Bizi Takip Edin

AVRUPA

Wilders’in İsrail doğumlu yeni bakanının Mossad ile bağı olduğu gerekçesiyle adaylığı geri çekildi

Yayınlanma

İsrail doğumlu 46 yaşındaki Gideon (Gidi) Markuszower, Geert Wilders liderliğindeki sağcı Özgürlük Partisi’nin (PVV) Hollanda Başbakan Yardımcısı ve İltica ve Göç Bakanı olarak atanmıştı.

Walla’nın haberine göre İsrail doğumlu Markuszower’in Hollanda’nın yeni Göç ve İltica Bakanı olma adaylığı perşembe günü iptal edildi.

Haberde Markuszower’in adaylığının “yabancı bir istihbarat servisiyle olan bağlantıları” nedeniyle geri çekildiği belirtildi.

Hollanda medyasına göre Markuszower, Lahey’deki son koalisyon görüşmelerinin ardından bu pozisyona ve muhtemelen Başbakan Yardımcılığı pozisyonuna sahip olacaktı.

Hollanda yasama organının web sitesindeki resmi sayfasında, toplam 2640 gündür Temsilciler Meclisi Üyesi olduğu belirtiliyor ve Markuszower’in 27 Ekim 1977’de Tel Aviv’de doğduğu yazıyor.

Markuszower’in babası Zvi, 2017 yılında NRC gazetesine verdiği bir demeçte, oğlunun “sol eğilimli” Yahudi cemaatinde “tüm lise ile” siyaset hakkında kavga ettiğini söyledi.

Times of Israel’deki habere göre 1990’larda Amsterdam’ın Yahudi cemaatinde büyüyen Gidi Markuszower, sağcı eğilimleri nedeniyle “ideolojik olarak tuhaf” biriydi.

Markuszowers’ın göç karşıtı sert tutumu onu Wilders’in yakın ve önemli bir müttefiki haline getirdi. 2021’deki bir tartışma sırasında mevcut Hollanda göç politikalarını, “Hollanda ulusuna karşı işlenmiş bir suç” olarak nitelendirmişti.

Markuszowers’in bu duruşunun atanmasına neden olduğu tahmin ediliyor ve Hollanda medyası da onun bu hükümette dört Başbakan Yardımcısından biri olarak atanacağına inanıyordu.

Markuszower 2010 yılında yaptığı bir açıklamada, bir önceki yıl İsrail’i Gazze’de savaş suçu işlemekle suçlayan BM Goldstone Raporu’nu destekleyen Yahudi “hainlerin” cemaatten çıkarılması çağrısında bulunmuştu.

2018 yılında Hollanda’daki Yahudi Cemaatleri Örgütü (NIK) Markuszower’in “bölücü sözlerine” daha fazla tahammül edemeyeceğine karar verdi ve “uzun süredir devam eden hakaret, tehdit dili ve sözlü gözdağı” nedeniyle Markuszower’i yönetim kurulundan ihraç etti.

Markuszower 2010 yılında İsrail’in 60. Yıldönümü kutlamaları sırasında ateşli silah taşıdığı için gözaltına alınmıştı. Markuszower’in ateşli silah için ruhsatı vardı ancak taşıma izni yoktu.

Hollanda Genel İstihbarat ve Güvenlik Servisi (AIVD), Hollandalı bir siyasetçinin siyasi danışmanı olarak çalışırken yabancı bir istihbarat servisine bilgi sızdırdığına inandıklarını açıklayınca Genel Meclis adaylığını geri çekmek zorunda kaldı.

Hollanda medyası yabancı istihbarat servisinin Mossad olduğunu iddia etse de AIVD bunu hiçbir zaman doğrulamadı. Markuszower bu iddiaları şiddetle reddediyor.

Markuszower, 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonundan sonra başlayan savaşla ilgili olarak da tamamen İsrail’in yanında yer aldı.

AVRUPA

AB’den Ukrayna’ya 40 milyar avroluk askeri yardım planı

Yayınlanma

Avrupa Birliği ülkeleri, bu hafta yapılacak liderler zirvesine sayılı günler kala Ukrayna’ya 40 milyar avro değerinde yeni bir askeri yardım paketi konusunda ilerleme kaydetti.

Pazartesi günü bloğun dışişleri bakanları toplantısının ardından AB’nin en üst düzey diplomatı Kaja Kallas, girişim için “geniş bir siyasi destek” olduğunu ve ayrıntılar üzerinde görüşmelerin devam ettiğini söyledi.

Kallas, “masadaki herkesin şu anda kararlılığımızı göstermemiz ve Ukrayna’yı kendisini savunabilmesi için desteklememiz gerektiğini anladığını” sözlerine ekledi.

AB üyeleri geçen aydan bu yana en az 20 milyar avro değerinde bir tedarik paketi üzerinde görüşmeler yürütüyor. Teklif, bu yıl iki milyon topçu mühimmatının yanı sıra hava savunma sistemleri, derin hassasiyetli saldırı füzeleri, insansız hava araçları ve diğer silahların teslim edilmesini amaçlıyor. Ayrıca Ukrayna askeri tugaylarının ve sanayisinin de desteklenmesi öngörülüyor.

Plana göre 2 milyon adet büyük kalibreli topçu mühimmatı için 5 milyar avro harcanacak.

Bu girişim, Rusya ile ABD arabuluculuğunda bir barış anlaşması müzakere etmeye çalışan Kiev’e bu yıl temel askeri malzemelerin sağlanmasında kilit bir yol olarak görülüyor.

Bloomberg’de yer alan habere göre plan, istekli üye devletlerden oluşan bir koalisyonun ayni ve nakdi katkılarına açık ve her biri kendi ekonomilerinin büyüklüğüne göre katkıda bulunmaya teşvik ediliyor. Konu hakkında bilgi sahibi kişilere göre üye devletlerin çoğu bir anlaşmaya doğru ilerlemekten yana.

Öte yandan isimlerinin açıklanmaması kaydıyla konuşan bu kişiler, aralarında Fransa ve İtalya’nın da bulunduğu bazı ülkelerin daha fazla zaman ve ek ayrıntı istediklerini söyledi. Macaristan ise uzun zamandır Ukrayna’ya askeri ya da başka herhangi bir yardım yapılmasına karşı çıkıyor.

Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó pazartesi günü yaptığı açıklamada Budapeşte’nin “ne bu işin içine çekileceğini ne de Macar vergi mükelleflerinin parasının Ukrayna’ya silah tedarikini finanse etmek için kullanılmasına izin vermeyeceğini” bir kez daha yineledi. Slovakya da fona katılmayacağını açıkladı.

Bir başka diplomat ise planın aynı zamanda Avrupa’nın kuzey ve doğusundaki ülkelere kıyasla Ukrayna’nın ihtiyaçlarına şimdiye kadar daha az katkıda bulunan ülkelere baskı yapmanın bir yolu olduğunu söyledi.

Euractiv’in ulaştığı AB diplomatlarına göre ise aralarında Hırvatistan, Almanya, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Danimarka, Çekya, Romanya, Polonya ve Baltık ülkelerinin de bulunduğu pek çok ülke hızlı bir anlaşmaya varılmasından ve teklife oldukça iddialı bir rakam eklenmesinden yana.

Planın perşembe günü (20 Mart) Brüksel’de yapılacak bir zirvede AB liderleri tarafından tartışılacağı fakat nihai kararın bu hafta içinde alınmasının mümkün olmadığı belirtildi.

Girişimin ilerleyebilmesi için katılım ve katkıların nasıl hesaplanacağına ilişkin kilit sorular devam ediyor. Olası bir çözüm, 27 AB ülkesinin rızasına dayalı bir mali araç yerine, gelecekteki fona ayni ve nakdi katkılar için bir ‘istekliler koalisyonu’ aramak olacak. Böylece Macaristan ve Slovakya gibi ülkelerin de vetosunun bertaraf edilmesi umuluyor.

Kallas’ın planı Norveç, Birleşik Krallık ya da Türkiye gibi AB üyesi olmayan ülkelerin de fona dâhil edilmesine imkân tanıyor ama bu ülkelerin hangi koşullar altında fona dâhil edileceği henüz netlik kazanmış değil.

Daha da zor olan konular ise her bir katılımcı ülkenin katkısının nasıl hesaplanacağı ile ilgili. Son teklife göre katkılar, ülkelerin “iktisadi ağırlıklarına” göre bağışta bulunmalarını sağlayacak temel bir gösterge olarak gayri safi milli gelir (GSMG) kullanılarak belirlenecek.

Bu durum, Ukrayna’ya yardım konusunda çoğu zaman iktisadi ağırlıklarının üzerinde yardımda bulunan küçük AB üye ülkelerinin büyük çoğunluğu tarafından adil olarak görülürken, Fransa, İtalya ve İspanya gibi daha büyük ülkeler bu konuda isteksiz davranıyor. 

Fakat bir AB diplomatı, bu ağırlıklandırmanın kuzey ve doğu Avrupa ülkelerinden daha az katkıda bulunan ülkeleri “adil paylarını” vermeye zorlayacağını söyledi.

Bir başka anlaşmazlık noktası da taahhütlerin muhasebeleştirilmesi. Son teklife göre, “24 Şubat 2025’ten bu yana sağlanan ayni destek” fona eklenen rakamda dikkate alınacak, fakat bazı AB diplomatları ülkelerin aynı miktarı iki kez (bir kez ulusal ve bir kez de AB düzeyindeki fonun bir parçası olarak) taahhüt etmeleri konusunu gündeme getirdi.

Bir başka AB diplomatı, “[Kallas’ın] girişimi zihni yapılandırmaya ve odaklanmaya yardımcı oluyor ve çifte sayma ya da saymama konusundaki tüm konuşmalar (…) kedinin siyah mı yoksa beyaz mı [paranın taze olup olmadığı] ile ilgili bir sorudur,” dedi.

Ukrayna’ya gelecekte verilecek güvenlik garantilerinin, örneğin ateşkesin sahada botlarla denetlenmesi gibi, bu yıl gerçekleşmesi halinde nasıl hesaba katılacağı belirsizliğini koruyor.

AB üye ülkeleri ayrıca Rusya’nın dondurulan varlıklarından elde edilen 18 milyar avroluk kârın nasıl hesaba katılacağı konusunun da açıklığa kavuşturulmasını istediler.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Alman Dış İlişkiler Konseyi: Avrupa savunmasını ABD’den bağımsızlaştırmalıyız

Yayınlanma

Avrupa’nın ve dünyanın etkili düşünce kuruluşlarından Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP), Federal Meclis’in silahlanma için borçlanmaya getirilen kısıtlamaların tamamen kaldırılmasına ilişkin bugün alacağı karar öncesinde, Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) silahlandırılması için özel öneriler sunuyor.

Bu önemli makalenin yazarları isimler: DGAP Başkanı ve eski Airbus CEO’su Thomas Enders, Airbus CEO’su René Obermann (eski Deutsche Telekom CEO’su), Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW) Başkanı Moritz Schularick ve yatırımcı Jeannette zu Fürstenberg.

Makalede, NATO’nun doğu kanadında büyük ölçekli bir “insansız hava aracı duvarı” inşa etmek için Avrupa’da on binlerce araç tedarik edileceği vurgulanıyor.

Buna ek olarak, Starlink benzeri ve Avrupa’ya ait bir uydu takımyıldızının ve özellikle Baltık Denizi’nde büyük ölçekli sualtı gözetiminin geliştirilmesinin gerekli olduğunu savunan yazar, ayrıca “otonom sistemler ve robotik” ile “uygulamalı yapay zeka ”nın geliştirilmesine de büyük önem atfediyor.

Enders bunu yaparken, örneğin F-35 savaş uçakları ile ortaya çıkan ABD’ye olan mevcut bağımlılıktan kurtulmak için “egemen Avrupa-içi tedariki” konusunda ısrar etmenin önemli olduğuna işaret ediyor.

DGAP makalesi ayrıca nükleer silahlar konusunda Washington’dan bağımsızlığı ve buna bağlı olarak Avrupa potansiyelinin geliştirilmesini hedefliyor ve bu potansiyelin ABD’nin potansiyeline benzer olması gerektiğini savunuyor.

Veri ve dijital entegrasyon

DGAP’nin “Bağımlılık ya da Kendini Kabul Ettirme” başlığı altında yayınlanan makalesi, ilk olarak Alman hükümetinin Ukrayna’daki savaşın başlamasından hemen sonra verdiği 100 milyar avroluk özel borcun (“özel fonlar”) kullanımını eleştiriyor.

Makaleye göre bu fonlar “zaman baskısı altında” en mantıklı şekilde harcanmadı; çoğunlukla “2000’li ve 2010’lu yılların teknolojilerine” ve ayrıca “büyük ölçüde … Avrupa dışı sistemlere” harcandı ki burada kastedilen ABD savunma sanayi ürünleri.

Modern savaş alanında hayati önem taşıyan şeyin salt tank ve uçak sayısı değil, insansız hava araçları (İHA) gibi diğer yeni silahlar ve her şeyden önce “veri akış hızı, hassasiyet ve dijital entegrasyon” olduğunu savunan yazar, bu nedenle Federal Almanya’nın “teknoloji odaklı bir savunma stratejisi” izlemesi gerektiğini salık veriyor.

Gelecekte askeri yatırımların sadece stratejik yeteneklere, yani derin vuruş ve hava savunmasına değil, aynı zamanda ve özellikle “ağa bağlı ve otonom sistemler” ve uzay gibi “modern teknoloji alanlarına” yönelik olması gerektiği de makalede yer verilen görüşler arasında.

Silah teknolojisinde ‘Avrupalı al’ stratejisi

Yazarlar, SPARTA (Stratejik Koruma ve Gelişmiş Dayanıklılık Teknolojisi İttifakı) adlı bir proje çağrısında bulunuyor ve Almanya’nın Avrupa düzeyinde bir “başlatıcı” olarak hareket etmesi gerektiği vurgulanıyor.

Genel olarak amaç, büyük silahlanma programlarının gecikmeksizin oluşturulması; “yeni teknolojilere odaklanılması ve ABD’ye bağımlılıktan kaçınmak için “egemen Avrupa-içi tedarikinin” yapılması.

ABD’nin F-35 savaş uçağı olumsuz bir örnek olarak gösteriliyor, zira “son derece şifreli ve kapalı bir yazılım mimarisine” sahip olduğu ve bunun da “Avrupa sistemlerine doğrudan entegrasyonu” zorlaştırdığı vurgulanıyor.

Yazarlara göre bu durum, ABD tarafından kontrol edilen düzenli yazılım güncellemeleri ve bakım gerektiriyor ki bu da sürekli bağımlılığa yol açıyor. DGAP Başkanı Enders kısa süre önce verdiği bir röportajda bazı uyarılarda bulunmuştu. faz’a konuşan Enders, “Amerikalıların isterlerse bu şeyi kapatabileceklerini biliyoruz,” demişti.

DGAP raporunun yazarları “hızın” önemini vurguluyor; acil (altı ila 12 ay), kısa vadeli (bir ila üç yıl) ve en iyi ihtimalle orta vadeli (üç ila beş yıl) projeler öneriyorlar.

Amaç, sadece modası geçmiş “eski platformları” yakalamak yerine “önemli teknolojik üstünlük” elde etmek.

On binlerce drondan oluşan bir Doğu Avrupa duvarı

Yazarlar spesifik olarak, örneğin NATO’nun doğu kanadı üzerinde uzun menzilli bir insansız hava aracı duvarı kurulmasını öneriyorlar; bunun için on binlerce İHA’nın gerekeceğini de kabul ediyorlar.

Yazarlar, mevcut silah sistemlerinin mümkün olduğunca modernize edilmesini ve böylece Ukrayna’daki savaş alanlarında görüldüğü gibi modern dron savaşında ayakta kalabilmelerinin sağlanmasını talep ediyorlar.

Buna ek olarak, NATO’nun doğu kanadının izlenmesi de dahil olmak üzere “askeri uygulamalar için gerçek zamanlı değerlendirme” de dahil olmak üzere hızla Starlink benzeri “egemen bir uydu takımyıldızının geliştirilmesi” de beklentiler arasında.

Baltık ülkeleriyle birlikte büyük ölçekli bir sualtı gözetleme sisteminin geliştirilmesinin de ele alınmasını isteyen DGAP yazarları, “Savaş alanında merkezi olmayan, ağ bağlantılı veri kullanımı için bir Avrupa çok alanlı savaş bulutunun hızla hayata geçirilmesinin” de Kıta’nın kendi komuta ve kontrolünü ve nihayetinde etkinliğini hızlandırmak için vazgeçilmez olduğunu düşünüyorlar.

Son olarak, DGAP belgesinin yazarları, ‘niteliksel ve niceliksel hava üstünlüğü’ elde etmeyi mümkün kılacak ‘insansız, bağımsız olarak kontrol edilebilen savaş uçağı sistemlerine giriş’ çağrısında da bulunuyorlar.

Almanya, nükleer istiyor

DGAP belgesinin yazarlarına göre SPARTA programının Alman ve Avrupalı silah şirketlerini yönlendireceği beş merkezi teknoloji alanı arasında otonom sistemler ve robotik, uygulamalı yapay zeka, uzay teknolojileri ve hipersonik silah sistemleri yer alırken, belgede açıkça nükleer teknolojiden bahsediliyorve nükleer silah stoklarının “genişletilmesi ve modernizasyonuna” atıfta bulunuluyor.

Almanya’nın bugüne kadar NATO’nun nükleer programına katılımının devam etmesini isteyen yazarlar, aynı zamanda Avrupa’nın da ABD’ninkine benzer yeteneklerle donatılması gerektiği belirtiyorlar.

İki nükleer güç olan Fransa ve Birleşik Krallık ile Almanya’nın yakın işbirliği, kabiliyetleri genişletmek ve bunları kendi özel koruyucu şemsiyelerine entegre etmek için en iyi seçenek olarak görünüyor.

Diğer Avrupa ülkelerinin de buna katılması gerektiğine işaret eden DGAP belgesi, arzu edilen nükleer silah anlaşmasını bir ‘özgürlük savunucuları koalisyonu’ olarak tanımlıyor.

Rakip olarak ABD

DGAP Başkanı Enders faz’a verdiği aynı röportajda daha da ileri giderek, Amerikan sistemlerinden “mümkün olduğunca çok ve hızlı bir şekilde bağımsız olmanın” zorunlu olduğunu savunmuştu.

Örneğin Enders, Fransız-İtalyan SAMP/T hava savunma sisteminin ABD’nin Patriot füzelerine eşit bir alternatif sunduğunu ileri sürüyor.

Alman hükümetinin Avrupa hava savunma girişimi ESSI (Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi) için SAMP/T sistemi yerine Patriot’u tercih etme kararı, Fransa ve İtalya’nın 2022 yılına kadar ESSI’ye katılmamasına neden olmuştu.

Enders, “Bu Amerikan yönetiminin artık bir muarız haline geldiği gerçeğini görmezden gelemeyiz,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, silahlanmaya hazırlanırken bütçeyi kısacak

Yayınlanma

Almanya’nın bir sonraki muhtemel muhafazakar şansölyesi Friedrich Merz, Sosyal Demokratlar ile koalisyon görüşmeleri sırasında bütçe kesintilerinen tartışılması gerektiğini söyledi. Bu açıklama tarihi bir silahlanma ve altyapı harcama paketinin açıklanmasının ardından geldi.

CDU’lu Merz, bir sonraki Alman hükümetinin önerdiği 500 milyar avroluk borç destekli mali pakete rağmen maliyetleri düşürmek zorunda kalacağını söyledi.

Merz, Alman kamu yayın kuruluşu ARD’ye verdiği demeçte, “Federal düzeyde, eyalet düzeyinde ve yerel topluluklarda maliyetleri düşürmek zorunda kalacağız. Marjlar daha büyük hale gelmedi,” diye ekledi.

Dönüm noktası niteliğindeki mali paket, Almanya’nın borçlanmaya ilişkin anayasal borç freninin gevşetilmesini de içeriyor.

Harcama planı, geçen ay yapılan erken seçimin ardından CDU/CSU ile koalisyon hükümeti kurma görüşmelerini sürdüren Sosyal Demokrat Parti (SPD) tarafından da destekleniyor.

Pakette savunma ve altyapı yatırımları yer alıyor. Paketin kabul edilmesi için Almanya’nın alt meclisi Bundestag ve üst meclisi Bundesrat’ta üçte iki çoğunluk gerekiyor. Paket halihazırda Federal Meclis Bütçe Komisyonunun onayını almış durumda.

Başlangıçta pakete karşı çıkan Yeşiller, iklim değişikliğiyle mücadeleye 100 milyar avro ayrılması nedeniyle paket lehinde oy kullanması bekleniyor. Merz, anayasa değişikliklerinin yeni Federal Meclis’in 25 Mart’ta göreve başlamasından önce kabul edilmesini umuyor.

Bazı Federal Meclis üyeleri, milyarlarca avroluk mali paketin salı günü yapılması planlanan oylamasını engellemek için Karlsruhe’deki Federal Anayasa Mahkemesine başvurmayı planlıyor.

Bağımsız üye Joana Cotar, Karlsruhe mahkemesinde ikinci kez dava açarak oylamanın ertelenmesini talep etti. Anayasa Mahkemesi davanın kabul edildiğini pazar günü teyit etti.

İş dünyası odaklı Hür Demokrat Parti’den (FDP) üç Federal Meclis üyesi de, paketin toplum üzerindeki etkilerini kamuoyu önünde tartışmak için yeterli zaman olmadığını savunarak mahkemeye acil bir başvuruda bulunacaklarını söyledi.

FDP’li finans uzmanı Florian Toncar’a göre, SPD ve Yeşiller’den oluşan mevcut Alman hükümeti paketle ilgili “çok basit ve temel sorulara” cevap veremedi.

Öte yandan Merz de, SPD ile koalisyon müzakerelerinin, çok ihtiyaç duyulan reformlar ve “federal bütçede olası tasarruflar” olarak tanımladığı konular hakkında “çok zor konuşmalar” içereceğini söyledi. Merz, tasarruf etmek zorunda kalacaklarını savundu.

Almanya’nın yeni koalisyonunun ne zaman kurulması gerektiğine de değinen Merz, bunu söylemek için henüz çok erken olduğunu söyledi ve “Tartışmanın sonuna gelmiş değiliz. Henüz [yeni hükümet için] bir tarih belirleme noktasına gelmedik,” dedi.

Merz, erken seçimden yaklaşık 50 gün sonra, nisan ortasındaki Paskalya öncesinde şansölye olmak istiyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English