Avrupa
Romanya’da Ukrayna karşıtı parti güç kazandı

Romanya’da ülkenin ana muhalefet gücü olarak ortaya çıkan aşırı sağcı Romen Birliği İttifakı’nın (AUR) başkanı George Simion’un Bükreş hükümetinin İsrail’den 3 bin Ukraynalının tahliyesini finanse ederken çatışmalarda sıkışıp kalan Romenler için hiçbir şey yapmadığını belirttiği yazısı tartışma yarattı.
Simion’un yazısı fazlaca ilgi görürken, AUR’un yükselişi Avrupa başkentlerinde, Romanya’nın Kiev’i desteklemekte isteksiz bir başka Avrupa Birliği (AB) ve NATO ülkesi haline gelebileceği endişesine yol açtı.
Financial Times‘ın (FT) haberine göre AUR, 2019 seçimlerinden bu yana seçmenler arasındaki desteğini ikiye katlayarak yaklaşık yüzde 20’ye çıkardı.
Simion, cumhurbaşkanlığı seçimleri için seçmenlerin tercihlerinde, NATO Genel Sekreter Yardımcısı Mircea Geoană ve Başbakan Marcel Ciolacu’nun ardından yüzde 18 ile üçüncü sırada yer alıyor.
Simion’un eylemleri, partisinin gelecek yıl yapılacak parlamento, cumhurbaşkanlığı ve Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde şimdiden kampanya moduna girdiğini gösteriyor.
Ukrayna’dan ucuz tahıl ithalatına izin verdiği için Varşova’daki hükümeti eleştiren Polonya Konfederasyon Partisi gibi AUR da Ukrayna’dan gelen tarım ürünlerinin Romanya üzerinden transit geçişine karşı çıkıyor. Parti, ayrıca Bükreş’in Kiev’e silah sevkiyatını sürdürmesine ve F-16 savaş uçaklarında eğitim gören Ukraynalı pilotlara ev sahipliği yapmasına da karşı.
Romanya’nın en büyük ana akım partileri olan merkez sol Sosyal Demokratlar ve merkez sağ Ulusal Liberal Parti’den oluşan iktidardaki büyük koalisyonun başarısızlıkları, AUR’un geliştiği siyasi hoşnutsuzluk ortamını besledi.
AUR’un yükselişi, kısa süre önce bölgesel seçimlerde iyi bir performans sergileyen Almanya için Alternatif partisinin yükselişini yansıtıyor. AUR da kendisini Macaristan ve İtalya’daki iktidar partileri ile İspanya ve Fransa’daki büyük muhalefet partilerine benzetiyor.
Avrupa
Almanya Savunma Bakanı: Ukrayna’nın geleceği NATO’da

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Ukrayna’nın geleceğinin kesin olarak NATO’da olduğunu ve bu yöndeki kararların geçerliliğini koruduğunu belirtti. Pistorius ayrıca, Almanya’nın 2025’te Ukrayna’ya 1,9 milyar avroluk ek destek sağlamayı planladığını açıkladı.
Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Kiev’de düzenlediği ortak basın toplantısında, Ukrayna’nın geleceğinin kesin olarak NATO’da olduğunu açıkladı.
Pistorius, daha önceki NATO zirvelerinde alınan ve Ukrayna’nın ittifaka katılımına yönelik geri dönülemez hareketini teyit eden kararların geçerliliğini koruduğunu vurguladı.
UNIAN haber ajansının aktardığına göre Pistorius, “Ukrayna’nın geleceğinin NATO’da olduğunu Washington ve Brüksel’deki zirvelerde zaten tartıştık. Bu konuda devam eden başka bir süreç olduğunu düşünmüyorum,” ifadelerini kullandı.
Alman bakan, 24-25 Haziran’da Lahey’de düzenlenecek olan NATO zirvesinin sonuç bildirisinde Ukrayna ile ilgili hangi ifadelerin yer alacağını ise şimdilik yorumlayamayacağını ekledi.
1,9 milyar avroluk ek destek yolda
Pistorius, Almanya’nın 2025 yılında Ukrayna’yı desteklemek için ek olarak 1,9 milyar avro ayırmayı planladığını da duyurdu.
Bu fonların özellikle Ukrayna’nın uzun menzilli silah üretiminin geliştirilmesi için kullanılacağını belirten Pistorius, nihai kararın henüz alınmamış olmasına rağmen, bu desteğin onaylanacağından emin olduğunu dile getirdi.
Bununla birlikte Pistorius, Şansölye Friedrich Merz liderliğindeki yeni Alman hükümetinin, Ukrayna’ya uzun menzilli Taurus seyir füzeleri tedarik etme olasılığını değerlendirmediğini de sözlerine ekledi.
Üç yıllık hava savunma planı
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise aynı basın toplantısında, Almanya’nın Ukrayna’ya IRIS-T hava savunma sistemleri tedariki için üç yıllık bir plan geliştirdiğini bildirdi.
Zelenskiy, “Bu, savaşın bu kadar yıl süreceği anlamına gelmiyor, ancak yine de Ukrayna’yı, topraklarımızı ve halkımızın huzurunu kaliteli hava savunma sistemleriyle korumak gerekiyor. Önümüzdeki üç yıl için bu projenin hayata geçirilmesi konusunda bir anlayışa sahip olduğumuz için minnettarım,” diye konuştu.
Avrupa
Pistorius, silah yardımını görüşmek için Kiev’de

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Ukrayna’nın başkenti Kiev’e siyasi ve askeri görüşmeler yapmak için gitti.
SPD’li siyasetçi, Ukrayna’daki durum hakkında bilgi almak ve ülkeye verilecek askeri yardımın devamı hakkında hükümet temsilcileriyle görüşmek istiyor.
Seyahati öncesinde yaptığı açıklamada Alman bakan, “Ukrayna’nın kendini savunabilmesi ve Rusya’nın ciddi müzakerelere hazır hale gelmesi için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz,” dedi.
SPD’li siyasetçi, “çok sayıda seyir füzesi ve insansız hava aracı saldırısıyla son derece şiddetli ve tehditkar” olan Rusya’nın ülkeye yönelik hava saldırılarının yoğunlaşmasını kınadı.
Pistorius, Kiev tren istasyonunda yaptığı açıklamada, “Bu, Moskova’dan açık bir mesajdır: Şu anda barışçıl bir çözüme ilgi yoktur, aksine Ukrayna’da sivil bölgelere yönelik saldırılar azalmadan ve özellikle de giderek artan bir şiddetle devam etmektedir,” dedi.
Pistorius, gezisinin yeni Alman hükümetinin de Ukrayna’nın yanında olduğunu gösterdiğini belirtti. Pistorius, “Elbette, Almanya’nın ve diğer Avrupalıların gelecekte nasıl bir destek sağlayacağı önemli olacak. Örneğin sanayi işbirliği alanında, ama aynı zamanda diğer alanlarda da ne yapabileceğimiz önemli olacak,” ifadelerini kullandı.
Avrupa
Polonya’da Tusk, hükümetini şimdilik kurtardı

Polonya Başbakanı Donald Tusk, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayının yenilgisinin ardından desteğini pekiştirmek için çağrıda bulunduğu güven oylamasından kurtuldu.
Çarşamba günü Tusk hükümeti, iktidar koalisyonundaki 242 milletvekilinin tamamı ve bir bağımsız milletvekilinin desteğini alırken, 210 milletvekili karşı oy kullandı.
Başbakan, muhalefeti hızla bastırmak ve parlamentoda hâlâ çoğunluğa sahip olduğunu göstermek için oylamaya gitmişti. Oylamanın ardından Tusk, sonucun “bu hükümetin devam edip etmeyeceği” konusundaki önceki spekülasyonları yalanladığını söyledi.
Oylamadan önce parlamentoda yaptığı konuşmada Tusk, iktidar koalisyonuna 2027’deki parlamento seçimlerini kazanmak için saflarını sıklaştırma ve “harekete geçme” çağrısında bulundu.
Tusk, “Bu odadaki her birimiz zaferin tadını ve yenilginin acısını biliriz, ama ben teslim olmak kelimesini bilmiyorum,” dedi.
Tusk, sağcı muhalefet adayı Karol Nawrocki’nin 1 Haziran’da cumhurbaşkanı seçilip iktidar koalisyonunun önde gelen adayı ve Varşova Belediye Başkanı Rafał Trzaskowski’yi yenince güven oylaması çağrısında bulundu.
Çarşamba günü, muhalefetteki Hukuk ve Adalet (PiS) milletvekilleri, Tusk’un konuşmasını es geçerek, parti kurucusu ve Tusk’un uzun süredir düşmanı olan Jarosław Kaczyński’nin parlamento binası önünde düzenlediği basın toplantısına katıldı.
Kaczyński, güven oylamasını “önemli ama önceden belirlenmiş” olarak nitelendirdi.
Polonya’nın “bir kez daha bağımsızlığını kaybetmesini” engellemek için Tusk’a karşı mücadelesini sürdüreceğini vaat eden Kaczyński, başbakanın yabancı güçlerin kuklası olduğu yönündeki eski iddialarını yineledi.
Kaczyński, “Bu siyasi gündemin tamamına katılmıyoruz ve onu iyi, Polonya’ya yakışan bir siyasetle değiştirmek için elimizden geleni yapacağız,” dedi.
İktidar koalisyonu, Polonya’nın 460 sandalyeli alt meclisi Sejm’de 242 sandalyeye sahip ve bir sonraki parlamento seçimleri 2027’de yapılacak. Erken seçimler ancak 307 milletvekilinin çoğunluğunun parlamentoyu feshetmeye karar vermesi halinde yapılabilir.
Başbakan, koalisyon milletvekillerine “takım oyununun ne anlama geldiğini anlamaları” çağrısında bulunurken, gelecek ay kabine değişikliği yapma sözü verdi.
Kaczyński ise, “Daha iyiye gitmeyecek koşullar altında 2,5 yıl çok zorlu bir dönem bizi bekliyor,” diye karşı çıktı.
Cumhurbaşkanı seçimlerinde yenilginin ardından, çiftçi yanlısı Polonya Halk Partisi’nin (PSL) üst düzey milletvekili Marek Sawicki, Tusk’a istifa çağrısında bulunmuştu.
Tusk’un bir diğer ortağı merkezci Polonya 2050’nin lideri Szymon Hołownia, koalisyon anlaşmasının yeniden müzakere edilmesini isterken, partisinin çarşamba günü başbakanı destekleyeceğini açıkladı.
Nawrocki’nin zaferi, Tusk’un cumhurbaşkanlığı sarayındaki müttefiki ile reform gündemini sıfırlama planını suya düşürdü. Polonya’da cumhurbaşkanları yasa tasarılarını veto edebilir. Bu yetki, Nawrocki’den daha ılımlı olarak görülen ama Tusk’un yargı reformlarını engelleyen PiS adayı Andrzej Duda tarafından da kullanılmıştı.
Bu reformların vaadi, Avrupa Komisyonu’nun, önceki PiS liderliğindeki hükümetle hukukun üstünlüğü konusunda yaşanan anlaşmazlık nedeniyle dondurulan milyarlarca avroluk AB fonunu serbest bırakma kararının da temelini oluşturmuştu.
Tusk çarşamba günü, Nawrocki’nin yasama gündemine muhalefet edeceğini, ama cumhurbaşkanıyla işbirliği yapmaya hazır olduğunu belirtti.
Tusk, “Ne pahasına olursa olsun çatışma aramayacağım. Hukuki kaosu sona erdirmek için kimse benim kadar istekli değil,” dedi.
Tusk, müttefiklerini kontrol altında tutmak için “siyasi hayatta kalma stratejisine” de güveniyor. Polonya seçim yasasına göre, partiler parlamentoya girebilmek için oyların en az yüzde 5’ini almak zorunda. Son anketler, bazı koalisyon üyelerinin bu eşiği aşmakta zorlanabileceğini gösteriyor.
Örneğin Hołownia cumhurbaşkanlığına aday oldu, fakat ilk turda yüzde 5’in biraz altında oy aldı.
Son anketler, PiS’in aşırı sağcı Konfederasyon’un desteğiyle erken seçimlerde iktidara dönebileceğini gösteriyor. Bu da Tusk’un ortaklarının onu terk etmemesi için bir başka motivasyon faktörü.
-
Görüş2 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya3 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını5 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’