Bizi Takip Edin

ASYA

Uzmanlar: Çin elçisinin Orta Doğu turu İran’a odaklanmalı

Yayınlanma

Çin’in İran üzerindeki etkisi ve bunun İsrail-Gazze savaşının tırmanmasını ne ölçüde önleyebileceği, Orta Doğu özel temsilcisi Zhai Jun’un bölge turuna çıkmasının ardından tartışılmaya başladı.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunan Atlantik Konseyi Orta Doğu Programları kıdemli üyesi Jonathan Fulton, South China Morning Post’a verdiği demeçte, “Bölgedeki herkes İran’a bakıyor ve ne olacağını merak ediyor” dedi ve ekledi: “Bence Çin, İran’ın tansiyonu düşürmesi için bazı olumlu teşvikler sunabilecek birkaç büyük güçten biri ve bence bu Çin’in Orta Doğu’daki çıkarlarıyla çok tutarlı olacaktır.”

Tahran Hamas ile iyi bağlara sahip olmakla birlikte, İsrail’e yapılan son saldırı ile ilgili bilgisi ve alakası olduğu yönündeki iddiaları reddetti.

Hamas lideri İsmail Haniye ve İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan geçtiğimiz cumartesi günü Katar’da bir araya gelerek son duruma ilişkin bir değerlendirme yaptılar. İranlı Bakan, İsrail’in Filistinli sivillere yönelik saldırılarını durdurması için her türlü desteği vereceğini bildirdi.

Bu arada İsrail ile güney Lübnan’ı kontrol eden Hizbullah arasında yoğunlaşan sınır ötesi çatışmalar Gazze’deki savaşın kuzeye sıçrayabileceği korkularını arttırdı.

Jonathan Fulton, Çin’in bölgede “gerçekten ekonomik bir aktör” olduğunu söyledi ve bu çatışmada arabuluculuk yapmasının gerçekçi olmadığını ifade etti.

Öte yandan Fulton Zhai’nin ziyaretinin zamanlamasına dikkat çekerek – ziyaret altyapı projesi Kuşak Yol’un 10. yıldönümü münasebetiyle düzenlenen Kuşak ve Yol Forumu’ndan sonra gerçekleşti- bunun Pekin’in önceliklerinin nerede olduğunu gösterdiğini vurguladı.

Fulton, Zhai’nin ziyaretinden çıkabilecek en önemli sonucun, Pekin’in İran’a “Hamas ve Hizbullah’ı büyük bir çatışmaya yol açacak şekilde harekete geçirmeyin” uyarısı olacağını söyledi.

‘İran bu konuda Çin’i dinlemez’

Zhai’nin İran’ı ziyaret edip etmeyeceği ya da İranlı yetkililerle görüşüp görüşmeyeceği belirsizliğini koruyor.

Zhai,  Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdülaziz Al-Khulaif ile görüşmek üzere perşembe günü Katar’a vardığını ve burada tüm taraflara “itidal” çağrısında bulunduğunu duyurmuştu.

Diğer yandan İran tarafından desteklenen Lübnan Hizbullahı resmi olarak savaşa katılmadı ancak İsrail’e karşı Hamas’a destek amaçlı füze saldırıları düzenliyor. Perşembe günü İsrail savunma kuvvetleri Lübnan sınırı boyunca Hizbullah ile yaşanan çatışmaların “önemli ölçüde tırmandığını” söyledi.

Bu durumu değerlendiren, Çin’in Northwest Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Yan Wei, “Hizbullah [Gazze savaşına] dahil olursa ya da savaş Suriye’ye sıçrayıp durumu tırmandırırsa, İran’ın tutumu ve politikası kritik hale gelecektir. Zhai’nin İran’ı ziyaret etme olasılığı da çok yüksek olacaktır,” dedi.

Singapur Ulusal Üniversitesi Orta Doğu Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olan James M. Dorsey ise, “Kudüs üzerinde etkisi olan çok fazla ülke olmadığı gibi, İran üzerinde de etkisi olan çok fazla ülke yok. Ancak Çin kesinlikle bunlardan biri” dedi.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi savaşın başlamasından bir hafta sonra İranlı mevkidaşını arayarak tüm taraflara “tansiyonu düşürme” ve sivillerin zarar görmesini engelleme çağrısında bulundu.

Dorsey, telefon görüşmesinin ardından İran’dan gelen daha iddialı yanıtın, “İran’ın tutumunu yumuşatmaya çalıştılarsa da başarılı olamadıklarını” gösterdiğini söyledi.

Singapur Ulusal Üniversitesi Orta Doğu Enstitüsü’nde kıdemli bir araştırma görevlisi olan Jean-Loup Samaan, İran’ın ve devlet dışı ortaklarının çatışmaya girmesini önlemenin Çin’in çıkarına olduğunu söyledi.

Ancak “itidal ve gerilimi azaltmaya yönelik diplomatik çağrıların ötesinde, Çin’in şu an için daha büyük bir rol arayışında görünmediğini” de sözlerine ekledi.

Ayrıca Çin’in bölgedeki ekonomik çıkarları göz önüne alındığında, “İran’ın ya da devlet dışı ortaklarının çatışmaya girmesini önlemenin Çin’in çıkarına olduğunu varsayabiliriz” dedi.

“Ancak Çin’in bu konuda herhangi bir etkisi olduğunu düşünmüyorum,” diyen Samaan, şunu ekledi: “Bunlar Devrim Muhafızları ve Hizbullah liderliği tarafından alınan kararlardır ve Çin tarafından baskı altına alınmaları pek olası değildir.”

ASYA

Hindistan ve Yeni Zelanda 2 ay içinde serbest ticaret anlaşması imzalamayı hedefliyor

Yayınlanma

Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon salı günü yaptığı açıklamada, Hindistan ve Yeni Zelanda’nın önümüzdeki iki ay içinde bir serbest ticaret anlaşması imzalamayı hedeflediğini ve bunun tarım, havacılık ve yenilenebilir enerji sektörlerinde ikili ticareti genişletebileceğini söyledi.

Hindistan ve Yeni Zelanda, Hindistan’ı ziyaret etmekte olan Başbakan Narendra Modi ve Luxon arasındaki görüşmenin ardından, on yıllık bir aradan sonra bir ticaret anlaşması için müzakerelere yeniden başladı.

Luxon iş dünyası liderlerinden oluşan bir topluluğa yaptığı açıklamada “Bu ilişkiyi ileriye taşıyalım ve 60 gün içinde Başbakan Modi ile bu anlaşmayı imzalamayı dört gözle bekliyorum” dedi.

Görüşmeler, ABD Başkanı Donald Trump’ın Hindistan da dahil olmak üzere birçok ülkeden ithal edilen mallara karşılıklı gümrük vergisi uygulama kararının ardından küresel ticaret gerilimlerinin arttığı bir ortamda gerçekleşiyor.

ABD politikasının etkisini hafifletmek isteyen Hindistan, Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık ile ticaret anlaşmaları yapma çabalarını da hızlandırıyor.

Hindistan Ticaret Bakanlığı verilerine göre, Hindistan ve Yeni Zelanda arasındaki ikili ticaret bir önceki yıla göre %30’un üzerinde artarak 2024 yılında 1,2 milyar dolara ulaştı.

Hindistan Ticaret Bakanı Piyush Goyal, Yeni Zelanda ile önerilen bir serbest ticaret anlaşmasının tarım ürünleri, kritik mineraller, ilaç ve turizm gibi alanlarda ikili bağları önemli ölçüde güçlendirebileceğini söyledi ve ticaretin sadece on yıl içinde on kat artabileceğini öne sürdü.

Goyal, “Yeni Zelanda’dan çıkan büyük miktardaki inovasyon fırsatı Hindistan üzerinden tüm dünyaya ulaşabilir” dedi. “Hindistan’da dünya için rekabetçi fiyatlarla üretim yapmak bu ortaklığı daha yükseklere taşımamıza yardımcı olabilir” diye ekledi.

Ancak analistler, süt ürünleri tarifeleri ve ticaret dışı konulardaki farklılıklar nedeniyle ticaret müzakerelerinde gecikmeler yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.

Hint müzakereciler, milyonlarca küçük çiftçinin geçimini tehdit edebileceği gerekçesiyle, AB ve Yeni Zelanda’nın da aralarında bulunduğu birçok ortakla yürütülen serbest ticaret görüşmelerinde, başta süt ürünleri olmak üzere tarım ürünlerine uygulanan %30 ila %60 arasında değişen gümrük vergilerinin düşürülmesi yönündeki baskılara direniyor.

Goyal, her iki ülkenin de “birbirlerinin hassasiyetlerine saygı duyarak” müzakereleri hızlandırmayı planladığını söyledi.

“Her zaman söylediğim gibi hiçbir serbest ticaret anlaşması kimsenin kafasına silah dayayarak müzakere edilmez” dedi.

Luxon, Yeni Zelanda’nın Hindistan ile havacılık ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda gelişmiş bir ortaklık beklediğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin’den dış ticaret firmalarının iç pazara açılmasına yardımcı olacak tedbirler

Yayınlanma

Çin, ABD ile yoğunlaşan ticaret savaşının etkilerini dengelemeye çalışırken, dış ticaret firmalarının iç pazara açılmasına yardımcı olacak tedbirleri hayata geçirmeyi planlıyor.

Devlet yayın kuruluşu CCTV’ye bağlı bir sosyal medya hesabı olan Yuyuan Tantian’a göre, Ticaret Bakanlığı şu anda ihracatçıların iç pazara yönelmelerine yardımcı olmanın en etkili yollarını araştırıyor ve bakan Wang Wentao hafta sonu Şanghay’da bir tekstil ticaret şirketini ziyaret etti.

Çin’in ihracatçıları için yurt içinde satışa geçmek, farklı tüketici tercihlerine, ödeme sistemlerine ve düzenleyici rejimlere uyum sağlamak da dahil olmak üzere bir dizi zorluğu beraberinde getiriyor.

Yuyuan Tantian haberinde, “İç ve dış ticaretin entegre edilmesi ve ihracatçı firmaların yerel satışlarını genişletmelerinin desteklenmesi, dış şoklara geçici bir yanıt olmaktan ziyade uzun vadeli bir strateji olacaktır” denildi.

Bu hamle, ABD Başkanı Donald Trump’ın Washington’un tüm Çin mallarına uyguladığı gümrük vergilerini %20 oranında artırdığı ve önümüzdeki ay daha geniş bir karşılıklı gümrük vergisi rejimi uygulamaya hazırlandığı bir dönemde geldi.

Pekin de buna bir dizi ABD ürününe gümrük vergisi koyarak ve bazı kritik minerallere yönelik ihracat kısıtlamalarını sıkılaştırarak misilleme yaptı. Ancak ticaret savaşı Çin ekonomisinin genelinde hissedilmeye başlandı bile.

Çin’in ihracatı 2025 yılının ilk iki ayında yıllık bazda %2,3 oranında artarak aralık ayında kaydedilen %10,7’lik büyümeye kıyasla önemli bir yavaşlama gösterdi.

Bu arada Pekin, ABD’li perakende devinin yüksek gümrük vergilerinin etkisini telafi etmek için Çinli tedarikçilerine fiyatlarını düşürmeleri yönünde baskı yaptığına dair haberlerin ardından geçen hafta Walmart yöneticilerini görüşmeye çağırdı.

Ticaret Bakanı Wang, ticaret savaşının merkezinde yer alan bir sektör olan tekstil ticareti firmasına yaptığı ziyaretle ihracatçılara bir destek gösterisi daha sundu.

ABD, Çin’in tekstil ve hazır giyim endüstrisi için önemli bir pazar. Yuyuan Tantian’a göre geçen yıl Çin’in tekstil ve hazır giyim ihracatının yaklaşık %17’si Amerika’ya yapılırken, Çin malları ABD’nin ithalatının yaklaşık %24’ünü oluşturdu.

Hükümetin yurtiçi satışlara yönelmenin birçok firma için basit bir süreç olmayacağının farkında olduğu ifade ediliyor.

Ticaret Bakanlığı geçişi kolaylaştırmak amacıyla ihracatçılara satış kanallarını ve ürün standartlarını iç pazara uyarlama konusunda tavsiyelerde bulunmak üzere ülke çapında bir dizi fuar düzenlemeyi planlıyor.

Haberde, “Dış ticaret firmaları için yurtiçi satışları genişletmek, satılamayan ihracatı elden çıkarmak değil, yüksek kaliteli dış ticaret ürünlerini iç pazara getirmekle ilgilidir” denildi.

Bu strateji Pekin’in iç talebi artırmaya yönelik artan çabalarıyla örtüşüyor. Pazar günü hükümet, çocuk bakım maliyetlerinin azaltılmasından emlak ve hisse senedi piyasalarının istikrara kavuşturulmasına kadar her şeyi kapsayan kapsamlı bir tüketim artırma planı açıkladı.

İyileşme işaretleri yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Pazartesi günü açıklanan veriler, Çin’in perakende satışlarının 2025 yılının ilk iki ayında yıllık bazda yüzde 4 artarak piyasa beklentilerini aştığını gösterdi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Japonya Doğu Çin Denizi yakınlarına uzun menzilli füzeler konuşlandıracak

Yayınlanma

Japon basınında yer alan bir habere göre Japonya, Tayvan Boğazı’nda artan çatışma korkularının ortasında, Doğu Çin Denizi yakınlarındaki güneybatı adası Kyushu’ya uzun menzilli füzeler konuşlandırmayı planlıyor.

Japon haber ajansı Kyodo pazar günü, söz konusu füze konuşlandırmasının acil bir durumda “karşı saldırı yeteneklerini” güçlendireceğini bildirdi.

Japon hükümet kaynaklarına dayandırılan haberde konuşlandırmanın önümüzdeki yılın mart ayı sonunda başlayacağı belirtildi.

Haberde bu hamlenin, Japonya’nın güneybatısında yer alan ve Ryukyus olarak da bilinen, Tayvan’a yakınlığı nedeniyle stratejik önem kazanan ve en yakın noktasında aralarında yaklaşık 110 km (70 mil) mesafe bulunan bir ada zinciri olan Nansei adalarının güvenliğini artırmayı amaçladığı belirtildi. Raporda ayrıca anakara Çin’in boğaz ötesi bir saldırısına ilişkin “artan korkulara” da değinildi.

Kyodo News’in kaynaklara dayandırdığı habere göre, Kyushu’daki olası konuşlanma alanlarının değerlendirilmesi devam etmekte olup, Japon kara savunma kuvvetlerinin Oita vilayetindeki Yufu’da bulunan karadan gemiye füze alayı garnizonları ve Kumamoto şehri muhtemel iki yer olarak öne çıkmaktadır.

Ancak haber ajansına konuşan kaynaklar, Okinawa vilayetinin Pekin ile gerilimi artırabileceği endişesiyle füzeye ev sahipliği yapma ihtimalinin düşük olduğunu söyledi. Nansei zincirinin bir parçası olan Okinawa vilayeti çok sayıda ABD askeri üssüne ev sahipliği yapıyor ve Çin anakarası ile Tayvan’a Kyushu’dan daha yakın.

Konuşlandırılacak füzeler Japonya’nın Type-12 karadan gemiye güdümlü füzesinin geliştirilmiş bir versiyonu olup menzili 1.000 km’ye kadar çıkabilmektedir – Kyushu’ya yerleştirilmesi halinde Kuzey Kore ve Çin anakarası kıyılarına ulaşabilecek kadar.

Japonya son yıllarda, Japonya’dan Tayvan’a ve Filipinler’e kadar uzanan ve giderek güçlenen Pekin’in Pasifik Okyanusu’na doğru ilerlemesine karşı bir savunma hattı görevi gören “birinci ada zincirinin” bir parçası olan güneybatı adalarının güvenliğini güçlendiriyor.

Tokyo’nun hamleleri, Pekin ile çakışan toprak ve kaynak iddialarının bulunduğu Doğu Çin Denizi ve Tayvan Boğazı gibi parlama noktalarında çatışma riskine ilişkin endişelerin artığı bir dönemde geldi.

Kasım ayında Kyodo, ABD’nin, ABD-Japonya operasyon planının bir parçası olarak Nansei adaları boyunca Himars roketatar sistemi ile donatılmış bir ABD deniz kıyı alayını konuşlandırmayı planladığını bildirdi.

Acil durum planı aynı zamanda Güney Çin Denizi’nde rakip iddia sahibi Pekin ile artan gerilimler yaşayan ve halihazırda ABD Typhon orta menzilli füze sistemlerine ev sahipliği yapan bir diğer Amerikan antlaşması müttefiki Filipinler’e ABD uzun menzilli füze birimlerinin yerleştirilmesini de içeriyor.

Mayıs 2023’te Japonya, Tayvan’ın sadece 111 km doğusunda yer alan Yonaguni adasının yanı sıra Okinawa vilayetine bağlı Miyako ve Ishigaki adalarına da ABD yapımı Patriot III uçaksavar füzeleri yerleştirdi.

Çin Dışişleri Bakanlığı pazartesi günü, Tokyo’nun 1972 yılında Pekin ile Tayvan’ın statüsüne ilişkin yaptığı ortak açıklamanın “yasal olarak bağlayıcı olmadığını” ve Japon yerel hükümet yetkililerinin Tayvan’daki faaliyetlerini kısıtlamadığını iddia ettiği haberlere cevaben Tayvan’ın “Çin topraklarının devredilemez bir parçası olduğunu” yineledi.

Bakanlık sözcüsü Mao Ning “Dünyada tek bir Çin vardır” dedi ve ekledi: “Çin, Çin’in Tayvan bölgesi ile Çin ile diplomatik bağları olan ülkeler arasında herhangi bir şekilde resmi etkileşime kesinlikle karşıdır. Tek Çin ilkesi Çin-Japonya ilişkilerinin siyasi temelidir.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English