Rusya
Rusya’da devletleşme hamlesi: Servet dağılımında yeni bir sayfa mı?

Rusya, bir zamanlar Batılı “yatırımcıların” gözdesi olan ülkenin önemli şirketlerini devletleştirmeye başladı. Son olarak, ülkenin en büyük depo operatörü Raven Rusya’ya ait 16 depo kompleksine el konulması, bu trendin sadece başlangıcı mı, yoksa daha geniş çaplı bir dalga mı olacağı sorusunu akıllara getiriyor. Moskova’nın bu hamleleri salt bir savaş taktiği mi, yoksa servetin yeniden dağıtımının sinyalleri mi?
Olay, geçtiğimiz ay Moskova Tahkim Mahkemesi’nin, Rusya Başsavcılığı’nın Raven Rusya aleyhindeki davasını kabul etmesiyle patlak verdi. Başsavcılık, Raven Rusya’nın sahip olduğu 16 depo kompleksini “doğal tekel şartlarında faaliyet gösteren ulaşım terminalleri” olarak ilan ederek, bu yapıların devlet mülkiyetine geçirilmesini talep etti.
Gerekçe ise yabancı yatırım yasalarının ihlaliydi. Şirketin avukatları “adaletsiz” olarak nitelendirdikleri bu kararı temyize götüreceklerini belirtse de bu çabaların ne kadar sonuç vereceği meçhul.
Raven Rusya, 2022 yılında Rusya’daki işlerini kayyuma devrettiğini açıklasa da Başsavcılık bu hamleyi yabancı mülkiyeti gizleme çabası olarak gördü. Dava kapalı oturumda görüldü ve kararın kamuoyuyla paylaşılmayacağı öngörülüyor.
Domino etkisi mi?
Raven Rusya vakası buzdağının sadece görünen kısmıydı. Zira aynı hafta, Moskova Domodedovo havaalanının sahiplerine yönelik Başsavcılık tarafından açılan davalar ve tarım ürünleri ihracatçısı Rodnıye Polya şirketinin devletleştirilmesi haberleri de gündeme düştü. Rodnıye Polya, uzun yıllar Rusya’nın en büyük tahıl ihracatçısı olmuş köklü bir kuruluştu.
Ukrayna savaşı sonrasında Rusya’da başlayan “mülkiyetin yeniden dağıtımı” ivmelendi. Ülkeden çekilmek isteyen yabancı şirketler, varlıklarını değerinin yüzde 60 altına satmaya zorlanırken, satış öncesinde bütçeye yüzde 35 vergi ödemeleri de bekleniyor. Ancak devletleşme furyası sadece yabancı şirketleri değil, büyük milyarderleri de hedef alıyor.
Moskova, savaş sonrası Rusya’sında milyarderleri hedef tahtasına oturtmayı tartışıyor. 90’lı yılların özelleştirmeleriyle (daha doğrusu talanla) elde edilen devasa şirketler, yeniden mercek altına alınabilir.
Putin’in bizzat kendisi de defalarca 90’lı yılların özelleştirmelerini “adaletsiz” ve “hatalı” olarak nitelendirmişti. Her ne kadar özelleştirme sonuçlarının yeniden gözden geçirilmeyeceğine dair defalarca garanti vermiş olsa da durum değişiyor gibi görünüyor.
Başneft vakası: Geçmişin hayaletleri
2014-2015 yıllarında milyarder Vladimir Yevtuşenkov’dan Başneft petrol şirketinin alınması, devletleşme konusunda önemli bir emsal teşkil etti.
Yevtuşenkov, bu şirket için 2 milyar dolar ödemişti. Fakat geçmişte usulsüz yollarla özelleştirilen şirket geri alındı ve devlet kontrolündeki Rosneft’e devredildi.
Putin, geçen yılın nisan ayında “dürüst mülkiyet sahiplerine yönelik iddiaların yersiz” olduğunu belirtse de, yaz aylarında yaptığı bir açıklama ile devletleşmenin belirli durumlarda yasal düzenlemelerle mümkün olabileceğini ve devletin büyük yatırımlar gerektiğinde etkili bir sahip olabileceğini ima etti. Bu söylem değişikliği, Moskova’nın özelleştirme konusundaki bakış açısının evrildiğini gösteriyor.
Son aylarda Wall Street Journal, Kremlin’in özel petrol devi Lukoil’i devlet kontrolündeki Rosneft ve Gazprom Neft ile birleştirme olasılığını değerlendirdiğini yazmıştı.
Bu birleşme gerçekleşirse, yeni şirket Suudi Aramco’nun ardından dünyanın en büyük ikinci petrol üreticisi olacak. Her ne kadar şirketler bu iddiaları yalanlasa da böylesine büyük bir birleşme ihtimalinin bile konuşulması, Rusya’da devletin ekonomi üzerindeki kontrolünün ne kadar artabileceğine dair fikir veriyor.
İddiaya göre, ülkenin en büyük metalürji işletmelerini ve maden zenginleştirme tesislerini tek bir holding çatısı altında toplama ve mevcut milyarder sahiplerine yüzde 10 ila 20’lik hisse verme fikri Kremlin’e sunulmuş durumda.
Devletin bu yapıda “altın hisse” sahibi olması ve Emeklilik ve Sosyal Sigorta Fonu’nun da hissedar yapısına dahil edilmesi öngörülüyor. Bu plan, metalürji sektörünün daha verimli hale getirilmesini, sosyal adaletin sağlanmasını ve kuşaklar arası mülkiyet geçişlerinde yaşanabilecek sorunların çözülmesini amaçlıyor.
Metalürji sektöründeki büyük şirketlerin özelleştirilmeleri de geçmişte tartışmalara neden olmuştu.
Vladimir Lisin’in sahibi olduğu Novolipetsk Metalurji Kombinatı (NLMK), 1992’de özelleştirildiğinde Sayıştay denetiminde yasalara aykırı bulunduğu tespit edilmişti.
Oleg Deripaska’ya ait Nijniy Tagil Metalurji Kombinatı (NTMK) ve Aleksey Mordaşov’a ait Severstal’ın özelleştirilmeleri de benzer tartışmalı süreçlerle gerçekleşmişti. Geçmişteki bu “günahlar”, devletleşme dalgasının devamını sağlayabilir.
Rusya
Rusya: İran ile ültimatom dilinden konuşmayı bırakın

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, İran çevresinde yaşanan krizin temelinde ABD ve İsrail’in sorumsuz ve hegemonik politikalarının yattığını belirtti. ABD’yi İran’la ültimatom dilini kullanmaktan vazgeçmeye çağıran Ryabkov, Rusya’nın konuyu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşıdığını açıkladı.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, İran çevresinde gelişen durumun temelinde ABD ve İsrail’in sorumsuz politikalarının yattığını belirterek, Washington ve Tel Aviv’in eylemlerini kınadıklarını açıkladı.
TASS ajansının aktardığına göre Primakov Okumaları forumu marjında basın mensuplarına konuşan Ryabkov, ABD’nin İran’a yönelik saldırılarının “egemen bir devlete karşı hegemonik yöntemler uygulama girişiminin son derece endişe verici ve kabul edilemez bir tezahürü” olduğunu söyledi.
ABD’ye ‘ültimatom dilini bırakın’ çağrısı
ABD’nin İran’la ültimatom diliyle konuşmaya çalıştığını ancak bu dilin ne Tahran’da ne de diğer başkentlerde kabul görmediğini vurgulayan Ryabkov, “Bu nedenle gerilimi tırmandıran eylemlerin durdurulması ve söylem değişikliğine gidilmesi gerekiyor, o zaman siyasi bir çözüm için daha büyük şanslar ortaya çıkacaktır,” ifadelerini kullandı.
Her durumda diplomasiye ve siyasi temaslara bir şans verilmesi gerektiğini belirten bakan yardımcısı, “Yaşananlar göz önüne alındığında bunun ne kadar mümkün olduğu, her şeyden önce ABD’ye bağlı bir sorudur,” diyerek diplomasiye dönüşün sorumluluğunun Washington’a ait olduğuna işaret etti.
Rusya, BMGK’yı harekete geçirdi
Rusya’nın İranlı ortaklarıyla yakın temas hâlinde çalıştığını aktaran Ryabkov, “İsrail ve ABD’nin eylemlerini kınadık. İranlı ortaklarımızla yakın temas hâlinde çalışıyoruz ve Birleşmiş Milletler’de ilgili bir Güvenlik Konseyi karar taslağının görüşülmesini başlattık,” dedi.
Ryabkov ayrıca, 23 Haziran’da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nun özel bir oturum düzenlediğini de hatırlattı.
Bakan yardımcısı, ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nin daimi bir üyesi ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın bir tarafı olmasına rağmen İran’ın nükleer tesislerine saldırmasının son derece endişe verici olduğunu belirtti.
İsrail, 13 Haziran gecesi İran’a karşı saldırı başlatmış, İran ise bu saldırıya 24 saatten az bir süre içinde misilleme yapmıştı.
Karşılıklı saldırıların devam ettiği süreçte her iki taraf da can kayıpları ve hasar bildirdi. ABD, gerilimin tırmanmasından dokuz gün sonra, 22 Haziran gecesi silahlı çatışmaya dahil olarak İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki üç nükleer tesisini vurdu.
ABD Başkanı Donald Trump, saldırının başarılı olduğunu duyurarak Tahran’ı çatışmayı sonlandırmaya çağırmıştı.
Ryabkov, İran’ın hasar gören potansiyelinin yeniden inşa edilip edilemeyeceğine ilişkin bir soruya ise, “Siyasi irade ve kararlılık mevcut olduğunda, bu şekilde ortadan kaldırılmaya çalışılan tüm potansiyel yeniden tesis edilebilir,” yanıtını verdi.
Rusya
Rus fabrikaları Çin, Hindistan ve Türkiye’den yaklaşık 50 bin işçiyi işe aldı

Rusya’daki sanayi kuruluşları, 2024 yılında hükümetin belirlediği kotayı yüzde 16 aşarak Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerden yaklaşık 50 bin yabancı işçi istihdam etti. Uzmanlar, iş gücü açığının Ukrayna’daki savaş ve savunma sanayisine yönelik personel kaymasından kaynaklandığını belirtiyor.
Rusya’daki büyük ve küçük ölçekli sanayi kuruluşları, 2024 yılında iş gücü açığını kapatmak için vize rejimine tabi ülkelerden 47 bin yabancı işçi istihdam etti.
Vedomosti gazetesinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine dayandırdığı haberine göre, işe alınan yabancı personel sayısı, hükümetin belirlediği 40 bin 500 kişilik başlangıç kotasını yüzde 16 oranında aştı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, yabancı işçi kotasının piyasanın ihtiyaçları ve bölgelerden gelen talepler doğrultusunda belirlendiği ifade edildi.
Rusya’da aranan niteliklere sahip personel bulunamadığı durumlarda yurt dışından işçi getirilmesinin “nesnel bir gereklilik” olduğu vurgulandı. İşe alınan personelin büyük bir kısmının Çin, Hindistan, Türkiye ve Sırbistan gibi ülkelerden geldiği belirtildi.
En çok aranan meslekler kaynakçılık ve inşaat
Personel temini konusunda faaliyet gösteren Intrud adlı kuruluşun yönetici direktörü Dmitriy Lapşinov, Rus işverenler arasında özellikle kaynakçı, betoncu ve sıvacı gibi inşaat sektörü uzmanlarına yönelik yüksek bir talep olduğunu belirtti.
Lapşinov, gıda ve tarım sektörleri için de yoğun bir şekilde yabancı personel arandığını sözlerine ekledi.
Lapşinov, işverenlerin en çok Çin, Hindistan, Myanmar, Sri Lanka, Vietnam ve Filipinler’den uzman getirmek için kendilerine başvurduğunu ifade etti.
Bu ülkelerden gelen çalışanların çoğunun Budist ve Hindu olduğunu belirten Lapşinov, “Bu dinlerde iç disiplin, kurallara saygı ve gelişme arzusu değerlidir. Bu tür çalışanlar sorumlu, sakin ve çatışmaya eğilimli değiller,” dedi.
İş gücü açığının nedeni savaş ve savunma sanayisi
Rusya Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Akademisi (RANHİGS) Uygulamalı Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nden (İPEİ) kıdemli araştırmacı Viktor Lyaşok, inşaat, imalat ve teknoloji sektörlerindeki işçi açığının Ukrayna’daki savaş ve ithal ikamesi politikalarıyla bağlantılı olduğunu söyledi.
İPEİ RANHİGS Mekansal Analiz ve Bölgesel Teşhis Araştırma Merkezi Direktörü Dmitriy Zemlyanskiy ise bu durumun, söz konusu sektörlerden savunma sanayisi kompleksindeki işletmelere doğru bir personel akışı yaşanmasından kaynaklandığını açıkladı.
Zemlyanskiy, “İnşaat sektörü, vizesiz ülkelerden gelen göçmen sayısındaki azalmanın da etkisiyle en büyük personel açığını koruyor. Aynı zamanda, son yıllarda özellikle Uzak Doğu gibi iş gücü sıkıntısı çekilen bölgelerde madencilik alanındaki yeni projelerin önemli sayıda yabancı işçi çekilerek hayata geçirildiğini de belirtmek gerekir,” diye ekledi.
Rusya
Rusya: Sırbistan, kâr hırsı için asırlık dostluğu hiçe sayıyor

Rusya Dış İstihbarat Servisi (SVR), Sırbistan’ı Ukrayna’ya NATO ülkeleri üzerinden dolaylı yollarla askeri ürün ihraç etmekle suçladı. SVR, Sırbistan’ın bu adımı ‘kâr hırsı ve korkakça çok vektörlü politika’ olarak nitelendirirken, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vučić ise yasalarının Ukrayna’ya silah satışına izin vermediğini belirtti.
Rusya Dış İstihbarat Servisi (SVR), Sırbistan’ın Ukrayna’ya dolaylı yollarla askeri ürün ihraç ettiğini ifade etti.
SVR’nin resmi internet sitesinde yayımlanan açıklamada, Sırbistan savunma sanayii işletmelerinin, Moskova’nın Belgrad üzerindeki artan baskısına rağmen Ukrayna ordusuna yönelik silah sevkiyatını artırdığı öne sürüldü.
SVR’ye göre bu sevkiyatlar, dolaylı tedarik şemaları kullanılarak mümkün oluyor.
Açıklamada, “Yüzyıllar boyunca ortak inanç, Sırp ve Rus halklarını birleştirdi ve düşmanlarımıza karşı ortak mücadeleye kaldırdı. Şimdi bu dostluk ve karşılıklı yardım geleneklerinin kâr hırsı ve korkakça çok yönlü politika tarafından hiçe sayılması üzüntü vericidir,” ifadelerine yer verildi.
Zaharova: Rusya, Sırbistan’dan askeri ürün ‘sızıntısının’ durdurulmasını bekliyor
Mühimmatlar NATO ülkelerinde birleştiriliyor
SVR‘nin iddialarına göre, Sırp savunma şirketlerinde üretilen mühimmatlar, montaj için tam parça setleri halinde NATO ülkelerine gönderiliyor.
Bu yöntem sayesinde Kiev’in, Sırbistan’dan resmi olarak askeri ürün değil, Batılı ülkelerin silah fabrikalarında birleştirilmiş ürünler aldığı belirtildi.
Mühimmatların montaj ve donatım işlemlerinin ise öncelikli olarak Çekya ve Bulgaristan’da gerçekleştirildiği kaydedildi.
Açıklamada, Sırbistan’daki üreticilerin, ürünlerinin gerçek alıcısının kim olduğunu bildikleri de vurgulandı.
SVR, son dönemde Valyevo şehrindeki Krušik fabrikasının Çek şirketi Poličské strojírny’e Grad çok namlulu roketatar sistemleri için birkaç büyük parti 122 mm’lik roket montaj kiti sattığını belirtti.
Ayrıca, Loznica’daki “Eling” savunma işletmesinin de Bulgar firması “EMKO”ya aynı roketler ve 120 mm’lik havan topları için üretim kitleri teslim ettiği bilgisi paylaşıldı.
Vučić: Yasalarımız Ukrayna’ya silah satışına izin vermiyor
Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandr Vučić, 13 Haziran’da yaptığı bir açıklamada, ülke yasalarına göre Sırbistan’ın Ukrayna’ya silah tedarik edemeyeceğini söylemişti.
Vučić, Sırp askeri ürünlerinin Kiev’e ancak üçüncü ülkeler aracılığıyla ulaşabileceğini ifade etmişti.
Vučić, 11 Haziran’da Odessa’da düzenlenen Ukrayna—Güneydoğu Avrupa zirvesinde ise Ukrayna’ya bir veya iki şehir ya da bölgenin yeniden inşasında yardım etmeye hazır olduklarını dile getirmişti.
Sırbistan’ın, uluslararası hukuk ve BM Şartı çerçevesinde Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklediğini belirten Vučić, Kiev’in Belgrad’dan insani yardım bekleyebileceğini de sözlerine eklemişti.
Sırbistan, Rusya ile bir dizi silah sözleşmesinin feshedildiğini duyurdu
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu6 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi1 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Avrupa6 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta
-
Dünya Basını1 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?