Bizi Takip Edin

DÜNYA BASINI

Xi’den ÇKP’ye partideki imtiyazlı sınıflarla mücadele mesajı

Yayınlanma

xi jinping

Çevirmenin notu: Aşağıda, Çin Devlet Başkanı ve ÇKP Genel Sekreteri Xi Jinping’in, Parti Disiplin Teftişinden Sorumlu 19. Merkez Komisyonu’nun altıncı genel kurul oturumunda yaptığı konuşmanın basında yer verilen dökümü yer alıyor. Xi, Çin liderliği ve parti yönetimindeki kusurları ve çözüm yöntemlerini ana hatlarıyla detaylandırıyor.

Xi Jinping: ÇKP, tarihsel döngüden çıkmak için kendi devrimine güvenmenin başarılı bir yolunu keşfetti

Xinhua News — 18 Ocak 2023

18 Ocak 2022’de Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Genel Sekreteri, Devlet Başkanı ve Merkezi Askeri Komisyon Başkanı Xi Jinping, ÇKP’nin Disiplin Teftişinden Sorumlu 19. Merkez Komisyonu’nun altıncı genel kurulunda önemli bir konuşma yaptı:

Bu yıl, Çin Komünist Partisi’nin 18. Ulusal Kongresi’nden bu yana geçen onuncu yıl. On yıllık sıkı çalışmanın ardından parti merkez komitesi, partinin kapsamlı ve katı yönetimini “dört kapsamlı” stratejik plana dahil etti ve benzeri görülmemiş bir cesaret ve kararlılıkla parti tarzı, temiz hükümet ve yolsuzlukla mücadele inşasını yürürlüğe koydu. Yolsuzlukla mücadele, yıllardır durdurulamayan bazı sağlıksız eğilimleri engelledi, uzun süredir çözülemeyen pek çok kronik hastalığı tedavi etti; parti, devlet ve ordu içinde var olan ciddi gizli tehlikeleri ortadan kaldırdı ve partinin gevşek yönetimini bütünüyle tersine çevirdi. Partinin kapsamlı ve katı yönetimi devrimci bir şekilde şekillendirilmeseydi, bugün böylesine birleşik, sağlam ve kuvvetli bir Çin Komünist Partisi, parti ile zorluklar karşısında birleşen kitleler arasında hiçbir bağ olmayacaktı ve değişen uluslararası koşullarda hayatta kalmak imkânsız olacaktı. Tarih inisiyatifi kazanıldı. Çin Komünist Partisi, 18. Ulusal Kongresi’nden bu yana partiyi, çok yönlü ve köklü etkiler yaratan ve uzun süre ısrarla sürdürülmesi ve sürekli olarak geliştirilmesi gereken şekilde kapsamlı ve katı bir şekilde yönetme konusunda tarihi ve öncü başarılar elde etti.

Eskilerin dediği gibi: “Bir kişinin bedeni oluştuğunda dünya da oluşur; kişinin bedeni yönetilirse dünya yönetilir.” 18. Ulusal Kongresi’nden bu yana Çin Komünist Partisi’nin tarihsel döngüden çıkması konusunu sık sık dile getirdim. Bu, ülkemin sosyalist sisteminin başarısı veya başarısızlığı ile ilgili. Tarihsel döngünün dışına nasıl çıkılır? Parti her daim düşünür ve keşfeder. Yoldaş Mao Zedong, Yenan’daki mağarada ilk yanıtı vermişti: “Devleti halk denetlesin”; partisinin bir asırlık mücadelesinin ardından özellikle 18. Ulusal Parti Kongresi’nden bu yana yürürlüğe konulan yeni uygulamada parti ikinci yanıtı verdi: Bu öz devrimdir. Öz devrim, kalsiyum takviyesi yapmak ve kemikleri güçlendirmek, detoks yapmak ve sterilize etmek, güçlü adamların bileklerini kesmesi, çürümeyi ortadan kaldırmak ve kasları yenilemek, partinin sağlıklı bedenini kemiren virüsleri durmaksızın ortadan kaldırmak, sürekli olarak kendi bağışıklığını geliştirmek ve ölümü engellemektir.” Öz devrimi gerçekleştirme cesareti ve halkın denetimini kabul etmek doğası gereği tutarlıdır ve her ikisi de partinin asıl misyonuna dayanır. Parti, son 100 yılda halk demokrasisini geliştirmeye ve parti dışındaki halkın denetimini kabul etmeye, partiyi içeride kapsamlı ve katı bir şekilde yönetmeye, öz devrimi yükseltmeye, doğruyu cesurca savunmaya, hataları düzeltmeye ve zehri atmak için bıçağı cesurca içeriye çevirmeye ve partinin uzun vadeli refahını sağlamaya muhtaçtı. Kalıcılık, daimî gelişme ve büyüme. Ben özverili olacağım, halka göre yaşayacağım ve her zaman halkın ezici çoğunluğunun temel çıkarlarını temsil edeceğim.

Ancak o zaman tam bir öz devrimci ruhla kendimi sınayabilir, sık sık kendi hatalarımın üzerinde durabilir ve partinin ileri doğasını ve saflığını zedeleyen tüm etkenlere karşı kararlılıkla mücadele edebilirim. Tüm çıkar gruplarının, iktidar gruplarının ve imtiyazlı sınıfların “kuşatma” ve yozlaşmasından kurtulun; bu grup, zümre ve sınıflara partide ortak olanlara saldırın ki partinin bekası ilelebet devam etsin. Halk, bize ancak o zaman güvenebilir, bizi destekleyebilir, içtenlikle eksikliklerimizi düzeltmemize yardım edebilir ve ortak mücadele etmek için partiyi sıkı bir şekilde takip edebilir. Partiyi çok yönlü katı bir şekilde yönetmek, partinin yeni dönemdeki öz devriminin büyük pratiğidir ve bu, asırlık partinin öz devriminde yeni bir alan açmıştır.

FOTO: Xinhua

İlki, partinin siyasi inşasının liderliğine ve öz devrimin temel siyasi yönüne bağlı kalınmalı. Tarih, partinin birlik ve beraberliğinin partinin varlık sebebi olduğunu ve parti merkez komitesinin güçlü liderliğinin tüm zorlukların ve risklerin üstesinden gelmemizin temel güvencesi olduğunu defalarca kez ispatladı. Partinin birlik ve beraberliği, her şeyden önce siyasi birlik ve beraberliktir. Partinin siyasi yapılanmasını ilk sıraya koymakta ısrarcıyız, parti merkez komitesinin ve merkezi ve birleşik liderliğin otoritesini korumayı en yüksek siyasi ilke olarak kabul ediyor, parti idaresinin, yönetiminin ve devlet yönetiminin tüm yönlerinde parti liderliğini uyguluyoruz. Siyasi kanunlar ve siyasi denetim güçlendirilmeli ve derinleştirilmeli, “yedi varlık” kararlılıkla engellenmeli ve kontrol edilmeli, parti merkez komitesine karşı gelen iki yüzlü insanlar ve iki yüzlü hizipler kararlılıkla ortadan kaldırılmalı ve parti içindeki siyasi ekoloji, devamlı olarak arındırılmalı. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinin ardından parti liderliğinin zayıflaması ve partinin fikirlerine kayıtsız kalma durumu temelden tersine döndü. “Sürerlik” artık daha şuurlu durumda.

İkincisi, ideolojik inşayı partinin temel inşası olarak görmekte ısrarcı olunmalı ve öz devrimin keskin ideolojik silahları yumuşatılmalı. Temeli sağlamlaştırmak, inancı pekiştirmek ve ruhu güçlendirmek, tüm partiyi silahlandırmak ve halkı partinin yenilikçi teorisiyle eğitmek için “devrimci ideallerin göklerden daha yüksek” olduğu inancına başvurmakta ısrarcıyız ve tüm partinin bu yolda devam etmesini talep ediyoruz. Çin Komünist Partisi’nin ne olduğu ve ne yapmak istediği gibi temel sorular akılda tutulmalı. Partinin asırlık mücadelesinde, geçmişte neden başarılı olduğumuzu ve gelecekte de başarıyı nasıl sürdürebileceğimizi net bir şekilde gördük. “Esas amacı asla unutma, görevi aklında tut” temalı eğitim, parti tarihi çalışması ve eğitimi vb., öğrenme ve eğitimin kurumsallaşması ve normalleşmesine ön ayak olur, ideolojik tutumların inşasını ve yönetimini güçlendirir, kirliliği daimî olarak temizler, virüsleri defeder, kirliliği önlemek ve komünistlerin inancının demirden iskeletindeki çelik çubukları tavlar. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinin ardından bazı alanlarda uzun süredir devam eden ideolojik kaos ve değerler kaosu giderildi. Partinin tamamı, partinin yenilikçi teorisini, asıl özlemlerini beslemek, görevine öncülük etmek için bilinçli bir biçimde kullanılıyor. Kendini adamanın ve halka fayda sağlamanın siyasi sorumluluğu, rüzgâr ve dalgaların imtihanında sağlam durmuş, “avlanmanın” cazibesi karşısında kendini tutmuş ve karmaşık ve çetin mücadelelerde siyasi niteliklerini korumuştur.

Üçüncüsü, sekiz merkezi düzenlemenin ruhuna kararlılıkla riayet edilmeli, çalışma tarzı katı bir disiplinle düzeltilmeli ve etkili öz devrim yolları zenginleştirilmeli. Parti ruhu, parti tarzı ve parti disiplini organik bir bütündür, parti ruhu temeldir, parti tarzı performanstır ve parti disiplini teminattır. Yeni dönemde partileri kapsamlı ve katı bir şekilde yönetip sorunları çözme ruhu içinde sekiz merkezi yönetmeliği uyguluyoruz. Parti merkez komitesi, tevazu, basiret ve çok çalışmanın şanlı geleneğini ileriye taşıyarak, yeni hakikat arayışı, pragmatizm, dürüstlük tarzını geliştirerek ve disiplini ve kuralları ön plana koyarak bir örnek oluşturmada başı çekiyor. Küçük sorunlar erken kavranmalı, büyümesi önlenmeli, sorunların üzerine gidilmeli, bunlara dair atılım yapılmalı; bunda yıldan yıla daha ısrarcı olunmalı, biçimcilik, bürokrasi, hazcılık ve savurganlık kararlılıkla düzeltilmeli, imtiyazlı düşünce ve davranışlardan kararlılıkla kurtulunmalı. Kitlelerin başındaki yolsuzluk ve sağlıksız eğilimler kararlı bir şekilde düzeltilmeli. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinden sonra gevşek disiplin ve sabit olmayan çalışma tarzının durumu önemli ölçüde değişti. Daha iyisi için, partinin imajı halkın zihninde yeniden şekillendirilmeli.

Dördüncüsü, yolsuzlukla mücadelede ve kötülüğü şiddetli bir ivmeyle cezalandırmakta ısrarcı olunmalı ve çetin ve uzun süreli öz devrim savaşına girilmeli. Eskilerin dediği gibi: “Bir ülkenin mağlubiyetine kötü memurlar sebep olur”. Yolsuzluk, rejimi yıkmak için en basit sorundur ve yolsuzlukla mücadele en kapsamlı öz devrimdir. Kaosa karşı savaşmak için “binlerce insanı gücendirmek ve 1,4 milyarı ödememe” görevini üstleniyor, boş alanların olmaması, tam kapsam ve sıfır tolerans konusunda ısrar ediyor, katı kontrol, ağır baskı, uzun vadeli caydırıcılık, rüşvet davalarının soruşturulması, yolsuzluğun cezalandırılması ve Yeni Çin’in kuruluşundan bu yana ciddi bazı davaların soruşturulması ve sıkı, istikrarlı, güçlü ve etkili bir şekilde ele alınması gerektiği konusunda ısrarcıyız. En büyük iş, yolsuzlukla mücadeleyi kaybedilemeyecek şekilde kararlılıkla kazanmaktır. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinin ardından yolsuzlukla mücadele ezici bir zafer kazandı ve epey sağlamlaştı. Bugün dünyadaki başka hiçbir siyasi parti veya ülke, yolsuzluğu bizimki kadar büyük, şiddetli ve ısrarlı bir şekilde cezalandıramıyor. Sistemin ve hukukun üstünlüğünün avantajlarına dayanarak yolsuzlukla mücadele yolunda başarıyla yola çıktık ve beşeriyetin yolsuzlukla mücadele tarihinde yeni bir sayfa yazdık.

Beşincisi, parti örgütünün siyasi işlevini ve örgütsel gücün bütünlüğünü güçlendirmede ısrarcı olunmalı ve savaşmada iyi ve öz devrimde cesur kadrolar oluşturulmalı. Yeni dönemde partinin örgütsel çizgisini ve iyi kadro standartları uyguluyoruz, örgütsel kabiliyetleri geliştirmeye, siyasi işlevleri güçlendirmeye, etkili bir şekilde uygulanan örgütsel sistemi iyileştirmeye, tabandan yapılanmayı güçlendirmek için net bir yön belirlemeye ve parti örgütlerinin bütününün her düzeydeki ilerlemesini teşvik etmeye odaklanıyoruz. Partinin biriktirdiği büyük mücadele deneyimi özetlenmeli ve kullanılmalı, mücadele ruhunu ileriye taşımak, mücadele stratejilerinde ustalaşmak ve mücadele becerilerini geliştirmek için parti üyeleri ve kadroları kapsamlı refah, yoksulluğa karşı kararlı mücadele, salgın hastalıklara karşı mücadele, sel önleme, afet yardımı ve dış baskı ve sınırlamaya yanıtta alınacak kesin zaferin ön saflarında sınanmalı. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinden sonra tabandan gelen bazı parti örgütleri kararlı bir şekilde düzeltildi. Şu anda tabandaki parti örgütlerinin savaş kalesi rolü ve parti üyelerinin öncü ve örnek rolü tam olarak ortaya konmakta ve partinin siyasi ve örgütsel avantajları sürekli olarak artı getiren avantajlara dönüştürülmektedir.

Altıncısı, büyük öz devrimi ilerletmek için kurumsal garantiler sağlamak üzere öz arınma, kendini geliştirme ve kendini yenilemeden oluşan kurumsal bir normatif sistem inşa etmekte ısrarcı olunmalı. Parti içi denetim sistemini birincil kabul ederek, keskin bir kılıç olarak teftiş ve denetim rolünü ve sevk edilen denetim sondalarının rolünü tam anlamıyla yerine getirmesini sağlayarak, disiplin teftiş sisteminin, devlet denetim sisteminin ve denetim ve istatistik denetim sisteminin reformunu teşvik ederek ve parti içi denetimin ve kamu görevlilerinin tam hakimiyetinin sağlanması için çeşitli denetimlerin koordine edilmesini teşvik ederek parti ve devletin denetim sistemini geliştirdik. Partiyi sistem ve kurallara göre yönetmede ısrarcı olunmalı ve partinin örgütsel tüzükleri, liderlik tüzükleri, öz inşa tüzükleri, denetim ve koruma tüzükleri geliştirilmeli ki sistem “uzun dişler” ve “vazifeler” üstlenebilsin. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinden sonra görece eksiksiz bir parti içi yasa ve yönetmelikler sistemi; birleşik bir parti liderliği, geniş kapsam, yetkili ve verimli bir denetim sistemi, sisteme saygı duyma ve sisteme bağlı kalma konusunda iyi bir atmosfer kurduk ve oluşturduk. Çin Komünist Partisi yönetimi ve Çin yönetimine benzersiz avantajlar oluşturarak, sistemlerin her açıdan olgunlaşması ve amacına ulaşması teşvik edilmeli.

Çin Komünist Partisi’nin 18. Ulusal Kongresi’nden bu yana Marksist parti inşa teorisini miras aldık ve geliştirdik, partinin asırlık mücadele tarihini özetledik ve uyguladık ve parti yönetiminde pratik yenilikleri, teorik yenilikleri ve kurumsal yenilikleri içtenlikle destekledik. Siyasi partilerin düzenliliği ve uzun vadeli iktidarda olan bir Marksist partinin nasıl inşa edileceği anlayışı yeni bir zirveye ulaştı.

  1. Parti Merkez Komitesi’nin merkezi ve birleşik liderliğine bağlı kalınmalı. Partinin kapsamlı ve katı yönetimini büyük ve ciddi bir siyasi görev olarak ele almak ve bunu Parti Merkez Komitesi’nin merkezi ve birleşik liderliğinde sağlam ve düzenli bir şekilde ilerletmek gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadelede inisiyatif, partinin hiç değişmeyen niteliği ile ülkemizin kızıl rengini asla kaybetmemesini sağlıyor.
  2. Partinin çok yönlü ve sıkı bir şekilde yönetilmesi gerektiği gerçeğine bağlı kalınmalı ve büyük bir öz devrimle büyük toplumsal devrime öncülük edilmeli. Kapsamlı ve katı bir parti yönetimini teşvik etmek için siyasi teminat ve rehberlik rolüne tam manasıyla yer vermeliyiz. Kapsamlı ve katı parti yönetiminin stratejik politikası, Çin’e özgü sosyalizm davasının tüm sürecini ve parti inşasının tüm yönlerini kapsar ve partinin siyasi liderliğini sürekli olarak güçlendirir. Fikri liderlik, kitle örgütlenmesi ve sosyal cazibe, büyük amacı ileriye taşır.
  3. Partinin siyasi yapılanmasının liderliğine bağlı kalınmalı ve tüm partinin siyasi duruş, rota, ilkeler ve yöntem açısından Parti Merkez Komitesi ile tutarlılığını yüksek derecede koruması sağlanmalı. Partinin merkezi karar alma ve konuşlandırmasını ile partinin teori, çizgi, ilke ve politikalarının etkili olmasını sağlamak için sağlam idealleri ve inançları temel almak, siyasi hayatı ciddiye almak, siyasi ekolojiyi geliştirmek ve parti üyelerini ve kadrolarını partiye bağlılıklarını belirli eylemlere yansıtmaya sevk etmek gerekir.
  4. Katılığa tereddüt etmeden bağlı kalınmalı ve disiplin inşasının politikası, çağa uygunluğu ve yerindeliği geliştirilmeli. Siyasi disiplin uygulanmalı ve tüm disiplinler sonuna kadar katı bir şekilde uygulanmalı. Yasalara uygun olarak katı disipline bağlı kalmalı, disiplin ve kanun yaptırımı uygulamalı ve “dört tarz” politika ve strateji kullanımını derinleştirmeliyiz. Tüm parti aynı hedefe, birliğe ve hıza sahip olmalı.
  5. Çalışma tarzının inşası sağlamlaştırılmalı, güçlendirme ruhunu ileriye taşımakta ısrar edilmeli ve sosyal tarzı ve halkın tarzını iyiye yönlendirmek için mükemmel parti tarzı kullanılmalı. Partinin ince çalışma tarzını ileriye taşımalı, sekiz merkezi tüzüğün ruhunu uygulamada sebat etmeli, sürekli ve uzun, katı ve pratik, derin ve detaylı çalışmalı, “dört tarz”ı iyileştirmeli, yeni bir tarz oluşturmalı, yolsuzluğun yuvasını kararlılıkla deşmeli ve sosyalizm ve bürokrasinin biçimini kararlılıkla düzeltmeli ve iyi bir üslup ve iyi bir imajla yeni büyük başarılar yaratmalıyız.
  6. Yolsuzluğu sıfır toleranslı bir tutumla cezalandırmada ısrarcı olunmalı ve Çin’e özgü yolsuzlukla mücadele yolu şaşmaz bir şekilde izlenmeli. Partide her zaman kapsamlı ve katı bir yönetimin var olduğunu unutmamalıyız. Ağır cezaları gevşetmemeliyiz. Yolsuzluğa yeltenmemeli, yozlaşmamalı ve bilinçlendirmeyi desteklemek için birlikte çalışmalıyız. Hukukun üstünlüğü düşüncesini ve yolsuzluğu cezalandırma yöntemlerini kullanmalı, partiyi sistematik yönetim anlayışıyla yönetmeli, hem semptomları hem de sebepleri tedavi etmeli ve temiz kadrolara, temiz hükümete ve temiz siyasete ulaşmalıyız.
  7. Kitlelerin doğruluk ve adaletin yanlarında olduğunu hissetmeleri için kitlelerin çıkarlarına zarar veren tüm yolsuzluk ve sağlıksız eğilimleri düzeltmede ısrarcı olunmalı. Ademi merkeziyetçi kalkınma fikri hayata geçirilmeli, kitlelerin düşünce, kaygı ve beklentilerine uygun hareket edilmeli, partinin kapsamlı ve katı yönetiminin tabana yayılması teşvik edilmeli, kitlelerin güçlü bir şekilde dile getirdiği öne çıkan sorunlar çözülmeli ve partinin kapsamlı ve katı yönetiminin etkinliği ile partinin bütünlüğü pekiştirilmeli.
  8. “Kilit azınlık” ve yukarısının liderliğini kavramada ısrarcı olunmalı ve partiyi kapsamlı ve katı bir şekilde yönetmenin siyasi sorumlulukları sıkılaştırılmalı. Partiyi yönetmek için idari kadroların mesuliyet alabilmesini sağlamak gerekmektedir. Liderliğe bağlı kalmalı ve liderliği kavramalıyız. Parti Merkez Komitesi’nden başlamalı ve üst düzey kadrolara katı davranmalıyız. Savaşmaya cesaret etmeli ve savaşta iyi olunmalı; esas sorumluluğu ve denetim sorumluluğu sonuna kadar tutarlı olacak şekilde teşvik edilmeli ve tüm partinin ortak çalıştığı iyi durum pekiştirilmeli ve geliştirilmeli.
  9. Parti ve devlet denetim sisteminin iyileştirilmesine bağlı kalınmalı ve geniş bir kapsam, normal ve uzun vadeli denetim gücü oluşturulmalı. Partinin öz devrimini yükseltmek, parti içi denetimin hâkim olduğu ve çeşitli denetimleri koordine eden bir mekanizma oluşturmak, yetki kullanımına ilişkin kısıtlamaları ve denetimi güçlendirmek için partinin öz denetimini ve halk denetimini güçlendirmeye güvenmek ve denetim sisteminin avantajlarını yönetişim etkinliğine daha iyi dönüştürmek gerekmektedir.

*Bu, Genel Sekreter Xi Jinping’in 18 Ocak 2022’de düzenlenen Disiplin Teftişinden Sorumlu 19. Merkez Komisyonu’nun altıncı genel kurul oturumunda yaptığı konuşmanın bir parçasıdır.

DÜNYA BASINI

FT: Suudi Arabistan Trump’ın İsrail politikalarını dengeleyebilir

Yayınlanma

Trump-selman

Financial Times’tan Andrew England’ın kaleme aldığı bu makale, Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemine dair bölgesel beklentileri ve endişeleri ele alıyor. Trump’ın İsrail yanlısı politikalarını dengelemede Suudi Arabistan’ın kilit rol oynayabileceği değerlendiriliyor. Makaleye göre Trump’la yakın ilişkisi ile bilinen Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın diplomatik manevraları, Filistin meselesinin çözümünde merkezi rol oynayabilir. Riyad, Filistin devletine giden bir plan olmadan İsrail ile normalleşmenin mümkün olmayacağını açıkça deklare etmesine rağmen İsrail’in bu çözüme giden yolu kapamış olması ise Trump’ın önündeki en büyük engel…

***

Orta Doğu, Trump’ı dizginlemesi için Suudi Arabistan’a güveniyor

Andrew England

Trump’ın aşırı İsrail yanlısı bir gündem izleyeceğinden korkan Arap ülkeleri, Donald Trump ile ilişkisini ve bölgedeki siyasi ağırlığını kullanarak Suudi Arabistan’ın, Trump’ın Ortadoğu politikalarını dengelemesini umuyor.

Trump’ın kilit pozisyonlara bir dizi ateşli İsrail yanlısı ve İran karşıtı şahin aday atamasının ardından Arap yetkililer yeni yönetimin İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’yı ilhak etme, Gazze’yi işgal etme ya da Tahran’la gerilimi tırmandırma hamlelerini onaylayabileceğinden endişe ediyor.

Ancak yetkililer, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Trump ile olan ilişkisini, başkanın finansal anlaşmalara olan ilgisini ve Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yol açacak “büyük pazarlık” yapma arzusunu kullanarak, yeni yönetimin bölgedeki politikalarını yumuşatabileceğini umuyor.

Bir Arap diplomat, “Bölgedeki kilit aktör, Trump’la bilinen ilişkileri nedeniyle Suudi Arabistan, dolayısıyla ABD’nin yapmaya karar verebileceği herhangi bir bölgesel eylemin kilit noktası olacak” dedi.

Bir başka Arap yetkili de Prens Muhammed’in Trump’ın İsrail’in Gazze’de Hamas’a karşı yürüttüğü savaşı sona erdirmeye yönelik politikalarını ve daha geniş anlamda Filistin meselesini etkilemede “kilit” rol oynayacağını ve İsrail’le normalleşme potansiyelini bir koz olarak kullanacağını söyledi.

Yetkili, “Suudi Arabistan, Trump’ın Gazze ve Filistin’le nasıl başa çıkacağını büyük ölçüde etkileyebilir. Bölgedeki pek çok ülke bundan sonra ne olacağı konusunda endişeli” dedi.

Trump’ın ilk başkanlık döneminde, Suudi Arabistan onun “alışveriş odaklı” yönetim tarzını ve bölgesel rakibi İran’a karşı yürüttüğü “maksimum baskı” kampanyasını destekledi. Suudi ajanların 2018’de gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı öldürmesinin ardından diğer Batılı liderler Krallığın fiili liderine soğuk davranırken Trump, Prens Muhammed’in yanında durdu.

Trump, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için “nihai anlaşmayı” yapacağını da iddia etmişti. Ancak damadı Jared Kushner tarafından yürütülen bu planlar başarısız oldu. Filistinliler ve Arap devletleri, önerilerin İsrail lehine fazlasıyla taraflı olduğunu düşündü. Trump ayrıca Filistin’e yardımı kesti, Washington’daki diplomatik misyonlarını kapattı, ABD Büyükelçiliği’ni statüsü tartışmalı olan Kudüs’e taşıdı ve işgal altındaki Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanıdı. Öte yandan, Trump, BAE ve üç Arap ülkesinin İsrail ile ilişkilerini normalleştirdiği “İbrahim Anlaşmaları”na da aracılık etti.

Trump geçen ay bir Suudi televizyon kanalı olan El Arabiya’ya verdiği demeçte başkanlığı döneminde ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin büyük harflerle “MÜKEMMEL” olduğunu söyledi.

“Kral’a büyük saygı duyuyorum, Muhammed’e de büyük saygı duyuyorum; gerçekten harika bir iş çıkarıyor, o tam bir vizyoner” dedi.

ABD Başkanı Joe Biden göreve geldikten sonra Riyad, Trump ile bağlarını sürdürdü. Veliaht Prens Muhammed’in başkanlık ettiği Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF), Kushner’in kurduğu özel sermaye fonuna 2 milyar dolar yatırım yaptı.

PIF’in yöneticisi Yasir al-Rumayyan, hafta sonu New York’ta düzenlenen bir UFC dövüşünde Trump ile ön sırada oturdu. Ayrıca, Trump’a ait golf sahaları, PIF’in en dikkat çeken spor girişimlerinden biri olan LIV Golf etkinliklerine ev sahipliği yaptı.

Ancak Prens Muhammed, Biden’ın göreve gelmesinden bu yana Suudi Arabistan’ın bölgesel politikalarını yeniden ayarladı. Riyad, 2023 yılında İran ile diplomatik ilişkileri yeniden kurdu özellikle Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırısının bölgede bir dizi çatışmayı tetiklemesinin ardından sürdürdüğü yumuşama politikası izlemeye devam etti.

Biden yönetiminin, Suudi Arabistan ile ABD arasında bir savunma anlaşmasını içeren üçlü bir anlaşma kapsamında İsrail ile ilişkilerin normalleşmesini hedefleyen planı, savaş nedeniyle sekteye uğrasa da ABD, Suudi Arabistan’ı krize yönelik herhangi bir bölgesel çözümde kritik bir aktör olarak görmeye devam ediyor.

Ancak Riyad, Filistinlilerin ölü sayısı arttıkça İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümetine yönelik eleştirilerini sertleştirdi.

Ekim ayında Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Riyad’da düzenlenen bir basın toplantısında, İsrail ile normalleşmenin, “Filistin devletine dair bir çözüm bulunana kadar gündemde olmadığını” söyledi.

Prens Muhammed de geçen hafta Riyad’da düzenlenen Arap ve İslam zirvesinde İsrail’i Gazze’de “soykırım” yapmakla suçlarken, Lübnan’da Hizbullah’a karşı yürüttüğü savaşı ve İran’a yönelik saldırılarını kınadı.

Diplomatlar ve analistler, Veliaht Prens Muhammed’in konuşmasını, Müslüman dünyasının İsrail’in askeri saldırılarını kınamada ve bir Filistin devleti kurulmasına destek verme konusunda birleştiği mesajı olarak yorumladı. Salı günü Riyad, “İsrail’in Batı Şeria üzerinde egemenlik kurmaya yönelik aşırılık yanlısı açıklamalarını” da kınadı.

Trump seçim kampanyası sırasında Orta Doğu’ya barış getirme ve savaşı sona erdirme sözü vermişti. Ancak İsrail Büyükelçisi olarak seçtiği Mike Huckabee ve Orta Doğu temsilcisi olarak atadığı emlak kralı Steven Witkoff da dahil adaylarının çoğu ateşli birer İsrail yanlısı.

Trump, buna rağmen İbrahim Anlaşmaları’nı genişletmek istediğini belirterek Al-Arabiya’ya şunları söyledi: “Çerçeve zaten hazır, tek yapılması gereken bunu yeniden devreye sokmak ve bu çok hızlı gerçekleşebilir. Eğer kazanırsam bu kesinlikle bir öncelik olacak… sadece Ortadoğu’da barışı sağlamak… Bu olacak” dedi.

İbrahim Anlaşmaları’nın genişletilmesinde Suudi Arabistan kilit bir rol oynayabilir. Ancak Arap yetkililer, Trump’ın bunu ancak Netanyahu’ya, Filistin devleti kurulmasına yönelik tavizler vermesi için baskı yaparak başarabileceğine inanıyor. Bu, İsrail Başbakanı’nın şiddetle karşı çıktığı bir mesele.

Bir diğer Arap diplomat ise, “Trump’ın şu anda Ortadoğu’da Suudi Arabistan’dan daha çok ihtiyaç duyduğu başka bir aktör yok. Trump, kendisine sunulmuş hazır anlaşmalardan kredi almayı seven biri. Eğer Muhammed bin Selman ona bir anlaşma sunarsa, bu bir olasılık olabilir, hatta tek olasılık olabilir” yorumunda bulundu.

Arap yetkililer de Gazze’deki yıkımın neden olduğu öfkenin, Filistin davasını yeniden bölgesel gündemin en üst sırasına taşıması nedeniyle Trump’ın Filistinlileri göz ardı etmesinin daha zor olacağını umuyor. Liderler çatışmanın kendi halklarının bazı kesimlerini, özellikle de Prens Muhammed’in ana seçmen kitlesi olan gençleri radikalleştirmesinden endişe ediyor.

İlk Arap diplomat “Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirmesi gerekecek ve bunu yapmak için de ertesi günü ele alması gerekiyor” dedi: “Filistin meselesine odaklanmadan bölgesel çözüm işe yaramaz. Suudi Arabistan açıkça belirtti ki, bir Filistin devleti kurulmadıkça normalleşme bir seçenek değil.”

Okumaya Devam Et

DÜNYA BASINI

İsviçreli askeri uzman Bosshard ile mülakat: Rusya’dan hangi karşılık beklenebilir?

Yayınlanma

Yazar

Çevirmenin notu: ABD Başkanı Joe Biden’ın Rusya topraklarına yönelik uzun menzilli füzelerin kullanılmasına izin verme kararı, Rusya’nın olası tepkilerini gündeme taşıdı. İsviçre Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekli yarbay ve siyasi ve askeri strateji analisti Ralph Bosshard, Rusya’nın tepkisinin genelde ihtiyatlı ve kademeli olacağını, ancak uluslararası sulardaki veya üçüncü ülkelerdeki İngiliz ve Fransız hedeflerinin vurulabileceğini belirtiyor. Buna karşın, NATO’nun 5. Maddesi’ni devreye sokacak bir saldırının pek olası olmadığı ifade eden Bosshard, Ukrayna’nın Batı’dan aldığı silahlarla elde edebileceği askeri başarıların sınırlı kalacağını, çünkü Rusya’nın buna yönelik hazırlık yaptığını söylüyor. Ayrıca, Rusya’nın komuta merkezlerini sık sık yer değiştirdiğini ve geniş lojistik ağını koruma kapasitesine sahip olduğunu vurgulayan uzman, Batı’nın uzun menzilli silahlarının, savaşın seyrini kökten değiştirme potansiyelinin olmadığını, asıl belirleyicinin Rusya ve Çin liderlerinin kararları olduğunu ifade ediyor. Bosshard’a göre, Biden’ın bu kararını görev süresinin sonunda alması, Trump yönetimini zora sokma ve kendi dönemini daha güçlü bir şekilde kapatma çabası olarak yorumlanabilir. Moskova’nın şu ana kadar temkinli hareket ettiğini belirten Bosshard, Kremlin’in Batı’ya temkinli mesajlar verdiğini ve bu gerilimin medya üzerinden yönetildiğini dile getiriyor.


Rusya’dan nasıl bir askeri karşılık bekleyebiliriz? İsviçreli askeri uzman Bosshard ile mülakat

Éva Péli, NachDenkSeiten

Görev süresi sona ermekte olan ABD Başkanı Joe Biden, ABD’nin uzun menzilli füzelerinin Rusya topraklarındaki hedeflere karşı kullanılmasına izin verdi. Bu kapsamda, daha önce uygulanan kısıtlamalar kaldırıldı ve Beyaz Saray da bunu resmî olarak teyit etti. İsviçreli askerî uzman Ralph Bosshard, bu kararın muhtemel sonuçlarını NachDenkSeiten’a değerlendirdi.

Éva Péli: Joe Biden’ın bu açıklaması askerî açıdan nasıl değerlendirilmeli? Rusya’dan beklenen askerî tepki nedir ve bu tepki kimlere (ABD, İngiltere, Fransa ya da Ukrayna) yönelebilir?

Ralph Bosshard: Ruslar, Ukrayna topraklarındaki hedeflere dönük saldırıların yanı sıra, uluslararası sularda, denizaşırı varlıklarda ya da üçüncü ülkelerde bulunan İngiliz ve Fransız askerî hedeflerini vurma alternatifine de sahip. Fakat üçüncü ülkelerdeki operasyonlar büyük ihtimalle bazı kısıtlamalarla karşılaşacaktır. Şu ana kadar çatışan taraflar birbirlerinin uydularını hedef almaktan kaçındılar, zira bu durum Pandora’nın kutusunu açabilir. Uydu hedefleme şu an için bir tabu gibi görünüyor. Bu konuda silahlanma kontrolü müzakereleri için fırsatlar bile olduğunu düşünüyorum.

Batı tarafından Ukrayna’ya şu ana kadar sağlanan kısa ve orta menzilli silahlarla Ukrayna, mevcut en acil askerî sorunlarını çözmeyi deneyebilir.

Bu sorunlardan biri, Rusya’nın FAB adı verilen ağır uçak bombalarının, iyi inşa edilmiş saha tahkimatlarını imha etmek için kullanılması. 2014-2022 yılları arasında inşa edilen ve betonla güçlendirilmiş bu tahkimatlar artık Ruslar tarafından her yerde aşılmış durumda. Şimdi ise Ukrayna birlikleri, özellikle yerleşim yerlerinde bu tahkimatları savunarak pozisyonlarını korumaya çalışıyor. FAB bombaları yönlendirme modülleriyle donatılmış olup yaklaşık 70 kilometre uzaklıktan bırakılabiliyor. Ruslar bu bombaları artık oldukça hassas bir şekilde kullanıyor. Bu bombaların taşıyıcıları, taktik bombardıman uçaklarıdır ve bu uçaklar 170-200 kilometre derinlikteki hava üslerinden operasyon düzenler. Eğer bu hava üsleri, Batı menşeli uzun menzilli silahların menziline girerse, Ruslar daha gerideki üslerden operasyon yapmaya başlayacaktır. Moskova’daki Genelkurmay Akademisi’ndeki eğitimim sırasında Su-24 tipi cephe bombardıman uçaklarını hesaba katarak planlama yapıyorduk. Bugün kullanılan Su-34 uçaklarının menzilinin Su-24’lerden çok daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Geriye çekilerek operasyon düzenlemek Ruslar açısından sorunsuz olacaktır.

Rusya’nın lojistik destek hatlarını ve cepheye asker taşınmasını kesintiye uğratmak, yalnızca belirli hedef kategorilerine karşı yoğun ve sistematik saldırılarla mümkün. Bunlar, mesela mühimmat veya yakıt depoları gibi tesisler ya da demir yolu ağı olabilir. Ruslar, lojistik tesislerini geniş bir alana yayabilir ve Donbass’taki sıkı demir yolu ağından faydalanabilir. Ayrıca bu ağ, ek demir yolu hatlarıyla daha da güçlendirilebilir. Bu görev, Rusya ordusunda bulunan demir yolu birliklerine ait. Ukraynalıların bu ağı kesintiye uğratması için ciddi bir çaba göstermesi ve çok sayıda füze kullanması gerekecektir. Fakat Ukrayna’nın savaş uçakları ve roketatarlarıyla cepheye ne kadar yaklaşabileceği belli değil.

Bununla beraber yer hedeflerine yönelik saldırılar da karmaşık bir hedefleme süreci gerektirir. Ruslar, geçerli operasyon prosedürlerine göre, komuta merkezlerini günlük olarak değiştirir. Son zamanlarda Rusya’nın komuta merkezlerinin imha edildiğine dair neredeyse hiç haber duymadım.

Temel olarak Rusya ordusunun operasyon prosedürleri, düşman tarafından kısa ve orta menzilli silahların kullanılmasını öngörüyor. Ruslar bu tür bir duruma hazırlanmış durumda ve eğitimlerini buna göre aldılar. Dolayısıyla, Batı tarafından tedarik edilen kısa ve orta menzilli silahlarla Rusya Silahlı Kuvvetlerine baskı uygulanması ancak geçici bir etki yaratacaktır.

İlave olarak, Ukraynalılar, askerlerin moralini artırmak amacıyla sembolik açıdan önemli hedeflere saldırabilirler. Ancak bu tür saldırıların kalıcı bir askerî etkisi olmayacaktır. Bunun aksine, yalnızca askerî hedeflere yönelik saldırıların Ukraynalıların moraline etkisi sınırlı kalacaktır.

Bütün bu süreçte hedeflerin kontrolü Batı’nın –özellikle de ABD’nin– elinde. Ukraynalılar, saldırıların gerçekleşmesi için gerekli olan seyrüsefer, iletişim ve istihbarat araçlarına doğrudan erişime sahip görünmüyor. Özellikle en yeni sistemler için üretici firmalardan teknik destek alınması gerektiği de anlaşılıyor. Bu araçların kullanımıyla Biden, Rusya’nın ilerleyişini yavaşlatabilir ve muhtemel bir çöküşü –en azından Trump’ın göreve başlamasına kadar– erteleyebilir. “Benim gözetimimde olmadı,” anlayışı burada geçerli gibi görünüyor.

Bu kararlar ışığında müzakereli çözüm şansı nasıl değerlendirilebilir?

Bu kararların müzakereli çözüm şansını ciddi ölçüde etkileyeceğini düşünmüyorum. Ukrayna’daki savaşın nasıl ve ne zaman sona ereceğini Batı’nın silah sevkiyatları belirlemeyecek. Batı’nın “mucize silahları” olarak lanse edilen sistemler, Şubat 2022’den bu yana savaşın gidişatında kayda değer bir değişiklik yaratamadı. Daha önce belirttiğim üzere ATACMS, Storm Shadows ve diğer benzeri sistemler de bu savaşın kaderini kökten değiştiremeyecek. Bu savaş, Şi Cinping ve Vladimir Putin’in “tamam yeter” dedikleri zaman sona erecek. Genel manada, Rusya veya Çin ile Batı adına bir savaşa girmeye hazır olan herkesin uyarıyı almış olması gerektiğini düşünüyorum.

Eylül ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı’nın uzun menzilli silahlarını Rusya’ya karşı kullanmasının, NATO ülkelerinin Ukrayna’daki çatışmaya doğrudan katılımı anlamına geleceğini söylemiş ve şu uyarıda bulunmuştu: “Eğer savaşı Ukrayna topraklarından Doğu’ya taşırlarsa, savaş orada sona ermeyecek; zira savaş Batı’yı da içine alacak.”

NATO’nun, Putin’in öngördüğü bu muhtemel tepkiye nasıl hazırlanacağı büyük bir soru işareti. Şu anda Fransızlar ve İngilizler açısından, Bab el-Mandeb Boğazı ya da İran kıyıları civarındaki sularda savaş gemilerini konuşlandırmaktan bir süreliğine kaçınmak daha uygun olabilir. Hatta diğer deniz bölgelerinden de uzak durmaları gerekebilir. Bunun yanı sıra, Batı Avrupa’daki deniz tabanında bulunan tesislere karşı dikkatli olunması gerektiğini özellikle vurgulamak isterim.

Almanya’nın kendi topraklarına dönük bir saldırı beklentisi içinde olmadığını, sivil savunma alanında neredeyse hiçbir tedbir alınmamış olmasından anlayabiliriz. Halka, evlerinin bodrumlarını temizlemeleri ve kendilerine bol şans dilemeleri yönünde tavsiyeler dışında, Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius’un (SPD) elle tutulur bir hazırlık sunmadığı aşikâr. Oysa, bir ülkeye ve halkına zarar vermek için artık çok daha farklı araçlar mevcut.

Uzun zamandır Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un daha akıllı bir strateji izlediğini düşünüyorum. Kendisi, gereksiz yere ve erken bir dönemde risk alarak öne çıkmaktan kaçınıyor. Ancak ne yazık ki etrafında zayıf bir hükûmet ekibi var. Geçtiğimiz yıl Federal Meclis’te eleştirdiğim Ulusal Güvenlik Stratejisi, son derece zayıf bir metindi. Ama o zaman bile CDU/CSU muhalefetinin sunacak daha fazla aklı yoktu.

ABD Başkanı Joe Biden, daha önce bu tür füzelerin Rusya’daki hedeflere karşı kullanılmasına izin vermeyeceğini belirtmişti, zira bunun üçüncü dünya savaşına yol açabileceğinden endişe duyuyordu. Fakat görev süresinin sonlarına yaklaşırken, Biden’ın artık böyle bir senaryodan korkmadığı anlaşılıyor. Peki, bu süreçte ne değişti?

Biden’ın bu kararı, Trump ekibi ile Putin yönetimi arasında halihazırda yapılmış olması muhtemel anlaşmayı bozmayı amaçlıyor. Bu stratejiyle, Putin’in öyle bir tepki vermesi hedefleniyor ki, bu tepki Trump’a savaşın devam etmesinden başka bir seçenek bırakmasın. Şu anki durumda Ruslar, Amerikan tesislerine veya birliklerine saldırmaktan kaçınıyor; böyle bir adımın Trump yönetimiyle ilişkileri doğrudan etkileyebileceğini biliyorlar.

Fransa ve İngiltere’nin bu denkleme dahil edilmesi, savaşın Trump’ın göreve gelmesinden sonra da devam etmesini garanti altına alma stratejisinin bir parçası. Biden, bu noktada Fransa ve İngiltere’nin büyük güç olma heveslerini ustaca kullanıyor. Ancak hem Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron hem de İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Rusya’nın muhtemel misilleme hamlelerinin, Trump’ın göreve başlamasından sonra özellikle onları hedef alacağının farkında. Bu nedenle, durum ciddileştiğinde İngiltere ve Fransa’nın, deyim yerindeyse, “görünmezlik moduna geçeceğini” düşünüyorum.

Rusya’nın mevcut stratejisinde NATO’nun 5. Madde’sini (bir üyeye yapılan saldırının tüm NATO üyelerine yapılmış sayılmasını öngören madde) devreye sokacak bir durumdan kaçınması önemli. Bu nedenle Rusya, NATO topraklarında herhangi bir hedefe saldırmayacaktır. Bunun yerine, İngiltere ve Fransa’nın ana vatanı dışındaki tesislere saldırılar düzenleyerek, bu ülkelerin güçlerini koruyamayacaklarını göstermeye çalışabilir. Nitekim, Rusya’nın birkaç gün önce Ukrayna’daki hedeflere dönük kombine füze ve drone saldırılarını yeniden başlatması, Moskova’nın misilleme yeteneğini açıkça ortaya koyuyor. Üstelik bu saldırılar, iyi korunan hedeflere karşı dahi başarılı bir şekilde yapılabiliyor. Bu da Rusya’nın mevcut gelişmeleri önceden öngördüğünü ve buna hazırlıklı olduğunu gösteriyor.

Açık konuşmak gerekirse, ABD’nin Rusya’ya, belirli saldırılardan önce uygun kanallar aracılığıyla uyarılarda bulunması bile beni şaşırtmaz. Bu tür bir iletişim, savaşı daha büyük bir tırmanıştan koruma amaçlı bir tedbir olabilir.

Genel olarak Kremlin’in her zamanki gibi, temkinli ve ihtiyatlı bir şekilde tepki vereceğini düşünüyorum. Ancak Putin’in basında zaman zaman “nükleer tehdit” kartını oynaması, Biden’ı başarısız bir lider gibi gösterme stratejisinin bir parçası. Bu durum, Biden’ın sırf egosu uğruna, görev süresinin son anlarında bir nükleer savaşı riske atmış bir başkan olarak algılanmasına neden olabilir. Öte yandan Trump, bu retoriği kullanarak kendisini barışın ve gerilimi düşürmenin mimarı olarak sunabilir. Bu da Trump’ın söylemsel bir üstünlük elde etmesine yol açabilir. Lütfen, benden Biden’ın liderlik becerilerine övgüler dizmemi beklemeyin. Bu bağlamda, onun kararlarının stratejik etkisi tartışmaya aşikâr.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in, ABD Başkanı Joe Biden’ın uzun menzilli füzelerle ilgili kararını medyada duyurmasından rahatsız olduğu iddiaları basında geniş yankı buldu. Uzmanlar, bu açıklamayı ABD yönetiminin Rusya’yı saldırılardan önce bilgilendirerek bir tırmanışı önleme çabası olarak yorumluyor. Peki, bu durum nasıl değerlendirilmeli?

Burada Zelenskiy için “isteğe göre bir menü” hazırlanmadığını açıkça görebiliyoruz. Ukrayna’nın lideri, kendisine sunulan yardımı olduğu gibi kabul etmek zorunda. “Büyük aktörler” sahnede kararları alırken, Ukrayna ancak bu oyunun bir parçası olabilir. Biden, bir yandan gerilimi artıracak bir açıklama yaparken, diğer yandan tansiyonu düşürme çabası içinde görünüyor. Kararını kamuoyuna duyurarak, esasen Rusya’ya dolaylı bir uyarı göndermiş ve onları bir nebze rahatlatmış oldu. Biden, bu saldırıların Zelenskiy’in istediği gibi sürpriz bir şekilde gerçekleştirilmesine izin verebilirdi; fakat bu, şu anki stratejiyle uyuşmuyor.

Bu durum, günümüz savaşlarının “medya savaşı” karakterini bir kez daha gözler önüne seriyor. Batı, medya hakimiyetinin her savaşta üstünlük sağlayacağını varsayıyor. Bu anlayış büyük ölçüde, ABD’nin Vietnam Savaşı’ndan kalma travmasına dayanıyor. Ancak bu medya savaşı içinde, Ukrayna lideri Zelenskiy’in stratejik kararlarının Rusya’nın lehine olabilecek etkiler doğurabileceği bir gerçek. Örneğin, Çernigov oblastına (Ukrayna ordusunun Kuzey Harekât Komutanlığı’nın önemli bir merkezi) asker kaydırılması, mevcut durumu Zelenskiy açısından daha da kötüleştirebilir.

Bu aşamada Ukrayna’nın, moral artırıcı bir başarıya ihtiyacı var. Bunun için Rusya’ya birkaç füze saldırısı gerçekleşebilir ve bu saldırılar daha sonra stratejik zaferler olarak lanse edilebilir. Ancak bu hamlelerin kalıcı bir askerî etkisi olup olmayacağı belli değil. Öte yandan, Trump ve Kuzey Kore güçleri hakkındaki spekülasyonlarla bir “ihanet hikayesi” hazırlığının şimdiden yapılmış olması dikkat çekici.

Biden’ın kararını basın yoluyla duyurması, aslında planın en kritik parçalarından biriydi. Bu ilan, Biden’ın başkanlık dönemi boyunca elde ettiği zayıf başarı karnesini toparlama çabasının bir parçası. Kabil’deki kaotik çekilme sonrası yaşanan utanç verici süreç, Biden’ın hanesine yazılmıştı. Buna rağmen, 2021’in aralık ayında Rusya’nın sunduğu güvenlik garantileri teklifini küçümseyip reddetme cesaretini göstermişti. Şubat 2022’den itibaren ise, ABD’nin Kiev’deki müttefikinin darbeler almasına seyirci kalmak zorunda kaldı. Şimdi, kalan iki aylık görev süresinde, bu tabloyu tersine çevirmek ve daha iyi bir izlenim bırakmak için çabalıyor.

Fakat Biden’ın, dünyayı bir nükleer savaşa sürükleme gibi bir niyet taşımadığı bariz. Bu, Biden’ın planlarının bir parçası değil. Bilakis, mevcut hamleleri hem içeride hem de uluslararası arenada itibarını artırmaya yönelik bir girişim olarak okunmalı.

Biden’ın uluslararası sahnedeki zayıflığı, yakın zamanda Peru’daki zirvede daha da belirgin hale geldi. Aile fotoğrafında Biden’ın arka ve dış köşelere yerleştirilmesi, sembolik olarak onun düşen önemini gözler önüne serdi. Üstelik, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in, Trump ile iyi bir şekilde çalışabileceğini söylemesi, Biden’a dolaylı bir mesaj göndererek onunla artık çalışmak istemediğini ima etmişti. Bu durum, Biden’ın uluslararası alandaki pozisyonunu daha da zayıflattı.

Biden, görev süresinin kalan iki ayında daha fazla aşağılanmak istemiyorsa, şimdi hızlı ve etkili hamleler yapmak zorunda. Kendi döneminin, özellikle Jimmy Carter’ın başkanlığının son dönemine benzeyen bir şekilde sona ermesini istemediği belli.

Biden’ın ABD’nin uzun menzilli silahları için genişletilmiş hedeflerine ilişkin kararını hangi biçimde aldığına dair bilginiz var mı? Bu bir başkanlık kararnamesi, resmi bir hükümet kararı ya da yalnızca Kiev’e (ve kiminle) yapılan bir telefon görüşmesi şeklinde mi? Ve bugüne kadar silahların menzil sınırlaması nasıl sağlandı, yalnızca teknik bir yöntemle mi yoksa bir emirle mi?

Bu tür detayları elbette yalnızca doğrudan taraf olanlar bilir. Ancak kararın uygulanmasının üçlü bir işbirliğiyle gerçekleştirilmesi muhtemel. Amerikan, İngiliz ve Fransız askerleri saldırıları muhtemelen birlikte planlayacak. NATO kurumlarının bu süreçte pek bir etkisinin olacağını düşünmüyorum. Zira tecrübelere göre, büyük devletler stratejik varlıklarını paylaşmayı tercih etmez; bu, genelde herkesin kendi önceliğine göre hareket ettiği bir alan. Bu kapsamda özel harekât birlikleri, stratejik silahlar, uydu ve istihbarat bilgileri gibi yalnızca hükümet düzeyinde erişilebilen araçlar yer alır. Dolayısıyla, bu tür bir işbirliğinin halihazırda kurulmuş olması pek muhtemel değil. Belki bu süreç sıfırdan oluşturulmak zorunda kalabilir.

Şimdi bir hedefleme süreci başlatılması gerekiyor. Bu süreç, durum değerlendirmesinden hedef seçimine ve etkinlik analizine kadar uzanıyor. Bunun içinde istihbarat toplama, iletişim ve navigasyon uyduları yer alıyor. Bu uyduların bazıları muhtemelen doğru yörüngeye henüz yerleştirilmiş değil. Hazırlık çalışmalarına elektronik harp alanındaki tedbirler de dâhil. Geçtiğimiz ay Rusya’nın birkaç şehrinde bizzat şahit oldum ki, Ruslar GPS sinyallerini engelliyor ve hatta zaman zaman yanıltıcı sinyaller yayıyor. Yani, GPS cihazları yanlış konumlar tespit ediyor. Bu sapmaların 15 kilometreye kadar ulaştığını gözlemlemiştim.

Tüm bu süreç, devlet başkanlarının ya da başbakanların –Biden, Starmer ve Macron’un– silahlı kuvvetlerin başkomutanı sıfatıyla verdiği bir planlama talimatını gerektiriyor. Ön hazırlıkların, yani muhtemel planların ne kadar ilerlemiş olduğuna bağlı olarak, oldukça uzun sürebilecek bir planlama sürecinin başlatılması gerekebilir. Hangi hedeflere saldırılacağı konusunda Ukraynalılar belki önerilerde bulunabilir ama son söz büyük ihtimalle Amerikalılar, İngilizler ve Fransızlara ait olacaktır.

Okumaya Devam Et

DÜNYA BASINI

Gideon Levy: Böylesine korkunç savaş suçları işlenirken hiç bu kadar gurur duyulmamıştı

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız İsrail’in en köklü gazetelerinden Haaretz’de yayınlanan köşe yazısında İsrail’in Gazze’deki katliamları karşısında İsrail toplumunun etik ve ahlaki olarak nasıl dönüştüğü/dönüştürüldüğü anlatılıyor:

***

Siyonistlerin yeni ideali: Gazze Savaşı’ndan utanmayan bir İsrailli nesil

Gideon Levy

“Teachers for Change” (Değişim İçin Öğretmenler) adlı bir kuruluşun CEO’su ve eğitimci olan Yair Weigler, yedek kuvvetlerdeki uzun süreli görevinden yeni döndü.

“Gazze Şeridi’ndeki çeşitli mahallelerde ve mülteci kamplarında faaliyet gösterdik, biraz da plajlarında vakit geçirdik, ardından Lübnan’da göreve devam ettik… Aramızda yerleşimciler, Tel Avivliler, 2005’te [Gazze Şeridi’ndeki] Katif Bloğu’ndan tahliye edilenler vardı; silah arkadaşlarıydık, eğitimciler ve yüksek teknoloji çalışanlarıydık… tek bir tank bölüğüydük” dedi şiirsel bir dille, sanki ordudan sonra yurtdışında bir geziye çıkıp dönen genç bir adam gibi, ziyaret ettiği yerleri övüyordu. Ah, Şucaiye, ah, ne birlik ama. Ne ordu ne halk.

Eski Başbakan Naftali Bennett, eğitimcinin sözlerini paylaşmakta gecikmedi: “İsrail’de bir aslanlar kuşağı doğdu. Hiç şüphem yok ki bu çocuklar, savaşçılar ve yedekler, sivil hayata daha idealist, daha merhametli insanlar olarak dönecekler ve önümüzdeki 50 yıl boyunca bu ülkeyi yeniden inşa edecek insanlar onlar olacak. Umut var!”

Eğer Bennett’ın küçük örme kipasıyla sergilediği aşırı duygusallığı bir kenara bırakırsak bile, şaşkın ve çaresiz gözlerimizin önünde cereyan eden kaostan dehşete düşmemek elde değil. Yedi yirmi dört. Etnik temizlik ve toplu katliam artık birer ideal; savaş suçları ise daha değer odaklı ve “iyi” siviller yaratıyor. Bennett’ın anlayışında umudun anlamı işte bu.

İnanmakta güçlük çekiyor insan. İsrail’de bir öğretmenin yedek görevindeki son derece sorunlu deneyimlerini böyle ifade ettiğini, ılımlı sağ kanadın liderlerinden alternatif için umut olan birinin ise bu şekilde tepki verdiğini okuyoruz. 2024 İsrail’inde, ordunun Gazze ve Lübnan’da yaptıklarıyla ilgili bir özeleştiri işareti görmek şöyle dursun artık suçlar ve vahşet birer ideal düzeyine yükseltiliyor. Vatandaşlık derslerinde artık, on binlerce kadın ve çocuğun katledilmesinin nasıl bir “değer” haline geldiği tartışılacak. İşte bir toprak parçasını yok edip İsraillileri daha iyi vatandaşlar haline getirmenin yolu budur. Soykırım, bir eğitim atölyesi olarak sunuluyor.

Suçluluk duygusu, bir hesaplaşma veya etik sorgulamalar bekleyen herkes tam tersini buluyor. Yaptıklarından dolayı travma yaşayan, bitmek bilmeyen kâbuslar gören, işlediği vahşetler yüzünden uykusunda çığlık atan bir nesil bekleyenler, ulusal gururla karşılaşıyor. Siyonist ideal artık Gazze’de süren savaş. Uluslararası mahkemelerde tanımlanmayı bekleyen korkunç bir suç, tüm dünyanın haklı olarak dehşetle izlediği bir savaş, şimdi bir “değer” olarak yüceltiliyor. Burada bir aslanlar kuşağı doğdu.

Bu aslanlar kuşağı, bir an bile yaptıklarıyla yüzleşmeye cesaret edemeyecek kadar korkak. Bastırma ve inkârı anlamak mümkün. Sonuçta bunlar olmadan, böylesine anlamsız ve dizginsiz bir savaş sürdürülemezdi. Ancak İsrail bunu daha akıl almaz bir noktaya taşıdı.

Böylesine korkunç savaş suçları işlenirken hiç bu kadar gurur duyulmamıştı. Subaylar kameraların önünde Gazze’deki yıkıntılar arasında göğsünü kabartarak yürüyor. Etrafında, tüm bu yıkımın anlamını sorarak mesleğinin itibarını kurtaracak tek bir muhabir bile yok. Bunun amacı neydi, yasal dayanağı neydi, ahlaki boyutu neydi? Bize böyle bir yıkımı gerçekleştirme yetkisini veren neydi? Toprak yolda, koltuk değnekleriyle, tekerlekli sandalyelerde, açlıktan bitap düşmüş eşeklerin çektiği arabalarla gidip gelen, TV muhabiri Ohad Hamo’nun soracağı herhangi bir soruya bir damla su karşılığında yanıt vermeye hazır insanların oluşturduğu konvoylar var ve bu, Hamo’nun mesleki gururunu destekleyen bir gazetecilik başarısı olarak adlandırılıyor.

Rus televizyonunun Ukrayna’dan böylesi utanç verici bir görüntüyü yayınlamaya cesaret edebileceği şüpheli. Belki orada utanç buna engel olabiliyor. Burada ise utanma hissi yok. Ne Hamo, ne Kanal 12, ne medya, ne Weigler ne de Bennett’in söylediklerinde…

Mesele sadece İsrail’in utanma duygusunu kaybetmiş olması değil. Yaptıklarıyla gurur duyuyor. İsrailliler savaşı sadece gerekli bir kötülük olarak görmüyor, bizi bununla yaşamaya mahkûm eden bir durum olarak değerlendirmiyor. Şimdi savaş, bir değer modeli – pedagojik bir şiir olarak sunuluyor. Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki sürgün ve güneyindeki katliam birer ulusal miras olarak tanıtılıyor, yakında fotoğraf albümleri ve müzelerle birlikte gelecek. Bunu telafi etmek çok daha zor olacak.

Bennett, vicdanı ve pusulası olmayan bu aslanlar kuşağının önümüzdeki 50 yıl boyunca ülkeyi inşa edeceğini vaat ediyor. Hayal edin. Bekleyip göreceğiz.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English