Diplomasi
Ukrayna müzakerelerinde yeni perde: Trump’tan kritik telefon diplomasisi

ABD Başkanı Donald Trump’ın bugün (19 Mayıs) Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ardından Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Ukrayna’daki çatışmanın çözümünü görüşmesi bekleniyor. Uzmanlar, müzakere sürecinin karmaşık olacağını ancak ABD’nin belirleyici bir rol oynayabileceğini ve Rusya’nın belirli koşullar öne süreceğini belirtiyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Ukrayna’daki çatışmanın çözüm yollarını ele almak üzere bugün (19 Mayıs) Türkiye saatiyle akşam saatlerinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefon görüşmesi yapabileceği bildirildi.
Kendi sosyal medya platformu Truth Social‘dan paylaşımda bulunan Trump, olası görüşme konuları arasında Ukrayna ihtilafının çözüm yolları ve ticaretin bulunduğunu belirtti.
Amerikalı liderin daha sonra Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile de görüşmeyi planladığı, ardından ise “NATO’nun çeşitli üyeleriyle” ortak bir görüşme yapacağı ifade edildi.
Trump, bu temaslar sonucunda bir ateşkes üzerinde anlaşmaya varılmasını ve uygulanmasını umduğunu, bunun da nihayetinde çatışmanın sona ermesine yol açması gerektiğini dile getirdi.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov da gazetecilere yaptığı açıklamada, Trump ve Putin arasındaki görüşme hazırlıklarını doğruladı.
İnterfaks haber ajansının aktardığına göre Peskov, “Görüşme hazırlanıyor,” dedi. Eğer görüşme gerçekleşirse, bu iki lider arasındaki üçüncü resmi görüşme olacak. İlk görüşme 12 Şubat’ta, ikincisi ise 18 Mart’ta yapılmıştı.
Trump’ın özel temsilcisi Steven Witkoff, 18 Mayıs’ta ABC News kanalındaki bir programda yaptığı açıklamada, liderlerin görüşmesinin başarılı olacağını ve çözüm sürecindeki “tıkanıklığın giderilmesine” yol açacağını düşündüğünü belirtti.
The Washington Post gazetesine konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin yakın çevresinden bir kaynak, Kiev’in de Trump ile görüşmeyi beklediğini teyit etti.
Öte yandan, Almanya Başbakanı Friedrich Merz, 18 Mayıs’ta Roma’da gazetecilere yaptığı açıklamada, “dört devlet ve hükümet başkanıyla” (Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Polonya Başbakanı Donald Tusk) birlikte, Trump’ın Putin ile yapacağı görüşmeden hemen önce Trump ile konuşma niyetinde olduklarını söyledi. Avrupalı liderlerin, İstanbul’daki müzakereler öncesinde, görüşmelerin başlamasından önce 30 günlük acil ateşkes ilan edilmesi yönündeki ısrarlarını sürdürdükleri biliniyor.
Konuya ilişkin Vedomosti gazetesine değerlendirmelerde bulunan siyaset bilimci Aleksandr Nemtsev, Rusya-Ukrayna diyaloğunun mevcut aşamasının temel karakteristiğinin, daha sonra ortak bir paydada buluşmak amacıyla tarafların pozisyonlarının değerlendirilmesi olduğunu belirtti.
Nemtsev, Avrupalıların Ukrayna’nın pozisyonunu destekleyeceğini, ancak Amerikalıların tutumunun ve Rusya’nın çatışma çözüm vizyonunu kabul etme istekliliklerinin belirleyici olacağını kaydetti.
Nemtsev, “Washington’ın bunun için Ukrayna’nın askeri ve ekonomik yardıma devam eden bağımlılığı ve nadir toprak metalleri anlaşmasının varlığı göz önüne alındığında baskı araçları var,” diye ekledi.
Nemtsev’e göre, Rus tarafı bugün çatışmanın temel nedenleri sorunu çözülmeden ve Ukrayna birliklerinin dört yeni bölgeden çekilmesi sağlanmadan askeri operasyonları durdurmayı kabul etmeyecek.
Ulusal Araştırma Üniversitesi Yüksek Ekonomi Okulu Kapsamlı Avrupa ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Direktör Yardımcısı Dmitriy Suslov ise her iki taraftan da müzakerelerin başarısız olduğuna dair açıklamaların olmamasının Rusya-Ukrayna diyaloğunun, her ne kadar Ukrayna tarafı başlangıçta İstanbul’a bunu baltalamak amacıyla gelmiş olsa da olumlu bir sonucu olduğunu söyledi.
Suslov, Trump’ın pozisyonunun da bu duruma katkı sağladığını dile getirdi.
Suslov, “Yakın gelecekte sunulacak tarafların pozisyonları birbirinden kökten farklı olacak, ardından uzun bir müzakere süreci devam edecek. Paralel olarak, çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmak ve değişen bölgesel gerçekleri dikkate almak amacıyla İstanbul anlaşması taslağı temelinde nihai bir barış düzenlemesi tartışmaları başlayacak,” ifadesini kullandı.
Ancak Suslov, yakın gelecekte kesin diplomatik atılımlar ijtimalini dışladı. Uzman, bunun için Trump ile Putin arasında kişisel bir görüşme yapılması gerektiğini ifade etti.
Suslov, “Bu, uluslararası krizin ana aktörlerinin öncelikle Rusya ve ABD olduğu anlamına geliyor. Olası bir Rusya-ABD zirvesi, Avrupa Birliği’nin nihai olarak marjinalleşmesine de yol açacaktır,” diye belirtti.
Diğer yandan Suslov, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Rusya’ya karşı olası yeni yaptırımlara ilişkin açıklamasının bir enformasyon baskısı unsuru olduğunu belirtti.
Siyaset bilimci, Trump’ın kendisinin yeni yaptırımlarla ilgilenmediğini vurguladı. Suslov’a göre, bunun ilk nedeni, Moskova’nın müzakere sürecinden çekilmesi ve Ukrayna krizinin diplomatik yollarla çözülmesinin imkânsız hale gelmesi anlamına geleceği ve bunun da Amerikan başkanının imajına ciddi bir darbe vuracağı.
İkinci olarak, yeni yaptırımların Rusya-ABD ilişkilerinin normalleşme sürecini tahrip edeceğine işaret eden Suslov, “Aksine, Beyaz Saray yönetimi Moskova’yı, örneğin İran nükleer programı konusunda yeni bir anlaşma yapılması gibi konularda potansiyel olarak önemli bir ortak olarak görüyor,” değerlendirmesini yaptı.
Diplomasi
AB ve Avustralya, güvenlik ve savunma ortaklığını müzakere edecek

AB ve Avustralya, “Güvenlik ve Savunma Ortaklığı” müzakerelerine başlayacaklarını duyurdu ve “serbest ticaret müzakerelerini ilerletme” taahhüdünü yineledi.
Planlanan savunma ortaklığını duyuran açıklamada, Avrupa Komisyonu “savunma sanayii, siber ve terörle mücadele gibi alanlar da dahil olmak üzere mevcut ve gelecekteki işbirliği için bir çerçeve sağlayacağını” belirtti. Fakat Brüksel, gelecekteki anlaşmanın “askeri konuşlandırma yükümlülüğü içermediğini” vurguladı.
Savunma müzakerelerinin başlatılması kararı, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ve Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’nin Kanada’da düzenlenen G7 zirvesi sırasında yaptıkları görüşmenin ardından alındı.
Albanese yaptığı açıklamada, “Bu, ortak savunma tedarik fırsatlarının önünü açacak ve hem endüstrilerimize hem de güvenliğimize fayda sağlayacak,” dedi.
Leyen ise yaptığı açıklamada, “Gerilimin ve stratejik rekabetin arttığı bir dönemde, güvenilir ortaklar birbirlerine destek olmalıdır,” dedi. Leyen, AB ve Avustralya’nın ayrı ayrı “iktisadi güvenlik de önemli olduğu için serbest ticaret müzakerelerini ilerletmeye kararlı” olduğunu da sözlerine ekledi.
Brüksel ve Canberra, 2018 yılında serbest ticaret anlaşması müzakerelerine başlamış, fakat 2023 yılında Avustralya Ticaret Bakanı Don Farrell’ın AB pazarına erişim eksikliğinden şikayet ederek müzakereleri son anda çökertmesi üzerine müzakereler sonuçsuz kalmıştı.
Ne var ki, ABD Başkanı Donald Trump’ın dünya çapında gümrük vergileri uygulamaya koymasıyla AB-Avustralya anlaşması rafa kaldırıldı ve Komisyon gece yaptığı açıklamada “Avustralya-Avrupa ilişkilerinde güçlü bir ivme” olduğunu belirtti.
Diplomasi
Ermenistan’da iş insanı Karapetyan hakkında ‘darbe çağrısı’ soruşturması başlatıldı

Ermenistan’da Başbakan Nikol Paşinyan ile Rusya vatandaşlığı olan iş insanı Samvel Karapetyan arasında başlayan kilise tartışması, adli bir krize dönüştü. Paşinyan’ı eleştiren Karapetyan’ın evine baskın düzenlenirken, iş insanı hakkında ‘iktidarı ele geçirme çağrısı’ suçlamasıyla ceza davası açıldı ve tutuklanması talep edildi.
Ermenistan’da, Taşir Grubu’nun sahibi Rusya vatandaşlığı olan iş insanı Samvel Karapetyan hakkında, evinde arama yapılmasından bir gün sonra ceza davası açıldı.
News.am ajansının haberine göre, Karapetyan’a “iktidarı ele geçirmeye yönelik aleni çağrılar yapma” suçlaması yöneltildi.
İş insanının avukatlarından Armen Feroyan, Sputnik Armenia‘ya yaptığı açıklamada, Ermenistan Soruşturma Komitesi’nin Karapetyan’ın tutuklanması talebiyle mahkemeye başvurduğunu belirtti. Karapetyan ise suçlamaları reddediyor.
Kriz, Karapetyan’ın, Başbakan Nikol Paşinyan hükümetinin üst düzey din adamlarına yönelik sert eleştirilerinin ardından Ermeni Apostolik Kilisesi’ni (EAK) savunmasıyla patlak verdi.
Kilise savunması gerilimi tırmandırdı
Gerilim, 17 Haziran’da Karapetyan’ın kiliseye destek veren bir açıklama yapmasıyla zirveye ulaştı. Karapetyan, “Ermenistan’ın ve kilisenin bin yıllık tarihini unutan küçük bir grup insanın, EAK’ye ve Ermeni halkına saldırdığını” ifade etti.
Bu açıklamaya sert tepki gösteren Başbakan Paşinyan, iş insanını “sefih hayırsever” olarak nitelendirdi.
Paşinyan, din adamlarını ve onların hayırseverlerini “dizginleme” tehdidinde bulundu.
Karapetyan’ın evine baskın ve gözaltılar
Aynı günün akşamı Ermenistan İçişleri Bakanlığı, Karapetyan’ın evinde arama yaptı. Bu sırada binanın önünde toplanan iş insanının destekçilerinden 45 kişi gözaltına alındı.
Karapetyan’ın kardeşi Karen Karapetyan, güvenlik güçlerinin “evin kapısında yakaladıkları herkesi” gözaltına aldığını ve bazı kişilerin kollarının kırılarak yaralandığını söyledi.
Sputnik Armenia, Karapetyan’ın evinin yakınındaki gözaltıların “yasa dışı silah bulundurma” gerekçesiyle yapıldığını bildirdi. Haberde, bu suçlamanın ülkede eski siyasetçi ve yetkililere karşı sıkça kullanılan “popüler” bir madde haline geldiği yorumuna yer verildi.
18 Haziran gecesi Samvel Karapetyan, iki güvenlik görevlisi eşliğinde Erivan’daki evinden ayrıldı ve kardeşiyle birlikte bir polis aracına bindi.
Karapetyan, basına yaptığı kısa açıklamada, ne kadar karalanmaya çalışılırsa çalışılsın kilisenin ve Ermeni halkının yanında olacağını söyledi.
Paşinyan’dan kamulaştırma ve görevden alma hamlesi
İş insanıyla yaşanan skandalın ortasında Paşinyan, Karapetyan’a ait olan Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketini kamulaştırma zamanının geldiğini duyurdu.
Ermenistan Başbakanı ayrıca, Ulusal Güvenlik Teşkilatı Direktörü Armen Abazyan’ı görevden alan bir kararname imzaladı. Ulusal Güvenlik Teşkilatı direktörlüğü görevini geçici olarak direktör yardımcısı Andranik Simonyan yürütecek.
Karapetyan: Hükümet tam bir fiyasko
Sputnik Armenia tarafından 18 Haziran’da yayımlanan bir başka açıklamada Karapetyan, ilkelerinden vazgeçmeyeceğini vurgulayarak mevcut zor durumdan çıkmak için birleşme çağrısı yaptı.
İş insanına göre yaşananlar, “mevcut hükümetin tam fiyaskosunu” ortaya koydu. Karapetyan, hükümetin nitelikleri arasında EAK’ye karşı nefret, ulusal değerlere kayıtsızlık, sağlıklı eleştiriye tahammülsüzlük ve her türlü muhalif düşünceyi acımasızca bastırma arzusunu saydı.
Tartışmanın fitilini Paşinyan ateşledi
Hükümet ile Karapetyan arasındaki çatışma, Paşinyan’ın kiliseye yönelik eleştirileriyle başladı. 29 Mayıs’ta bir hükümet toplantısında kiliselerin durumunu eleştiren Paşinyan, ibadethanelerin “kilerlere” dönüştüğünü iddia etti.
Ertesi gün sosyal medya hesaplarından din adamlarını hedef alan Paşinyan, üst düzey ruhban sınıfından kaç kişinin bekaret yeminine sadık kaldığı konusunun araştırılmasını önerdi ve yemini bozan din adamlarının görevlerini bırakması gerektiğini belirtti.
Paşinyan, 9 Haziran’da ise Tüm Ermeniler Katolikosu II. Garegin’i doğrudan bekaret yeminini bozmakla suçlayarak bir çocuğu olduğunu öne sürdü.
Başbakan, Katolikos’un görevini bırakması gerektiğini söyleyerek inananları birleşmeye ve “patriklik konutunu özgürleştirmeye” çağırdı.
Taşir Grubu’nun kurucusu ve başkanı olan Samvel Karapetyan, aynı zamanda Taşir yardım vakfının da başkanlığını yürütüyor.
Forbes‘a göre, bu yılın şubat itibarıyla 3,2 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin 1102’nci, Rusya’nın ise 44’üncü zengini konumunda bulunuyor.
Diplomasi
Çin Devlet Başkanı Xi: İsrail’in gerginliği tırmandıran eylemlerinden endişeliyiz

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, devlet haber ajansı Xinhua’ya göre, daha fazla gerginliği önlemek için İsrail-İran çatışmasında gerginliğin azaltılması çağrısında bulunurken, Pekin’in barışın yeniden tesis edilmesinde “yapıcı bir rol oynamaya” hazır olduğunu vurguladı.
Xinhua, Xi’nin salı günü yaptığı açıklamada, “Tüm taraflar, çatışmayı mümkün olan en kısa sürede yatıştırmak ve gerginliğin daha da tırmanmasını önlemek için çalışmalıdır” dediğini bildirdi: “Çin, Orta Doğu’da barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesinde yapıcı bir rol oynamak için tüm taraflarla işbirliği yapmaya hazırdır.”
Çin Devlet Başkanı Xi, Kazakistan’ın Astana kentinde düzenlenen Çin-Orta Asya Zirvesi’nin arasında, Özbekistan’ın Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev ile yaptığı görüşmede, “İsrail’in İran’a yönelik askeri eylemleri Orta Doğu’da gerginliğin aniden tırmanmasına yol açtı ve bu durum Çin’i derinden endişelendiriyor” dedi.
Çin lideri, “Diğer ülkelerin egemenliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne tecavüz eden her türlü eyleme karşıyız. Askeri çatışma sorunların çözümü değildir ve artan bölgesel gerginlikler uluslararası toplumun ortak çıkarlarına uygun değildir” dedi.
Bu arada, Çin Dışişleri Bakanlığı’na göre, Pekin, daha geniş bir bölgesel çatışma endişesinin artmasıyla İran ve İsrail’de yaşayan Çin vatandaşlarını tahliye etmeye başladı.
Bakanlık sözcüsü Guo Jiakun salı günü yaptığı açıklamada, bazı Çin vatandaşlarının komşu ülkelere tahliye edildiğini belirtti ancak ayrıntıları vermedi.
Guo, günlük basın brifinginde, “Bakanlık ve büyükelçilikler, İran ve İsrail’deki Çin vatandaşlarının güvenliğini korumak ve Çin vatandaşlarının tahliyesini hızla organize etmek için her türlü çabayı gösteriyor” dedi.
“Her iki hükümetten de Çin vatandaşlarının ve kurumlarının güvenliğini etkili bir şekilde sağlamalarını, zamanında uyarılar ve yönergeler yayınlamalarını, Çin vatandaşlarıyla yakın temas halinde olmalarını, önlem almaları için onlara rehberlik etmelerini ve tahliye edilenlere aktif olarak yardım etmelerini istedik” ifadelerini kullandı.
Trump’ın İran’ı ABD ile nükleer anlaşma imzalamaya çağıran paylaşımı sorulduğunda Guo, “Ateşi körüklemek, tehditler savurmak ve baskı yapmak durumun yatışmasına yardımcı olmayacak, sadece çatışmayı şiddetlendirecek ve genişletecektir. Çin, tüm ilgili tarafları, özellikle İsrail üzerinde özel etkisi olan ülkeleri, sorumluluklarını üstlenmeye, gerilimi azaltmak ve çatışmanın genişlemesini ve yayılmasını önlemek için acil önlemler almaya çağırıyor” dedi.
Geçen hafta her iki tarafın dışişleri bakanlarıyla telefon görüşmeleri yapan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İsrail’in İran’a yönelik saldırısını “kabul edilemez” bir uluslararası hukuk ihlali olarak nitelendirdi ve iki ülkeye gerilimi azaltma çağrısında bulundu.
Çin Dışişleri Bakanlığı da bu tutumunu defalarca dile getirerek İsrail ve İran’ı “farklılıklarını diyalog yoluyla çözmeye ve barış içinde bir arada yaşamanın yolunu aramaya” çağırdı.
Salı günü, Çin’in İsrail Büyükelçiliği, Çin vatandaşlarına mümkün olan en kısa sürede kara sınır kapılarından ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulundu. Büyükelçilik, kişisel güvenliğin sağlanmasının önemini vurgulayarak Ürdün üzerinden seyahat edilmesini tavsiye etti.
İsrail makamlarına atıfta bulunarak, Ürdün ve Mısır sınır kapılarının açık olduğunu da ekledi.
Büyükelçilik, sosyal medyada yayınladığı güvenlik duyurusunda, “Son günlerde, İsrail’deki birçok Çin vatandaşı, havaalanının ne zaman yeniden açılacağı ve [Çin’in] Hainan Havayolları’nın uçuşlarının ne zaman yeniden başlayacağı hakkında bilgi almak için büyükelçiliğimize telefon veya e-posta yoluyla başvurdu” dedi.
“İsrail hava sahası kapalıdır ve hükümet olağanüstü halin süresini 30 Haziran’a kadar uzattı.
Büyükelçiliğimiz, evlerine dönmek veya ülkeyi terk etmek isteyen Çin vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak için konsolosluk hizmetlerinin sorunsuz bir şekilde yürütülmesi için her türlü çabayı gösterecektir” ifadeleri kullanıldı.
Bu arada, İran’daki büyükelçilik, Çin vatandaşlarına Türkiye, Ermenistan veya Türkmenistan ile kara sınırlarından mümkün olan en kısa sürede ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulundu.
İsrail-İran savaşı, Çin’in enerji güvenliği ve diplomasisi için bir sınav olabilir
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Görüş2 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Diplomasi3 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3
-
Ortadoğu13 saat önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?