Bizi Takip Edin

ASYA

Şanghaylı akademisyenlerden “Avrupa’nın sağa kayışı” üzerine değerlendirmeler

Yayınlanma

Çin’in Şanghay kentinde, son dönemde Avrupa’da seçim başarıları elde eden sağ hareketler ve ABD-AB ilişkilerine ilişkin bir konferans düzenlendi.

Fudan Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi Direktörü, Avrupa Birliği Jean Monnet Kürsüsü Profesörü ve Şanghay Avrupa Topluluğu Başkanı Ding Chun, 2 Temmuz’da Şanghay Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi ve Şanghay Avrupa Topluluğu tarafından düzenlenen “ABD-AB İlişkileri Üzerine 2024 Düşünce Kuruluşu Raporu Yazımı” ve “Avrupa’nın Dış Stratejisinde Yeni Durum” seminerinin açılış toplantısında yaptığı video konuşmasında bir dizi soruyu gündeme getirdi.

Chun’un gündeme getirdiği sorular arasında, “AB’ye geçiş süreci kademeli olarak tamamlandıkça AB’nin dış politikası ABD’ninki ile daha uyumlu hale gelecek mi? ABD genel seçimlerinde Trump yeniden seçilerek Avrupa Birliği ile ticari sürtüşmeleri ve hatta ticaret savaşlarını yeniden başlatacak mı? AB içinde popülist güçlerin belirgin yükselişi AB’nin dış politikasını nasıl etkileyecek? ABD seçimlerinden sonra Avrupa’nın stratejik özerkliği nasıl gelişir?” yer aldı.

Ding Chun, geçtiğimiz yıl içinde ABD-AB ilişkilerinin ekonomik ve ticari ilişkiler, ikili diplomasi ve çok taraflı işbirliği gibi konularda giderek yakınlaştığını, fakat gelişen teknolojiler ve Filistin-İsrail çatışması gibi konulardaki tutumlarında farklılıklar olduğunu savundu.

AB-ABD ilişkileri pürüzsüz değil

Chun, gelecekte Rusya ile Ukrayna ve Filistin ile İsrail arasındaki iki çatışma ve ABD seçimleri gibi birçok önemli değişkenin ABD-AB ilişkilerinin gelişimini etkilemeye devam edeceğini ve ABD-AB ilişkilerinde hâlâ birçok önemli nokta ve değişken bulunduğunu söyledi.

ABD-AB ilişkilerinin incelenmesinin Avrupa entegrasyonunun incelenmesi ile birleştirilmesi gerektiğini savunan Çinli akademisyen, “AB’nin ekonomik durumu yavaş toparlanma ve bütçe açığı sorunlarını, siyasi entegrasyon ise stratejik özerklik eğilimini ve sosyal düşüncelerdeki değişiklikleri içermektedir. Özellikle, popülizmin devam eden yükselişinin ABD-AB ilişkileri üzerindeki etkisi gözlemlenmeye değerdir ve gelecekteki Çin-ABD-AB üçgeni ilişkisi de izlenmeye değerdir,” dedi.

Şanghay Sosyal Bilimler Akademisi’nde araştırmacı ve Şanghay Avrupa Topluluğu’nun onursal başkanı olan Xu Mingqi, seminerde ABD-AB ilişkisinin nispeten karmaşık ve çok yönlü bir ilişki olduğuna dikkat çekti.

Xu, ana gövdesi ve temelleri itibariyle hâlâ “işbirliğine dayalı bir ittifak ilişkisi” olduğunu, fakat ABD-AB ilişkisinin “sağlam” olmadığını savundu.

İki tarafın ticaret, yönetişim modeli, iç yönetişim ilkeleri, uluslararası yapının geleceğine ilişkin görüşler, küresel yönetişim ve diğer konularda “geniş ve tutarsız anlayış ve görüşlere” sahip olduğunu öne süren Xu, “Bu nedenle, ABD-AB Atlantik ilişkisinin esnekliğini ve küresel yapının şekillenmesindeki etkisini göz ardı etmek tehlikelidir. Fakat bazı alanlarda ABD ve Avrupa arasındaki farklılıklar da göz ardı edilemez,” dedi.

“Aşırı sağ ile ana akım arasındaki etkileşime bakmak gerek”

Şanghay Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Avrupa Çalışmaları Merkezi araştırmacısı ve Şanghay Avrupa Çalışmaları Derneği başkan yardımcısı Zhang Yinghong ise Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin Çin-AB ilişkileri üzerindeki etkisi üzerine konuştu.

Zhang, haziran ayında yapılan AP seçimlerinin Avrupa siyasetinde sağa doğru bir kayma olduğunu gösterdiğini, fakat ana akım partilerin hâlâ baskın konumlarını koruduğunu söyledi.

Çin ile ilgili konularda Zhang Yinghong, aşırı sağın dış politikaya fazla önem vermediğine dikkat çekti. Giderek daha fazla sağ parti iktidara geldikçe, bu partilerin AB’nin Çin ile ilgili stratejilerini, özellikle Rusya-Ukrayna çatışması, İsrail-Filistin çatışması ve ticaret politikaları açısından değerlendirmeleri gerektiğini savunan akademisyen, “Genel olarak, sağa kayış AB’nin Çin stratejisini temelden değiştirmeyecektir ve merkez partiler Çin politikasına karar verme gücünü hâlâ ellerinde tutuyor, bu nedenle aşırı sağ partiler ile merkez ve ana akım partiler arasındaki etkileşime daha fazla dikkat etmek gerekiyor,” dedi.

ASYA

Adani’den İsrail ile 10 Milyar Dolarlık Hindistan Çip Fabrikası Adımı

Yayınlanma

Adani Group, yarı iletkenlerin küresel ölçekte önemli bir jeopolitik savaş alanı haline gelmesiyle birlikte Hindistan’ın çip üretim kapasitesini güçlendirmek amacıyla İsrailli bir ortakla yarı iletken üretim tesisi kurmayı planlıyor.
Bloomberg’e göre Milyarder Gautam Adani liderliğindeki holding ile İsrail’in Tower Semiconductor Ltd. şirketinin Mumbai yakınlarındaki Taloja’da 10 milyar dolarlık yatırımla çip üretim tesisi kuracağını duyururken Batı Hindistan’daki Maharashtra eyaletinin başbakan yardımcısı Devendra Fadnavis’in perşembe günü yayınladığı ve onaylanan tüm projeleri listelediği belirtildi.
Fadnavis paylaşımında, ünitenin ilk aşamada 40 bin adet, ikinci aşamada ise 80 bin adet yonga üretim kapasitesine sahip olmasının beklendiğini belirtirken, projenin takvimi hakkında bilgi vermedi.
Planlamaya aşina olan ve kuralları gerekçe göstererek isminin açıklanmasını istemeyen bir kişiye göre, Adani Enterprises Ltd. şirketi altında barındırılan proje üç ila beş yıl içinde inşa edilecek.
Kurulacak tesiste üretilecek çipler drone, otomobil, akıllı telefon ve diğer mobilite çözümlerinde kullanılacak.
Geçtiğimiz yıl sert bir açığa satış saldırısının ardından grubunu genişlemeye odaklayan Adani, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin yönetiminin kilit odak alanı olan başka bir sektöre giriyor.
Modi, dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan’ı bir teknoloji süper gücüne dönüştürmeyi, daha fazla uluslararası çip üreticisini ülkeye çekmeyi ve pahalı ithalata olan bağımlılığı azaltmayı hedefliyor.

Okumaya Devam Et

ASYA

Japonya Başbakanı Kishida ‘veda’ için Güney Koreli mevkidaşı Yoon ile buluştu

Yayınlanma

Japonya ve Güney Kore liderleri cuma günü, kişisel ilişkilerinin de etkisiyle ikili ilişkilerin ısındığı bir döneme damgasını vuran bir zirvede, göçmenlik prosedürleri ve acil durumlarda vatandaşların tahliyesi de dahil olmak üzere yeni işbirlikleri için çalışma sözü verdi.

Japonya Başbakanı Fumio Kishida, Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol ile veda görüşmesi yapmak üzere günün erken saatlerinde Seul’e geldi. Kishida, iktidardaki Liberal Demokrat Parti’nin yeni liderinin bu ay içinde seçilmesinin ardından ekim ayı başında başbakanlık görevini bırakacak.

Kishida toplantı sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada “Geçtiğimiz iki yıl boyunca, ikili ilişkileri güçlendirme konusunda güçlü bir arzuya sahip olan Başkan Yoon gibi güvenilir bir ortakla elimizden geleni yaptık ve Japonya-Güney Kore ilişkilerinde yeni bir sayfa açtığımızı hissediyoruz. Hem Japonya hem de Güney Kore bu ilerlemeyi gelecekte de sürdürmelidir” dedi.

Yoon da ilişkilerin geliştirilmesine yönelik çabaların sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.

Ofisinden yapılan açıklamaya göre Yoon, “Başbakan Kishida ve benim inşa ettiğimiz ikili işbirliğinin olumlu ivmesini devam ettirmek önemlidir” dedi. Gelecek yıl Seoul ve Tokyo’nun diplomatik bağlar kurmasının 60. yıldönümü olacak ve Yoon 2025 yılında ilişkileri “yeni bir seviyeye” taşıyabilmeyi dilediğini söyledi.

Kishida ve Yoon, göçmenlik prosedürlerini yumuşatmanın yollarını ayrıntılı olarak değerlendirmeye başlama konusunda mutabık kaldılar. Ayrıca Japonya ve Güney Kore’nin üçüncü ülkelerdeki acil durumlarda vatandaşlarının tahliyesi konusunda işbirliği yapacaklarını teyit ettiler.

Kuzey Kore ile ilgili güvenlik konularını da ele alan ikili, Pyongyang ve Rusya konusunda ortak müttefikleri ABD ile birlikte çalışmaya devam edeceklerini söyledi.

Bu gezi, başbakanın görev süresi boyunca Yoon ile ikili bir zirve için Güney Kore’ye yaptığı ikinci ziyaret. Geçen yılın mayıs ayında Kishida 12 yıl aradan sonra Güney Kore’de ikili bir zirveye katılan ilk Japon başbakanı olmuştu.

Kishida ağustos ayında LDP’nin liderlik yarışında yeni bir dönem için aday olmayacağını açıkladı.

“Japonya-Güney Kore ilişkilerinin önemi gelecekte de değişmeden kalacaktır” diyen Kishida, “Ben de hangi görevi üstlenirsem üstleneyim Japonya-Güney Kore ilişkilerinin daha sağlam ve geniş tabanlı olması için elimden geleni yapacağım” ifadelerini kullandı.

İkili ilişkilerde ABD etkeni

Kishida ve Yoon, tarihsel olarak rakip olan iki ülke arasında ABD’nin desteği ve ısrarıyla yakınlaşma sağlamak üzere ortaklık kurdular.

Muhafazakâr Yoon, Kishida’nın yaklaşık üç yıl önce göreve gelmesinden bir yıldan kısa bir süre sonra, 2022 Mayıs’ında göreve başladı ve Japonya ile uzun süredir kopuk olan ikili ilişkilerin “gelecek odaklı” bir şekilde yeniden kurulması çağrısında bulundu.

Analistler iki Doğu Asya ülkesi arasındaki işbirliğinin Kishida’nın ayrılışından sonra da devam edeceği görüşünde.

Hawaii merkezli Pasifik Forumu düşünce kuruluşunun bölgesel ilişkiler direktörü Rob York Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada “Başbakan Kishida Seul ile buzları erittiği için övgüyü hak etse de Japonya ve Güney Kore arasındaki işbirliğinin devamını onun varlığına bağlı görmüyorum” dedi.

York, “Seul’deki mevcut hükümet gündeminin büyük bir kısmını ABD liderliğindeki düzen içinde diplomatik prestijini artırmaya ayırdı ve ABD bu işbirliğini teşvik etmeye devam edecek” dedi.

İki lider ilk zirvelerini Yoon Mart 2023’te Tokyo’ya gittiğinde gerçekleştirmişlerdi. Yoon, 12 yıl sonra ikili bir zirveye katılan ilk Güney Kore Devlet Başkanı olarak Japonya’ya gitmeden önce, iki Asya ülkesi ve ABD’nin sadık müttefikleri arasında yeni bir başlangıcın yolunu açacak bir plan açıklamıştı.

Bu vizyon, İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon şirketleri için çalışmak zorunda kalan Güney Korelilere tazminat sağlamak üzere özel şirketlerin bağışlarıyla bir fon oluşturulmasına odaklanıyordu. İşçilere maddi tazminat sağlanması konusu uzun zamandır Seul ve Tokyo arasında bir gerilim kaynağı olmuş, işçiler, onların torunları ve bazı sivil gruplar Japon hükümetinden resmi bir ödeme yapılması konusunda ısrarcı olmuşlardı.

Tokyo ise bu tür savaş ve sömürge dönemi meselelerinin 1965 yılında imzalanan ve Japonya’nın mali yardım sağladığı ve iki tarafın resmi diplomatik ilişkiler kurduğu bir anlaşma kapsamında çözüme kavuşturulduğu konusunda ısrarcı olmuştur. Japonya 1910’dan 1945’te İkinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisine kadar Kore Yarımadası’nı yönetti.

Yoon’un planı ülkedeki sol muhalefetin ve sivil grupların tepkisini çekse de iki taraf takip eden aylarda ticaret ve güvenlik alanındaki işbirliğini güçlendirmeye devam etti. Seul ve Tokyo, aralarındaki tarihi anlaşmazlıklar nedeniyle uyguladıkları ticari kısıtlamaları kaldırdı.

Kishida ve Yoon geçen yıl ağustos ayında ABD Başkanı Joe Biden ile Washington yakınlarında bir zirve düzenleyerek üç ülkenin birlikte çalışma kararı almasını sağladılar.

Ortak bir bildiride, füze uyarı verilerinin gerçek zamanlı paylaşımını “operasyonel hale getirme” sözü verdiler.

Seul ve Tokyo arasındaki “dostane bağları” memnuniyetle karşılayan Washington, bölgede Çin’in etkisini sınırlamaya yönelik askeri ve güvenlik stratejisi açısından iki ülkeyi ve bu ülkeler arasındaki uzlaşmayı kritik önemde görüyor ve bu birliktelik için yoğun çaba sarf ediyor.

Okumaya Devam Et

ASYA

Kırgızistan ile Rusya arasında göçmen gerilimi: Rusya vatandaşlarına yeni kısıtlamalar geldi

Yayınlanma

Kırgızistan Dijital Kalkınma Bakanlığı, 5 Eylül’de yaptığı açıklamada, ülkeye uzun süreli kalış için gelen Rusya ve diğer bazı ülkelerin vatandaşları için yeni kalış kuralları getirildiğini duyurdu.

Bakanlık açıklamasında, “Kırgızistan Cumhuriyeti’nde özel amaçlarla uzun süre kalan, vizesiz kalma rejimine sahip ülkelerin vatandaşlarının kayıt ve kayıt yenileme işlemleri, yalnızca Kırgızistan Cumhuriyeti’nde kalma hakkı veren oturma izni, ‘Kayrılman’ veya ‘Meken-card’ sertifikası, kimlik belgelerinden birine dayanarak gerçekleştirilecektir,” denildi.

Bu yeni kurallar, Rusya, Kazakistan, Tacikistan, Ermenistan, Belarus, Gürcistan, Moldova ve Azerbaycan vatandaşları için geçerli olacak.

Daha önce, bu ülkelerin vatandaşları, kalış amacına bağlı olarak altı aylık bir süre için kayıt yaptırabiliyor ve bu süreyi uzatabiliyordu.

Bakanlık, “AEB üyesi ülkelerin (Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Rusya) vatandaşları, ülkeye giriş anından itibaren her 180 günlük dönemde belge düzenlemeksizin toplam 90 güne kadar kalabilirler,” dedi.

Deutsche Welle‘nin haberine göre, yeni vize kuralları Rus göçmenleri alarma geçirdi. Göçmenlik avukatı Muratbek Azimbayev, daha önce geçici oturma izni başvurusunda bulunmak için ülkede altı ay yaşamak gerektiğini belirtti. Azimbayev, yeni kuralların bazı zorluklar yaratabileceğine dikkat çekti.

Azimbayev, “Başlıca tuzaklar, başvuru sahibine ve aile üyelerine asgari bir geçim düzeyi sağlayan yasal bir gelir kaynağının varlığını doğrulayan belgelerin sağlanması,” diye konuştu.

Kırgızistan, vatandaşlarını Rusya’ya seyahatten kaçınmaya çağırdı

Bu nedenle bir yabancının geçici oturma izninin reddedilebileceğini ifade eden Azimbayev, yabancı vatandaşların kayıt altına alınmasına ilişkin yeni kuralların, yasaları sıkılaştırmaktan ziyade göç akışını düzene sokmayı amaçladığını belirtti.

Rusya’da son altı ay içinde, idari sınır dışı ve sınır dışı edilmeyle karşı karşıya kalan yabancı uyrukluların sayısı yüzde 50’den fazla arttı.

Rusya İçişleri Bakanlığı’na göre, 2024 yılının ilk yedi ayında yaklaşık 65 bin yabancı vatandaş çeşitli yasa ihlalleri nedeniyle ülkeden sınır dışı edildi.

Geçen yıla kıyasla bu rakam yüzde 55,2 oranında artış gösterdi. Temmuz ayı sonu itibariyle özel kurumlarda tutulan, sınır dışı veya sınır dışı edilmeye tabi yabancıların sayısı yüzde 28,2 artarak 5,5 bin kişiye ulaştı.

Kırgızistan’dan Rusya’nın göçmen işçilere yönelik kısıtlamalarına tepki

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English