Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Suriye ordusuna savaş açan örgütler: Kimin desteklediği hangi örgüt, nerede saldırıyor?

Yayınlanma

Suriye’de İdlib’in geri kalanını, Halep’in tamamını ve Hama’nın kuzey kırsalını ele geçiren Heyet’i Tahrir Şam’ın (HTŞ) öncülüğündeki terör örgütlerinin başlattığı saldırıyı Türkiye destekli ÖSO’nun Tel Rıfat, ABD destekli ÖSO’nun El-Bukemal, YPG’nin Deyrizor’daki saldırıları takip etti. Suriye yönetimini destekleyen Rusya ile İran’ın kendi gündemleri ile meşgul olduğu bir döneme “denk gelen” saldırılarda Suriye ordusu dağınık bir görüntü veriyor. Suriye ordusunun direniş göstermeden Halep’ten çekilmesi Suriye’nin siyasi geleceği üzerinde de derin etkiler yaratabilecek nitelikte.

Peki Suriye sahasında hangi örgütler nerede, kime karşı savaşıyor? Bu örgütleri hangi güçler neden destekliyor?

1- Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ): İdlib-Halep-Hama

Halep, İdlib ve Hama’daki savaş sahalarında Suriye ordusunu hedef alan terör örgütlerinin başını Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) çekiyor.

HTŞ ve diğer örgütlerin katılımıyla oluşturulan Fethu’l Mubin Operasyon Odası, 27 Kasım’da Suriye ordusuna karşı “Saldırganlığın Caydırılması Operasyonu”nu adıyla bir saldırı başlattı. Suriye’nin başkenti Şam’a 310 kilometre uzaklıktaki Halep’in tamamının kontrolünü ele geçiren örgütler, Hama ili istikametinde bazı küçük yerleşim yerlerini ele geçirdi. İdlib ilinin tamamını da ele geçiren örgütler AA’ya göre Hama’da da Celime, Elzeka, Beridec, Cübbeyin, Tel Meleh, Kırkat, Muğayyir ve Mabtan yerleşimleri ile Gab Ovası’nda Tüveyne, Huveyz, Şeria ve Bab Taka köylerini kontrolü altına aldı.

Fethu’l Mubin Operasyon Odası’ndan kimliğinin gizli tutulmasını isteyen bir “komutanın”, Majalla’ya verdiği bilgiye göre; bu sahadaki saldırılara HTŞ’nin dışında Ceyş el-İzze ve Ceyş en-Nasır’ın yanı sıra Nureddin Zengi Hareketi, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Ortak Kuvvet gibi Türkiye destekli ÖSO çatısı altındaki gruplardan bazıları da katılıyor.

Halep, İdlib ve Hama’daki sahalarda Suriye ordusuna yönelen saldırılara yaklaşık 40 bin muhalif unsur katılıyor. Komutan, grupların yedekte yaklaşık 80 bin savaşçısının bulunduğunu ve tamamının çeşitli savaş ve çatışma biçimlerinin yanı sıra koşullarla nasıl başa çıkılacağı, silahların nasıl kullanılacağı ve rejim güçleri ve müttefikleriyle nasıl çatışmaya girileceği konusunda askeri eğitim aldığını açıkladı.

HTŞ yani eski adıyla El Nusra, El Kaide’nin Ebubekir Bağdadi liderliğindeki Irak kolu Irak İslam Devleti (IİD) Örgütü’nün, 2011’de Suriye’ye gönderdiği Ebu Muhammed Colani önderliğinde kuruldu.

Suriye’deki kargaşadan yararlanarak hızla büyüyen El Nusra’nın lideri Colani ile Bağdadi’nin arası açılınca, Bağdadi, El Nusra’yı 2013’te feshettiğini duyurdu. Bağdadi aynı açıklamada, IİD’nin Suriye’ye doğru genişlediğini belirterek, Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)’nin kuruluşunu ilan etti.

Bu süreçte El Nusra, El Kaide’ye bağlılığını duyurdu ancak bu durum IŞİD’in El Nusra’nın Suriye’deki insan, cephane ve parasal kaynaklarının büyük çoğunluğunu ele geçirmesini engelleyemedi. İki örgüt arasındaki kriz, El Kaide merkez hakemliğine de gitti ancak kriz aşılamadı.

El Kaide ile bağı yüzünden El Nusra hızla ülkelerin terör listesine girmeye başladı. Türkiye de 2014’te terör listesine dahil etti. 2014’ten itibaren IŞİD, Suriye coğrafyasına hızla yayılınca El Nusra ve diğer gruplar İdlib bölgesine sıkıştı.

Rusya’nın Suriye’de devreye girmesi ve Suriye ordusunun toprak bütünlüğünü sağlamaya yönelik hızla yöneldiği operasyonlar, El Nusra’yı, diğer gruplarla birleşmeye yöneltti. Bunun için El Kaide ile bağını kopardığını duyurdu ve Şam’ın Fethi Cephesi (ŞFC) ismini aldı.

Tabii El Kaide ile “bağını koparması” sadece görünürdeydi. Çünkü, El Nusra’nın bu adımı, El Kaide yöneticilerinin “Şam cihadının yararına ve diğer örgütlerle birleşmek için ne gerekiyorsa yapılmasını” salık vermesinin hemen ardından gelmişti. Ancak isim değişikliği de ŞFC’nin sadece küçük birkaç grupla birleşmesini sağlayabilmişti.

2017’de Nureddin Zengi Hareketi, Liva’ul Hak gibi birkaç grupla beraber ve Colani’nin askeri önderliğinde HTŞ kuruldu. HTŞ, amacını “şeriatın hakimiyeti ve laikliğin reddi” olarak duyurdu.

Ocak 2017’de Astana kapsamında IŞİD ve El Nusra hariç tutularak İdlib’de ateşkes ilan edildi. Ancak ateşkesten faydalanan HTŞ, 2017’nin yaz aylarında İdlib’in diğer büyük grubu Ahraru’ş-Şam’la bir kapışmaya girdi ve Ahraru’ş-Şam büyük bir yenilgi aldı. Bu tarihten sonra HTŞ, hızla genişleyerek ve diğer örgütleri bünyesine zorla ya da gönüllü olarak katarak, 2019 sonuna kadar İdlib’in yüzde 95’ine hâkim oldu. Yaklaşık 30 bin savaşçısıyla bölgedeki en etkili silahlı güç konumunda.

2- Türkiye destekli ÖSO (SMO): Halep’in kuzeyi ve kuzey kırsalı

İdeolojik açıdan en karışık cephe örgütü olan Türkiye’nin kontrolündeki ÖSO (Suriye Milli Ordusu-SMO) Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu’nun (SMDK) askeri yapılanması. ‘Suriye Geçici Hükümeti’ adıyla bir de hükümetleri var.

SMO bünyesinde Feylak el Şam, Ceyş el Ahrar, Ceyş el Nasr, Ahraru’ş-Şam, Nureddin Zengi gibi onlarca örgüt bulunuyor. Bu örgütlerden birçoğunun geçmişte CIA denetimindeki “Askeri Operasyonlar Koordinasyon Odası”ndan ve Körfez ülkelerinden askeri ve finansal destek aldığı biliniyor.

SMO’ya bağlı bazı örgütler HTŞ liderliğindeki Halep saldırısına katılırken bir kısmı da PKK/YPG’ye karşı başlattığı Özgürlük Şafağı Operasyonu kapsamında Tel Rıfat ilçe merkezini ele geçirdi.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığına göre Türkiye, HTŞ’nin saldırılara başlamasından bir gün sonra Halep’in kuzeyinde kendi nüfuz alanındaki SMO gruplarını gizli bir acil durum toplantısına çağırdı. SMO komutanlarından biri, toplantı sırasında Türk tarafıyla HTŞ’nin operasyonuna paralel YPG’nin Halep’in kuzeyindeki Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahalleleri ile Halep’in kuzey kırsalındaki Tel Rıfat ve Münbiç’te kontrol ettiği bölgelerden çıkarılması konusunda anlaşmaya varıldığını söyledi.

3- PKK/YPG: Deyrizor’da Fırat’ın doğusu

Türkiye destekli ÖSO’nun saldırısıyla Tel Rıfat’tan çekilmek zorunda kalan ABD destekli terör örgütü PKK/YPG, Deyrizor ilinin Fırat’ın doğusunda kalan topraklarındaki 7 köyden Suriye ordusunu çıkarmak için saldırı başlattı.

AA’ya göre PKK/YPG Murrat, Haşşam, Mazlum, Tabiyye, Hüseyiniyye, Salihiyye ve Hatla köylerindeki Suriye ordusuna karşı saldırıya geçti ve çatışmalar devam ediyor.

Deyrizor kent merkezinden başlayarak Suriye-Irak sınırına yakın El-Bukemal ilçesine kadar olan bölgede, Suriye ordusu varlık gösterdiği biliniyor.

Fırat Nehri’nin doğusunda kalan Deyrizor topraklarının neredeyse tümü PKK/YPG’nin işgalinde, il merkezi ve diğer kırsal bölgeler ise Suriye ordusunun kontrolünde bulunuyor.

4- ABD destekli ÖSO: Deyrizor’da Irak sınırı

Suriye’nin Humus ile Deyrizor ilinde ABD güçlerinin konuşlandığı Tenef’te ABD destekli ÖSO, El-Bukemal ve Meyadin ilçelerine saldırı başlattı.

Bu saldırıların hedefi Suriye’nin Irak ile olan bağlantısını kesmek. Suriye-Irak sınırına yakın El-Bukemal’de Suriye ordusuna destek veren İranlı gruplar yoğun olarak bulunuyor.  Bu bölge Irak’ta İran’a yakın güçler ile kara bağlantısı için kritik öneme sahip.

ORTADOĞU

Suudi Arabistan’dan 12 milyar dolarlık tahvil satışı

Yayınlanma

Suudi Arabistan, Vizyon 2030 çerçevesinde geniş çaplı ekonomik dönüşüm projelerini finanse etmek için 2025’e 12 milyar dolarlık tahvil ve Kamu Yatırım Fonu’ndan sağlanan 7 milyar dolarlık krediyle giriş yaptı. Ancak bütçe açığı beklentileri, önümüzdeki yıllarda borçlanmaya olan bağımlılığın artacağına işaret ediyor.

Suudi Arabistan, 2025’e 12 milyar dolarlık tahvil ve Kamu Yatırım Fonu’ndan alınan bir krediyle başlıyor.

Riyad, geniş çaplı ekonomik dönüşüm planlarını finanse etmek amacıyla bu yıl borçlanma kampanyasına hız verdi.

Bloomberg, Suudi Arabistan’ın geçen yıl gelişen piyasalarda en büyük tahvil ihracatçılarından biri olduğunu belirtti.

Pazartesi günü 12 milyar dolarlık tahvil satışı gerçekleştiren Suudi Arabistan, bu hamlesini Kamu Yatırım Fonu’nun 7 milyar dolarlık “İslami kredi” anlaşmasıyla destekledi.

Bu kredi, 20 banka ile yapılan anlaşma kapsamında sağlandı. Ayrıca, Suudi Arabistan Maliye Bakanı, üç yabancı bankadan toplam 2,5 milyar dolar toplandığını duyurdu.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın öncülük ettiği Vizyon 2030 programı kapsamında, Suudi Arabistan hükümeti ekonomisini petrol bağımlılığından kurtarmak için büyük yatırımlar yapıyor.

Bu yatırımlar arasında yeni şehir projeleri (örneğin Neom), elektrikli araçlar ve yarı iletken teknolojileri gibi alanlar bulunuyor. Ayrıca, Suudi Arabistan’ın 2034’te erkekler Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacağı da hatırlatıldı.

Bloomberg, Suudi Arabistan’ın önümüzdeki birkaç yıl içinde bütçe açığını sürdürmesinin beklendiğini, bu nedenle borçlanmaya daha fazla bağımlı olacağını vurguladı.

Suudi yetkililere göre, bazı büyük çaplı harcama projeleri ertelenebilir ve Asya Oyunları 2027 ile Dünya Kupası hazırlıkları gibi öncelikli yatırımlara odaklanılabilir.

Yetkililer, bu durumu kısmen finansman kısıtlamalarına ve ekonominin aşırı ısınmasını önleme çabalarına bağladı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

“Generallerin planının” fikir babası: Hamas askeri çözümle sona erdirilemez

Yayınlanma

Filistinlilerin zorla göç ettirilmesine ilişkin “generallerin planının” fikir babası kabul edilen İsrail ordusunda eski Operasyonlar Bölümü Başkanı General Giora Eiland, Hamas yönetimini sona erdirmenin yolunun “askeri çözümden” geçmediğini söyledi.

Eiland, İsrail’deki yerel bir radyoda yaptığı açıklamada, “İsrail’in Gazze’deki tüm esirlerini geri alması karşılığında savaşı bitirmeye hazır olduğunu beyan etmesi gerekir” dedi.

Gazze’de Hamas yönetimini sona erdirmenin yolunun, “etkinliğini kanıtlayamamış askeri çözümden” geçmediğini belirten Eiland, “Mevcut durumun devam etmesi, sadece daha fazla rehinenin ve daha fazla askerin ölümüne yol açacak. Her yıl ölecek onlarca askerden başka hiçbir sonuç elde edilemeyecek” ifadesini kullandı.

Gazze’nin kuzeyini “yok etme” planı

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölgesi için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail’in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor.

Söz konusu plan, Filistinlileri, Gazze Şeridi’nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılmasını ve gıda, yakıt ve temiz su girişine izin verilmemesini öngörüyor.

Bu durumda silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor.

Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail yönetimi, Gazze’de işgali sürdürmeyi ve bunu kalıcı hale getirmeyi amaçlıyor.

Bu kapsamda Netanyahu, İsrail ile Hamas arasında olası bir esir takası ve ateşkes mutabakatı için Gazze Şeridi’nin kuzeyi ile güneyini ayıran Netzarim Koridoru ve Mısır-Gazze sınırındaki Philadelphia Koridoru’ndaki işgalin devam etmesi şartını ileri sürüyor.

Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda siyasi nedenlerle ve kendi çıkarları gereği Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor.

İsrail muhalefeti ve esir yakınları da Netanyahu ve hükümetini, ateşkes ve esir takası müzakerelerinde mevcut tekliflere yeni maddeler ekleyerek anlaşmaya yanaşmamakla itham ediyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

HTŞ’nin “işgal” sessizliği hayal kırıklığı yarattı

Yayınlanma

Suriye’nin Kuneytra kentinde İsrail’in saldırılarını durdurmak için harekete geçilmemesi hayal kırıklığı yarattı.

Suriyeliler yeni hükümetin, evleri ve meyve bahçelerini yıkan İsrail ordusunu bölgeden çıkarmasını istiyor.

Suriye’nin güneyindeki Kuneytra ilinin merkezindeki bir ana yol, toprak yığınları, devrilmiş palmiye ağaçları ve bir zamanlar trafik lambası olduğu anlaşılan metal bir direkle kapatıldı. Bariyerlerin diğer tarafında bir İsrail tankı caddenin ortasında manevra yaparken görülebiliyor.

İsrail güçleri, Suriye ile İsrail arasında 1974’te imzalanan ateşkes anlaşmasıyla oluşturulan Golan Tepeleri’ndeki BM’nin denetlediği tampon bölgede yer alan bölgeye, Beşar Esad’ın geçen ay devrilmesinden kısa bir süre sonra girdi. İsrail ordusu, Suriye’de durum netleşene kadar orada kalacağını ve konuşlanmanın düşman unsurların bölgeye girmesini önlemek için bir güvenlik önlemi olduğunu ileri sürdü.

İsrail ordusunun tampon bölge dışındaki Suriye topraklarına da girmesi Suriye halkının protestolarına neden oldu. Bölge sakinleri İsrail güçlerinin bazı bölgelerde evleri yıktığını ve çiftçilerin tarlalarına gitmesini engellediğini söylüyor. En az iki olayda İsrail askerlerinin kendilerine yaklaşan göstericilere ateş açtığı bildirildi.

İsrail askerleri, işgali protesto eden sivillere ateş açtı

The Times of Israel’e konuşan bir askeri kaynak, İsrail ordusunun, askerlerin iki evi ve eski bir ordu karakolunu yıktığı ya da Suriyeli çiftçilerin arazilerine ulaşmasını engellediği olaylardan haberdar olmadığını söyledi. Kaynak, ordunun, askerlerin bir ağaç korusunu tahrip ettiğinden de haberdar olmadığını, ancak olayın operasyonel faaliyet sırasında meydana gelmiş olabileceğini ileri sürdü.

Küçük köyler ve zeytinliklerden oluşan sakin bir bölge gibi görünen Kuneytra’da vatandaşlar hem İsrail’in ilerleyişinden hem de Suriye’nin yeni yetkilileri ve uluslararası toplumun harekete geçmemesinden dolayı hayal kırıklığına uğradıklarını belirtiyor.

Rinata Fastas, İsrail güçlerinin yerel hükümet binalarına baskın düzenlediğini ancak şu ana kadar yerleşim bölgelerine girmediğini söyledi. Fastas’ın evi, eskiden Baas Şehri olarak adlandırılan ve şimdi Selam Şehri olarak değiştirilen, yeni kapatılmış bölgenin hemen içinde yer alıyor. Fastas, İsrail askerlerinin daha da ilerlemesinden ya da zaten ele geçirdikleri bölgeyi kalıcı olarak işgal etmeye çalışmasından korktuğunu söyledi. İsrail, 1967’deki Altı Gün Savaşı sırasında Suriye’den ele geçirdiği ve daha sonra ilhak ettiği Golan Tepeleri’ni halen kontrol ediyor. ABD dışında uluslararası toplum buranın işgal altında olduğunu kabul ediyor.

Fastas, şu anda ulusal kurumlarını ve ordusunu sıfırdan inşa etmeye çalışan Suriye’nin, İsrail ile askeri olarak karşı karşıya gelecek durumda olmamasını anladığını söyledi. Ancak “Peki neden yeni Suriye devletinde hiç kimse çıkıp Kuneytra vilayetinde yaşanan ihlallerden ve halka karşı yapılanlardan bahsetmiyor” diye sordu.

Suriye’nin yeni yöneticileri İsrail’le karşı karşıya gelmek istemiyor

Birleşmiş Milletler İsrail’i tampon bölgeye girerek 1974 ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçladı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, “İsrail’in güvenliğini sağlayacak başka bir düzenleme bulunana kadar” askerlerin bölgede kalacağını söyledi. Netanyahu, bu açıklamayı Suriye’nin en yüksek dağı olan Hermon Dağı’nın karlı zirvesinde yaptı.

Geçen hafta Kan kamu yayın kuruluşu kaynaksız bir haberde yeni Suriye yönetiminin ABD’den İsrail’e tampon bölgeden çekilmesi için baskı yapmasını istediğini söyledi. Ancak İsrailli yetkililer, yayın kuruluşuna konuyla ilgili resmi bir talep almadıklarını belirtti.

İsrail tankları Şam’a 23 kilometre mesafede

Konuyla ilgili, isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan İsrailli bir yetkili, ordunun yeni Suriyeli yetkililerin İsrail için bir tehlike oluşturmadığından emin olana kadar ele geçirdiği bölgede kalacağını söyledi.

Yeni Suriye hükümeti, İsrail’in hava saldırıları ve Suriye topraklarındaki ilerleyişi hakkında BM Güvenlik Konseyi’ne şikâyette bulundu.

Ancak bu konu, ülke üzerindeki kontrolü sağlamlaştırmaya, eski isyancı gruplardan oluşan bir yapıyı yeni bir ulusal orduya dönüştürmeye ve Batı yaptırımlarının kaldırılması için bastırmaya çalışan Suriye’nin yeni yöneticileri için bir öncelik gibi görünmüyor.

Ülkenin yeni fiili lideri, eski İslamcı isyancı grup Heyet-i Tahrir Şam’ın lideri Ahmed el-Şara da Suriye’nin İsrail ile askeri bir çatışma arayışında olmadığını ve komşularına ya da Batı’ya tehdit oluşturmayacağını açıkça söyledi.

Bu arada Kuneytra sakinleri büyük ölçüde kendi başlarının çaresine bakmak zorunda bırakıldı.

Tampon bölge içinde yer alan Rafid köyünde halk, İsrail ordusunun iki evi, bir ağaç korusunu ve eski bir ordu karakolunu yıktığını söyledi.

Belediye Başkanı Ömer Mahmud İsmail, İsrail güçleri köye girdiğinde İsrailli bir subayın kendisine “Ben senin dostunum” dediğini söyledi. İsmail, “Ona ‘Sen benim arkadaşım değilsin, öyle olsaydın böyle girmezdin’ dedim” dedi.

Protesto düzenleyen halka İsrail ateşi

Tampon bölgenin dışında bir köy olan Dawaya’da 18 yaşındaki Abdülrahman Halid el-Akka 25 Aralık’ta yaklaşık 100 kişi ile birlikte İsrail saldırısını protesto ettiğini ve “Suriye özgürdür, İsrail defol!” sloganları attığını söyledi. “Silahımız yoktu, sadece üzerimizdeki kıyafetlerle oradaydık. Ama onlara yaklaştığımızda bize ateş etmeye başladılar” dedi.

Bölge sakinleri ve basında çıkan haberlere göre altı protestocu yaralandı.

HTŞ’nin Şam Valisi Mervan: İsrail ile sorunumuz yok, belki korktukları için Suriye’yi biraz bombalamışlardır

Orduya göre askerler, aralarında bölgede faaliyet gösteren kuvvetlere yaklaşanların da bulunduğu birkaç grubu tespit etti. “Protestoculara uzaklaşmaları çağrısında bulunduktan sonra, kuvvetler onları dağıtmak için ateşle karşılık verdi” diyen İsrail ordusu, ‘bölgedeki kayıplarla ilgili iddianın incelendiğini’ de sözlerine ekledi.

Maariyah köyünde 20 Aralık’ta meydana gelen benzer bir olayda bir kişi daha yaralanmıştı. Ordu o zaman askerlerin havaya uyarı ateşi açtığını ve ardından hızla yaklaştığı ve durması için yapılan çağrılara aldırış etmediği için bir adamın bacaklarını hedef aldığını söylemişti.

Yerel bir Sünni din görevlisi olan Adel Subhi el-Ali’nin 21 yaşındaki oğlu da 25 Aralık protestosunda karnından vuruldu. Önce kendisini tedavi edecek kapasiteye sahip olmayan yerel bir hastaneye, ardından da Şam’a götürülerek ameliyat edildi. Ali, İsrail tanklarının ilerlediğini gördüğünde “topraklarımızın işgal edildiğini hissettik. Bu yüzden silahımız olmamasına rağmen onu savunmak zorunda kaldık… Buraya yerleşmeleri imkânsız” dedi.

Protesto gününden bu yana İsrail ordusunun bölgeye geri dönmediğini söyledi.

Ali, uluslararası topluma 1974 ateşkes anlaşmasına atıfta bulunarak Golan Tepeleri’ni Suriye’ye iade etmesi çağrısında bulundu. Ancak Suriye’nin elinde çok az koz olduğunu da kabul etti. “Sıfırdan başlıyoruz, bir devlet inşa etmemiz gerekiyor” diyen Ali, Suriye’nin yeni liderlerinin sözlerini tekrarladı: “Şu anda ülke olarak başka bir ülkeyle savaşmaya hazır değiliz.”

Kaynak: El-Meyadin, Times of Israel, Associated Press

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English