Afganistan’da Taliban yönetimi Pekin’e “terörizmle mücadele için çalıştıklarını ve Çin’e yönelik tehditleri kendi ülkelerine yönelik tehditler kadar ciddiye aldıklarını” söyledi.
Afganistan Dışişleri Bakanı Emirhan Muttaki perşembe günü yaptığı açıklamada Taliban’ın Afganistan’da Çin’i hedef alan terörist faaliyetlere müsamaha göstermeyeceğini vurguladı.
Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Tibet’in Niyingchi kentinde Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüşen Muttaki, “terörizmle mücadele için pek çok çalışma yaptık ve Çin’e yönelik güvenlik tehditlerini kendimize yönelik bir meydan okuma olarak görüyoruz” dedi.
Muttaki, “Çin’in güvenlik ve istikrarına zarar verecek hiçbir faaliyetin Afganistan’da gerçekleşmesine izin vermeyeceğiz” diye ekledi. Ayrıca Afganistan’daki Çin vatandaşlarının güvenliği konusunda “etkili bir garanti” verdi.
Taliban daha önce de terörizmi bastırma sözü vermiş olsa da Çinli yetkililerle yapılan görüşmelerde ilk kez bu tür bir dil kullanıldı.
Muttaki bu yorumları, bağlantı, çevre ve kültürel bağlar üzerine bölgesel bir konferans olan Trans-Himalaya Uluslararası İşbirliği Forumu çerçevesinde Wang ile yaptığı görüşme sırasında dile getirdi.
Afganistan’da son dönemde Çin vatandaşlarını hedef alan terör saldırıları yaşandı. Aralık ayında Kabil’de Çinlilere ait bir otelin IŞİD tarafından bombalanması sonucu beş Çin vatandaşı yaralanmıştı. Bir ay sonra Afganistan Dışişleri Bakanlığı binası, Çinli bir diplomatik heyet içeride görüşmeler yaparken saldırıya uğradı.
Çin tarafından yapılan açıklamaya göre Wang, Afgan tarafının terörle mücadeleyi sürdürmesini ve Afganistan’da üslenen “Doğu Türkistan İslami Hareketi’ne bağlı terörist güçleri tamamen ortadan kaldırmasını” umduğunu ifade etti.
Doğu Türkistan İslami Hareketi, Çin’in en batısındaki Sincan bölgesinde bağımsız bir İslam devleti kurmayı amaçlayan ve Çin’e karşı terör saldırıları düzenleyen ayrılıkçı bir örgüt. Örgüt sadece Çin değil, Birleşmiş Milletler tarafından da terörist grup olarak listelendi.
Pekin Taliban hükümetini resmen tanımamış olsa da Wang Çin’in Taliban’ın uluslararası ilişkilerde daha yapıcı bir rol oynamasını umduğunu söyledi ve Afganistan’ın iç meselelerine karışmama taahhüdünü yineledi.
Wang, Himalaya ötesi komşular olarak iki ülkenin işbirliğini daha da güçlendirmesi, çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmesi ve insanların geçim kaynaklarını iyileştirmesi gerektiğini söyledi.
Çinli Bakan, “Afganistan’ın komşularıyla ilişkilerini geliştirmesine ve bölgesel ekonomik işbirliğine daha iyi entegre olmasına yardımcı olmaya devam etmek istiyoruz” dedi.
Muttaki, eylül ayında Kabil’e gelen yeni Çin Büyükelçisi Zhao Xing’e de hoş geldiniz dedi.
Çin, Taliban’ın Ağustos 2021’de iktidarı ele geçirmesinin ardından Pakistan ve Rusya ile birlikte Afganistan’da diplomatik varlığını sürdüren az sayıdaki ülke arasında yer alıyor.
Çarşamba günü başlayan ve cuma günü sona erecek olan Trans-Himalaya Forumu’nda ekonomik işbirliği ve bölgesel bağlantılardan iklim değişikliğine kadar çeşitli konular ele alınacak. Foruma Moğolistan Başbakan Yardımcısı Sainbuyan Amarsaikhan, Nepal Ulusal Meclisi Başkan Yardımcısı Urmila Aryal ve Pakistan’ın geçici Dışişleri Bakanı Jalil Abbas Jilani de katılıyor.
Kazakistan’da yolsuzlukla mücadele kapsamında kamu görevlilerine yönelik cezaevi gezileri düzenlenmeye başlandı. Yolsuzlukla Mücadele Teşkilatı, bu gezilerle memurların yolsuzluğun sonuçlarını görmesini ve yolsuzluğa karşı farkındalık oluşturulmasını amaçlıyor. Ayrıca, yolsuzluk ihbarında bulunan vatandaşlara da önemli miktarda ödül veriliyor.
Kazakistan’da Yolsuzlukla Mücadele Teşkilatı (Antikor) Sözcüsü Daniyar Bigaydarov, farklı kademelerdeki kamu görevlilerine, rüşvetle mücadele amacıyla düzenli olarak cezaevi gezileri düzenlenmeye başlandığını bildirdi.
Bigaydarov, “Yolsuzluk suçlarının önlenmesi, yolsuzluk karşıtı kültürün ve ahlaki ilkelerin oluşturulması amacıyla teşkilatın yerel departmanları, devlet memurları ve kamu sektöründe çalışanlar için sürekli olarak ıslah kurumlarına ve gözaltı merkezlerine geziler düzenlemektedir,” dedi.
Bigaydarov’un aktardığına göre, görevlilere suçlular için ayrılan hücreler, mahkumların havalandırma alanları ve soruşturma odaları gösteriliyor.
Geziye bakanlık yöneticileri, ilçe başkanları ve yardımcıları davet ediliyor.
Bigaydarov, şu ana kadar yaklaşık 2 bin kamu görevlisinin cezaevlerini gezdiğini belirtti.
Kazakistan’da yolsuzlukla mücadele, yolsuzlukla ilgili bilgi veren vatandaşların ödüllendirilmesiyle de destekleniyor.
Antikor verilerine göre, geçen sene 104 Kazakistan vatandaşı, yolsuzluk yapanları ihbar ettikleri için 35 milyon tenge (5,8 milyon ruble) üzerinde ödül aldı.
Bigaydarov, vatandaşların genelde cezai ve idari sorumluluktan kurtulmak için rüşvet istenmesi, görevi kötüye kullanma, akraba kayırmacılığı, devlet alımlarında usulsüzlükler ve diğer yasa dışı eylemler hakkında ihbarda bulunduğunu açıkladı.
Bigaydarov, “Bir vatandaş, rüşvet miktarının 120 milyon tengeden fazla olduğu bir bölgenin eski birinci vali yardımcısının yolsuzluğunu bildirdiği için 12,2 milyon tenge (yüzde 10) ödül aldı,” diye konuştu.
Çin, ABD ile rekabetin kızıştığı bir dönemde yerli madenlerin aranmasına yönelik devlet desteğini artırıyor.
Financial Times’ın resmi duyurular üzerine yaptığı bir analize göre, geçtiğimiz yıl Çin’in Sincan gibi en çok kaynak üreten bölgeleri de dahil olmak üzere 34 eyalet düzeyindeki hükümetinin en az yarısı, maden aramaları için artan sübvansiyonlar ya da genişletilmiş erişim ilan etti.
Finansman artışı, dünyanın stratejik mineralleri üzerindeki kontrolün ABD ve Çin arasında bir parlama noktası olarak ortaya çıkmasıyla geldi. Diğer yandan iki süper güç yarı iletkenler, elektrikli araçlar, robotik ve füzeler gibi ileri teknolojiler için gereken kaynaklar üzerinde rekabet ediyor.
Çin Doğal Kaynaklar Bakanlığı jeolojik keşif ve yönetim departmanı direktörü Xiong Zili bu yıl gazetecilere verdiği demeçte, “Maden aramalarında bir dizi büyük atılım gerçekleştirilerek, önemli endüstriyel zincirlerin ve tedarik zincirlerinin güvenliğini sağlama ve dış çevresel belirsizliklere yanıt verme yeteneği önemli ölçüde artırıldı” dedi.
Yeni maden arama planının yerli enerji kaynaklarını ve “stratejik” mineralleri artırmaya odaklandığını da sözlerine ekledi
Çin, ABD Jeoloji Araştırmaları tarafından takip edilen 44 kritik mineralden 30’unun dünyadaki en büyük üreticisi konumunda.
Pekin’in sektör üzerindeki hakimiyetini kırmak isteyen ABD Başkanı Donald Trump, ocak ayında Beyaz Saray’a dönüşünden bu yana yerli madenciliğin yanı sıra Grönland, Ukrayna ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti de dahil olmak üzere yurtdışındaki kritik madenlere erişime öncelik verdi.
Xi Jinping ise, 2012 yılında iktidardaki Çin Komünist Partisi’nin lideri olduğundan beri Çin’in bilim ve teknolojide kendine güvenmesine ve kendi kendine yetebilme kabiliyetinin geliştirilmesine odaklandı.
ABD ile gerilimin tırmandığı bir dönemde bu çaba daha da zorunlu hale geldi ve Xi tedarik zincirlerini güçlendirmeye, gelişmiş imalat ve yeni gelişen yüksek teknolojiye öncelik vermeye yöneldi.
Pekin’in maden tedarik zincirleri, ABD ile olan ticaret ve teknoloji savaşında kritik bir jeopolitik kaldıraç noktası. Hükümet 2022’den bu yana jeolojik keşif yatırımlarına yılda 100 milyar Rmb’den (13,8 milyar $) fazla kaynak ayırarak son on yılın en yüksek üç yıllık dönemini geçirdi.
Çin ayrıca geçtiğimiz yıl, ABD’nin Çin’e teknoloji ihracatını kısıtlamasına karşılık olarak, galyum, germanyum, antimon, grafit ve tungsten dahil olmak üzere birçoğu çip üretimi için hayati önem taşıyan stratejik minerallerin ihracatı üzerindeki kontrolü sıkılaştırdı.
Pekin merkezli danışmanlık şirketi Trivium China’nın müdür yardımcısı Cory Combs, Çin’in emtia piyasası döngülerinden “bağımsız olarak” yerli madencilik sektörüne sübvansiyonlar, vergi teşvikleri ve diğer türden destekler sağladığını söyledi.
Financial Times’a konulan Combs, “Piyasa açısından bakıldığında bu bir savurganlık. Ancak siyasi ve ekonomik güvenlik anlamında hiç de savurgan değil, maliyetine değer. Pekin’e göre para tek amaç değil” değerlendirmesini yaptı.
Çin, küresel belirsizliğin arttığı bir dönemde ticaret ve yatırım akışını sürdürmek için bir atak başlattı. Küresel çok uluslu şirketlerden toplam 80 üst düzey yönetici bu ayın sonunda bir dizi ekonomik konuyu görüşmek üzere Pekin’de bir araya gelecek.
South China Morning Post tarafından görülen bir iç belgeye göre, ABD şirketlerinden yöneticiler en büyük katılımcı grubunu oluşturacak ve bir düzineden fazla kişi 22-24 Mart tarihlerinde Çin Kalkınma Forumu’na katılmayı planlıyor.
Foruma katılacak ABD şirketlerinin liderleri arasında Apple’dan Tim Cook, Blackstone’dan Stephen Schwarzman, Broadcom’dan Hock E. Tan, Citadel Investment’tan Kenneth Griffin, McKinsey’den Bob Sternfels, Cargill’den Brian Sikes, Pfizer’den Albert Bourla ve FedEx’ten Rajesh Subramaniam bulunuyor.
Belgeye göre temsilci gönderen diğer büyük şirketler arasında Saudi Aramco, BHP, Maersk, BMW Group, Mercedes-Benz, Prudential, Rio Tinto, Schneider Electric, SK Hynix, HSBC, Standard Chartered, Tata Group ve Temasek Holdings yer alıyor.
Yabancı iş dünyası temsilcileri ve üst düzey Çinli yetkililer, her yıl Çin’in en üst düzey yasama organının yıllık oturumu olan ve yeni yıl için büyüme hedeflerinin açıklandığı “iki toplantının” tamamlanmasının ardından yüksek güçlü zirve için Pekin’de bir araya geliyor.
Katılımcı listesinde Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Asya Kalkınma Bankası, ABD-Çin İş Konseyi, Harvard Üniversitesi ve Oxford Üniversitesi gibi diğer kuruluşların da davet edildiği görülüyor.
İş dünyası liderlerinin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşüp görüşemeyecekleri henüz belli değil.
Birleşik Krallık’taki AstraZeneca şirketinin sözcüsü, henüz çok erken olduğu için şirketin Xi ile olası bir görüşme hakkında yorum yapamayacağını söyledi.
Pazartesi günü Bloomberg, bazı yabancı CEO’ların 28 Mart’ta Xi ile görüşme şansına sahip olabileceğini, ancak ayrıntıların değişebileceğini bildirdi.
Pekin , Çin ekonomisini desteklemek ve ABD Başkanı Donald Trump’ın üreticileri üretimi Amerika’ya taşımaya ikna etme çabalarına karşı koymak için yabancı yatırımları çekme ve elde tutma çabalarını artırıyor.
Başbakan Li Qiang, 5 Mart’ta Ulusal Halk Kongresi’ne sunduğu yıllık çalışma raporunda “yabancı yatırımı güçlü bir şekilde teşvik etme” taahhüdünü yineledi.
Li, “İnternetle ilgili, kültürel ve diğer sektörler de dahil olmak üzere hizmet sektörünün dışa açılmasını genişletmek için denemeleri teşvik edeceğiz ve telekomünikasyon, tıbbi hizmetler ve eğitim gibi sektörleri açmak için denemeleri genişleteceğiz” dedi.
Bu sektörlerin yabancı yatırıma daha fazla açılmasına yönelik planlar ilk olarak şubat ayında açıklanmıştı.
Başbakan ayrıca yabancı firmaların ve ürünlerinin devlet alım süreçlerinde eşit muamele göreceği sözünü verdi. Li, Çin’in denizaşırı işletmeleri ülkeye yeniden yatırım yapmaya teşvik edeceğini de sözlerine ekledi.
Yetkililer ayrıca döviz ve sınır ötesi personel ve veri akışını kolaylaştırma planlarını da yeniden teyit etti.
Pekin, 2024 yılında birkaç büyük şehirde tamamen yabancılara ait hastanelere izin vereceğini ve bir avuç yerel pilot bölgede bulut hizmetleri ve diğer katma değerli telekom hizmetleri üzerindeki yabancı mülkiyet kısıtlamalarını kaldıracağını duyurdu. Ayrıca imalat sektöründeki tüm erişim engellerinin de kaldırılacağı belirtildi.
Xi geçtiğimiz yıl boyunca Amerikalı iş dünyası liderleri ve uluslararası ekonomik örgütlerin başkanlarıyla yaptığı toplantılarda Çin’i ideal bir yatırım merkezi olarak tanıttı ve korumacı politikaları kınadı.
Bu adımlara rağmen Çin’e yapılan yabancı yatırımlar düşmeye devam ediyor.
Çin’e yapılan doğrudan yabancı yatırım, 2024 yılında yüzde 27’lik bir düşüş kaydettikten sonra, 2025 yılının ilk iki ayında yuan cinsinden yıllık yüzde 20’den fazla düşüşle 171,2 milyar yuana (23,7 milyar ABD Doları) geriledi.
Pekin bu düşüşü, ABD doları borçlanmaya kıyasla daha düşük yuan finansman maliyetlerinden yararlanan yabancı işletmelerin Çin’deki finansmanlarını artırmalarına bağladı.
Yabancı firmaların sabit varlık yatırımları da ocak ve şubat aylarında yıllık bazda %10 azalırken, tüm işletmeler genelinde %4,1 artış gösterdi.
Ticaret Bakanlığı’na göre Çin’deki yabancı işletmeler ülke istihdamının yaklaşık yüzde 7’sine, vergi gelirlerinin yüzde 14’üne, ithalat ve ihracatın üçte birine katkıda bulunuyor.