Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

“Operasyonun hedeflerine ulaşmada iki günde beklenmedik başarı yakalandı”

Yayınlanma

yasin atlioglu

Hamas’ın başlattığı operasyonun ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik hedef gözetmeyen hava saldırıları devam ediyor. Lübnan’dan ateşlenen füzeye İsrail ordusu ağır silahlarla karşılık verdi. Savaşın Lübnan’a sıçrama ihtimali her geçen saat artarken yapılan sert açıklamalar olası bir ateşkesin yakın olmadığı izlenimi veriyor.

Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu ile Hamas’ın operasyonu ve İsrail’in karşı saldırılarını konuştuk. Hamas’ın temel hedeflerinin unutulan Filistin meselesinin Orta Doğu’nun en önemli siyasî ve insanî krizlerinden biri olduğunun herkese hatırlatılması ve İsrail’in karşı konulamaz bir devlet imajının yıkılması olduğunu belirten Atlıoğlu, “Hamas’ın, operasyonun iki gününde bu hedeflere ulaşma konusunda beklenmedik bir biçimde başarılı bir performans sergilediği söylemek mümkün” diyor.

Atlıoğlu, Hamas’ın operasyonunun İsrail şiddetini meşrulaştırdığı iddiasıyla ilgili, “İsrail, kendi çıkarlarını savunmak veya kendine yönelik tehditleri ortadan kaldırmak için şiddet ve askerî güç kullanırken çoğu zaman bunu meşrulaştırma ihtiyacı duymamış, hatta kendi aleyhine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden çıkan kararları dikkate bile almamıştır” ifadelerini kullanıyor:

-Hamas, bu operasyonu neden başlattı ve tam olarak neyi hedefliyor? Neden şimdi?

Hamas’ın operasyonu, en şeyden önce Filistin’de 70 yıldan fazladır süren çatışmanın ve İsrail’in yayılmacı siyasetinin ürettiği ve biriktirdiği sorunların bir neticesi olarak görülmeli. 1948’de İsrail Devleti’nin kurulması sonrasında Orta Doğu’da Arap devletlerinin ortak ulusal davası olarak başlayan Filistin meselesi İsrail karşısında uğranılan askerî mağlubiyetler ve Arap milliyetçiliğini 1960’ların sonunda eski popülaritesini kaybetmesiyle sona ermişti. 1970’lerden günümüze kadar ise önce Filistin Kuruluş Örgütü, daha sonra da Hamas gibi Filistinli siyasî ve askerî yapılar İsrail’in varlığına karşı Filistinlilerin hakların savunma konusunda ciddi bir mücadele sergiledi. Fakat bu mücadele, İsrail’in işgal, ilhak ve yerleşim kurma yoluyla nüfus yapısını dönüştürme siyasetine engel olamadı. 1948 Arap-İsrail Savaşı ve sonrasında milyonlarca Filistinli kendi ülkelerini terk edip Suriye, Lübnan gibi komşu ülkelerde mülteci durumuna düştü. Bu Filistinliler ve onların çocukları ve torunları, yıllarca barınma, beslenme, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanmadığı mülteci kampların ülkelerine geri dönme umuduyla ayakta kalmaya çalıştı.

1990’lardaki Orta Doğu Barış Süreci, Filistin içinde bölünmüş iki toprak parçası üzerinde Filistinlilere yaşama şansı tanısa ve Filistinli bir siyasî otoritenin ortaya çıkmasını sağlasa da aslında hiçbir sorunu çözmedi. Hatta Filistin’deki çatışmayı daha karmaşık bir hale getirdi ve Filistinli örgütlerin kendi arasında bölünmesinin yolunu açtı. Nitekim İsrail de bundan sonra her fırsat bulduğunda kendine varlığına tehdit oluşturduğu gerekçesiyle Filistinliler üzerine şiddet ve yıldırma siyasetini sürdürdü. Tabii 2011 yılında Suriye’de patlak veren kriz ve iç çatışma Filistin meselesini yeni bir aşamaya soktu. Neredeyse son 10 yıldır Suriye İç Savaşı’nın gölgesinde Filistin meselesi, İsrail baskısı altında zor şartlarda yaşayan Filistinliler ve milyonlarca Filistinli mülteci unutuldu ve gündemden düştü.

Tüm bunlar göz önüne alındığında Hamas’ın İsrail’e karşı gerçekleştirdiği operasyon, Filistinlilerin yıllarca biriktirdiği öfkenin patlaması olarak yorumlanabilir. Bu bağlamda operasyonun temel hedeflerinin unutulan Filistin meselesinin Orta Doğu’nun en önemli siyasî ve insanî krizlerinden biri olduğunun herkese hatırlatılması ve İsrail’in karşı konulamaz bir devlet imajının yıkılması olduğu aşikârdır. Hamas’ın operasyonun iki gününde bu hedeflere ulaşma konusunda beklenmedik bir biçimde başarılı bir performans sergilediği söylemek mümkün. Bununla birlikte Hamas’ın bu operasyonu ne kadar sürdürebileceği ve İsrail’in karşı saldırıları karşısında ne düzeyde direnç göstereceği çatışmanın seyri ve belki de çatışmanın asıl kazananın kim olacağını belirleyecektir.

“İran ile işbirliği mümkün”

-İran, bu operasyonun neresinde? Destekçisi mi, yoksa bir eşgüdüm söz konusu mu? İsrail’in karşı saldırısının dozu arttıkça Hizbullah bu mücadeleye katılır mı?

Operasyonun zamanlaması, hedefleri ve iki günde İsrail tarafında yarattığı insan kaybı düşünülürse oldukça profesyonel bir şekilde yürütüldüğü ve stratejik bir aklın ürünü olduğu aşikâr. Aslına bakılırsa İsrailli yetkililer dahil hiç kimse Filistinli örgütlerin böyle bir operasyonu gerçekleştirebileceğini düşünmüyordu. Dolayısıyla operasyon başladığında bu işin arkasında İran, Hizbullah, hatta Suriye gibi aktörlerin olabileceği akla geldi. Dünden beri Batılı medya kurumlarında İran’ın adı daha açık bir biçimde dillendirilmeye başlandı. Bu iddiaların doğruluğu ve devletlerin propagandasının bir parçası olup olmadığı bilinmese de İran’ın doğrudan veya dolaylı destek vermiş olma ihtimali yüksek görünmektedir. Nitekim Suriye, İran ve Hizbullah gibi aktörler 2011 yılından sonra Hamas’la bozulan ilişkileri son yıllarda onarmak için büyük bir çaba göstermiştir.

İran, Körfez ülkeleriyle İsrail arasındaki yakınlaşma, İsrail iç siyasetindeki kaos ortamı gibi faktörleri dikkate alarak bölgesel gücünü göstermek adına Hamas ile işbirliği yapmış olabilir. Tabii İran’ın bu yolla Filistin meselesinin savunucusu olarak kendi itibarını da artıracağı aşikârdır. Hizbullah konusuna gelince. Hizbullah da İran ile birlikte bu operasyonun hazırlanmasında katkı sunmuş olabilir, fakat bu Hizbullah’ın Filistin’deki çatışmaya doğrudan müdahil olacağı manasına gelmez. Hizbullah Şii kimlikli bir örgüt olsa da her şeyden önce Lübnan siyasetinin önemli siyasî bir aktörüdür. Lübnan’ın büyük bir siyasî, ekonomik ve toplumsal çöküş yaşadığı bir süreçte Hizbullah’ın İsrail’e karşı savaş açması örgüt üzerinde siyasî, askerî ve mali açıdan onarılması zor bir büyük bir tahribat yaratabilir, hatta Lübnan’da yeni bir iç savaşın kapılarını aralayabilir.

“Ateşkes olmazsa savaş Lübnan’a sıçrayabilir”

-Hamas’ın bu operasyonu bölgedeki genel gidişatı ve dengeleri hangi yönde değiştirme potansiyeli taşıyor?

Hamas’ın operasyonu, daha önce de belirttiğim gibi Filistin meselesinin yeniden gündeme gelmesi açısından önemlidir. Bundan sonra bölgedeki Müslüman devletler ve liderlerin İran’ın bu yolla itibarını artırmasını dikkate alarak Filistin meselesini göz ardı etmesi mümkün değildir. Kısacası Filistin Orta Doğu siyasetinin gündemine bölgenin en önemli siyasî ve insanî sorunu olarak yeniden geri dönebilir. Türkiye, Katar, Mısır gibi devletler arabulucu olarak ve uluslararası örgütler düzeyinde yapacakları diplomatik girişimlerle çatışmayı çözme yönünde yeni adımlar atabilir. Buna karşılık BAE, Suudi Arabistan gibi devletlerin İsrail ile yakınlaşmaya yönelik siyasetini ne düzeyde etkileyeceğini ve diğer bölgesel aktörlerin nasıl pozisyon alacaklarını söylemek için çatışmanın seyrinin nasıl şekilleneceğine bakmak gerekiyor.

Eğer çatışma daha önce olduğu gibi bir barışla kısa sürede sonlandırılamazsa Filistin içindeki şiddet ve ölümler artacak, belki de çatışma Lübnan gibi komşu ülkelere sıçrayacaktır. Bu beklenen en kötü senaryo. Filistin’de çatışma sürerken Lübnan’da yeni bir iç savaşın başlaması tüm bölgeyi 1970’lerdeki istikrarsızlığa geri döndürebilir. Hatta Suriye’deki iç savaşın da sona ermediği düşünüldüğünde durum 1970’lerden daha da kötü hale gelebilir. Öte yandan bu çatışma bitse de bitmese de İsrail’in bundan sonra Filistinlere karşı daha güvenlikçi bir siyaset izleyeceğini ve son yıllarda yaptığı gibi Suriye topraklarındaki İran unsurlarına yönelik saldırılarını artıracağını söylemek mümkündür.

-Hamas’ın bu operasyon ile İsrail’in saldırılarına meşruiyet kazandırdığına dair yorumlar var. İsrail-Filistin sorununun geçmişini bilen biri olarak bu yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hamas’ın bu operasyon ile İsrail’in saldırılarına meşruiyet kazandıracağı, diğer bir deyişle İsrail’in bu operasyonu Filistinliler üzerine düzenleyeceği intikam saldırılarını meşrulaştırmak için kullanacağı aşikâr. Nitekim Hamas operasyonu Batılı devletler nezdinde ve uluslararası medyada büyük ölçüde İsrail topraklarına ve sivillere yönelik bir saldırı olarak yorumlandı.

Öte yandan İsrail’in kurulduğundan beri uluslararası hukuku ve insan haklarını yok sayan militarist ve güvenlikçi bir devlet yapısına sahip olduğunu da unutmamak gerekiyor. İsrail, kendi çıkarlarını savunmak veya kendine yönelik tehditleri ortadan kaldırmak için şiddet ve askerî güç kullanırken çoğu zaman bunu meşrulaştırma ihtiyacı duymamış, hatta kendi aleyhine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden çıkan kararları dikkate bile almamıştır.

ORTADOĞU

“Generallerin planı” böyle suya düştü

Yayınlanma

Gazze’nin kuzeyindeki Cibaliya Mülteci Kampı’nda yaşayan Filistinlilerin İsrail ordusunun tahliye çağrılarını reddetmesi, Gazze’nin kuzeyinin boşaltılmasını içeren “generallerin planı”na engel oluyor.

İsrail’in Yediot Ahronot gazetesinin haberinde, İsrail ordusunun 30 Eylül’de Lübnan’ın güneyine kara saldırısı başlatmasının Gazze Şeridi’ni “ikincil savaş bölgesine” dönüştürdüğü belirtildi.

İsrail ordusunun, güney cephe komutanlığını Gazze’nin kuzeyindeki Cibaliya’ya kara saldırısı düzenlemek için bölgede bıraktığı aktarılan haberde, bunun sebebinin Cibaliya’da yaşayan Filistinlilerin İsrail ordusunun tahliye çağrılarına direnmeleri olduğu kaydedildi.

400 bin Filistinli ölümle karşı karşıya

Cibaliya’yı İsrail ordusunun kuşatma altında tuttuğu ve bölgeden ayrılmayı reddeden çok sayıdaki Filistinliyle karşı karşıya kaldığı belirtildi.

İsrail ordusunun Cibaliya’ya Kasım ve Aralık 2023’te iki kez kara saldırısı düzenlediği hatırlatılan haberde, 6 Ekim’de gerçekleştirilen saldırının 7 Ekim 2023’ten bu yana yapılan üçüncü kara saldırısı olduğu kaydedildi.

Hamas’ın bölgede İsrail askerlerine direniş gösterdiği, patlayıcılı tuzaklar kurduğu ve çatışmalar çıktığı belirtildi.

Halkın kararlığı “generallerin planı”nı bozuyor

Cibaliya’daki duruma ilişkin haberde, “Cibaliya’da nüfusu tahliye etmenin zorluğu güney cephe komutanlığının bu operasyonun öncekilerden daha uzun süreceğini anlamasına yol açtı. Önceki operasyonlar 1-3 hafta sürerken, bu birkaç ay alabilir” ifadesine yer verildi.

Haberde, Filistinlilerin Cibaliya’da yaşadıkları yerleri terk etmeme konusundaki kararlılığının, Gazze’nin kuzeyinin boşaltılmasını kapsayan “generallerin planını” boşa çıkardığı bildirildi.

Gazze’de “generallerin planı” gündemde

Cibaliya’ya düzenlenen kara saldırısının, İsrail ordusunda eski Operasyonlar Bölümü Başkanı General Giora Eiland’ın girişimiyle hazırlanan “generallerin planının” daha küçük bir versiyonunu kapsadığı ifade edildi.

Eiland’ın öncülüğünde geçen ay İsrailli emekli generallerin hazırladığı söz konusu plan, Gazze’nin kuzeyinde kalan yaklaşık 300 bin Filistinlinin Gazze’nin güneyine göç ettirilmesini içeriyor.

İsrail ordusuna ait birliklerin bölgeyi kuzey ve güneyden kuşattığı kaydedilen haberde, İsrail askerlerinin Selahaddin Caddesi üzerinde kontrol noktası kurduğu, buradan güneye giden Filistinlileri kontrol ettikleri aktarıldı.

Haberde ayrıca “Cibaliya’nın sınırlı bir ölçüde hala Hamas’ın kontrolü altında olduğu” kaydedildi.

Gazetenin haberinde, Cibaliya’ya yönelik saldırıya katılan ismi açıklanmayan üst düzey bir İsrail askeri, “Hamas, son aylarda, İsrail ordusu Gazze’nin kuzeyine kara saldırısı düzenlemediği için gücünü yeniden toplamaya başladı” dedi.

İsrail hükümeti, geçen ay basına yansıyan generallerin planına ilişkin bir açıklama yapmazken, İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberinde eylül ayında kabinenin bu planı incelediği duyurulmuştu.

İsrail ordu radyosunda, 6 Ekim’de yayımlanan haberde, İsrail ordusunun Cibaliya’ya başlattığı kara saldırısıyla “generaller planı” arasında bir bağlantının bulunmadığı iddia edilmişti.

Haberde, “Bu askeri bir operasyondur ve siyasi süreçten tamamen ayrıdır. Bu aşamaya kadar siyasi düzeyde Gazze Şeridi’nin kuzeyinde herhangi bir siyasi planın uygulanmasıyla ilgili karar verilmedi” ifadesi kullanıldı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

400 bin Filistinli ölümle karşı karşıya

Yayınlanma

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliya Mülteci Kampı ile Beyt Lahiya ve Beyt Hanun beldelerine yönelik sıkı kuşatması ve kara saldırıları 6. gününde de sürüyor.

Hava ve kara saldırılarını şiddetlendiren İsrail askerleri, hareket eden her şeyi hedef alarak bölgeye giriş çıkışları engelliyor.

İsrail ordusunun, Cibaliya beldesindeki el-İhsan Camisi çevresinde bir evi hedef alması sonucu çok sayıda Filistinli yaralandı.

İsrail savaş uçakları da Cibaliya Mülteci Kampı’nın batısındaki el-Faluca bölgesinde “el-Azazi” ailesine ait evi hedef aldı, saldırıda 4 kişi öldü, 8 kişi de yaralandı.

İsrail insansız hava aracının (İHA) Gazze kentinin güneydoğusundaki ez-Zeytun Mahallesi’nde sivilleri hedef alması sonucu 1 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, 7 Ekim’de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Hanun, Cibaliya ve Beyt Lahiya’daki Filistinlilere uyarıda bulunarak, boşaltılması istenilen bölgelerin haritasını paylaşmıştı.

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Filistinliler, İsrail ordusunun ilk kez bu bölge için tahliye çağrısında bulunduğu 14 Ekim 2023’ten bu yana evlerini ve yaşadıkları yerleri terk etmeyi reddediyor.

Gazze’deki Filistin Hükümeti, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki hastaneleri hizmet dışı bırakma girişimi nedeniyle 400 bin Filistinlinin ölümle karşı karşıya kaldığını duyurdu.

Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı, Gazze’nin kuzeyindeki Beyt Lahiya kentinde bulunan Kemal Advan Hastanesi’nden görüntüleri paylaştı. Videoda konuşan sağlık görevlisi, İsrail saldırılarında yaralanan ve hayatını kaybeden çok sayıda kişinin Kemal Advan Hastanesi’ne getirildiğini söyledi. Çok sayıda yaralı çocuğun tedavi aldığı görülen videoda Filistinli doktor, Kemal Advan Hastanesi’nin kapasitesi üzerinde çalıştığına dikkati çekti.

Filistinli doktor, “Kemal Advan Hastanesi’nde ileri derecede sağlık hizmeti veriyoruz. Yakıt sağlanmazsa 24 saat içinde Kemal Advan’ın yanı sıra Endonezya ve Avde hastanelerinde de sağlık hizmetleri duracak. Gerçek bir sağlık felaketi ile karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

İsrail’in kuşatma ve kara saldırıları düzenlediği bölgede, yakıt girişine izin verilmemesinin hastaneler için “felaket” olacağına vurgu yapan Filistinli doktor, dünyaya yardım çağrısında bulundu. Filistinli doktor, “Gazze’nin kuzeyinde yoğun bakım hizmeti verebilecek başka hastane yok. Tüm dünyaya, uluslararası topluma ve insan hakları kuruluşlarına Gazze’nin kuzeyindeki hastanelere yakıt ulaştırılması için çağrıda bulunuyoruz” dedi.

Hastanede çok sayıda yaralının ameliyat olmak için sıra beklediğini söyleyen Filistinli doktor, hastanede zor durumdaki yaralı çocukların durumuna dikkati çekti.

Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, İsrail’in yardım misyonlarının erişimini engellemeye devam ettiği Gazze’nin kuzeyinde neredeyse hiç sağlık hizmetinin kalmadığını duyurdu.

Ghebreyesus, X hesabından yaptığı paylaşımda, DSÖ’nün Gazze’nin kuzeyine giden iki misyonunun tekrar engellendiğini ve erişiminin reddedildiğini belirtti.

İsrail’e zorla yerinden etme taleplerini durdurma ve hastaneleri koruma uyarısında bulunan Ghebreyesus, “Gazze’nin kuzeyinde neredeyse hiç sağlık hizmeti kalmadı. İnsanların gidecek yeri yok” ifadelerini kullandı.

Ghebreyesus, İsrail’e insani yardım görevlerini kolaylaştırma çağrısında da bulunarak, “Hayatlar buna bağlı. Ateşkese yönelik çalışmalar yürütün. Bu çatışmada sıkışmış tüm insanların barışa ihtiyacı var” değerlendirmesinde bulundu.

Aralarında İngiltere, Fransa, ABD ve İsviçreli sivil toplum kuruluşlarının da yer aldığı 18 uluslararası yardım örgütü, yaptıkları ortak açıklamayla Gazze’nin kuzeyinde artan tansiyonun insani felakete yol açacağı uyarısında bulunmuştu.

Uluslararası yardım kuruluşları, İsrail’in Gazze’nin kuzeyindeki Filistinlileri zorunlu göçe tabi tutmasının insani durumu daha da ağırlaştıracağını ve insani yardım operasyonlarını engelleyeceğini bildirmişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’e BM askerini vurmak bile serbest

Yayınlanma

İsrail, Lübnan-İsrail sınırında bulunan Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü’nün (UNIFIL) kuzeye çekilmesini istedi bu talebi kabul edilmeyince BM’ye ait bir gözlem kulesini hedef aldı. İki BM askerinin yaralandığı saldırı sonrası bazı ülkeler İsrail’i kınadı ancak herhangi bir yaptırım gündeme dahi gelmedi. Dün yaşanan bu olaydan sonra İsrail bugün de aynı noktayı vurdu ve iki BM askeri daha yaralandı.

İsrail, dün UNIFIL’e ait gözlem kulesini vurmadan saatler önce UNFIL Sözcüsü Walla haber sitesine İsrail’in kendilerinden Lübnan sınırındaki mevzileri boşaltmalarını talep ettiğini ancak bu talebin reddedildiğini açıkladı. İsrail, Lübnan’ı karadan işgale başlamadan önce de benzer bir talepte bulunmuştu.

Bu haberin düşmesinden kısa bir süre sonra İsrail ordusuna ait bir Merkava tankı UNIFIL’in Lübnan’ın güneyindeki karargâhında bulunan bir gözlem kulesine doğru ateş açtı ve iki barış gücü askeri yaralandı. Endonezya Dışişleri Bakanı Retno Marsudi, iki barış gücü askerinin Endonezya birliğinden olduğunu ve askerlerin hafif yaralandığını açıkladı.

Güçlerinin bölgede faaliyet gösterdiğini kabul eden İsrail, sözde mücadele ettiği Hizbullah savaşçılarının BM karakolları yakınlarında faaliyet gösterdiğini iddia etti. İsrail, bölgedeki BM güçlerine ateş açmadan önce UNIFIL’e korunaklı alanlara sığınmalarını söylediğini açıkladı. Ancak UNIFIL’e göre bu saldırı ilk değil. İki gün içinde iki ayrı saldırı daha yapıldı ancak herhangi bir zayiat olmadı.

Saldırı sonrası UNIFIL’den yapılan açıklamada “Barış güçlerine yönelik her türlü kasıtlı saldırı uluslararası insancıl hukukun ağır bir ihlalidir” denildi ve İsrail ordusu nezdinde girişimlerde bulunulduğu belirtildi.

BM Genel Sekreteri’nin Barış Operasyonlarından Sorumlu Yardımcısı Jean-Pierre Lacroix ise Fransa’nın talebi üzerine Lübnan’daki gelişmeleri ele almak üzere toplanan BMGK oturumunda İsrail’in “Merkava tankları” ve iş makinalarıyla birçok bölgeye giriş yaptığını belirterek, “Barış güçlerimizin güvenliğine yönelik tehlike giderek artıyor” dedi.

23 Eylül’den bu yana UNIFIL’in operasyonel faaliyetlerini gerçekleştiremediğini ifade eden Lacroix, Hizbullah’ın daha önce BM tesislerine yakın yerlerde askeri mevcudiyeti bulunduğunu, şimdi de İsrail ordusunun bunu yaptığını belirtti.

Lacroix, barış güçlerinin güvenliğinin sahadaki aktörler tarafından sağlanmak zorunda olduğunun altını çizdi.

İsrail ordusunun BM tesisleri yakınlarında askeri mevcudiyet kurmasını protesto ettiklerini kaydeden Lacroix, İsrail ordusunun UNIFIL’in statüsü ve personeli ile tesislerini korumak zorunda olduğunu vurguladı.

İtalya: Hata değildi

İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto saldırının hata olmadığını ve savaş suçu teşkil edebileceğini söyledi ve ülkesindeki İsrail Büyükelçisi’nden izahat istedi.

İtalya, Endonezya’dan sonra UNIFIL’e en fazla asker sağlayan ikinci ülke. Endonezya’nın BM Büyükelçisi Hari Prabowo bu olayın “İsrail’in kendisini nasıl uluslararası hukukun, cezasızlığın ve ortak barış değerlerinin üzerinde konumlandırdığını açıkça gösterdiğini” söyledi.

İspanya Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada da İspanya hükümetinin taraflardan UNIFIL birliklerine saygı duymasını talep ettiği ve birliklerin güvenliklerinin garantiye alınması gerektiği belirtildi.

“Yaptırım beklemiyoruz”

İsrail’in BM Büyükelçisi Danny Danon ise New York’ta yaptığı açıklamada İsrail’in Hizbullah’la mücadeleye odaklandığını ve “çatışmalar yoğunlaşırken UNIFIL’in tehlikeden kaçınmak için 5 km kuzeye taşınmasını” tavsiye etti. Bir İsrailli diplomat ise The Times of Israel’e olay nedeniyle bazı ülkelerin BMGK’de İsrail’i kınadıklarını ancak bu saldırı nedeniyle yaptırım beklemediklerini söyledi.

Bugün de vurdu

Öte yandan Lübnan resmi ajansı NNA’nın bugün geçtiği habere göre, İsrail ordusu Ras Nakura’daki UNIFIL komuta merkezinin ana girişini top mermisiyle hedef alırken bir UNIFIL gözlem kulesi de “Merkava tankı” ile vuruldu. Haberde, komuta merkezinde maddi hasar oluştuğu, “Merkava tankı” ile gözlem kulesine gerçekleştirilen saldırı sonucunda Sri Lanka taburundan 2 askerin yaralandığı kaydedildi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English