Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Soçi Zirvesi’nde liderlerin önünde hangi konular olacak?

Yayınlanma

Tahıl Anlaşması, olası Rusya-Ukrayna barış görüşmeleri ve Suriye dosyası zirvenin öne çıkan gündem maddeleri… Peki bu başlıklarda ne gibi kararlar alınabilir? Mevcut tahıl anlaşmasının devamı mümkün mü? Barış görüşmeleri için uygun zemin var mı? Türkiye’nin rolü ne olacak? Ankara-Şam normalleşmesinde sıra hangi adımda? E. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin ve Prof. Dr. Hasan Ünal, Harici’ye değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile 4 Eylül’de Rusya’nın Soçi kentinde bir araya gelecek.

İki liderin görüşmesinde ana gündem maddesi Rusya’nın çekilmesiyle sona eren Tahıl Koridoru anlaşması olacak. Erdoğan ve Putin’in görüşmesi öncesi iki ülkenin dışişleri bakanları bir araya geldi. İki bakanın basın açıklaması sırasında Karadeniz Tahıl Girişimi anlaşması ile ilgili Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov;

– Birleşmiş Milletler (BM) ile yapılan paket anlaşmadaki Rusya’nın şartlarının karşılandığı zaman, tahıl anlaşmasına döneceklerini

-Acil ihtiyaç duyan ülkelere gönderilmek üzere 1 milyon tahılın Katar’ın da mali desteği ile işlenmek üzere Türkiye’ye göndermelerinin gündemde olduğunu teyit etti.

Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise,

-Türkiye’nin katkısıyla Birleşmiş Milletler’in yeni bir tahıl anlaşması önerisi paketi hazırladığını,

-Rusya’nın kendi tahıl ve gübresinin kesintisiz ihracına ilişkin taleplerinin karşılanması gerektiğini,

-Tahıl anlaşmasının hem küresel gıda güvenliği hem de Karadeniz bölgesinin istikrarı açısından kritik rolünü olduğunu söyledi.

Fidan ve Lavrov, Soçi zirvesi öncesi dün Moskova’da buluştu. Görüşmelerin bugün de devam etmesi bekleniyor. Foto: Dışişleri Bakanlığı / Mustafa Aygün

Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin de Türkiye’nin geçen yılki tahıl koridoru anlaşmasını tekrar gündeme getireceğini ancak Rusya’nın çözüm olarak acil ihtiyaç duyan ülkelere gönderilmek üzere Türkiye’ye tahıl sevk etmeyi önereceğini belirtti. “Bu şartlar altında Rusya’nın mevcut tahıl anlaşmasına döneceğini sanmıyorum” diyen Pekin, bunun nedenlerini şöyle açıkladı: “Çünkü Batı, Rus gübresinin ve tahılının ihracatını engelliyor. Rusya birkaç defa uzatmıştı anlaşmayı şimdi bir kez daha uzatırsa bu işin Rusya açısından caydırıcılığıyla ortadan kalkar. Dolayısıyla Ruslar büyük ihtimalle acil ihtiyaç duyan ülkelere hibe tahıl gönderimi çözümünde diretecekler.”

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Ünal, Türkiye’nin önerisi ve Rusya’nın bu öneriye neden sıcak bakmadığı ile ilgili şunları söyledi: “Türkiye yeni tahıl anlaşmasının geçen yılki usulle olmasını istiyor. BM de aynısını öneriyor. Ancak sorun BM’nin verdiği sözleri yerine getirmemiş olması. Rusya’nın tarım bankasını swift sistemine yeniden alınması gerekiyor. Rusya’dan tahıl alan ülkeler ödemelerini nasıl yapacak? Ayrıca Rusya’nın tahılını taşıyacak gemilere uluslararası şirketler sigorta yapmıyor oradan da bir sıkıntı çıkıyor. Rusya da doğal olarak bana verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz diyor. Batı’nın Rusya’ya yaptığı tam olarak 1990’larda ve sonrasında ‘Biz NATO’yu Doğu Almanya’nın sınırlarından doğuya doğru bir santim bile genişlemeyeceğiz’ demesine benziyor. Batı’nın bu sözlerini yakından biliyoruz. Dolayısıyla Rusya’ya verilen sözler yerine getirmezse Türkiye ve BM’nin istediği ve önerdiği geçen yılki modelin işlemesi neredeyse mümkün değil.”

Ünal, Moskova’nın alternatif tahıl anlaşması önerisinin, özellikle ihtiyacı olan Afrika ülkelerine hibe olarak gönderilmek üzere sınırlı bir miktarı kapsadığını belirtti. Ünal, Rusya’nın Afrika ülkeleriyle yaptığı zirvede verdiği sözü yerine getirmek için bunu önerdiğini belirtti.

Ancak daha önemli nokta Rusya ve Ukrayna tahılının dünya piyasalarına nasıl ulaşacağı ile ilgili tartışma.

Ünal bu konuda şunlara dikkat çekti: “Ukrayna tahılının bir kısmını Doğu Avrupa’ya kara yoluyla gönderiyor. Ancak orada da başka sorunlar çıkıyor, o ülkelerin üreticileri Ukrayna tahılı ucuz olduğu için itiraz ediyor.”

“Geçen yıl anlaşma kapsamında Ukrayna tahılının yüzde 60-70’i koridor aracılığıyla Karadeniz üzerinden taşındı. O gemiler Boğazlarda Birleşmiş Milletler, Ukrayna, Rusya ve Türkiye’nın katılımıyla oluşturulan komisyonca arandı dönüşte silah taşımaması için. Ki biz bu uluslararası komisyona izin vererek Montrö’den fedakârlık yaptık. Montrö’ye göre Boğazlardan geçen gemileri arama yetkisi sadece Türkiye’de. Ancak Ukrayna dronları Rus gemilerine saldırınca ve Rusya’ya verilen sözler yerine getirilmeyince bu koridor kapandı.”

Tahıl anlaşmasının çökmesinden sonra ilk kez bir sivil kargo gemisi, ağustos ayının ortasından Ukrayna’dan Türkiye’ye doğru yola çıktı. Bu deneme niteliğindeki sevkiyatla ilgili Hasan Ünal şunları kaydetti: “Ukrayna’nın Odessa Limanının batısındaki bir bölgeden gemiler yükleme yapacak hemen Romanya karasularına geçecek Romanya’dan Bulgaristan ve Türkiye karasularına girecek. Bir gemi böyle geldi ancak bu sevkiyat çok sorunlu. Çünkü bu gemilerin geri dönerken ne yüklü olduğunu kim nasıl bilecek. Rusya bunları vurabilir içinde silah var diye. Türkiye de zaten itiraz ediyor, bu yolu riskli buluyor. Böyle bir durum NATO ülkeleriyle çatışma riskini beraberinde getirebilir. Zaten bazı NATO ülkeleri Rusya ile savaşı dansa gitmek zannediyor.”

İsmail Hakkı Pekin de bu deneme niteliğindeki sevkiyatın tehlikeli olduğuna dikkat çekti: “Her an bir deniz savaşı yani denizde bir müdahale ortaya çıkabilir. Zaten deneme olarak özellikle Hong Kong bandıralı gemi seçmişlerdi, bir daha da denemediler. Bunu Türkiye de çok riskli buluyor ve istemiyor.”

Hasan Ünal, Ukrayna tahılının dünya piyasalarına ulaştırması için ABD’nin gündeme getirdiği Tuna Nehri üzerinden sevkiyatın artırılması önerisinin de çözüm olamayacağını söyledi: “Çünkü tahılı Tuna’ya kadar indirmek de sıkıntı. Bu tahılı hangi gemiler taşıyacak? Gemileri Ruslar vurursa ne olacak? Ruslar o gemilerin silah taşıdığını söyleyebilir. Kaldı ki tahılı taşıyacak büyüklükteki gemiler Tuna Nehri’nden sürekli sevkiyat yapabilir mi? Buna yapacaklarsa karadan taşımaları da mümkün ama her iki durumda da maliyet artacaktır.”

İsmail Hakkı Pekin, ABD’nin mevcut Rus yaptırımlarını sürdürmek için böyle önerileri gündeme getirdiğine dikkat çekti. Geçen yıl Karadeniz üzerinden otuz milyon tondan fazla tahıl sevkiyatı yapıldığını hatırlatan Pekin, bunu Tuna Nehri üzerinden ya da kara yoluyla veya tren yoluyla sevk etmenin mümkün olmadığına dikkat çekti: “Bir de şöyle bir sorun var. Tahıl Ukrayna’dan yüklendikten sonra uluslararası sulardan Romanya karasularına girene kadar Rusya müdahale edebilir. Bu durumda Karadeniz’in güvenliği sorunu ortaya çıkar. Bu durumda ABD, Karadeniz’e NATO donanması sokmak isteyebilir. Bu girişimin ucu çatışmaya açık.”

“Rusya’ya verilen taahhütler yerine getirilmezse yeni formül ne olabilir” sorusuna Ünal şu yanıtı verdi: “Putin’in geçen Türkiye’yi ‘enerji üssü yapalım’ açıklamasının dışında bir de ‘Türkiye’yi tahıl üssü yapalım’ açıklaması vardı. Teknik olarak tam böyle olmayabilir ancak alternatif olarak Rus tahılını Türkiye’nin satın alıp yeniden satması mümkün olabilir. Hem biz kendi tahıl sanayimiz için ihtiyaç duyduğumuz tahılı karşılayabiliriz hem de dünya piyasalarına işlenmiş ya da işlenmemiş halde satabiliriz. Hatta belki buna Ukrayna’nın tahılı da eklenebilir. İki tarafın tahılı da ayrı ayrı koridorlardan Türkiye’ye gelebilir ve Türkiye üzerinden satılabilir. Böyle bir anlaşma Türkiye için çok iyi olur. Batı’nın da buna ihtiyacı var. Yani Batı bir yandan Rus tahılının satılmasını istemiyorlar ama bir yandan da ihtiyaçları var.”

Rusya-Ukrayna olası barış görüşmesi

Fidan-Lavrov ortak açıklamasında Rusya-Ukrayna barış görüşmesi de gündeme geldi. Fidan, Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasında daha önce doğrudan müzakerelere ev sahipliği yaptığını, gerekli şartlar oluştuğunda kolaylaştırıcı veya arabulucu rolünü sürdürmeye devam ettiğini mevkidaşına söylediğini, Kiev’e 25 Ağustos’ta yaptığı ziyaretteki temaslarında da benzer mesajları paylaştığını belirtti, “Bölgemizde kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesini istiyoruz. Bu beklentilerimizi Sayın Lavrov ile olan görüşmemizde yineledim. Elimizden gelen desteği vermeye hazır olduğumuzu teyit ettim” dedi.  Lavrov ise Fidan’la görüşmesinde Ukrayna konusunun da istişare edildiğini belirtti ancak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky’nin sunduğu barış formülünün Rusya için kabul edilemez olduğunu vurguladı.

Konunun Erdoğan-Putin görüşmesinde de gündemde olmasını bekleniyor. Hasan Ünal, Hakan Fidan’ın yakın zamanda Ukrayna’ya gittiğine dikkat çekti ve iki tarafın da barış şartlarına ilişkin karşılıklı yoklamalar yapabileceğini belirtti. Ünal’a göre olası bir barışın şartları şöyle olabilir: “Ukrayna Kırım’dan vazgeçecek karşılığında Ukrayna’da Donetsk ve Lugansk’ın dahil olduğu Sovyet biçiminde, yani iki kurucu cumhuriyetin olduğu bir federasyon kurulacak. Neonaziler’in tasfiyesi kararı alınacak.”

Bu temelde bir barışın mümkün olduğunu ancak Amerika ve İngiltere’nin ikna edilmesi gerektiğini belirten Ünal, “Bu iki ülkenin şu an seçim sürecinde olduğu düşünülürse ikna olmaları pek mümkün gözükmüyor. Özellikle Biden’ın seçimi kazanabilmesi için savaşın başarıyla devam ettiğini gösterebilmesi lazım.”

Ancak ABD seçimini Trump’ın kazanması durumunda barış anlaşması fikrinin ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Ünal, Türkiye’nin arabuluculuğuna ihtiyaç duyulacağının altını çizdi: “Türkiye’nin en büyük şansı şu ana kadar izlediği dengeli ve dikkatli politika sayesinde taraflar nezdinde güven sağlamış olmasıdır.”

İsmail Hakkı Pekin de ABD’deki seçimleri hatırlattı ve her ne kadar Soçi’de iki liderin masasında olsa da olası bir barış görüşmesinin şimdilik uzak ihtimal olduğuna dikkat çekti.

Türkiye-Suriye normalleşmesi

Erdoğan-Putin görüşmesinin ana gündem maddelerinden birinin de Ankara-Şam normalleşmesi olması bekleniyor. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, bu konuda atılacak adımları Fidan’la birlikte ele aldıklarını teyit etti ancak detay vermedi.

Prof. Dr. Hasan Ünal’a göre Ankara-Şam normalleşmesi yakın: “Suriye’nin müzakere pozisyonunu yükseltmesine bakıyorum ve oradan normalleşmenin yaklaştığını görüyorum. Yani ciddi müzakereler oluyor ki Suriye pozisyonunu yukarıda tutmaya çalışıyor. Ama her hâlükârda Moskova’nın Suriye’yi Türkiye’nin Suriye topraklarından kademeli, yani bir takvime bağlanarak çekilmesini kabul etmeye ikna edeceğini düşünüyorum. Sığınmacıların kademeli olarak geri gönderilmesi, PKK/YPG’ye karşı ortak mücadele yani Adana Mutabakatı’nın güncellenmesi de gündemde. Türkiye, Suriye’nin terör örgütü olarak tanımladığı örgütleri terör örgütü olarak kabul etmek ve Adana Mutabakatı’na girmesini kabul etmek zorunda. Zaman zaman Suriye’den gelen açıklamaları el yükseltmek olarak görüyorum. Son olarak Suriye ile uzlaşmanın sonucunda Suriye’nin KKTC’yi tanımasını sağlamak lazım. Çünkü Batı ülkelerinden korkusu olmayan devletler lazım bize. Suriye Batı’dan neden korksun ki?”

Emekli İstihbarat Başkanı Pekin ise önümüzdeki dönemde normalleşmeden çok Suriye’deki kargaşanın gündeme geleceği görüşünde. Wagner’in Suriye’de bazı yerleri boşaltıyor olabileceğine dikkat çekti: “Oradaki durum nereye varacak, önemli. ABD oraya ilave asker gönderdi. Büyük ihtimal önümüzdeki dönemde orada hareketlenme olabilir. Zaten şu anda Deyrezor-Rakka arasında çatışmalar var. Görüşmede bu konular da gündeme gelebilir. ABD, Esad’a baskı yapmaya çalışıyor. Esad’dan belli bölgelere özerklik vermesini istiyor. Mesela Dürzilerin hâkim olduğu Süveyda’da günlerde protestolar var orası da belki özerk olma yolunda gidiyor. Dera konusu var. Orada Sünniler çoğunlukta. İki Arap aşireti arasında sorun var. Amerika bu ayaklanmalar, çatışmalar yoluyla Esad’ın manevra alanını daraltmak istiyor. Suriye uyuşturucu dosyasıyla da sıkıştırılacak. ABD’nin amacı Suriye’yi parçalamak yoluyla, Esad’ı devirmese bile kontrol ettiği alanları daraltmak. Bunu PYD üzerinden yapıyor. Amerika’nın Türkiye’nin destelediği Suriye Milli Ordusu’nu (ÖSO) özellikle Deyrezor-Rakka tarafında kullanma ihtimali var. Görüşmelerde bu konuların da değerlendirileceğini düşünüyorum.”

Bu kargaşanın toplam olarak Esad’ı Türkiye ile normalleşme konusunda yumuşatacağını belirten Pekin; “Bizim de tam olarak görüşme zamanımız aslında. Çünkü Esad sıkışacak büyük ihtimalle. Sıkışınca da Türkiye’nin önüne koyduğu şartlardan geri adım atabilir.”

Rusya’nın Türkiye’ye Suriye ile görüşmesi için baskı yaptığını hatırlatan Pekin, “Bizim de terörle mücadele için Suriye’nin kuzeyindeki bölgeleri bir süre daha kontrol etmemiz gerekiyor. Bunun da yolu Esad’la anlaşmaktan geçiyor. Belki Esad’la anlaşıp ortak güvenlik için adımlar atılabilir. Ancak öbür yandan ABD de bir taviz koparmadan Ankara’nın Şam’la normalleşmesini istemiyor ve baskı yapıyor. ABD’ye rağmen önümüzdeki dönemde Esad daha fazla köşeye sıkışırsa Türkiye ile anlaşmanın kapısı aralanabilir.”

DİPLOMASİ

Peru Chancay Limanı, Çin’in Kuşak Yol’u için de yeni fırsatlar açacak

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Peru Devlet Başkanı Dina Boluarte perşembe günü Peru’nun Chancay kentinde dev bir limanın açılışını online olarak yaparak 3,6 milyar dolar yatırım çekmesi beklenen ve Çin’den Pasifik Okyanusu üzerinden Güney Amerika’ya doğrudan bir rota oluşturacak bir altyapı projesini kutladılar.

Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği forumu ve Xi’nin Başkan Joe Biden ile yapacağı son toplantı öncesinde gerçekleşen liman açılışı, bir zamanlar ekonomik fırsatlar için öncelikle ABD’ye bakan bir bölgede Çin’in artan etkisinin altını çiziyor.

Xi, Peru’ya varışından önce El Peruano gazetesinde yayınlanan başyazısında “Çin, Perulu dostlarımızla tek yürek ve aynı hedefle el ele çalışmaya ve dostluğumuzun gemisini daha da parlak bir geleceğe doğru yönlendirmeye hazırdır” diye yazdı .

Çin lideri mega limanın açılış töreninde yaptığı konuşmada projeyi “Kuşak ve Yol Girişimi himayesinde Çin-Peru işbirliğinin başarılı bir örneği” olarak övdü.

Xi, yatırımın Çin ve Latin Amerika arasında yeni bir deniz koridoru oluşturacağını, “büyük İnka yolu ile deniz İpek Yolu’nu birbirine bağlayarak Peru ve bölgedeki diğer uluslar için ortak refahın yolunu açacağını” söyledi.

Çin lideri, “2,000 yıldan daha uzun bir süre önce Çinli atalarımız Pasifik boyunca yelken açarak Deniz İpek Yolu’nu oluşturdular ve Doğu ile Batı’yı birbirine bağladılar. Perulu İnka halkı 500 yılı aşkın bir süre önce dağları ve vadileri korkusuzca aşarak And Dağlarını kuzeyden güneye kat eden İnka Yolu’nu inşa etti” dedi ve şöyle devam etti:

“Bugün Chancay Limanı modern İnka Yolu için yeni bir başlangıç noktası haline geliyor. Chancay’dan Şanghay’a, Peru’daki Kuşak ve Yol girişimi kapsamında sadece yeni bir gelişmeye değil, aynı zamanda yeni bir çağ için yeni bir kara-deniz geçidinin doğuşuna tanık oluyoruz.”

Çin lideri ayrıca proje ortaklarını ulaşım kapasitesini artırmaya, hizmetleri iyileştirmeye ve Güney Amerika ile Çin arasındaki bağlantıları güçlendirmeye çağırdı.

Peru lideri Boluarte bu projeyi kıtayı Asya’ya bağlayan potansiyel bir “sinir merkezi ” olarak nitelendirdi ve bunun yılda 8,000 kişiye istihdam ve 4.5 milyar dolarlık ekonomik faaliyet yaratabileceğini söyledi.

Çinli şirketler derin su limanı projesinin neredeyse her aşamasında yer alıyor. Yüksek teknolojili lojistik merkezi, 2019 yılında projeye yüzde 60 hisse almak için 1,3 milyar dolar yatırım yapan Çinli nakliye devi Cosco tarafından işletilecek. Çin devlet medyası, tamamlanmış projenin toplam maliyetinin 3,6 milyar dolar kadar olduğunu tahmin ediyor.

Sadece küçük gemileri elleçleyecek bir liman inşa eden ilk aşamanın bu ay faaliyete geçmesi bekleniyor.

Otomatik kargo vinçleri Shanghai Zhenhua Heavy Industries tarafından tedarik ediliyor. Çinli şirketler tarafından üretilen elektrikli sürücüsüz kamyonlar ise konteyner ve kargoları taşımak için kullanılacak. Bu arada Kongre müfettişleri bu Çinli şirketin ABD limanları için güvenlik riski oluşturduğunu iddia etmişti.

ABD tedirgin

Çin’in bölgede artan etkisinden endişe duyan ABD, Peru’nun Çin askeri gemileri tarafından kıtada bir dayanak noktası olarak kullanılabileceğini öne sürdü.

Kısa bir süre önce emekli olan ABD Güney Komutanlığı eski başkanı General Laura J. Richardson, Financial Times’a verdiği bir röportajda Chancay’in Çin donanmasına ait savaş gemilerine ev sahipliği yapabileceğini söylemişti. Pekin yönetimi projenin ticari çıkarlar dışında bir amacı olduğunu reddetti.

Washington Post’a konuşan, Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin Amerika Programı Direktörü Ryan Berg, “Çinliler ille de büyük bir gösteri yapmak ve orada bir savaş gemisi konuşlandırmakla ilgilenmiyorlar, ancak bunun bir seçenek olduğunu bilmek istiyorlar” dedi.

Liman, kıtanın Çin ile giderek güçlenen bağlarını vurguluyor.

Çin’in Latin Amerika’daki yatırımları, madencilik ve diğer maden çıkarma endüstrilerinin ötesine geçerek hızla gelişiyor.

Peru bölgesel merkez olabilir

Bu arada Peru kamuoyu, bölgeye yatırım çekecek bir yüksek teknoloji merkezi olasılığını memnuniyetle karşıladı.

Tamamlandığında limanın 15 rıhtımı, Güney Amerika’da Panama Kanalı’ndan geçemeyecek büyüklükteki taşıyıcı gemilere ev sahipliği yapabilecek ilk yer olacak.

Çinli araştırmacılar, bu rotanın maliyetleri düşüreceğini ve sefer sürelerini 10 ila 20 gün kısaltarak bölgedeki diğer merkezlerden iş çekeceğini söyledi.

Ayrıca Peru’yu yeni ihracat pazarları ve hatta kıtada fabrika kuracak yerler arayan Çinli şirketler için cazip bir yer haline getirebilir. Haziran ayında Çin’e yaptığı bir ziyarette Boluarte, Çinli elektrikli otomobil devi BYD’nin ülkede bir montaj tesisi kurmayı düşünmesinin nedeni olarak Chancay’i gösterdi.

Peru liman otoritesi bu yıl Cosco’nun yatırım anlaşmasının şartlarını değiştirmeye çalıştı ve Çinli firmaya liman üzerinde 30 yıl boyunca münhasır işletme hakkı vermeyi kabul ederken “idari bir hata ” yapıldığını öne sürdü. Dava, Boluarte’nin Xi ile görüşmek üzere Çin’e gitmesinden günler önce haziran ayında düştü.

Chancay, Xi tarafından 2013 yılında başlatılan ulaşım ve teknoloji altyapısı inşa etmeye yönelik 1 trilyon dolarlık bir plan olan Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında 40’tan fazla limandan oluşan genişleyen bir küresel ağa katılacak.

Xi ve Boluarte’nin ayrıca genişletilmiş bir serbest ticaret anlaşması imzalaması bekleniyor. Çin on yıldır Peru’nun en büyük ticaret ortağı konumunda. İki ülke geçen yıl 36 milyar dolarlık mal ticareti yaparken, Peru’nun ABD ile ticareti 21 milyar dolardı.

Pekin için liman, Peru ve komşu ülkelerdeki bir dizi mevcut yatırımı bir araya getirmeyi vaat ediyor.

Çin, Chancay’ı Latin Amerika’daki en büyük ticaret ortağı olan Brezilya’ya bağlayan bir demiryolu hattı inşa etmeyi hedefliyor ve Çinli firmalar Lima’nın elektrik dağıtımını devralma sürecinde.

Peru madencilik sektöründeki Çin yatırımlarının toplamı 11.4 milyar dolar. Bunun büyük bir kısmı elektronik ve temiz enerji teknolojilerinin üretimi için gerekli olan bakıra erişimi güvence altına almaya odaklanmış durumda.

Dünyadaki bakır rafinasyonunun neredeyse tamamı Çin’de gerçekleştiğinden, Chancay limanı Pekin’in Güney Amerika’nın ikinci en büyük ham bakır üreticisindeki madenlere erişimini geliştirmesine yardımcı olacak.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Çin’in en büyük bankalarından biri, Rusya’ya yapılan yuan transferlerini engellemeye başladı

Yayınlanma

Çin’in dördüncü büyük bankası Bank of China, Rusya ile ticari ilişkileri bulunan ülkelerden yapılan yuan transferlerini engellemeye başladı.

RBK gazetesine konuşan iş insanları, avukatlar ve danışmanlar, varlıklarına göre Çin’in dördüncü büyük bankası olan Bank of China’nın, Rusya’nın mal alımı için kullandığı bazı ülkelerden yuan transferlerini engellemeye başladığını belirtti.

Örneğin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli bir şirket, kısa süre önce Kazakistan’daki Bank CentreCredit’ten Çin’in Chouzhou Commercial Bankası’na yuan transfer edemedi.

İhracatçılar ve İthalatçılar Birliği Hukuk Komitesi Başkan Yardımcısı Vladislav Donçenko, bu işlemin, Kazakistan bankasının muhabir bankası olarak görev yapan Bank of China tarafından bloke edildiğini açıkladı.

Donçenko, şirketin ne yöneticisinin ne de kurucusunun Rusya ile resmi bir bağı bulunmadığını vurguladı. Ayrıca, Chouzhou Bank’ın artık yalnızca doğrudan muhabir ilişkiye sahip olduğu bankalardan ödeme kabul ettiğini belirtti.

ITSWM Danışmanlık Şirketi kıdemli analisti Giorgiy Okromçedlişvili ise, benzer sorunların Gürcistan ve Ermenistan’daki bankalardan Çin’e para aktarırken de yaşandığını ifade etti.

Diğer yandan Rus-Asya Sanayiciler ve Girişimciler Birliği Genel Konseyi Sekreteri Maksim Spasskiy, bu tür vakalardan haberdar olduğunu söyledi.

Bank of China’nın, Çin bankaları arasında en katı ve karmaşık uyumluluk prosedürlerine sahip olduğunu belirten Spasskiy, “Ufak bir risk şüphesi bile ödeme yapmayı reddetmelerine yol açabiliyor,” dedi.

Genel olarak, Çin’den yapılan mal alımları söz konusu olduğunda, sıradan ürünler için (örneğin tekstil ürünleri) ödemeler genelde küçük bölgesel bankalar aracılığıyla yapılabiliyor.

Fakat karmaşık ekipman veya elektronik ürünlerin teslimatı söz konusu olduğunda ve ödeme yapan şirket BAE, Kırgızistan veya Kazakistan merkezliyse, süreç daha da karmaşıklaşıyor.

NSP Hukuk Bürosu ortaklarından Aram Grigoryan, Çin bankalarının, aynı müşterinin hesapları arasında bile para transferi seçeneklerini giderek daha fazla daralttığını ve bu durumun kötüleşeceğini söyledi.

Grigoryan, “Bazı durumlarda, Çin bankaları yabancı bir banka hesabından Çin’deki bir banka hesabına ödeme yapılması için özel izinler talep ediyor,” ifadelerini kullandı.

BGP Litigation avukatı Kseniya Mudrik, Bank of China’nın, Rusya ile bağlantılı tarafların doğrudan veya dolaylı katılımıyla gerçekleşen sınır ötesi ödemelerde muhafazakâr bir politika izlediğini belirtti.

Nordic Star hukuk firmasının yönetici ortağı Andrey Gusev de Bank of China’nın bu tedbirleri yalnızca uluslararası baskılar nedeniyle değil, aynı zamanda iç düzenlemeler doğrultusunda aldığını ifade etti.

Rusya’dan yapılan ödemelerle ilgili sorunlar, Ukrayna’daki savaş nedeniyle 2022’de başlayan yaptırımların bir sonucu olarak ortaya çıktı. Aralık 2023’ten itibaren, “dost” ülkelerden bazı bankalar, ABD Başkanı Joe Biden’ın kararnamesi nedeniyle Rus şirketleriyle çalışma politikalarını daha da sıkılaştırdı.

Söz konusu kararnamede, yabancı bankaların, Rusya’dan yaptırım altındaki kişilere yönelik işlemleri kolaylaştırmaları veya Rusya’nın savunma sanayiine tedarik sağlamaları durumunda cezai yaptırımlara maruz kalabileceği belirtiliyor.

Çin-Rusya ödemeler sorunu

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Hırvatistan, 91 milyon dolarlık Bayraktar TB2 alacak

Yayınlanma

Hırvatistan hükümeti perşembe günü yaptığı açıklamada, parlamento komitesinin ABD yapımı roket sistemlerinin alımını desteklemesinden birkaç gün sonra, 86 milyon avroluk (91 milyon dolar) bir anlaşmayla Türkiye’den insansız hava araçları satın alacağını söyledi.

Hükümetten yapılan açıklamada, Bayraktar TB2 SİHA’larının 2026 yılına kadar satın alınmasının onaylandığı belirtildi.

Altı insansız hava aracının yanı sıra çeşitli ekipman ve uzmanların eğitimini de içeren anlaşmanın Hırvatistan ordusunun “çağdaş tehditlere başarılı bir şekilde yanıt vermesini” sağlayacağı belirtildi.

Salı günü ayrıca parlamentonun savunma komitesi ABD’den yaklaşık 290 milyon dolar değerinde sekiz adet HIMARS füze sisteminin satın alınmasını onaylamıştı.

Genelkurmay Başkanı Tihomir Kundid bunun ülkede “topçu füze birliklerinde yeni bir dönem” anlamına geleceğini söyledi.

Perşembe günü hükümet ayrıca Almanya’dan 50 adede kadar Leopard tankı satın almak için hazırlıklara başladı; bu işlem eski tanklarının ve diğer askeri ekipmanlarının bir kısmının Ukrayna’ya gönderilmesini de içeriyor.

Hırvatistan Savunma Bakanı Ivan Anusic ve Alman mevkidaşı Boris Pistorius tarafından ekim ayı sonunda imzalanan niyet mektubu, Zagreb’in Kiev’e 30 tank, 30 savaş aracı, mühimmat ve ekipman teslim etmesini ve bunların değerinin yeni Leopard 2A8’lerin toplam fiyatından düşülmesini öngörüyor.

Hem Avrupa Birliği hem de NATO üyesi olan Hırvatistan, nisan ayında Fransa’dan satın aldığı 12 savaş uçağının ilk partisi olan altı Rafale savaş uçağını teslim aldı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English