sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımda maliyetlerin düşme eğiliminde olduğunu ve “büyük bir kaybeden olan Bay Çok Geç [Powell], faiz oranlarını ŞİMDİ düşürmezse” ekonominin yavaşlayabileceğini söyleyerek daha düşük faiz talep etti.
Cuma günü piyasalar kapalıyken Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü Kevin Hassett, Beyaz Saray’ın Powell’dan duyduğu hoşnutsuzluğun altını çizdi ve yetkililerin Fed Başkanı’nın görevden alınmasını incelediğini söyledi.
Öte yandan gümrük tarifelerinin ardından ilk istatistikler de gelmeye başladı. Güney Kore’den gelen ilk veriler, bu ay ABD’ye yapılan ihracatta büyük bir düşüş olduğunu gösterdi.
Önümüzdeki hafta açıklanacak olan aylık ticaret rakamları öncesinde Güney Kore gümrük idaresinin pazartesi günü açıkladığı verilere göre, Asya’nın dördüncü büyük ekonomisinin ihracatı nisan ayının ilk 20 gününde bir önceki yıla kıyasla %5,2 düştü. Ön rakamlar, ithalatın da %12 düşerek ticaret açığına yol açtığını gösterdi.
Verilere göre, Güney Kore’nin 1-20 Nisan tarihleri arasındaki otomobil ve otomobil parçası ihracatı bir önceki yıla göre sırasıyla %6,5 ve %1,7 düştü. Trump Nisan başından bu yana ithal araçlara gümrük vergisi uyguluyor.
Veriler, yarı iletkenlerin giden sevkiyatlarının büyümesini sürdürdüğünü, fakat petrokimyasallarınkinin azaldığını gösterdi.
Başlıca hisse senedi endeksleri de pazartesi günü düştü. En büyük darbeyi Nasdaq aldı ve %3’lük önceki kayıptan sonra yaklaşık %2,6 daha düştü.
Tesla, Nvidia ve Apple’ın öncülüğünde büyük teknoloji hisseleri de değer kaybetti.
Doların başlıca para birimlerinden oluşan bir sepete karşı ölçüsü olan ICE ABD dolar endeksi %1’den fazla düşerek son üç yılın en düşük seviyesine geriledi.
Hazine tahvillerinin getirisi de yükseldi ve 10 yıllık tahvil %4,404’e çıktı.
Altın, troy ons başına 3.400 doların üzerine çıkarak yeni bir rekor kırdı. Bitcoin ise ralli yaptı.
Japonya’da Nikkei %1,3 düştü. Çin’in CSI 300 endeksi ise %0,3 yükseldi.
Hong Kong ve Avrupa’da piyasalar Paskalya tatili nedeniyle kapalıydı.
Amerika
Trump, Fed’den yine faiz indirimi istedi

ABD Başkanı Donald Trump, Fed Başkanı Jerome Powell’a yönelik son çıkışında, Fed’in faiz oranlarını derhal düşürmek için harekete geçmemesi halinde ABD ekonomisinin yavaşlayabileceği uyarısında bulundu.
Trump pazartesi günü sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, enerji ve gıda fiyatlarındaki düşüşe işaret ederek “neredeyse hiç enflasyon olmadığını” iddia etti.
Trump, Powell’a atıfta bulunarak “Ancak Bay Çok Geç, büyük bir kaybeden, faiz oranlarını ŞİMDİ düşürmezse ekonomide bir YAVAŞLAMA olabilir,” dedi.
İktisatçılar yaygın olarak Trump’ın gümrük vergilerinin enflasyonu artırmasını ve geçici de olsa büyümeyi yavaşlatmasını bekliyor. Enflasyon son yıllarda önemli ölçüde düşmüş olsa da hâlâ yüksek seyrediyor. Powell, birçok meslektaşıyla birlikte, merkez bankasının yeni vergilerin daha kalıcı bir enflasyona yol açmamasını sağlaması gerektiğinin altını çizdi.
Trump, Powell’ı defalarca eleştirerek ve Fed Başkanı’nı görev süresi dolmadan görevden alabileceğini öne sürerek Wall Street’i sarstı. Tüccarların Powell’ın görevden alınma ihtimalini tartmasıyla pazartesi günü ABD hisse senetleri değer kaybetti ve S&P 500 Endeksi %3’ten fazla düştü.
Konu hakkında bilgi sahibi kişilerin Bloomberg’e aktardığına göre Trump danışmanlarına Powell’ı görevden alma olasılığını özel olarak sorarken, bazı yönetim yetkilileri onu bunu yapmaması konusunda uyardı.
Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü Kevin Hassett cuma günü gazetecilere yaptığı açıklamada Başkan’ın Powell’ı görevden alıp alamayacağı konusunu incelediğini söyledi.
ABD ekonomisi geçen yıl dördüncü çeyrekte %2,4 gibi sağlıklı bir büyüme kaydetmiş olsa da, iktisatçılar iş yatırımları ve tüketimde tarife kaynaklı bir düşüşün bu yıl içinde bir yavaşlamaya yol açacağını düşünüyor.
Bu arada, enflasyonu Fed’in %2’lik hedefine geri döndürme konusundaki ilerleme durmuştu, fakat mart ayında tüketici fiyat endeksi bir önceki yıla göre %2,4 artarak fiyat artışı yeniden yavaşladı.
Geçen ay yaşanan bu yavaşlama, Fed’i izleyen bazı çevrelerin ve Trump’ın, büyümedeki herhangi bir yavaşlamanın önüne geçmek için merkez bankasına faiz oranlarını düşürme çağrılarını yenilemesine yol açtı.
ABD’de Fed yetkilileri enflasyondaki düşüşün yavaş seyrinden endişe duyuyor ve birçok kişi gümrük tarifelerinin fiyat baskılarını yeniden alevlendirebileceğinden endişe ediyor.
Başkan’ın yorumları, dünyanın dört bir yanından merkez bankacıları ve ekonomi politikacılarının Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası bahar toplantıları için bu hafta Washington’da bir araya geleceği bir dönemde geldi.
Trump İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile görüşmesi sırasında gazetecilere, “Ondan memnun değilim. Bunu ona bildirdim. Ve eğer gitmesini istersem, inanın bana çok hızlı bir şekilde gidecektir,” dedi.
Geçen hafta Chicago Ekonomi Kulübü’nde yaptığı konuşmada Powell, Fed’in gümrük tarifelerinin süregelen bir enflasyon sorununu tetiklemediğinden emin olması gerektiğini söylemişti.
Powell, güçlü bir işgücü piyasası için fiyat istikrarının şart olduğunu da sözlerine eklemişti.
Fed Başkanı, meslektaşlarıyla birlikte, yetkililerin borçlanma maliyetlerini ayarlamadan önce çeşitli hükümet politikası değişikliklerinin iktisadi etkileri konusunda daha fazla netlik beklemek istediklerini söylemişti.
Powell ayrıca merkez bankasının bağımsızlığının “bir yasa meselesi” olduğunu ve sebep olmadıkça görevden alınamayacaklarını belirtti.
Amerika
Harvard, federal fonlarda kesinti nedeniyle Trump yönetimine dava açtı

Harvard Üniversitesi pazartesi günü Trump yönetimine dava açarak, Beyaz Saray’ın 2 milyar dolardan fazla federal fonlarda kesinti yapma kararına itiraz etti.
Harvard Başkanı Alan Garber davayı duyurduğu açıklamasında, üniversitenin, yönetimin “antisemitizm görev gücünün kimi işe alacağımızı ve ne öğreteceğimizi kontrol etme” yönündeki makul olmayan taleplerine karşı çıkmayı seçtiğini söyledi.
Harvard yönetimi, Beyaz Saray’ın taleplerinin “üniversite üzerinde eşi benzeri görülmemiş ve uygunsuz bir kontrol dayatacağını” ve antisemitizm konusunda gerçek bir çaba göstermeden geldiğini söyledi.
Dava Massachusetts’teki federal mahkemede açıldı.
Beyaz Saray sözcüsü Harrison Fields ise davaya cevaben, “Harvard gibi, zor durumdaki Amerikalı ailelerin vergileriyle aşırı maaş alan bürokratlarını zenginleştiren kurumlara yapılan federal yardımlar sona eriyor. Vergi mükelleflerinin fonları bir ayrıcalıktır ve Harvard bu ayrıcalığa erişmek için gereken temel koşulları yerine getirmemektedir,” dedi.
Trump yönetimi, geçen yıl ülke genelindeki kampüsleri sarsan Gazze işgali protestoları da dahil olmak üzere, Yahudi öğrencilere yönelik muamelenin Medeni Haklar Yasası’nın Başlık VI’sını ihlal ettiğini ileri sürerek üniversite ile yapılan yaklaşık 9 milyar dolarlık hibe ve sözleşmeyi incelemeye aldı.
Yönetim şimdiden okuldan 2 milyar dolardan fazla federal fon çekti ve 1 milyar dolarlık hibeyi daha çekmeyi düşünüyor.
Buna ek olarak, İç Gelir Servisi üniversitenin vergiden muaf statüsünü inceliyor ve İç Güvenlik Bakanlığı, Harvard’ın toplam kaydının yaklaşık yüzde 27’sini oluşturan uluslararası öğrencileri kaydetme kabiliyetini iptal etmekle tehdit etti. Eğitim Bakanlığı da üniversitenin federal fonlarını incelemeye aldı.
Garber, “Bu eylemlerin hastalar, öğrenciler, öğretim üyeleri, personel, araştırmacılar ve Amerikan yüksek öğreniminin dünyadaki konumu açısından gerçek hayatta çok ciddi sonuçları olacaktır,” dedi.
Dava, federal hükümetin Harvard ve bir dizi başka kurumdaki milyarlarca araştırma fonuna “çok az uyarı ve daha da az açıklama ile” geniş bir saldırı başlattığını ileri sürüyor. Kurum adına avukatlar, federal hükümetin “Harvard’da akademik karar alma mekanizmasının kontrolünü ele geçirmek için federal fonları kaldıraç olarak kullandığını” söyledi.
Bu ayın başlarında yönetim, fonları kaybetmemek için kurumun yönetiminde reform yapmasını, işe alma ve kabul politikalarını değiştirmesini, yabancı öğrencileri ve yeşil kartlı öğrencileri “davranış ihlalleri” nedeniyle rapor etmesini, akademik programları veya bölümleri antisemitizm açısından dışarıdan bir taraf aracılığıyla denetlemesini, çeşitlilik programlarını sona erdirmesini ve diğer şartların yanı sıra öğrenci disiplin prosedüründe reform yapmasını talep etmişti.
“Sonuç olarak, Harvard ve diğer üniversitelere dayatılan değiş tokuş açıktır: Hükümetin akademik kurumunuzu denetlemesine izin verin ya da kurumun tıbbi atılımları, bilimsel keşifleri ve yenilikçi çözümleri takip etme yeteneğini tehlikeye atın,” denilen dava dilekçesinde, kapsamlı araştırma fonlarının dondurulmasının “antisemitizmle hiçbir ilgisi olmadığı” belirtildi.
Harvard’ı temsil eden avukatlar arasında Cumhuriyetçiler ve Trump yönetimiyle bağlantılı olanlar da var. Bu avukatlar arasında Robert Hur, William Burck, merhum Yargıç Antonin Scalia’nın katipliğini yapmış olan Steven Lehotsky ve daha önce Teksas başsavcısı olarak görev yapmış olan Scott Keller da yer alıyor.
Avukatlar, yönetimin eylemlerinin, federal fonun iptal edilmesinden önce gerçekleşmesi gereken Birinci Değişiklik ve Başlık VI uyum prosedürlerini ihlal ettiğini savunuyor. Üniversite, hükümetin fonlarını dondurmadan ya da sonlandırmadan önce, gönüllü uyumu sağlamaya çalışmak, bir duruşma düzenlemek ve bir bulgu raporu açıklamak gibi “bu prosedürleri takip etmek için hiçbir çaba göstermediğini” savundu.
Avukatlar ayrıca fonların dondurulmasının okulu devam eden araştırma projelerini azaltmaya veya durdurmaya, iş sözleşmelerini feshetmeye ve bölüm ve programlarda kesintiler yapmaya zorlayacağını söyledi.
Harvard’ın fon yerine kendi kaynaklarını kullanmaya devam etmesi halinde, okulun kabul ettiği lisansüstü öğrenci sayısını ve öğretim üyesi ve araştırma personeli sayısını azaltması gerekecek. Ayrıca üniversite Massachusetts’in en büyük işverenlerinden biri olduğu için bu durumun Boston bölgesine ekonomik olarak zarar verebileceğini savundular.
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Söyleşi2 hafta önce
Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın gümrük vergileri ticaret savaşını tetikliyor
-
Amerika2 hafta önce
Trumpizmin iktisadi aklı – 1: Stephen Miran ve doların devalüasyonu planı
-
Ortadoğu1 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Görüş1 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mearsheimer: Trump Ukrayna konusunda haklı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Beyaz Saray’da “İran” çekişmesi