Bizi Takip Edin

AVRUPA

Polonya, Ukrayna’dan tarım ürünü ithalatına ek yasaklar getirebilir

Yayınlanma

Polonya Başbakanı Donald Tusk, dün Visegrad Grubu üyesi ülkelerin (Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya) hükümet başkanlarının Prag’da düzenlediği toplantının ardından basın toplantısı düzenledi.

Ülkesindeki çiftçi protestolarını ele alan Tusk, yaptığı açıklamada Varşova’nın Avrupa Birliği’nden (AB) uygun bir destek gelmemesi halinde Ukrayna’dan tarım ürünü ithalatına ilave kısıtlamalar getirmek zorunda kalacağını belirtti.

Tusk, “AB’nin Polonya pazarını korumak için daha etkili alternatifler bulamaması halinde [Ukrayna tarım ürünleri ithalatına yönelik] ambargonun uzatılmasını göz ardı etmiyoruz,” ifadelerini kullandı.

Başbakan, Varşova’nın Avrupa’daki tahıl fazlasının insani yardım olarak ihtiyaç sahibi ülkelere transferini finanse etmeye hazır olduğunu da yineledi.

Daha önce Polonya Kalkınma ve Teknoloji Bakanı Krzysztof Hetman, AB Komisyonu’nun Avrupa pazarındaki fazla Ukrayna tarım ürünlerini Afrika ülkelerine gönderebileceğini bildirmişti.

9 Şubat’ta Polonyalı çiftçiler, geniş çaplı protesto gösterilerine ve Ukrayna sınırındaki sınır kontrol noktalarını ablukaya almaya başladı.

Çiftçiler, Ukrayna’dan ucuz tarım ürünleri ithalatının sınırlandırılmasını ya da tamamen yasaklanmasını, yerli tarım üreticilerine desteğin güçlendirilmesini talep ediyor ve ayrıca AB’nin 2050 yılına kadar sıfır karbon emisyonuna ulaşılmasını öngören Yeşil Mutabakat stratejisine katılmadıklarını ifade ediyor. Protestolar, Polonya Tarım Bakanlığı yönetimi tarafından da destekleniyor.

AVRUPA

Leyen 2030’a kadar ‘toplu silah alımı’ çağrısında bulundu

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen salı günü yaptığı açıklamada, “tehlikelerle dolu bir dünyada” ABD kıtadan çekilirken Avrupa Birliği ülkelerinin silah alımı konusunda işbirliği yapması gerektiğini söyledi.

Danimarka Kraliyet Askeri Akademisinde öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada Leyen, “Üye devletlerin özellikle acil ihtiyaç zamanlarında Avrupa savunma tedarik zincirlerine tam olarak güvenebilmeleri gerekiyor. Bu da 2030 yılına kadar savunma ekipmanları için AB çapında bir pazar yaratmak anlamına geliyor,” dedi.

Konuşmasında Komisyon’un, ülkelerin savunma harcamaları için 150 milyar avroluk bir fon içeren ve beyaz kitap olarak adlandırılan ayrıntılı bir savunma önerisi yayınlamasından bir gün önceki düşüncelerini ortaya koydu.

Leyen, Avrupa’nın savunma harcamalarını ve askeri sanayi kompleksini artırmak, orduları yeniden silahlandırmak ve Ukrayna’yı desteklemeye devam etmek için bir dizi girişimin ana hatlarını çizdi. Kilit unsurlardan biri, ulusal talebi bir araya getirecek ve ortaklaşa silah tedarik edecek Avrupa Satış Mekanizması.

Avrupa’nın savunma sanayisinin büyümesi ve uzun vadeli yatırımlar yapabilmesi için şirketlerin “yatırımları yönlendirmek ve kapasiteyi artırmak için istikrarlı bir çok yıllık sipariş akışına” ihtiyacı olduğunu söyleyen Leyen, bu sürecin Avrupa’da yatırımla başladığını söyledi ve üye ülkeleri “daha fazla Avrupalı satın almaya” çağırdı.

Komisyon başkanı, “Birliklerin ve askeri teçhizatın hızlı bir şekilde taşınmasını kolaylaştıracak AB çapında işleyen bir kara koridorları, havaalanları ve limanlar ağına ihtiyacımız var. Aynı zamanda hava ve füze savunmasına, topçu sistemlerine, mühimmat ve füzelere yatırım yapmamız gerekiyor,” diye konuştu.

Leyen ayrıca AB dışındaki ülkelerin de bu çabalara katılması için kapıyı açık bıraktı. Leyen, “Güvenliğimiz bölünmez bir bütündür. Bu nedenle Birleşik Krallık ve Avrupa’daki, komşularımızdaki ya da Kanada’dan Norveç’e kadar G7’deki diğer ortaklarımızla ve hatta Hindistan ve Asya’nın diğer bölgelerine kadar güvenlik konusunda yeni bir çığır açmak için çalışıyoruz,” dedi.

Öte yandan Leyen, Trump’la ilişkiler konusunda dikkatli konuştu. Leyen, “En eski ortağımız olan ABD’nin odağını Hint-Pasifik bölgesine kaydırdığını görüyoruz. NATO ve ABD ile birlikte çalışmaya tamamen kararlıyız,” diye konuştu.

Ayrıca “Grönland’ın tüm halkına ve bir bütün olarak Danimarka’ya” Avrupa’nın her zaman “egemenlik ve toprak bütünlüğünden yana olacağı” konusunda güvence verdi.

Leyen, “Şimdi her Avrupalının neyin tehlikede olduğunu anlaması için dürüstçe konuşma zamanıdır,” dedi ve “bu on yılın ikinci yarısında ve sonrasında yeni bir uluslararası düzen oluşacağı” uyarısında bulundu. 

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, silahlanmanın önünü açan anayasa değişikliğini yaptı

Yayınlanma

Alman Federal Meclisi (Bundestag), silahlanmanın önünü açmak için anayasal borç freninde değişiklik yapma önerisi getiren tasarıyı kabul etti.

Üçte iki çoğunluk gereken değişiklik oylamasında 512 milletvekili lehte oy kullanırken 207 kişi karşı çıktı ve çekimser oy kullanan olmadı.

CDU/CSU ile SPD tarafından meclise getirilen tasarıya Yeşiller de onay verince değişiklik mümkün oldu. 23 Şubat’taki erken seçimlerde oluşan Bundestag bileşimi ile oylama yapılsaydı, AfD ve Die Linke’nin muhtemel itirazları nedeniyle değişiklik yaşanmayacaktı.

Şimdi Federal Konsey’in (Bundesrat) de cuma günü değişikliğe onay vermesi gerekecek. Eyalet meclislerinde de üçte iki çoğunluk gerekiyor. CDU/CSU, SPD ve Yeşiller’in birlikte hükümette olduğu eyaletler Bundesrat’taki 69 oyun 41’ine sahip. 

Fakat Hür Seçmenlerin lideri Hubert Aiwanger yeni borçlanmaya karşı çıkmaktan çoktan vazgeçti, bu nedenle Bavyera cuma günü Federal Anayasa değişiklikleri lehine oy kullanacak. Böylece çoğunluk sağlanmış olacak.

Tasarının görüşülmesi sırasında söz alan SPD’li Johannes Fechter, değişiklik yapmak istemelerindeki aceleciliği savunarak, “dünyadaki durum” nedeniyle artık hızlı kararlar alınması gerektiğini ileri sürdü.

Fechter, yeni Federal Meclis’in ancak “birkaç ay içinde” harekete geçebileceğini iddia etti ve milletvekillerinin Anayasa değişikliğini tartışmaları için yeterli zaman olduğunu vurguladı.

Fechter, planı eleştirenleri “Putin’in uzantısı” olmakla suçladı.

AfD meclis grubunun sekreteri Bernd Baumann konuşmasında sert eleştirilerde bulundu ve CDU/CSU’nun bütçe komisyonunda uzmanların dinlenmesini engellediğini söyledi.

Federal Meclis Başkanı SPD’li Bärbel Bas’ı yeni Federal Meclisi kasıtlı olarak geç toplamakla suçlayan Baumann, CDU lideri Merz’i, “muz cumhuriyetlerinde olduğu gibi” yeni borçlarla iktidarı satın almak istemekle itham etti.

CDU/CSU’nun tüm seçim vaatlerinden geri adım attığını savunan AfD’li, oylarda hile yapıldığını ve seçmenlerin kandırıldığını söyledi.

CDU/CSU parlamento lideri Thorsten Frei ise her şeyin “yasal” olduğunda ısrar ederek, eski Federal Meclis bileşiminin “harekete geçmeye tamamen muktedir” olduğunu öne sürdü.

Yeşiller temsilcisi Irene Mihalic ise eski Federal Meclis’teki hızlı karar alma prosedüründen yana olmadıklarını vurgularken, AfD’yi ‘usul kurallarını parlamentoyu bölmek için kullanmak’ ile suçladı ve ‘demokrasinin AfD’ye karşı dirençli kalmasının’ önemli olduğunu savundu.

Sol Parti’den (Die Linke) Christian Görke ise ‘parlamenter prosedüre yakışmayan’ bir durumdan söz etti. Görke, Federal Meclis’in bu tür kararlar almasının bir skandal olduğunu söyledi ve bütün bunların ‘devlete saygısızlık’ olduğunu savundu. Yeşiller’e sert eleştirilen yönelten Sol Partili, “kendilerinin birkaç milyar avro karşılığında satın alınmasına izin verdiklerini” öne sürdü.

BSW adına konuşan Jessica Tatti, AfD’nin kitlesel borçların gündemden çıkarılmasına ilişkin önergesi lehinde oy kullanacağını açıkladı. BSW kendi önergesini sunmazken Tatti, Sol Parti’yi Anayasa değişikliğini engellemek için AfD ile birlikte yeni Federal Meclis oturumunu hızlı bir şekilde toplamayı reddettiği için suçladı.

Usul tartışmalarından sonra “ağır topların” konuşmaları başladı. SPD lideri Lars Klingbeil ilk konuşan isim olurken, “ülkeye yeni bir yön gösterebilecek tarihi bir karardan” bahsetti.

Avrupa’da barışın bir kez daha tehlikede olduğunu ileri süren Klingbeil, Almanya’nın Ukrayna’nın yanında olduğunu vurguladı. 

Ne var ki, durumun son zamanlarda büyük ölçüde kötüleştiğine işaret eden SPD lideri, Almanya’ın artık ‘ev ödevini’ yapması gerektiğini söyledi ve “Barışı korumak için elimizden gelen her şeyi yapacağız,” dedi.

Borç freninin son yıllarda yönetimi çok zorlaştırdığını savunan Klingbeil, şimdi bu sorunu çözmek için “tarihi bir uzlaşma” olduğunu söyledi.

Klingbeil, “demokratik merkezin” harekete geçebileceğini göstermesinin doğru bir sinyal olduğunu vurgularken, tasarının Federal Cumhuriyet tarihindeki en büyük mali paket olduğuna işaret etti.

“Bu yatırımlar ülkemizi daha güçlü kılacaktır,” diyen SPD lideri, Almanların çoğunluğunun borç paketiyle rahatlayacağını öne sürdü.

Daha sonra söz alan CDU lideri Friedrich Merz, Federal Meclis’te ‘yeni ulusal hedefler’ olmadığını vurguladı: Doğal kaynaklar zaten 30 yıldır Anayasa’da korunuyor ve buna “iklim nötrlüğü” de dahil. 

Borç freninin gevşetilmesine gerekçe olarak Ukrayna savaşını gösteren Merz, bunun aynı zamanda Almanya’ya karşı bir savaş olduğunu öne sürerek, “açık topluma” yönelik saldırılara karşı her zaman kendisini savunacağını vurguladı.

Merz Alman Silahlı Kuvvetleri (Bundeswehr) için çok sayıda “modern sistem” tedarik etmek ve bunu da mümkün olduğunca AB’den almak istediğini vurgularken, ortak borçlanmayı da Avrupa savunma topluluğuna doğru atılacak “ilk adım” olarak nitelendirdi. CDU lideri ayrıca altyapı için “özel varlıkları” da savundu.

“Bürokrasinin azaltılmasını” ve hareket edebilen bir devlet istediğini söyleyen Merz, bunun yeni borçlar için iyi bir gerekçe olacağını savundu ve bugün “vicdanı rahat bir şekilde” Anayasa değişiklikleri lehinde oy kullanacağını ilan etti.

Yeşiller adına konuşan Britta Haßelmann ise Sol Parti’ye yüklenerek, Avrupa’daki gerçeklerle yüzleşmediklerini söyledi. “Bu noktada Yeşilleri karalamayı bırakın,” diyen Haßelmann, Yeşillerin ‘satın alınamayacağını’ iddia etti.

Sol Parti’nin şimdi vatandaşlara ‘neden sivil savunmaya karşı olduğunu’ açıklamak zorunda olduğunu ileri süren Haßelmann, doğrudan Merz’e de seslenerek, ‘demokratik partilerin’ halkın güvenini geri kazanması gerektiğini söyledi.

AfD adına parti ve meclis grubu başkanı Tino Chrupalla konuştu. CDU/CSU ve trafik lambası koalisyonunun aylarca eski Federal Meclis’in önemli kararlar almasına izin vermeyi kabul ettiğine dikkat çekti.

Şimdi yeni Federal Meclis’te çoğunlukları olmadığı için eski çoğunlukları kullandıklarına işaret eden Chrupalla, “Bize burada ne büyük bir gösteri yaşatıyorlar,” diye konuştu.

Seçmenlerin Merz tarafından ihanete uğramış hissettiğini savunan AfD lideri, CDU liderinin sadece şansölyelik ile ilgilendiğini söylerek, “Sende omurga yok,” diye bağırdı.

Chrupalla, “özel fon” aracının, bir ihtiyaç tespit edilmeden kötüye kullanıldığını belirtti.

Söz alan SPD’li Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, Alman savunmasını ilerletmenin “günün emri” olduğunu ileri sürdü. Pistorius, Ukrayna’daki savaş ve ABD’nin Hint-Pasifik bölgesine yönelmesi nedeniyle değişen tehdit durumuna atıfta bulundu ve. “Sorumluluğumuz artıyor ve Avrupalılar olarak üstlenmemiz gereken yük de artıyor,” dedi.

Almanların bu konuda merkezi bir rol üstlenmesi gerekeceğini söyleyen bakan, “Bu da daha fazla asker, daha fazla ekipman, daha hızlı operasyonel hazırlık anlamına geliyor. Kısacası, bunun için gereken mali ihtiyaçlar büyük ölçüde artacaktır,” diye konuştu.

Bunun “çocuklarımızın ve torunlarımızın güvenliğiyle ilgili” olduğunu ileri süren Pistorius, “Tehdit durumu nakit durumundan önce gelir,” iddiasında bulundu.

AfD’nin onursal başkanı Alexander Gauland da söz alarak ‘birkaç kişisel açıklama’ yaptı. Daha önce CDU’da siyaset yapan ve Merz ile uzun süre aynı partide olduğunu hatırlatan Gauland, şu anki CDU liderinin ‘Merkel’in iktidar arzusunun kurbanı’ olduğunu öne sürdü.

Merz liderliği ile birlikte Almanya’nın merkez sağ bir politikaya kavuşacağını umduğunu kaydeden Gaulan, bunun yerine Merz’in, CDU’da ‘hâlâ muhafazakâr ya da burjuva [bürgerlich] olan her şeyi’ feda ettiğini savundu.

Merz’in de tıpkı trafik lambası hükümeti gibi başarısız olacağı kehanetinde bulunan AfD’li, muhtemel şansölyenin elinde sadece “yarının sorunları için dünün yanıtları” bulunduğunu söyledi.

Gerçek bir dönüm noktasının ancak AfD ile yaşanabileceğini öne süren Gaulan, “Bu hafta itibariyle Merz CDU’su Merkel CDU’sunun devamı niteliğindedir,” dedi.

AfD’li siyasetçi Michael Espendiller ise “Savunma bütçesi de normal bütçeden finanse edilmeli,” dedi.

Sorunun para değil, paranın boşa harcanması olduğunu savunan Espendiller, Bundeswehr kışlalarının sadece özel güvenlik hizmetleri tarafından korunmasının yılda milyarlarca dolara mal olduğunu hatırlattı ve savunma projelerinin düzenli olarak beklenenden çok daha pahalıya mal olduğunu belirtti.

AfD’liye göre savunma sektöründe 50 yıl önce olduğu gibi bir “zihniyet” var ve Almanya’nın gelir sorunu değil, harcama sorunu mevcut.

BSW lideri Sahra Wagenknecht ise “iklim etiketli savaş kredilerini” eleştirdi; tankların ve küçük otomobillerin ‘CO2 ayak izini’ karşılaştırdı.

Merz’i, AfD ile konuşmak istemediği için, AfD’yi mutlak çoğunluğa daha da yaklaştıran bir politika izlemekle suçlayan Wagenknecht, CDU liderini Ukrayna savaşında “yangına körükle gitmekle” suçladı.

Almanya’nın artık ‘iktisadi bir cüce’ olma yolunda ilerlediğini savunan BSW lideri, Federal Meclis seçimlerinde partisinin aleyhine olan “sistematik sayım hatalarından” şikayet etti ve yeniden sayım yapılmazsa parlamentonun demokratik meşruiyetten yoksun kalacğaını savundu.

Wagenknecht’in konuşmasının sonunda BSW milletvekilleri pankartlar açtı. Pankartlarda “1914, 2024 değil. Savaş kredilerine HAYIR” yazıyordu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB’den Ukrayna’ya 40 milyar avroluk askeri yardım planı

Yayınlanma

Avrupa Birliği ülkeleri, bu hafta yapılacak liderler zirvesine sayılı günler kala Ukrayna’ya 40 milyar avro değerinde yeni bir askeri yardım paketi konusunda ilerleme kaydetti.

Pazartesi günü bloğun dışişleri bakanları toplantısının ardından AB’nin en üst düzey diplomatı Kaja Kallas, girişim için “geniş bir siyasi destek” olduğunu ve ayrıntılar üzerinde görüşmelerin devam ettiğini söyledi.

Kallas, “masadaki herkesin şu anda kararlılığımızı göstermemiz ve Ukrayna’yı kendisini savunabilmesi için desteklememiz gerektiğini anladığını” sözlerine ekledi.

AB üyeleri geçen aydan bu yana en az 20 milyar avro değerinde bir tedarik paketi üzerinde görüşmeler yürütüyor. Teklif, bu yıl iki milyon topçu mühimmatının yanı sıra hava savunma sistemleri, derin hassasiyetli saldırı füzeleri, insansız hava araçları ve diğer silahların teslim edilmesini amaçlıyor. Ayrıca Ukrayna askeri tugaylarının ve sanayisinin de desteklenmesi öngörülüyor.

Plana göre 2 milyon adet büyük kalibreli topçu mühimmatı için 5 milyar avro harcanacak.

Bu girişim, Rusya ile ABD arabuluculuğunda bir barış anlaşması müzakere etmeye çalışan Kiev’e bu yıl temel askeri malzemelerin sağlanmasında kilit bir yol olarak görülüyor.

Bloomberg’de yer alan habere göre plan, istekli üye devletlerden oluşan bir koalisyonun ayni ve nakdi katkılarına açık ve her biri kendi ekonomilerinin büyüklüğüne göre katkıda bulunmaya teşvik ediliyor. Konu hakkında bilgi sahibi kişilere göre üye devletlerin çoğu bir anlaşmaya doğru ilerlemekten yana.

Öte yandan isimlerinin açıklanmaması kaydıyla konuşan bu kişiler, aralarında Fransa ve İtalya’nın da bulunduğu bazı ülkelerin daha fazla zaman ve ek ayrıntı istediklerini söyledi. Macaristan ise uzun zamandır Ukrayna’ya askeri ya da başka herhangi bir yardım yapılmasına karşı çıkıyor.

Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó pazartesi günü yaptığı açıklamada Budapeşte’nin “ne bu işin içine çekileceğini ne de Macar vergi mükelleflerinin parasının Ukrayna’ya silah tedarikini finanse etmek için kullanılmasına izin vermeyeceğini” bir kez daha yineledi. Slovakya da fona katılmayacağını açıkladı.

Bir başka diplomat ise planın aynı zamanda Avrupa’nın kuzey ve doğusundaki ülkelere kıyasla Ukrayna’nın ihtiyaçlarına şimdiye kadar daha az katkıda bulunan ülkelere baskı yapmanın bir yolu olduğunu söyledi.

Euractiv’in ulaştığı AB diplomatlarına göre ise aralarında Hırvatistan, Almanya, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Danimarka, Çekya, Romanya, Polonya ve Baltık ülkelerinin de bulunduğu pek çok ülke hızlı bir anlaşmaya varılmasından ve teklife oldukça iddialı bir rakam eklenmesinden yana.

Planın perşembe günü (20 Mart) Brüksel’de yapılacak bir zirvede AB liderleri tarafından tartışılacağı fakat nihai kararın bu hafta içinde alınmasının mümkün olmadığı belirtildi.

Girişimin ilerleyebilmesi için katılım ve katkıların nasıl hesaplanacağına ilişkin kilit sorular devam ediyor. Olası bir çözüm, 27 AB ülkesinin rızasına dayalı bir mali araç yerine, gelecekteki fona ayni ve nakdi katkılar için bir ‘istekliler koalisyonu’ aramak olacak. Böylece Macaristan ve Slovakya gibi ülkelerin de vetosunun bertaraf edilmesi umuluyor.

Kallas’ın planı Norveç, Birleşik Krallık ya da Türkiye gibi AB üyesi olmayan ülkelerin de fona dâhil edilmesine imkân tanıyor ama bu ülkelerin hangi koşullar altında fona dâhil edileceği henüz netlik kazanmış değil.

Daha da zor olan konular ise her bir katılımcı ülkenin katkısının nasıl hesaplanacağı ile ilgili. Son teklife göre katkılar, ülkelerin “iktisadi ağırlıklarına” göre bağışta bulunmalarını sağlayacak temel bir gösterge olarak gayri safi milli gelir (GSMG) kullanılarak belirlenecek.

Bu durum, Ukrayna’ya yardım konusunda çoğu zaman iktisadi ağırlıklarının üzerinde yardımda bulunan küçük AB üye ülkelerinin büyük çoğunluğu tarafından adil olarak görülürken, Fransa, İtalya ve İspanya gibi daha büyük ülkeler bu konuda isteksiz davranıyor. 

Fakat bir AB diplomatı, bu ağırlıklandırmanın kuzey ve doğu Avrupa ülkelerinden daha az katkıda bulunan ülkeleri “adil paylarını” vermeye zorlayacağını söyledi.

Bir başka anlaşmazlık noktası da taahhütlerin muhasebeleştirilmesi. Son teklife göre, “24 Şubat 2025’ten bu yana sağlanan ayni destek” fona eklenen rakamda dikkate alınacak, fakat bazı AB diplomatları ülkelerin aynı miktarı iki kez (bir kez ulusal ve bir kez de AB düzeyindeki fonun bir parçası olarak) taahhüt etmeleri konusunu gündeme getirdi.

Bir başka AB diplomatı, “[Kallas’ın] girişimi zihni yapılandırmaya ve odaklanmaya yardımcı oluyor ve çifte sayma ya da saymama konusundaki tüm konuşmalar (…) kedinin siyah mı yoksa beyaz mı [paranın taze olup olmadığı] ile ilgili bir sorudur,” dedi.

Ukrayna’ya gelecekte verilecek güvenlik garantilerinin, örneğin ateşkesin sahada botlarla denetlenmesi gibi, bu yıl gerçekleşmesi halinde nasıl hesaba katılacağı belirsizliğini koruyor.

AB üye ülkeleri ayrıca Rusya’nın dondurulan varlıklarından elde edilen 18 milyar avroluk kârın nasıl hesaba katılacağı konusunun da açıklığa kavuşturulmasını istediler.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English