Bizi Takip Edin

Asya

Rusya ve Çin ticaretinde maliyetleri düşüren yeni ödeme ağı

Yayınlanma

Reuters‘ın haberine göre, yaptırım altındaki Rus bankaları ve şirketleri, Çin ile ticarette ödemeleri kolaylaştırmak için gizli bir ‘netting’ sistemi kurdu. Bu sistem, SWIFT kısıtlamaları ve ikincil yaptırım tehditleri sonrası ortaya çıktı ve işlem maliyetlerini önemli ölçüde düşürerek fon akışını hızlandırdı. Sistem, Rusya’nın Çin ile ticaretini sürdürmesine yardımcı oluyor.

Reuters haber ajansının ödeme işlemlerine vakıf dört kaynağa dayandırdığı haberine göre, yaptırım altındaki Rus bankaları ve şirketleri, Çin ile ticarette ihracat ve ithalat ödemelerini gerçekleştirmek için aktif olarak netting sistemlerini kullanıyor.

Bu sistemler, Rusya’nın iş dünyasının maliyetlerini kayda değer ölçüde azaltırken, para akışını da hızlandırdı.

Kaynaklar, 2024’ün başlarında ödeme acentelerinin komisyonlarının fatura tutarının yüzde 12’sine kadar çıktığını, ancak şu anda acente komisyonunun ortalama yüzde 2 ila 3’e düştüğünü belirtti.

Bu düşüş, büyük Rus bankaları ve ihracatçıların, Çin ile finansal lojistiği basitleştirmek amacıyla kapalı netting sistemleri oluşturmasının ardından mümkün oldu.

Finansal lojistik, 2022’de Rus bankalarının SWIFT’ten toplu olarak çıkarılması ve 2024’te büyük Çin bankalarının ikincil yaptırım tehdidi altında Rusya ile doğrudan ödemeleri neredeyse durdurmasıyla iki ağır darbe almıştı.

Ödeme piyasasından bir kaynak, “O zamanlar herkes, bu ödemeleri engellemelerden korumak için finansal akışları dost ülkeler üzerinden yapılandırma ihtiyacıyla karşılaştı, fakat insanlar artık bununla çalışmayı öğrendi, farklı ödeme çözümleri gelişiyor,” dedi.

Aynı kaynak ve diğerleri, Çin ile ödeme yapmanın şu anda en ucuz yolunun karşılıklı mahsuplaşma yoluyla “netting” olduğunu söyledi.

Aynı kaynak, “Alt tedarikçi olarak ödeme acentesi hizmetlerinin yanı sıra, karşılıklı mahsuplaşma, oturumlar… Hatta paranın sınırı geçmemesi için takas işlemleri bile yapıyoruz. Özellikle büyük ithalatçılar olmak üzere pek çok şirket, kendi yabancı yapı ağlarını geliştirmek ve üçüncü kişilere bağımlı olmamak için yatırım yapıyor,” diye ekledi.

Rusya Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina, geçen günlerde parlamentoda yaptığı konuşmada, Batı yaptırımlarının Rus şirketleri için sınır ötesi ödemeleri zorlaştırdığını, ancak alternatif ödeme kanallarının ortaya çıktığını belirtmişti.

Bankacılık çevrelerinden başka bir kaynak, “En etkili araç mal nettingidir. Esasen bu, mülk takasını ve kendi çevrelerinde ve hizmet bankalarında ihracatçıların ve ithalatçıların karşı akışlarına hizmet veren, bu akışları mahsuplaştıran ödeme acentelerinin kullanılmasını içeren bir çözümdür,” diye konuştu.

Kaynak, bu hizmetin büyük Rus bankaları tarafından kendi çevrelerinde oluşturulduğunu ve onların katılımı sayesinde bu sistemin henüz önemli bir temerrüt görmediğini söyledi.

Büyük şirketlerin, ödemelerin garantörü olarak bir banka edinmekle ilgilendiğini ve bankaların onlar için ödeme acentesi temerrüt riskinden koruyan araçlar sunduğunu belirtti.

Bankacılar, ödeme acenteleri aracılığıyla Çin ile ödeme sistemini anlatırken, yaptırım altında olmayan mallar ve karşı tarafın Çin’in 11 vilayetinden birine (Anhui, Heilongjiang, Shandong, Zhejiang, Guangdong, Xinjiang, Jilin, Shaanxi, Sichuan, Fujian ve Hebei) kayıtlı olması koşuluyla ödemelerin herhangi bir Çin bankasına gecikme olmadan doğrudan gittiğini söyledi.

“Çin yolu” olarak da adlandırılan 11 eyalet şeması, esas olarak büyük şirketlere yönelik olup, dezavantajı her ödemenin onaylanması gerekliliğidir.

Ayrıca, kaynağa göre, tedarikçi bu şemayı her zaman kabul etmiyor, zira genelde ihracat KDV’sini geri alamıyor.

Başka bir bankacı, hizmetin avantajlarını şöyle anlattı: “Şema, Rusya’ya ihraç edilen malların üretimi için temel olan 11 Çin vilayetiyle doğrudan çalışmaya olanak tanıyor. Maliyet, Merkez Bankası kuruna göre hesaplanıyor, üzerinde bir spread yok.”

Acente hizmetlerinin maliyeti, ithalatta fatura tutarının yüzde 1’inden, ihracat işlemlerinde ise yüzde 0,5’inden başlıyor.

Bankalar, Çinli karşı taraflara danışmanlık yaparak bu şema üzerinden KDV iadesine yardımcı olduklarını dile getirdi.

Bir bankacı, “İstatistiklere göre, şu anda yüzde 100 para transferi başarımız var, yani tek bir iade bile olmadı. Para iki gün içinde teslim ediliyor. Şu anda haftada bir, Perşembe günleri bir takas oturumu yapılıyor,” dedi.

Nisan sonundan itibaren salı ve perşembe günleri olmak üzere iki takas oturumu başlatmayı planladıklarını da sözlerine ekledi.

Çin’in Moskova Büyükelçisi Zhang Hanhui, takasın iki ülke arasındaki karşılıklı ödemeleri düzenlemeye olanak sağladığını doğruladı.

Zhang, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Uluslararası karşılıklı mahsuplaşmayı iç mahsuplaşmaya dönüştürebiliriz. Sonra hesapları karşılaştırırız ve hepsi bu; denge,” dedi.

Diplomat, “Bankalarımız arasında SWIFT yerine yeni bir kanala ihtiyaç var. Şu anda bu konu tartışılıyor,” diye konuştu.

Rusya Maliye Bakanlığı Finans Politikaları Dairesi Direktör Yardımcısı Osman Kabaloyev ise, yetkililerin iş dünyası ve bankalar için farklı seçeneklerden oluşan tam bir “ödeme menüsü” oluşturmak amacıyla alternatif ödeme mekanizmalarının oluşturulmasını desteklediğini ifade etti.

Bankacılık çevrelerinden bir kaynak, “Geniş çözüm yelpazesi sayesinde, bankacılık sisteminde alternatif ödemelerin fiyatları son zamanlarda düştü… Her büyük ihracatçı veya ithalatçı, bankalarla rekabet ederek, Rusya dışındaki ilişkili şirketlerinin imkanlarını kullanarak ödemelere dahil olmaya çalışıyor,” dedi.

Kaynak, büyük kurumsal müşteriler için kur komisyonları dahil olmak üzere teslimat tarifelerinin ortalama aralığının ödeme tutarının yüzde 2 ila 3’ü olduğunu, bunun hem itibari para hem de kripto ödemeleri için geçerli olduğunu ekledi ve küçük ve orta ölçekli işletmeler için tarifelerin yüzde 4’ü aşmadığını kaydetti.

Kaynak, “Çin yolu”nda fiyat koşullarının en uygun olduğunu, ancak vilayetler ve mal isimleri konusunda kısıtlamalar olduğunu ve takas oturumlarının az olduğunu söyledi.

Küresel ticaret savaşları, Rus iş dünyasına Çin’in artık ABD tehditlerine daha kolay yaklaşacağı varsayımını güçlendirdi.

Rus Sanayiciler ve Girişimciler Birliği (RSPP) Başkanı Aleksandr Şohin, “Çin ithalatının Rus pazarına aktif olarak nüfuz etme olasılığı yüksek. Çinlilerin ikincil yaptırımlardan korkmayı bırakması dışlanmıyor,” dedi.

Çin Büyükelçisi ise, “Rusya-Çin ilişkileri sadece daha iyiye doğru, zaferden zafere değişiyor… Amerikan yaptırımlarını er ya da geç aşacağız,” diye konuştu.

Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi

Asya

Çin, ABD’nin vergi şoklarına karşı daha güçlü bir iç ekonomi yaratmayı hedefliyor

Yayınlanma

Çin, ABD ile ticaret savaşında geçici bir ateşkes ilan edilmesine rağmen, dış gümrük vergileri şoklarına karşı kırılganlığını azaltmaya odaklanarak, daha güçlü bir iç pazar yaratma çabalarını iki katına çıkarıyor.

Devlet haber ajansı Xinhua’ya göre, Başbakan Li Qiang perşembe günü yaptığı açıklamada, Çin’in kalkınma stratejisini “iç dolaşımı” güçlendirmeye dayandırmaya devam edeceğini söyledi. Bu kavram, güçlü ve birleşik bir iç pazar oluşturarak ülkenin ekonomik bağımsızlığını güçlendirmeyi ifade ediyor.

Li, Başbakan Yardımcısı Ding Xuexiang’ın başkanlık ettiği Devlet Konseyi toplantısında, ülkenin “iç istikrar ve uzun vadeli büyüme potansiyelini” kullanarak “artan küresel belirsizlikleri telafi etmesi ve Çin’in kalkınmasını istikrarlı bir yolda tutması” gerektiğini vurguladı.

Pekin ve Washington, dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında uzun süredir devam eden ticaret savaşını sona erdirmek için müzakereler sürerken, pazartesi günü birbirlerinin ürünlerine uyguladıkları gümrük vergilerini 90 gün boyunca önemli ölçüde azaltmak üzere geçici bir anlaşma imzaladı.

Ancak analistler, Washington ile yaşanan çatışmanın Çin’in iç talebi artırma ve ekonominin dış ticarete bağımlılığını azaltma çabalarına aciliyet kattığını belirtiyor.

Pinpoint Asset Management’ın başkanı ve baş ekonomisti Zhang Zhiwei, “Hükümet, mevcut küreselleşme karşıtı eğilim göz önüne alındığında, Çin’in artık ihracata baskın bir büyüme motoru olarak güvenemeyeceğini fark etti” dedi.

South China Morning Post’a konuşan Zhang, Çin liderlerinin yıllardır “iç dolaşımın” iyileştirilmesi gerektiğinden bahsettiklerini, ancak şimdi bu gündemi ilerletme konusunda “daha kararlı” göründüklerini söyledi.

“Hükümetin bunu somut eyleme dönüştürmek için daha çok çalışması gerekiyor” dedi.

“Yurtiçi dolaşım” kavramı ilk olarak 2020 yılında Pekin tarafından ortaya atıldı ve liderler aynı zamanda daha geniş kapsamlı bir “ikili dolaşım” stratejisinden bahsetmeye başladı.

Bu fikrin özü, Çin’in uluslararası ticarete ve yatırıma açık kalması, ancak güçlü ve büyük ölçüde kendi kendine yeten bir iç pazarın ekonominin “dayanağı” olmasını sağlayarak ülkenin yabancı gümrük vergileri veya ihracat kontrollerine karşı savunmasız kalmamasıdır.

Perşembe günkü toplantıda Li, birleşik bir iç pazarın oluşturulmasının, teknolojik yeniliklerin endüstriyel uygulamalarının teşvik edilmesinin, daha güçlü ve daha kendi kendine yeten tedarik zincirlerinin oluşturulmasının ve iç tüketimdeki zayıflıkların giderilmesinin önemini vurguladı.

Ayrıca, ticaret savaşından etkilenen Çinli ihracatçılara hedefli destek ile birlikte iç ve dış pazarlar arasında daha güçlü bağlantılar kurulması çağrısında bulundu.

Economist Intelligence Unit’in kıdemli Çin ekonomisti Xu Tianchen, iç talebi canlandırmak için ülkenin sosyal güvenlik sisteminin iyileştirilmesi gibi uzun vadeli yapısal reformların gerekli olduğunu söyledi.

“Elbette yararlı olan mali teşviklere kıyasla, reformlar çok daha önemlidir” dedi. “İnsanlar gelecekleri konusunda kendilerini güvende hissettiklerinde daha fazla harcama yapmaya istekli olurlar” değerlendirmesini yaptı.

Xu, ülkenin ayrıca “devlet dışı işletmelere daha fazla sektör açarak kendini deregüle etmesi ve insan ve sermaye akışını kolaylaştırması” gerektiğini de sözlerine ekledi.

Yine perşembe günü, Çin Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı bir basın toplantısında, sektöre girişin önündeki geleneksel engelleri kaldırmak ve yeni teknolojilerin bölgeler ve sektörler arası uygulamalarını teşvik etmek için ulusal bir teknoloji pazarı oluşturma çabalarını hızlandıracağını açıkladı.

Ayrıca, teknoloji hizmetleri sektörünü iyileştirme ve endüstride yapay zeka uygulamalarını teşvik etme çabalarını hızlandıracağını da belirtti.

Salı günü, Çin Halk Bankası ve Bilim ve Teknoloji Bakanlığı da dahil olmak üzere yedi devlet kurumu, teknoloji inovasyonuna yönelik mali desteği yoğunlaştırmak için ortak bir plan yayınladı.

15 maddelik belgede, ulusal bir risk sermayesi rehberlik fonu kurulacağı ve inovasyonu desteklemek için yeniden kredi verme imkanları gibi yapısal para politikası araçlarından yararlanılacağı taahhüt edildi.

Ayrıca, yerel yetkililere, devlet yatırım fonları aracılığıyla sermayeyi erken aşamadaki, küçük ölçekli, uzun vadeli ve zorlu teknoloji projelerine yönlendirmeleri çağrısında bulunuldu.

Okumaya Devam Et

Asya

Hindistan İndus projesi ile Pakistan’ın su kaynağını kesme planları yapıyor

Yayınlanma

Konuyla ilgili dört kişinin Reuters’a aktardığına göre, Hindistan, nisan ayında turistlere yönelik ölümcül saldırının sorumluluğunu İslamabad’a yükleyen misilleme önlemleri kapsamında, Pakistan’ın aşağı havzasındaki tarım arazilerini besleyen büyük bir nehirden çektiği su miktarını önemli ölçüde artırmayı planlıyor. İndus Anlaşması hala yürürlüğe girmedi.

Delhi, Hindistan’ın Keşmir bölgesinde 26 sivilin öldürüldüğü ve Hindistan’ın terör eylemi olarak nitelendirdiği olayın ardından, İndus nehir sisteminin kullanımını düzenleyen 1960 tarihli İndus Suları Anlaşması’na katılımını askıya aldı. Pakistan olayla ilgisi olduğunu reddetti, ancak iki nükleer silahlı komşu ülke, on yılların en şiddetli çatışmalarının ardından geçen hafta ateşkes anlaşması imzalasa da anlaşma yeniden yürürlüğe girmedi.

22 Nisan saldırısının ardından Hindistan Başbakanı Narendra Modi, yetkililere İndus nehir sisteminde Pakistan’ın kullanımı için ayrılmış üç su kaynağı olan Chenab, Jhelum ve İndus nehirleri üzerindeki projelerin planlama ve yürütülmesini hızlandırma talimatı verdi.

İki kişi, tartışılan önemli planlardan birinin, Hindistan’dan Pakistan’ın tarım merkezi Pencap’a uzanan Chenab nehrindeki Ranbir kanalının uzunluğunun iki katına çıkarılması olduğunu söyledi. Kanal, anlaşmanın imzalanmasından çok önce, 19. yüzyılda inşa edilmişti.

Hindistan, sulama amacıyla Chenab nehrinden sınırlı miktarda su çekmeye izinli, ancak uzmanların inşasının yıllar alabileceğini söylediği genişletilmiş kanal, Hindistan’ın şu anda yaklaşık 40 metreküp olan su çekme kapasitesini saniyede 150 metreküpe çıkaracak.

Hindistan hükümetinin Ranbir’in genişletilmesine ilişkin görüşmelerinin ayrıntıları daha önce bildirilmemişti. Görüşmeler geçen ay başladı ve ateşkesin ardından da devam ediyor, dedi kişilerden biri.

Su ve dışişleri bakanlıkları ile Modi’nin ofisi, Reuters’ın sorularına yanıt vermedi. İndus sisteminde birçok projeyi yürüten Hindistan’ın dev hidroelektrik şirketi NHPC de yorum talebiyle gönderilen e-postaya yanıt vermedi.

Modi, bu hafta yaptığı ateşli bir konuşmada, anlaşmaya atıfta bulunmasa da “su ve kan bir arada akamaz” dedi. Hindistan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Randhir Jaiswal dalı günü gazetecilere, Hindistan’ın “Pakistan sınır ötesi terörizme verdiği desteği inandırıcı ve geri alınamaz bir şekilde reddedene kadar anlaşmayı askıya alacağını” söyledi.

Pakistan su ve dışişleri bakanlıkları yorum taleplerine yanıt vermedi. Dışişleri Bakanı Ishaq Dar bu hafta milletvekillerine, hükümetin Hindistan’a anlaşmanın askıya alınmasının hukuka aykırı olduğunu ve İslamabad’ın anlaşmanın yürürlükte olduğunu kabul ettiğini belirten bir mektup yazdığını söyledi.

İslamabad, Hindistan’ın nisan ayında anlaşmayı askıya almasının ardından, “Pakistan’a ait suyun akışını durdurma veya yönlendirme girişimlerini” “savaş eylemi” olarak kabul edeceğini açıklamıştı.

Pakistan’ın yaklaşık %80’i, 250 milyonluk nüfusa hizmet veren neredeyse tüm hidroelektrik projeleri gibi, İndus nehir sistemine bağımlıdır.

Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden su güvenliği uzmanı David Michel, Delhi’nin İndus nehir sisteminden Hindistan’a giden önemli miktarda su akışını engelleyecek veya yönlendirecek barajlar, kanallar veya diğer altyapı tesisleri inşa etme çabalarının “gerçekleşmesi yıllar alacaktır” dedi.

Ancak Pakistan, Hindistan’dan maruz kalabileceği baskıların bir ön izlemesini yaşadı: Hindistan’ın bazı İndus projeleri üzerinde bakım çalışmalarına başlamasının ardından, mayıs ayı başında Pakistan’ın önemli bir su alma noktasında su seviyesi kısa süreliğine %90’a varan oranda düştü.

İndus Anlaşması

İndus sistemi, dünyanın jeopolitik açıdan en gergin bölgelerinden bazılarından geçerek Tibet’teki Mansarovar Gölü yakınlarında doğar, Hindistan’ın kuzeyinden ve Pakistan’ın doğu ve güneydoğusundan geçerek Umman Denizi’ne dökülür.

Anlaşma, Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan birkaç büyük savaş ve uzun süredir devam eden gerginliklere rağmen hayatta kalmış, dünyanın en başarılı su paylaşımı anlaşmalarından biri olarak kabul ediliyor.

İslamabad daha önce İndus sistemindeki birçok Hint projesine karşı çıkmış, Delhi ise Keşmir saldırısının ardından, nüfus artışı ve temiz hidroenerjiye olan ihtiyacın artmasını dikkate almak için 2023’ten beri anlaşmayı yeniden müzakere etmeye çalıştığını açıklamıştı.

Anlaşma, Hindistan’ı büyük ölçüde Pakistan’a tahsis edilen üç nehirde düşük etkili hidroelektrik projeler kurmakla sınırlıyor. Delhi, Sutlej, Beas ve Ravi nehirlerinin kolları olan diğer üç nehrin sularını istediği gibi kullanma özgürlüğüne sahip.

Reuters’ın gördüğü iki hükümet belgesine ve konuyla ilgili beş kişiyle yapılan röportajlara göre, Ranbir kanalının genişletilmesi planlarının yanı sıra, Hindistan, Pakistan’a tahsis edilen nehirlerden bu ülkeye akan su miktarını azaltacak projeler de değerlendiriyor.

Sulama planlarını değerlendiren yetkililer için bir devlet şirketi tarafından hazırlanan tarihsiz bir notta, İndus, Chenab ve Jhelum nehirlerinden gelen suyun kuzey Hindistan’daki üç eyaletteki nehirlere “dağıtılabileceği” belirtiliyor.

Konuyla ilgili ayrıntılar daha önce kamuoyuna açıklanmamış olan bu belgenin, 22 Nisan saldırısının ardından enerji bakanlığı yetkilileriyle yapılacak görüşmeler için hazırlandığını söyleyen kişilerden biri, Delhi’nin Cammu ve Keşmir bölgesinde, mevcut 3.360 MW’lık kapasiteyi 12.000 MW’a çıkarmayı hedefleyen hidroelektrik projelerinin bir listesini hazırladığını da belirtti.

Delhi ayrıca, Cammu ve Keşmir bölgesinde hidroelektrik projelerinin bir listesini hazırladı. Bu projelerle mevcut 3.360 MW’lık kapasitenin 12.000 MW’a çıkarılması hedefleniyor.

Enerji Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Reuters’ın gördüğü liste tarihsizdi. Belgeye aşina bir kişi, listenin Keşmir olayından önce hazırlandığını ancak hükümet yetkilileri tarafından aktif olarak tartışıldığını söyledi.

Konuya yakın iki kişiye göre, planlanan projeler arasında Hindistan’ın İndus nehir sisteminde bir ilk olacak, büyük miktarda su depolayabilecek barajlar da bulunuyor.

Enerji Bakanlığı belgesine göre, Hindistan en az beş olası depolama projesi belirledi ve bunların dördü Chenab ve Jhelum nehirlerinin kolları üzerinde bulunuyor.

Pakistan Maliye Bakanı Muhammed Aurangzeb pazartesi günü Reuters’a verdiği demeçte, “Su silah olarak kullanılmamalıdır. Bu anlaşmanın yeniden yürürlüğe girmesini dikkate almayan hiçbir senaryoyu dikkate almak istemiyoruz” dedi.

Okumaya Devam Et

Asya

Japonya, ABD ile daha iyi bir ticaret anlaşması için direnecek

Yayınlanma

Japonya, ABD Başkanı Donald Trump ile ticaret tarifeleri konusunda daha iyi bir anlaşma için direnmeye hazır olduğunu işaret etti ve iç siyasi tepki riskine girmeden, Japon otomobil ithalatına uygulanan %25’lik gümrük vergisinin tamamen kaldırılmasını talep etti.

ABD’nin en büyük dış yatırımcısı ve Asya’daki en yakın müttefiki olan Japonya, Washington ile ilişkilerin bozulmasını önlemek istiyor ve Başbakan Shigeru Ishiba başlangıçta diğer ülkelerden önce ABD ile müzakere masasına oturmayı öncelikli hedef olarak belirlemişti.

Ancak iş dünyası liderleri ve Ishiba’nın kendi Liberal Demokrat Partisi üyelerinin, otomobil sektörünü riske atan veya yerli çiftçileri tehdit eden herhangi bir anlaşmayı reddetme yönündeki baskısı, Ishiba’yı yeniden hesap yapmaya zorladı.

Müzakereler hakkında doğrudan bilgi sahibi olan bir Tokyo yetkilisi, Financial Times’a, “Japonya, Washington ile gümrük vergileri konusunda müzakereleri başlatan ilk ülke olmak konusunda çok istekliydi, ancak bu aciliyet duygusu artık değişti ve Japonya’nın iyi bir anlaşma elde etmesine önem veriliyor” dedi.

ÜST MECLİS SEÇİMLERİ KRİTİK

Yetkililer, anlaşmanın temmuz ayı sonunda yapılacak ve Ishiba’nın son derece popüler olmayan yönetimi için zor geçmesi beklenen Japonya’nın üst meclis seçimlerinden önce imzalanmasının artık olası olmadığını söylediler.

Ekonomi Bakanı Ryosei Akazawa liderliğindeki Japon müzakereciler, Trump yönetimi yetkilileriyle iki toplantı yaptı. Üçüncü toplantı önümüzdeki hafta yapılacak. Tokyo’nun maliye bakanı Katsunobu Kato da önümüzdeki hafta Kanada’da yapılacak G7 toplantısı sırasında ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ile görüşmeleri yeniden başlatmayı umuyor.

Japonya’nın başlangıç pozisyonu, otomotiv, çelik ve alüminyum ithalatına uygulanan yüzde 25’lik vergi ile diğer Japon ürünlerine uygulanan ve daha sonra geçici olarak yüzde 10’luk ‘temel’ seviyeye düşürülen yüzde 24’lük ‘karşılıklı’ tarifeler dahil olmak üzere, tüm yeni ABD tarifelerinin kaldırılması yönündedir.

Şirket ve analist tahminlerine göre, ABD’nin Japonya’nın büyük otomotiv şirketleri üzerindeki gümrük vergilerinin işletme karlarına etkisi, önümüzdeki mart ayında sona erecek mali yılda yaklaşık 2 trilyon yen (13,7 milyar dolar) olacak, ancak bu etki fiyat artışları gibi önlemlerle telafi edilebilir.

Japonya ekonomisi ilk çeyrekte bir yıl sonra ilk kez küçüldü.

Müzakereler hakkında bilgi sahibi ikinci bir Japon yetkili, “Otomobil ve otomobil parçaları, Japonya’nın ABD’ye en büyük ihracat sektörü” dedi. “Bu, ABD-Japonya müzakerelerinin bu otomobil gümrük vergisi meselesini ele alması gerektiği anlamına geliyor. Bu sektörde ilerleme sağlayamazsak, herhangi bir uzlaşmaya varamayız” diye ekledi.

Yetkililer, Tokyo’nun Washington’a sunabileceği en güçlü tekliflerin ABD tarım ürünlerinin alımının artırılması, ABD otomobillerinin pazara erişiminin genişletilmesi ve Alaska’daki sıvılaştırılmış doğal gaz boru hattı projesine yatırım yapılması olabileceğini söyledi.

Ancak temmuz ayında yapılacak üst meclis seçimleri yaklaşırken Ishiba, parlamentoya, otomobil gümrük vergilerinin indirilmesi için büyük bir istihdam kaynağı olan yerli tarım sektörünü feda etmeyeceğini söyledi.

CLSA’nın Japonya stratejisti Nicholas Smith, “Japonya’nın pozisyonu sertleşti. Shigeru Ishiba, kendisinin ve partisinin siyasi hayatı için mücadele ediyor. Öylece pes edemez. Otomobiller, 2024 yılında Japonya’nın ABD ile ticaret fazlasının yüzde 81’ini oluşturdu. Başbakan Ishiba, otomobil sektöründe gümrük vergisi indirimi elde edemezse, döner bıçaklara doğru giden bir konveyör bandına girmiş olacak” dedi.

Uzmanlar, Japonya’nın Beyaz Saray üzerinde ne kadar etkisi olduğunun belirsiz olduğunu belirttiler. Tokyo, güvenlik konusunda Washington’a bağımlı ve 2024-2025 mali yılında ABD ile 63 milyar dolarlık ticaret fazlası kaydetti. Trump yönetimi, Japonya’yı yenin değerini kasten düşürmekle suçlayarak müzakereleri daha da karmaşık hale getirdi.

Kırılgan bir koalisyonu yöneten Ishiba, tek taraflı bir anlaşmanın iktidardaki LDP için krizi derinleştireceğinden korkuyor. Ekim ayında yapılacak genel seçimlere yaptığı kumar geri tepti ve parti 2009’dan bu yana ilk kez alt mecliste çoğunluğunu kaybetti.

Temmuz ayında yapılacak üst meclis seçimleri, özellikle tarım lobisi ABD’nin tarım ürünleri ithalatının önünü açan anlaşma ile ihanete uğradığını hissederse, daha da fazla zarar verebilir.

Yetkililere göre, Japonya’nın ilk önerilerinden biri, Japon şirketlerinin ABD’deki yatırım düzeylerini gümrük vergilerindeki yüzde puanlık indirimlerle ilişkilendirmekti.

ABD Hazine Bakanlığı ve ABD ticaret temsilcisi, yorum talebine hemen yanıt vermedi.

Müzakereler hakkında doğrudan bilgi sahibi olan bir yetkili, Financial Times’a, “Japonya’nın sorunu, prensip olarak, aceleyle çıkarılmış bir anlaşma istememesi, ancak aynı zamanda ABD’nin karmaşık bir anlaşma için sabırlı olacağına da güvenememesi” dedi.

Tokyo Uluslararası Hıristiyan Üniversitesi siyaset ve uluslararası ilişkiler profesörü Stephen Nagy, Ishiba’nın stratejisinin ABD’nin gümrük vergilerinden çok güvenlik ortaklığına değer vereceği fikrine dayandığını söyledi.

Nagy, “Japonya’nın Trump’ın gümrük vergileri konusunda kararlı olduğunu anlayacağını düşünüyorum” dedi ve ekledi: “Ne yaparsa yapsın, ne derse desin, Japonya bundan kaçamaz.”

ABD ile tarife müzakereleri Japonya hükümetinin geleceğini etkileyecek

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English