Avrupa
Ukrayna’nın ağır sanayisi çöküş yaşıyor

Mart ve haziran ayları arasında Rusya’nın hava saldırıları nedeniyle Ukrayna’daki elektrik santrallerinin hasar görmesi Batı basınında ülkenin sivil altyapısına yönelik bir saldırı olarak yansıtıldı.
Bazıları pek çok Ukraynalının önümüzdeki kış donmak zorunda kalacağını bildirdi. Ancak Ukrayna demir-çelik endüstrisinin ve dolayısıyla savunma sanayinin saldırılardan büyük ölçüde etkilendiği gerçeği neredeyse hiç dile getirilmedi.
Bu yılın mart ve haziran ayları arasında Ukrayna’da elektrik üreten bir dizi kömürlü termik santral ve hidroelektrik santrali, hava saldırıları nedeniyle hasar gördü ya da yıkıldı.
Şu anda maksimum 18 gigawatt elektrik tüketim potansiyelinin sadece dokuz gigawatt’ı karşılanabilir durumda.
Ukraynalılar çoğunlukla doğalgaz ısınıyor
Bazı termik santrallerin sadece elektrik üretmekle kalmayıp, elektrik üretmek için kullanılamayan atık ısının bölgesel ısıtma yoluyla evleri ve daireleri ısıtmak için kullanıldığı biliniyor.
Gazın yakılmasıyla ısı üreten ve bunları kontrol etmek için elektriğe ihtiyaç duyan merkezi kombine ısı ve enerji santrallerinin elektrik eksikliği nedeniyle kısa sürelerle devre dışı kalma riski de söz konusu.
Ancak, enerji ihtiyaçları acil durum güç jeneratörleri ile karşılanabilir. Daha yakından incelendiğinde ise Ukraynalı hanelerin çoğunluğunun ısınma için doğalgaz kullandığı ortaya çıkıyor.
Ukrayna devlet enerji şirketi Naftogaz, internet sitesinde 9,6 milyon haneye gaz tedarik ettiğini belirtiyor. Vikipedi’ye göre, 2007 yılında yaklaşık 42 milyon nüfusa sahip Ukrayna’da 17 milyonun biraz altında hane vardı.
Ukrayna Ulusal Bilimler Akademisi, 2023 yılı ortalarında Kiev’in kontrolündeki bölgede yaşayanların sayısını 28 milyon olarak tahmin etti. Bu da yaklaşık 11,4 milyon haneye karşılık geliyor. Bu da Kiev’in kontrolü altındaki hanelerin yüzde 84’üne doğrudan gaz tedarik edildiği anlamına geliyor.
Kentlerdeki pek çok evin merkezi ısıtma sistemlerinin yardımıyla ısıtıldığı ve kırsal kesimde hala odun ve kömür kullanıldığı düşünüldüğünde, önümüzdeki kış Ukrayna nüfusu için ısı tedarikinin büyük ölçüde tehlikeye girmemesi gerekiyor.
Ağırlıklı olarak termik ve hidroelektrik santraller tahrip edildi
ABD’li araştırma merkezi Wilson Center tarafından mayıs ayında yayımlanan rapora göre Kiev’in kontrol ettiği bölgelerdeki fosil yakıtla çalışan tüm termik santraller ve iki hidroelektrik santrali Rusya’nın hava saldırılarında ya yok oldu ya da ciddi hasar gördü.
Polonya hükümeti tarafından işletilen bir düşünce kuruluşu olan Doğu Araştırmaları Merkezi (OSW) tarafından yapılan bir analiz, termik santrallerin kapasitesinin yüzde 80 ila 90’ının ve hidroelektrik santrallerinin kapasitesinin yüzde 45’inin saldırılarda kaybedildiği kanaatinde.
Yıkım ve hasarın bir sonucu olarak Ukrayna vatandaşları düzenli elektrik kesintilerine katlanmak zorunda. Polonyalı düşünce kuruluşu, önümüzdeki kış birkaç ila 20 saatlik günlük kesintilerin beklenebileceğine işaret ediyor.
AB’den elektrik tedariki çözüm değil
Ukrayna elektrik şebekesi Mart 2022’den bu yana Avrupa Birliği (AB) şebekesine bağlı. Ancak iletim kapasitesi şu anda sadece 1,7 gigawatt. Kapasiteyi 2,2 gigawatt’a çıkarma planı bile eksik olan dokuz gigawatt’ı yerine koymak için yeterli değil.
Avrupa İletim Sistemi Operatörleri Birliği’nin verileri, diğer Avrupa ülkelerinden Ukrayna’ya net elektrik enerjisi ithalatının Nisan 2024’ten bu yana önemli ölçüde arttığını ve bazı durumlarda maksimum kapasite olan 1,7 gigawatt’a ulaştığını gösteriyor.
Rusya’nın saldırılarının hedefinde Ukrayna demir-çelik üretimi ve Ukrayna savunma sanayii var
Diğer yandan İngiliz düşünce kuruluşu Royal United Services Institute for Defence and Security Studies, Rusya ordusunun düzenlediği hava saldırılarının ‘etkileyici isabetliliğine’ dikkat çekti.
Ukrayna’nın en büyü enerji tüketicisi, demir çelik endüstrisi. Ülke, 2007 yılında dünyanın sekizinci en büyük demir çelik üreticisi ve üçüncü en büyük demir çelik ihracatçısıydı.
Buna bağımlı olan savunma sanayii de ülkenin en büyük işverenlerinden biri. Ukrayna, 2012 yılında dünyanın en büyük dördüncü silah ihracatçısı oldu. Silahlar arasında özellikle zırhlı araçlar ve gemiler yer alıyor.
Donbass’ın kaybı, Kiev kontrolündeki Ukrayna’da demir çelik üretimine ağır bir darbe vurdu, zira ülkenin kömür üretiminin yüzde 90’ı buradan sağlanıyordu.
Ayrıca Rusya, savaş başlayana kadar ülkenin en büyük kömür tedarikçisiydi. Kömürden üretilen kok, demirin eritilmesinde önemli bir enerji kaynağı.
Mariupol’deki Azovstal çelik fabrikası da 2022’nin bahar aylarında Rusya’nın eline geçti. Kiev’in kontrolü altında kalan demir-çelik fabrikaları savaş başlamadan önceki üretimlerinin üçte birinden, 2014’te iç savaş başlamadan önceki üretimlerinin ise beşte birinden daha azını üretiyor.
Ukraynalı düşünce kuruluşu GMK Centre’a göre, Ukrayna’daki orijinal 13 yüksek fırından sadece beşi halen faaliyette.
Buna ek olarak, elektrikle çalışan ve çelik üretiminde kullanılan iki elektrik ark ocağı bulunuyor. Kısıtlamalara rağmen Ukrayna’nın demir ve çelik üretimi savaşın başlangıcından bu yana kayda değer ölçüde arttı.
Kamuya açık veri eksikliği nedeniyle, Ukrayna’daki enerji santrallerinin yıkılmasının demir çelik üretimi üzerindeki etkisini tam olarak ölçmek henüz mümkün değil.
Fakat GMK Centre, temmuz ayı başında, ciddi ölçüde artan elektrik fiyatları nedeniyle demir cevheri ihracatının yılın ikinci yarısında yılın ilk altı ayına kıyasla muhtemelen 2,7 milyon ton düşeceğini bildirmişti. Yüksek fiyatlar AB’den yapılan elektrik enerjisi ithalatından kaynaklanıyordu.
Ukraynalı düşünce kuruluşunun bir başka raporuna göre de elektrik ithalatı ülkenin Avrupa’daki en yüksek sanayi elektriği fiyatlarına sahip olmasına yol açtı.
Bu durum ülkenin rekabet gücünü azaltacak ve ‘çelik endüstrisinin pek çok alanını büyük ölçüde etkileyecek’. Elektrik maliyetlerinin kömür madenciliğindeki payı yüzde 32, demir cevheri üretiminde yüzde 60 ve çelik üretiminde yüzde 25.
Ukrayna temerrütten kurtuldu, sıra vergi yükünün artırılmasında
Avrupa
Orbán: Ruslar NATO’ya saldırmak için çok zayıf

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, Rusya’nın Ukrayna’daki hedeflerine ulaşamadığı için NATO ülkelerine yönelik gerçek bir askeri tehdit görmediğini fakat Ukrayna’nın savaşı kaybettiğini söyledi.
Fransız kanalı LCI’ya konuşan Orbán, Rusya-Ukrayna savaşının küresel bir çatışmaya dönüşmesinden korkmadığını belirtti. “Rusların bunun için çok zayıf olduğunu, Ukrayna’yı bile yenemediklerini” ileri süren Macar lider, Rusya’nın dolayısıyla NATO’ya gerçekten saldıramayacaklarını savundu.
Bu arada, başka bir soruya yanıt olarak, Ukrayna’nın savaşı kaybettiğini ve savaşın sona erdirilmesine ilişkin gerçek müzakerelerin Rusya ile ABD arasında yapılacağını söyledi.
Macaristan lideri, “Ne Avrupa ne de Ukrayna, Rusya ile bir anlaşmaya varabilecek. Ukrayna savaşı kaybettiği için, Avrupa ise savaşa çok fazla dahil olduğu için. Ruslar ile Amerikalılar arasında bir anlaşma yapılması gerekiyor,” dedi.
Macaristan başbakanı ayrıca “Ukrayna’nın NATO veya Avrupa Birliği üyeliğine uygun olmadığını” da sözlerine ekledi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile ilişkisine ve Ulusal Birlik (RN) lideri Marine Le Pen’e verdiği desteğe de değinen Orbán, 2027’de Le Pen cumhurbaşkanı seçilirse, “şampanya patlatacağını” söyledi. Macaristan Başbakanı, Le Pen’i Fransa’daki “tek mücadele arkadaşı” olarak gördüğünün de altını çizdi.
Avrupa’nın geleceği konusunda Emmanuel Macron ile aynı fikirde olmadıklarını kaydeden Macar lider, Hristiyan geleneklerini terk ettikleri için hayıflandı ve Fransız cumhurbaşkanının AB’yi “ilerici ve liberal” bir projeye yönlendirmek istediğini savundu.
“Avrupa Birliği durgunluk içinde,” diyen Viktor Orban, Çin, Rusya ve Türkiye ile işbirliği yapmak istediğini belirtti ve “Her ülkeyi kendi kültürü ve ideolojisi üzerinden anlamak gerekir,” dedi.
“Brüksel bürokrasisine fren konulmalı,” diyen Orbán, Brüksel’in Avrupa politikasını dikte edemeyeceğini, ulusal hakları geri kazanmak gerektiğini söyledi ama “Avrupa fikrinin harika bir fikir” olduğunda ısrar etti.
Macar lider, “demografik soruna” göçmenlerin çözüm olmadığını savunarak, Avrupa’nın geleceğini “kendi kültürlerimizin, geleneklerimizin, tarihimizin” belirlemesini istedi.
Rusya’ya yönelik yaptırımların Macaristan’ı ve tüm Avrupa’yı yok ettiğini savunan Macar lider, Ukrayna’da “öncelikle ateşkes, ardından barış” gerektiğini belirtti.
“Rusların anladığı tek dilin güç dili olduğunu düşünüyorum. (…) Avrupa’nın uzun vadede güçlenmesi ve Rusya ile stratejik bir anlaşma yapılması gerekiyor,” diye devam eden Orbán, Vladimir Putin’in Macaristan’a gelmek istemesi durumunda, “gerekli tüm ağırlamanın yapılacağını” kaydetti.
Macar lider, “Ukrayna’nın tarihini Fransızlardan biraz daha iyi anladığımızı düşünüyorum. (…) Bizim düşüncemiz, Rusları sevmemiz gerekmediği, ama onlarla anlaşmalar yapmamız gerektiği yönündedir,” dedi.
Orbán, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) uluslararası tutuklama emri verdiği İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu da ağırlamıştı. Orbán’a göre, UCM “çok siyasi” hale geldi.
Avrupa
Avrupa Komisyonu, Almanya’ya karşı dava açmaları için STK’lara gizlice para ödemiş

Alman medyasında yer alan haberlere göre, Avrupa Komisyonu çevreci sivil toplum kuruluşlarını (STK), Almanya’nın sanayisini ve enerji politikasını hedef alan davalar açmaları için gizlice finanse etti. Welt am Sonntag gazetesinin ulaştığı belgeler, Brüksel’in ‘yeşil gündemi’ bağımsız aktivizm görünümü altında ilerletmek için STK’lara milyonlarca avro aktardığını ortaya koydu. Komisyon iddiaları reddederken, belgelerin daha önce ortaya atılan şüpheleri doğruladığı belirtiliyor.
Alman Welt am Sonntag gazetesinin ulaştığı Avrupa Komisyonu iç belgeleri, Brüksel’in yeşil gündemi bağımsız aktivizm adı altında ilerletmek için çevreci sivil toplum kuruluşlarını (STK) gizlice finanse ettiğini ortaya koydu.
2022 yılında imzalanan bir dizi gizli sözleşmeyle, AB bütçesinden milyonlarca avro, özellikle Almanya’daki kömürle çalışan termik santrallere, kimya endüstrisine ve Berlin’in desteklediği bazı dış ekonomik girişimlere karşı dava açılması ve kampanya yürütülmesi için STK’lere yönlendirildi.
Komisyon iddiaları reddetse de, belgelerin daha önce 2024 yılı sonlarında ortaya çıkan şüpheleri doğrular nitelikte olduğu belirtildi.
Brüksel’den STK’lara özel talimatlar
Gazetenin haberine göre, Avrupa Komisyonu ve aktivistler arasındaki çalışma sadece bir anlaşmadan ibaret değildi; Brüksel’deki yetkililer ve STK çalışanları eylemleri yakın bir şekilde koordine ediyordu.
Sözleşmelerde, kimlere kaç lobi mektubu gönderileceği, sosyal medyada hangi gönderilerin paylaşılacağı ve hangi Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmeler yapılması gerektiği gibi ayrıntılara bile yer verildiği iddia edildi.
Aktivistlerin görevleri arasında, belirli projelerin yanı sıra Avrupa Parlamentosu içinde lobi faaliyetleri yürütmek de bulunuyordu.
Gazete, AB topraklarında pestisit ve kimyasal madde kullanımının düzenlenmesine ilişkin oylamayı örnek gösterdi. STK’lerin proje başına 700 bin avroya kadar ödenek alabildiği kaydedildi.
Hedefteki Alman sanayisi
Almanya’da Avrupa fonlarından doğrudan yararlananlar arasında, ülkenin sanayi ve enerji politikalarını agresif bir şekilde eleştirmeleriyle bilinen kuruluşlar yer aldı.
Örneğin, 2018’den beri çok sayıda dava yoluyla Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattı projesini durdurmaya çalışan hukuk grubu ClientEarth, 2023 yılında Alman kömür santrallerine karşı dava hazırlaması için Brüksel’den 350 bin avro aldı. Belirtilen amaç, işletmeciler üzerindeki “mali ve hukuki baskıyı” artırmaktı.
Bir diğer örnek ise, Avrupa Komisyonu’nun talebi üzerine AB ile MERCOSUR ülkeleri arasında yapılacak serbest ticaret anlaşmasına karşı aktif bir kampanya başlatması istenen Friends of the Earth örgütü oldu.
Almanya bu anlaşmanın en büyük destekçilerinden biriyken, Fransa karşı çıkıyordu. Bu durum, bir Avrupa Komisyonu yapısının bir anlaşmayı engellemeye çalışırken, diğerinin Latin Amerika ülkeleriyle müzakerelerde ilerlemek için her türlü çabayı göstermesi gibi paradoksal bir tablo ortaya çıkardı.
Komisyon suçlamaları reddediyor
Haberin yayınlanmasının ardından Avrupa Komisyonu, suçlamaları reddetmekte gecikmedi. Cumartesi günü Welt am Sonntag‘ın haberine yanıt olarak yapılan açıklamada, STK’lerle herhangi bir “gizli sözleşme” olmadığı belirtildi.
Bir Komisyon sözcüsü Euronews‘e yaptığı açıklamada, “Medyadaki iddiaların aksine, Avrupa Komisyonu ile sivil toplum kuruluşları arasında gizli sözleşmeler bulunmamaktadır. Komisyon, STK’lerin finansmanı söz konusu olduğunda yüksek düzeyde şeffaflık göstermektedir,” dedi.
STK’ler de siyasi güdümlü müdahale suçlamalarından uzak durmaya çalışıyor. ClientEarth’ün Almanya ofisi başkanı Christiane Gerstetter, tahsis edilen fonların “Almanya ofisindeki personel ve işletme giderlerinin kısmen finansmanı” için kullanıldığını ve “LIFE programı hibesinden tek bir avronun bile dış mahkeme masraflarını karşılamak için kullanılmadığını” belirtti.
2024 yılında kuruluş, Alman hükümetine karşı hava kirliliği kontrol politikalarına uymadığı gerekçesiyle açtığı bir davayı ilk kez kazanmıştı.
Milyarlarca avroluk LIFE programı mercek altında
Çevreci STK’lerin finansmanı, 2021-2027 dönemi için 5,4 milyar avro bütçe ayrılan LIFE programı aracılığıyla gerçekleştiriliyordu.
Bu paranın, sürdürülebilir kalkınma alanındaki projeleri hayata geçirmeleri için STK’lere ve çevre enstitülerine rekabetçi bir temelde hibe olarak dağıtılması gerekiyordu.
Ancak bu sistemin etkinliği ve şeffaflığına dair şüpheler ilk olarak 2024’ün sonlarında ortaya çıktı. O dönemde Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük gruba sahip olan Avrupa Halk Partisi (EVP), Brüksel’in LIFE programını kendi gündemini, özellikle de çevre yasalarını ilerletmek için kullandığından şüphelenmişti.
AB bütçesinin yıllık parlamento denetimi çerçevesinde grup milletvekilleri, 2022 ve 2023 yıllarına ait bazı STK sözleşmelerini inceleyerek, hangi Avrupa Parlamentosu milletvekilleriyle ne konuşulması gerektiğine dair doğrudan talimatlar içerdiğini tespit etti.
Patlak veren skandal sonucunda Avrupa Komisyonu, fon tahsis etme yaklaşımını yeniden gözden geçirmek zorunda kaldı.
Politico‘nun haberine göre, Kasım 2024’te bir dizi STK’ye e-posta yoluyla artık Avrupa paralarını propaganda ve lobi faaliyetleri için harcayamayacakları bildirildi.
Bu yılın ocak ayında ise Avrupa Komisyonu’nun Bütçeden Sorumlu Üyesi Petr Sefarin, LIFE fonlarının bir kısmının amacına uygun harcanmadığını kabul etti.
Nisan ayında Avrupa Sayıştayı, yürüttüğü soruşturma sonucunda Avrupa Birliği değerlerinin ihlal edilmediğini ancak STK’lere sağlanan finansmanın şeffaf olmadığını kabul etti.
Şubat ayında Avrupa Parlamentosu’ndaki birkaç grup, LIFE programı finansmanının 2025 yılı için bir kısmını dondurmaya çalıştı.
Bu girişim, lobi faaliyeti yürüten 30 çevreci STK’ye ayrılan toplam tutarın yaklaşık yüzde 70’ine denk gelen 15,6 milyon avroluk ödemenin askıya alınmasını içeriyordu.
Programın 776 milyon avroluk genel bütçesi düşünüldüğünde bu hamle, programın tamamına yönelik bir tehditten çok siyasi bir sinyal niteliğindeydi.
Fakat bu durum, LIFE programına olan desteğin Avrupa Parlamentosu içinde bile ne kadar kırılgan hale geldiğini gösterdi. İlgili komitede dondurma teklifi 40’a karşı 41 oyla reddedilirken, genel kurul oylamasında da çoğunluk sağlanamadı.
Ortaya çıkan yeni belgelerin bu konuyu yeniden gündeme getirebileceği ve LIFE programı için daha kötü beklentilere yol açabileceği düşünülüyor.
Avrupa
AB, Rus petrolüne tavan fiyatı düşürüyor ve Kuzey Akım’ı yasaklıyor

Avrupa Birliği, Rusya’ya karşı 18. yaptırım paketini hazırlıyor. Bu paketle Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatın 60 dolardan 45 dolara düşürülmesi ve Kuzey Akım boru hatları dahil Rus enerji altyapısının işletilmesinin yasaklanması planlanıyor.
Avrupa Birliği (AB), Rusya’ya karşı hazırladığı 18. yaptırım paketinin ana maddeleri olarak, ülkenin petrol gelirlerini sınırlamayı ve Kuzey Akım boru hatlarının yeniden faaliyete geçmesini engellemeyi hedefliyor.
Avrupa Komisyonu ayrıca, 190 milyar avro Rus döviz rezervinin dondurulduğu Belçika’yı Moskova’dan gelebilecek olası davalara karşı korumaya çalışacak.
Ukrayna’daki barış sürecinin duraksaması zemininde hazırlanan yeni yaptırım önerilerini Avrupa Komisyonu’nun Salı günü sunmayı planladığı belirtildi.
Financial Times gazetesine konuşan ve konuya yakın üç kişinin aktardığına göre, pakette Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatın mevcut 60 dolardan 45 dolara düşürülmesi yer alıyor.
Ayrıca, Kuzey Akım boru hatları da dahil olmak üzere Rus enerji altyapısının işletilmesine yasak getirilmesi öngörülüyor.
Almanya’dan Kuzey Akım’a tam yasak
Kuzey Akım boru hatlarının yasaklanması konusunda Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Almanya’nın yeni Şansölyesi Friedrich Merz daha önce anlaşmaya varmıştı.
Şansölye Merz, Rus ve Amerikalı iş insanlarının Kuzey Akım-2’nin kalan hattını faaliyete geçirme olasılığını görüştüğü ve Almanya’nın doğu eyaletlerindeki bazı siyasetçi ve sanayicilerin Ukrayna’da barış sağlanması halinde Gazprom’dan alımlara geri dönmekten bahsettiği yönündeki haberler üzerine, Moskova ile potansiyel gaz işbirliğinin faydalarına ilişkin her türlü tartışmayı bastırmayı amaçlıyor.
ABD’nin çelişkili tutumu
AB ve ABD, Rusya’yı barış müzakerelerine zorlamak amacıyla ek ekonomik baskı uygulamak istiyor. Ancak Washington’ın bu konuda çelişkili bir tutum sergilediği görülüyor.
Başkan Donald Trump geçen hafta Merz ile yaptığı görüşmede Rusya ve Ukrayna’yı, ayrılmadan önce kavga etmelerine izin verilmesi gereken çocuklara benzetmişti.
Öte yandan, Senato’da Rus enerji kaynaklarını satın alan ülkelere karşı yüzde 500’lük gümrük vergisi getirilmesini öngören yasa tasarısı hazırlandı.
Ancak yönetimin yaptırımları sıkılaştırma konusundaki isteksizliği nedeniyle senatörler, yasa tasarısının onay sürecini başlatma çabalarını son günlerde zayıflattı.
Financial Times’ın haberine göre, yeni yaptırım paketi kapsamında ek Rus bankaları ve tankerlerinin kara listeye alınması ile Belçika’ya ikili yatırım anlaşması çerçevesinde koruma garantisi verilmesi de öngörülüyor.
İsviçre, Rusya’nın ‘gölge filosuna’ yönelik AB yaptırımlarına resmen katıldı
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 1
-
Avrupa1 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Rusya1 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Dünya Basını2 hafta önce
FP: ABD anlaşma değil teslimiyet istiyor
-
Görüş1 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2