Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Normalleşmede Filistin şartı

Yayınlanma

Netanyahu’nun stratejik hedef olarak koyduğu Suudi Arabistan ile normalleşme hedefine Riyad’dan “Filistin” şartı geldi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, ülkesi ile İsrail arasında normalleşmenin ancak Filistin devletinin kurulmasıyla mümkün olabileceğini belirtti.

1 Kasım seçimlerinde en yüksek oyu alarak hükümeti kuran İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, diplomaside iki temel hedef belirledi: İran’ın nükleer programını durdurmak ve İbrahim Anlaşmalarını özellikle Suudi Arabistan’a doğru genişleterek Riyad’la normalleşmek. Netanyahu bu iki başlık için ihtiyaç duyduğu ABD desteğini sağlamak için çalışıyor. Bu kapsamda dün İsrail’e resmi ziyarette bulunan ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile Netanyahu’nun görüşmesinde masada bu iki başlık vardı. İsrail’den yapılan açıklamada, Netanyahu ve Sullivan’ın İsrail ve ABD arasındaki “stratejik ilişkilerin derinleştirilmesi” konusunu görüştüğü, İsrail’in Arap ülkeleriyle normalleşmesinde gelecek adımların ele alındığı kaydedildi. Açıklamaya göre ayrıca, İsrail’in Arap ülkeleriyle normalleşmesi sürecinde, Suudi Arabistan’a odaklanarak “barış çemberini genişletmesi” de konuşuldu.

‘İki ülkenin de menfaatine’

İsraille normalleşme Dünya Ekonomik Forumu (WEF) kapsamında İsviçre’nin Davos kasabasında bulunan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ın da gündemindeydi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın resmi Twitter hesabından, Bin Ferhan’ın bu konuda yaptığı değerlendirme paylaşıldı. Bakan Bin Ferhan, “Normalleşme ve gerçek istikrar ancak Filistinlilere umut vermekle olur, bu da onlara devlet vermeyi gerektiriyor” dedi. Bin Ferhan, Davos’taki Orta Doğu konulu bir panelde de iki devletli çözümün önemine binaen şu ifadeleri kullanmıştı: “Bu çözümün hem onların (İsrail) hem bölgenin menfaatine olduğunu anlayacaklarına inanıyorum ve Filistin meselesinin çözümü için ciddi bir şekilde çalışmaları gerektiğini düşünüyorum. Eğer Filistinlilere bağımsız bir devlet kurma imkanı veren barışçıl bir çözüme ulaşabilirsek, Orta Doğu’nun üzerinden büyük bir yükü kaldırabiliriz ve biz, bu duruma öncelik veriyoruz.”

İki devletli çözüm

İspanya’nın başkenti Madrid’de 1991 yılında düzenlenen Orta Doğu Konferansı’yla başlayan “Orta Doğu Barış Süreci”, Arap ülkelerinin “barışa karşı toprak” sloganıyla dillendirdiği “iki devletli çözüm” üzerine kuruldu. Söz konusu çözüm, İsrail’in 1967 yılında işgal ettiği Filistin topraklarının yanı sıra Batı Şeria, Kudüs ve Gazze Şeridi’ni de içine alacak şekilde bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını kapsıyor. Filistin-İsrail barış müzakereleri, İsrail’in eski tutukluları serbest bırakmayı ve işgalci yerleşimleri durdurmayı reddetmesi dahil çeşitli nedenlerle Nisan 2014’te askıya alındı. Filistinliler İsrail’in iki devletli çözüm seçeneğini yok etmeye çalıştığını belirterek, Tel Aviv’in reddi üzerine, işgali sona erdirmek ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurmak için uluslararası barış konferansı düzenlenmesi çağrısında bulunuyor.

DİPLOMASİ

AB ve Ukrayna, Biden’ı 2022’de Kiev’in ‘zaferine’ engel olmakla suçluyor

Yayınlanma

Joe Biden’ın başkanlık süresi sona yaklaşırken, ABD’nin Rusya’ya karşı Ukrayna’ya 90 milyar doları aşan yardım sağlamasına rağmen, Avrupa Birliği (AB) ve Ukrayna, Amerikan başkanını kararsız davranmakla suçluyor.

Bazı Avrupalı liderlere göre bu kararsızlık, Ukrayna’nın 2022 sonbaharında Rusya ordusunu Harkov ve Herson’dan püskürtmesine rağmen savaşı kendi lehine çevirememesine neden oldu.

‘Çok az, çok geç’

Bloomberg‘in haberine göre, Biden yönetimi Ukrayna’ya yoğun bir şekilde askeri yardım sağlama konusunda çaba gösterdi ve hatta Batı menşeli uzun menzilli füzelerle Rusya topraklarına saldırılara izin verdi.

Fakat Ukraynalı yetkililer, savaş boyunca defalarca dile getirdikleri bir şikâyeti yineledi: “Çok az, çok geç.”

Bir yılı aşkın süredir devam eden savaş ve Donald Trump’ın başkanlık yarışında yükselişi, Ukrayna’yı işgal altındaki topraklardan vazgeçme veya NATO üyeliğinden yoksun bir barış anlaşmasını kabullenme gibi ihtimallerle karşı karşıya bıraktı.

Bloomberg’e konuşan Ukraynalı yetkililer, böyle bir sonucun büyük ölçüde Biden’ın aldığı ya da almadığı kararlardan kaynaklanacağını savundu.

Avrupa ne ediyor?

Letonya Dışişleri Bakanı Baiba Brazhe, ABD’nin daha erken ve daha güçlü bir şekilde silah sağlaması durumunda bunun “geniş kapsamlı sonuçları” olabileceğini, ancak “olan oldu” diyerek konuyu değerlendirdi.

2022 sonbaharında Ukrayna ordusu, Harkov ve Herson’da hızlı bir taarruz gerçekleştirerek bazı bölgeleri geri aldı. Fakat Ukrayna lideri Vladimir Zelenskiy, bu zaferlerin sürdürülebilmesi için daha fazla silah talep etti. Biden ise bu konuda tereddütlü davrandı.

Biden’ın bu temkinli yaklaşımı, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından doğrulandı. Sullivan, ABD’nin nükleer bir tırmanış riskini dikkate aldığını belirtti.

Eski İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps, Biden’ın Ukrayna’ya desteği konusunda genelde temkinli ve kararsız bir tutum sergilediğini, bu yüzden gerekli desteğin cephe dengelerini değiştirecek şekilde verilmediğini söyledi.

Diğer bazı Amerikalı yetkililer ise, Avrupa ülkelerinin Ukrayna’yı desteklemek ve yaptırım uygulamak konusunda yavaş davrandığını belirtti.

Örneğin, Almanya ve diğer AB ülkeleri, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusundaki Amerikan tavrının yumuşamasına rağmen şiddetle karşı çıkmaya devam etti.

Biden’ın bir Soğuk Savaş gazisi olarak nükleer tırmanma tehdidine takıntılı hale geldiği belirtilirken, Avrupa’daki bazı liderler Biden’ın stratejisinin Ukrayna’nın yenilmesini önlemeye odaklandığını ancak zafer için gerekli yolu sunmadığını savundu.

Bu stratejinin, Ukrayna’yı uzun ve maliyetli bir çatışmanın içine çektiği iddia edildi.

Ukrayna’da kamuoyu yoklamaları: Halk, Rusya ile müzakereler hakkında ne düşünüyor?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump’tan AB’ye gümrük tarifesi tehdidi

Yayınlanma

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, AB’yi “büyük ölçekli” miktarlarda ABD petrol ve doğalgazını satın almayı taahhüt etmemesi halinde gümrük vergileriyle karşı karşıya kalacağı konusunda uyardı.

Trump cuma günü Truth Social platformunda yayınladığı mesajda, “Avrupa Birliği’ne, ABD ile aralarındaki muazzam açığı petrol ve doğalgazımızı büyük ölçekte satın alarak kapatmaları gerektiğini söyledim. Aksi takdirde, her şekilde TARİFELER!!!” diye yazdı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen kasım ayında yaptığı açıklamada AB’nin ABD’den daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) almayı değerlendirebileceğini söylemişti.

Leyen gazetecilere verdiği demeçte, “Rusya’dan hâlâ çok miktarda LNG alıyoruz ve neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile değiştirmeyelim?” diye sormuştu.

Financial Times’a (FT) konuşan bir AB yetkilisi, “Leyen’in tam da bunu yapma olasılığını ima ettiği göz önüne alındığında, bu bir ‘tehdit’ olarak tuhaf görünüyor,” dedi.

ABD halihazırda Avrupa’nın en büyük LNG tedarikçisi konumunda, fakat Rusya’dan yapılan ithalat ikinci sıradaki yerini koruyor.

Trump, Çin menşeli olmayan tüm ithalata yüzde 20’ye varan genel bir gümrük vergisi uygulama tehdidinde bulunuyor.

Geçtiğimiz ay Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, Avrupa’nın siyasi liderlerini gümrük vergileri konusunda Trump ile işbirliği yapmaya ve ABD’de üretilen daha fazla ürünü satın almaya çağırmıştı.

Trump’ın ilk başkanlığı sırasında, dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, ticaret savaşı tehditlerini engellemek için daha fazla ABD gazı satın almayı teklif etmişti.

Uluslararası petrol göstergesi Brent ham petrol fiyatları cuma günü yüzde 0,4 düşüşle varil başına 72,61 dolar oldu. West Texas Intermediate vadeli işlemleri de yüzde 0,4 düşüşle varil başına 69,14 dolardan işlem gördü.

ABD dünyanın en büyük ham petrol üreticisi ve en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatçısı. Aralarında AB ve Vietnam’ın da bulunduğu LNG alıcıları, kısmen gümrük vergisi tehdidini caydırmak için ABD’den daha fazla yakıt satın almayı şimdiden konuşmaya başladılar.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD’den Türkiye Gazprombank yaptırımlarında özel muafiyet

Yayınlanma

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’nin Gazprombank yaptırımlarında Türkiye’ye muafiyet tanıdığını belirterek, doğalgaz ödemelerinin sorunsuz devam edeceğini duyurdu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’nin Gazprombank’a uyguladığı yaptırımlar konusunda Türkiye’ye özel bir muafiyet tanıdığını duyurdu.

Bakan Bayraktar, bu sayede Türkiye’nin doğalgaz borcu ödemelerini Gazprombank üzerinden yapmaya devam edebileceğini belirtti.

Bloomberg’e yaptığı açıklamada Bayraktar, bu kararın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın ABD’li yetkililerle yürüttüğü yoğun görüşmelerin ardından alındığını ifade etti.

Türkiye’nin uzun süredir talep ettiği muafiyetin, Rusya ile doğal gaz ticaretinde önemli bir rol oynayacağını vurguladı.

Gazprombank’ın ABD tarafından yaptırım listesine alınması, Türkiye açısından ciddi endişelere yol açmıştı.

Bakan Bayraktar, yaptırımların Türkiye’yi de hedef alması durumunda bunun ekonomik ve stratejik sonuçlarının büyük olabileceğine dikkat çekmişti.

Türkiye’nin geçmişte İran yaptırımları sürecinde de benzer bir muafiyet elde ettiğini hatırlatan Bayraktar, bu kararın iki ülke arasındaki iş birliğini destekleyeceğini söyledi.

Muafiyetin sağlanmasına rağmen Türkiye, Rusya ile alternatif ödeme yöntemleri üzerinde de görüşmeler gerçekleştirdi.

Geçen ay Ankara’da yapılan toplantılarda, her iki tarafın bürokratları olası senaryoları masaya yatırdı. Ancak Bayraktar, alternatif çözümlerle ilgili detaylı bir değerlendirme yapmaktan kaçındı.

Türkiye, Gazprombank yaptırımında ABD’den muafiyet istiyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English