Diplomasi
Zaharova: Ruslara yönelik soykırımı görmezden gelen Almanya’nın İsrail’i savunması şaşırtıcı değil

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, önceki gün düzenlediği basın toplantısında Gazze savaşı, İsrail’e yönelik soykırım suçlamaları ve Batılı ülkelerin tutumunu değerlendirdi.
Alman hükümetinin, İsrail’i Gazze Şeridi’ndeki Arap nüfusa karşı soykırım yapmakla suçlayarak BM Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açan Güney Afrika Cumhuriyeti’ne karşılık verme niyetinde olduğunu açıklamasını nasıl yorumlayacağı sorulan Zaharova, şöyle konuştu:
“Alman hükümetinin, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’i Gazze Şeridi halkına karşı soykırım işlemekle suçlayan bir dava açmasına karşı çıkma kararı bizi şaşırtmadı. Bu karar, Berlin’in sonuçlarına bakmaksızın İsrail’e her zaman verdiği koşulsuz desteğin arka planında yer alıyor. Alman yetkililerin bu tutumu, Washington tarafından tanımlanan ‘kurallara dayalı düzenin’ dile getirilmeyen dogmaları arasında uzun zamandır önemli bir yer tutuyor.
Bu durumda, Alman siyasi seçkinleri İsrail’e iyilikten çok kötülük yapmış gibi görünüyor. Konuyla ilgili bir hükümet açıklamasında Berlin, ‘Alman tarihinin muhasebesine ve Holokost şeklinde insanlığa karşı işlenen suça’ atıfta bulunarak, insanların kitlesel imhası konusunda ‘uzman’ olduğunu iddia ediyor.
Peki ya Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sırasında diğer uluslara, milliyetlere ve halklara karşı işlediği insanlık suçları?
Anlaşılan Almanya, BM Genel Kurulu’nun A/RES/60/7 sayılı kararı ve bir dizi başka uluslararası belgeye göre Holokost’un çeşitli etnik ve sosyal grupların Naziler tarafından zulme uğratılması ve kitlesel olarak imha edilmesi olduğunu yine unutmuş. AGİT Berlin Deklarasyonu da tüm etnik ve dini gruplara ayrımcılık yapılmaksızın saygılı bir şekilde muamele edilmesinin önemini kabul etme ihtiyacını pekiştirmişti.
Tarih, ağır suçlar işlemiş ve gayri meşru deneyimlerinden edindikleri bilgileri benzer zulümlerin önlenmesine yardımcı olmak için kullanarak ıslah yoluna girmiş pek çok suçlu örneğini bilir. Fakat bu her zaman, tekrarlamak bir yana, kendi suçlarını meşrulaştırmaya dönük en ufak bir girişimde bulunmadan, aktif pişmanlık ve koşulsuz suç itirafının varlığında mümkün olmuştur.
‘Almanya, mazisiyle yüzleşme konusunda farklı bir yol izliyor’
Almanya’nın mazisiyle yüzleşme konusunda farklı bir yol izlediğini görüyoruz. Yine 80 yıl önce olduğu gibi, Berlin makamlarının eylemleri, insanların milliyet temelinde bölünmesinin yeni ve daha sofistike bir düzeye taşındığını gösteriyor.
İşte birkaç örnek. Berlin, Rusların, Belarusluların, Ukraynalıların, Fin-Ugor halklarının, Ermenilerin, Gürcülerin, Moldovalıların ve diğerlerinin Alman hükümetinden fon almaya hakları olmadığına inanarak Leningrad kuşatmasından sağ kurtulan Yahudi olmayanlara tazminat ödemeyi ısrarla reddetmeye devam ediyor. Dünya kamuoyunun dikkatini, yeni ırk ayrımcılığının bu bariz gerçeğine defalarca çektik. Wannsee Konferansı kararları ve Avrupa’da bir ‘ölüm kampları’ sisteminin kurulmasıyla birlikte, 27 Ocak’ta kaldırılışının 80. yıldönümü kutlanacak olan 800 günden fazla korkunç bir abluka altında kalan Leningrad trajedisi, Nazi Almanyası ve müttefiklerinin insanlık dışı niyetlerinin ciddi bir kanıtı.
‘Almanya, Rusya’nın Nazizmin yeniden canlandırılmasını önlemeye yönelik çabalarının altını oymayı amaçlıyor’
Federal Almanya Cumhuriyeti yetkilileri, Rusya’nın Nazizmin yeniden canlandırılmasını önlemeye yönelik çabalarının altını oymayı amaçlıyor. Federal Almanya Cumhuriyeti daha önce BM Genel Kurul toplantılarında, Nazizmin, neo-Nazizmin ve ırkçılığın, ırk ayrımcılığının, yabancı düşmanlığının ve ilgili hoşgörüsüzlüğün çağdaş biçimlerinin tırmanmasına katkıda bulunan diğer uygulamaların yüceltilmesiyle mücadeleye ilişkin Rusya tarafından önerilen karar tasarısının kabul edilmesine ilişkin oylamada sistematik olarak çekimser kaldı ve 2022’den bu yana buna tamamen karşı çıkarak, Nazi hareketinin yeniden yüceltilmesini ve eski Naziler de dahil olmak üzere SS örgütünün eski üyelerinin aklanmasını durdurmak için belge metninde yer alan önerilere meydan okudu.
Almanya, Nazi işbirlikçilerinin yüceltilmesini iç ve dış politikasının kayda değer bir parçası haline getiren Kiev rejiminin Avrupa Birliği’ndeki en yüksek sesli savunucusu.
‘Rusları ve Rusça konuşanları kasten öldürenlere sponsorluk yapıyor’
Berlin, neo-Nazi meşaleli yürüyüşler düzenleyen, İkinci Dünya Savaşı savaş suçlularını yücelten, SS şivronlarını ve yamalarını amblem olarak kullanan ve Batı tarafından tedarik edilen askeri teçhizata Wehrmacht sembollerini boyayan militanları destekliyor. Rusları ve Rusça konuşanları kasten öldürenlere sponsorluk yapıyor, silahlandırıyor, tıbbi tedavi organize ediyor ve uluslararası arenada destek sağlıyor.
‘Baerbock, atalarının ‘Königsberg savunmasında’ öldüğünü gururla iddia etti’
Son zamanlarda Federal Almanya Cumhuriyeti yönetiminden temsilcilerin Berlin’in Nazi geçmişini kınamasını sorgulayan açıklamaları sıklaştı. Almanya’nın ve Ukrayna’daki neo-Nazi rejiminin ‘tarihin doğru tarafında yer aldığını’ açıkça teyit eden Federal Şansölye O. Scholz, esasında Nazi Almanya’sının işbirlikçilerini yeniden canlandıran ve faşizmle mücadele edenlerin anısını silmeye çalışan mevcut Rus düşmanı Zelenskiy rejimini haklı çıkardı. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, atalarının ‘Königsberg savunmasında’ öldüğünü gururla iddia etti. Alman yönetici elitinin tarihin ‘doğru tarafı’ anlayışı artık budur.
Berlin, Nasyonal Sosyalizmin ülkemiz halklarına karşı işlediği suçları soykırım olarak tanımayı reddetmeye devam ediyor. Rus soruşturma makamları ve mahkemeleri, ülkemizin çeşitli bölgelerinde Üçüncü Reich birlikleri tarafından işlenen savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım eylemlerine tanıklık eden önemli miktarda kanıt biriktirdi.
Böylece, 25 Temmuz 2022 tarihinde Krasnodar Bölge Mahkemesi, Temmuz 1942’den Ağustos 1943’e kadar Krasnodar oblastının işgal altındaki topraklarında Alman faşist işgalciler tarafından işlenen soykırım gerçeğini tespit etti. O dönemde Kuban’da, Alman ve işgal yetkilileri ile suç ortakları, aralarında 9 binden fazla çocuğun da bulunduğu 48 binden fazla sivili kurşuna dizerek, işkence ederek, asarak, gazla öldürerek, diri diri yakarak ve konuşlandırılmış toplama kampları ağını kullanarak kasten katletmişti.
10 Ekim 2022 tarihinde Leningrad Bölge Mahkemesi, Büyük Anayurt Savaşı sırasında Nazi işgalcilerin bu bölge topraklarında işlediği suçları soykırım olarak kabul etti. Mahkeme, 1941 ve 1944 yılları arasında Alman işgal makamlarının 33 binden fazla sivili kasten katlettiğini tespit etti.
Petersburg Kent Mahkemesi, 20 Ekim 2022 tarihinde Leningrad kuşatmasının Sovyet halkına yönelik bir soykırım olduğuna hükmetti. Oturumlar sırasında kuşatmada hayatını kaybeden insan sayısının en az 1 milyon 93 bin 842 olduğu anlaşıldı.
Reichsführer SS Heinrich Himmler’in himayesinde geliştirilen ve özü Dr. E. Wetzel’in 27 Nisan 1942 tarihli ‘Genel Plan Ost Üzerine Görüş ve Öneriler’ başlıklı belgesinde korunan ‘Genel Plan Ost’a göre, Almanya tarafından fethedilen eski Sovyetler Birliği’ndeki Alman yerleşim bölgesinde sadece 14 milyon Slav’ın kalacağı hatırlatılmalı. Bunlar 4,5 milyon Almanın kontrolü altına sokulacaktı. ‘Irksal olarak istenmeyen yerliler’ Batı Sibirya’ya gönderilecekti. Sözde 31 milyon sürgünden bahsediliyordu. Doğum oranının düşürülmesine yol açacak bir dizi önlemle ‘Rusya halkının ırksal açıdan zayıflatılması’ ve ‘biyolojik gücünün zayıflatılması’ öngörülüyordu.
Bu ve benzeri sayısız örneğin, Almanya’nın Üçüncü Reich’ın ülkemize karşı işlediği suçları soykırım olarak resmen tanıması için yeterli olduğuna inanıyoruz.
Tüm bunlardan, BM Uluslararası Adalet Divanı’ndaki mevcut yargılamalar bağlamında Berlin’in, insanlık karşısındaki tarihsel suçunu oluşturan her şeyin sadece bir bölümünü – Holokost meselesini – ayırmaya karar verdiği ve bunu tamamen değil, sadece şu anda kendisine uygun olan açıdan ele almaya karar verdiği kanaatine varabiliriz.
Orta Doğu söz konusu olduğunda, Scholz hükümeti sadece iç siyasi mülahazaları değil, aynı zamanda Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin toplu olarak cezalandırılmasının tüm dünyada, özellikle de Küresel Güney’de yarattığı öfkeyi dikkate alarak böyle bir girişimde bulunmamayı tercih edebilirdi. Bu hatalı yaklaşımın kınanması daha şimdiden en üst düzeyde dile getirilmiştir: Namibya Cumhuriyeti Devlet Başkanı H. Geingob, Almanya’nın Afrika’da işlediği insanlığa karşı suçların kefaretini henüz ödememiş olması nedeniyle Federal Almanya Cumhuriyeti’ni bu son derece hassas konuda herhangi bir adım atmamaya çağırdı. Burada kastedilen 1904-1908 yılları arasında Alman Güney-Batı Afrikası’ndaki sömürge yönetiminin burada yaşayan on binlerce Herero ve Nama halkını katlettiği hadiseler. Namibya’da bu hadiseler ülkenin yerli nüfusuna karşı işlenmiş bir soykırım eylemi olarak kabul ediliyor.
‘Üçüncü Reich’ın işlediği suçların Alman makamları tarafından pişmanlık nedeni olarak görülmemesi şok edici ve öfke uyandırıcı’
Üçüncü Reich’ın 27 milyon SSCB vatandaşının imhası da dahil olmak üzere işlediği suçların büyük bir kısmının Alman makamları tarafından pişmanlık nedeni olarak görülmemesi şok edici ve öfke uyandırıcı. Aksine, Berlin bir kez daha 80 yıl önce Hitler’in ne yok edebildiği ne de fethedebildiği Avrupa’nın o bölgesinde yaşayanların imhasına dalmış durumda.
Burada şu soru ortaya çıkıyor: Almanların bu pişmanlığı daha önce samimi miydi ve Almanya’nın Nazilerden arındırılması hedeflerine ulaşıldı mı?
‘Neo-Nazi pratiklerinin onaylanmasının arka planında Alman militarizmi canlanmaya devam ediyor’
Mevcut Alman yönetiminin liderliğinin tutumunu kabul edilemez, ahlak dışı, gayri meşru ve gayri ahlaki buluyoruz. Bununla birlikte en rahatsız edici olan şey, neo-Nazi pratiklerinin onaylanmasının arka planında Alman militarizminin canlanmaya devam etmesi. Bu eğilim, bu ülkenin çelişkili tarihsel deneyimi göz önüne alındığında Almanya’nın yanı sıra Avrupa ve dünyanın kaderi için de son derece vahim sonuçlar doğurabilir.”
Diplomasi
İsrail’den Macron’a ‘Yahudi devletine karşı Haçlı Seferi’ suçlaması

Tel Aviv yönetimi, Filistin devletini tanımanın ahlaki sorumluluk olduğunu söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’a İsrail’e karşı “Yahudi devletine karşı Haçlı Seferi düzenleme” suçlaması yöneltti.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, resmi ziyaret için gittiği Singapur’da, İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili konuştu.
Filistin devletinin tanınmasının ahlaki bir görev ve siyasi bir gereklilik olduğunu vurgulayan Macron, bu tanımanın gerçekleşmesi için yerine getirilmesini beklediği koşullardan bahsetti. Macron bu bağlamda, Filistin devletinin İsrail’i ve bu ülkenin güven içinde yaşama hakkını tanıması, Hamas’ın silahsızlanması, Hamas’ın Filistin yönetimine katılmaması ve esirlerin serbest bırakılması gibi koşulları anlattı.
İsrail’in gelecek saat ve günler içinde Gazze Şeridi’ndeki insani duruma uygun bir çözüm sunmaması halinde Macron, bu ülkeye karşı daha sert bir ortak tutum sergilenmesi gerektiğini vurguladı.
Macron, böyle bir durumda Avrupa Birliği’nin (AB) kendi kurallarına uyması, insan haklarına saygıyı ön koşul sayan süreçleri sona erdirmesi ve yaptırım uygulaması gerekeceğini belirtti, “Ancak İsrail’in tutumunu değiştireceğine ve sonunda insani bir çözüm olacağına dair umudum var” dedi.
“Onlar kağıt üzerinde biz sahada…”
Macron’a ilk tepki İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz’tan geldi. Katz, işgal altındaki Batı Şeria’da 22 yeni yerleşim biriminin onaylanmasının Macron’a mesaj olduğunu söyledi.
Batı Şeria’da gasp edilen Filistin toprakları üzerinde inşasına onay verilen 22 yeni yasa dışı yerleşim biriminden biri olan Sa-Nur’a giden Katz, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bu (22 yasa dışı yerleşimin inşasına onay verilmesi) Macron ve arkadaşlarına açık bir mesaj. Onlar, Filistin’i kağıt üzerinde tanıyacak ve biz sahada Yahudi İsrail devletini kuracağız. O kâğıt (Filistin’i tanıma kararı) tarihin çöp kutusuna atılacak” ifadelerini kullandı.
Haçlı Seferi suçlaması
İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın, X hesabından yapılan açıklamada ise Macron’un İsrail’in Gazze’de neden olduğu insani felakete ilişkin söylediklerinin gerçeği yansıtmadığı iddia edildi.
Macron’u “Yahudi devleti İsrail’e karşı Haçlı Seferi düzenlemekle” suçlayan Bakanlık, Gazze’de ablukanın olmadığını, İsrail’in yardım girişini kolaylaştırdığını ileri sürdü.
Açıklamada, ABD-İsrail güdümündeki Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın faaliyetleri övüldü ve 900 tır yardımın Gazze’ye giriş yaptığı söylendi. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler’e (BM) ait tırlardaki yardımların beklediğini belirten Bakanlık böylece bu yardımların dağıtılmadığını kabul etti.
Fransa’nın Hamas’a baskı uygulaması gerektiği buna karşın Macron’un Filistin devletinin kurulması için çaba sarf ettiği ve “bu devletin milli gününün ise 7 Ekim olacağı” ileri sürüldü.
Dışişleri de ilhakla tehdit etmişti
İsrail kabinesi, Batı Şeria’da gasp edilen Filistin toprakları üzerinde 22 yeni yasa dışı yerleşim biriminin kurulmasına onay vermişti.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar da aralarında Fransa ve İngiltere’nin de bulunduğu ülkelerin Filistin’i tanıması halinde Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşim birimleri ile Ürdün Vadisi’ni tek taraflı ilhak edebilecekleri tehdidinde bulunmuştu.
İsrail’in işgali altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te gasbedilen Filistin toprakları üzerinde 250’ye yakın yasa dışı yerleşim birimi bulunuyor.
Filistin kentlerini hatta köylerini bile birbirinden ayrılan bu yasa dışı yerleşim birimleri, bölgedeki işgali daha da derinleştiriyor.
Bu yasa dışı yerleşim birimlerindeki Filistin topraklarını gasp eden İsrailliler, Batı Şeria’da sık sık Filistinlilerin köylerine saldırıyor, evleri, araçların yanı sıra tarım arazilerini ateşe veriyor, zeytin ağaçlarını kesiyor.
Yasa dışı saldırıları nedeniyle Batı Şeria’da işgalin boyunduruğu altındaki Filistinlilerin hayatı daha da güç hale geliyor.
Diplomasi
NYT, Ukrayna’nın çözüm muhtırasının ayrıntılarını yazdı

The New York Times gazetesi, Ukrayna’nın çatışmanın çözümü için hazırladığı muhtıra taslağının kara, deniz ve havada ateşkes ile bu koşulların denetlenmesi için uluslararası ortakların katılımını içerdiğini duyurdu. Rusya ve Ukrayna heyetleri, 2 Haziran’da İstanbul’da yapılması planlanan ikinci tur müzakerelerde kendi çözüm önerilerini ele alacak.
The New York Times gazetesi, adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Ukraynalı yetkiliye dayandırdığı haberinde, Ukrayna’nın çatışmanın çözümü için hazırladığı muhtıra taslağının önemli maddelerini kamuoyuna duyurdu.
Habere göre taslak; kara, deniz ve havada kapsamlı bir ateşkesin sağlanmasını ve bu ateşkes koşullarının uygulanmasının uluslararası ortaklar tarafından denetlenmesini içeriyor.
İki ülke arasındaki müzakerelerin ikinci turunun ise 2 Haziran’da Türkiye’nin İstanbul şehrinde yapılması planlanıyor.
Müzakereler İstanbul’da sürecek
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 28 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, görüşme girişiminin kendilerinden geldiğini ve Rus tarafının krizin çözümüne ilişkin tüm boyutları kapsayan kendi muhtıra taslağını hazırladığını belirtmişti.
Lavrov, bu taslağın Ukrayna tarafına iletildiğini ifade etmişti.
Ukrayna Savunma Bakanı ve Ukrayna heyetinin başkanı Rüstem Umerov ise daha önce yaptığı bir açıklamada, Kiev’in kendi muhtıra versiyonunu Moskova’ya ilettiğini doğrulamıştı.
Umerov, Ukrayna’nın Rus tarafıyla görüşmeye karşı olmadığını ancak diyaloğun verimli olması ve çatışmanın sona ermesine gerçek anlamda katkı sağlaması için Moskova’dan yanıt niteliğinde bir belge beklediklerini vurgulamıştı.
Kremlin’den ‘gizlilik’ açıklaması
Kremlin’den bugüjn yapılan açıklamada, her iki tarafın hazırladığı muhtıra taslaklarının müzakereler başlamadan önce kamuoyuyla paylaşılmayacağı ve bu belgelerin İstanbul’daki görüşmede ele alınacağı kaydedildi.
Açıklamada, gizliliğin müzakere süreci açısından önemli olduğu vurgulandı.
Taraflar arasındaki ilk doğrudan müzakere turu 16 Mayıs’ta yine İstanbul’da gerçekleşmişti.
Bu görüşmenin ardından taraflar, çözüm pozisyonlarını hazırlama, “1000’e 1000” esasına göre kapsamlı bir esir takası yapma ve diyaloğu sürdürme konularında anlaşmaya varmıştı.
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
Diplomasi
Bessent: ABD-Çin ticaret görüşmeleri durma noktasına geldi

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, ABD ve Çin arasındaki ticaret görüşmelerinin “biraz durma noktasına geldiğini” söyledi.
Bu açıklamalar, iki tarafın iki hafta önce Cenevre’de yapılan görüşmelerde, yüzde 145’e kadar yükselen karşılıklı gümrük vergilerini azaltacak bir ateşkes üzerinde anlaşmaya vardıklarından bu yana çok az ilerleme kaydettiğini gösteriyor.
Bessent Fox News’e verdiği demeçte, “Önümüzdeki birkaç hafta içinde daha fazla görüşme olacağını ve bir noktada Başkan ile parti başkanı Xi arasında bir telefon görüşmesi olabileceğini düşünüyorum. Görüşmelerin büyüklüğü göz önüne alındığında… bu, her iki liderin de birbirleriyle görüşmesini gerektirecek. İkisi arasında çok iyi bir ilişki var ve Başkan Trump tercihlerini açıkladığında Çinlilerin masaya oturacağından eminim,” dedi.
Çin Dışişleri Bakanlığı Bessent’in açıklamalarına yorum yapmaktan kaçındı.
Trump, çeşitli vesilelerle Xi ile telefon görüşmesi yapma olasılığını gündeme getirdi. 12 Mayıs’taki görüşmelerden önce ikilinin görüştüğünü iddia etti, fakat Çin bunu sürekli olarak yalanladı.
İsviçre’deki görüşmelerin ardından iki ülke, en az 90 gün boyunca birbirlerinin mallarına uyguladıkları gümrük vergilerini düşüreceklerini açıkladı.
ABD’nin bu yıl Çin’e uyguladığı ek vergiler yüzde 30’a, Çin’in vergileri ise yüzde 10’a indirilecek. Anlaşma kapsamında Çin, ABD’ye uyguladığı tarife dışı önlemleri “askıya alma veya iptal etme”yi de kabul etti, fakat ayrıntılar hakkında bilgi vermedi.
Çin Ticaret Bakanlığı, görüşmelerin ardından her iki tarafın “Çin-ABD ekonomik ve ticari danışma mekanizması kurarak, ekonomik ve ticari alanlardaki karşılıklı endişeler konusunda yakın iletişim kurmak ve daha fazla danışma yapmak” konusunda anlaştığını açıkladı.
Bakanlık, iki tarafın düzenli olarak veya gerektiğinde “Çin ve ABD arasında dönüşümlü olarak veya karşılıklı olarak kararlaştırılan üçüncü bir ülkede” danışmalar yapacağını belirtti.
Fakat o zamandan bu yana, her iki taraf da görüşmelerle ilgili çok az kamuoyu açıklaması yaptı ve Trump yönetimi, Çinli şirketlerin ABD teknolojisini kullanmasına daha fazla kısıtlama getirdi.
Cenevre görüşmelerinden kısa bir süre sonra Washington, Huawei tarafından üretilen yapay zeka çiplerini kullanan şirketlere, ABD’nin ihracat kontrollerini ihlal ettikleri için cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabilecekleri uyarısında bulundu.
ABD Ticaret Bakanlığı da, yarı iletkenlerin tasarımında kullanılan yazılımları sunan ABD şirketlerine, Çin’in gelişmiş çipler geliştirmesini zorlaştırmak amacıyla, Çinli gruplara hizmet satmayı durdurmaları talimatını verdi.
-
Dünya Basını6 gün önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika1 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş1 hafta önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Fas, Batı Afrika’da imparatorluk inşa ediyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Görüş2 hafta önce
İspanya’dan Türkiye’ye bakmak
-
Dünya Basını2 hafta önce
Dani Rodrik: Merkantilizm o kadar da kötü değil ama Trump’ınki en kötüsü