Ortadoğu
Netanyahu’nun yargı reformu Yüksek Mahkeme’den döndü

Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcı İsrail hükümetinin yargı reformu kapsamında çıkardığı yasa, Yüksek Mahkeme tarafından iptal edildi.
İsrail’i iç savaşın eşiğine getiren, bir yılı aşkın bir süredir protesto gösterilerine sebep olan tartışmalı yargı reformunun önemli bir ayağını oluşturan “akla yatkınlık” hükmünü iptal eden yasa Yüksek Mahkeme’den geri döndü.
“Akla uygunluk standardı” şeklinde ifade edilen hukuki terim, hükümetin aldığı bir kararın makul görülmediği durumlarda Yüksek Mahkeme’ye bu kararı bozma yetkisi veriyor. Buna göre, “akla uygun olmayan” bir karar, “kamu yararını yeterince dikkate almadan orantısız bir şekilde siyasi çıkarlara odaklanan karar” olarak tanımlanıyor.
Hükümet, bu yasa değişikliği ile Yüksek Mahkeme’nin “akla uygunluk standardı”nı uygulayarak hükümetin kararlarını bozma yetkisini elinden alıyordu.
Yüksek yargının hükümet üzerindeki denetiminin önemli bir ayağı olan bu yasayı yürürlükten kaldıran yasa tasarısı 24 Temmuz’da Meclis’ten geçmişti. Yasanın iptali için Yüksek Mahkeme’de açılan dava, Eylül ayında görülmeye başlanmıştı. Dün görülen karar duruşmasında yasa 8’e karşı 7 oyla iptal edildi. Mahkeme söz konusu yasanın “demokratik İsrail’in temel özelliklerine ciddi ve benzeri görüşmemiş bir zarar verdiğine” hükmetti. Yasanın tek oy farkıyla iptal edilmesi yargının yetkisi konusunda İsrail toplumu içindeki bölünmelerin bir yansıması olarak değerlendirildi.
Yasa, Temel Kanun’da bir değişiklik olarak onaylanmıştı ve hükümetin Aralık 2022’nin sonlarında göreve geldiğinde vaat ettiği bir dizi yargı değişikliğinin ilkiydi; ülkeyi bölen, piyasaları sarsan ve Beyaz Saray’ın eleştirilerine neden olan popülist bir reform girişimiydi. Yüz binlerce İsrailli planlanan değişiklikleri protesto etmek ya da desteklemek için sokaklara dökülmüştü. 7 Ekim’de Hamas’ın sürpriz Aksa Tufanı operasyonu ile başlayan savaş, bu protestoları sona erdirse de iç bölünmeler devam ediyor.
Yüksek Mahkeme’nin iptal kararını Bloomberg’e değerlendiren İbrani Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan Barak Medina, kararın derhal yürürlüğe gireceğini söyledi. Medina, “Karar, yargı reformu girişimini engelleyecek ve hükümetin sadece kendi çıkarlarına göre değil, kamu çıkarına göre hareket etmesini sağlamak açısından da önemli” dedi.
Likud’dan açıklama
İptal kararıyla ilgili açıklama yapan Netanyahu’nun liderliğindeki Likud Partisi, mahkeme kararını eleştirerek “savaş zamanında ulusal uzlaşmayı tehdit ettiğini” söyledi. Parti, “Mahkemenin kararı, özellikle savaş zamanında halkın birlik iradesine aykırıdır” dedi.
Meclisteki ikinci büyük parti Yesh Atid (Gelecek Var) lideri Yair Lapid ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Yüksek Mahkeme’nin kararı, bizi içeriden parçalayan ve tarihimizin en kötü felaketine yol açan zorlu bir çatışma yılını sonlandırıyor” ifadelerini kullandı. “İsrail’in gücünün kaynağının Yahudi, demokratik, liberal, yasalara saygılı bir devlet olmasından geldiğini” kaydeden Lapid, şunları kaydetti: “Bugün Yüksek Mahkeme İsrail vatandaşlarını koruma rolünü sadakatle yerine getirdi. Yüksek Mahkeme’ye tam destek veriyoruz.”
Mahkeme’nin yetkisi tartışması
İsrail’de henüz bir anayasa bulunmuyor. Ülkedeki 13 “Temel Kanun” gelecekteki anayasanın taslağı kabul ediliyor. Yüksek Mahkeme, Meclisin çıkardığı yasaları Temel Kanunlara aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edebiliyor.
Hükümet, yargı reformu kapsamında onaylanan yasaların Temel Kanunlarda değişiklik getirdiğini belirtiyor.
Yüksek Mahkeme’nin bugüne kadar Temel Kanunlarda yapılan değişikliklere müdahale etmediğine işaret eden hükümet, bu bakımdan yargı reformu paketinde onaylanan Temel Kanun değişikliklerini de Mahkeme’nin iptal edemeyeceğini savunuyor.
Yüksek Mahkeme’ye yasanın iptali için başvuran yargı düzenlemesi karşıtları ise söz konusu yasayla “sistem değişikliği yapıldığı, İsrail’in demokratik yapısına darbe vurulduğu, bu nedenle düzenlemenin Mecliste salt çoğunlukla kabul edilerek yargı denetiminden muaf tutulamayacağı” değerlendirmesinde bulunuyor.
Diplomasi
Hamaney’den Trump’a nükleer anlaşma resti

Tahran’ın kendi topraklarında uranyum zenginleştirmekten vazgeçmeyeceğini vurgulayan Hamaney’den Trump’a nükleer anlaşma resti geldi: “ABD’nin son teklifi doktrinimize ve pozisyonlarımıza yüzde 100 aykırı.”
İran’ın dini lideri Ali Hamaney İran devriminin kurucusu Ruhullah Humeyni’nin ölümünün 36. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen törende, ABD ile nükleer müzakere süreci, bölgesel ve uluslararası konular hakkında değerlendirmelerde bulundu.
ABD’nin, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin tamamen durdurulmasını içeren nükleer anlaşma teklifini, “ulusal bağımsızlığa” yönelik bir tehdit olarak nitelendiren Hamaney, “Nükleer meselede ABD’nin sunduğu plan, ‘biz yapabiliriz’ anlayışına yüzde yüz karşıdır. Ulusal bağımsızlık demek, bir ülkenin ABD ve benzeri ülkelerden gelecek yeşil ya da kırmızı ışığı beklememesi demektir” ifadesini kullandı.
Reuters: İran ABD’nin nükleer teklifini reddetmeye hazırlanıyor
Ülkesi için “nükleer endüstrinin” önemine değinen Hamaney, konuşmasına şöyle devam etti: “İran, büyük çabalar sonucunda nükleer yakıt çevrimini tamamlamayı başardı. Nükleer endüstri sadece enerji amaçlı değildir. Nükleer endüstri bir ana endüstridir. Nükleer endüstriden çok sayıda bilimsel alan etkilenmektedir. Uranyum zenginleştirme nükleer meselenin anahtarıdır. Amerikalıların temel söylemi, nükleer teknolojiye sahip olmamamızdır. Radyofarmasötiklerde (nükleer teknolojiyle üretilen ilaç) ve diğer nükleer tabanlı bilimlerde ‘bize ihtiyaç duyun’ diyorlar. ABD’nin kaba ve kibirli liderleri bunu istiyor. ABD’nin saçmalıklarına cevabımız açıktır. Bu konuda hiçbir halt yapamazlar.”
Hamaney’in gözetimindeki “nükleer müzakere komitesi”nin ABD’nin teklifi ile ilgili “tamamen tek taraflı” ve “Tahran’ın çıkarlarına aykırı” değerlendirmesinde bulunduğu iddia edilmişti.
İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırıma dair de konuşan Hamaney, “Bugünkü İslam ülkelerinin Filistin meselesiyle ilgili yapabileceği çok şey var. Bugün tarafsızlık zamanı veya sessiz kalma günü değil. Siyonist rejime herhangi bir şekilde destek veren alnında ebedi bir utanç kalacağından emin olabilir” dedi.
Hamaney, ABD’nin de İsrail’e verdiği destek nedeniyle Gazze’de işlenen suçların ortağı olduğunu ve Amerikan güçlerinin bölgeden çıkarılması gerektiğini söyledi.
Irakçi: Zenginleştirme kırmızı çizgimiz
İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi da dün Beyrut’u ziyaretinde, ABD’nin Umman üzerinden ilettiği taslakta “çok sayıda belirsizlik ve soru işareti” olduğunu belirterek “İran topraklarında uranyum zenginleştirmeye devam etmek bizim kırmızı çizgimiz” çıkışı yapmıştı. İran Dışişleri Bakanı’nın, “Ancak bu zenginleştirmenin nükleer silah üretimine yol açmamasını sağlamak için adımlar atmaya hazırız” demesi dikkat çekmişti. Irakçi Amerikan teklifine önümüzdeki günlerde yanıt vereceklerini de eklemişti.
Konsorsiyum yeniden mi gündemde?
ABD merkezli haber sitesi Axios’a konuşan İranlı bir yetkili ise Tahran’ın, kendi topraklarında olduğu sürece uranyum zenginleştirmenin bölge ülkelerinden oluşacak bir konsorsiyum ile uranyum zenginleştirmeyi kabul edebileceğini söyledi. Haberde, konsorsiyum önerisinin Amerikan teklifinde de yer aldığı iddia edildi. İranlı üst düzey yetkili ise Axios’a demecinde “İran toprakları” şartını yineledi: “Konsorsiyum İran sınırları içinde faaliyet gösterecekse bu, dikkate alınmayı hak edebilir. Ancak ülke sınırları dışında konuşlandırılırsa, kesinlikle başarısızlığa mahkum olacak.”
İlk başkanlık döneminde İran’la 2015 tarihli nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilen, Beyaz Saray’a döndükten sonra Tahran’a yaptırım öngören “azami baskı” politikasını yeniden yürürlüğe koymuştu. Trump, bu baskı ve askeri tehditler eşliğinde İran liderliğine bir mektup göndererek müzakere teklifinde bulunmuştu.
Ortadoğu
İsrail, yardım dağıtım noktalarına yaklaşılmasını yasakladı

İsrail ordusu, Filistinlilerin, “yenileme ve düzenleme çalışmaları” nedeniyle bugün sözde insani yardım dağıtım noktalarına yaklaşmasının yasaklandığını duyurdu.
Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, yaptığı açıklamada, Gazze’deki sözde insani yardım dağıtım noktalarının “yenileme, düzenleme ve verimlilik artırma çalışmaları” nedeniyle bugün açık olmayacağını belirtti.
Sözcü Adraee, “Gazze Şeridi sakinlerine; Gazze İnsani Yardım Vakfının (GHF) çarşamba günü insani yardım dağıtım merkezlerini kapatacağı yönündeki açıklamasına dikkat edin” ifadesini kullandı.
Adraee, bugün, “çatışma bölgeleri kabul edilen” sözde yardım dağıtım noktalarına giden yollarda hareket etmenin ve dağıtım merkezleri bölgelerine girişin kesinlikle yasak olduğunu vurguladı.
İsrail ordusunun, dün sabah Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentinin El-Alem isimli sözde yardım dağıtım noktasında insani yardım bekleyen Filistinlileri hedef alması sonucu 27 kişi hayatını kaybetmişti.
Gazze’deki Filistin hükümetinin Medya Ofisinden dün yapılan açıklamada, İsrail ordusunun, 27 Mayıs’tan bu yana İsrail-ABD güdümlü Gazze İnsani Yardım Vakfı tarafından “yardım” adı altında kurulan dağıtım bölgelerinde açlıkla boğuşan Filistinlileri hedef alan saldırılarında 102 kişinin öldüğü, 490 kişinin de yaralandığı duyurulmuştu.
İsrail’in Gazze’de kullandığı yeni silah: Yardım dağıtımları
ABD’nin üstlendiği İsrail’in desteklediği Gazze İnsani Yardım Vakfı, 27 Mayıs’ta “Gazze’de operasyona başladığını” ve sözde yardım dağıtımı için tırların yola çıktığını açıklamıştı.
İsrail ordusu ise Gazze Şeridi’nde 3’ü güneyde, biri kuzeyde olmak üzere 4 sözde yardım dağıtım merkezi kurulduğunu duyurmuştu.
Gazze Şeridi’ni kantonlara bölerek yaklaşık yüzde 80’inden fazlasını Filistinliler için yasak bölge ilan eden İsrail ordusunun açıklamasında, sözde yardım dağıtım merkezlerinden Morag Koridoru üzerindeki 2’sinin faaliyetlerine başladığı kaydedilmişti.
Sözde yardım dağıtımının ilk gününde, İsrail ordusunun açlığa maruz bıraktığı Filistinlilerin Tel Sultan’daki merkeze akın etmesi nedeniyle çıkan kargaşada açılan ateş sonucu 3 Filistinli hayatını kaybetmiş, onlarcası yaralanmıştı.
GHF kontrolündeki dağıtım noktasından gelen görüntüler, sosyal medya kullanıcıları tarafından 2. Dünya Savaşı’nda Alman Nazilerin kurduğu toplama kamplarında çekilen sembol fotoğrafa benzetilmişti.
Ortadoğu
Reuters: İran ABD’nin nükleer teklifini reddetmeye hazırlanıyor

Tahran, ABD’nin nükleer teklifini bir “başlangıç bile olamayacak” nitelikte görüyor ve teklifin, aşırı talepler yoluyla İran’a “kötü bir anlaşma”yı dayatma girişimi olduğuna inanıyor.
Reuters’a konuşan, İran’ın müzakere heyetine yakın üst düzey bir diplomat, “İran, ABD teklifine olumsuz yanıt vermeye hazırlıyor; bu da teklifin reddi olarak yorumlanabilir” dedi.
ABD’nin nükleer teklifini, cumartesi günü Tahran’a kısa bir ziyarette bulunan ve İran ile Washington arasındaki nükleer görüşmelere arabuluculuk yapan Umman Dışişleri Bakanı Badr bin Hamad Al Busaidi, İran’a iletildi.
Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi ile ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu Özel temsilcisi Steve Witkoff arasında yapılan beş tur görüşmeye rağmen, nükleer çıkmazı çözmeye yönelik birçok mesele hâlâ çözümsüz.
Taraflar arasındaki en büyük anlaşmazlıklardan biri, ABD’nin Tahran’dan uranyum zenginleştirmeyi tamamen bırakmasını istemesi.
Tahran, nükleer teknolojiyi barışçıl amaçlarla geliştirmek istediğini belirtiyor ve Batılı ülkelerin İran’ın nükleer silah geliştirmeye çalıştığı yönündeki suçlamalarını uzun süredir reddediyor.
Sıfır uranyum zenginleştirme dayatması
Reuters’a konuşan diplomat, “Bu teklifte, ABD’nin İran topraklarında uranyum zenginleştirme konusundaki tutumu değişmedi ve yaptırımların kaldırılmasına ilişkin net bir açıklama da yok” dedi.
Tahran, petrol temelli ekonomisini zora sokan tüm ABD yaptırımlarının derhal kaldırılmasını talep ediyor. Ancak ABD, nükleerle ilgili yaptırımların aşamalı olarak kaldırılmasını savunuyor.
Washington’a göre, İran ekonomisi için hayati öneme sahip merkez bankası ve ulusal petrol şirketi dâhil düzinelerce İran kurumu, 2018’den bu yana yaptırım altına alındı.
Trump’ın ocak ayında Beyaz Saray’a dönmesinden bu yana Tahran’a karşı yeniden başlattığı “maksimum baskı” kampanyası; yaptırımların sıkılaştırılmasını ve mevcut müzakereler sonuçsuz kalırsa İran’ı doğrudan saldırı tehdidini içeriyor.
Trump, ilk başkanlık döneminde, 2018 yılında İran’ın altı büyük güçle yaptığı 2015 tarihli nükleer anlaşmadan çekilmiş ve İran ekonomisini felce uğratan yaptırımları yeniden yürürlüğe koymuştu. Buna karşılık Tahran da 2015 nükleer anlaşmasının nükleer program üzerindeki kısıtlamalarını hızla ihlal etmeye başlamıştı.
2015 anlaşması, İran’ın nükleer programını sınırlayıcı adımlar atması karşılığında ABD, AB ve BM’nin ekonomik yaptırımlarından muaf tutulmasını öngörüyordu.
Diplomat, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in gözetimindeki “nükleer müzakere komitesi”nin değerlendirmesine göre, ABD’nin teklifinin “tamamen tek taraflı” olduğu ve Tahran’ın çıkarlarına hizmet etmeyeceği sonucuna vardığını belirtti.
Bu nedenle, diplomatın ifadesine göre, Tahran bu teklifi bir “başlangıç bile olamayacak” nitelikte görüyor ve teklifin, aşırı talepler yoluyla İran’a “kötü bir anlaşma”yı tek taraflı olarak dayatma girişimi olduğuna inanıyor.
Geçen hafta iki İranlı yetkili Reuters’a yaptığı açıklamada, ABD’nin dondurulmuş İran fonlarını serbest bırakması ve Tahran’ın sivil amaçlarla uranyum zenginleştirme hakkını tanıması hâlinde, İran’ın uranyum zenginleştirmeye ara verebileceğini ve bunun daha geniş bir nükleer anlaşmaya zemin hazırlayabilecek “siyasi bir uzlaşı” olabileceğini söylemişti.
-
Dünya Basını1 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika2 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş2 hafta önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Diplomasi1 hafta önce
Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?
-
Görüş1 hafta önce
Rusya ile müzakerelerde aklıselimin galip gelme ihtimali
-
Söyleşi1 hafta önce
Eski AP Türkiye Raportörü Kati Piri Harici’ye konuştu: AB’nin tutarlı bir Türkiye stratejisi yok
-
Görüş1 hafta önce
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
-
Dünya Basını1 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu