Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Şifa Hastanesi toplu mezara dönüştü: Cesetler defnedilemiyor

Yayınlanma

İsrail ordusunun karadan saldırılarını giderek yoğunlaştırdığı abluka altındaki Gazze Şeridi’nde gözlerin çevrildiği Şifa Hastanesi’ndeki durum giderek zorlaşıyor. İsrail ordusunun hastaneyi kuşatması nedeniyle hastane bahçesinde dört bir yanda biriken cesetler defnedilemiyor.

İsrail’in Gazze Şeridi’nde yakıt, elektrik, iletişim ve interneti kesmesinden sonra İsrail ordusu ile Kassam Tugayları arasındaki en şiddetli çatışmalar, Şifa Hastanesi ve Kudüs Hastanesi civarında yaşanıyor.

İsrail ordusu, Gazze’de on binlerce yaralı ile sivilin sığındığı onlarca hastaneyi zorla tahliye ettirmek için yerleşkelerini ya da ana binalarını vurdu. Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı. İsrail, Gazze’nin en büyük hastanesi olan Şifa Hastanesi’nin altında tüneller olduğunu, burada Hamas liderliğinin ofislerinin bulunduğunu iddia ediyor. Hamas bu iddiayı yalanlasa da hastan savaşın en önemli hedeflerinden biri haline geldi ve herhangi bir savaşta en güvenli yer olması beklenen hastaneler şu an toplu mezara dönüşmüş durumda. Kudüs hastanesi hastalar ve personel tahliye edilmeye çalışılırken İsrail’in SİHA’larla kuşattığı Şifa Hastanesinde cesetler bile defnedilemez durumda.

Gazze Sağlık Bakanlığı, Gazze’nin kuzeyindeki tüm hastanelerin hizmet dışı olduğunu, Şifa Hastanesi’nin yoğun bakım bölümündeki prematüre bebek ve hastaların elektrik kesintisi, bombardıman ve sıkı kuşatma nedeniyle hayatını kaybettiğini duyurdu. Gazze Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Münir El Burş, Şifa Hastanesi’nin avlusunda 100 cesedin çürüdüğünü duyurdu.

Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra da “İsrail ordusu Şifa Hastanesi’ni kuşatmış durumda. Hastanenin doğu ve güney çıkışlarında tanklar var, giriş-çıkışlara izin vermiyor. Hastanenin bahçesi keskin nişancılar tarafından hedef alınıyor. Bu tıbbi kompleksin içinde bir binadan diğer binaya geçmek dahi mümkün değil” dedi.

Gazze’deki Hükümet Medya Ofisinden yapılan açıklamada ise İsrail işgal ordusunun, işlemiş olduğu suçları gizlemek amacıyla internet ve iletişimi kestiğine işaret edildi ve “Gazze Şeridi’nde 2 milyon 300 binden fazla insan kurtarma ekipleri, acil servisler ve sivil toplum ekipleriyle iletişime geçemiyor” ifadeleri yer aldı. Açıklamada, “Birbirleriyle iletişim imkanı bulamayan ekiplerin bu durumu Gazze Şeridi’nde idam hükmü demektir. Bu da İsrail’in uluslararası insancıl hukuk ve uluslararası örfleri ihlal etmesi yönüyle yeni bir suç işlemesi demektir” değerlendirmesinde bulunuldu.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus da sosyal medya üzerinden “Şifa Hastanesi’nde durum çok vahim. Hasta ölümlerinde feci oranda artış var. Ne yazık ki hastane, artık hastane olarak hizmet veremiyor” açıklamasında bulundu.

“Su almaya çıkan hedef oluyor”

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisinin (OCHA) İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki İnsani İşler Koordinatörü Andrea de Domenico, hafta sonu çatışmaların Şifa Hastanesi etrafında yoğunlaştığına dikkati çekti ve temel altyapının zarar gördüğünü, bazı personelin hayatını kaybettiğini bildirdi. De Domenico, hastaneler ve civarlarındaki askeri operasyonların hastaları ve personeli korumak için önlem alarak gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizerek “Hastaları, Gazze’nin herhangi bir yerine güvenli bir şekilde taşıma imkânı yok” uyarısında bulundu.

Hastaneden su almak için çıkan kişilerin keskin nişancılar tarafından vurulduğu bilgisini edindiklerini kaydeden de Domenico, keskin nişancıların kim olduğunu teyit etmenin mümkün olmadığını söyledi. Şifa Hastanesi’nde 43 bebeğin kuvözde ve oksijene bağlı olduğunu ifade eden de Domenico, bağlantı kesildiği için tam sayısını bilmemekle beraber bazı bebeklerin hayatını kaybettiğini öğrendiklerini aktardı.

BM: Gazze’de felaket gözler önünde gerçekleşiyor

Birleşmiş Milletler (BM) Sözcüsü Stephane Dujarric, Gazze’deki gelişmelere ilişkin açıklama yaptı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in hafta sonu muhataplarıyla yoğun görüşmeler yürüttüğünü aktaran Dujarric, ” Gazze’deki insani felaket kapalı kapılar ardında değil, gözler önünde gerçekleşiyor. Durum çok ciddi. Önümüzdeki birkaç günde olabileceklerden ciddi endişe duyuyoruz” uyarısında bulundu.  BM’nin insani ateşkes çağrısı konusunda ısrarcı olduğunu aktaran Dujarric, “Böylelikle her damla yakıt ya da bir ambulansın geçişi için müzakere etmek zorunda kalmayız” değerlendirmesinde bulundu.

İsrail: Savaşın sonu yakın değil

İsrail’in hastane katliamı ABD Başkanı Joe Biden’a soruldu. Biden, “Bildiğimiz gibi, olup bitenlerle ilgili endişelerimi dile getirmekten çekinmedim. Umudum ve beklentim, hastanelere yönelik müdahale eylemlerinin daha az olması ve İsraillilerle temas halinde kalmamızdır” dedi.

Gazze sınırında İsrail askerlerine yaptığı ziyarette konuşan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise savaşın sonunun yakın olmadığını söyledi: “Bu bir operasyon değil, sonuna kadar bir savaş. Bunu bilmeniz benim için önemli. Rehineleri geri getirmek için çalışacağız, bölge sakinlerinin tam güvenliğini sağlayacağız ve Hamas’ı bitireceğiz.”

Kahire: İsrail yardımların girişine engel oluyor

Mısır, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, Refah Sınır Kapısı’nın kapalı tutulduğuna ilişkin iddialar üzerine açıklama yaptı. Zeyd, “Gazze Şeridi’ndeki krizin başlangıcından bu yana hiçbir zaman Refah Sınır Kapısı kapatılmadı, Refah Sınır Kapısı açık” ifadelerini kullandı. “Engelleyici şartlar ve dayanaksız gerekçelerle Gazze Şeridi’ne yardımların girişine engel olan İsrail tarafıdır” diyen Ebu Zeyd, bunun aksine dair iddiaları ortaya koyanları kınadıklarını dile getirdi. Ebu Zeyd, “Sınırın kapalı olduğunu öne sürenler, bölgeyi ziyaret eden Birleşmiş Milletler yetkilileri tarafından yapılan açıklamalara baksın” dedi. Ebu Zeyd, Mısır tarafının insani yardımların Gazze tarafına sürdürülebilir şekilde girebilmesi için üzerine düşen icraatları yerine getirdiğini uluslararası yetkililerin açıklamalarından kavrayacağını hatırlattı.

Ürdün: İsrail hükümeti tüm kırmızı çizgileri aşıyor

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, Ürdün resmi televizyon kanalına, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Bakan Safedi, “(Filistin’de) Gelecek daha da kötü (olacak). Çünkü tüm kırmızı çizgileri aşan ve ihlal etmediği hiçbir uluslararası hukuk bırakmayan bir İsrail hükümetiyle karşı karşıyayız” dedi.

İsrail’in, Gazze’de barbarca savaşını sürdürdüğünü ve bu savaşı artık hiçbir mantıklı yanı kalmayan söylemleriyle örtbas etmeye çalıştığını kaydeden Safedi, Ürdün’ün de İsrail’in asılsız söylemlerini açığa çıkarmayı hedefleyen çabalarına devam ettiğini aktardı. İsrail’in Gazze’de işlediği suçların olumsuz sonuçları konusunda uyarıda bulunan Safedi, İsrail’in, Batı Şeria’da yaptıklarının durumun daha kötü hale gelmesine neden olacağına dikkati çekti. Çatışmayı Hamas’ın ortaya çıkarmadığını, tam aksine çatışmanın Hamas’ın var olmasına neden olduğunu belirten Safedi, “Hamas baskını, mahrumiyetin, hak ihlalinin, onur ihlalinin ve işgalin sürdüğü bir ortamda ortaya çıktı” dedi.

Safedi, Ürdün’ün Hamas’ın siyasi yönetimiyle iletişim kanallarını açma konusundaki düşüncesine ilişkin bir soruya yanıt olarak şunları söyledi: “İletişimimizi sürdürmesini bilen bir ülkeyiz ve girdiğimiz tüm kapıların bizi hedefimize nasıl ulaştıracağını biliyoruz, o da Filistin halkının haklarının tam olarak karşılanması temelinde bu çatışmaya son vermektir. Biz de ona göre hareket ediyoruz.”

Kassam Tugayları: İsrail esir takası konusunu erteliyor

Öte yandan Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde, Hamas’ın Telegram kanalından yayınlanan ses kaydında, İsrail’le esir takası anlaşması ve sahadaki çatışmalara ilişkin bilgi verdi. Ubeyde, Katarlı arabulucuların geçen hafta boyunca Gazze’deki İsrailli esirlere karşılık, Filistinli 200 çocuk ve 25 kadının serbest bırakılması için çalıştığını kaydetti. İsrail’in, Gazze’deki 100 kadın ve çocuğun serbest bırakılmasını istediğini aktaran Ebu Ubeyde, Kassam olarak, 5 günlük bir ateşkesle 50 kadın ve çocuğu serbest bırakabileceklerini ve bu sayısının 70’i bulabileceğini arabuluculara ilettiklerini söyledi. Esir takası için yapılacak anlaşmanın, ateşkesi ve insani yardım girişini içermesini talep ettiklerini belirten Ebu Ubeyde, İsrail’in bu konuyu “ertelediğini ve kaçtığını” dile getirdi.

Sahadaki çatışmalara ilişkin de bilgi veren Ebu Ubeyde, Filistinli direnişçilerin, İsrail askerlerinin girdiği noktalara sızarak, tanklar ile askeri araçlarını hedef aldığını ve askerlere saldırdığını kaydetti. Son 48 saat içinde 20 İsrail askeri aracını tamamen ya da kısmi olarak imha ettiklerini söyleyen Ebu Ubeyde, “İsrailli komutanların direnişi yok etme hayali, yenilgiden kaçıştır” diye konuştu.

ORTADOĞU

İran’da cumhurbaşkanı adayları dış politikayı tartıştı

Yayınlanma

Reformist Mesud Pezeşkiyan, “dış politikam dünyayla ilişkileri normalleştirmeye odaklanacaktır” derken muhafazakâr Said Celili, “Dünyada 200 ülke var. En çok farklılıklarımızın olduğu ülkelerden fayda sağlamayı hedeflersek bunu başaramayız” ifadelerin kullandı.

İran’daki cumhurbaşkanı seçiminin 5 Temmuz’da yapılacak ikinci turunda yarışan reformist aday Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakâr Said Celili, devlet televizyonunda yapılan ve canlı yayınlanan münazarada dış politika, internet yasakları ve ülkenin sorunlarını tartıştı.

Yaklaşık 2 saat süren münazarada iki adaydan dış politika, ekonomi, internet yasakları ve toplumsal sorunlarla ilgili 10 soruya cevap vermeleri istendi.

İnternet yasakları

Münazarada reformistlerin adayı Pezeşkiyan, internet yasaklarının kriz zamanlarında olabileceğini ancak normal koşullarda halka zarar verdiğini belirterek, “İnternet alanındaki engeller nedeniyle birçok kişi işini kaybetti. İnsanlar, filtre kırıcıya (VPN) internet parasından daha fazla para ödüyor. Filtre kırıcı satanları neden durdurmuyorlar” diye konuştu.

Muhafazakâr Celili ise yabancı platformların İran’da temsilcilik açması ve ülkenin yasalarına uygun hareket etmesi halinde İran’da faaliyetlerinin önünde engel bulunmayacağını söyledi. İnternetin her alanda önemli olduğuna ve ülkedeki internet hızının düşüklüğüne işaret eden Celili, “İnternet hızı insanlar için kabul edilebilir düzeyde olmalıdır. Sanal alanı kullanmak istiyorsak hızımızın iyi olması gerekir” dedi.

Yaptırımlar ve nükleer anlaşma

İran’ın kendi içine kapanarak sorunları çözemeyeceğini ve dış politikada dünya ile ilişkilerin önemli olduğunu belirten Pezeşkiyan, Celili ve ekibinin nükleer anlaşma ve Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü’ne (FATF) üyelik konusundaki “muhalif” duruşunu eleştirdi.

Pezeşkiyan, İran’ın şu anda kara listede bulunduğu ve uluslararası ekonomik ilişkilerine etkisi olan FATF’ın öngördüğü düzenlemelerin eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani döneminde kabul edildiğini ancak İbrahim Reisi’nin hükümetinde uygulanmadığını hatırlattı.

Nükleer anlaşma konusunda ise Pezeşkiyan, “Anlaşmanın detaylarına vakıf değilim ancak dışarıda Netanyahu, Trump ve içeride elçiliklere saldıranlardan bazıları buna karşıydı. FATF ve nükleer anlaşmanın uygulanmaması nedeniyle her gün para kaybediyoruz. Bu arada bazıları da yaptırımlardan çıkar sağlıyor. Ucuza alıp pahalıya satıyorlar” diye konuştu.

Celili ise müzakerelere karşı olmadığını ancak İran’ın nükleer anlaşmayı uygulayarak “alacaklı” olduğunu ve “İran’da hiç kimsenin nükleer anlaşmanın uygulanmasını engellemediğini” savundu.

Ruhani hükümetinin, “Batılı ülkelerle ilişkilere odaklanan dış politikasının hatalı” olduğunu savunan Celili, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyayı birkaç ülkeyle sınırlamak doğru değil. Dünyada 200 ülke var. En çok farklılıklarımızın olduğu ülkelerden fayda sağlamayı hedeflersek bunu başaramayız. (Ruhani yönetimi) Hem ekonominin hem de santrifüj çarklarını çevireceğimizi iddia etti ama ne oldu? Ajans (UAEA), 14 kez İran’ın taahhütlerini yerine getirdiğini bildirdi ve anlaşma 15 uluslararası kurum tarafından onaylandı ancak karşı taraf nükleer anlaşmadan tamamen çekildi.”

Celili, FATF konusunun da takip edilmesi gerektiğini ancak ülke ekonomisinin FATF’a bağlanmamasının gerektiğini söyledi.

Pezeşkiyan ise “Yaptırımları ciddi bir zarar olarak görüyorum ve dış politikam dünyayla ilişkileri normalleştirmeye odaklanacaktır. FATF ve nükleer anlaşmanın uygulanması gerektiğine inanıyorum” dedi.

Zaman zaman iki adayın da seslerini yükselttiği münazara sonrasında Pezeşkiyan ile Celili, birbirlerine sarılarak salondan birlikte ayrıldı.

İran’da 28 Haziran’da yapılan 14’üncü dönem cumhurbaşkanı seçiminde adaylardan hiçbiri yüzde 50’yi geçemeyince seçimi önde tamamlayan reformist aday Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakâr aday Said Celili, ikinci tura kalmıştı.

Ülke genelinde yüzde 40 katılımın olduğu seçimde Pezeşkiyan, oyların yüzde 42,5’ini alırken Celili’nin oyu yüzde 38,6 olmuştu.

Okumaya Devam Et

DÜNYA BASINI

Pezeşkiyan’ın hedefi sandığa gitmeyenler, silahı ise “korku”

Yayınlanma

İran’da 14. dönem Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nin ikinci turuna kalan adayların seçim kampanya süreci yeniden başladı.

İran devlet televizyonuna göre, 5 Temmuz’da yapılacak cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turu için yarışacak reformistlerin adayı Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakarların adayı Said Celili’nin kampanya süreci 3 Temmuz’da sona erecek.

Aşağıda çevirisini okuyacağınız analiz adayların birbirlerine yönelik suçlamalarına ve seçim kampanyalarında kullandıkları argümanlara odaklanıyor:

***

İran’da reformcuların cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak için sosyal yardım ve korku faktörüne güveniyor

Amwaj.media

Reformist Mesud Pezeşkiyan ve muhafazakâr Said Celili, 28 Haziran’daki cumhurbaşkanlığı seçiminde hiçbir aday oyların çoğunluğunu alamadığı için ikinci turda karşı karşıya gelecek.

Pezeşkiyan’ın kampanyası şimdi ilk turu boykot eden seçmenlerle iletişim kurmaya ve katılımı artırmak için olası muhafazakâr yönetimin tehlikelerini vurgulamaya hazırlanıyor. Celili’nin ekibi ise reformist rakibini plansız olarak göstermeye çalışıyor.

Sonuçlar: 28 Haziran seçimleri, muhafazakâr eski Cumhurbaşkanı Reisi’nin geçen ay bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesiyle tetiklendi. İran anayasasına göre erken seçimlerin 50 gün içinde yapılması gerekiyor.

Milletvekili Pezeşkiyan ve eski nükleer baş müzakereci Celili, İran’da 28 Haziran’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda yeterli oyu alamadıkları için 5 Temmuz’da karşı karşıya gelecekler.

-Pezeşkiyan 10,5 milyon (yüzde 42,5) oy alırken, Celili 9,5 milyon (yüzde 38,6) oy aldı.

-Başlangıçta seçimin favorisi olarak görülen muhafazakâr Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ise 3.4 milyondan az (yüzde 13.8) oy alarak üçüncü oldu.

-Muhafazakâr eski adalet bakanı Mustafa Purmuhammedi ise kullanılan oyların yüzde 1’inden azını alarak (yaklaşık 200.000) sonuncu oldu.

Katılım oranı: Kamuoyu yoklamaları, 2021 seçimlerinde seçmen katılımının bir önceki rekor düşük seviye olan yüzde 48,8’den daha yüksek olacağını öngörmesine rağmen, seçime katılım sadece yüzde 39,9 oldu.

Rekor düşük katılım oranı, 2020’de başlayan ulusal seçimlere düşük katılım eğilimini tersine çeviremedi. Seçmen ilgisizliği ve reform yanlısı adayların neredeyse tamamının seçime katılımının engellenmesi bu eğilimi tetikledi.

-Muhafazakârların parlamentoyu ılımlılardan ve Reformistlerden geri aldığı 2020 yasama seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip seçmenlerin yüzde 42’sinden biraz fazlası oy kullandı.

-Reisi’nin genel olarak “tek atlı yarış” olarak görülen seçimi kazandığı 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçmenlerin yüzde 48,8’i oy kullandı ki bu o zamana kadar bir cumhurbaşkanlığı oylaması için en düşük katılım oranıydı.

-Bu yıl mart ayında yapılan parlamento seçimlerinin ilk turunda da seçmenlerin yaklaşık %41’i oy kullanmıştı.

Yankıları: Pezeşkiyan için kampanya yürüten eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif (2013-21) katılımın düşük olmasını halkın “yönetim şeklimizden memnun olmamasına” bağladı ve geçmişteki eksiklikler için özür diledi.

-Siyaset sosyoloğu Mehran Solati, 30 Haziran’da reform yanlısı Hammihan gazetesine verdiği demeçte, özellikle etnik azınlıkların çoğunlukta olduğu sınır illerindeki düşük katılımın, ülkenin seçimler konusunda “derinleşen öfke ve artan bir hayal kırıklığı” ile karşı karşıya olduğunu gösterdiğini söyledi.

Muhafazakâr Kayhan gazetesi ise katılımın düşük olmasından ılımlı Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani (2013-21) hükümetinin ekonomik performansını sorumlu tuttu.

-Kayhan, ekonominin durumu nedeniyle halkın hayal kırıklığına uğradığını ve Ruhani’nin halefi, son cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin (2021-24) Ruhani’nin kendisine bıraktığı ekonomiyi düzeltmek için yeterli zamanı olmadığını iddia etti.

-Muhafazakâr gazete 28 Mayıs’ta Reisi’nin çabaları sayesinde seçime katılımın “gözle görülür şekilde yüksek” olacağını öngörmüştü.

Pezeşkiyan’ın ekibi, 5 Temmuz’da yapılacak ikinci tur öncesinde kampanya çalışmalarına başlarken, ilk turda sandığa gitmeyenlere ulaşmaya çalışıyor.

-Zarif, Reformcu kampa bağlı kampanyacılara yaptığı bir konuşmada, halkın “yalan bombardımanına” tutulduğu için “doğrudan insanlarla konuşmalarını” önerdi. Pezeşkiyan için kampanya yürütenler 30 Haziran’da Tahran’ın farklı bölgelerinde bir araya gelerek sıradan İranlıların sorularını yanıtladılar.

Pezeşkiyan 30 Haziran’da, 5 Temmuz’daki zaferinin mecazi bir tren kazasını önlemek için gerekli olduğunu ima ederek dikkatleri üzerine çekti.

-Reformist aday, bir çiftçinin, rayları tıkayan kayalara çarpmadan önce gelen trenin sürücüsünü durdurmak için kıyafetlerini ateşe verdiği bilinen bir grafiği paylaştı. “Fedakâr çiftçi” hikayesi -1961 yılının bir Kasım gecesi yaşanan Rizali Khajavi’nin gerçek eylemlerini konu alıyor- İran ilkokullarında vatanseverlik ve görev bilinci örneği olarak öğretiliyor.

-İran’ı trene ve 28 Haziran seçimlerini boykot eden seçmenleri de yolcularına benzeten Pezeşkiyan, ülkenin “İran’ın geleceği tehlikede olduğu için” yolcuları uyarmak amacıyla “fedakâr çiftçi” gibi insanlara ihtiyaç duyduğunu söyledi.

-Pezeşkiyan’ın paylaşımına tepki olarak Khajavi’nin oğullarından biri internette bir video yayınlayarak kendisinin ve ailesinin Celili’ye oy vereceğini söyledi.

Reformcu adayın destekçileri de muhafazakâr bir cumhurbaşkanının iktidara gelmesinin kötü sonuçlar doğurabileceği korkusundan faydalanarak destek toplamaya çalışıyor.

-Eski Bilgi ve İletişim Teknolojileri Bakanı (2017-21) ve Pezeşkiyan’ın kampanyasının destekçisi olan Muhammad Cevad Azar Cahromi 29 Haziran’da olası bir Celili yönetimini Taliban tarafından yönetilen bir hükümete benzetti.

-Siyasi yorumcu Muhammed Ali Ahangaran 29 Haziran’da Pezeşkiyan’a oy vermenin işleri “mutlaka” daha iyi hale getirmeyeceğini, ancak “seçimi boykot etmenin ya da Celili’ye oy vermenin kesinlikle felaket getireceğini” yazdı.

Bu arada Celili’nin destekçileri 69 yaşındaki Pezeşkiyan’ın sağlığını ve cumhurbaşkanı olmak için gereken özelliklere sahip olup olmadığını sorguladı.

-Muhafazakâr milletvekili ve Celili’nin destekçisi Hamid Rasaee 30 Haziran’da “söylentilere” dayanarak Pezeşkiyan’ın hastalığı nedeniyle Celili ile televizyonda yapılacak bir tartışmaya katılmayacağını söyledi ve Pezeşkiyan’ın dört yıl boyunca ülkeyi yönetecek kadar sağlıklı olup olmadığını sordu. Pezeşkiyan’ın tartışmadan çekildiğine dair resmi bir açıklama yapılmadı.

-Muhafazakâr bir milletvekili ve eski bir televizyon sunucusu olan Emirhüseyin Sabeti, Pezeşkiyan’ı ülkenin sorunlarını ele alacak bir “planı olmamakla” suçladı. Sabeti ayrıca reformist adayın yarışı kazanması halinde benzin fiyatlarının sekiz kattan fazla artacağını iddia etti.

Adaylar: Eğitimli bir kalp cerrahı olan Pezeşkiyan, Batı ile ilişki kurma ve temel sosyal ve kültürel özgürlükleri güvence altına almak için mücadele etme mottosuyla yarışıyor.

– Tecrübeli milletvekili, yolsuzlukla mücadele etme sözü verdi ve İran’ı yıllardır kara listesinde tutan hükümetler arası kara para aklama karşıtı bir kuruluş olan Mali Eylem Görev Gücü (FATF) ile işbirliğinden yana konuştu.

-Pezeşkiyan, Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney tarafından belirlenen politikalardan övgüyle bahsetti. Bu nokta, İslam Cumhuriyeti’ni eleştirenler tarafından Pezeşkiyan ve muhafazakâr rakibi Celili’nin birbirinden farkı olmadığı iddia etmek için sıklıkla referans gösteriliyor.

Celili aşırı muhafazakârlar arasında popüler ve Reisi yönetimindeki pek çok kişinin desteğine sahip.

-Muhafazakâr Celili 2007-2013 yılları arasında Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi (YGK) sekreteri olarak görev yaptı ve bu dönemde Batı ile nükleer müzakereleri de yürüttü. Müzakereler hiçbir yere varmadı.

-Batı ile ilişkilerin geliştirilmesine karşı olan ve 2015 nükleer anlaşmasına da şiddetle karşı çıkan Celili şu anda Hamaney’in YGK’deki kişisel temsilcisi olarak görev yapıyor.

Öngörü: İki cumhurbaşkanı adayı 5 Temmuz’da yapılacak ikinci tur öncesinde televizyonda yayınlanacak iki münazarada karşı karşıya gelecek.

-Celili, Kalibaf’ın oylarının kendi lehine döneceğini umuyor ancak meclis başkanının destekçilerinin Celili’nin davasına ne kadar bağlı olduğu konusunda soru işaretleri var. Şimdiden, en azından bazı oyların Pezeşkiyan’a gideceğine dair işaretler söz konusu

-İkinci turu kazanmak için Pezeşkiyan’ın katılımı artırmak için elinden gelen her şeyi yapması gerekiyor. Kampanyası, kısmen kullanılmayan her oyun Celili’ye oy vermek anlamına geldiğini savunarak ilk turu boykot edenleri kazanmaya odaklanacak.

-Sosyal medyadaki söylem, Reformist adayın Celili gibi muhafazakâr birinin cumhurbaşkanı olmasından endişe duyan seçmenlerden fayda sağlayacağını gösteriyor. Ancak bu korku faktörünün seçmen ilgisizliğini yenmeye yetip yetmeyeceğini zaman gösterecek.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD’nin “Gazze’ye Arap asker” planı: Filistin ve Kahire karşı çıkıyor

Yayınlanma

Kahire yönetiminin, Mısır askerlerinin Gazze Şeridi’ne girmesine karşı olduğu ve Gazze’nin savaş sonrası alacağı durumun da Filistin’in iç meselesi olduğunu vurguladığı belirtildi.

ABD’nin savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin yürüttüğü plan kapsamında Arap ülkelerinden, Gazze’ye geçici olarak asker konuşlandırmasını istediği iddia edilmişti. Times of Israel’in haberine göre ABD Dışişleri Antony Blinken üç hafta önce Katar, Mısır, İsrail ve Ürdün’e yaptığı ziyaretler sırasında muhataplarına, ABD’nin yerel Filistinli subaylarla birlikte çalışacak bir gücün oluşturulması için Kahire ve Abu Dabi’den destek aldığını söyledi.

İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Tzachi Hanegbi de 25 Haziran’da yaptığı açıklamada, Gazze’de Hamas’a alternatif kurulacak yönetimin birkaç gün içinde netleşeceğini söylemişti. Hanegbi, İsrail’in; ABD, Birleşmiş Milletler, Avrupa ve ılımlı Arap ülkeleriyle Gazze’de Hamas yönetimine nasıl bir alternatif bulabileceğini tartıştığını dile getirmişti.

İsrail resmi yayın kurumu hafta sonu adı açıklanmayan bir güvenlik yetkilisine dayandırdığı haberinde, “İsrail ordusunun, yerini alacak uluslararası bir güç bulunana kadar Gazze Şeridi’nde kalacağını ve bunun birkaç ay sürebileceğini” aktardı.

İddialar üzerine Filistin Yönetimi Gazze Şeridi’nde “dış güçlerin getirilmesi suretiyle işgalin sürdürülmesini reddettiğini” açıkladı.

Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü ve Enformasyon Bakanı Nebil Ebu Rudeyne, resmi haber ajansı WAFA’da yer alan açıklamasında, “Filistin topraklarında herhangi bir yabancı varlığın meşruiyeti yok ve Filistin’i kimin yöneteceğine yalnızca Filistin halkı karar verir” dedi.

İsrail’in “kanlı katliamlarla sahada uygulamaya çalıştığı yerleşim ve yerinden etme politikasının da hiçbir meşruiyeti bulunmadığını” belirten Ebu Rudeyne, “İşgal hükümeti ve onun başbakanı (Binyamin Netanyahu), Filistin halkının kaderini belirleyebileceklerine ve Gazze Şeridi’ndeki işgalcinin yerine yabancı güçleri getirerek işgali sürdürebileceklerine inanırlarsa yanılgı içinde olacaklardır” ifadelerini kullandı.

Ebu Rudeyne, Batı Şeria’da ve Gazze Şeridi’nde yabancı varlığına izin vermeyeceklerini belirterek, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün, Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğunu belirtti.

Öte yandan Kahire yönetiminin de Mısır askerlerinin Gazze Şeridi’ne girmesine karşı olduğu ve Gazze’nin savaş sonrası alacağı durumun da Filistin’in iç meselesi olduğunu vurguladığı aktarıldı.

El-Kahire el-İhbariyye kanalının ismini vermediği 2 üst düzey Mısırlı kaynak konuya ilişkin açıklama yaptı. Kaynaklar, Mısır’ın, esirlerin evlerine geri dönmesi ve Gazze’deki saldırıların durmasının, ateşkes ve esir takası anlaşmasıyla olması gerektiğini daha önce tüm taraflara ilettiğini ifade etti. Mısır’ın ayrıca, Gazze’ye Mısır kuvvetlerinin girmesine karşı çıktığı ve Gazze’nin savaş sonrası alacağı durumun Filistin iç meselesi olduğunu vurguladığı kaydedildi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English