Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Rusya Dışişleri: İran, İsrail’e saldırısını meşru müdafaa hakkı çerçevesinde gerçekleştirdi

Yayınlanma

Rusya Dışişleri Bakanlığı, İran’ın önceki hafta Şam’daki konsolosluğuna İsrail tarafından düzenlenen saldırıya cevaben İsrail’deki hedeflere saldırı gerçekleştirmesinin, BM tüzüğünün 51. Maddesinde öngörülen meşru müdafaa hakkı çerçevesinde olduğu değerlendirmesini yaptı.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “İsrail topraklarına 14 Nisan günü erken saatlerde çok sayıda füze ve insansız hava aracı fırlatıldı. İran Dışişleri Bakanlığı’na göre bu saldırı, 1 Nisan’da Şam’daki İran Büyükelçiliğinin konsolosluk bölümüne düzenlenen ve ülkemizin şiddetle kınadığı saldırı da dâhil olmak üzere bölgedeki İran hedeflerine yönelik saldırılara cevaben BM tüzüğünün 51. Maddesinde öngörülen meşru müdafaa hakkı çerçevesinde gerçekleştirildi. Ne yazık ki Güvenlik Konseyi, Batılı üyelerinin benimsediği tutum nedeniyle, İran konsolosluk misyonuna dönük saldırıya uygun bir yanıt veremedi,” ifadelerine yer verildi.

Moskova’nın bölgede bir başka tehlikeli tırmanıştan büyük endişe duyduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Başta Filistin-İsrail ihtilafı olmak üzere, Orta Doğu’da çözüme kavuşturulamayan ve çoğu zaman sorumsuz provokatif eylemlerle körüklenen sayısız krizin gerilimi daha da artıracağı konusunda defalarca uyarıda bulunduk. Çatışmaya müdahil olan tüm tarafları itidalli davranmaya çağırıyoruz. Bölge ülkelerinin mevcut sorunları siyasi ve diplomatik yollarla çözmelerini bekliyoruz. Yapıcı düşünen uluslararası aktörlerin de bu çabaya katkıda bulunmalarının önemli olduğuna inanıyoruz,” denildi.

Nebenzya: BMGK’nın ikiyüzlülük ve çifte standardına şahit olmak utanç verici

Öte yandan Rusya’nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Vasiliy Nebenzya, dün New York’taki BM Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında İran’ın misillemesini değerlendirdi.

Nebenzya, “Aslında ABD, İngiltere ve Fransa, ilgili Viyana Sözleşmelerinde yer alan diplomatik ve konsolosluk tesislerinin dokunulmazlığına ilişkin uluslararası hukukun temel ilkelerinin tüm devletler için geçerli olduğunu ve eşit şekilde uygulandığını teyit etmeyi reddetti. Sonucu görüyorsunuz. Diplomatik bir misyona yapılan saldırının uluslararası hukuka göre bir savaş sebebi olduğunu biliyorsunuz,” vurgusunu yaptı.

Eğer Batılı diplomatik misyonlar saldırıya uğrasaydı, tepkilerin çok daha farklı olacağına işaret eden Nebenzya, “Çünkü sizin için Batılı misyonları ve Batılı vatandaşları ilgilendiren her şey kutsaldır ve korunmalıdır. Ancak söz konusu diğer devletler, onların vatandaşları ve meşru müdafaa hakkı da dahil olmak üzere hakları olduğunda, ‘durum farklı’ diyorsunuz,” yorumunda bulundu.

Nebenzya, şöyle devam etti: “Bugün Güvenlik Konseyi’nde yaşanan ikiyüzlülük ve ‘çifte standart’ geçidi o kadar iğrenç ki buna şahit olmak bile utanç verici. Rusya, başta Filistin-İsrail çatışması olmak üzere Orta Doğu’da yaşanan ve çoğu zaman sorumsuzca tek taraflı provokatif eylemlerle körüklenen sayısız krizin çözüme kavuşturulmamasının bölgede gerilimin artmasına neden olacağı konusunda defalarca uyarıda bulunmuştu. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki hiçbir ülkenin bölgesel ve uluslararası bir çatışma ya da siyasi hesaplaşma arenası haline gelmemesi gerektiğini defalarca dile getirmiştik. Fakat 14 Nisan gecesi yaşananlar durup dururken gerçekleşmedi.”

İran’ın attığı adımların, BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail’in Şam’a yönelik ilk olmayan saldırısına karşı utanç verici bir hareketsizlik sergilemesine bir yanıt olduğunu belirten Rus diplomat, şöyle devam etti:

“Suriye İsrail tarafından sürekli bombalanıyor. Birçoğunuz, Orta Doğu’daki mevcut tırmanış patlamasının, BM Güvenlik Konseyi’nin 2728 sayılı kararının acil ateşkes yönündeki açık talebine rağmen, Batı Kudüs’ün Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da altı aydan uzun bir süredir eşi benzeri görülmemiş bir ölçekte devam eden operasyonunun arka planında gerçekleştiğini doğrudan belirtme cesaretini gösteremediniz. Amerikalı ve diğer meslektaşlarımız tarafından tırmandırılan İran’la ilgili durum göz önünde bulundurulduğunda, mevcut krizin temel nedenlerinin bu şekilde ‘susturulmasının’ kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz. İsrail’in (bahsettiğim) BMGK kararının gereklerini yerine getirmemesi, Konsey’e – üye ülkelerin koltuklarında oturan sizlere – karşı açık bir saygısızlık ve Güvenlik Konseyi’nin kararlarını tamamen hiçe saymaktır. BMGK kararlarına uymamak kimsenin yanına kâr kalmamalıdır.”

Medvedev: Amerika, Orta Doğu’da büyük bir savaş istemiyor

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev de Washington yönetiminin halihazırda bölgede büyük bir savaş riskine girmek istemediğini kaydetti.

Telegram kanalından paylaşımda bulunan Medvedev, “Washington için Orta Doğu’da yaşananlar ile Ukrayna’da yaşananlar arasındaki fark nedir? Amerika, Orta Doğu’da büyük bir savaş istemiyor. Dengeyi korumaya ve itidal göstermeye çalışıyor. Gazze’deki ölümler Biden’ın seçim beklentilerini kötüleştiriyor ve İsrail ile İran arasındaki bir savaş ek bir belirsizlik yaratıyor. Ancak buradaki can kayıpları onlar için önemsiz. Hatta her iki taraftan da ne kadar çok, o kadar iyi. Ne de olsa Amerikalı yetkililerin dediği gibi bunlar ‘yatırım’. Ve yatırım yapmaya devam ediyorlar…” ifadelerini kullandı.

Scott Ritter: İsrail, etrafında olup bitenlere karşı kör davranıyor

DİPLOMASİ

Londra, Trump’ı Ukrayna’ya yardıma devam etmeye ikna turunda

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer çarşamba günü Donald Trump’a Batılı müttefiklerin Ukrayna konusunda “birlikte durmaları” gerektiğini söyledi.

Trump’ın kasım ayındaki seçimleri kazanmasından bu yana ikinci kez ABD’nin seçilmiş başkanıyla telefonda görüşen Starmer, “müttefiklerin Rusya’nın saldırganlığı karşısında Ukrayna ile birlikte durması ve Ukrayna’nın mümkün olan en güçlü konumda olmasını sağlaması gerektiğini” yineledi.

İngiliz başbakanlık sözcülerinden biri telefon görüşmesiyle ilgili olarak Trump ve Starmer’ın “Birleşik Krallık ve ABD arasındaki yakın ve tarihi ilişkiyi güçlendirme konusundaki ortak isteklerinden” bahsettiklerini söyledi.

Starmer sözlerine Trump’ı “son ekip atamaları” dolayısıyla tebrik ederek başladı. Başbakanlık açıklamasına göre, seçilmiş başkan bu ayın başlarında Galler Prensi Prens William ile Paris’te yaptığı görüşmeyi “içtenlikle anlatarak” karşılık verdi.

Önümüzdeki ay göreve geldiğinde Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek için bir anlaşma arayışında olması beklenen Trump, Batının Rusya topraklarına füze gönderilmesine yeşil ışık yakması da dahil olmak üzere Batı politikasını kamuoyu önünde eleştiriyor.

Salı günü Sun gazetesine verdiği mülakatta Starmer, Başkan Joe Biden’ın iki yıl önce görüşmeleri askıya almasının ardından yeni ABD yönetimiyle bir ticaret anlaşması için görüşmelere yeniden başlamayı umduğunu söyledi.

Liderler yaptıkları telefon görüşmesinde “ilk fırsatta” birbirlerini görmeyi dört gözle beklediklerini ifade ettiler. Birleşik Krallık’ta yayınlanan i gazetesi Starmer’ın şubat ayı başlarında ABD’yi ziyaret edebileceğini yazdı.

Starmer’ın özel kalem müdürü ile Trump ekibi arasında gizli görüşme

Öte yandan The Telegraph Keir Starmer’ın özel kalem müdürünün bu ayın başlarında Donald Trump’ın üst düzey Beyaz Saray ekibiyle gizli görüşmeler yaptığını ortaya çıkardı.

Habere göre Morgan McSweeney, Trump’ın yeniden seçilme kampanyasını yöneten ve görevdeyken özel kalem müdürü olacak olan siyasi stratejist Susie Wiles ile görüşmek üzere Florida’ya gitti.

McSweeney ayrıca Washington’da Trump’ın bir sonraki ulusal güvenlik danışmanı olarak atanan kongre üyesi Mike Waltz ile de politika görüşmeleri yaptı.

Başbakanlıktan üst düzey bir kaynak, “Ortam çok sıcaktı. Başkan Trump’ın Birleşik Krallık’a karşı sıcak bir yaklaşımı var. Yıl sona ererken Starmer ekibi Birleşik Krallık’ın yeni başkanla güçlü bir ikili ilişki için iyi bir konumda olduğundan emin,” dedi.

2 Aralık’ta başlayan ABD gezisinde, geçen ay Starmer’ın ulusal güvenlik danışmanı olarak atanan Tony Blair’in eski özel kalem müdürü Jonathan Powell da yer aldı.

Görüşmelerde McSweeney ve Powell, liderleri arasındaki farklılık noktaları olan Ukrayna, Çin ve Orta Doğu’ya yönelik politikalar konusunda birlikte çalışmayı ele aldılar.

The Telegraph’a göre Starmer’ın yakın çevresindeki isimler, Trump’ın şu anda Ukrayna konusunda “dinleme modund”a olduğuna ve çatışmayı “ilk gün” çözme sözünü nasıl gerçeğe dönüştüreceğini tarttığına inanıyorlar.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump’ın özel temsilcisi: Ukrayna’daki savaş bu yıl bitebilir

Yayınlanma

ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın Ukrayna’daki savaşı bu yılın sonuna kadar durdurabileceğini belirten özel temsilcisi Keith Kellogg, savaşın çözümü için doğru bir zaman olduğunu söyledi.

Fox Business kanalına demeç veren Kellogg, “Şimdi bunu yapmak için mükemmel bir zaman. Seçim kampanyası sırasında bu sözü veren Başkan Trump’ın bunu yerine getireceğine inanıyorum. Bunun bu yıl içinde gerçekleşeceğini düşünüyorum. Trump, bunun için gerekli imkanlara ve fırsatlara sahip,” dedi.

Kellogg’a göre, Moskova ile Kiev barış görüşmelerine hazır ve Trump, bu süreci başlatabilecek vizyona ve enerjiye sahip.

Seçilmiş başkan, geçtiğimiz günlerde çatışmayı çözmek için çalıştığını ve “biraz ilerleme” kaydedildiğini açıklamıştı.

Trump: Ukrayna, Rusya ile masaya oturmak istiyor

Daha önce Reuters, Kellogg’un Cumhuriyetçi ekibin savaşı “en kısa sürede” sona erdirme çabalarının bir parçası olarak Kiev’i ziyaret edeceğini bildirmişti.

Kellogg’un Avrupa’da, özellikle Roma ve Paris gibi başkentlerde liderlerle görüşeceği ve hatta Moskova’yı ziyaret edebileceği de belirtiliyor. Ancak Kremlin, Trump ekibiyle bu konuda herhangi bir görüşme yapılmadığını açıkladı.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise daha önce yaptığı açıklamalarda, Trump’ın savaşı sona erdirmek istediğini ancak çatışmayla ilgili tüm bilgilere henüz hâkim olmadığını ifade etmişti.

Le Parisien’e mülakat veren Zelenskiy, “Trump, Ukrayna’nın zararına olacak şekilde acele etmemeye hazır olduğumu biliyor,” demişti. Ayrıca Zelenskiy, savaşı “dondurmanın” ve Rusya ile hızlı anlaşmalara varmanın tehlikelerine dikkat çekmişti.

7 Aralık’ta Zelenskiy ve Trump, Paris’te bir araya geldi. Reuters ajansının kaynaklarına göre, bu görüşmede Trump, Ukrayna’da acilen ateşkes sağlanması ve barış görüşmelerine geçilmesi gerektiğini dile getirdi.

Fakat ABD’nin seçilmiş başkanı, çatışmayı çözmek için bir plan sunmadı. Trump, savaşın durması halinde Ukrayna’nın güvenlik garantileri alması gerektiğini de vurguladı.

Görüşmenin ardından Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “kaybettiğini” ve önemli kayıplar verdiğini iddia ederek Moskova’nın savaşı bitirmeye hazırlanması gerektiğini savunmuştu.

Trump, Zelenskiy’in barış yapmaya hazır olduğunu ve savaşın mümkün olan en kısa sürede sona ermesini istediğini belirtmişti. Trump, 20 Ocak 2025 tarihinde ABD başkanı olarak göreve başlayacak.

Dugin: Ukrayna ile barış anlaşması Rusya için yenilgi olur

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

AB-Batı Balkanlar Zirvesi: ‘Genişleme AB’nin en iyi jeostratejik yatırımıdır’

Yayınlanma

Ahmetcan Uzlaşık, Brüksel

2018’deki Sofya Zirvesi’nden bu yana düzenlenen yedinci Avrupa Birliği-Batı Balkanlar Zirvesi 18 Aralık’ta Brüksel’de gerçekleştirildi.

Etkinlik, 27 AB devlet ve hükümet başkanının yanı sıra altı Batı Balkan ülkesinin liderlerini bir araya getirdi.

Zirve, salı günü AB Konseyi tarafından genişleme sonuçlarının kabul edilmesinin ardından ve perşembe günkü üst düzey AB Konseyi toplantısından önce gerçekleşti.

Bunun yanı sıra zirve, ortak bir gelecek ve genişleme taahhüdünü yeniden teyit eden Brüksel deklarasyonuyla sona erdi.

AB-Batı Balkan Zirvesi, özellikle Donald Trump’ın göreve başlamasının arifesinde yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı ve Orta Doğu’daki çatışmalar nedeniyle jeopolitik gerilimlerin arttığı bir ortamda gerçekleşti.

2013’te Hırvatistan’ın üyeliğiyle gerçekleşen son genişlemenin ardından yaşanan jeopolitik gelişmeler AB’nin genişleme çabalarını yoğunlaştırmasına neden oldu.

Bu doğrultuda Zirve sonrasında yayımlanan Brüksel Deklarasyonu’nda “Ortak bir geleceği paylaşıyoruz ve ancak birlikte üstesinden gelebileceğimiz acil güçlüklerle karşı karşıyayız. Ortak ilkeler, değerler ve ortak çıkarlar temelinde barış ve refah dolu bir gelecek inşa etmeyi vatandaşlarımıza borçluyuz,” denildi.

Zirve, yeni AB Konseyi Başkanı ve eski Portekiz Başbakanı Antonio Costa’nın da ifade ettiği üzere, barış ve güvenliğe stratejik bir yatırım olarak genişlemenin önemini vurguladı: “Genişleme, barış, güvenlik ve istikrarımız için hepimizin yapabileceği en iyi jeostratejik yatırımdır.”

Belçika Başbakanı Alexander De Croo da bu açıklamayı teyit ederek günümüzün jeopolitik ortamında AB’nin Batı Balkanların tek gerçek ortağı olduğunu ve Avrupa Birliği’ne katılma arzularının samimi olduğunu vurgulamanın elzem olduğunu belirtti.

Ancak De Croo, on ülkenin aynı anda Birliğe üye olduğu 2004 senaryosunun bir benzerinin yaşanmaması için reformlar konusunda somut adımlar atılması gerektiği uyarısında bulundu.

‘Karadağ ve Arnavutluk’ta önemli süreç’

Costa, özellikle Karadağ ve Arnavutluk tarafından geçtiğimiz yıl kaydedilen önemli ilerlemenin “yeni bir ivmenin” kanıtı olduğuna işaret etti.

Liderler arasında kolektif bir sorumluluk duygusu ve süreci hızlandırma yönünde yenilenmiş bir kararlılık olduğunu kaydeden Costa, “Bu ivmeyi sonuna kadar kullanmalı ve genişleme için gerekli tüm koşulları yaratmalıyız çünkü Batı Balkanların geleceğinin Birliğimizde olduğuna şüphe yok,” dedi.

Zirve öncesinde Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Sırbistan’ın AB üyeliği yolunun hızlandırılmasının aciliyetini vurgulayarak bunu Batı Balkanlar’da istikrarın temel taşı olarak nitelendirdi.

“Sırbistan’a ve halkına net bir mesaj göndermenin zamanı geldi: Sırbistan’ın Avrupa ailesinin bir parçası olmasını istiyoruz,” diyerek Sırbistan’ın dış politika kararlarını AB’ninkilerle uyumlu hale getirmesi gerektiğini belirtti.

‘Yunanistan Arnavutluk’un Avrupa yörüngesinin koruyucusudur’

Arnavutluk konusunda ise Miçotakis, Yunanistan’ ı “Arnavutluk’un Avrupa yörüngesinin koruyucusu” olarak konumlandırdı ve mülkiyet hakları ve kendini tanımlama dahil olmak üzere Yunan azınlıkla ilgili konuların sadece ikili kaygılarla değil Arnavutluk’un AB üyeliğiyle de bağlantılı olduğunu vurguladı.

Miçotakis, Arnavutluk’un son dönemde kaydettiği ilerlemeden duyduğu memnuniyeti dile getirerek bunu ileriye doğru atılmış önemli bir adım olarak nitelendirdi.

Zirve ile aynı gün AB ile Arnavutluk, güvenlik tehditleriyle mücadelede işbirliğini genişleten güvenlik ve savunma alanında bir ortaklık anlaşması da imzaladı.

Komşuluk ikilemleri ve ikili anlaşmazlıklar engel teşkil ediyor

Costa, AB-Batı Balkanlar ilişkisinin karşı karşıya olduğu zorlukları kabul ederek, ikili anlaşmazlıkların ve komşuluk ikilemlerinin çözülmesi gerektiğini vurguladı.

Bir gazetecinin Batı Balkan ülkelerindeki olası üye ülke blokajlarına ilişkin sorusunu yanıtladı ve “Katılım liyakate dayalı olacaktır,” dedi.

Deklarasyonda ayrıca özellikle Priştine ile Belgrad arasında uzlaşma ve iyi komşuluk ilişkilerine duyulan kritik ihtiyaç vurgulandı. Liderler ilişkilerin normalleşmesinin her iki taraf için de hayati önem taşıdığını ve AB desteğinin devamı için bir ön koşul olduğunu belirtti.

AB, Prespa Anlaşması ve Belgrad-Priştine Diyaloğu gibi anlaşmaların uygulanması çağrısında bulunarak daha fazla mali desteğin somut ilerlemeye bağlı olduğu uyarısında bulundu.

AB ayrıca Yeşil Mutabakat konusundaki kararlılığını yineleyerek Batı Balkan ortaklarını iklim politikalarını AB standartlarıyla uyumlu hale getirmeye ve bölgenin karbondan arındırılması için çalışmaya çağırdı.

6 milyar avro değerinde ‘büyüme planı’

Batı Balkanların ekonomilerini ikiye katlama girişimi en iddialı projelerden biri.

AB, Batı Balkanların sosyo-ekonomik yakınlaşmasını hızlandırmak amacıyla 8 Kasım 2023 tarihinde bir büyüme planı başlattı. Plan, ekonomik yakınlaşmayı, bölgesel işbirliğini ve reformları ilerleterek bölgenin entegrasyonunu hızlandırmayı amaçlıyor.

Aynı zamanda Plan, Batı Balkan ortaklarını AB’nin tek pazarına entegre etmeyi, bölgesel ekonomik bağları güçlendirmeyi ve katılım öncesi fonların arttırılmasıyla sosyo-ekonomik reformları hızlandırmayı amaçlıyor.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in basın toplantısında da ifade ettiği üzere AB, Batı Balkan ülkelerini Birlik düzeyine yaklaştırmayı hedefliyor. Batı Balkan ülkelerinin ekonomileri şu anda AB’nin ekonomik seviyesinin yüzde 35’i düzeyinde.

Planın merkezinde, reformların uygulanmasına bağlı olarak hibe (2 milyar) ve imtiyazlı kredileri (4 milyar) bir araya getiren 2024-2027 dönemi için 6 milyar avroluk Reform ve Büyüme Aracı yer alıyor.

Zirve sırasında liderler, önümüzdeki on yıl içinde bölgedeki ekonomik büyümeyi iki katına çıkarmayı amaçlayan Büyüme Planının temelini oluşturacak Reform Gündemlerinin ortaklar tarafından hızla uygulanması çağrısında bulundu.

Batı Balkanları Rusya’ya karşı harekete geçirmek

Moskova’ya karşı şahin duruşuyla bilinen AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, zirve öncesinde yaptığı açıklamada Rusya’nın “barış istemediğini” belirterek Avrupa’nın Ukrayna’ya tam destek vermesi gerektiğini kaydetti.

Kallas, bazıları hızlı çözümler ararken, gerçekte Rusya’nın tutumunun önemli bir zorluk yarattığını savundu: “Ukrayna’nın savaş alanında güçlendirilmesi müzakerelerdeki konumunu da güçlendirecek ve bu da Avrupa’nın yararına olacaktır.”

Kallas ayrıca beş yıllık görev süresi boyunca AB genişleme sürecinde önemli ilerlemeler kaydetmeyi hedeflediğini ifade etti.

Deklarasyon, Batı Balkan ortaklarını AB dış politikasıyla uyumlu olmaya davet ederek, yaptırımların uygulanması ve ihlallerle mücadeleye vurgu yaparak Rusya’ya karşı birliğin altını bir kez daha çizdi.

Deklarasyonda ayrıca “Batı Balkanlı ortakların Rus gazına olan bağımlılıklarını azaltmak amacıyla AB’nin ortak gaz ve LNG alım mekanizmasını kullanmaları gerektiği” vurgulandı.

Göç yönetimi ve bölgesel güvenlik de vize uyumunun güçlendirilmesi ve organize suç ve kaçakçılığın önlenmesi çağrılarıyla ön plana çıkıyor.

Ayrıca, AB’nin Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (CSDP) içerisinde yer alan hibrid tehditler ve dezenformasyonla mücadele de vurgulandı.

AB, Batı Balkanlar için başlıca yatırımcı ve ticaret ortağı olmaya devam ederken zirve, AB değerleri ve ilkeleriyle uyumun sürdürülmesine yönelik güçlü bir çağrıyla sona erdi.

Liderler, özellikle reform gündemlerinin uygulanmasında eylemlerin sözlerden daha yüksek sesle konuşması gerektiğini ifade etti.

Fakat somut sonuçların bir an evvel elde edilememesi halinde bu koşulluluklar hayal kırıklığına yol açabilir. Dahası, AB’nin kendi siyasi krizi, ekonomik istikrarsızlık, Avrupa Parlamentosu’nun yeni yapısı ve muhtemelen yenilenen transatlantik ilişkiler önümüzdeki yıllarda bu iddialı süreci etkileyebilir.

Sofya’dan Brüksel’e: AB-Batı Balkan zirvelerinin zaman çizelgesi

2018 Sofya: İlk AB-Batı Balkan zirvesi Sofya Deklarasyonu ile sona erdi. Deklarasyonda hukukun üstünlüğü, iyi yönetişim, güvenlik, göç, sosyo-ekonomik kalkınma ve bağlanabilirlik gibi alanlarda işbirliğinin arttırılması için yeni tedbirler belirlendi.

2020 Zagreb: Zagreb zirvesinde AB liderleri Zagreb Deklarasyonunu kabul ederek Batı Balkanların Avrupa perspektifine ve dönüşümüne verdikleri desteği bir kez daha teyit ettiler. Liderler ayrıca Kovid-19 ile mücadele, sağlık sektörüne destek ve ekonomik toparlanmaya dönük ortak çabaları da ele aldı. Pandemi nedeniyle zirve video konferans yoluyla gerçekleştirildi.

2021 Brdo: 6 Ekim’deki Brdo zirvesinde AB liderleri ve Batı Balkanlı ortaklar, bölgede bağlanabilirliği, yeşil ve dijital geçişleri ve siyasi ve güvenlik işbirliğini desteklemeye yönelik girişimlerin ana hatlarını belirleyen Brdo Deklarasyonu’nu kabul etti.

2022 Brüksel: AB ve Batı Balkan liderleri, 23 Haziran’da Brüksel’de bir araya gelerek AB entegrasyonundaki ilerlemeyi, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşından kaynaklanan zorlukları, Batı Balkanlar’ın ekonomik ve yatırım planı kapsamındaki kilit yatırımları ve jeostratejik konuları görüştü.

2022 Tiran: 6 Aralık’ta bölgede ilk kez düzenlenen AB-Batı Balkanlar Zirvesi Tiran’da gerçekleştirildi. Zirvede AB ile Batı Balkanlar arasındaki stratejik ortaklığın güçlendirilmesi ve AB entegrasyonu üzerinde duruldu. Zirvede, Rusya-Ukrayna savaşının sonuçlarının ele alınması, siyasi angajmanın artırılması, güvenliğin güçlendirilmesi, terörizm ve organize suçlarla mücadele ve göç sorunlarının ele alınması gibi konular tartışıldı. Zirve, Tiran deklarasyonunun yayımlanmasıyla sona erdi.

2023 Brüksel: 13 Aralık’ta AB ve Batı Balkan liderleri, bölgenin AB üyelik perspektifini yeniden teyit etmek üzere Brüksel’de bir araya geldi. Kademeli entegrasyonun ilerletilmesi, yeni uygulamaya konulan Büyüme Planı ile gelecek için ekonomik bir temel oluşturulması, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının etkilerinin azaltılması ve güvenlik ve dayanıklılığın güçlendirilmesi konuları ele alındı. Zirve Brüksel Deklarasyonunun yayınlanmasıyla sona erdi.

Bu zirveler bugüne kadar 27 AB üye ülkesi ile Arnavutluk, Bosna Hersek, Sırbistan, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Kosova olmak üzere altı Batı Balkan ülkesini bir araya getirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English