Bizi Takip Edin

AVRUPA

Ukrayna’nın ağır sanayisi çöküş yaşıyor

Yayınlanma

Mart ve haziran ayları arasında Rusya’nın hava saldırıları nedeniyle Ukrayna’daki elektrik santrallerinin hasar görmesi Batı basınında ülkenin sivil altyapısına yönelik bir saldırı olarak yansıtıldı.

Bazıları pek çok Ukraynalının önümüzdeki kış donmak zorunda kalacağını bildirdi. Ancak Ukrayna demir-çelik endüstrisinin ve dolayısıyla savunma sanayinin saldırılardan büyük ölçüde etkilendiği gerçeği neredeyse hiç dile getirilmedi.

Bu yılın mart ve haziran ayları arasında Ukrayna’da elektrik üreten bir dizi kömürlü termik santral ve hidroelektrik santrali, hava saldırıları nedeniyle hasar gördü ya da yıkıldı.

Şu anda maksimum 18 gigawatt elektrik tüketim potansiyelinin sadece dokuz gigawatt’ı karşılanabilir durumda.

Ukraynalılar çoğunlukla doğalgaz ısınıyor

Bazı termik santrallerin sadece elektrik üretmekle kalmayıp, elektrik üretmek için kullanılamayan atık ısının bölgesel ısıtma yoluyla evleri ve daireleri ısıtmak için kullanıldığı biliniyor.

Gazın yakılmasıyla ısı üreten ve bunları kontrol etmek için elektriğe ihtiyaç duyan merkezi kombine ısı ve enerji santrallerinin elektrik eksikliği nedeniyle kısa sürelerle devre dışı kalma riski de söz konusu.

Ancak, enerji ihtiyaçları acil durum güç jeneratörleri ile karşılanabilir. Daha yakından incelendiğinde ise Ukraynalı hanelerin çoğunluğunun ısınma için doğalgaz kullandığı ortaya çıkıyor.

Ukrayna devlet enerji şirketi Naftogaz, internet sitesinde 9,6 milyon haneye gaz tedarik ettiğini belirtiyor. Vikipedi’ye göre, 2007 yılında yaklaşık 42 milyon nüfusa sahip Ukrayna’da 17 milyonun biraz altında hane vardı.

Ukrayna Ulusal Bilimler Akademisi, 2023 yılı ortalarında Kiev’in kontrolündeki bölgede yaşayanların sayısını 28 milyon olarak tahmin etti. Bu da yaklaşık 11,4 milyon haneye karşılık geliyor. Bu da Kiev’in kontrolü altındaki hanelerin yüzde 84’üne doğrudan gaz tedarik edildiği anlamına geliyor.

Kentlerdeki pek çok evin merkezi ısıtma sistemlerinin yardımıyla ısıtıldığı ve kırsal kesimde hala odun ve kömür kullanıldığı düşünüldüğünde, önümüzdeki kış Ukrayna nüfusu için ısı tedarikinin büyük ölçüde tehlikeye girmemesi gerekiyor.

‘Ukrayna’nın SSCB’den miras kalan enerji sektöründe taş üstünde taş kalmayacak’

Ağırlıklı olarak termik ve hidroelektrik santraller tahrip edildi

ABD’li araştırma merkezi Wilson Center tarafından mayıs ayında yayımlanan rapora göre Kiev’in kontrol ettiği bölgelerdeki fosil yakıtla çalışan tüm termik santraller ve iki hidroelektrik santrali Rusya’nın hava saldırılarında ya yok oldu ya da ciddi hasar gördü.

Polonya hükümeti tarafından işletilen bir düşünce kuruluşu olan Doğu Araştırmaları Merkezi (OSW) tarafından yapılan bir analiz, termik santrallerin kapasitesinin yüzde 80 ila 90’ının ve hidroelektrik santrallerinin kapasitesinin yüzde 45’inin saldırılarda kaybedildiği kanaatinde.

Yıkım ve hasarın bir sonucu olarak Ukrayna vatandaşları düzenli elektrik kesintilerine katlanmak zorunda. Polonyalı düşünce kuruluşu, önümüzdeki kış birkaç ila 20 saatlik günlük kesintilerin beklenebileceğine işaret ediyor.

AB’den elektrik tedariki çözüm değil

Ukrayna elektrik şebekesi Mart 2022’den bu yana Avrupa Birliği (AB) şebekesine bağlı. Ancak iletim kapasitesi şu anda sadece 1,7 gigawatt. Kapasiteyi 2,2 gigawatt’a çıkarma planı bile eksik olan dokuz gigawatt’ı yerine koymak için yeterli değil.

Avrupa İletim Sistemi Operatörleri Birliği’nin verileri, diğer Avrupa ülkelerinden Ukrayna’ya net elektrik enerjisi ithalatının Nisan 2024’ten bu yana önemli ölçüde arttığını ve bazı durumlarda maksimum kapasite olan 1,7 gigawatt’a ulaştığını gösteriyor.

Rusya’nın saldırılarının hedefinde Ukrayna demir-çelik üretimi ve Ukrayna savunma sanayii var

Diğer yandan İngiliz düşünce kuruluşu Royal United Services Institute for Defence and Security Studies, Rusya ordusunun düzenlediği hava saldırılarının ‘etkileyici isabetliliğine’ dikkat çekti.

Ukrayna’nın en büyü enerji tüketicisi, demir çelik endüstrisi. Ülke, 2007 yılında dünyanın sekizinci en büyük demir çelik üreticisi ve üçüncü en büyük demir çelik ihracatçısıydı.

Buna bağımlı olan savunma sanayii de ülkenin en büyük işverenlerinden biri. Ukrayna, 2012 yılında dünyanın en büyük dördüncü silah ihracatçısı oldu. Silahlar arasında özellikle zırhlı araçlar ve gemiler yer alıyor.

Donbass’ın kaybı, Kiev kontrolündeki Ukrayna’da demir çelik üretimine ağır bir darbe vurdu, zira ülkenin kömür üretiminin yüzde 90’ı buradan sağlanıyordu.

Ayrıca Rusya, savaş başlayana kadar ülkenin en büyük kömür tedarikçisiydi. Kömürden üretilen kok, demirin eritilmesinde önemli bir enerji kaynağı.

Mariupol’deki Azovstal çelik fabrikası da 2022’nin bahar aylarında Rusya’nın eline geçti. Kiev’in kontrolü altında kalan demir-çelik fabrikaları savaş başlamadan önceki üretimlerinin üçte birinden, 2014’te iç savaş başlamadan önceki üretimlerinin ise beşte birinden daha azını üretiyor.

Ukraynalı düşünce kuruluşu GMK Centre’a göre, Ukrayna’daki orijinal 13 yüksek fırından sadece beşi halen faaliyette.

Buna ek olarak, elektrikle çalışan ve çelik üretiminde kullanılan iki elektrik ark ocağı bulunuyor. Kısıtlamalara rağmen Ukrayna’nın demir ve çelik üretimi savaşın başlangıcından bu yana kayda değer ölçüde arttı.

Kamuya açık veri eksikliği nedeniyle, Ukrayna’daki enerji santrallerinin yıkılmasının demir çelik üretimi üzerindeki etkisini tam olarak ölçmek henüz mümkün değil.

Fakat GMK Centre, temmuz ayı başında, ciddi ölçüde artan elektrik fiyatları nedeniyle demir cevheri ihracatının yılın ikinci yarısında yılın ilk altı ayına kıyasla muhtemelen 2,7 milyon ton düşeceğini bildirmişti. Yüksek fiyatlar AB’den yapılan elektrik enerjisi ithalatından kaynaklanıyordu.

Ukraynalı düşünce kuruluşunun bir başka raporuna göre de elektrik ithalatı ülkenin Avrupa’daki en yüksek sanayi elektriği fiyatlarına sahip olmasına yol açtı.

Bu durum ülkenin rekabet gücünü azaltacak ve ‘çelik endüstrisinin pek çok alanını büyük ölçüde etkileyecek’. Elektrik maliyetlerinin kömür madenciliğindeki payı yüzde 32, demir cevheri üretiminde yüzde 60 ve çelik üretiminde yüzde 25.

Ukrayna temerrütten kurtuldu, sıra vergi yükünün artırılmasında

AVRUPA

Birleşik Krallık’ta binlerce çiftçi parlamentoya yürüyecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ta binlerce çiftçinin bugün (19 Kasım), İşçi Partisi hükümetinin değeri 1 milyon sterlinden fazla olan çiftliklere veraset vergisi uygulama planlarına karşı bir yürüyüş düzenlemesi bekleniyor.

The Telegraph’a göre organizatörler şu ana kadar protestoların “barışçıl” ve “yıkıcı olmayacağı” sözünü verirken, katılımcılardan davranışlarının “tarım endüstrisinin ya da etkinliğin koordinatörlerinin imajını zedelemeyeceğine” dair taahhütte bulunmaları istendi.

Fakat hükümet üzerindeki baskıyı arttırmak için “Fransız tarzı” taktikler uygulanması yönünde de çağrılar yapıldı ve organizatörler bakanların rotayı değiştirmemesi halinde eylemlerin artırılabileceğini öne sürdü.

Öneriler arasında çiftçilerin gübre atmayı reddederek su şirketlerini kanalizasyonla baş başa bırakacakları bir “kanalizasyon grevi” ve gıda üretiminin durdurulması çağrıları yer alıyor.

Tarım Forumunun kurucusu ve protestonun baş organizatörlerinden biri olan Clive Bailye, “Şimdilik salı günkü yıkıcı olmayan mitinge odaklandık, bunun ötesinde ne olacağını kim bilebilir?” diyerek daha radikal eylemlere kapıyı açık bıraktı.

Hükümet, çiftçilerin vergi artırımı nedeniyle greve gitmesi halinde acil durum planları hazırlıyor, fakat herhangi bir açığı ithalatla kapatabileceğine inandığı anlaşılıyor.

Toprakta veraset vergisi ne durumda?

Maliye Bakanı Rachel Reeves, geçen ayki ilk mali etkinliğini aile çiftliklerine yönelik yardımlarda yapılacak değişiklikleri duyurmak için kullandığında çiftçileri çileden çıkarmıştı.

Nisan 2026’dan itibaren değeri 1 milyon sterlinden fazla olan çiftlikler yüzde 20 veraset vergisine tabi olacak fakat bakanlar, tekil koşullara bağlı olarak, 3 milyon sterlin değerindeki çiftliklerin, kalan yardımlar dikkate alındığında vergisiz olarak devredilebileceğini savunuyor.

Halihazırda %40 olan veraset vergisi (IHT), genellikle vefat eden bir kişinin 325.000 sterlinlik bir eşiğin üzerindeki varlıklarının değeri üzerinden ödeniyor. Bu eşik 2030 yılına kadar uzatıldı.

Şu anda, bir emeklilik maaşında biriktirilen herhangi bir para buna dahil değil fakat Nisan 2027’den itibaren miras kalan emeklilik maaşları da dahil edilecektir.

Bu durum, bir kişi ölmeden önce harcanmamış emeklilik birikimleri nedeniyle daha fazla mülkün veraset vergisi ağına girmesine neden olacak.

Hükümet, 2027-28 yıllarında 10.500 ekstra mülkün veraset vergisi ödeyeceğini açıkladı.

Hükümete göre bu değişiklikler, önceki Muhafazakâr hükümetten devraldıkları “22 milyar sterlinlik mali boşluğu” kapatmak ve en zengin mülklerden bazıları tarafından istismar edilen bir boşluğu kapatmak için gerekli. 

Borçlu çiftçi aileleri topraklarını elden çıkarmak zorunda kalabilir

Fakat Ulusal Çiftçiler Birliği (NFU), değişikliklerin pek çok çiftçi ailesini topraklarını parçalamaya zorlayacağını söyledi.

Son rakamlar, her 20 mülkten birinden daha azının (%4’ün biraz üzerinde) veraset vergisi ödediğini gösteriyor. Bu da yılda yaklaşık 27.800 mülk için vergi ödendiği anlamına geliyor.

Bununla birlikte, Institute for Fiscal Studies düşünce kuruluşundaki iktisatçılar, mevcut kurallar altında 2032 yılına kadar mülklerin yaklaşık %7’sinin veraset vergisinden sorumlu olabileceğini tahmin ediyor.

Bu orandan çok daha fazla sayıda insan veraset vergisi yükümlüsü olabileceğine inanıyor. Temmuz 2023’te The Times gazetesi için yapılan bir YouGov anketi, üçte birinin öldüklerinde varlıkları üzerinden veraset vergisi ödenmesi gerekeceğini düşündüğünü ortaya koydu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ermenistan hükümetinde istifa depremi

Yayınlanma

Ermenistan hükümetinde önemli görevlerde bulunan dört isim istifa etti. Başbakan Nikol Paşinyan, bu istifaların kendi talebiyle gerçekleştiğini açıkladı.

Paşinyan, Facebook’ta yaptığı açıklamada, istifaların kişisel nedenlerden kaynaklanmadığını, sistemsel bir ihtiyaçtan doğduğunu belirtti. Şu ifadeleri kullandı: “Böyle bir talepte bulunmamın nedenleri kişisel değil, sistemsel. Fakat, bu isimlerin devletimizin gelişimine sağladığı katkıları inkar edemem. Kendilerine hizmetleri ve talebimi anlayışla karşıladıkları için teşekkür ederim.”

Görevlerinden ayrılan isimler arasında İçişleri Bakanı Vahe Gazaryan, Yolsuzlukla Mücadele Komitesi Başkanı Sasun Ha.atryan, Soruşturma Komitesi Başkanı Argişti Kyaramyan, Devlet Gelir Komitesi (Vergi Kurumu) Başkanı Rustam Badasyan ve Bölgesel İdareler Bakanı Gnel Sanosyan bulunuyor.

Soruşturma Komitesi Başkanı Kyaramyan, istifasının “kolluk kuvvetlerinin işleyişini yeniden değerlendirme süreci” ile ilişkili olduğunu ifade etti.

Radar Armenia‘nın haberine göre, iktidardaki Sivil Sözleşme partisinden milletvekilleri Hovik Aghazaryan ve Narek Zeynalyan da istifa etmeye hazırlanıyor.

15 Kasım’da Paşinyan, kolluk kuvvetlerinin çalışmalarını eleştirerek “sabrının taştığını” ifade etmişti.

Başbakan, özellikle Ermenistan’ın kırsal kesimlerinde 2018-2019 yıllarından beri, yani kendi iktidarından itibaren, yolsuzluk ve yaygın suçlardan şikayetlerin sürdüğünü vurguladı: “İnsanlar, geçmişte bazı kişilerden korktukları gibi hâlâ korkuyorlar. Bu da Ermenistan’da devlet otoritesinin zayıflığını gösteriyor. Ne yazık ki bu durum, güvenlik güçlerinin yetersiz olduğu anlamına geliyor.”

Paşinyan ayrıca yolsuzlukla mücadele politikalarının bazı başarılarına dikkat çekse de, bu konuda artık daha fazla müsamaha göstermeyeceğini belirtti: “Son üç-dört yılda pek çok başarıdan söz ettik. Ancak açıkça ifade ediyorum, bu süreç burada sona eriyor. Size daha fazla taviz verecek durumda değilim. İstediğiniz her şeyi verdim ama artık tolerans göstermeyeceğim.”

Ermenistan’da ‘askeri darbe girişimi’ iddiası

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’te halka ‘savaşa hazırlık’ broşürü dağıtıldı: Sivillere ne öğretiliyor?

Yayınlanma

Yazar

İsveç’te beş milyondan fazla aileye, ‘Krizin veya Savaşın Gelmesi Durumunda’ başlıklı bir broşür gönderilecek. 

Broşür, İsveç Sivil Acil Durum Ajansı (MSB) tarafından hazırlandı ve dağıtımına dün (18 Kasım) başlandı. 

Halkı savaş ya da kriz durumlarına hazırlamak amacıyla dağıtılan ve en başında “Bu broşür İsveç’teki tüm evlere gönderilmektedir” ifadelerinin yer aldığı bu broşür aslında yeni değil, içeriği güncellenmiş bir broşür.

İsveç, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana benzer broşürler dağıtıyor. En son 2018 yılında, 57 yıllık bir aranın ardından dağıtılmıştı. 

Dağıtımına dün başlanan son broşürün içeriğinin ise 3’te 1 oranında artırıldığı belirtiliyor. 

32 sayfalık broşürde savaş, doğal afetler veya siber saldırılar gibi olağanüstü durumlara nasıl hazırlık yapılacağına dair talimatlar yer alıyor.

Broşürün giriş sayfasında şu ifadeler yer alıyor:

“İsveç Halkına

Zor bir dönemde yaşıyoruz. Çevremizde savaşlar sürüyor. Terör, siber saldırılar ve yanıltıcı bilgiler bizi zarar vermek ve etkilemek için kullanılıyor.

Tehditlere karşı koymak için birlik olmamız ve ülkemizin sorumluluğunu üstlenmemiz gerekiyor. Saldırıya uğrarsak, İsveç’in bağımsızlığını ve demokrasisini savunmak için hep birlikte mücadele etmeliyiz.

Dayanıklılık, her gün ailemiz, iş arkadaşlarımız, dostlarımız ve komşularımızla birlikte inşa ettiğimiz bir güçtür.

Bu broşürde, kendinizi nasıl hazırlayabileceğinizi ve kriz ya da savaş durumunda ne yapmanız gerektiğini öğreneceksiniz.

Siz, İsveç’in hazırlık gücünün bir parçasısınız.”

Broşür, İsveç’in savaş hazırlıkları ve halkın yapması gerekenler 21 alt başlığa ayrılmış. Bu başlıklar savunma, hazırlık seviyesi, savunma yükümlülükleri, uyarı sistemleri, hava saldırıları, evde hazırlık, tahliye, sığınaklar, psikolojik savunma, dijital güvenlik, terör saldırısı, hava koşulları, bulaşıcı hastalıklar, ekstra desteğe ihtiyaç duyanlar, evcil hayvanı bulunanlar, çocuklar ve önemli telefon numaraları gibi maddelerden oluşuyor.

“Belirsiz bir dünya hazırlık gerektirir” ifadeleriyle başlayan yönergede, “İsveç’e yönelik askeri tehdit arttı ve en kötüsüne, silahlı saldırıya hazırlıklı olmalıyız” ifadelerine yer veriliyor. 

‘Kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve dini topluluklar’

Halka savaş durumunda ‘direnişin olmadığına dair haberlere inanmamaları’ salık verilirken, insanlardan ‘savunma kapsamında misyonları olan örgütlere’ katılmaları tavsiye ediliyor. Bu bağlamda, ‘kar amacı gütmeyen kuruluşlarla dini toplulukların da önemli katkılarda bulundukları’ vurgulanıyor.

İsveç’in savunma stratejisinin tarif edildiği bölümde ise, önceki bildirilerden farklı olarak ‘NATO üyesi ülke’ vurgusu yapılıyor ve “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” sloganına yer veriliyor. 

Herhangi bir saldırı durumunda, hangi sinyalin ne anlama geldiği detaylı bir şekilde aktarılan broşürde, hava saldırısı ve benzeri durumlarda halkın sığınak, barınak, tünel, metro istasyonu gibi yerlere sığınabileceği aktarılıyor. 

Broşürde ayrıca, halktan savaş durumunda kullanılmak üzere gerekli su ve erzağı biriktirmeleri söyleniyor ve insanların bunları idareli kullanabilmesine yönelik yönergeler yer alıyor. Aynı şekilde, insanların iletişim kurabilecekleri ve güncel haberleri alabilecekleri elektronik gereçlerin çalışması için detaylı bir tarif yapılıyor. 

Savaş durumunda yaşama dair detaylı bilgi aktarılan broşürde ‘tuvalet eğitimi’ bile var. “Sular kesildiğinde hijyeninize dikkat edin” ifadelerinin yer aldığı broşürde, “Sifonunu çekemesen bile tuvalete işeyebilirsin” ifadelerine yer veriliyor.

MSB ayrıca, halkın sığınabilecekleri barınakların mavi üçgenli turuncu bir kareye sahip bir işarete sahip olduğu bilgisini veriyor.

 

Psikolojik savunma

Broşürün dikkat çekici bir diğer başlığı ise, ‘Psikolojik Savunma’ bölümü. Bu bölümde MSB, ‘yabancı güçlerin’ sosyal medyada dezenformasyon yaptığını öne sürerek şu açıklamaya yer veriyor:

“Yabancı güçler ve İsveç dışındaki diğer aktörler bizi etkilemek için dezenformasyon, yanıltıcı ve propaganda kullanıyor. Etkileme girişimleri günlük olarak, çoğunlukla çevrimiçi ortamda ve sosyal medyada gerçekleşiyor. Amaç güvensizlik yaratıp kendimizi savunma irademizi kırmak.”

Aynı bölümde yer alan “Yalnızca güvenilir kaynaklardan geldiğini bildiğiniz bilgileri paylaşın ve yetkililerden teyit edilmiş bilgi isteyin” notu ise, hazırlıkların sıcak savaştan da önce, şimdiden başladığını gösterir nitelikte. 

Uzun şifreler ve ulusal güvenlik

‘Dijital güvenlik’ bölümündeyse, “Bilgilerinizi hem evde hem de işte güvenli bir şekilde ele alarak İsveç’in dayanıklılığının güçlendirilmesine katkıda bulunursunuz” notuyla, vatandaşlardan uzun şifreler oluşturmaları ve bilgilerini USB belleklerde yedeklemeleri isteniyor. 

Broşürde yer almayanlar

Söz konusu broşür sivillere yönelik olsa da, İsveç’in savaş hazırlıkları sığınak ve önemli numaralar listesinden çok daha fazlası. 

İsveç, NATO’ya resmen katıldığı Mart 2024’ten bu yana hem doğal olarak, hem de İsveç siyasetinin politik yönelimi gereği Atlantik güvenlik stratejisinin hızlı ve istekli bir paydaşı oldu. 

Son olarak, İsveç ve Birleşik Krallık arasında CV90 zırhlı araçlarının bilişim teknolojisi modernizasyonuna yönelik, bütçesi 24 milyon euro’ya varan bir anlaşma yapıldı. İsveçli MilDef şirketi, dayanıklı BT ekipmanlarının temini için BAE Systems ile bir sözleşme imzalayarak savaş koşullarında iletişim ve yönetim güvenilirliğini artırmayı hedefliyor.

Bir zamanlar ‘tamamen tarafsız politikalarıyla’ tanınan İskandinav ülkelerinin ‘barış yanlısı’ söylemleri, keskin bir şekilde saldırgan ve hatta savaşçı bir söylemle değiştiriliyor. 

Bu yıl içerisinde, İsveç Sivil Savunma Bakanı Carl-Oskar Bolin, 8 Ocak’ta Sälen’de düzenlenen yıllık güvenlik konferansında yaptığı konuşmada, ‘savaşın İsveç’e yarın gibi erken bir tarihte gelebileceğini’ söylemişti. İsveçlileri aktif bir şekilde hazırlanmaya ve her an saldırı beklemeye çağıran Bolin’e, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı Mikael Büden de destek vererek, “Doğu Avrupa’da olup bitenlerin sadece bir başlangıç olduğunu” söylemişti. 

Devam eden enformasyon savaşı nedeniyle çok gündeme gelmese de, Washington, 2024 yılını Kuzey Avrupa’nın neredeyse tüm ülkeleriyle yeni ikili anlaşmalar imzalayarak, mevcut anlaşmaları yenileyerek, yerel askeri üsleri ve hava alanlarını kullanma ve buralara silah yerleştirme fırsatı elde ederek tamamlıyor. 

Örneğin, 5-14 Mart tarihleri arasında düzenlenen Nordic Response-24 tatbikatı başta ABD olmak üzere ittifak birliklerinin bölgede konuşlanmasını ve Norveç, İsveç ve Finlandiya’da ortak bir operasyonu içeriyordu. 

Bir NATO üyesi olarak İsveç de, savunma harcamalarını GSYİH’sinin yüzde 2’sine çıkarma hedefini çoktan önüne koydu. Ancak ülkenin askerileşmesi bununla sınırlı değil. 

İsveç, NATO’ya resmen katılımından birkaç ay önce, 5 Aralık 2023 tarihinde ABD ile önemli bir savunma işbirliği anlaşması imzaladı. 

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve İsveç Savunma Bakanı Pal Jonson tarafından imzalanan anlaşma Amerikan kuvvetlerine İsveç’te belirli konuşlanma bölgelerine erişim ve ekipman konumlandırılması imkanı tanıyor. 

Ayrıca, ülkenin güneybatı kesiminde bulunan Göteborg deniz üssü ve İsveç’in tek hava savunma alayının konuşlandığı Halmstad kenti de kritik bir konumda. Burada, tatbikatların bir parçası olarak, Kuzey Denizi’nden Baltık Denizi’ne uzanan ve Danimarka takımadalarından geçen önemli ulaşım yollarının korunması tatbik edildi. Bu adımlar, Norveç’e artık sığmayan ABD askeri askeri stoklarının bir kısmının İsveç’e, bir kısmının da Finlandiya’ya aktarılması anlamına geliyor.

İsveç neden önemli?

İsveç’in kuzeyindeki Lulea’da büyük bir hava üssü bulunuyor. Vidsel yakınlarında İsveç Hava Kuvvetleri’ne ait 2.300 metre uzunluğunda bir piste sahip 5 bin kilometrekarelik bir askeri havacılık test alanı, Vidsel füze alanı ve savunma şirketi Enator Miltest’in füze alanı bulunuyor. Bu pist aynı zamanda nükleer silah taşıma kapasitesine sahip ABD F-35 savaş uçaklarını barındırabilecek kapasitede. 

Ayrıca, İsveç’in en kuzeyinde, yani Kuzey Kutup Dairesi’nde bulunan Kiruna kasabasında da bir sivil ‘uzay limanı’ (Esrange Uzay Merkezi) var ve burası da ABD’nin yetki alanına devredilen nesneler listesinde yer alıyor. Ülkenin orta kesiminde bulunan Östersund şehri de dikkat çekici özelliklere sahip. Bu bölge, büyük olasılıkla, askeri teçhizatın, yakıt ve yağlayıcıların depolanması için kullanılacak.

İsveç’in dönüşümü ne anlama geliyor?

İsveç’in ‘savaşçı’ dönüşümü yalnızca İsveç’le ilgili değil. 

Yalnızca son bir yılda askeri alanda yaşanan bu gelişmeleri alt alta koyduğumuzda, karşımıza ABD’nin Doğu Avrupa ve İskandinavya bölgesini Rusya ile savaşa hazırladığı gerçeği ortaya çıkıyor. 

Böyle bir hazırlığın en önemli ayağı, kamuoyunun hazırlanması. Yalnızca iki ay önce, Litvanya da aynı İsveç gibi, vatandaşlarına savaş durumuna hazırlık broşürü dağıtmıştı.

İttifakların genişlediği, askeri harcamaların ve ikili anlaşmaların arttığı, bölgenin hızla sıcak savaşa sürüklendiği bu tabloda, Avrupa halklarına ise ellerine tutuşturulan broşürlerle nasıl saklanacağını öğrenmek düşüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English