Amerika
Nvidia, ABD’nin Çin’e çip satışını kısıtlaması nedeniyle 5,5 milyar dolarlık darbe alacak

Nvidia, ABD’nin Çin’e yapay zeka çipi ihraç etme kabiliyetini kısıtlamasının ardından 5,5 milyar dolarlık bir darbe almayı beklediğini söyledi ve Silikon Vadisi devinin hisseleri mesai sonrası işlemlerde düşüşe geçti.
Grup salı günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, en güçlü çiplerinin Çin’de satışını zaten engelleyen ihracat kontrollerine uymak için Çin pazarına göre uyarlanan H20 çipinin artık oradaki müşterilere satılması için özel bir lisans gerektireceğini söyledi.
Nvidia, ABD’nin bu hamlenin H20 çiplerinin “Çin’deki bir süper bilgisayarda” kullanılması riskini ele almak için gerekli olduğunu söylediğini belirtti.
Çip üreticisi, 27 Nisan’a kadar olan çeyrekte H20 çipleriyle ilgili olarak 5,5 milyar dolarlık bir ücret alacağını söyledi. Şirketin hisseleri salı günü mesai sonrası işlemlerde yüzde 6 düşerken, teknoloji odaklı Nasdaq 100 endeksini takip eden vadeli işlemler yüzde 1’den fazla geriledi.
Washington’un H20 çiplerine yönelik baskısı, ABD’nin Pekin üzerindeki baskıyı arttırmak için gümrük tarifelerini ve diğer ticari engelleri nasıl kullandığının son örneği. Başkan Donald Trump, bazı tüketici elektroniği ürünlerine geçici bir erteleme getirmiş olsa da Çin’den ithal edilen ürünlere uygulanan gümrük vergilerini %145’e yükseltti.
Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt salı günü Çin’i ABD ile yeni bir ticaret anlaşması yapmaya çağırarak “top Çin’in sahasında” dedi.
ABD Ticaret Bakanlığı salı gününün ilerleyen saatlerinde H20’nin yanı sıra AMD’nin MI308 ve eşdeğer çipleri için yeni ihracat lisansı gereklilikleri yayınladığını doğruladı.
Bir sözcü, “Ticaret bakanlığı, ulusal ve ekonomik güvenliğimizi korumak için başkanın direktifine göre hareket etmeye kararlıdır” dedi.
AMD, Nvidia’nın yapay zeka veri merkezi çip pazarındaki en yakın doğrudan rakibi. Şirket yorum talebine hemen yanıt vermedi.
ABD’nin bu hamlesi, geçen yıl boyunca kontrolsüz bir büyüme gösteren ve kısa bir süre içinde dünyanın en değerli şirketi haline gelen yapay zeka patlamasının kalbindeki çip tasarımcısı Nvidia’nın Washington ve Pekin arasındaki jeopolitik gerilimlere nasıl maruz kaldığının da altını çiziyor.
Pazartesi günü Trump yönetimi, çiplere hemen daha yüksek vergiler uygulamaktan kaçınırken, yarı iletkenlere yeni tarifelere yol açabilecek bir ulusal güvenlik soruşturması başlattı.
Kısıtlamalar, Nvidia CEO’su Jensen Huang’ın Trump’ın gözüne girmeye çalışan diğer teknoloji yöneticilerine katılmasına rağmen geldi. Huang kısa süre önce Trump ile Mar-a-Lago tatil köyünde yemek yemiş ve ocak ayında Beyaz Saray’da başkanla bir araya gelmişti.
Nvidia da pazartesi günü yaptığı açıklamada, Tayvanlı TSMC ve Foxconn gibi şirketlerle ortaklıklar yoluyla önümüzdeki dört yıl içinde ABD’nin yapay zeka altyapısı için yarım trilyon dolara kadar harcama yapacağını söyledi.
Şirket, Biden yönetiminin çiplerine ihracat kontrolleri getirmesinin ardından geçen yıl Çin odaklı H20 işlemcilerini tanıttı.
Bu işlemciler, Microsoft, OpenAI, Google ve Amazon tarafından rağbet gören en üst düzey grafik işlemci birimlerinden ya da GPU’lardan daha az güçlü.
Düşük performansına rağmen, H20 Çin’de hala sağlam bir talep gördü. Ancak Pekin, yerel teknoloji şirketlerini Huawei gibi şirketlerin yerli çiplerini kullanmaya teşvik etmek için adımlar attı ve yeni enerji verimliliği kurallarıyla Nvidia’nın ürünlerini dondurabilir.
Nvidia’nın hisseleri, ABD ve Çin arasında yapay zekaya güç veren altyapı konusunda artan silahlanma yarışına dair endişeler arttıkça, salı günkü kapanış itibariyle yıl başından bu yana yaklaşık yüzde 16 değer kaybetti. Ayrıca, artan ticaret savaşının tetiklediği daha geniş bir pazarın içine sürüklendiler.
Salı günü Bernstein analistleri, H20’nin Nvidia’nın Çin’deki 17 milyar dolarlık gelirinin yaklaşık 12 milyar dolarını oluşturduğunu, ancak bu aşamada lisansların verilip verilmeyeceği veya ürün hattının tamamen “silinmesi” anlamına gelip gelmediği konusunda netlik olmadığını söyledi.
Nvidia’nın en yeni yapay zeka çiplerinin piyasaya sürülmesi, birbirini izleyen ABD yönetimlerinin teknolojinin ihracatını kontrol etmenin yollarını araması nedeniyle tökezledi.
ABD, süper bilgisayarların Çin’in hipersonik silahları geliştirmesinden nükleer silahların modellenmesine kadar her alanda kullanılabileceğini savunuyor.
Çin ise defalarca ABD’yi ihracat kontrolleri gibi ulusal güvenlik araçlarını ekonomik kalkınmasını engellemek için kullanmakla suçladı.
Biden yönetiminin son günlerinde uygulamaya konulan “yapay zeka yayılımı” kuralı, Trump yönetimi tarafından geri çekilmeye karar verilmediği takdirde mayıs ayında yürürlüğe girecek. Bu kural, az sayıda ülke dışında tüm ülkelere ihracatı sınırlayan “kademeli” bir lisanslama sistemi kullanarak, en güçlü ABD çiplerinin nerelere ihraç edilebileceği konusunda çok daha sıkı kontroller getirecek.
Geçtiğimiz hafta Cumhuriyetçi senatörler Ticaret Bakanı Howard Lutnick’e bir mektup yazarak yönetimden, Nvidia da dahil olmak üzere sektör genelinde tepkiyle karşılanan bu kuralı iptal etmesini istediler.
Trump’ın gümrük vergileri Asya tedarik zincirine sahip ABD’li şirketleri tehdit ediyor
Amerika
Trump, Signal skandalını ortaya çıkaran Goldberg ile görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, Signal sohbet skandalının ardından The Atlantic’in genel yayın yönetmeni Jeffrey Goldberg ile röportaj yapmak üzere bir araya geleceğini söyledi.
Goldberg, üst düzey Beyaz Saray yetkililerinin yer aldığı grup sohbetine yanlışlıkla eklendiğini ortaya çıkardıktan sonra, Trump yönetiminin hassas bilgileri ele alma yeteneğinin sorgulanmasına yol açtı.
Trump, Truth Social’da yaptığı paylaşımda, “Bu röportajı meraktan ve kendimle rekabet etmek için yapıyorum, sadece The Atlantic’in ‘doğru’ olup olmadığını görmek için,” dedi.
The Atlantic muhabirleri Michael Scherer ve Ashley Parker da röportaja katılacak. Parker ve Scherer, Trump yönetimi hakkındaki haberleri derinleştirmek için Ocak ayında The Atlantic’e katıldı. İkisi de daha önce Washington Post’ta çalışıyordu.
Trump, röportajın “Bu yüzyılın en önemli başkanı” başlığını taşıyacağını söyledi. Başkan, “Benim bakış açıma göre, ne kadar kötü olabilir ki, ben KAZANDIM!” diye yazdı.
Goldberg, mart ayında Trump yönetiminin üst düzey yetkililerinin Yemen’deki hava saldırılarını tartıştığı ve planladığı bir sohbet grubuna eklenmişti.
Beyaz Saray, mesajların gerçekliğini doğrulamış, fakat Goldberg’in haberinin doğru olduğunu reddetmişti.
Goldberg, ulusal güvenlik gerekçesiyle başlangıçta mesaj dizisindeki bazı ayrıntıları açıklamakta tereddüt etmişti, fakat Beyaz Saray, mesajların gizli bilgi veya savaş planları içermediğini açıkladıktan sonra sohbetin tamamını yayınladı.
Olay, Savunma Bakanı Pete Hegseth’e yönelik eleştirileri ateşledi, özellikle de Hegseth’in Yemen’deki saldırılarla ilgili bilgileri ayrı bir Signal sohbetinde eşi, kardeşi ve kişisel avukatıyla da paylaştığı haberler çıktıktan sonra.
Amerika
Pentagon, transseksüel askerleri tespit edecek

ABD ordusu ve Pentagon, transseksüel askerleri nasıl bulup tespit edeceklerini ve ordudan uzaklaştırmak için nasıl bir yol izleyeceklerini 30 gün içinde belirlemek zorunda.
Bu zorlu görev, askerlerin kendi kendilerini ihbar etmelerine veya meslektaşlarını ispiyonlamalarına bağlı olabilir.
Pentagon’un Çarşamba günü geç saatlerde bir davaya yanıt olarak sunduğu bir notun ardından perşembe günü Savunma Bakanlığı yetkililerine gönderilen bir memoranda, ordunun 26 Mart’a kadar “cinsiyet disforisi” (cinsel kimlik bozukluğu) teşhisi konulan veya tedavi gören askerleri tespit etmek için prosedürler oluşturması emredildi.
Ardından, bu askerleri ordudan uzaklaştırmaya başlamak için 30 gün süreleri olacak.
Bu emir, Başkan Donald Trump’un göreve başladıktan kısa bir süre sonra imzaladığı, transseksüel bireylerin orduda hizmet etmesini yasaklamaya yönelik adımları belirleyen başkanlık kararnamesini genişletiyor. Bu kararname mahkemede itiraz edilmişti.
Üst düzey bir savunma yetkilisi perşembe günü, şu anda aktif görevde, Ulusal Muhafız ve Yedek Kuvvetlerde “cinsiyet disforisi” teşhisi konulan yaklaşık 4.200 asker olduğunu düşündüklerini söyledi.
Personel meselelerini tartışmak için ismini vermek istemeyen yetkili, 2015 ile 2024 yılları arasında psikoterapi, cinsiyet kimliğini doğrulayan hormon tedavisi, cinsiyet kimliğini doğrulayan ameliyatlar ve diğer tedaviler için toplam maliyetin yaklaşık 52 milyon dolar olduğunu söyledi.
Amerikan ordusunda yaklaşık 2,1 milyon asker görev yapıyor.
Trump ve Savunma Bakanı Pete Hegseth, tıbbi durumlarının askeri standartlara uymadığını savunarak onları ortadan kaldırmak için çalışıyor.
Personel müsteşarı Darin Selnick, yeni notunda, “Cinsiyet disforisi tanısı almış, geçmişi olan veya buna uygun semptomlar gösteren bireylerin tıbbi, cerrahi ve ruh sağlığı kısıtlamaları, askerlik hizmeti için gerekli olan yüksek zihinsel ve fiziksel standartlarla bağdaşmamaktadır,” dedi.
Memorandumda, “ordunun ölümcüllüğü ve bütünlüğünün”, transseksüel personelin kendilerini tanımladıkları cinsiyete geçiş sürecinde yaşadıklarıyla “uyumsuz” olduğu iddia ediliyor ve cinsiyetin “değişmez, bir kişinin hayatı boyunca sabit” olduğu belirtiliyor.
Trump’ın başkanlık kararnamesine karşı dava açan altı transseksüel askerin avukatları, mahkeme dosyalarında, bu kararnamenin transseksüel kişilere karşı açıkça “düşmanlık” ifade ettiğini ve onları “eşit olmayan ve gereksiz” olarak nitelendirerek, diğer askerlerin ve halkın gözünde onları aşağıladığını savundu.
İnsan Hakları Kampanyası’nın hukuk işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Sarah Warbelow, yeni politikanın askerleri zor durumda bıraktığını ve transseksüel askerleri kendilerini ifşa etmeye zorladığını söyledi.
Warbellow, “Birdenbire kendinizi ifşa etmek zorunda kalacaksınız. Diğer insanlar sizi ifşa etmek zorunda kalacak. Eğer orduda transseksüel olduğunuzu bilen bir en iyi arkadaşınız varsa, bu yeni yönergeye göre, o arkadaşınız, eğer transseksüel bir kadınsanız, bugünden itibaren size [erkek kişi zamiri] ‘o’ ve ‘efendim’ diye hitap etmek zorunda kalacak,” dedi.
Askerler, “arkadaşlarının güvenliği ile doğrudan emirlere uymamak arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyor” diyen Warbelow, transseksüel askerlerin, kendilerini ifşa etmemeleri halinde cezalandırılabileceklerini bildikleri için kendilerini ifşa etme baskısı hissedebileceklerini de sözlerine ekledi.
Perşembe günü, ABD yetkilileri, ilk rakamlara göre Donanmada yaklaşık 600, Kara Kuvvetlerinde 300 ila 500 ve Deniz Piyadelerinde 50’den az transseksüel askerin hızlı bir şekilde tespit edilebileceğini söyledi. Yetkililer, bireylerin örneğin belgelenmiş tıbbi tedavilerle tespit edilebileceğini ve bu sayının muhtemelen artacağını kabul etti.
Fakat yetkililer, bazı askerlerin geçiş sürecinden sonra orduya katılmış olabileceği ve kendilerini tanımlayabilecek tıbbi veya cerrahi işlemlerden geçmemiş olabileceği için ilk rakamların gerçek toplam rakamların altında olabileceğini belirtti.
Yetkililer ayrıca, kayıtlardan neyi ayırt edebilecekleri ve neyi rapor edebilecekleri konusunda sağlık gizliliği yasalarıyla sınırlı olabilecekleri konusunda uyarıda bulundu.
LGBT konularını araştıran Palm Center tarafından 2018 yılında yapılan bağımsız bir araştırmada, 2 milyondan fazla askerin arasında tahmini 14.000 transseksüel asker olduğu tahmin edildi.
Pentagon’un yeni politikası iki istisna öngörüyor: Askere alınmak isteyen transseksüel personel, savaş faaliyetlerini doğrudan desteklediğini vaka bazında kanıtlayabilirse veya cinsiyet disforisi teşhisi konmuş mevcut bir asker, belirli bir savaş ihtiyacını desteklediğini ve kimlikle özdeşleştirdiği cinsiyete geçiş yapmadığını kanıtlayabilir ve 36 ay boyunca “klinik olarak önemli bir sıkıntı yaşamadan” biyolojik cinsiyetinde istikrarlı olduğunu kanıtlayabilirse.
Cinsiyet disforisi, bir kişinin biyolojik cinsiyeti ile cinsiyet kimliği uyuşmadığında ortaya çıkıyor.
Muafiyet verilmesi durumunda, başvuru sahibi tuvaletler, yatakhaneler ve hatta “efendim” veya “hanımefendi” gibi resmi hitaplarda sadece biyolojik cinsiyetinin tanınması gibi bir durumla karşı karşıya kalacak.
Warbelow, transseksüel askerlerin, askerlik hizmetlerini etkileyebilecek herhangi bir adım atmadan önce, ordudan ve komutanlarından ek açıklama beklemeleri gerektiğini söyledi ve devam eden davaların bu politikayı etkileyebileceğini de belirtti.
Amerika
Kokainin yasallaşmasını savunan Kolombiya liderine bağımlılık suçlaması

Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Álvaro Leyva, ülkenin Devlet Başkanı Gustavo Petro’yu uyuşturucu bağımlısı olmakla suçladı. Leyva, suçlamasını Petro’nun Haziran 2023’teki Paris ziyareti sırasında iki gün boyunca ‘kaybolmasına’ dayandırırken, Petro daha önce yaptığı açıklamada tek bağımlılığının kahve olduğunu belirtmişti.
Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, ülkenin eski Dışişleri Bakanı Álvaro Leyva tarafından uyuşturucu bağımlısı olmakla suçlandı.
Leyva’nın suçlaması, Petro’nun kısa süre önce kokain satışının yasallaştırılması çağrısı yapmasının ardından geldi.
Petro, kokainin “viskiden daha kötü olmadığını” ve “şarap gibi” talep göreceğini savunmuştu.
Petro’nun kendisi ise daha önce tek bağımlılığının kahve olduğunu söylemişti.
Levya’ya göre, bu suçlamanın temelinde Petro’nun Haziran 2023’te Kolombiya heyetinin Fransa’ya yaptığı resmi ziyaret sırasında Paris’te iki gün boyunca “kaybolması” yatıyor.
Financial Times gazetesinin aktardığına göre eski Dışişleri Bakanı, X platformunda yayımladığı açık mektupta, “İşte Paris’te uyuşturucu sorunlarınız olduğunu doğrulayabildim. Maalesef iyileşmeniz gerçekleşmedi,” diye yazdı.
Hangi uyuşturucudan bahsettiğini belirtmeyen Leyva, Ağustos 2022’den itibaren yaklaşık iki yıl boyunca Petro’nun ilk dışişleri bakanı olarak görev yapmıştı.
Mektubunda, “Çok sık yalnızlık, endişe, depresyon ve üstesinden gelmesi zor diğer durumlar yaşadığınız iyi biliniyor,” ifadelerini kullandı.
Daha önce, Kasım 2023’te araştırmacı gazeteci María Jimena Duzán, Petro’nun “sık sık ortadan kaybolmasının” gizli tutmak istediği bir bağımlılıktan kaynaklandığını yazmıştı.
Petro, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “Tek bağımlılığım sabahları içtiğim kahve,” diye yanıt vermişti.
Devlet Başkanı, önemli toplantılara sık sık geç kalması veya katılmaması, hatta bazen günlerce kamuoyunun gözünden kaybolmasıyla biliniyor.
Şubat ayında Petro, ülkede kokain satışının yasallaştırılması çağrısı yaparak, kokainin “viskiden hiçbir farkı olmadığını” ve “şarap gibi” talep göreceğini belirtmişti.
Bundan önce, Kolombiya İçişleri Bakanı Armando Benedetti de kendi uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelesini anlatmıştı.
Kolombiya, dünyanın en büyük kokain üreticisi ve Petro’nun devlet başkanlığı döneminde bu uyuşturucunun üretim hacimleri son yirmi yılın en yüksek seviyesine ulaştı.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi istatistiklerine göre, 2023 yılında Kolombiya’da 2 bin 664 ton saf kokain üretildi (bir önceki yıla göre yüzde 53 artış).
Ülkede kokain yapımında kullanılan koka bitkisinin ekim alanı 253 bin hektara yükselerek neredeyse Lüksemburg’un yüzölçümüne ulaştı.
Petro, Ağustos 2022’de devlet başkanlığı görevine başladı. Sol ve merkez sol siyasi güçleri bir araya getiren “Kolombiya İçin Tarihi Pakt” ittifakından aday olan Petro, ikinci tur seçimlerini az farkla kazanmıştı.
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Ortadoğu1 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trump’ın anti-sosyal devleti
-
Dünya Basını2 hafta önce
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?
-
Avrupa2 gün önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Görüş1 hafta önce
ABD’nin İran’a baskısı: Yay gerildi ama henüz tam çekilmedi
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya’nın Berlin Büyükelçisi: ‘Ukrayna’da yabancı askerlerin konuşlandırılması kabul edilemez’