Bizi Takip Edin

AVRUPA

Sendikalar AB’nin rekabetçilik planını reddetti

Yayınlanma

AB işçi sendikaları, Avrupa Komisyonu’nun bloğun bocalayan ekonomisini canlandırmaya yönelik planını reddederek Brüksel’in “deregülasyona” odaklanmasının işçi haklarını baltalama riski taşıdığı uyarısında bulundu.

Avrupa Sendikalar Konfederasyonu, geçen hafta yayınlanan Rekabetçilik Pusulası’nın AB iş dünyasına “sayısız vaatte” bulunduğunu ama sıradan vatandaşlara fayda sağlayacak “tek bir mevzuat taahhüdü” içermediğini söyledi.

Örgütü 45 milyon Avrupalı işçiyi temsil eden ETUC Genel Sekreteri Esther Lynch, “Ne yazık ki, kaliteli istihdam bu planda deregülasyondan sonra gelen bir düşünce. Avrupa sanayi politikasına yönelik ilk adımın atılmış olması memnuniyet verici olmakla birlikte, bu ilk taslağın ciddi bir müzakere ve revizyona ihtiyacı var,” dedi.

Lynch, Komisyonun farklı üye devletlerde faaliyet gösteren Avrupalı şirketlere birleşik bir düzenleyici çerçeveye erişim sağlayacak özel bir “28. rejim” çağrısının işçi haklarını ve çalışma koşullarını zayıflatma riski taşıdığını söyledi.

Ayrıca Pusula’nın emeklilik reformları çağrısını ve “daha uzun çalışma yaşamlarını teşvik eden girişimler” önerisini de kınadı.

Lynch, “İşyerlerini daha az güvenli hale getirecek ya da insanları yetmişli yaşlarına kadar çalışmaya zorlayacak düzenlemelerden oluşan bir şenlik ateşi şirketleri kurtarmayacaktır,” diye ekledi.

ETUC’un Ursula von der Leyen’in yeni Komisyonunun “Kutup Yıldızı” olarak tanımlanan Pusula’ya ilişkin değerlendirmesi, iş dünyası dernekleri değerlendirmeleriyle keskin bir tezat oluşturdu.

Brüksel merkezli etkili bir lobi grubu olan BusinessEurope’un Genel Müdürü Markus Beyrer, “Bir gemiyi hedefine ulaştırmak için net yönler gerekir ve bugünkü Rekabetçilik Pusulası bu koordinatları sağlıyor,” iddiasında bulundu.

Beyrer ayrıca Komisyonun “Avrupa’da iş yapmayı kolaylaştırma sözünü yerine getirmek için” işletmeler üzerindeki düzenleyici yükü azaltmaya “öncelik vermesi” gerektiğini belirtti. Beyrer, Avrupa’nın işgücü ve beceri eksikliğinin de “acilen ele alınması” gerektiğini sözlerine ekledi.

Brüksel merkezli bir başka iş grubu olan Avrupa Sanayi Yuvarlak Masası (ERT) da Komisyonun tüm AB şirketleri için “idari maliyetleri azaltma” taahhüdünü övdü.

Sendikaların ve şirketlerin Pusula’ya verdikleri çok farklı tepkiler, büyük ölçüde eski İtalyan başbakanları Enrico Letta ve Mario Draghi’nin geçen yıl AB ekonomisi üzerine hazırladıkları iki uzun rapora verdikleri tepkileri yansıtıyor. Her iki rapor da işletmeler üzerindeki düzenleyici yüklerin azaltılmasına güçlü bir vurgu yapmıştı.

Çarşamba günü gazetecilere konuşan Leyen, Pusula’nın önümüzdeki beş yıl içinde “benzeri görülmemiş bir sadeleştirme çabası” başlatma taahhüdünü yineledi.

Bu çabaların, AB’nin şirketler için raporlama gerekliliklerini %25 oranında azaltma hedefine yönelik “bir başka büyük adımı” işaret edecek olan ve çokça müjdelenen “torba paketin” önümüzdeki ay yayınlanmasıyla başlayacağını sözlerine ekledi.

AVRUPA

Economist: Seçim yapılsa Zelenskiy kaybeder

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i “diktatör” olarak nitelendirmesinin ve seçim çağrısı yapmasının ardından başlayan tartışma devam ediyor.

The Economist’te yayınlanan bir haberde görüşlerine yer verilen eski bir diplomat, “Bay Trump hiç sevmediği ve zor biri olduğunu düşündüğü Bay Zelenskiy’den kurtulmak istiyor gibi görünüyor. Bu seçimlerle ilgili değil, Zelenskiy’den kurtulmakla ilgili,” iddiasında bulunuyor.

Üst düzey bir Ukraynalı yetkili, ülkesi açısından kabul edilebilecek “en asgari şey”in, Batılı ordularla ilişkilerin devam etmesi, ciddi bir demilitarizasyon olmaması, silah ve para akışının sürmesi ve yabancı bir barış gücünün bulunması olduğunu savundu.

Bunun ötesinde, Zelenskiy’in pozisyonunun Ukrayna içinde de sorgulandığı belirtiliyor.Dergiye bilgi veren devletin içinden kaynaklar, Zelenskiy’in tam da en geniş desteğe ihtiyaç duyduğu bir dönemde giderek daha dar bir çevreye çekilmesinden endişe ediyor.

Bu kaynaklardan biri, “Ona hayır demeye hazır kimse yok ve hatalar yapıyor,” diye yakınıyor.

Pek çok Ukraynalı da savaş liderlerinden açıkça hayal kırıklığına uğramış durumda. The Economist’e açıklanan iç kamuoyu yoklamaları, Zelenskiy’in Ukrayna’nın en popüler siyasetçisi olmaya devam etmesine rağmen, gelecekteki bir seçimi, henüz siyasete girmemiş olan eski üst düzey generali Valeri Zalujniy’e karşı %30’a %65 oranında kaybedeceğini gösteriyor.

Ocak ayında yapılan bir kamuoyu yoklaması Zelenskiy’e olan güvenin %52 ile savaşın en düşük seviyesine gerilediğini, işgalin başlangıcında kendisine güvenen %90’lık oranın çok altında olduğunu, ama 18 Şubat’ta Trump’ın ileri sürdüğü %4’lük destek oranının da oldukça üzerinde olduğunu gösteriyor.

Bununla birlikte habere göre “gerçek Ukrayna kâbusu”, Trump’ın Kremlin’in planını bütünüyle uygulamaya koymasıyla ortaya çıkacak: etkili güvenlik garantileri olmadan ateşkes; siyasi felçle sonuçlanan seçimler, zayıf bir cumhurbaşkanlığı, parçalı bir parlamento; ardından terhis, kitlesel göç ve iç parçalanmanın başlaması.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Alman sanayicileri müstakbel hükümetten askerileşmeyi yoğunlaştırmasını istiyor

Yayınlanma

Pazar günü yapılacak Federal Meclis seçimleri öncesinde iktisatçılar, savunma şirketlerinin temsilcileri ve iş dünyası dernekleri, Bir sonraki Alman hükümetini Federal Ordu’nun yeniden silahlandırılmasını kararlılıkla sürdürmeye ve “Alman toplumunun askerileşmesini” aktif olarak desteklemeye çağırıyor. 

Alman ekonomisinin üç lokomotif sektörü motorlu taşıtlar, makine mühendisliği ve kimya sektörleri krizdeyken savunma sanayii halihazırda hızlı bir büyüme yaşıyor. 

İktisatçılar, askeri bütçenin gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yüzde 3,5’ine çıkarılmasının büyüme oranını yüzde 1,5’e kadar artırabileceğini öngörüyor.

AB düzeyinde birkaç yüz milyar avroluk bir silah finansman paketinden söz edilirken, Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Peter Leibinger, “kararlı bir şekilde güçlendirilmiş” bir savunma sanayisinin gelecekte Almanya’da “yaşayan bir güvenlik ve savunma toplum kültürünün parçası” olmasını talep ediyor.

Dolayısıyla 23 Şubat’tan sonra Berlin’deki yeni hükümet koalisyonu, daha en başından itibaren, silah sanayisi de dahil olmak üzere silahlanmaya yönelik dramatik taleplerle karşı karşıya kalacak ve silah üreticileri gözle görülür bir şekilde nüfuz kazanacak.

Silah üreticileri sipariş patlaması yaşıyor

Diğer Batı ülkelerinde olduğu gibi Almanya’da da savunma sanayisi, Ukrayna’daki savaşın başlangıcından bu yana patlama yaşıyor.

Oysa Almanya’nın en güçlü üç sektörü ciddi bir kriz içinde: otomotiv endüstrisi büyük çaplı işten çıkarmalarla karşı karşıya, makine mühendisliği geçen yıl üretimde yaklaşık yüzde 8’lik bir düşüş kaydetti ve kimya endüstrisi en iyi ihtimalle sadece zayıf bir yükseliş umabilir.

Buna rağmen, Alman-Fransız Airbus’tan sonra en büyük Alman silah şirketi olan zırh üreticisi Rheinmetall bir süredir sürekli manşetlerde yer alıyor. Rheinmetall geçen yıl cirosunu neredeyse 10 milyar avroya çıkarmayı başardı ve 2027 yılına kadar bunu ikiye katlayarak yaklaşık 20 milyar avroya çıkarmayı bekliyor. Bu, yakın zamanda 50 milyar avronun üzerine çıkan devasa sipariş hacminin oldukça gerçekçi görünmesini sağlıyor.

Bununla birlikte, her türden savaş ekipmanı üreten diğer üreticiler de büyüyor. Bu üreticiler denizaltı, tank, mühimmat, insansız hava aracı ya da hava savunma sistemleri yapıyor.

Yükselen hisse senedi piyasaları

Savunma sanayindeki patlama uzun zamandır borsalara da yansıyor. Rheinmetall hisseleri kısa süre önce bir hafta içinde yaklaşık dörtte bir oranında yükseldi ve şu anda 900 avro civarında seyrediyor. Bu rakam Ukrayna’daki savaş başladığında bu rakam 100 avro civarındaydı.

Fransız silahlanma grubu Thales’in hisse fiyatı aynı hafta içinde yaklaşık yüzde 16, İtalyan silah üreticisi Leonardo’nunki ise yaklaşık yüzde 18 arttı. Hensoldt ve Renk gibi orta ölçekli Alman savunma şirketleri daha da güçlü bir şekilde büyüyerek sırasıyla yüzde 29 ve yüzde 34’lük artışlar kaydetti.

Sadece Airbus sadece yüzde 4’lük bir artış elde etti; zayıf büyümenin nedeninin grubun “cirosunun büyük bir kısmını silahlanmadan değil, sivil işlerden” elde etmesi olduğu söyleniyor.

İktisatçıların büyüme umudu silah tacirliği

Sektörün yükselmeye devam etmesi bekleniyor.

Buna ek olarak, Alman sanayisinin ana dallarında süregelen zayıflık nedeniyle silahlanma patlaması iktisatçılar tarafından giderek daha fazla büyüme için önemli bir umut olarak görülüyor.

London School of Economics’ten (LSE) ekonomist Ethan Ilzetzki, AB ülkelerinin askeri bütçelerini GSYİH’lerinin yüzde 3,5’ine yükseltmeleri ve aynı zamanda iç piyasadan daha fazla silah satın almaları halinde, bunun GSYİH’yi yılda yüzde 1,5’e kadar artıracağını öngörüyor.

AB çapında silahlanma yarışı

Almanya’da ve AB genelinde askeri bütçelerin artırılması uzun zamandır planlanıyordu. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen daha geçen yıl, önümüzdeki on yıl içinde toplam 500 milyar avroluk ek harcamanın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünü açıklamıştı.

Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock Münih Güvenlik Konferansında, AB’de Avro ve Covid-19 krizlerindeki “kurtarma paketlerine” benzer bir harcama programı üzerinde çalışıldığını doğruladı.

Bu krizlerde 500 ila 700 milyar avroluk meblağlar kullanıma açılmıştı. Almanya’daki parlamento seçimleri nedeniyle bu konudaki bilgiler hâlâ saklı tutuluyor; fakat tek tek ülkeler bu konuda adım atmaya devam ediyor.

Örneğin Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, ülkesinin askeri bütçesinin gelecekte Danimarka GSYİH’sinin “yüzde 2’sinden çok yüzde 5’ine daha yakın” olması gerektiğini açıkladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, önümüzdeki günlerde tüm parlamento grup ve parti liderlerini daha fazla askeri harcamayı tartışmaya davet etmek istiyor.Avrupa Komisyonu da savunma harcamaları için AB borç kurallarını askıya almaya hazırlanıyor.

Alman Maliye Bakanı Jörg Kukies de aynı amaçla Alman bütçe kurallarında bir değişiklik yapılacağını duyurdu.

Silah tacirliği artık “kirli bir iş” değil

Hızlı silahlanma patlamasıyla birlikte sektörün sadece iktisadi değil toplumsal önemi de artıyor. Uzmanlar şimdiden savunma şirketlerinde çalışan kişi sayısını 100.000’in üzerinde gösteriyor ve tedarikçi şirketlerdeki ve daha geniş anlamda güvenlik sektöründeki çalışanları da dahil edilirse, toplam çalışan sayısının 400.000’e kadar çıktığı söyleniyor.

Bu sayı, 450.000 olduğu söylenen kimya endüstrisinde çalışan kişi sayısından sadece biraz daha az. Savunma sanayisi, otomotiv sanayinde işten çıkarılması beklenen çok sayıda çalışan için iş arayışında bir umut ışığı olarak görülüyor.

Aynı zamanda silah üreticilerinin çalışanları, Ukrayna’daki savaşın, uzun zamandır “biraz kirli bir iş” olarak görülen sektörün itibarını önemli ölçüde artırdığını savunuyor. Silah şirketleri için mevcut tabuların kaldırılması yönündeki çağrılar artıyor.

Almanya’nın Bavyera eyaletinde olduğu gibi, bazı üniversitelerde var olan “sivil” maddelerin yasaklanması için baskılar artıyor. Bilim Bakanları Konferansı Başkanı SPD’li Bettina Martin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “‘ikili kullanım’ içeren araştırmaları tamamen dışlamanın, değişen zaman karşısında gerçekçi olmadığını” ifade etti.

Alman sanayiciler yalnızca sanayide değil, toplumda da askerileşme istiyor

Bu kapsamda BDI Başkanı Peter Leibinger, savunma sanayisinin sadece toplum tarafından kabul edilmesini değil, aynı zamanda aktif toplumsal destek sağlanmasını da istiyor.

Münih Güvenlik Konferansı öncesinde düzenlenen bir etkinlikte Leibinger, kararlı bir şekilde güçlendirilmiş bir savunma sanayinin “toplumda yaşayan bir güvenlik ve savunma kültürünün parçası haline gelmesini” talep etti.

Alman hükümeti ve Federal Meclis’in, “savunma kapasitesinin önemi ve aciliyeti konusunda kamuoyunu bilgilendirme” görevine sahip olduğunu ileri süren BDI lideri, “yeniden silahlanma ihtiyacını teşvik eden girişimlere” daha fazla para ayrılmasını önerdi.

İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Marshall Planını örnek gösteren Leibinger, Amerikan hükümetinin Amerikan toplumunda plana karşı var olan şüpheleri ortadan kaldırmak için bir “reklam kampanyası” yaptığını hatırlattı.

Almanya’nın da bugün “yeniden silahlanma” konusunda benzer bir şeye ihtiyacı olduğunu savunan Leibinger, toplumun “kazanılmasını” ve “mevcut pasif onayın yerini herkesin aktif katılımının almasını” talep etti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Trump göreve geldiğinden beri Avrupa hisse senetleri Wall Street’i geride bıraktı

Yayınlanma

Avrupa hisse senetleri, Başkan Donald Trump’ın göreve başlamasından bu yana geçen bir aylık sürede ABD’yi geride bırakırken, bölgenin ticaret savaşından kaçabileceği umutları da arttı.

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre gösterge Stoxx Europe 600 endeksi, Trump’ın Beyaz Saray’a yeniden girmesinden önceki son işlem günü olan 17 Ocak’tan bu yana yüzde 5,6 değer kazanırken, Wall Street’te S&P 500 yüzde 2,5 ve teknoloji ağırlıklı Nasdaq Composite yüzde 2,2 yükseldi.

Analistler, Avrupa endekslerinin beklenmedik şekilde güçlü performans göstermesinde Trump’ın AB’ye hemen gümrük vergisi uygulamama kararının yanı sıra Ukrayna’da barış görüşmelerinin başlama ihtimalinin de etkili olduğunu söyledi.

AB, ABD Başkanının AB’ye topyekûn gümrük vergisi uygulama sözü vermesinin ardından Trump’ın “Önce Amerika” politikalarının ana hedeflerinden biri olmaya hazırlanıyordu fakat bu vergilerin henüz hiçbiri yürürlüğe girmedi.

Russell Investments’ın baş yatırım stratejisti Andrew Pease, “Avrupa için ticaret savaşının havlaması şu ana kadar ısırmasından daha kötü oldu. Fakat diğer hikayeler, geçtiğimiz yıl banka kredilerindeki artış eğilimi ve Avrupa Merkez Bankasının faiz oranlarını düşürmesi,” dedi.

Bank of America analistleri çarşamba günü yayınladıkları bir notta, Avrupa hisse senetlerinin 1980’lerin sonundan bu yana yıla en iyi başlangıcını yaptığını ve ABD’ye kıyasla neredeyse son on yılın en güçlü performansını sergilediğini belirtti.

Avrupa’nın kazanımları, kıtanın büyük ekonomilerindeki durgunluk işaretlerine ve ABD’nin askeri desteğini geri çekme tehdidiyle bölgenin uzun vadeli güvenliğine ilişkin endişelere rağmen geldi.

Finans, savunma ve lüks hisseler gibi sektörler, ilk gün tarifelerinin gelmemesi nedeniyle yükseldi.

Avrupa’nın en büyük mühimmat üreticisi Rheinmetall geçtiğimiz ay yüzde 34 yükselirken, lüks üreticisi Richemont yüzde 11 artış gösterdi.

Öte yandan Hong Kong, Trump’ın göreve başlamasından bu yana en iyi performans gösteren ana endeks oldu ve Hang Seng endeksi, DeepSeek şokunun ardından bölgede listelenen Çin teknoloji hisselerindeki rallinin öncülüğünde 20 Ocak’tan bu yana yüzde 15 yükseldi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English