Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Wang Yi Münih’te konuştu: Çin’i dışarıda bırakmaya çalışanlar tarihi bir hata yapacaktır

Yayınlanma

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, cumartesi günü Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada Pekin’in Moskova ile olan bağlarını güçlü bir şekilde savundu ve Batı’yı Tayvan konusunda kırmızı çizgileri aşmaması için uyardı. Wang, Filistin meselesini ise “dünyadaki en uzun süreli adaletsizlik” olarak tanımladı.

Çin Dışişleri Bakanı Wang, dünyanın çalkantılarla dolu olduğunu ve insanlığın birçok zorlukla karşı karşıya bulunduğunu söyledi. Korumacılık ve pan-güvenlik dünya ekonomisini etkilerken, tek taraflılık ve blok politikalarının uluslararası sisteme ağır bir darbe indirdiğini belirtti.

Ukrayna krizinin sürdüğünü ve şiddetlendiğini, Orta Doğu’daki çatışmaların yeniden alevlendiğini belirten Wang, yapay zeka, iklim değişikliği ve uzaydaki kutup bölgeleri gibi yeni zorlukların birbiri ardına ortaya çıktığını sözlerine ekledi.

Bununla birlikte, uluslararası durum nasıl değişirse değişsin, “sorumlu bir büyük ülke olarak Çin’in her zaman ana politikalarının sürekliliğini ve istikrarını koruyacağını ve çalkantılı bir dünyada istikrar için bir güç olmaya kararlı kalacağını” vurguladı.

Wang, konuşmasında, ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile görüşmesinden sadece bir gün sonra ABD’ye yönelik üstü kapalı eleştiriler yaptı.

Pekin’in üst düzey diplomatı Ukrayna konusunda Çin’in “barış ve barış görüşmelerini teşvik etmek için durmaksızın çalıştığını” ancak “tarafların müzakere masasına geri dönmesi için şartların olgunlaşmadığını” söyledi.

Rusya’nın dizginlenmesi için Çin’e yapılan doğrudan talebi ise kesin bir dille reddetti.

Pekin’in Moskova ile yakın ilişkilerine yönelik eleştirilere karşı çıkan Wang, bu ilişkinin “ittifaklık ya da çatışma değil, herhangi bir üçüncü tarafı hedef almama” üzerine kurulu olduğunu söyledi.

Deneyimli diplomat, moderatör ve konferans başkanı Christoph Heusgen’in, tartışmalı sularda ve Tayvan Boğazı’nın yanı sıra Kızıldeniz’de seyrüsefere yönelik tehditler ve “riskli karşılaşmalar” göz önüne alındığında Çin’in “Güney Çin Denizi için bir davranış kuralını” kabul edip etmeyeceğini sorması üzerine güldü.

“Tayvan sorunu Kızıldeniz’de olup bitenlerle karşılaştırılamaz. Tayvan sorunu Çin’in iç meselesidir … Tayvan Çin’in bir parçasıdır. Hiçbir zaman bir ülke olmamıştır,” yanıtını verdi.

Wang ayrıca, İsrail-Filistin çatışmasında iki devletli bir çözüm çağrısında bulundu.

“İki devletli bir çözüm için çaba sarf edilmelidir. Ancak bu gerçekleştiğinde Filistin devleti ve İsrail devleti barış içinde yaşayabilir ve uluslararası toplumun güvencesiyle İsrail’in güvenliği kalıcı hale gelebilir,” dedi.

Çin ekonomisine ilişkin endişeleri ise reddeden Wang, riski azaltmayı düşünenleri “dünya ekonomisinin izole göllere bölünemeyecek büyük bir okyanus gibi olduğu” konusunda uyardı.

“Risksizleştirme adına Çin’i dışarıda bırakmaya çalışanlar tarihi bir hata yapacaktır,” diyen Wang, “küresel ekonominin korumacılık nedeniyle ağırlaştığını” sözlerine ekledi.

Sincan’a davet

Büyük Alman şirketleri BASF ve Volkswagen’in Çin’in batısındaki Sincan bölgesinde zorla çalıştırıldıklarına dair yeni iddiaların ortaya atılması üzerine Wang, bu iddialara kısa bir yanıt verdi: “Farklı taraflardan gelen çok fazla uydurma bilgi gördük. Sözde zorla çalıştırma sadece asılsız bir suçlamadır.”

Konferans katılımcılarını Sincan’a gitmeye davet eden Wang, buranın “ziyaret etmek isteyen herkese açık” olduğunu söyledi.

ABD ve İngiltere ile görüşme

Cuma günü Wang, İngiltere, Avrupa Birliği ve ABD’den mevkidaşlarıyla bir araya gelmişti.

Wang-Blinken görüşmesinin ardından her iki taraf da uzlaşmacı açıklamalar yaptı.

Wang’ın ardından Münih sahnesinde konuşan Blinken şunları söyledi: “Bu ilişkiyi sorumlu bir şekilde yönetme yükümlülüğümüz var ve bence bu dünyanın dört bir yanındaki ülkelerden duyduğumuz bir şey.”

Çin Dışişleri Bakanlığı hesabına göre Wang, İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ile yaptığı ayrı görüşmelerde İngiltere’yi “farklılıkları ve çatışmaları uygun bir şekilde ele almaya ve Çin-İngiltere ilişkilerini doğru yola geri döndürmeye” çağırdı.

İngiltere’den yapılan açıklamada Cameron’ın “Sincan ve Hong Kong’daki insan hakları da dahil olmak üzere bir dizi anlaşmazlık alanını” gündeme getirdiği belirtildi.

Eski başbakan ayrıca Çin tarafından yaptırım uygulanan İngiliz milletvekillerine yönelik itirazlarını dile getirdi ve “İngiliz vatandaşı Jimmy Lai’nin serbest bırakılması çağrısını yineledi”.

Almanya ile görüşme

Cumartesi günü Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile görüşen Wang, Berlin’in “uluslararası ve bölgesel meselelerde daha büyük bir rol oynamasına” destek verdi ve iki ülkenin “dünya için daha fazla istikrar ve kesinlik sağlamak üzere birlikte çalışması” çağrısında bulundu.

Pazar gecesi yayınlanan bir bildiriye göre Wang ayrıca Çin ve Almanya’nın bu yıl “çok yönlü stratejik ortaklıklarının” 10. yıldönümünü kutladıklarını ve işbirliğini güçlendirmek için bu deneyimden ders çıkarmaları gerektiğini söyledi.

Çinli diplomat, Avrupa’da Pekin’den uzaklaşmaya yönelik çağrıların arttığı bir dönemde, Çin ve Almanya’nın “açıklık ve serbest ticarete bağlı kalması” ve politika ortamını “öngörülebilir” tutması gerektiğini savundu.

Wang, “İki taraf da müdahaleleri ortadan kaldırmalı, açıklık ve serbest ticarete bağlı kalmaya devam etmeli, ekonomik ve ticari işbirliğinin ‘balast taşı’ rolünü tam olarak oynamalı ve bunun için öngörülebilir bir politika ortamı sağlamalıdır” dedi.

Buna karşılık, nisan ayında Çin’i ziyaret etmeyi planladığı bildirilen Scholz, Berlin’in korumacılığa ve ayrışmaya karşı olduğunu ve “Almanya’daki diğer ülkelerin işletmelerine kaliteli bir iş ortamı” sağlamaya istekli olduğunu söyledi.

Çin’den yapılan açıklamaya göre Scholz, “Mevcut uluslararası durum zor bir dönemden geçiyor ve Almanya barış ve istikrarın korunmasında aktif bir rol oynamak için Çin ile birlikte çalışmaya istekli” dedi.

Wang ayrıca cumartesi günü “ortak çıkar alanlarında” daha fazla işbirliği çağrısında bulunan Alman mevkidaşı Annalena Baerbock ile de görüştü.

Baerbock, “Almanya, bölgesel konularda istişarelerde bulunmak ve iklim değişikliği ile uluslararası ticaret yollarının sorunsuz hale getirilmesinde işbirliğini güçlendirmek için Çin ile birlikte çalışmaya isteklidir” dedi.

Bu adım, sırasıyla dünyanın ikinci ve üçüncü en büyük ekonomileri olan Çin ve Almanya arasındaki ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde geldi.

Scholz hükümeti temmuz ayında, Avrupa Birliği’nin Çin’i “ekonomik bir rakip ve sistemik bir rakip” olarak tanımlayan dilini yineleyerek, bu ülkeyi “sistemik bir rakip” olarak niteleyen ilk Çin stratejisini açıklamıştı.

Ayrıca Alman şirketlerini ve yatırımcılarını, ülkenin en büyük ticaret ortağı olan Çin’e ekonomik bağımlılıklarını azaltmaya çağırmıştı.

Pekin, Batı’dan gelen Çin’e bağımlılığı azaltma çağrılarını reddetmiş, Başbakan Li Qiang haziran ayında bunun “zorlama bir teklif” olduğunu söylemişti.

Çinli Bakan zirvenin ardından İspanya’ya geçti ardından da Fransa’yı ziyaret edecek ve Çin-Fransa Stratejik Diyaloğu’na katılacak.

DİPLOMASİ

Polonya İçişleri Bakanı: Ukrayna NATO’ya giremeyeceğini anladı

Yayınlanma

Polonya İçişleri ve İdare Bakanı Tomasz Siemoniak, Ukraynalı yetkililerin savaş halindeki bir ülkenin NATO üyesi olamayacağını anladığını belirtti.

Daha önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Bloomberg‘e verdiği mülakatta Kiev’in şu anda NATO’ya davet edilmeyeceğini kabul etmiş, ancak davete ‘benzer’ bir şey almasını beklediğini ifade etmişti.

Polskie Radio‘ya konuşan Siemoniak, “Belgeler ve deklarasyonlar Ukrayna’yı korumayacak, bu nedenle temmuz zirvesinin Ukrayna için NATO üyeliğine dair şansı ortaya koyacağını düşünüyorum,” ifadesini kullandı.

Bu arada Politico, 60’tan fazla ABD’li dış politika uzmanının imzaladığı ve NATO üyelerini Ukrayna’nın üyeliğe doğru ilerlemesine izin verecek her türlü kararı reddetmeye çağıran bir dilekçeye yer verdi.

Washington’daki NATO zirvesi 9-11 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek. NATO üyelerinin Ukrayna’ya ittifaka katılmasını teklif etmeyecekleri, ancak uzun vadeli mali yardım sözü vermeleri bekleniyor.

Özellikle NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifakın Kiev’e yıllık 40 milyar avro tahsis etmesi gerektiğini öne sürdü.

Telegraph gazetesinin kaynaklarından aktardığına göre müttefikler bu sürece desteklerinin bir işareti olarak zirvede Ukrayna’nın NATO’ya katılımı için bir yol haritasını onaylamayı planlıyor.

30 Eylül 2022’de Zelenskiy, Ukrayna’nın hızlandırılmış NATO üyeliği için başvuracağını açıklamıştı. Temmuz 2023’te Vilnius’ta düzenlenen NATO zirvesinde ittifak üyeleri Ukrayna’nın üyeliğini kolaylaştırma konusunda anlaşmıştı.

‘NATO zirvesinde Ukrayna’ya üyelik için fazla yozlaşmış olduğu söylenecek’

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Hindistan Dışişleri: Putin ve Modi küresel ve bölgesel öneme sahip konuları görüşecek

Yayınlanma

Hindistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vinay Kwatra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin önümüzdeki günlerde Moskova’da yapacakları küresel ve bölgesel öneme sahip konuları ele alacaklarını belirtti.

Vedomosti gazetesinin aktardığına göre Kwatra, düzenlediği basın toplantısında “Başbakan’ın Ukrayna’daki çatışmayla ilgili olarak Rusya Devlet Başkanı’na ne söylediğini çok iyi biliyorsunuz. Bölgesel ve küresel öneme sahip konular müzakerelerin önemli bir unsuru olacak,” dedi.

Kwatra, Moskova ile Yeni Delhi’nin 2020’den bu yana özel bir ortaklığa sahip olduğunu da sözlerine ekledi.

Bakan Yardımcısı, ayrıca küresel jeopolitik zorluklar karşısında güçlü kalmaya devam ettiklerine dikkat çekti.

Modi’nin Rusya ziyareti 8-9 Temmuz tarihlerinde gerçekleşecek. Kremlin, iki liderin ‘geleneksel olarak dostane olan Rus-Hint ilişkilerini’ geliştirme olanaklarını da ele almayı planladıklarını duyurdu.

Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Yuriy Uşakov, Rus tarafının Modi’nin ziyaretine büyük önem verdiğini ve ziyarette ‘uluslararası meselelerin’ değerlendirileceğini vurguladı.

The Tribune gazetesine göre söz konusu ziyaret, ekim ayında Kazan’da yapılacak BRICS zirvesi ile aynı zamana denk gelmeyip ayrı bir ziyaret olacağı için önem taşıyor.

Bloomberg‘e göre de Modi’nin Moskova ziyareti Batı’nın Rusya’yı tecit etme çabalarını boşa çıkarıyor. Ajans, Hindistan başbakanıyla yapılan görüşmenin Putin açısından diplomatik bir zafer olduğunu kaydetti.

Hindistan ve Rusya dışişleri bakanları ŞİÖ Zirvesi’nde bir araya geldi

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Erdoğan: Bizim Sayın Putin ile Esed’e davetimiz olabilir

Yayınlanma

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ŞİÖ zirvesi sonrası gazetecilerin Suriye ile normalleşme, olası Esad görüşmesi, Ukrayna krizi ve Türkiye’nin ŞİÖ üyeliği ile ilgili sorularını yanıtladı. Erdoğan “Bizim Sayın Putin ile Beşşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) 24’üncü Devlet Başkanları Zirvesi’ne katılmak üzere gittiği Kazakistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamada bulundu, soruları yanıtladı.

Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın yıllar içinde ekonomik ve ticari alanlarda işbirliğini ön plana çıkartan bir hüviyete kavuştuğunu belirten Erdoğan, “3,8 milyar kişinin yaşadığı bir coğrafyayı kapsayan teşkilat, üyeleriyle toplam 27 trilyon dolar büyüklükte bir ekonomik gücü temsil ediyor. Türkiye’nin Yeniden Asya girişimi kapsamında kıta ülkeleriyle işbirliğini geliştirme iradesi malumunuzdur. Zirveye katılımımız bu bakımdan da verimli geçmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

“Yeni bir sürecin başlangıcı olabilir”

“Beşşar Esed ile bir araya gelmeniz için hangi şartların yerine getirilmesi ya da ne tür gelişmelerin yaşanması gerekiyor” sorusu üzerine Erdoğan, “Suriye ile yeni bir süreci başlatabileceğimizi cuma günü, cuma namazı çıkışında zaten söylemiştim. Bizim Sayın Putin ile Beşşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir” diye konuştu.

Suriye sahasında aradan geçen onca yılın herkese kalıcı çözüm mekanizmasının kurulması gerektiğini net bir şekilde gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:

“Altyapısı yok olmuş, halkı darmadağın hale gelmiş Suriye’nin yeniden ayağa kalkması ve istikrarsızlığın son bulması elzemdir. Sahada son zamanlarda sağlanan sükûnet, akıllıca politikalar ve ön yargılardan uzak ve çözüm odaklı yaklaşımlarla barış kapısını aralayabilir. Bölgedeki istikrarsızlığın başta PKK/PYD/YPG olmak üzere terör örgütlerine hareket alanı sağlaması, bir sorundur. El birliğiyle ayrımsız bir biçimde bu terör yapılarının kökünün kazınması, Suriye’nin geleceğinin inşası için mühimdir. Suriye’nin demokratik altyapısının inşası, kapsayıcı ve onurlu bir barışın sağlanması ve tüm bunlara Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde yaklaşılması önemlidir. Suriye’de esecek barış rüzgarları ve bütün Suriye’de hayat bulacak barış iklimi, çeşitli ülkelere dağılmış milyonlarca insanın ülkelerine geri dönmeleri açısından da gereklidir. Biz komşumuz Suriye’ye dostluk elimizi daima uzattık ve uzatırız. Adil, onurlu ve kapsayıcı yeni bir toplum sözleşmesi temelinde kucaklaşan, müreffeh, bir ve bütün Suriye’nin her zaman yanında oluruz. Yeter ki Suriye, bu büyük kucaklaşmayı başlatsın ve her alanda toparlansın.”

“Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor”

Erdoğan’a Kayseri’de ve Suriye’nin kuzeyinde olaylar hatırlatılarak “Şu an Suriye’nin kuzeyinde durum tamamen kontrol altında mı? Ankara ve Şam arasında görüşme olabilir mi? Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme bazı ülkeleri rahatsız mı ediyor? Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine gönüllü ve istekli geri dönüşü konusunda nasıl bir mesafe alınabilir? Bunu da mı istemeyen ülkeler var?” soruları yöneltildi.

Erdoğan verdiği yanıtta “Ülkelerin değil, PKK/PYD/YPG, DEAŞ gibi örgütlerin rahatsızlığı söz konusu. Onların böyle bir buluşmayı, Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor” ifadesini kullandı.

Suriye’nin kuzeyinde birçok yapılanma bulunduğunu, bunların içerisinde Türkiye ile münasebetlerini süratle iyileştirmek isteyenler de olduğunu aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nitekim bu Suriye’nin kuzeyindeki olaylar başladıktan sonra Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa Bey devreye girdi ve süratle bu olumsuz gelişmeleri hemen olumluya çevirdiler. Türkiye içinde de Kayseri’deki hadisede güvenlik güçlerimizin süratli müdahalesiyle hava sakinleşti ve bir an önce olumlu neticeyi her tarafta aldık. Ülkemizde kısa süreli bu tür durumlar ortaya çıksa bile bunların uzamasına zaten müsaade etmeyiz. Suriye tarafında da terör örgütlerinin karşısında olan yapılar böyle bir duruma izin vermez.”

“Türkiye’de de ırkçı akımlar oluşturup kardeşlik iklimini bozmayı amaçlayanlar, karanlık odaklardan aldıkları talimatları yerine getirme gayretindeler. Fakat biz bu oyunları da nasıl bozacağımızı çok iyi biliriz. Alçakça bir hadise üzerinden kaos planlayanlara da istismarlara da müsaade etmeyiz. Kayseri’deki hadisede devletimiz üzerine düşeni yapmıştır, yapmaktadır. Bu ülkede kimsenin kendini devletin kolluk kuvvetlerinin, yargısının, hükümetinin yerine koymasına izin vermeyiz. Onlar kendi sinsi planlarının güçlü olduğunu zannedebilir ancak bizim kardeşliğimiz, birliğimiz ve beraberliğimiz tüm oyunları bozmaya muktedirdir.”

“Arabuluculuk konusunu ele aldık”

Erdoğan’a Putin ile görüşmesinden sonra Ukrayna konusunda yaptığı ‘Adil bir barış mümkün” açıklaması da soruldu. Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile çatışmaların başladığı ilk günden itibaren görüştüklerini hatırlatan Erdoğan, “Nitekim, bugün de yine Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ile yaptığım görüşmede arabuluculuk konusunu ele aldık. Özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru konusunda çok iyi bir başlangıç yaptık. Biliyorsunuz koridordan 30 milyon ton tahıl nakli gerçekleştirdik. Burada yeni bir süreci başlatmayı, kendilerinin ısrarla üzerinde durduğu gibi Batı’ya tahıl sevkiyatını bir kenara bırakarak, Afrika ve diğer gıda güvenliği bakımından hassas bölgelere Türkiye üzerinden bir koridor oluşturma fikrine nasıl yaklaştıklarını sordum. Sayın Putin, ‘Ben, bu konuda İstanbul Tahıl Girişimi hedefini aynen koruyorum’ yanıtını verdi. Bunu geliştirmemizde fayda var. Çünkü Putin’in Avrupa’ya karşı bir bakışı var. Bu süreçte Avrupa Rusya’yı hedefe koyduğu için, Rusya da Avrupa’ya ve Batı’ya olumsuz bakıyor. ‘Benim imkanlarımdan orası istifade etmeyecek’ diyor. Afrika ile ilgili ise ‘Onlar yoksul oldukları için tüm imkanlarımla ben seferber olurum’ yaklaşımı içindeler. Türkiye’yi zaten bu konuda farklı bir yere koyuyorlar. Onun için biz bu çerçevede görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Şimdilik koridorun Rusya ayağında ‘Nasıl bir mesafe alabiliriz, onların bize ne gibi desteği olur?’ bunu çalışacağız. Bu konuda da alacağımız neticeyle inşallah Karadeniz Tahıl Koridoru’nu yeniden işler hale getireceğimize inanıyorum.”

Savaşın ne Rusya’ya ne Ukrayna’ya kazandırdığını, savaşın tek kazananının “kan ve ölüm tüccarları” olduğunu ifade eden Erdoğan, “Ben artık tansiyonun düşürüleceğine ve barış zemininin inşa edilebileceğine inanmak istiyorum. Biz o zemini oluşturmak ve korumak noktasında, bugüne kadar olduğu gibi üzerimize düşeni yapmaya hazırız” dedi.

“ŞİÖ üyeliği belki biraz zaman alır”

“Türkiye 12 yıldır Şanghay İşbirliği Örgütünde diyalog ortağı olarak bir süreç yürütüyor. Siz de zirvelere katılarak örgütün çalışma masasında her zaman yer aldınız. Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütüne üyelik perspektifi var mı” sorusu üzerine de Erdoğan, şunları söyledi: “Şanghay İşbirliği Teşkilatının yapısına bakıldığında Rusya’nın Türk devletleri ile ilişkilerinin olduğu çok açık net ortada. Şanghay İşbirliği Teşkilatında ağırlıklı olarak zaten Türk devletleri bulunuyor. Bu Türk devletlerinin buradaki gücü daha da artacak. Biz de Şanghay İşbirliği Örgütünde Rusya ve Çin ile olan münasebetlerimizi daha da geliştirelim diyoruz. Bizi buraya diyalog ortaklığı şeklinde değil de diğerleri gibi teşkilata ortak olarak alsınlar diyoruz. İran en sonunda Şanghay İşbirliği Örgütüne girdi. Bunun yanında yine Pakistan orada üye. Şu anda 9 daimî üye bulunuyor. Türkiye bu ülkeler arasında yer alamaz diye bir şey yok, bu belki biraz zaman alır.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English