Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Ursula von der Leyen’in ikinci dönemi hâlâ belirsiz

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in görevdeki ikinci dönemi için destek arayışı sürerken, kilit isimlerden Giorgia Meloni “kırılgan çoğunluk” uyarısı yaptı.

Leyen’in görevde kalabilmesi için önce AB’nin 27 liderinin desteğini, ardından da Avrupa Parlamentosu’nda (AP) çoğunluğu sağlaması gerekiyor. Meloni’nin başında bulunduğu AP grubu Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR), bu ayın başlarında yapılan seçimlerin ardından şu anda AP’deki en büyük üçüncü grup konumunda.

Meloni, ECR olmadan varılan uzlaşmayı “hata” olarak nitelendirdi ve adayların “Avrupa yasama organında zorluklar yaşayacağı” uyarısında bulundu.

Birinci döneminde Leyen’i destekleyen “merkez sağ” Avrupa Halk Partisi (EPP), sosyalistler ve liberal Renew yine çoğunluğu sağlayabiliyor ama AP’de eskisine göre daha “sağ” bir kalabalık bulunduğu için durumu fazlasıyla kırılgan.

“Kapalı kapılar ardında anlaşma”ya tepki

Meloni, bugün yapılacak ve üst düzey pozisyonların belirleneceği AB zirvesi öncesinde yaptığı konuşmada, altı “merkezci” AB liderinden oluşan grubu, kendisini ikinci kez dışlayan bir anlaşmaya imza attıkları için eleştirdi.

Listede Leyen’in yanı sıra bir sonraki Avrupa Konseyi başkanı olarak Portekiz’in eski başbakanı sosyal demokrat António Costa ve bloğun baş diplomatı olarak Estonya liberal Başbakanı Kaja Kallas yer alıyor.

Meloni’nin dışlanması, Fransa’dan Emmanuel Macron ve Almanya’dan Olaf Scholz’un da aralarında bulunduğu aynı üç merkezci grubu temsil eden liderlerin bu ayın başlarında gayrı resmi bir zirve öncesinde kapalı kapılar ardında yapılan bir toplantıda isimleri belirlemesinin ardından ikinci kez kenara itildiğine işaret ediyor.

Financial Times’a konuşan bir AB diplomatı sürecin “[Meloni’nin] siyasi bir güç olarak merkezi olmadığını göstermek gibi siyasi bir amacı varmış gibi göründüğünü” söyledi.

Scholz’dan Leyen’e destek

Çarşamba günü Federal Meclis’te konuşan Scholz, Avrupalı liderlerin üç aday üzerinde hızlı bir şekilde anlaşmasını umduğunu söyledi.

Scholz, “Bunlar iyi atamalar ve iyi bir Avrupa geleceği için net bir karar. AB zirvesinde bu konuda bir anlaşmaya varacağımızı umuyorum. Böylesine zor zamanlarda herhangi bir çıkmazı göze alamayız. İnsanlar iş kavgası görmek istemiyor; Avrupa kurumlarının hızlı bir şekilde çalıştığını görmek istiyorlar,” dedi.

Scholz liderler zirvesine hareketinden önce milletvekillerine yaptığı açıklamada, “Antonio Costa’nın AB Konseyi Başkanı, Ursula von der Leyen’in Komisyon Başkanı ve Kaja Kallas’ın da Yüksek Temsilci olması yönünde (…) artık bilinen ortak bir pozisyon var,” dedi.

Meloni dışlanmak istemiyor

Fakat Meloni, Avrupa’nın “conventio ad excludendum”, yani dışlayıcı karar alma mekanizması ile mücadele edeceğine ve İtalya için etkili bir komisyon görevi peşinde koşmaya devam edeceğine söz verdi.

“Anketlerin verdiği mesaj doğrultusunda siyasi bir hız değişikliği istedik ve tekrar isteyeceğiz,” diyen Meloni, ECR grubunun Macron’un liberal Renew grubunu geçerek AP’deki üçüncü en büyük siyasi aile haline geldiğini ve tarihsel olarak üst düzey görevlerde söz sahibi olduğunu savundu.

İtalyan lider diğer Avrupalı liderleri süreci anti-demokratik bir şekilde değiştirmekle suçladı.

PiS, Meloni’yi ECR’den ayrılmakla tehdit ediyor

Bununla birlikte, ECR içinde Polonyalı Hukuk ve Adalet (PiS) partisi de Meloni’ye isyan etmek üzere. Meloni, PiS’in itirazları nedeniyle AP üyesi Nicola Procaccini’yi grubun lideri olarak yeniden atamak için yapılacak oylamayı ertelemek zorunda kaldı.

Konuyla ilgili bilgi sahibi iki kişiye göre Polonyalılar, ortak liderlik ve diğer önemli görevlerde rol almazlarsa gruptan ayrılmakla tehdit ediyorlar.

PiS’in Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın partisi Fidesz’e katılabileceği ve birkaç Çek milletvekilini de yanlarına alarak ECR’yi AP’de dördüncü sıraya düşürebileceği konuşuluyor.

Leyen “göç”ü ilk sıraya yazma sözü verdi

Öte yandan Euractiv’in ulaştığı bir mektuba göre, ikinci kez göreve gelmek isteyen Leyen AB liderlerine, dış kaynak kullanımı prosedürlerini değerlendirmek ve komşu ülkelerle ekonomik ortaklıklar geliştirmek suretiyle AB’nin göç politikasının dış boyutunu güçlendirmeye hazır olduğunu söyledi.

AB liderlerinin Brüksel’de bir araya geleceği toplantı öncesinde Leyen, AB ülkelerine 25 Haziran tarihli bir mektup göndererek göç konusunu ciddiyetle ele alacağına dair söz verdi. 

AB, bu bahar yeni bir İltica ve Göç Paktı kabul etti ve ardından hızla “göçü dışsallaştırmak” için ek adımlar aramaya başladı. 

Leyen mektupta, “Pakt tek başına başarımızı garanti etmeyecektir (…) göç konusundaki çalışmalarımızın dış boyutu, Paktın bir bütün olarak başarısı için kilit bir faktördür,” dedi.

Leyen, “Pek çok üye devlet, AB dış sınırından daha uzaktaki sığınma başvurularını ele alarak düzensiz göçü önlemek için yenilikçi stratejiler arıyor,” derken, Brüksel’in her zaman UNHCR ile yakın bir şekilde çalışacağını ve “uluslararası hukuku dikkate alacağını” belirtti.

DİPLOMASİ

Trump Çin’i %104 gümrük vergisi ile tehdit etti, Pekin geri adım atmıyor

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın kapsamlı gümrük vergileriyle alevlenen küresel ticaret savaşı xalı günü, sarsılan hisse senedi piyasaları durulsa da, çok az azalma belirtisi gösterirken Çin, ABD’nin “şantaj” olarak adlandırdığı tutumuna boyun eğmeyi reddetti.

Pekin’in sert yanıtı, Çin’in Trump’ın “karşılıklı” gümrük vergilerine misilleme kararına karşılık, Trump’ın çarşamba günü dünyanın 2 numaralı ekonomisini ABD’nin ithalatına uygulanan gümrük vergilerini %100’ün üzerine çıkarmakla tehdit etmesinin ardından geldi.

Çin’in hızlı ve sert yaklaşımı, diğer Asya ülkelerinin daha yumuşak hamleleriyle tezat oluşturdu. Avrupa Birliği de tüketicilerine ve ihracatçılarına daha fazla zarar vermeden Trump’ın gümrük vergilerine nasıl karşılık vereceği konusunda üye ülkelerle istişarelerini sürdürüyor.

Çin Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada “ABD tarafının Çin’e karşı gümrük vergilerini artırma tehdidi hata üstüne hata olup, Amerikan tarafının şantajcı doğasını bir kez daha gözler önüne sermektedir” denildi.

Bakanlık sözcüsü, “ABD kendi bildiğini okumakta ısrar ederse, Çin sonuna kadar mücadele edecektir” ifadelerini kullandı.

Çin’den Trump’ın %50 ek gümrük vergisi tehdidine yanıt: ‘Sonuna kadar mücadele ederiz’

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise, Çin Başbakanı Li Qiang ile yaptığı telefon görüşmesinde Pekin’i “müzakere edilmiş bir çözüm sağlamaya” çağırdı ve eşit bir oyun alanına dayanan adil bir ticaret sistemini destekleme ihtiyacını vurguladı.

Von der Leyen’in ofisinden yapılan açıklamada, AB’nin Çin’in ucuz ihracatını ABD’den Avrupa’ya yönlendirmesinden korktuğu için, ikilinin tarifelerin neden olduğu olası ticaret sapmasını izlemek için bir mekanizma kurulmasını da görüştüğü belirtildi.

Sofra takımlarından yer döşemelerine kadar pek çok ürün üreten Çinli üreticiler kârlılık konusunda uyarıda bulunuyor ve gümrük vergisi haberlerinin etkisiyle yeni denizaşırı tesisler planlamaya çalışıyor. Artan dış riskleri gerekçe gösteren Citi, 2025 Çin GSYİH büyüme tahminini %4,7’den %4,2’ye düşürdü.

Avrupa Birliği, Trump’ın onlarca ülkeyi kasıp kavuran, mali piyasaları alt üst eden ve küresel ekonominin resesyona girebileceği beklentilerini körükleyen saldırısına karşı kendi tarifelerini önerdi.

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde: Visa ve Mastercard’dan çıkacağız

 ‘ABD TANINMAZ HALE GELDİ’

Mali piyasalar dalgalanmaya devam ederken, pan-Avrupa borsa operatörü Euronext’in başkanı, ABD’nin gelişmekte olan bir pazara benzemeye başladığını söyledi.

France Inter radyosuna konuşan Stephane Boujnah, “Her yerde korku var,” diyerek ABD’nin “tanınmaz” hale geldiğini söyledi.

“Belli bir yas tutma hali var, çünkü daha önce baskın bir ulus olarak tanıdığımız ABD, Avrupa’nın değerlerine ve kurumlarına benziyordu ve şimdi daha çok gelişmekte olan bir pazara benziyor” dedi.

Gelişmekte olan piyasalar belirli sektörleri yabancı rekabetten korumak için genellikle hedefe yönelik gümrük tarifeleri kullanıyor.

Küresel resesyon endişelerinin artması Asya’daki bankaları vurdu

Yatırımcılar için sıkıntılı birkaç günün ardından salı günü borsalar daha sağlam bir zemin buldu.

Avrupa hisseleri dört seans üst üste ağır satışların ardından erken işlemlerde 14 ayın en düşük seviyelerinden sıçrarken, küresel petrol fiyatları ağır bir satışın ardından toparlandı.

ABD hisse senedi endeks vadeli işlemleri, geçen haftadan bu yana trilyonlarca dolar kayıp yaşadıktan sonra, yatırımcıların ABD’nin müzakerelere başlayacağına dair herhangi bir işareti merakla beklemesi nedeniyle yükselişe geçti.

Japonya’nın Nikkei endeksi salı gününü %6 artışla kapatırken Çin’in mavi çipleri %1 tırmanarak pazartesi günkü %7’den fazla düşüşün bir kısmını geri aldı.

Endonezya piyasaları ise uzun bir tatilin ardından işlemlerin yeniden başlamasıyla birlikte hisse senetlerinin %9 değer kaybetmesiyle sarsıldı. Merkez bankası, diğer küresel yetkililerin son günlerdeki düşüşü durdurma çabalarına katılarak müdahale sözü verdi.

ABD’nin en yüksek gümrük vergilerinden bazılarıyla karşı karşıya olan düşük maliyetli üretim merkezi Vietnam, 45 günlük bir erteleme talep etti ve ticareti yeniden dengelemek için daha fazla Amerikan malı satın alacağını söyledi.

Rupiah para birimi rekor düşük seviyeye inen Endonezya, Beyaz Saray’ı kazanmak amacıyla elektronik eşya ve çelik üzerindeki vergilerin azaltılması da dahil olmak üzere ABD ithalatına yönelik tavizler açıkladı.

Güney Doğu Asya’nın en büyük ekonomisi de önümüzdeki hafta Washington’a bir heyet göndererek Çarşamba günü yürürlüğe girecek olan %32’lik gümrük vergisinin etkisini hafifletecek bir anlaşma arayışına girecek.

Güney Kore, Washington ile kendi görüşmelerine hazırlanırken ABD’den ithalatı artıracak tedbirleri değerlendiriyor.

AB, ABD’ye sanayi ürünlerinde ‘sıfır gümrük vergisi’ önerdi

AVRUPA KARŞI ÖNLEMLER PEŞİNDE

Bu arada Avrupa Komisyonu, soya fasulyesi, fındık ve sosis dahil olmak üzere bir dizi ABD malına %25’lik karşı tarifeler önerdi, ancak Reuters tarafından görülen bir belgeye göre burbon viskisi gibi diğer potansiyel ürünler liste dışı bırakıldı.

Yetkililer, Trump yönetimiyle “sıfıra sıfır” bir anlaşma için müzakereye hazır olduklarını söyledi.

Halihazırda otomobil ve metallere uygulanan gümrük vergileriyle mücadele eden 27 üyeli blok, çarşamba günü diğer ürünlere de %20 oranında gümrük vergisi tehdidi ile karşı karşıya. Trump ayrıca AB alkollü içeceklerine de gümrük vergisi uygulamakla tehdit etti.

Politico’nun haberine göre ABD Hazine Bakanı Scott Bessent pazar günü Florida’da Trump’la bir araya gelerek, stratejisinin bir sonu olduğuna dair piyasalara güvence vermek için ticaret anlaşmaları yapmaya vurgu yapmasını istedi.

Trump’ın hükümet harcamalarını kısma çabalarının başını çeken Elon Musk, ABD ve Avrupa arasında sıfır gümrük vergisi çağrısında bulundu ve Washington Post’un haberine göre Musk, gümrük vergilerini geri çekmesi için doğrudan Trump’a başvurdu.

Hazine Bakanı Bessent, Trump’ı tarifeler konusunda ‘odaklanmaya’ çağırıyor

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Endonezya’ya ‘yeni sömürgeci’ hücum: AB nikele göz dikti

Yayınlanma

AB, Trump’lı ABD’nin dünya dengelerini altüst etmesiyle birlikte özellikle Asya, Afrika ve Latin Amerika ile iktisadi ilişkileri geliştirmek üzere düğmeye basmış durumda.

Brüksel, Endonezya ile bir serbest ticaret anlaşması imzalanmasını hızlandırmak için ABD’nin son dönemde uyguladığı aşırı gümrük vergilerini kullanmaya çalışıyor zira yüzde 32’lik gümrük vergisi oranıyla Endonezya özellikle ağır bir darbe alacak.

Avrupa Parlamentosu (AP) Ticaret Komitesi Başkanı Alman SPD üyesi Bernd Lange’ye göre bunun ülke üzerinde “birçok olumsuz etkisi” olacak.

ABD’nin gümrük vergilerinden zarar gören AB de, şimdi “güvenilir ortaklarla” serbest ticaret anlaşmaları ağını genişletmek istiyor; diğer şeylerin yanı sıra Brüksel’in aklında Cakarta ile uzun zamandır planlanan anlaşma var.

Dünyanın en büyük dördüncü nüfusuna sahip ülke olan Endonezya, özellikle yıllardır yükselişte olduğu ve 2050 yılına kadar dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olacağı tahmin edildiği için cazip bir pazar.

Endonezya, işlenmemiş nikel ihracatını yasaklayarak elektrikli otomobil bataryaları için değer zincirinin büyüyen kısımlarını yerelleştirmeyi başarmıştı. AB, Cakarta’yı gelecekte ham nikel ihraç etmeye zorlamak istiyor.

Endonezya’nın büyük potansiyeli: Almanya’yı yerinden edebilir

Goldman Sachs tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, dünyanın en büyük dördüncü nüfusuna (şu anda 282 milyon kişi) sahip olan Endonezya, 2050 yılına kadar dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olacak ve beşinci sıradaki Almanya’yı yerinden edecek.

Goldman Sachs böylece, 2017 yılında Endonezya’nın 2050 yılına kadar Japonya’nın yerini alarak ilk beş küresel ekonomiden biri olacağını öngören danışmanlık firması PricewaterhouseCoopers’ın (PwC) daha önceki tahminlerini teyit ediyor.

PwC’ye göre Çin 2050’de ikinci sıradaki ABD’nin, üçüncü sıradaki Hindistan’ın, dördüncü sıradaki Endonezya’nın ve beşinci sıradaki Almanya’nın önünde zirvede yer alacak.

Goldman Sachs da şimdi 2050 yılı için aynı sıralamayı öngörüyor. Rapora göre Endonezya sadece Almanya’yı değil, Brezilya ve Rusya gibi ülkeleri de geride bırakacak.

Endonezya’nın yükselişinde genç ve dinamik nüfusunun yanı sıra gelişen Asya pazarının ortasındaki stratejik konumu da etkili olacak.

Hatta Almanya daha da gerilere düşebilir. Goldman Sachs’ın çalışması Alman ekonomisi 2023 yılında inişe geçmeden önce tamamlanmış. Yazarların 2024’ten 2029’a kadar ortalama yüzde 1,2’lik bir büyüme öngördükleri varsayımına ulaşmak pek mümkün olmayacağı için tahminler bu haliyle bile fazlasıyla iyimser.

Endonezya’nın AB’den tekstil pazarı beklentisi

Endonezya’nın hızla artan iktisadi önemini göz önünde bulunduran AB, yıllardır bu ülkeyle bir serbest ticaret anlaşması imzalamak için çaba sarf ediyor.

AB’nin 2009 yılında Endonezya’nın da üyesi olduğu Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ile serbest ticaret anlaşması imzalama girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Brüksel, 2016 yılında Cakarta ile Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması (CEPA) için ikili müzakerelere başladı.

Endonezya, diğer hususların yanı sıra, tekstil endüstrisi için daha iyi satış fırsatları yaratmak amacıyla bu anlaşmayla ilgileniyor. Endonezya’nın Ekonomik İşlerden Sorumlu Koordinasyon Bakanı Airlangga Hartarto, kısa bir süre önce AB’nin tekstil ürünlerine yönelik küresel pazar talebinin yaklaşık %30’unu oluşturduğunu, bunun da yaklaşık %15’lik paya sahip ABD’nin ve daha küçük pazar paylarına sahip diğer ülkelerin önünde yer aldığını açıklamıştı.

Bu nedenle AB ile anlaşma Cakarta’nın özel ilgi alanına giriyor. Örneğin AB ile serbest ticaret anlaşması 2020 yılında yürürlüğe giren Vietnam, tekstil ihracatını yüzde 50 oranında artırmayı başardı.

AB Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič kısa süre önce AB’nin Endonezya ile anlaşmaya olan ilgisinin artmasının nedeni olarak mevcut “tarife savaşlarını”, yani Trump yönetiminin gümrük vergilerini işaret etti ve bunun da yeni ticaret ortakları arayışını tetiklediğini söyledi.

AB’nin yeni sömürgeci modeli

Her iki taraf da serbest ticaret anlaşmasını 2025 yılının ilk yarısında tamamlamak istiyor.

Hâlâ çözüme bağlanamamış anlaşmazlık noktaları arasında Endonezya’nın devasa nikel yataklarıyla nasıl başa çıkılacağı sorusu da yer alıyor.

Yıllar önce Endonezya, değer zincirinde yukarıya doğru ilerlemek için işlenmemiş nikel ihracatını yasaklamıştı. Bunun sonucunda Çinli şirketler Güneydoğu Asya ülkesine yatırım yaparak burada sadece kendi nikel işleme tesislerini kurmakla kalmadı, aynı zamanda elektrikli otomobil bataryaları için yerel olarak anot üretmeye başladı.

Bunu yaparak Endonezya’nın hammadde yataklarını geliştirme ve kendi sanayileşmesini ilerletmek amacıyla kendisini elektrikli otomobil üretimi için bir yer olarak kurma çabalarına yanıt veriyorlar.

Öte yandan, her zaman daha yoksul ülkelerin kalkınmasını teşvik etmek istediğini iddia eden AB, ülkeyi Avrupa’ya işlenmemiş nikel ihraç etmeye zorlamak ve böylece katma değeri kendisi için güvence altına almak amacıyla 2021 yılında Endonezya’ya karşı bir DTÖ davası açtı.

DTÖ Endonezya’nın ve dolayısıyla sanayileşmesinin aleyhine karar verdi. Geçen aralık ayında EUObserver’da yayınlanan bir yoruma göre AB, Endonezya’nın kalkınmasını engelleyen “yeni sömürgeci bir ekstraktivizm modeli” dayatmakla tehdit ediyor.

Hammadde piyasasının serbestleştirilmesi AB-Endonezya CEPA müzakerelerinde Brüksel’in en önemli taleplerinden biri.

AB’nin talepleri arasında enerji ve hammadde faslında, hammaddelere uygulanan tüm ihracat vergilerinin kaldırılması da dahil olmak üzere Endonezya’nın ihracat kısıtlamalarını yasaklayan hükümler hedefte.

Bu arada, AB ticaret kuralları konusunda Endonezya ile mücadele ederken, Çin bu fırsatı değerlendirdi. Endonezya nikel sektörüne şimdiden milyarlarca dolar yatırım yaptı.

2024’te Endonezya’nın batarya sınıfı nikel üretiminin yüzde 80 ila 82’sinin çoğunluğu Çin’e ait üreticilerden geldiği tahmin ediliyor.

Trump’ın vergileri, AB’nin Cakarta’ya baskıyı artırmasını sağlayabilir

Trump yönetimi tarafından geçtiğimiz çarşamba günü uygulamaya konulan yeni gümrük vergileri, AB’nin Endonezya üzerindeki baskısını artırmasına yardımcı olabilir.

Washington, ülkeye yüzde 32’lik genel bir gümrük vergisi oranı uyguladı. ABD’nin yüzde 9’luk payla Çin’den (yüzde 25,1) sonra Endonezya’nın ikinci en önemli müşterisi olması ve Japonya (yüzde 8) ve Hindistan’ın (yüzde 7,8) önünde yer alması nedeniyle bu durum ağır bir yük oluşturuyor.

Lange de bu fırsata işaret ederek, ABD’nin gümrük vergilerinin Brüksel’i “güvenilir ortaklarla” serbest ticaret anlaşmaları ağını daha da genişletmeye teşvik ettiğini söylüyor.

Lange, müzakereleri ilerletmek için bu hafta ya da önümüzdeki hafta Cakarta’ya gideceğini açıkladı ve AB ile Endonezya arasındaki Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşmasının (CEPA) bu yıl içerisinde “kesinlikle sonuçlandırılması” gerektiğini savundu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump’ın tarifeleri Alman ve Japon devlet tahvillerine ilgiyi artırdı

Yayınlanma

Yatırımcıların yıllar sonra ilk kez yatırım için güvenli liman arayışına girmesiyle birlikte ABD Hazine tahvilleri, küresel fonlar için ciddi bir rekabetle karşı karşıya kaldı.

Gösterge 10 yıllık Hazine tahvillerinin getirileri bu yıl yaklaşık 40 baz puan düşmüştü. Resesyon riskini artırdığı düşünülen ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergileri yağmuru ile birlikte ise pazartesi günü kısa süreliğine %4’ün altına geriledi.

Bloomberg’in haberine göre buna karşılık hem Avrupa hem de Japonya’da benzer oranlar yükseldi. Almanya’da 10 yıllık tahvilin %2,61’e yükselmesi, hükümetin savunma harcamalarını artırmasıyla birlikte tahvil ihracının artacağı beklentisini yansıtıyor.

Bu arada, 10 yıllık Japon tahvillerinin oranı da sıfır civarında yıllar geçirdikten sonra yükseldi ve yatırımcılar daha sıkı para politikasına hazırlanırken şu anda %1,25 civarında.

Her ikisi de hâlâ ABD tahvil getirilerinin oldukça altında olsa da, ABD menkul kıymetlerini satın alırken dolar riskinden korunan Avrupalı ve Japon yatırımcılar için Hazine tahvillerinden daha cazip görünmelerini sağlayacak seviyelerde bulunuyorlar.

Bu durum yatırımcıları, politika görünümünün daha istikrarlı olduğu kendi piyasalarına kaydırmaya ikna edebilir.

Deutsche Bank’ta ABD faizleri araştırma müdürü Matthew Raskin, “Yönetimin çeşitli politikalarının Hazine tahvillerine yönelik yabancı talebi baltalayabileceği fikri yaygınlık kazanıyor,” dedi.

Deutsche Bank ayrıca dolarda bir “güven krizi” yaşanacağı uyarısında bulunurken, UBS Group da avronun küresel rezerv para birimi olma statüsüne “ilaç gibi geleceğini” düşünüyor.

Öte yandan bu değişime şüpheyle bakılması gerektiğini düşünenler de var. Alman devlet tahvili Bund, 2023 ortalarında benzer şekilde cazip görünüyordu, fakat Hazine tahvillerindeki agresif bir satış 10 yıllık ABD getirilerini %5’e yükselterek Avrupa’nın getiri avantajını aşındırmıştı.

Eğer gümrük tarifeleri enflasyonu yeniden canlandırırsa, bu durum ABD getirilerini yeniden yükseltebilir.

Fakat Bloomberg’e göre akışlarda böyle bir değişikliğin tartışılıyor olması bile yatırımcıların sermaye için rekabet kızıştıkça Avrupa’nın küresel piyasalarda daha büyük bir rol oynamasına hazırlandıklarını gösteriyor.

Bu durum, arzın artabileceği endişesiyle son yıllarda alıcıların saldırısına maruz kalan ABD Hazine piyasasında daha büyük bir kırılganlığa yol açabilir.

Erken testlerden biri salı günü ABD hükümetinin 58 milyar dolarlık üç yıl vadeli tahvil satması ve ardından bu hafta içinde 10 ve 30 yıl vadeli tahvillerin satılmasıyla gerçekleşecek.

Geleneksel olarak, ABD’nin bütçe açığı kısmen dünyanın dört bir yanından Hazine tahvillerine yönelen sermaye dalgasıyla finanse edilegeldi.

Barclays’in fon akışı verilerini analizine göre, ABD Hazine tahvillerinin yabancı mülkiyeti piyasanın yaklaşık üçte birini oluştururken, yabancı sektör geçen yıl ABD tahvil talebinin en büyük kaynağı oldu.

Bu, yaklaşık yarısı Hazine tahvillerinde olmak üzere 910 milyar dolarlık net alımı yansıtıyordu.

ABD hükümet verilerine göre, yabancı Hazine varlıklarının büyük çoğunluğu daha uzun vadelerde bulunuyor. Vanguard’ın uluslararası faizler müdürü Ales Koutny, bunun yabancı talep azaldıkça ABD getiri eğrisini dikleştirebileceği anlamına geldiğini, yani uzun vadeli faizlerin kısa vadelilere göre yükseleceğini söyledi.

Yatırımcıların getirilerdeki küresel değişimleri nasıl yönlendirdiklerine dair erken bir gösterge birkaç gün içinde ortaya çıkabilir. Japonya’da yeni mali yıl henüz başladı ve bu dönem oradaki şirketlerin genellikle tahsis stratejilerini gözden geçirdikleri bir dönem.

Japonya, Japonya Merkez Bankası’nın on yıllardır sürdürdüğü ve yatırımcıları getiri arayışına iten ultra düşük faiz politikası nedeniyle küresel tahvil piyasalarında kilit bir oyuncu konumunda.

Almanya, mart ayı başında savunma ve altyapı için yüz milyarlarca avroluk kaynak ayırmayı planladığını açıklayarak değişimi başlattı. Yatırımcıların harcamaları karşılamak için tahvil ihracını fiyatlamasıyla Bund getirileri yükseldi.

Avrupa Birliği’nin büyük tasarruf fazlası havuzu, ABD kamu borcunun en büyük yabancı sahibi olduğu anlamına gelirken, aynı zamanda ABD kurumsal finansmanında da büyük bir rol oynuyor.

Eğer Avrupa ülkeleri yatırımlarını anlamlı bir şekilde artırırsa, bu tasarruflar evde tutulabilir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English