Bizi Takip Edin

AVRUPA

The Economist’in kapağı: Avrupa hazır mı?

Yayınlanma

The Economist dergisi, Ukrayna’da çatışmalar devam ederken ve ABD seçimlerinde Donald Trump’ın galip gelme ihtimalinin tartışıldığı dönemde ‘Avrupa hazır mı?’ manşetini attı.

Dergide ismi açıklanmayan bir ABD’li yetkilinin görüşlerine yer verilen makaleye göre, ABD yardımının tamamen kesilmesi halinde Ukrayna ‘muhtemelen’ kaybedecek.

***

Avrupa Putin ile Trump arasında sıkışmış durumda

Rusya’nın saldırganlığı ve Amerika’nın tereddütleri Avrupa’nın ne kadar donanımsız olduğunu ortaya koyuyor

Rusya daha tehlikeli hale geliyor, Amerika daha az güvenilir ve Avrupa hazırlıksız. Sorun basitçe ortaya konuyor, ancak çözümünün ölçeğini anlamak zor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan ve üçüncü bir savaşı engelleyen NATO’ya dayalı güvenlik düzenlemeleri Avrupa’nın dokusunun o kadar büyük bir parçası ki, bunları yeniden oluşturmak epey büyük bir görev olacaktır. Avrupalı liderlerin Sovyet sonrası rehavetlerini acilen terk etmeleri gerekiyor. Bu da savunma harcamalarını on yıllardır görülmemiş bir düzeye çıkarmak, Avrupa’nın ihmal edilmiş askeri geleneklerini restore etmek, silah sanayilerini yeniden yapılandırmak ve muhtemel bir savaşa hazırlanmak anlamına geliyor. Çalışmalar daha yeni başladı.

Rusya’nın muhalefet lideri Aleksey Navalnıy’ın 16 Şubat’ta bir cezaevinde öldürülmesi, Vladimir Putin’in acımasızlığı ve şiddeti konusunda kalan tüm yanılsamaları yıkmış olsa gerek. Çatışmalar üçüncü yılına girerken Rusya Ukrayna’da kazanıyor. Ekonomiyi savaşa hazır hale getiren Rusya Devlet Başkanı, GSYİH’nin yüzde 7,1’ini savunmaya harcıyor. Danimarka Savunma Bakanı, Putin’in üç ila beş yıl içinde, belki de Baltık ülkelerinden birine karşı hibrit operasyonlar başlatarak NATO’yu ele geçirmeye hazır olabileceğini söyledi. Putin’in maksadı, NATO’nun bir ülkenin saldırıya uğraması halinde diğerlerinin yardıma hazır olacağı taahhüdünü boşa çıkarmak olacaktır.

Rusya tehdidi büyürken bile Batı’nın caydırıcılığı zayıflıyor. Bunun nedeni kısmen Amerika’nın Ukrayna’ya verdiği desteğin tereddütlü olması. Ama aynı zamanda bir sonraki Amerikan başkanı olma ihtimali yüksek olan Donald Trump’ın Rusya’nın olası saldırısının ardından Avrupa’nın yanında yer alıp almayacağı konusunda kuşku uyandırmasından da kaynaklanıyor. Cumhuriyetçi Parti ve güvenlik kurumlarının bir kısmı Avrupa’ya daha az bağlı hale geliyor. Amerikan savunması giderek Pasifik’e odaklanıyor. Başkan Joe Biden yeniden seçilse bile, Amerika’nın içgüdüsel anlamda son Atlantikçi başkanı olabilir.

Bunun sonuçları korkunç. Avrupa tamamen NATO’nun baskın askeri gücüne bağlı. Yakın zamanda bir Amerikalı general, ordularının birçoğunun birkaç bin askerden oluşan tam güçte bir tugayı bile konuşlandırmakta zorlanacağından şikayet etti. İngiltere, 2015-23 yılları arasında beş muharip taburunu kaybetti. Pek çok ülke nakliye uçakları, komuta ve kontrol ve uydular gibi kabiliyetlerden yoksun. Polonya mükemmel HIMARS çok namlulu roketatar sistemini kullanabiliyor ama uzun menzilli hedeflerini bulmak için Amerika’ya bağımlı. Rusya ve Ukrayna’nın savaş alanında her gün test ettiği insansız hava aracı savaşındaki hızlı ilerlemeleri NATO’yu çağın gerisinde bırakma riski taşıyor.

Askeri planlamadaki uzun döngüler göz önüne alındığında, Avrupa’nın bunu bugünden düzeltmeye başlaması gerekiyor. Öncelik, kendi savaşma kabiliyetini artırmaktır. Bu da büyük bir silah altına alma ve tedarik programıyla başlar. Zorunlu askerlik pahalı ve etkisizdir, fakat Avrupa büyük yedekler bulunduran Finlandiya ve İsveç gibi İskandinav ülkelerinden bir şeyler öğrenebilir. Avrupa orduları teçhizat siparişlerini bir havuzda toplamaya çalışıyor ama savunma sanayii olan ülkeler, şirketlerinin bu işten adil bir pay alıp almadığı konusunda sık sık tartışıyor. Fransa, Amerikan ve İsrail rampalarını kullanan bir hava savunma sistemi satın alan Avrupa ülkelerine öfkeli. Askerlerinin savaş gücünü hızla artırmak ile kendi sanayilerini yavaş yavaş geliştirmek arasındaki dengede, hıza daha fazla önem vermeliler.

Bu hiç de ucuz olmayacak. Bu yıl Avrupa NATO’su savunmaya yaklaşık 380 milyar dolar harcayacak. Alım gücüne göre ayarlandığında bu rakam aşağı yukarı Rusya ile aynı, ancak Avrupa, parasının karşılığında daha az bazuka alıyor. Parçalanma bunun bir nedeni. Bir diğeri ise teçhizat konusunda cimri davranma alışkanlığı. NATO, üyelerinin bütçelerinin yüzde 20’sini silahlara harcamasını bekliyor. AB üyesi NATO ülkelerinin (artı Norveç) 1991’den bu yana biriktirdikleri açık 557 milyar avro (600 milyar dolar).

Bu boşluğu doldurmak zor olacaktır. Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinin ardından sekiz yıl süren artışların ardından 2022’de NATO’nun Avrupalı üyeleri toplamda reel olarak 1990’dakinden daha fazla harcama yapmadı. Sosyal harcamalar ise iki kattan fazla artmıştı. NATO bütçeleriyle ilgili tartışmalar genellikle bir ülkenin GSYİH’nin yüzde 2’sini savunmaya ayırıp ayırmadığına indirgeniyor. Paranın nasıl harcandığı da önemli. Yine de verimlilikle bile yüzde 2 yeterli olmayacaktır.

Avrupalı liderler, diğer hizmetlerde kesinti, vergi ve borçlanma yoluyla bütçeleri artırma niyetindelerse, seçmenleri bu fedakarlıklara değeceğine ikna etmek zorunda kalacaklar. Avrupa’nın en büyük askeri harcamacısı olması muhtemel Almanya’da, anayasada yazılı olan bütçe açığı sınırını değiştirmeleri gerekecek. Avrupa Komisyonu’nun silah alımlarını koordine etme planı, belki de sanayi şampiyonlarının lobi faaliyetlerini engelleyeceği için üye ülkelerin eleştirilerine neden oldu. On yıllar boyunca Amerika’ya bel bağlamış olan ve barıştan başka bir şey bilmeyen pek çok Avrupalı, Rusya saldırganlığının gerektirdiği zor seçimlerden hala kaçıyor.

Bu zor seçimler nükleer silahlara kadar uzanıyor. Putin, Batı’yı Ukrayna’ya gelişmiş konvansiyonel silahlar vermekten caydırmak için gerilimi tırmandırma tehdidinde bulundu. Amerika’nın nükleer caydırıcılığı olmadan Doğu Avrupa aynı taktiklere karşı savunmasız kalacaktır. Nükleer silahlara sahip İngiltere ve Fransa bunun yerine garanti verebilir mi? Verirler miydi? Verirlerse, Bay Putin onlara inanır mı?

Tehlike, Avrupa’nın kurumsal teoloji konusunda kendi elini kolunu bağlaması. Bazıları, özellikle de Fransa’da, kıtanın mümkün olduğunca hızlı bir şekilde, ideal olarak Avrupa Birliği aracılığıyla Amerika’dan stratejik özerklik talep etmesi gerektiğini savunuyor. NATO’ya odaklanmak çok daha iyi olacaktır. İttifakın genişleme kapasitesi ve kapsamı, AB’nin yeni başlayan güvenlik operasyonundan çok daha fazla. NATO içinde Avrupa’nın rolünü güçlendirmek mantıklı, zira gerekli askeri yapılar halihazırda mevcut. Bu aynı zamanda Avrupa’nın savunması için hayati önem taşıyan AB dışı müttefikleri de bağlayacaktır: İngiltere, Avrupa’nın en büyük askeri harcamacısı, Norveç Rusya ile sınır paylaşıyor ve İzlanda, Kuzey Atlantik’e erişimi kontrol ediyor. Avrupa’nın NATO’daki ağırlığını artırmak hem Amerika’nın kalması umuduyla daha fazlasını yapmaya istekli olduğunu gösterme hem de Amerika’nın geri çekilmesi ihtimaline karşı hazırlık yapma avantajına sahip.

Rusya Avrupa’dan çok daha yoksul ve daha az nüfuslu. Bay Putin’in yağmalamaları onu gerileyen bir güç haline getiriyor. Fakat ayı hala yıkım ve sefalet yayabilir. Putin’i durdurmak için en iyi yer Ukrayna. Ancak bu başarılsa bile Avrupa’nın savunma konusunda çok farklı düşünmesi gerekecek. Buna bir an önce başlamalı.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English