Rusya
Putin, Kiev’e 15 Mayıs’ta İstanbul’da doğrudan görüşme teklif etti

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kiev yönetimine 15 Mayıs Perşembe günü İstanbul’da ön koşulsuz doğrudan görüşmeler yapmayı teklif etti. Putin, amacın “çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmak” ve “kalıcı barış” sağlamak olduğunu belirtirken, Batılı liderler teklife temkinli yaklaştı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün akşam geç saatlerde yaptığı açıklamada, Kiev ile 15 Mayıs Perşembe günü İstanbul’da “doğrudan görüşmelere” hazır olduğunu belirtti.
Putin, Zafer’in 80. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen uluslararası etkinlikleri özetlediği gece konuşmasında, Ukrayna ile doğrudan diyaloğun yeniden başlatılmasının amacının “çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmak” ve “uzun vadeli, kalıcı bir barış tesis etmek” olduğunu söyledi.
Putin, “Kiev yönetimiyle doğrudan görüşmeleri bu perşembe, 15 Mayıs’ta İstanbul’da gecikmeksizin yeniden başlatmayı teklif ediyoruz,” dedi.
Görüşmelerin “ön koşulsuz” olarak başlatılmasını teklif ettiğini vurgulayan Putin’in açıklamasının tam metni şöyle:
“Hepinizi selamlamak istiyorum saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler, değerli meslektaşlarım! Hepinizi bir kez daha Büyük Zafer bayramı münasebetiyle kutlamak istiyorum. Bu günlerde Moskova’da, muzaffer nesle saygılarını sunmak üzere yıl dönümü kutlamalarında bizimle birlikte olan dostlarımıza, yabancı ortaklarımıza teşekkür etmek istiyorum. Nazizm’e karşı kazanılan ortak zafere katkıda bulunan herkesi saygıyla anıyoruz. Bunlar arasında Hitler Karşıtı Koalisyondaki müttefiklerimiz, Çinli savaşçılar, Avrupa’daki anti-faşist direnişin katılımcıları, Afrika’da, Asya-Pasifik bölgesindeki halk kurtuluş hareketlerinin savaşçıları ve Latin Amerika ülkelerinden gönüllüler bulunmaktadır. Dostlarımız ve bizimle aynı fikirde olanlarla bizi birleştiren şey, ortak hafıza, tarihe saygı ve özgürlük için savaşan gerçek kahramanların yiğitliğine duyulan saygıdır. Ve elbette, geleceğe yönelik sorumluluğumuz, daha adil ve güvenli dünya inşa etme sorumluluğumuzdur.
Tüm dünya toplumunun, Avrasya’nın ve dünyanın diğer bölgelerinin istikrarlı, sürdürülebilir kalkınmasının doğrudan bağlı olduğu konular, Moskova’da gerçekleşen ikili ve çok taraflı toplantıların merkezinde yer aldı. Bu toplantılar elbette özel, resmi, bayram havasında geçti ancak aynı zamanda son derece yoğun ve içerikliydi; siyasi, iktisadi ve insani gündem konularıyla doluydu. Sonuçları özetlerken —ki bunu şimdi yapmak istiyorum— 7-10 Mayıs tarihleri arasındaki dört gün boyunca üç yabancı devlet liderinin —Çin Halk Cumhuriyeti, Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti— resmi ziyaret etkinliklerinin gerçekleştiğini söyleyebilirim. Ayrıca, BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu), Asya, Afrika, Orta Doğu, Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinin liderleriyle 20 ikili görüşme yapıldı. Toplamda, kutlamalara BDT, Asya, Afrika, Orta Doğu, Avrupa ve Latin Amerika’dan 27 devlet başkanı ile yaklaşık 10 uluslararası kuruluş yöneticisi katıldı. Altı ülke daha üst düzeyde temsil edildi. Yabancı ülke heyetlerinin ve uluslararası kuruluşların bu denli geniş katılımını, ortak Büyük Zaferimizin kalıcı fikirleri ve değerleri etrafında gerçek konsolidasyonun ilham verici kanıtı olarak görüyoruz.
Kızıl Meydan’daki geçit törenine ulusal silahlı kuvvetlerinin birliklerini gönderen 13 ülkenin liderlerine minnettarız. Onların bizim tören birliklerimizle omuz omuza yürüyüşü, ortak bayramımıza özel enerji, İkinci Dünya Savaşı yıllarında çelikleşmiş savaş kardeşliği ruhu kattı. Kore Halk Ordusu komutanlarına bizzat teşekkür etmekten, Kursk Oblastı’nın sınır bölgelerinin Kiev rejimi oluşumlarından kurtarılması sırasında askerlerimizle birlikte profesyonelce —bunu vurgulamak istiyorum— ve özveriyle görev yapan Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti özel kuvvetler birliklerinin asker ve komutanlarına en sıcak selamlarımı iletmekten mutluluk duydum. Vurgulamak isterim ki, cesaret ve kahramanlık gösterdiler, bir kez daha söylemek istiyorum, son derece profesyonelce hareket ettiler, iyi eğitim ve hazırlık sergilediler.
Ve elbette, tüm devlet liderleri için tribünlerde Zafer yıl dönümünün baş kahramanları olan Rusya, İsrail, Ermenistan ve Moğolistan’dan İkinci Dünya Savaşı gazilerini selamlamak özel onurdu.
Tehditlere, şantajlara ve Moskova’ya hava sahasının kapatılmasına varan engellemelere rağmen, bazı Avrupa ülkelerinin —Sırbistan, Slovakya, Bosna-Hersek— liderlerinin de geldiğini belirtmek isterim. Tekrar ediyorum, ne denli büyük baskıyla karşılaştıklarını anlıyoruz ve bu nedenle onların siyasi cesaretini, sağlam ahlaki duruşunu, bayramı bizimle paylaşma ve hem kendi vatanları için hem de tüm dünyanın, abartısız söylüyorum tüm insanlığın kahverengi vebadan (Nazizm’den) kurtuluşu için savaşan Büyük Vatanseverlik Savaşı, İkinci Dünya Savaşı kahramanlarının anısına saygı duruşunda bulunma kararını içtenlikle takdir ediyoruz.
Milyonlarca Avrupalının, egemen politika yürüten ülke liderlerinin bunu hatırlaması bizim için önemlidir. Ve bu, er ya da geç, tarihin derslerine ve kendi halklarının görüşlerine dayanarak, Avrupa ülkeleriyle yapıcı ilişkilerin yeniden kurulması yönünde ilerlemeye başlayacağımıza dair bize iyimserlik ve umut veriyor. Buna, bugün hâlâ Rusya karşıtı söylemlerden ve bize yönelik açıkça saldırgan eylemlerden vazgeçmeyen, hâlâ —bunu tam da bu günlerde görüyoruz— bizimle esasen kaba üslupla ve ültimatomlarla konuşmaya çalışanlar da dahildir.
Çin Halk Cumhuriyeti ile kapsamlı ortaklığımız ve stratejik işbirliğimiz, 21. yüzyılda çağdaş eşit haklara dayalı ilişkilerin gerçek örneği olabilir. ÇHC Devlet Başkanı Şi Cinping, Büyük Zafer’in 80. yıl dönümüne adanmış törenlerin baş konuğuydu. Son derece verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Devlet başkanları düzeyinde iki ortak bildiri kabul edildi. Enerji, ticaret, finans, bilim, kültür ve daha birçok alanı kapsayan çok sayıda hükümetler arası ve kurumlararası anlaşma imzalandı. Daha önce de söylediğim gibi, eylül ayında militarist Japonya’ya karşı kazanılan zaferin 80. yıl dönümü törenleri için Çin’e resmi iade-i ziyarette bulunmam kararlaştırıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa ve Asya’da sona ermesinin 80. yıl dönümüyle ilgili ana, esasen başlıca anma etkinliklerinin, halkları en ağır sınavlardan geçmiş ve ortak zafer uğruna en yüksek bedeli ödemiş devletlerin başkentleri olan Moskova ve Pekin’de yapılması son derece sembolik ve doğaldır.
Değerli meslektaşlarım, sanırım Moskova’da yapılan görüşmeler ve toplantılar sırasında Ukrayna’daki çatışmanın çözümüne ilişkin konunun da ele alındığı herkes için açıktır. Tüm misafirlerimize, dostlarımıza bu çatışmaya gösterdikleri ilgi ve çatışmanın sona ermesi için gösterdikleri çabalar için minnettarız.
Bu bağlamda bu konuya ayrıca değinmeyi gerekli görüyorum. Bu hususta şunu söylemek isterim ki, bilindiği üzere Rusya daha önce defalarca ateşkes girişimlerinde bulunmuştur. Ancak bu girişimler Ukrayna tarafınca defalarca sabote edilmiştir. Örneğin, Kiev rejimi, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump ile aramızdaki anlaşmaya uygun olarak ilan edilen, enerji tesislerine yönelik saldırılara ilişkin 18 Mart-17 Nisan tarihleri arasındaki 30 günlük —bunu vurgulamak istiyorum— 30 günlük moratoryumu yaklaşık 130 kez açıkça ihlal etmiştir.
Rusya’nın başlattığı Paskalya ateşkesine de uyulmadı, ateşkes rejimi Ukrayna birlikleri tarafından yaklaşık 5 bin kez ihlal edildi. Yine de, Zafer Günü kutlamalarında —ki biz bunu da bizim için kutsal bayram olarak görüyoruz, düşünebiliyor musunuz, 27 milyon kaybımız var— işte bu bizim için kutsal olan bayramda üçüncü kez ateşkes ilan ettik. Bu sırada, Batı’daki, bana göre samimiyetle çözüm yolları arayan meslektaşlarımıza, Zafer Günü’nde ateşkesin durdurulması konusundaki tutumumuzu ilettik ve gelecekte bu ateşkesin süresini uzatma olasılığını dışlamadığımızı, fakat elbette bu birkaç gün içinde ne olacağının analizinden sonra, Kiev rejiminin teklifimize nasıl tepki vereceğinin sonuçlarına göre hareket edeceğimizi belirttik.
Peki ne görüyoruz, bu sonuçlar nelerdir? Kiev makamları —aslında siz de tüm bunları çok iyi görüyorsunuz— ateşkes teklifimize hiçbir şekilde yanıt vermedi. Dahası, teklifimizi duyurduktan sonra —ki bu, hatırlayacağınız üzere, bu yılın 5 Mayıs’ında gerçekleşti— Kiev makamları 6 Mayıs’ı 7 Mayıs’a bağlayan gece büyük çaplı saldırılar düzenledi. Saldırıda 524 insansız hava aracı ve Batı yapımı çok sayıda füze yer aldı. Aynı anda Karadeniz’de 45 insansız deniz aracı da kullanıldı. Ve ilan ettiğimiz ateşkesin olduğu bu üç günde, yani 8, 9 ve 10 Mayıs’ta, sizin de kitle iletişim araçlarından gördüğünüz, aslında sizin haberlerinizden de anlaşılan şeyler yaşandı. Bu süre zarfında Kursk oblastında ve Belgorod oblastı ile kesişim noktasında Rusya Federasyonu devlet sınırına beş hedefli saldırı girişimi yapıldı. Tam da ilan ettiğimiz ateşkes günlerinde.
Ayrıca, diğer yönlerde 36 saldırı daha düzenlendi. Kursk ve Belgorod oblastlarında Rusya Federasyonu topraklarına sızma girişimleri de dahil olmak üzere tüm bu saldırılar püskürtüldü. Dahası, askeri uzmanlarımız bu saldırıların hiçbir askeri önem taşımadığını, tamamen siyasi nedenlerle yapıldığını ve düşmanın çok büyük kayıplar verdiğini düşünmektedir.
Daha önce de söylediğim gibi, Kiev makamları sadece ateşkes teklifimizi reddetmekle kalmadı, aynı zamanda hepimizin gördüğü gibi Moskova’daki törenler için toplanan devlet liderlerini de korkutmaya çalıştı. Biliyorsunuz değerli meslektaşlarım, burada Moskova’da meslektaşlarımla görüşürken aklıma şöyle düşünce geldi, sizinle paylaşayım. Nazi Almanyası’na karşı kazanılan zaferin kutlamaları için Moskova’ya gelenlerden kimi korkutmaya çalıştılar? Kimi korkutmaya çalıştılar? Çünkü bize gelenler, makamları ya da mevkileri gereği lider olanlar değil. Onlar karakterleriyle, inançlarıyla ve inançlarını savunmaya hazır olmalarıyla liderdirler. Peki onları kim korkutmaya çalıştı? Eski SS askerlerine hazırolda durup selam veren, onları alkışlayan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler ile işbirliği yapanları milli kahraman mertebesine yükseltenler mi? Bana öyle geliyor ki bu, açıkça yetersiz araçlarla yapılan girişimdir ve bunu yapmaya çalışanlar, kendilerinin hedeflediği etkiye ulaşamazlar.
Bir kez daha tekrar ediyorum, defalarca ateşkes adımları teklif ettik, Ukrayna tarafıyla diyalogdan asla vazgeçmedik. Bir kez daha hatırlatmak isterim ki, 2022’de müzakereleri kesen biz değildik. Bunu Ukrayna tarafı yaptı.
Bu bağlamda, her şeye rağmen, Kiev makamlarına 2022 sonunda kendilerinin kestiği müzakereleri; doğrudan müzakereleri, üstelik —özellikle vurguluyorum— hiçbir ön koşul olmaksızın yeniden başlatmalarını yeniden başlatmalarını teklif ediyoruz. Derhal, önümüzdeki perşembe, 15 Mayıs’ta, daha önce yapıldığı ve kesildiği yer olan İstanbul’da başlamayı öneriyoruz.
Bilindiği üzere, Türk meslektaşlarımız bu tür müzakerelerin düzenlenmesi için defalarca hizmetlerini teklif ettiler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bunların düzenlenmesi için çok şey yaptı. Hatırlatmak isterim ki, bu müzakereler sonucunda ortak belge taslağı hazırlanmış ve Kiev müzakere heyeti başkanı tarafından paraflanmıştı, ancak Batı’nın ısrarıyla bu taslak çöpe atıldı.
Yarın Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile görüşmemiz planlanıyor. Kendisinden Türkiye’de müzakerelerin yapılması için böyle imkân sağlamasını rica etmek istiyorum ve Ukrayna’da barışın bulunmasına katkıda bulunma arzusunu teyit edeceğini umuyorum.
Ukrayna ile ciddi müzakerelere hazırız. Bu müzakerelerin anlamı, çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmak, tarihi perspektifle uzun vadeli, kalıcı barış tesis etmektir. Bu müzakereler sırasında yeni ateşkesler, yeni ateşkes üzerinde anlaşmaya varılabileceğini, üstelik sadece Rusya tarafından değil, Ukrayna tarafından da uyulacak gerçek ateşkes olabileceğini dışlamıyoruz. Bu, tekrarlıyorum, Ukrayna ordusunun yeniden silahlandırılması, takviye edilmesi ve hummalı siper kazma ve yeni mevziler oluşturma faaliyetlerinin ardından silahlı çatışmanın devamına önsöz değil, uzun vadeli sürdürülebilir barışa doğru ilk adım olurdu. Böyle bir barış kime lazım?
Teklifimiz, tabiri caizse, masadadır. Karar şimdi Ukrayna makamlarına ve görünüşe göre kendi halklarının çıkarlarından ziyade kişisel siyasi hırslarıyla hareket ederek Ukraynalı milliyetçilerin eliyle Rusya ile savaşı sürdürmek isteyen hamilerine aittir. Tekrarlıyorum, Rusya hiçbir ön koşul olmaksızın müzakerelere hazırdır. Şu anda çatışmalar, savaş devam ediyor. Biz ise bizim tarafımızdan kesilmeyen müzakereleri yeniden başlatmayı öneriyoruz. Bunda kötü olan ne var? Gerçekten barış isteyenler bunu desteklemeden edemez.
Bu vesileyle, Ukrayna krizinin barışçıl çözümüne yönelik yabancı ortaklarımızın üstlendiği arabuluculuk hizmetleri ve çabaları için bir kez daha şükranlarımı sunmak isterim. Bunlar arasında Çin, Brezilya, Afrika ülkeleri, Orta Doğu ve son zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni yönetimi bulunmaktadır.
Son olarak, Nazizm’e karşı kazanılan zaferin 80. yıl dönümüne adanmış bayram kutlamalarını bizimle paylaşan herkese bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Eminim ki, bu günlerde Moskova’da bizi birleştiren dayanışma ve uyum ruhu, gelecekte de ilerleme, güvenlik ve barış adına verimli işbirliği ve ortaklıklar kurmamıza yardımcı olacaktır. Ve bu vesileyle, yıl dönümü etkinliklerini, saatler süren mevcut müzakerelerin ve çalışma toplantılarının programını aktaran basın mensuplarının, dünyadan haber ajanslarının, televizyon kanallarının, basının temsilcilerinin büyük rolünü de belirtmek isterim. Dünyanın farklı ülkelerindeki insanların Moskova’daki bu bayram günlerinin eşsiz atmosferini hissetmeleri için çok şey yaptılar. Ve tabii ki, bu toplantı için size teşekkür ediyorum, zira oldukça geç saatte gerçekleşiyor ve elbette herkes yorgun. Dikkatiniz için çok teşekkür ederim.”
Moskova daha önce, Ukrayna’ya Batı askeri yardımının tamamen durdurulması da dâhil olmak üzere belirli koşullar altında ateşkes anlaşmasını değerlendirebileceğini belirtmişti.
Trump: Harika bir gün
Putin’in doğrudan görüşme teklifine Batı’dan ilk tepkiler geldi. ABD Başkanı Donald Trump, kendi sosyal medya platformu Truth Social’dan yaptığı açıklamada, Vladimir Putin’in doğrudan görüşme girişimini memnuniyetle karşılayarak, “Bu, Rusya ve Ukrayna için muhtemelen harika bir gün,” ifadelerini kullandı ve “büyük bir haftanın” başlayacağını duyurdu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Putin’in teklifini “ilk adım, ancak yeterli değil” olarak nitelendirdi. Macron, Rusya’nın “çıkış yolu aradığını ancak hâlâ zaman kazanmak istediğini” düşündüğünü belirtti.
Cumartesi günü Fransa, İngiltere, Almanya ve Polonya liderleri, pazartesi gününden itibaren geçerli olacak ateşkes tekliflerinin, aynı gün telefonla bilgilendirdikleri Trump tarafından desteklendiğini açıkladılar.
Ukrayna ile “dayanışma” göstergesi olarak dört Avrupalı lider, tekliflerinin reddedilmesi durumunda Rusya Devlet Başkanı Putin üzerindeki yaptırım baskısını artırma tehdidinde bulundu. Dört liderin Kiev ziyareti, Ukrayna’ya yaptıkları ilk ortak gezi ve Friedrich Merz’in yeni Almanya Şansölyesi olarak ilk resmi ziyareti oldu.
Geçtiğimiz ay, Moskova’daki Zafer Günü geçit töreni öncesinde Putin, 8 Mayıs gece yarısından 11 Mayıs gece yarısına kadar tek taraflı geçici ateşkes ilan etmişti.
Moskova’nın üç günlük tek taraflı ateşkesine rağmen çatışmaların durmadığı bildirildi. Kiev ile Moskova karşılıklı suçlamalarda bulundu. Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrey Sibiga, X sosyal medya ağında yaptığı açıklamada ateşkesi “saçmalık” olarak nitelendirerek, Rusya’nın Ukraynalı sivillere yönelik saldırılarına ve Ukrayna’daki cephe hattına yönelik hücumlarına devam ettiğini savundu.
Ancak Putin, gece konuşmasında, Zafer Günü “ateşkesi” öncesindeki günlerde Ukrayna’yı Rusya’ya yönelik saldırıları tırmandırmakla ve Kursk ile Belgorod oblastlarına yönelik beş sınır ötesi saldırı girişimi de dâhil olmak üzere üç günlük ateşkesi defalarca ihlal etmekle suçladı. Putin, bu saldırıların “hiçbir askeri önemi olmadığını” belirtti.
Rusya
Rusya, 6060 cenazeye karşılık Ukrayna’dan 78 askerinin naaşını teslim aldı

Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Medinskiy, İstanbul’da varılan mutabakat çerçevesinde Ukrayna ordusuna ait 6060 askerin cenazesinin teslimatının tamamlandığını açıkladı. Rusya, bu teslimata karşılık 78 askerinin naaşını geri alırken, esir takasının ve ağır yaralıların takasının da devam ettiğini belirtti.
Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Medinskiy, İstanbul’da varılan mutabakat kapsamında Ukrayna’ya ait 6060 askerin cenazesinin teslimat sürecinin tamamlandığını bildirdi.
Medinskiy, son etapta 1245 Ukraynalı asker ve subayın naaşının teslim edildiğini belirtirken, Rusya’nın bu süreçte toplam 78 askerinin cenazesini geri aldığını açıkladı.
Medinskiy, Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Esir takası da devam ediyor. Ağır yaralıların cephe hattından acil sıhhi nakilleri için düzenlemeler yapıldı,” ifadelerini kullandı.
Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan bir diğer açıklamada ise Rusya’nın, Ukrayna tarafına Ukrayna ordusuna ait 2239 askerin cenazesini daha teslim etmeye hazır olduğu belirtildi.
İstanbul’daki müzakerelerde kararlaştırılmıştı
Ukrayna’ya 6 bin askerin cenazesinin teslim edilmesine ilişkin anlaşmaya, 2 Haziran’da İstanbul’da gerçekleştirilen ikinci tur müzakereler kapsamında varılmıştı.
Taraflar aynı görüşmede, ağır yaralı ve ağır hasta tüm esirlerin yanı sıra 25 yaşın altındaki genç askerlerin de “hepsine karşılık hepsi” formülüyle takas edilmesi konusunda uzlaşmıştı.
Teslimat süreci aşamalı olarak gerçekleşti
Ukrayna, anlaşma çerçevesindeki ilk cenazeleri 11 Haziran’da teslim aldı. Aynı gün Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Medinskiy de takası doğrulayarak Rus tarafının 27 askerinin naaşını geri aldığını duyurmuştu.
Rusya, İstanbul’daki mutabakat maddelerine uygun olarak 14 Haziran’da Kiev’e 1200 Ukraynalı askerin cenazesini daha teslim etti.
Bu teslimatı, 15 Haziran’da yapılan 1200 kişilik bir başka cenaze teslimatı takip etti.
Rusya
Kremlin: İran’ın uranyumunu depolama teklifimiz halen masada

Kremlin, Orta Doğu’da tırmanan krize rağmen Rusya’nın İran’a ait uranyumun kendi topraklarında depolanması yönündeki teklifinin geçerliliğini koruduğunu açıkladı. Sözcü Peskov, Umman arabuluculuğundaki dolaylı ABD-İran görüşmeleri öncesinde başlayan çatışmaların durumu ciddi şekilde kötüleştirdiğini belirtti.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, düzenlediği basın toplantısında, Rusya’nın İran’a ait uranyumun kendi topraklarında depolanmasına yönelik teklifinin “masada” olduğunu ve geçerliliğini koruduğunu bildirdi.
‘Durum ciddi şekilde kötüleşti’
Kremlin Sözcüsü, çatışmaların, Umman’ın arabuluculuğunda İran ve ABD arasında yapılması planlanan bir sonraki dolaylı müzakere turunun hemen öncesinde başlamasıyla durumun ciddi şekilde karmaşıklaştığını kaydetti.
Peskov, “Durum fazlasıyla ciddi bir şekilde tırmandı ve elbette tüm bunlar olayların gidişatını iyi yönde değiştirmedi,” ifadelerini kullandı.
Peskov ayrıca, Rusya’nın Orta Doğu’daki krizin temel nedenlerini ortadan kaldırmak için gerekeni yapmaya hazır olduğunu da sözlerine ekledi.
‘İsrail saldırıları İran toplumunu birleştirdi’
Öte yandan Peskov, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları karşısında İran toplumunda önemli bir konsolidasyon yaşandığını açıkladı. Peskov, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İran’da iktidar değişikliği olasılığına dair açıklamasını yorumlarken, Rusya’nın bölgedeki gerilimi tehlikeli bir boyuta taşıyan eylemleri kınadığını belirtti.
Netanyahu, daha önce Fox News‘e verdiği mülakatta, İsrail’in askeri harekatının Tahran’da rejim değişikliğiyle sonuçlanabileceği görüşünü dile getirmişti.
Sözcü Peskov bu açıklamanın yetkililer tarafından görüldüğünü ve duyulduğunu ifade etti.
Peskov, “İsrail tarafının şu anda gerçekleştirdiği bombardımanlar karşısında İran’da toplumun önemli ölçüde konsolide olduğunu da tespit ediyoruz. Söyleyebileceğim bu,” diye ekledi.
Putin ve Trump gerilimi görüştü
Diğer yandan Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Yuriy Uşakov, 13 Haziran’da yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump’ın bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini bildirdi.
Görüşmede iki liderin Orta Doğu’daki durumun kötüleşmesini ele aldığını belirten Uşakov, Putin’in Trump’a İsrail Başbakanı Netanyahu ve İran Cumhurbaşkanı Masud Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmeler hakkında bilgi verdiğini aktardı.
Rusya’dan arabuluculuk sinyali
Görüşmede Rus tarafının “olası arabuluculuk çabalarını” hayata geçirmeye hazır olduğu vurgulandı. Putin’in, gerilimin tırmanmasından önce Rusya’nın, “ABD ve İran temsilcileri arasında İran nükleer programı üzerine yürütülen müzakereler sırasında karşılıklı olarak kabul edilebilir anlaşmalara” ulaşmayı amaçlayan somut adımlar önerdiğini belirttiği kaydedildi.
Trump’ın ise Putin’in Orta Doğu’daki çatışmanın çözümünde olası arabuluculuğuna açık olduğunu ifade ettiği bildirildi.
Rusya
Çin, Rusya’nın kredi notunu ‘istikrarlı’ olarak teyit etti

Çinli kredi derecelendirme kuruluşu CSCI Pengyuan, Rusya’ya ulusal ve yabancı para cinsinden ‘A-i’ seviyesinde kredi notu verdi. Bu not, Rusya’nın borçlarını ödeme kabiliyetinin yüksek olduğunu ancak olumsuz ekonomik koşullara karşı hassasiyetinin bulunduğunu ifade ediyor. Kuruluş, jeopolitik gerilimler ve yaptırımların uzun vadeli belirsizlikler yarattığı uyarısında bulundu.
Çinli kredi derecelendirme kuruluşu CSCI Pengyuan, Rusya’ya bir ay içinde ikinci kez egemen kredi notu verdi.
Kuruluşun Vedomosti gazetesine yaptığı açıklamaya göre, Rusya’nın ulusal ve yabancı para cinsinden uzun vadeli uluslararası kredi notları ‘A-i’ olarak belirlendi. Not görünümü ise ‘istikrarlı’ olarak açıklandı.
Bu not, Rusya’nın borçlarını ödeme kabiliyetinin yüksek ve temerrüt riskinin düşük olduğu, ancak olumsuz ekonomik ortama karşı hassasiyetinin de bulunduğu anlamına geliyor.
Gazetenin incelediği açıklamada, Rusya’nın CSCI Pengyuan’dan bir not talep etmediği ancak derecelendirme sürecinde kuruluşla işbirliği yaptığı belirtildi.
Çin’den ikinci ‘istikrarlı’ not
Rusya, mayıs ayında da bir başka Çinli kuruluş olan China Chengxin International Credit Rating’den (CCXI) ‘istikrarlı’ görünümlü ‘BBB+g’ notu almıştı.
Bu not, orta düzeyde ekonomik ve finansal istikrar ile aynı seviyede temerrüt riskine işaret ediyordu.
Rusya’nın CCXI’deki bu yeni notu, 2022 öncesindeki ‘BBB-g’ seviyesindeki notundan daha yüksek bir seviyede bulunuyor.
CCXI, 2022’deki olayların ardından Rusya’nın notunu önce ‘BBg’ye düşürmüş, ardından 2022 yazında tamamen geri çekmişti.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Fitch, Moody’s ve S&P, 2022’de başlayan süreç sonrası Rusya’nın ve Rus şirketlerinin notlarını önce düşürmüş, daha sonra ise geri çekmişti.
ABD merkezli bu üç büyük kuruluş, Avrupa Birliği’nin (AB) yaptırımlarını gerekçe göstermişti.
Mart 2022’den itibaren AB merkezli kuruluşların Rusya ve yerel şirketleri derecelendirmesi yasaklanmıştı.
Ekonomik dayanıklılık ve riskler
CSCI Pengyuan, not kararının gerekçesinde Rusya’nın önemli bir uluslararası statüye, büyük bir ekonomiye, bol enerji kaynaklarına ve ileri bir kalkınma aşamasında olduğuna dikkat çekti.
Kuruluş, jeopolitik gerilimler ve Batı yaptırımlarının yarattığı baskıya rağmen Rus ekonomisinin dayanıklılığını koruduğunu belirtti.
Açıklamada, Rusya’nın maliye politikasının ihtiyatlı olduğu, cari işlemler pozisyonunun ve dış borç yapısının sağlam olduğu vurgulandı.
Enflasyonun etkin yönetimi ve rublenin istikrara kavuşmasının, ekonominin gücünü ve olumsuz koşullarda bile istikrarlı kalkınma yeteneğini teyit ettiği ifade edildi.
Ayrıca, de-dolarizasyon stratejisinin sadece rezerv yapısını iyileştirmekle kalmayıp, Rusya’nın uluslararası yatırım pozisyonunun çeşitliliğini de artırdığı kaydedildi.
Ancak kuruluş, jeopolitik durum ve yaptırımların ülkenin uzun vadeli ekonomik beklentileri üzerinde önemli bir belirsizlik yarattığı uyarısında bulundu.
Dış borcun önemli bir kısmının yurt dışı altyapıya bağımlı kalmaya devam ettiği ve Batılı ülkelerin bunu Rusya’ya karşı kullanmak için araçlara ve teşviklere sahip olduğu belirtildi.
Enerjiye bağımlılığın mali gelirleri petrol fiyatlarındaki dalgalanmalara ve yaptırım rejimlerindeki değişikliklere karşı savunmasız bıraktığı, jeopolitik gerilimlerin ise ekonomik beklentileri gölgelediği ifade edildi.
Not artışı ve düşüşü için senaryolar
CSCI Pengyuan, Rusya’nın Ukrayna ile olan çatışmasının tırmanması, yeni yaptırımlar, rublede keskin bir devalüasyon ve bütçe açığında belirgin bir artış yaşanması durumunda ülkenin kredi notunun düşebileceği uyarısında bulundu.
Kuruluş, not artışı için ise jeopolitik risklerin ve yaptırımların önemli ölçüde hafiflemesi, ekonominin beklentilerin üzerinde büyümesi, çeşitliliğinin artması ve enflasyonun kontrol altında tutulması gibi koşulların sağlanması gerektiğini belirtti.
-
Görüş2 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya6 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Dünya Basını2 hafta önce
Financial Times: Borç batağındaki ‘gelişmekte olan ülkeler’ için kayıp on yıl kapıda