Diplomasi
‘Türkiye’nin operasyonu fırsat olabilir’

‘Olası operasyon Washington’da mide ekşimesine neden olabilir, ancak eğer güvensizliklerini yenebilirlerse, ABD ve Türkiye’ye Suriye ihtilafına akla gelmeyen bir son verme fırsatı sunabilir.’
ABD merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi‘nde (The Atlantic Council) Türkiye’nin beklenen kara harekatına ilişkin dikkat çekici bir analiz yayınlandı. “Erdoğan’ın bir sonraki askeri operasyonunun riskleri ve getirileri” başlıklı analizde, ABD ve Rusya’nın Türkiye’nin operasyonunu engelleyemeyeceği, Washington’da gündeme gelebilecek yaptırımların da Türkiye’deki ABD karşıtlığını yükseltmek ve NATO’nun genişlemesi gibi Batı çıkarlarını tehlikeye atmak dışında bir işe yaramayacağı ifade edildi. Analizde “dikkatlice kontrol edilen ve sınırlandırılan bir operasyonun” Washington’da kabul edilebileceği ima edildi. Harekatın ABD ve Türkiye arasında “ortak bir yaklaşım oluşturmaya yönelik daha ciddi girişimlere yol açabileceği” yorumu yapıldı. Çünkü; “ABD’nin önümüzdeki yıllarda terörle mücadele hedeflerine ve Irak Kürdistan Bölgesi’nin İran yıkımından korunması da dahil diğer bölgesel hedeflere ulaşmak için Türk işbirliğine giderek daha fazla ihtiyacı olacak.”
Analizin yayınlandığı Atlantik Konseyi’nin ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Dışişleri Bakanlığı’nın yanı sıra Amerikan istihbarat servisleriyle de yakın ilişkisi olduğu biliniyor. Konsey’de yazan-çizen isimler çoğunlukla Pentagon, silahlı kuvvetler, CIA ya da Dışişleri Bakanlığı’nda kilit konumlarda çalışanlardan ya da daha sonra çalışacak olanlardan oluşuyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız analizde imzası olan Rich Outzen da o isimlerden biri. Emekli bir asker olan Outzen, 2016’dan 2021’e kadar ABD Dışişleri Bakanlığı’nda hem askeri hem de sivil danışman olarak görev yapmış bir isim. Dışişleri’nde Politika Planlama Ofisi’nde görev almasının yanı sıra Afganistan ve İsrail’de askeri ataşe olarak da bulunmuş. Outzen, ABD’nin Suriye Özel Temsicilisiyken James Jeffrey’nin de başdanışmanıydı.

James Jeffrey, dün Milli Savunma Bakanı Akar’la görüştü.
Atlantik Konseyi, ABD stratejilerinin belirlendiği en kilit kurum olmakla birlikte yayınladığı her analiz için bunu söylemek mümkün değil. Ancak James Jeffrey’nin herhangi bir resmi görevi bulunmamasına rağmen Ankara’ya gelerek Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’la görüştüğü gün bu analizin yayınlanması dikkat çekici. Jeffrey, ABD devleti içinde Türkiye’nin Batı ittifakında tutulması gerektiğini savunan kanadın en önemli ismi. Jeffrey’le yakın bağları olan makalenin yazarı Outzen’in de Jeffrey’nin yolunda ilerlediği görülüyor. Eğer Jeffrey, Washington’dan işaret almadan kendisine görev edinip Ankara’ya gelmediyse, makaledeki görüşler, ABD politika yapıcıları arasında tam olarak benimsenmese bile görece ağırlık kazanmış olabilir.
Analizin tamamı şöyle:
Erdoğan’ın bir sonraki askeri operasyonunun riskleri ve getirileri
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin güney sınırlarını, ABD’nin terör örgütleri listesinde bulunan Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) bağlı savaşçılardan temizlemek için planlanmış bir askeri operasyon olan Pençe-Kılıç Operasyonu’nun kara aşamasını yakında başlatma sinyalleri verdi.
Erdoğan, en azından bu yılın Haziran ayından bu yana yeni ve büyük bir operasyondan söz ediyor, ancak zamanlamanın kendi seçimi olacağını sürekli olarak vurguluyor: “Bir gece ansızın.” Kara operasyonu için hazırlıklar neredeyse tamamlanmış görünüyor, bu nedenle meşhur “bir gece ansızın” saati günler içirisinde gelebilir.
Yeni gerilim, 13 Kasım’da İstanbul’un ikonik ve kalabalık İstiklal Caddesi’nde altı kişinin ölümüne neden olan bombalı saldırıyla başladı. Türkiye, bombacıyı ve destek ağını ortaya çıkaran tutuklamalar ve sorgulamalar yaptı; PKK’nın Suriye kolu olan sözde Halk Savunma Birlikleri ile (YPG) bağları olduğu iddiasını detaylandırdı.
Aralarında YPG’lilerin de bulunduğu PKK bağlantılı örgütler, Pençe-Kılıç’ın başlamasından önce ve bugüne kadar Türkiye ve Suriye’deki Türk hedeflerine saldırılar düzenledi, bu nedenle Ankara açısından bombalı saldırının ayrıntıları ikincil. Daha da önemlisi, Erdoğan’ın YPG’yi Türkiye sınırının otuz kilometre (18.6 mil) yakınından, en azından Fırat Nehri’nin batısından çıkarma taahhüdü. Bu muhtemelen, YPG ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad rejimi güçleri tarafından ortaklaşa kontrol edilen ve Türk kuvvetleri ile Suriye Ulusal Ordusu (ÖSO) ortaklarının saldırıya uğradığı Tel Rıfat ve Münbiç bölgelerine yönelik bir operasyon anlamına geliyor.
Olası operasyon Washington’da mide ekşimesine neden olabilir, ancak eğer güvensizliklerini yenebilirlerse, ABD ve Türkiye’ye Suriye ihtilafına akla gelmeyen bir son verme fırsatı sunabilir.
⌈ Ankara’nın Pençe-Kılıç’taki amacı, 13 Kasım İstiklal saldırısının intikamını içeriyor, ancak nihayetinde PKK ile bağlantılı güçleri hassas sınır bölgelerinden çıkarmak, mülteci dönüşlerini mümkün kılmak ve Suriye’deki savaşı sona erdirecek siyasi anlaşmalar üzerinde Türkiye’nin nüfuzunu sağlamak amacıyla bir “güvenli bölge” tamamlamaya odaklanıyor. ⌋
Pençe-Kılıç nereye yönelir
Pençe-Kılıç, Kuzey Irak ve Suriye’de onlarca yıldır devam eden PKK’ya karşı operasyonların sonuncusu. 20 Kasım’da başlangıcından bu yana, başta insanlı ve insansız hava araçları (drone) olmak üzere, çoğunlukla sürekli hava ve topçu saldırılarından oluşuyordu. Kara harekatına ilişkin beklentiler, kara harekatını önlemek veya kapsamını sınırlamak için Washington ve Moskova’dan acil yardım istenmesine neden oldu, ancak Türk resmi açıklamaları ve geçmiş operasyonlar bu olasılığa dair çok az şüphe bırakıyor.
Ankara’nın Pençe-Kılıç’taki amacı, 13 Kasım İstiklal saldırısının intikamını içeriyor, ancak nihayetinde PKK ile bağlantılı güçleri hassas sınır bölgelerinden çıkarmak, mülteci dönüşlerini mümkün kılmak ve Suriye’deki savaşı sona erdirecek siyasi anlaşmalar üzerinde Türkiye’nin nüfuzunu sağlamak amacıyla bir “güvenli bölge” tamamlamaya odaklanıyor. YPG’nin Münbiç ve Tel Rıfat’tan çıkmasıyla, örgütün 2015 sonrası Arap nüfusun ağırlıklı olduğu kuzeybatı Suriye’deki toprak kazanımları ki Türkler bu kazanıma Batı’nın imkan verdiğine inanıyor, tersine dönecek.
Erdoğan karşıtı siyasi muhalefet partilerinden oluşan koalisyon (Altılı masa) sınır bölgelerinin güvenliğini sağlamak için askeri harekata destek sinyali verirken, Türk kamuoyu genel olarak PKK’ya karşı sınır ötesi operasyonları destekledi. Ne Amerika Birleşik Devletleri ne de Rusya, bir kara operasyonunu durduracak konumda değiller, ancak başladığında bitirmek için baskı uygulayacaklarına şüphe yok. Her iki ülkenin istihbarat şeflerine Ankara’ya yapılan son ziyaretler sırasında büyük olasılıkla bilgi verildi ve Ankara’daki tahmin, Fırat’ın batısındaki kara operasyonlarının, kapsam olarak mütevazı ve uygulamada dikkatli olunursa zımnen tolere edileceği yönünde. Bu, Ankara’nın Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge”nin kurulmasında başarı ilan etmek için gerekli gördüğü son kara harekatı olabilir. Birkaç nedenden dolayı kara harekatlarının Fırat’ın doğusundaki Kobani’den kaçınacağı neredeyse kesin: Nüfusun ezici çoğunluğu Kürt ve genellikle PKK yanlısı, almak veya yönetmek çok daha göz korkutucu olur ve ABD güçlerinin Suriye’nin kuzeydoğusundaki Irak ve Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı operasyon yürüttüğü bölgelere bitişik.
Neden şimdi, sonra ne olacak?
İstiklal saldırısının ötesindeki bir dizi husus muhtemelen Pençe-Kılıç’ın zamanlamasını etkilemiştir. Kısa liste şunları içeriyor:
- Ukrayna’daki savaş, Türkiye’nin diplomatik gücünü artırdı, Rusya’nın askeri güvenilirliğini ve kaynaklarını zayıflattı ve (Türkiye’ye yönelebilecek) çok taraflı baskıyı daha makul hale getirdi.
- Bölgesel diplomatik yakınlaşma, Türkiye’nin PKK karşıtı operasyonlarına şiddetle karşı çıkma eğiliminde olan komşu ülkelerin sayısını azalttı.
- İran’ın Irak ve Suriye’deki ABD güçlerine ve çıkarlarına yönelik artan provokasyonları, Türkiye’nin bu ülkelerdeki rolünü farklı bir ışıkta ortaya koydu. ABD’nin önümüzdeki yıllarda terörle mücadele hedeflerine ve Irak Kürdistan Bölgesi’nin İran yıkımından korunması da dahil diğer bölgesel hedeflere ulaşmak için Türk işbirliğine giderek daha fazla ihtiyacı olacak.
- Türkiye seçimlerinin Haziran 2023’te yapılması planlanıyor ve Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Türkiye’nin Suriye’deki çıkarlarına ilişkin taahhütlerini yerine getirme zorunluluğu var.
Türk kara operasyonları karşısında Washington’da, Türk yetkililerin ve bakanların varlıklarının bloke edilmesine yönelik 2019 tarihli, 13894 sayılı Başkanlık Kararnamesi hükümlerinin uygulanması gibi tehdit ve yaptırımlar yoluyla Suriye’nin kuzeydoğusundaki mevcut statükonun korunması yönünde çağrılar yapabilir. Ancak bu tür tehditler, belirli operasyonların sonuçlanmasını hızlandırabilecek olsa da, geçmişte Türk operasyonlarını durdurmadı.
⌈ Türkiye’nin kara operasyonları YPG’yi IŞİD’e karşı iş birliğini askıya almaya sevk edebilir, ancak bu tür operasyonlar ABD’nin YPG’nin birincil bileşeni olduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) desteğinin olmazsa olmazı olduğu için bu durum muhtemelen geçici olacaktır. ⌋
Yaptırımlar, Türkiye’deki milliyetçi ve ABD karşıtı duyguları artırma veya Ukrayna, İran veya NATO’nun genişlemesiyle ilgili diğer Batı çıkarlarını tehlikeye atma riski taşıyor. Washington’un veya diğer Batılı başkentlerin, sinyali verilmiş, sınırlandırılmış ve titizlikle hazırlanmış bir kara harekatı üzerinden bu tür bir kaldıraç oyununa girmesi pek olası değil.
ABD ordusu, açıkça IŞİD’in kalıntılarını baskı altına almak ve dolaylı olarak İran’ın kötü niyetli faaliyetlerinin yayılmasını engellemek için Suriye’de kalıyor. Türkiye’nin kara operasyonları YPG’yi IŞİD’e karşı iş birliğini askıya almaya sevk edebilir, ancak bu tür operasyonlar ABD’nin YPG’nin birincil bileşeni olduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) desteğinin olmazsa olmazı olduğu için bu durum muhtemelen geçici olacaktır. Suriye’nin kuzeyindeki son büyük Türk operasyonunda (2019’daki Barış Pınarı operasyonu) olduğu gibi Ankara muhtemelen kara operasyonunun kapsamı konusunda net sınırlar koyacak ve Türkiye’nin Suriye’deki PKK’ya karşı savaşını, ABD ve SDG’nin IŞİD’in kalıntılarına karşı yürüttüğü mücadeleden ayırmak için ABD birliklerinin yakınındaki alanlardan titizlikle kaçınacaktır. İkincisi kesintiye uğrayabilir, ancak kısa bir aradan sonra muhtemelen devam edecektir.
Ankara ve Washington, ABD’nin 2014’ün sonlarında YPG ile ittifak yapmasından bu yana kuzey Suriye konusunda birbirleriyle konuşuyorlar, ancak yaklaşmakta olan operasyonun ardından, Suriye ihtilafına karşılıklı olarak kabul edilebilir bir maç sonu ele almak için geçici bir fırsat olabilir.
Erdoğan, Suriye muhalefetini ve Türkiye’nin güvenlik çıkarlarını korumayan herhangi bir anlaşma yapması muhtemel olmasa da Esad ile ilişkileri yeniden kurmayı düşündü. Washington, kendi adına, çatışma sonrası anlaşmalarda ülkesine ve halkına kabul edilebilir muamelede bulunması için baskı yapılması gerekmesine rağmen, Esad’ın muhtemelen iktidarda kalacağı önerisini kabul etmiş görünüyor.
Esad’dan taviz almak için en güçlü kartlara sahip iki oyuncu olan Türkiye ve ABD’nin iş birliğinin önündeki engel, Türkiye’nin YPG’nin sınırına yakın olmasından duyduğu endişedir. Dikkatlice kontrol edilen ve sınırlandırılan bir operasyon, ne SDG’yi ne de IŞİD’e karşı yürütülen harekatı ölümcül bir şekilde yaralamadan Türkiye’nin tehdit algısını azaltabilir.
Her iki taraf da Suriye politikasındaki mevcut uçurumdan fayda sağlamaz ve eğer kara harekatı kaçınılmazsa, hızlı bir şekilde sonuçlanması, ortak bir yaklaşım oluşturmaya yönelik daha ciddi girişimlere yol açabilir. Karşılıklı derin güvensizlik ve yanlış hizalanmış öncelikler göz önüne alındığında bu aşırı iyimser olabilir, ancak alternatifi ve en kötüsü, son Suriye maçında mevcut anlaşmazlığı bölünmeye götürmesi olur.
Diplomasi
İsrail’den Macron’a ‘Yahudi devletine karşı Haçlı Seferi’ suçlaması

Tel Aviv yönetimi, Filistin devletini tanımanın ahlaki sorumluluk olduğunu söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’a İsrail’e karşı “Yahudi devletine karşı Haçlı Seferi düzenleme” suçlaması yöneltti.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, resmi ziyaret için gittiği Singapur’da, İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili konuştu.
Filistin devletinin tanınmasının ahlaki bir görev ve siyasi bir gereklilik olduğunu vurgulayan Macron, bu tanımanın gerçekleşmesi için yerine getirilmesini beklediği koşullardan bahsetti. Macron bu bağlamda, Filistin devletinin İsrail’i ve bu ülkenin güven içinde yaşama hakkını tanıması, Hamas’ın silahsızlanması, Hamas’ın Filistin yönetimine katılmaması ve esirlerin serbest bırakılması gibi koşulları anlattı.
İsrail’in gelecek saat ve günler içinde Gazze Şeridi’ndeki insani duruma uygun bir çözüm sunmaması halinde Macron, bu ülkeye karşı daha sert bir ortak tutum sergilenmesi gerektiğini vurguladı.
Macron, böyle bir durumda Avrupa Birliği’nin (AB) kendi kurallarına uyması, insan haklarına saygıyı ön koşul sayan süreçleri sona erdirmesi ve yaptırım uygulaması gerekeceğini belirtti, “Ancak İsrail’in tutumunu değiştireceğine ve sonunda insani bir çözüm olacağına dair umudum var” dedi.
“Onlar kağıt üzerinde biz sahada…”
Macron’a ilk tepki İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz’tan geldi. Katz, işgal altındaki Batı Şeria’da 22 yeni yerleşim biriminin onaylanmasının Macron’a mesaj olduğunu söyledi.
Batı Şeria’da gasp edilen Filistin toprakları üzerinde inşasına onay verilen 22 yeni yasa dışı yerleşim biriminden biri olan Sa-Nur’a giden Katz, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bu (22 yasa dışı yerleşimin inşasına onay verilmesi) Macron ve arkadaşlarına açık bir mesaj. Onlar, Filistin’i kağıt üzerinde tanıyacak ve biz sahada Yahudi İsrail devletini kuracağız. O kâğıt (Filistin’i tanıma kararı) tarihin çöp kutusuna atılacak” ifadelerini kullandı.
Haçlı Seferi suçlaması
İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın, X hesabından yapılan açıklamada ise Macron’un İsrail’in Gazze’de neden olduğu insani felakete ilişkin söylediklerinin gerçeği yansıtmadığı iddia edildi.
Macron’u “Yahudi devleti İsrail’e karşı Haçlı Seferi düzenlemekle” suçlayan Bakanlık, Gazze’de ablukanın olmadığını, İsrail’in yardım girişini kolaylaştırdığını ileri sürdü.
Açıklamada, ABD-İsrail güdümündeki Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın faaliyetleri övüldü ve 900 tır yardımın Gazze’ye giriş yaptığı söylendi. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler’e (BM) ait tırlardaki yardımların beklediğini belirten Bakanlık böylece bu yardımların dağıtılmadığını kabul etti.
Fransa’nın Hamas’a baskı uygulaması gerektiği buna karşın Macron’un Filistin devletinin kurulması için çaba sarf ettiği ve “bu devletin milli gününün ise 7 Ekim olacağı” ileri sürüldü.
Dışişleri de ilhakla tehdit etmişti
İsrail kabinesi, Batı Şeria’da gasp edilen Filistin toprakları üzerinde 22 yeni yasa dışı yerleşim biriminin kurulmasına onay vermişti.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar da aralarında Fransa ve İngiltere’nin de bulunduğu ülkelerin Filistin’i tanıması halinde Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşim birimleri ile Ürdün Vadisi’ni tek taraflı ilhak edebilecekleri tehdidinde bulunmuştu.
İsrail’in işgali altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te gasbedilen Filistin toprakları üzerinde 250’ye yakın yasa dışı yerleşim birimi bulunuyor.
Filistin kentlerini hatta köylerini bile birbirinden ayrılan bu yasa dışı yerleşim birimleri, bölgedeki işgali daha da derinleştiriyor.
Bu yasa dışı yerleşim birimlerindeki Filistin topraklarını gasp eden İsrailliler, Batı Şeria’da sık sık Filistinlilerin köylerine saldırıyor, evleri, araçların yanı sıra tarım arazilerini ateşe veriyor, zeytin ağaçlarını kesiyor.
Yasa dışı saldırıları nedeniyle Batı Şeria’da işgalin boyunduruğu altındaki Filistinlilerin hayatı daha da güç hale geliyor.
Diplomasi
NYT, Ukrayna’nın çözüm muhtırasının ayrıntılarını yazdı

The New York Times gazetesi, Ukrayna’nın çatışmanın çözümü için hazırladığı muhtıra taslağının kara, deniz ve havada ateşkes ile bu koşulların denetlenmesi için uluslararası ortakların katılımını içerdiğini duyurdu. Rusya ve Ukrayna heyetleri, 2 Haziran’da İstanbul’da yapılması planlanan ikinci tur müzakerelerde kendi çözüm önerilerini ele alacak.
The New York Times gazetesi, adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Ukraynalı yetkiliye dayandırdığı haberinde, Ukrayna’nın çatışmanın çözümü için hazırladığı muhtıra taslağının önemli maddelerini kamuoyuna duyurdu.
Habere göre taslak; kara, deniz ve havada kapsamlı bir ateşkesin sağlanmasını ve bu ateşkes koşullarının uygulanmasının uluslararası ortaklar tarafından denetlenmesini içeriyor.
İki ülke arasındaki müzakerelerin ikinci turunun ise 2 Haziran’da Türkiye’nin İstanbul şehrinde yapılması planlanıyor.
Müzakereler İstanbul’da sürecek
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 28 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, görüşme girişiminin kendilerinden geldiğini ve Rus tarafının krizin çözümüne ilişkin tüm boyutları kapsayan kendi muhtıra taslağını hazırladığını belirtmişti.
Lavrov, bu taslağın Ukrayna tarafına iletildiğini ifade etmişti.
Ukrayna Savunma Bakanı ve Ukrayna heyetinin başkanı Rüstem Umerov ise daha önce yaptığı bir açıklamada, Kiev’in kendi muhtıra versiyonunu Moskova’ya ilettiğini doğrulamıştı.
Umerov, Ukrayna’nın Rus tarafıyla görüşmeye karşı olmadığını ancak diyaloğun verimli olması ve çatışmanın sona ermesine gerçek anlamda katkı sağlaması için Moskova’dan yanıt niteliğinde bir belge beklediklerini vurgulamıştı.
Kremlin’den ‘gizlilik’ açıklaması
Kremlin’den bugüjn yapılan açıklamada, her iki tarafın hazırladığı muhtıra taslaklarının müzakereler başlamadan önce kamuoyuyla paylaşılmayacağı ve bu belgelerin İstanbul’daki görüşmede ele alınacağı kaydedildi.
Açıklamada, gizliliğin müzakere süreci açısından önemli olduğu vurgulandı.
Taraflar arasındaki ilk doğrudan müzakere turu 16 Mayıs’ta yine İstanbul’da gerçekleşmişti.
Bu görüşmenin ardından taraflar, çözüm pozisyonlarını hazırlama, “1000’e 1000” esasına göre kapsamlı bir esir takası yapma ve diyaloğu sürdürme konularında anlaşmaya varmıştı.
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
Diplomasi
Bessent: ABD-Çin ticaret görüşmeleri durma noktasına geldi

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, ABD ve Çin arasındaki ticaret görüşmelerinin “biraz durma noktasına geldiğini” söyledi.
Bu açıklamalar, iki tarafın iki hafta önce Cenevre’de yapılan görüşmelerde, yüzde 145’e kadar yükselen karşılıklı gümrük vergilerini azaltacak bir ateşkes üzerinde anlaşmaya vardıklarından bu yana çok az ilerleme kaydettiğini gösteriyor.
Bessent Fox News’e verdiği demeçte, “Önümüzdeki birkaç hafta içinde daha fazla görüşme olacağını ve bir noktada Başkan ile parti başkanı Xi arasında bir telefon görüşmesi olabileceğini düşünüyorum. Görüşmelerin büyüklüğü göz önüne alındığında… bu, her iki liderin de birbirleriyle görüşmesini gerektirecek. İkisi arasında çok iyi bir ilişki var ve Başkan Trump tercihlerini açıkladığında Çinlilerin masaya oturacağından eminim,” dedi.
Çin Dışişleri Bakanlığı Bessent’in açıklamalarına yorum yapmaktan kaçındı.
Trump, çeşitli vesilelerle Xi ile telefon görüşmesi yapma olasılığını gündeme getirdi. 12 Mayıs’taki görüşmelerden önce ikilinin görüştüğünü iddia etti, fakat Çin bunu sürekli olarak yalanladı.
İsviçre’deki görüşmelerin ardından iki ülke, en az 90 gün boyunca birbirlerinin mallarına uyguladıkları gümrük vergilerini düşüreceklerini açıkladı.
ABD’nin bu yıl Çin’e uyguladığı ek vergiler yüzde 30’a, Çin’in vergileri ise yüzde 10’a indirilecek. Anlaşma kapsamında Çin, ABD’ye uyguladığı tarife dışı önlemleri “askıya alma veya iptal etme”yi de kabul etti, fakat ayrıntılar hakkında bilgi vermedi.
Çin Ticaret Bakanlığı, görüşmelerin ardından her iki tarafın “Çin-ABD ekonomik ve ticari danışma mekanizması kurarak, ekonomik ve ticari alanlardaki karşılıklı endişeler konusunda yakın iletişim kurmak ve daha fazla danışma yapmak” konusunda anlaştığını açıkladı.
Bakanlık, iki tarafın düzenli olarak veya gerektiğinde “Çin ve ABD arasında dönüşümlü olarak veya karşılıklı olarak kararlaştırılan üçüncü bir ülkede” danışmalar yapacağını belirtti.
Fakat o zamandan bu yana, her iki taraf da görüşmelerle ilgili çok az kamuoyu açıklaması yaptı ve Trump yönetimi, Çinli şirketlerin ABD teknolojisini kullanmasına daha fazla kısıtlama getirdi.
Cenevre görüşmelerinden kısa bir süre sonra Washington, Huawei tarafından üretilen yapay zeka çiplerini kullanan şirketlere, ABD’nin ihracat kontrollerini ihlal ettikleri için cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabilecekleri uyarısında bulundu.
ABD Ticaret Bakanlığı da, yarı iletkenlerin tasarımında kullanılan yazılımları sunan ABD şirketlerine, Çin’in gelişmiş çipler geliştirmesini zorlaştırmak amacıyla, Çinli gruplara hizmet satmayı durdurmaları talimatını verdi.
-
Dünya Basını7 gün önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika1 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş1 hafta önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Fas, Batı Afrika’da imparatorluk inşa ediyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Görüş2 hafta önce
İspanya’dan Türkiye’ye bakmak
-
Dünya Basını2 hafta önce
Dani Rodrik: Merkantilizm o kadar da kötü değil ama Trump’ınki en kötüsü