Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

‘Türkiye’nin operasyonu fırsat olabilir’

Yayınlanma

‘Olası operasyon Washington’da mide ekşimesine neden olabilir, ancak eğer güvensizliklerini yenebilirlerse, ABD ve Türkiye’ye Suriye ihtilafına akla gelmeyen bir son verme fırsatı sunabilir.’

ABD merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi‘nde (The Atlantic Council) Türkiye’nin beklenen kara harekatına ilişkin dikkat çekici bir analiz yayınlandı. “Erdoğan’ın bir sonraki askeri operasyonunun riskleri ve getirileri” başlıklı analizde, ABD ve Rusya’nın Türkiye’nin operasyonunu engelleyemeyeceği, Washington’da gündeme gelebilecek yaptırımların da Türkiye’deki ABD karşıtlığını yükseltmek ve NATO’nun genişlemesi gibi Batı çıkarlarını tehlikeye atmak dışında bir işe yaramayacağı ifade edildi. Analizde “dikkatlice kontrol edilen ve sınırlandırılan bir operasyonun” Washington’da kabul edilebileceği ima edildi. Harekatın ABD ve Türkiye arasında “ortak bir yaklaşım oluşturmaya yönelik daha ciddi girişimlere yol açabileceği” yorumu yapıldı. Çünkü; “ABD’nin önümüzdeki yıllarda terörle mücadele hedeflerine ve Irak Kürdistan Bölgesi’nin İran yıkımından korunması da dahil diğer bölgesel hedeflere ulaşmak için Türk işbirliğine giderek daha fazla ihtiyacı olacak.

Analizin yayınlandığı Atlantik Konseyi’nin ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Dışişleri Bakanlığı’nın yanı sıra Amerikan istihbarat servisleriyle de yakın ilişkisi olduğu biliniyor. Konsey’de yazan-çizen isimler çoğunlukla Pentagon, silahlı kuvvetler, CIA ya da Dışişleri Bakanlığı’nda kilit konumlarda çalışanlardan ya da daha sonra çalışacak olanlardan oluşuyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız analizde imzası olan Rich Outzen da o isimlerden biri. Emekli bir asker olan Outzen, 2016’dan 2021’e kadar ABD Dışişleri Bakanlığı’nda hem askeri hem de sivil danışman olarak görev yapmış bir isim. Dışişleri’nde Politika Planlama Ofisi’nde görev almasının yanı sıra Afganistan ve İsrail’de askeri ataşe olarak da bulunmuş. Outzen, ABD’nin Suriye Özel Temsicilisiyken James Jeffrey’nin de başdanışmanıydı.

James Jeffrey, dün Milli Savunma Bakanı Akar’la görüştü.

Atlantik Konseyi, ABD stratejilerinin belirlendiği en kilit kurum olmakla birlikte yayınladığı her analiz için bunu söylemek mümkün değil. Ancak James Jeffrey’nin herhangi bir resmi görevi bulunmamasına rağmen Ankara’ya gelerek Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’la görüştüğü gün bu analizin yayınlanması dikkat çekici. Jeffrey, ABD devleti içinde Türkiye’nin Batı ittifakında tutulması gerektiğini savunan kanadın en önemli ismi. Jeffrey’le yakın bağları olan makalenin yazarı Outzen’in de Jeffrey’nin yolunda ilerlediği görülüyor. Eğer Jeffrey, Washington’dan işaret almadan kendisine görev edinip Ankara’ya gelmediyse, makaledeki görüşler, ABD politika yapıcıları arasında tam olarak benimsenmese bile görece ağırlık kazanmış olabilir.

Analizin tamamı şöyle:

Erdoğan’ın bir sonraki askeri operasyonunun riskleri ve getirileri

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin güney sınırlarını, ABD’nin terör örgütleri listesinde bulunan Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) bağlı savaşçılardan temizlemek için planlanmış bir askeri operasyon olan Pençe-Kılıç Operasyonu’nun kara aşamasını yakında başlatma sinyalleri verdi.

Erdoğan, en azından bu yılın Haziran ayından bu yana yeni ve büyük bir operasyondan söz ediyor, ancak zamanlamanın kendi seçimi olacağını sürekli olarak vurguluyor: “Bir gece ansızın.” Kara operasyonu için hazırlıklar neredeyse tamamlanmış görünüyor, bu nedenle meşhur “bir gece ansızın” saati günler içirisinde gelebilir.

Yeni gerilim, 13 Kasım’da İstanbul’un ikonik ve kalabalık İstiklal Caddesi’nde altı kişinin ölümüne neden olan bombalı saldırıyla başladı. Türkiye, bombacıyı ve destek ağını ortaya çıkaran tutuklamalar ve sorgulamalar yaptı; PKK’nın Suriye kolu olan sözde Halk Savunma Birlikleri ile (YPG) bağları olduğu iddiasını detaylandırdı.

Aralarında YPG’lilerin de bulunduğu PKK bağlantılı örgütler, Pençe-Kılıç’ın başlamasından önce ve bugüne kadar Türkiye ve Suriye’deki Türk hedeflerine saldırılar düzenledi, bu nedenle Ankara açısından bombalı saldırının ayrıntıları ikincil. Daha da önemlisi, Erdoğan’ın YPG’yi Türkiye sınırının otuz kilometre (18.6 mil) yakınından, en azından Fırat Nehri’nin batısından çıkarma taahhüdü. Bu muhtemelen, YPG ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad rejimi güçleri tarafından ortaklaşa kontrol edilen ve Türk kuvvetleri ile Suriye Ulusal Ordusu (ÖSO) ortaklarının saldırıya uğradığı Tel Rıfat ve Münbiç bölgelerine yönelik bir operasyon anlamına geliyor.

Olası operasyon Washington’da mide ekşimesine neden olabilir, ancak eğer güvensizliklerini yenebilirlerse, ABD ve Türkiye’ye Suriye ihtilafına akla gelmeyen bir son verme fırsatı sunabilir.

⌈  Ankara’nın Pençe-Kılıç’taki amacı, 13 Kasım İstiklal saldırısının intikamını içeriyor, ancak nihayetinde PKK ile bağlantılı güçleri hassas sınır bölgelerinden çıkarmak, mülteci dönüşlerini mümkün kılmak ve Suriye’deki savaşı sona erdirecek siyasi anlaşmalar üzerinde Türkiye’nin nüfuzunu sağlamak amacıyla bir “güvenli bölge” tamamlamaya odaklanıyor.  ⌋

Pençe-Kılıç nereye yönelir

Pençe-Kılıç, Kuzey Irak ve Suriye’de onlarca yıldır devam eden PKK’ya karşı operasyonların sonuncusu. 20 Kasım’da başlangıcından bu yana, başta insanlı ve insansız hava araçları (drone) olmak üzere, çoğunlukla sürekli hava ve topçu saldırılarından oluşuyordu. Kara harekatına ilişkin beklentiler, kara harekatını önlemek veya kapsamını sınırlamak için Washington ve Moskova’dan acil yardım istenmesine neden oldu, ancak Türk resmi açıklamaları ve geçmiş operasyonlar bu olasılığa dair çok az şüphe bırakıyor.

Ankara’nın Pençe-Kılıç’taki amacı, 13 Kasım İstiklal saldırısının intikamını içeriyor, ancak nihayetinde PKK ile bağlantılı güçleri hassas sınır bölgelerinden çıkarmak, mülteci dönüşlerini mümkün kılmak ve Suriye’deki savaşı sona erdirecek siyasi anlaşmalar üzerinde Türkiye’nin nüfuzunu sağlamak amacıyla bir “güvenli bölge” tamamlamaya odaklanıyor. YPG’nin Münbiç ve Tel Rıfat’tan çıkmasıyla, örgütün 2015 sonrası Arap nüfusun ağırlıklı olduğu kuzeybatı Suriye’deki toprak kazanımları ki Türkler bu kazanıma Batı’nın imkan verdiğine inanıyor, tersine dönecek.

Erdoğan karşıtı siyasi muhalefet partilerinden oluşan koalisyon (Altılı masa) sınır bölgelerinin güvenliğini sağlamak için askeri harekata destek sinyali verirken, Türk kamuoyu genel olarak PKK’ya karşı sınır ötesi operasyonları destekledi. Ne Amerika Birleşik Devletleri ne de Rusya, bir kara operasyonunu durduracak konumda değiller, ancak başladığında bitirmek için baskı uygulayacaklarına şüphe yok. Her iki ülkenin istihbarat şeflerine Ankara’ya yapılan son ziyaretler sırasında büyük olasılıkla bilgi verildi ve Ankara’daki tahmin, Fırat’ın batısındaki kara operasyonlarının, kapsam olarak mütevazı ve uygulamada dikkatli olunursa zımnen tolere edileceği yönünde. Bu, Ankara’nın Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge”nin kurulmasında başarı ilan etmek için gerekli gördüğü son kara harekatı olabilir. Birkaç nedenden dolayı kara harekatlarının Fırat’ın doğusundaki Kobani’den kaçınacağı neredeyse kesin: Nüfusun ezici çoğunluğu Kürt ve genellikle PKK yanlısı, almak veya yönetmek çok daha göz korkutucu olur ve ABD güçlerinin Suriye’nin kuzeydoğusundaki Irak ve Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı operasyon yürüttüğü bölgelere bitişik.

Neden şimdi, sonra ne olacak?

İstiklal saldırısının ötesindeki bir dizi husus muhtemelen Pençe-Kılıç’ın zamanlamasını etkilemiştir. Kısa liste şunları içeriyor:

  • Ukrayna’daki savaş, Türkiye’nin diplomatik gücünü artırdı, Rusya’nın askeri güvenilirliğini ve kaynaklarını zayıflattı ve (Türkiye’ye yönelebilecek) çok taraflı baskıyı daha makul hale getirdi.
  • Bölgesel diplomatik yakınlaşma, Türkiye’nin PKK karşıtı operasyonlarına şiddetle karşı çıkma eğiliminde olan komşu ülkelerin sayısını azalttı.
  • İran’ın Irak ve Suriye’deki ABD güçlerine ve çıkarlarına yönelik artan provokasyonları, Türkiye’nin bu ülkelerdeki rolünü farklı bir ışıkta ortaya koydu. ABD’nin önümüzdeki yıllarda terörle mücadele hedeflerine ve Irak Kürdistan Bölgesi’nin İran yıkımından korunması da dahil diğer bölgesel hedeflere ulaşmak için Türk işbirliğine giderek daha fazla ihtiyacı olacak.
  • Türkiye seçimlerinin Haziran 2023’te yapılması planlanıyor ve Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Türkiye’nin Suriye’deki çıkarlarına ilişkin taahhütlerini yerine getirme zorunluluğu var.

Türk kara operasyonları karşısında Washington’da, Türk yetkililerin ve bakanların varlıklarının bloke edilmesine yönelik 2019 tarihli, 13894 sayılı Başkanlık Kararnamesi hükümlerinin uygulanması gibi tehdit ve yaptırımlar yoluyla Suriye’nin kuzeydoğusundaki mevcut statükonun korunması yönünde çağrılar yapabilir. Ancak bu tür tehditler, belirli operasyonların sonuçlanmasını hızlandırabilecek olsa da, geçmişte Türk operasyonlarını durdurmadı.

⌈  Türkiye’nin kara operasyonları YPG’yi IŞİD’e karşı iş birliğini askıya almaya sevk edebilir, ancak bu tür operasyonlar ABD’nin YPG’nin birincil bileşeni olduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) desteğinin olmazsa olmazı olduğu için bu durum muhtemelen geçici olacaktır.

Yaptırımlar, Türkiye’deki milliyetçi ve ABD karşıtı duyguları artırma veya Ukrayna, İran veya NATO’nun genişlemesiyle ilgili diğer Batı çıkarlarını tehlikeye atma riski taşıyor. Washington’un veya diğer Batılı başkentlerin, sinyali verilmiş, sınırlandırılmış ve titizlikle hazırlanmış bir kara harekatı üzerinden bu tür bir kaldıraç oyununa girmesi pek olası değil.

ABD ordusu, açıkça IŞİD’in kalıntılarını baskı altına almak ve dolaylı olarak İran’ın kötü niyetli faaliyetlerinin yayılmasını engellemek için Suriye’de kalıyor. Türkiye’nin kara operasyonları YPG’yi IŞİD’e karşı iş birliğini askıya almaya sevk edebilir, ancak bu tür operasyonlar ABD’nin YPG’nin birincil bileşeni olduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) desteğinin olmazsa olmazı olduğu için bu durum muhtemelen geçici olacaktır. Suriye’nin kuzeyindeki son büyük Türk operasyonunda (2019’daki Barış Pınarı operasyonu) olduğu gibi Ankara muhtemelen kara operasyonunun kapsamı konusunda net sınırlar koyacak ve Türkiye’nin Suriye’deki PKK’ya karşı savaşını, ABD ve SDG’nin IŞİD’in kalıntılarına karşı yürüttüğü mücadeleden ayırmak için ABD birliklerinin yakınındaki alanlardan titizlikle kaçınacaktır. İkincisi kesintiye uğrayabilir, ancak kısa bir aradan sonra muhtemelen devam edecektir.

Ankara ve Washington, ABD’nin 2014’ün sonlarında YPG ile ittifak yapmasından bu yana kuzey Suriye konusunda birbirleriyle konuşuyorlar, ancak yaklaşmakta olan operasyonun ardından, Suriye ihtilafına karşılıklı olarak kabul edilebilir bir maç sonu ele almak için geçici bir fırsat olabilir.

Erdoğan, Suriye muhalefetini ve Türkiye’nin güvenlik çıkarlarını korumayan herhangi bir anlaşma yapması muhtemel olmasa da Esad ile ilişkileri yeniden kurmayı düşündü. Washington, kendi adına, çatışma sonrası anlaşmalarda ülkesine ve halkına kabul edilebilir muamelede bulunması için baskı yapılması gerekmesine rağmen, Esad’ın muhtemelen iktidarda kalacağı önerisini kabul etmiş görünüyor.

Esad’dan taviz almak için en güçlü kartlara sahip iki oyuncu olan Türkiye ve ABD’nin iş birliğinin önündeki engel, Türkiye’nin YPG’nin sınırına yakın olmasından duyduğu endişedir. Dikkatlice kontrol edilen ve sınırlandırılan bir operasyon, ne SDG’yi ne de IŞİD’e karşı yürütülen harekatı ölümcül bir şekilde yaralamadan Türkiye’nin tehdit algısını azaltabilir.

Her iki taraf da Suriye politikasındaki mevcut uçurumdan fayda sağlamaz ve eğer kara harekatı kaçınılmazsa, hızlı bir şekilde sonuçlanması, ortak bir yaklaşım oluşturmaya yönelik daha ciddi girişimlere yol açabilir. Karşılıklı derin güvensizlik ve yanlış hizalanmış öncelikler göz önüne alındığında bu aşırı iyimser olabilir, ancak alternatifi ve en kötüsü, son Suriye maçında mevcut anlaşmazlığı bölünmeye götürmesi olur.

DİPLOMASİ

Peru Chancay Limanı, Çin’in Kuşak Yol’u için de yeni fırsatlar açacak

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Peru Devlet Başkanı Dina Boluarte perşembe günü Peru’nun Chancay kentinde dev bir limanın açılışını online olarak yaparak 3,6 milyar dolar yatırım çekmesi beklenen ve Çin’den Pasifik Okyanusu üzerinden Güney Amerika’ya doğrudan bir rota oluşturacak bir altyapı projesini kutladılar.

Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği forumu ve Xi’nin Başkan Joe Biden ile yapacağı son toplantı öncesinde gerçekleşen liman açılışı, bir zamanlar ekonomik fırsatlar için öncelikle ABD’ye bakan bir bölgede Çin’in artan etkisinin altını çiziyor.

Xi, Peru’ya varışından önce El Peruano gazetesinde yayınlanan başyazısında “Çin, Perulu dostlarımızla tek yürek ve aynı hedefle el ele çalışmaya ve dostluğumuzun gemisini daha da parlak bir geleceğe doğru yönlendirmeye hazırdır” diye yazdı .

Çin lideri mega limanın açılış töreninde yaptığı konuşmada projeyi “Kuşak ve Yol Girişimi himayesinde Çin-Peru işbirliğinin başarılı bir örneği” olarak övdü.

Xi, yatırımın Çin ve Latin Amerika arasında yeni bir deniz koridoru oluşturacağını, “büyük İnka yolu ile deniz İpek Yolu’nu birbirine bağlayarak Peru ve bölgedeki diğer uluslar için ortak refahın yolunu açacağını” söyledi.

Çin lideri, “2,000 yıldan daha uzun bir süre önce Çinli atalarımız Pasifik boyunca yelken açarak Deniz İpek Yolu’nu oluşturdular ve Doğu ile Batı’yı birbirine bağladılar. Perulu İnka halkı 500 yılı aşkın bir süre önce dağları ve vadileri korkusuzca aşarak And Dağlarını kuzeyden güneye kat eden İnka Yolu’nu inşa etti” dedi ve şöyle devam etti:

“Bugün Chancay Limanı modern İnka Yolu için yeni bir başlangıç noktası haline geliyor. Chancay’dan Şanghay’a, Peru’daki Kuşak ve Yol girişimi kapsamında sadece yeni bir gelişmeye değil, aynı zamanda yeni bir çağ için yeni bir kara-deniz geçidinin doğuşuna tanık oluyoruz.”

Çin lideri ayrıca proje ortaklarını ulaşım kapasitesini artırmaya, hizmetleri iyileştirmeye ve Güney Amerika ile Çin arasındaki bağlantıları güçlendirmeye çağırdı.

Peru lideri Boluarte bu projeyi kıtayı Asya’ya bağlayan potansiyel bir “sinir merkezi ” olarak nitelendirdi ve bunun yılda 8,000 kişiye istihdam ve 4.5 milyar dolarlık ekonomik faaliyet yaratabileceğini söyledi.

Çinli şirketler derin su limanı projesinin neredeyse her aşamasında yer alıyor. Yüksek teknolojili lojistik merkezi, 2019 yılında projeye yüzde 60 hisse almak için 1,3 milyar dolar yatırım yapan Çinli nakliye devi Cosco tarafından işletilecek. Çin devlet medyası, tamamlanmış projenin toplam maliyetinin 3,6 milyar dolar kadar olduğunu tahmin ediyor.

Sadece küçük gemileri elleçleyecek bir liman inşa eden ilk aşamanın bu ay faaliyete geçmesi bekleniyor.

Otomatik kargo vinçleri Shanghai Zhenhua Heavy Industries tarafından tedarik ediliyor. Çinli şirketler tarafından üretilen elektrikli sürücüsüz kamyonlar ise konteyner ve kargoları taşımak için kullanılacak. Bu arada Kongre müfettişleri bu Çinli şirketin ABD limanları için güvenlik riski oluşturduğunu iddia etmişti.

ABD tedirgin

Çin’in bölgede artan etkisinden endişe duyan ABD, Peru’nun Çin askeri gemileri tarafından kıtada bir dayanak noktası olarak kullanılabileceğini öne sürdü.

Kısa bir süre önce emekli olan ABD Güney Komutanlığı eski başkanı General Laura J. Richardson, Financial Times’a verdiği bir röportajda Chancay’in Çin donanmasına ait savaş gemilerine ev sahipliği yapabileceğini söylemişti. Pekin yönetimi projenin ticari çıkarlar dışında bir amacı olduğunu reddetti.

Washington Post’a konuşan, Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin Amerika Programı Direktörü Ryan Berg, “Çinliler ille de büyük bir gösteri yapmak ve orada bir savaş gemisi konuşlandırmakla ilgilenmiyorlar, ancak bunun bir seçenek olduğunu bilmek istiyorlar” dedi.

Liman, kıtanın Çin ile giderek güçlenen bağlarını vurguluyor.

Çin’in Latin Amerika’daki yatırımları, madencilik ve diğer maden çıkarma endüstrilerinin ötesine geçerek hızla gelişiyor.

Peru bölgesel merkez olabilir

Bu arada Peru kamuoyu, bölgeye yatırım çekecek bir yüksek teknoloji merkezi olasılığını memnuniyetle karşıladı.

Tamamlandığında limanın 15 rıhtımı, Güney Amerika’da Panama Kanalı’ndan geçemeyecek büyüklükteki taşıyıcı gemilere ev sahipliği yapabilecek ilk yer olacak.

Çinli araştırmacılar, bu rotanın maliyetleri düşüreceğini ve sefer sürelerini 10 ila 20 gün kısaltarak bölgedeki diğer merkezlerden iş çekeceğini söyledi.

Ayrıca Peru’yu yeni ihracat pazarları ve hatta kıtada fabrika kuracak yerler arayan Çinli şirketler için cazip bir yer haline getirebilir. Haziran ayında Çin’e yaptığı bir ziyarette Boluarte, Çinli elektrikli otomobil devi BYD’nin ülkede bir montaj tesisi kurmayı düşünmesinin nedeni olarak Chancay’i gösterdi.

Peru liman otoritesi bu yıl Cosco’nun yatırım anlaşmasının şartlarını değiştirmeye çalıştı ve Çinli firmaya liman üzerinde 30 yıl boyunca münhasır işletme hakkı vermeyi kabul ederken “idari bir hata ” yapıldığını öne sürdü. Dava, Boluarte’nin Xi ile görüşmek üzere Çin’e gitmesinden günler önce haziran ayında düştü.

Chancay, Xi tarafından 2013 yılında başlatılan ulaşım ve teknoloji altyapısı inşa etmeye yönelik 1 trilyon dolarlık bir plan olan Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında 40’tan fazla limandan oluşan genişleyen bir küresel ağa katılacak.

Xi ve Boluarte’nin ayrıca genişletilmiş bir serbest ticaret anlaşması imzalaması bekleniyor. Çin on yıldır Peru’nun en büyük ticaret ortağı konumunda. İki ülke geçen yıl 36 milyar dolarlık mal ticareti yaparken, Peru’nun ABD ile ticareti 21 milyar dolardı.

Pekin için liman, Peru ve komşu ülkelerdeki bir dizi mevcut yatırımı bir araya getirmeyi vaat ediyor.

Çin, Chancay’ı Latin Amerika’daki en büyük ticaret ortağı olan Brezilya’ya bağlayan bir demiryolu hattı inşa etmeyi hedefliyor ve Çinli firmalar Lima’nın elektrik dağıtımını devralma sürecinde.

Peru madencilik sektöründeki Çin yatırımlarının toplamı 11.4 milyar dolar. Bunun büyük bir kısmı elektronik ve temiz enerji teknolojilerinin üretimi için gerekli olan bakıra erişimi güvence altına almaya odaklanmış durumda.

Dünyadaki bakır rafinasyonunun neredeyse tamamı Çin’de gerçekleştiğinden, Chancay limanı Pekin’in Güney Amerika’nın ikinci en büyük ham bakır üreticisindeki madenlere erişimini geliştirmesine yardımcı olacak.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Çin’in en büyük bankalarından biri, Rusya’ya yapılan yuan transferlerini engellemeye başladı

Yayınlanma

Çin’in dördüncü büyük bankası Bank of China, Rusya ile ticari ilişkileri bulunan ülkelerden yapılan yuan transferlerini engellemeye başladı.

RBK gazetesine konuşan iş insanları, avukatlar ve danışmanlar, varlıklarına göre Çin’in dördüncü büyük bankası olan Bank of China’nın, Rusya’nın mal alımı için kullandığı bazı ülkelerden yuan transferlerini engellemeye başladığını belirtti.

Örneğin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli bir şirket, kısa süre önce Kazakistan’daki Bank CentreCredit’ten Çin’in Chouzhou Commercial Bankası’na yuan transfer edemedi.

İhracatçılar ve İthalatçılar Birliği Hukuk Komitesi Başkan Yardımcısı Vladislav Donçenko, bu işlemin, Kazakistan bankasının muhabir bankası olarak görev yapan Bank of China tarafından bloke edildiğini açıkladı.

Donçenko, şirketin ne yöneticisinin ne de kurucusunun Rusya ile resmi bir bağı bulunmadığını vurguladı. Ayrıca, Chouzhou Bank’ın artık yalnızca doğrudan muhabir ilişkiye sahip olduğu bankalardan ödeme kabul ettiğini belirtti.

ITSWM Danışmanlık Şirketi kıdemli analisti Giorgiy Okromçedlişvili ise, benzer sorunların Gürcistan ve Ermenistan’daki bankalardan Çin’e para aktarırken de yaşandığını ifade etti.

Diğer yandan Rus-Asya Sanayiciler ve Girişimciler Birliği Genel Konseyi Sekreteri Maksim Spasskiy, bu tür vakalardan haberdar olduğunu söyledi.

Bank of China’nın, Çin bankaları arasında en katı ve karmaşık uyumluluk prosedürlerine sahip olduğunu belirten Spasskiy, “Ufak bir risk şüphesi bile ödeme yapmayı reddetmelerine yol açabiliyor,” dedi.

Genel olarak, Çin’den yapılan mal alımları söz konusu olduğunda, sıradan ürünler için (örneğin tekstil ürünleri) ödemeler genelde küçük bölgesel bankalar aracılığıyla yapılabiliyor.

Fakat karmaşık ekipman veya elektronik ürünlerin teslimatı söz konusu olduğunda ve ödeme yapan şirket BAE, Kırgızistan veya Kazakistan merkezliyse, süreç daha da karmaşıklaşıyor.

NSP Hukuk Bürosu ortaklarından Aram Grigoryan, Çin bankalarının, aynı müşterinin hesapları arasında bile para transferi seçeneklerini giderek daha fazla daralttığını ve bu durumun kötüleşeceğini söyledi.

Grigoryan, “Bazı durumlarda, Çin bankaları yabancı bir banka hesabından Çin’deki bir banka hesabına ödeme yapılması için özel izinler talep ediyor,” ifadelerini kullandı.

BGP Litigation avukatı Kseniya Mudrik, Bank of China’nın, Rusya ile bağlantılı tarafların doğrudan veya dolaylı katılımıyla gerçekleşen sınır ötesi ödemelerde muhafazakâr bir politika izlediğini belirtti.

Nordic Star hukuk firmasının yönetici ortağı Andrey Gusev de Bank of China’nın bu tedbirleri yalnızca uluslararası baskılar nedeniyle değil, aynı zamanda iç düzenlemeler doğrultusunda aldığını ifade etti.

Rusya’dan yapılan ödemelerle ilgili sorunlar, Ukrayna’daki savaş nedeniyle 2022’de başlayan yaptırımların bir sonucu olarak ortaya çıktı. Aralık 2023’ten itibaren, “dost” ülkelerden bazı bankalar, ABD Başkanı Joe Biden’ın kararnamesi nedeniyle Rus şirketleriyle çalışma politikalarını daha da sıkılaştırdı.

Söz konusu kararnamede, yabancı bankaların, Rusya’dan yaptırım altındaki kişilere yönelik işlemleri kolaylaştırmaları veya Rusya’nın savunma sanayiine tedarik sağlamaları durumunda cezai yaptırımlara maruz kalabileceği belirtiliyor.

Çin-Rusya ödemeler sorunu

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Hırvatistan, 91 milyon dolarlık Bayraktar TB2 alacak

Yayınlanma

Hırvatistan hükümeti perşembe günü yaptığı açıklamada, parlamento komitesinin ABD yapımı roket sistemlerinin alımını desteklemesinden birkaç gün sonra, 86 milyon avroluk (91 milyon dolar) bir anlaşmayla Türkiye’den insansız hava araçları satın alacağını söyledi.

Hükümetten yapılan açıklamada, Bayraktar TB2 SİHA’larının 2026 yılına kadar satın alınmasının onaylandığı belirtildi.

Altı insansız hava aracının yanı sıra çeşitli ekipman ve uzmanların eğitimini de içeren anlaşmanın Hırvatistan ordusunun “çağdaş tehditlere başarılı bir şekilde yanıt vermesini” sağlayacağı belirtildi.

Salı günü ayrıca parlamentonun savunma komitesi ABD’den yaklaşık 290 milyon dolar değerinde sekiz adet HIMARS füze sisteminin satın alınmasını onaylamıştı.

Genelkurmay Başkanı Tihomir Kundid bunun ülkede “topçu füze birliklerinde yeni bir dönem” anlamına geleceğini söyledi.

Perşembe günü hükümet ayrıca Almanya’dan 50 adede kadar Leopard tankı satın almak için hazırlıklara başladı; bu işlem eski tanklarının ve diğer askeri ekipmanlarının bir kısmının Ukrayna’ya gönderilmesini de içeriyor.

Hırvatistan Savunma Bakanı Ivan Anusic ve Alman mevkidaşı Boris Pistorius tarafından ekim ayı sonunda imzalanan niyet mektubu, Zagreb’in Kiev’e 30 tank, 30 savaş aracı, mühimmat ve ekipman teslim etmesini ve bunların değerinin yeni Leopard 2A8’lerin toplam fiyatından düşülmesini öngörüyor.

Hem Avrupa Birliği hem de NATO üyesi olan Hırvatistan, nisan ayında Fransa’dan satın aldığı 12 savaş uçağının ilk partisi olan altı Rafale savaş uçağını teslim aldı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English