Yunanistan’ın gayri askeri statüde kalması gereken adalara yönelik askeri sevkıyatının görüntüleri yayınlandıktan sonra ABD ve Yunanistan’a nota verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Yunanistan’daki üsleriyle ilgili “işgal görünümlü yabancı askeri yığınak” dedi, Atina yönetimini “ABD kuklası” olmakla suçladı ve ekledi: “Ne o askeri yığınaklar ne o siyasi ve ekonomik destekler Yunanistan’ı bizim seviyemize çıkarmaya yetmez ama Yunanistan’ı batağa sürüklemeye kafi gelir.”
Yunanistan’ın Türk jetlerine radar kilidi atma ve ticaret gemisini kurşunlama kışkırtmalarının yankıları dinmeden gayri askeri statüdeki Doğu Ege adalarına yaptığı askeri sevkıyatların görüntülenmesi tansiyonu iyice yükseltti.
Doğu Ege’deki adalardan Semadirek, Limni, Midilli, Sisam, Sakız, İpsara ile Ahikerya ile Oniki Adadan Batnoz, İleriye, Kelemez, İstanköy, İleki, Kerpe, Sömbeki, Rodos ve Meis’te de Yunan Ordusu’nun tahkimatları olduğu biliniyor. Atina’nın gayriaskeri statüde olması gereken bu adalardan Midilli ve Sisam’a yaptığı askeri sevkıyatların sonuncusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait İHA’larca görüntülendi. Görüntülere göre Midilli’ye 23, Sisam’a ise 18 taktik tekerlekli zırhlı araç sevkıyatı yapıldı.
ABD ve Yunanistan’a nota
Ankara-Atina krizinin göbeğinde bu kez ABD’de de var. Yunanistan’ın Doğu Ege adalarına hukuku çiğneyerek sevk ettiği silahlar Washington’un Atina’ya hibesi. Daha doğru ifade ile, Washington’un Yunanistan topraklarını ABD üssü olarak kullanmasına karşılık verilen “hediye.” ABD ordusunun kullanıp depoya kaldırdığı, eski silahları.
Gelişme üzerine Dışişlerine çağrılan Yunanistan’ın Ankara Büyükelçisi’nden adalardaki ihlallere son verilmesi ve gayri askeri statüye uyulması istendi. Ankara Washington’a verdiği protesto notasında, Doğu Ege adalarının statüsüne riayet etmesini ve silahların statünün ihlali için kullanılmaması konusunda tedbir almasını istedi.
Atina’nın çelişkisi
Türkiye’nin verdiği nota sonrası Atina, Yunan medyası ve uluslararası basına “gayri resmi” bir açıklama yaptı. “Diplomatik kaynağa” dayandırılan habere göre, Yunan büyükelçisi çağrıldığı Dışişlerindeki muhataplarına Yunanistan’ın Türkiye’den farklı olarak Lozan Antlaşması’ndan doğan yükümlülüklerine riayet ettiğini öne sürdü. Elçi, Yunanistan’ın “casus belli” ile komşusunu tehdit eden ve kıyılarında büyük bir çıkarma gücü bulunduran ülke olmadığını söyledi. Açıklamada Atina’nın “Lozan Antlaşması’na uyduğu” ibaresi yer almasına rağmen, adalara askeri sevkıyatın yapıldığının kabul mü edildiği yoksa ret mi edildiği anlaşılamadı.
Çünkü Atina’nın Lozan konusundaki tutumu her dönemin şartına göre değişiyor. Bir yandan Lozan Antlaşması’nın adaların gayriaskeri statüde kalması gerektiğine ilişkin hükümlerin varlığını reddediyorlar. Ancak diğer yandan “Türkiye’nin saldırgan bir devlet olduğunu” iddiasıyla Yunanistan’ın meşru müdafaa hakkına atıf yaparak söz konusu silahsızlandırma hükümlerinin sona erdiğini ileri sürüyorlar. Çok daha önceleri öne sürdükleri bir iddia da hem Türkiye hem Yunanistan’ın NATO üyeliği dolayısıyla “yeni durum ortaya çıktığı” ve adaların silahsızlandırılmasına dair hükümlerin varlık sebebinin ortadan kalktığı yönünde.
‘Atina batağa sürüklenir’
Öte yandan Yunanistan’ın silah sevkıyatı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da gündemindeydi. Kabine Toplantısı sonrası kameralar karşısına geçen Erdoğan, “Komşumuz Yunanistan’ın her tarafı buram buram tahrik ve provokasyon kokan politikalarını ibretle takip ediyoruz” dedi. Erdoğan, Atina’nın piyon olarak kullanıldığı ve Türkiye’nin karşısındaki esas “düşmanın” ABD olduğuna ilişkin ifadelerini daha açık biçimde sürdürdü: “Yunan siyasetçileri kışkırtarak üzerimize salanların asıl niyetlerinin, büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası programımızı engellemek olduğunu biliyoruz. Yunanistan’ın dört bir yanına yapılan işgal görünümlü yabancı askeri yığınaklar bizi değil asıl Yunan halkını rahatsız etmelidir. Ne o askeri yığınaklar ne o siyasi ve ekonomik destekler Yunanistan’ı bizim seviyemize çıkarmaya yetmez ama Yunanistan’ı batağa sürüklemeye kafi gelir. Yunanistan’a karşı gerektiğinde ülkemizin hak ve menfaatlerini elimizdeki tüm imkanları kullanarak savunmaktan geri kalmayız. (Yunanistan’ın kışkırtmaları) Bu, hem Yunan siyasetçiler, Yunan devleti, Yunan halkı hem de onları kukla gibi kullananlar bakımından tehlikeli bir oyundur.”
Erdoğan daha önce ABD’nin Yunanistan’daki üsleri ile ilgili, “Şu anda 9 tane Amerikan üssü Yunanistan’da kuruldu. Peki bu üsler kime karşı kuruluyor? Verdikleri cevap; Rusya’ya karşı. Bunu yemezler, kusura bakmasınlar” demişti.
Egemenlik tartışması
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yasa dışı silahlandırılan adalarla ilgili 7 Haziran’da yaptığı açıklamada “İhlalden vazgeçmezlerse adaların egemenliği tartışmaya açacaklarını” söylemiş, açıklama Yunanistan ve Batı başkentlerinde tepki çekmişti. Türkiye, yasa dışı silahlandırılan adalar konusunu uzun yıllardır Birleşmiş Milletler ve NATO nezdinde çözüme kavuşturmak için diplomatik girişimlerde bulunuyor. Ancak Batı ile olan ilişkiler göz önüne alındığında Ankara’nın başarı şansı oldukça düşük. Ankara’nın uluslararası hukukla da çözüme ulaşma yolu kapalı. Yunanistan, söz konusu adalardaki yasa dışı askeri konuşlanmanın uluslararası yargıya taşınmasını engelleyecek adımı daha 1993’te attı. Bu tarihte Uluslararası Adalet Divanı’nın zorunlu yargı yetkisini kabul eden Atina, askeri önlemlerden kaynaklı hususlara ilişkin zorunlu yargı yetkisine çekince koydu.
Tüm olumsuzluğa rağmen Ankara’nın diplomatik kanalları zorlamak istediği anlaşılıyor. Bu “zorlamanın” adaların egemenliğini tartışmaya açacağına ilişkin henüz bir ip ucu yok ancak karşılıklı açıklamaların dozu her geçen gün sertleşiyor.
Öte yandan askeri sevkıyat görüntülerinin yayınlanmasıyla, Yunanistan’ın radar kilitleme kışkırtmasına, “havadan” bir yanıt da verilmiş oldu: “Ege’de benden habersiz kuş uçamaz.”
Tarihi arka plan
Doğu Ege adaları Birinci Balkan Savaşı sırasında Yunanistan tarafından işgal edildi. Osmanlı’nın yenilgisiyle sonuçlanan savaş sonunda, 1913’te imzalanan Londra Protokolü gereği Osmanlı Girit’teki haklarından vazgeçerken, Doğu Ege adalarının (Taşoz, Semadirek, Limni, Bozbaba, Midilli, Sakız, İpsara, Sisam ve Ahikerya) geleceğine Avusturya-Macaristan, İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya ve Almanya’nın karar vermesi hükme bağlandı. Altı devletin 1914’te aldığı, adaların Yunan egemenliğinde kalacağına ilişkin karar, 1923 Lozan Barış Antlaşması ile de onaylandı.
Doğu Ege Adaları’nın geriye kalanlarını oluşturan Oniki Ada (Batnoz, Lipsi, İleriye, Kelemez, İstanköy, İncirli, İstanbulya, İleki, Herke, Kerpe, Çoban, Sömbeki, Rodos ve Meis) ise Trablusgarp Savaşı sırasında 1912’de İtalya tarafından işgal edildi. Uşi Anlaşması ile adalardan çekileceğini kabul eden İtalya, Birinci Dünya Savaşı’nı bahane ederek adalarda kalmaya devam etti. İkinci Dünya Savaşı’nda kaybeden tarafta yer alan İtalya, 1947’de müttefik ülkelerle imzaladığı Paris Barış Antlaşması ile bu adaları Yunanistan’a devretti.
Antlaşmalarla silahsızlandırma
Doğu Ege adaları için Londra Protokolü ile yetkilendirilen altı devlet, 1914’te Yunanistan’a bırakılan adaların askeri amaçla kullanılmayacağına dair hükümler getirdi. 1923 Lozan Barış Antlaşması’nın 12. maddesi de bu kararın aynen onaylandığı belirtiyor. Buna göre, Semadirek, Limni, Midilli, Sakız, Sisam ve Ahikerya adaları ismen sayılarak, Taşoz, Bozbaba ve İpsara Adaları ise 1914 tarihli karara atıf yapılarak askeri amaçlarla kullanmaması kaydıyla Yunanistan’a devrediyor. Ayrıca Lozan’ın 13. maddesinde, Midilli, Sakız, Sisam ve Ahikerya adalarında hiçbir deniz üssü kurulmayacağı ve hiçbir istihkam yapılmayacağı hükme bağlanıyor: “Barışın sürekli olmasını sağlamak amacıyla, Yunan Hükümeti, Midilli, Sakız, Sisam ve Ahikerya (Nikarya) Adaları’nda, aşağıdaki tedbirlere uymayı taahhüt eder. Buna göre; önce, bu adalarda hiçbir deniz üssü kurulmayacak, hiçbir istihkâm yapılmayacak, ikincisi, Yunan askerî uçaklarının Anadolu kıyısı toprakları üstünde uçmaları ve buna karşılık, Türk askerî uçaklarının da bu adalar üstünde uçmalarını yasak olacaktır. Üçüncüsü, bu adalarda, Yunan askerî kuvvetleri, askerlik hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek normal asker sayısından çok olmayacağı gibi, jandarma ve polis kuvvetleri de, bütün Yunan ülkesindeki jandarma ve polis kuvvetlerine orantılı bir sayıda kalacaktır.”