Bizi Takip Edin

AVRUPA

Yunanistan Rusya’dan doğalgaz ithalatı rekor kırdı

Yayınlanma

Yunan makamlarının Rusya’dan gelen doğalgazdan kurtulma arzusuna rağmen, Rus doğalgazının Yunan pazarındaki payı eylül ayında yüzde 72’ye ulaşarak rekor kırdı.

Kathimerini gazetesinde yer alan habere göre Ukrayna’daki çatışma devam ederken Rus doğalgazı Avrupa’nın yanı sıra Yunan pazarına da geri döndü. Boru hatlarıyla yapılan ithalat azalırken, gemilerle taşınan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedariki arttı.

2023’ün ilk dokuz ayında Rus doğalgazının Yunanistan pazarındaki payı, Ukrayna’daki askeri müdahalenin başlamasından önceki seviyeye ulaştı ve eylül ayında yüzde 72’ye ulaşarak rekor kırdı.

Rusya’dan gelen gazın toplam iç pazardaki payı 2022’nin ilk dokuz ayında yüzde 35,7 iken 2023’ün ilk dokuz ayında yüzde 45’e, tüm yıl için ise yüzde 14,3’e yükseldi (2021’e kıyasla yüzde 68,3 düşüş).

Gazeteye göre bu artış, Rusya’nın Avrupa’ya boru hatlarıyla taşınan doğalgazdan kaynaklanan gelir kayıplarını sınırlamayı amaçlayan düşük fiyatlarla LNG tedarik etme politikasının bir sonucu.

Gazete, ayrıca Rusya’dan Avrupa’ya yapılan LNG ithalatının 2023’ün ilk yedi ayında 2021’in aynı dönemine kıyasla yüzde 40 arttığını belirtti. Rusya şu anda Avrupa’nın en büyük ikinci LNG ihracatçısı konumunda ve uluslararası Global Witness kuruluşuna göre 2023’ün ilk yedi ayında Avrupa’ya giren Rus LNG’sinin değeri 5,29 milyar avro oldu.

Yunan haber portalı newsbreak.gr ise Başbakan Kiryakos Miçotakis’in Rus doğalgazından vazgeçme niyetini ‘anlaşılmaz bir suç’ olarak nitelendirdi. Portala göre, Yunanistan ‘Rus doğalgazını yeniden satın alıyor, ancak bu daha pahalıya mal oluyor’ ve ‘Yunan hane halkına ve Yunan işletmelerine karşı işlenmiş bir suç’ olan fiyat artışından Miçotakis’in kendisi sorumlu. Portal, ayrıca Yunanistan’ın Rusya’dan doğalgaz ithalatında şampiyon olduğunu vurguladı.

AVRUPA

Alman siyasi partilerinden İmamoğlu’nun tutuklanmasına tepkiler

Yayınlanma

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘yolsuzluk’ iddiaları gerekçe gösterilerek tutuklanmasının dünyadaki yankıları sürüyor.

Avrupa’nın en büyük ekonomisi ve Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı Almanya’daki siyasi partilerden karara yönelik tepkiler geliyor.

23 Şubat’taki erken federal seçimlerden birinci parti olarak çıkan CDU/CSU’nun meclis grubunun dış politika sözcüsü Jürgen Hardt, “Tutuklamanın zamanlaması ve siyasi bağlamı, [Recep Tayyip] Erdoğan’ın siyasi rakiplerinden birinin demokratik haklarından mahrum bırakılacağını gösteriyor. Almanya, Erdoğan’ın otokrasiye doğru bir adım daha attığını ve bu işbirliği yolunun kabul edilemeyeceğini açıkça ortaya koymalıdır,” dedi.

CDU/CSU ve SPD’den oluşan olası bir hükümet oluşumuna da değinen Hardt, “Bu, yeni bir Alman hükümetiyle gelecekteki işbirliği için çok sorunlu bir başlangıç olacaktır. Sonuçta, Türkiye ile iyi ilişkiler iktisadi, sosyo-politik ve güvenlik politikaları açısından çıkarlarımıza uygundur,” ifadelerini kullandı.

Hardt, “Türkiye’nin istikrarına ve mahkemelerinin bağımsızlığına duyulan güven ve güvenilirliğin” bu ilişkilerde önemli bir rol oynadığını vurgularken, NATO müttefiki Türkiye’nin ‘güvenilirliğine duyulan güvenin’, Erdoğan’ın ‘tek adam iç politikası’ nedeniyle zarar gördüğünü ve “Ankara’da konuşacak kimse olmadığı için Türk-Alman ilişkileri giderek daha fazla işlemsel anlaşmalara dayanmak zorunda kaldığını” öne sürdü.

Hardt ayrıca Erdoğan’ın siyasi baskısının Türkiye üzerinde olumsuz bir iktisadi etki yaratacağını tahmin ederek, “Türkiye’nin iktisadi verileri zaten çok zorda olsa da, piyasalar bir kez daha Türkiye’deki yasal kesinlik eksikliğine hassas bir şekilde tepki verecektir,” dedi.

Federal Meclis’teki SPD, CDU ve CSU ile bugün (23 Mart) devam edecek olan koalisyon müzakerelerine atıfta bulunarak konuyla ilgili bir açıklamayı erteledi.

Yeşiller parlamento grubunun dış politika uzmanı Max Lucks, Die Welt’e göre, Türk hükümetinin ‘net bir şekilde cezalandırılmasını’ istedi. Lucks, “Almanya şimdi Erdoğan’ı gözle görülür bir baskı altına almalı. Bugünlerde ona Türkiye’deki insan hakları ve demokrasinin bizim için önemsiz bir mesele olmadığını göstermek önemli. Avrupa Konseyi’ndeki ihlal davası güçlü bir şekilde sürdürülmeli ve AB’nin Türkiye ile siyasi ve iktisadi ilişkileriyle yakından bağlantılı olmalıdır,” diye konuştu.

Lucks Die Welt’e verdiği demeçte hükümetin Türkiye’ye savunma teçhizatı teslimatını derhal durdurması gerektiğini söyledi.

AB’nin Türkiye’ye bağımlı olduğu yönündeki değerlendirmelere katılmayan Lucks, Erdoğan hükümetinin bu ‘anlatıyı’ başarılı bir şekilde yaydığını öne sürdü ve “Oysa durum tam tersi: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkeyi sürüklediği ağır iktisadi kriz göz önüne alındığında, Türkiye bize bağımlı. Kremlin’in muhalefete yönelik vicdansız eylemleri övmesi de endişe verici olmalıdır. Mümkün olan her yerde, güvenlik politikası açısından kendimizi mevcut Türk hükümetinden bağımsız hale getirmeliyiz,” dedi.

Lucks ayrıca, “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çok daha fazlası” olduğunu ve ülkenin aynı zamanda bugünlerde sokaklara dökülen ve “kendilerinin desteğine güvenen insanlardan oluştuğunu” ileri sürdü.

AfD parlamento grubu başkan yardımcısı ve Dış İlişkiler Komisyonu sözcüsü Stefan Keuter ise prensip olarak başka devletlerin iç işlerine karışmadıklarını, bununla birlikte, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını “endişeyle karşıladığını” söyledi.

“Türk hükümetinin bu eylemi, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve siyasi kültür hakkında bir kez daha soru işaretleri yaratmaktadır,” diyen Keuter, Mayıs 2023’te AGİT için uluslararası seçim gözlemcisi olarak Türkiye’de bulunmuştu.

Keuter ayrıca, “Erdoğan’ın uluslararası alanda göründüğü kadar güvende olmadığına” işaret etti.

AfD’li siyasetçi, “Türkiye’de devam eden iç siyasi gerilimler, ülkenin ne siyasi ne de kültürel olarak Avrupa Birliği ile uyumlu olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle bir kez daha Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin kesin olarak sonlandırılması ve tüm üyelik perspektiflerinin iptal edilmesi çağrısında bulunuyoruz. Aynı zamanda Alman hükümeti, siyasi zulmün demokratik bir tartışma aracı olmaması gerektiğini açıkça ortaya koymalıdır,” dedi.

Keuter, Alman hükümetinin “geçmişte olduğu gibi Erdoğan tarafından şantaja maruz kalmasına izin vermemesini ve bunun yerine tutarlı bir duruş sergilemesini” bekliyor.

Partisi, Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin özellikle göç, güvenlik işbirliği ve iktisadi işbirliği alanlarında yeniden değerlendirilmesi çağrısında bulunurken, Keuter, “Son olaylar, Almanya’nın Türkiye’ye olan bağımlılığının –gerek iktisadi, gerekse göç konularında– büyük ölçüde azaltılması gerektiğini vurguluyor,” dedi.

Yakında yeni Federal Meclis’e girecek olan Sol Parti (Die Linke) Federal Başkanı Jan van Aken ise, “Alman hükümeti artık şantaja maruz kalmayı bırakmalı ve Türkiye’nin diktatörlüğe doğru ilerlemeye devam etmesi halinde bunun çok ciddi sonuçları olacağını Ankara’ya açıkça ifade etmelidir. Erdoğan gibi bir otokrat güvenilir bir müzakere ortağı değildir çünkü işine geldiğinde her türlü anlaşmayı iptal eder,” dedi.

Van Aken, Türkiye’ye silah sevkiyatının durdurulmasını ve Almanya ve Avrupa’da PKK’ye uygulanan yasağın kaldırılmasını talep etti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Macaristan, Ukrayna’yı Avrupa ile Rusya arasında ‘tampon bölge’ olarak görmek istiyor

Yayınlanma

Budapeşte, Kiev’in AB’ye hızlı bir şekilde katılmasına ve askeri yardım gönderilmesine karşı muhalefetini sürdürerek dün yapılan AB liderler zirvesinde üye devletlerin tamamından ayrıldı.

Financial Times’a verdiği röportajda ülkenin AB Bakanı János Bóka, Budapeşte’nin daha cesur bir çizgi izlediğini kabul ederek Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünün bloğun artık Kiev’i silah ya da para ile desteklememesi gerektiği anlamına geldiğini savundu.

Bóka, “Avrupa’nın güvenliğini Ukrayna’nın savunma sistemlerine entegre edilmesinde görmüyoruz, fakat Rusya ile Avrupa savunma yapıları arasında hem Rusya’nın hem de Avrupa’nın çıkarlarına hizmet eden bir tampon bölgeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Ukrayna ancak küresel aktörler arasında Ukrayna topraklarında neyin mümkün olup neyin mümkün olmadığı konusunda bir fikir birliği sağlanırsa bir tampon bölge işlevi görebilir,” dedi.

Bunun için ABD ile Rusya’nın anlaşması gerektiğini öne süren bakan, aksi takdirde Ukrayna’nın ‘tampon bölge değil, çatışma bölgesi olacağını’ söyledi.

Bóka, “Eğer ABD ya da AB Ukrayna’da [Vladimir] Putin’in onayı olmadan bir şey yaparsa, bu başlı başına bir çatışma kaynağıdır,” diye konuştu.

Diğer AB ülkelerinden diplomatlar Macaristan’ın müttefikleriyle arasındaki “stratejik ayrışmanın” aşılamaz göründüğünü ve Budapeşte’nin oybirliğiyle alınan kararlardaki vetosunu ortadan kaldırmanın yolları üzerinde gayri resmi görüşmeler yapıldığını kabul etti.

Üst düzey bir AB diplomatı, “Ukrayna’ya yönelik muhalefetin devam etmesinin er ya da geç Macaristan’ın pozisyonu açısından sonuçları olacaktır,” dedi ve bazı AB dışişleri bakanlarının pazartesi günkü bir toplantıda Budapeşte’ye yönelik yansımaları tartıştığını ekledi.

Bóka’ya göre Trump’ın Moskova ile yakınlaşması Macaristan’ın elini güçlendirdi ve bu yakınlaşma sadece jeopolitik değil aynı zamanda ideolojik.

Bóka, “Pek çok kişi Trump yönetiminin Avrupa kurumlarından ne kadar hoşlanmadığını hafife alma hatasına düşüyor. [Trump] AB’yi sadece karşıt çıkarları olan uluslararası bir kurum olarak değil, siyasi bir rakip olarak görüyor ve ona göre davranıyor,” dedi.

Bóka ayrıca Macaristan’ın Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusundaki “çekincelerinin”, barış sürecini baltalama tehdidi taşıdığı için “yoğunlaştığını” söyledi.

Bóka, “Yaptırım rejimine ilişkin kararların ateşkes ve barış müzakerelerinin önünde bir engel haline gelmesini istemiyoruz. . . Yaptırımların bu özel barış sürecine ne ölçüde yardımcı olduğu ya da engel olduğu hakkında konuşmalıyız,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya’da Kuzey Akım-2’nin ABD’ye devredilmesi gündemde

Yayınlanma

Bild gazetesinin haberine göre, Almanya’da Kuzey Akım-2 boru hattının ABD yönetimine devredilmesi ve Rus gazının Avrupa’ya yeniden akışının sağlanması ihtimali tartışılıyor. Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) içindeki bazı politikacılar, Ukrayna’daki savaşın sona ermesi hâlinde Rusya’dan doğalgaz alımına dönülebileceğini belirtirken, partinin diğer üyeleri ve diğer partilerden politikacılar bu plana karşı çıkıyor.

Almanya’da, Eylül 2022’de sabotaj sonucu kullanılamaz hale gelen Kuzey Akım-2 boru hattının ABD yönetimine devredilmesi ve Rus gazının Avrupa’ya yeniden akışının sağlanması ihtimali tartışılıyor.

Bild gazetesinin haberine göre, bu yönde bir anlaşma üzerinde çalışmalar devam ediyor.

Bu arada, başbakan seçilen Friedrich Merz’in liderliğini yaptığı Hristiyan Demokrat Birliği’nden (CDU) bazı politikacılar, Ukrayna’daki savaşın sona ermesinin ardından Rusya’dan doğalgaz alımının yeniden başlatılabileceğini dile getirdi.

CDU’lu milletvekili Thomas Bareiss, tedarik için Kuzey Akım-2’nin kullanılabileceğini belirterek, “Eğer yeniden barış sağlanır, ilişkiler normalleşir ve ambargo zamanla hafiflerse, o zaman elbette gaz, belki de artık ABD kontrolündeki bir boru hattından, yeniden akabilir,” dedi.

Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Parlamentosu’ndaki CDU grup başkan yardımcısı Jan Heinisch de Ukrayna’da “adil ve güvenilir” bir barış anlaşması imzalanması durumunda Almanya’nın Rus gazı satın alma konusuna geri dönmesi gerekeceğini ifade etti.

Heinisch, “Bunun deniz yoluyla mı yoksa bir boru hattı aracılığıyla mı olacağı henüz belli değil,” diye ekledi.

Aynı zamanda Heinisch, Almanya’nın tek bir tedarikçiye bağımlı olmaması ve gaz konusunda “fiyat dikte ettirme” gibi durumların yaşanmaması gerektiğini vurguladı.

Heinisch, CDU, CSU ve SPD’den oluşan gelecekteki iktidar koalisyonunun enerji politikasının geliştirilmesinde görev alıyor.

Diğer yandan Hür Demokrat Parti (FDP) milletvekili Marie-Agnes Strack-Zimmermann, CDU’nun Rusya’dan yeniden doğalgaz almak için “halihazırda girişimlerde bulunduğunu” ve bu durumun ülkenin bu ülkeye karşı zorlukla elde ettiği enerji bağımsızlığının altını oyduğunu iddia etti.

Ancak CDU içinde bu tür bir işbirliğinin yeniden başlatılmasını istemeyenler de var.

Parti üyesi Ruprecht Polenz, “(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in Rusya’sına bir daha asla güvenilmeyecek ve (ABD Başkanı Donald) Trump, Amerika’ya olan güveni sarstı. Bu nedenle koalisyon anlaşması, Kuzey Akım boru hattının yeniden faaliyete geçirilmesini dışlamalı,” diye konuştu.

CDU’nun dış politika uzmanı Roderich Kiesewetter de bu adımı eleştirdi.

Kiesewetter, “Yaptırımlara her zaman karşı olanlar, Kuzey Akım’ın yeniden çalışmasını ve ucuz Rus gazına yeniden saldırmak isteyenler, Ukrayna halkının uğradığı soykırımı umursamayanlar, her biri böyle bir yakınlaşmadan son derece memnun olurlar,” dedi.

Bunun yanı sıra SPD milletvekili Michael Roth, Bareiss’in önerisinin “bariz biçimde yakın tarihten hiçbir şey öğrenmemiş” birinden gelen, uygunsuz bir zamanda verilmiş yanlış bir sinyal olduğunu belirtti.

Yeşiller’den Robert Habeck’in liderlik ettiği Almanya Ekonomi Bakanlığı, Kuzey Akım-2’nin onaylanmadığını ve yasal olarak onay almadığını ve “şu anda işletilmesi söz konusu olmadığını” açıkladı.

Partinin kendisi de Bareiss’in açıklamasını “skandal” olarak nitelendirerek, “Almanya yeniden Rusya’dan gaz almaya başlarsa, bu, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in saldırgan savaşı için ödüllendirilmesi anlamına gelir,” dedi.

Bild gazetesine konuşan kaynaklar daha önce, ABD’nin eski Berlin Büyükelçisi ve şu anda Trump’ın özel görevler temsilcisi olan Richard Grenell’in Kuzey Akım-2’nin faaliyete geçirilmesini görüşmek üzere bir dizi kez gayri resmi olarak İsviçre’ye gittiğini bildirmişti.

Boru hattının işletmecisi Nord Stream 2 AG’nin genel merkezi bu ülkede bulunuyor.

Kaynaklar, Amerikan tarafının Rus gazının Almanya’ya tedarikinde arabuluculuk yapmak istediğini, ancak yalnızca özel şirketler düzeyinde olduğunu iddia etti.

Bundan önce, Financial Times‘ın görüştüğü kaynaklar, Nord Stream 2 AG’nin eski icra direktörü Matthias Warnig’in, yaptırımların kaldırılması durumunda Gazprom ile bir anlaşma taslağı hazırlayan bir Amerikan yatırımcı konsorsiyumu yardımıyla Kuzey Akım-2’yi yeniden devreye almaya çalıştığını söylemişti.

Konuya vakıf eski bir üst düzey Amerikalı yetkili, “ABD, ‘Artık Rusya’ya güvenilebilir, çünkü işin içinde güvenilir Amerikalılar var’ diyecektir,” diye konuştu.

Yetkili, her şeyin yolunda gitmesi hâlinde Amerikalı yatırımcıların “hiçbir şey yapmadan” para kazanmaya başlayacağını da sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English