Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

5 soruda Lübnan-İsrail deniz sınırı anlaşması

Yayınlanma

Diplomatik ilişkisi bulunmayan Lübnan ile İsrail’i savaşın eşine getiren Doğu Akdeniz’deki ihtilaf rafa kalmak üzere. Ekonomik açıdan İsrail için daha kârlı görünse de verilen siyasi tavizler tartışma konusu. Ekonomik çöküşün kıyısında bulunan Lübnan’a ekonomik getirisinin zaman alacağı düşünülüyor. Ancak olası bir savaş riskinin üstelik İsrail’in hak iddia ettiği topraklardan pay almasına rağmen rafa kalkmış olması Beyrut’a toparlanma fırsatı sunuyor.

Diplomatik ilişkisi bulunmayan İsrail ve Lübnan, deniz yetki alanlarını belirleyen bir mutabakat için uzlaşıya vardı. 26-27 Ekim’de imzalanması beklenen anlaşma iki ülkenin yetkili organlarınca onaylanırsa Doğu Akdeniz’deki bir ihtilaf konusu çözüme kavuşmuş olacak.

Nihai anlaşma için imzalar henüz atılmadı ancak iki ülkenin de içinde bulunduğu siyasi istikrarsızlık ortamında hangi ülkenin daha kârlı çıktığına ilişkin tartışmalar yaşanıyor. Bölgedeki deniz sınırı anlaşmazlığının geçmişi, iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdikten sonra imza atmaya sevk eden dinamikler ve getirileri-götürülerine dair  en merak eden soruları ve yanıtlarını derledik.

1- Anlaşmazlığın arka planı ve kaynağı ne?

İki ülke arasında 860 kilometrekarelik deniz sahası anlaşmazlığı her iki ülkenin de son yıllarda yaptığı sondaj hamleleri ile gündeme gelse de kökeni 2007’ye dayanıyor. Bu tarihte Lübnan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması imzalandı. Komşu ülkelerle imzalanacak sınır anlaşmalarına açık kapı bırakan anlaşma metni Lübnan Meclisinde onaylanmadı. Lübnan’ın Birleşmiş Milletlere (BM) onaya da göndermediği anlaşmanın resmiyeti bugün hâlâ tartışma konusu. Lübnan Bakanlar Kurulu, GKRY ile imzalanan anlaşmanın yeniden gözden geçirilmesi ve MEB sınırlarının belirlenmesi için bir komite kurdu. Komite tek taraflı olarak belirlediği MEB sınırlarını 2010’da BM’ye bildirdi.

Bu arada GKRY, 2010’da İsrail’le de MEB sınırlarını belirleyen bir anlaşma imzaladı. Ancak anlaşma, Lübnan’ın belirlediği MEB sınırının bir kısmını ihlal ediyor. 860 kilometre karelik bölgenin İsrail’e ait olarak gösterilmesi nedeniyle Lübnan, GKRY-İsrail anlaşmasını tanımadığını duyurdu ve BM nezdinde bu anlaşmaya itirazda bulundu. Anlaşmazlığın yaşandığı bölge iki ülke açıklarındaki Kariş ve Kana Sahalarının bir kısmını kapsıyor.

2017’de Lübnan, aralarında ihtilaflı bölgenin de yer aldığı kıta sahanlığı sınırlarında hidrokarbon incelemesi yapmak üzere Fransız Total, İtalyan Eni ve Rus Novatek firmalarının oluşturduğu konsorsiyumla anlaştı. Çalışmalara başlandı ve sondaj yapılabilecek miktarda doğalgaz bulunduğu açıklandı ancak Fransız merkezli Total; sondaj çalışmasına başlamak için Lübnan’a İsrail’le anlaşmasını şart koştu. Bu arada İsrail, Yunanistan ve GKRY’nin de dahil olduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu’ndan Türkiye gibi Lübnan da dışlandı. BM gözetiminde yürütülen müzakerelerden anlaşma yerine tarafların elleri daha da yükselttiği bir pozisyona geçildi.

2020’de bu kez İsrail’den bir adım geldi. Tel Aviv yönetimi; Kariş Sahası’nda çalışma yapılması için ihaleye çıktı ve 2021’in yaz aylarında Tel Aviv yönetimi ihaleyi alan İngiliz Energean Power şirketinin sondaja hazır olduğunu duyurdu. Hizbullah’ın ihtilaflı bölgeye girecek gemileri hedef alacağını açıklamasıyla savaş senaryosu gündeme gelince devreye ABD girdi.

2-Uzlaşı neden şimdi?

Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığı, Ukrayna kriziyle birlikte önemli bir sorun olarak gündeme geldi. Hem Avrupa ülkeleri hem de ABD, Avrupa’nın enerji çeşitliliğini artıracağını umdukları bölgede gerilimin sonlandırılması ve gaz üretimine odaklanılması için ağırlığını koydu.

Öte yandan hem Lübnan hem de İsrail’in olası bir savaşı göze almaktan kaçınmak için geçerli sebepleri var. Kuşkusuz Beyrut Limanı’ndaki patlamadan sonra daha da şiddetlenen ülke tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşayan Lübnan için ekonomik gerekçe ağır basıyor. Her ne kadar kendisine bırakılan sahadan kısa vadede kazanç sağlaması mümkün olmasa da çatışma riskinin azalması bu ülkeye gelmeye çekinen yabancı yatırımcıların önünü açacak. Yüzde 80’i yoksulluk sınırının altında yaşayan ve elektrik gibi temel hizmetlerin sık sık aksadığı ülkede görece istikrarlı bir ortam toparlanma fırsatı yaratabilir.

Milyarlarca metreküplük doğalgaz yatağının olduğu düşünülen Tanin sahasına yakın Kariş üzerindeki ihtilafın ortadan kalkması bu sahada gaz üretim aşamasına gelen İsrail’in elini rahatlatacak. İki yıldır çıkardığı gazı Mısır’da sıvılaştıran ve Rus gazına alternatif arayışındaki Avrupa pazarına satan İsrail için önemli bir motivasyon kaynağı oldu.

3- Anlaşmanın içeriğinde ne var?

Nihai olmayan metine göre maddeler harita üzerinden incelendiğinde;

Lübnan 1.430 kilometrekarelik alanı kaplayan 29 numaralı hattın kuzeyinin kendisine ait olduğunu savunuyordu. İsrail ise 1 numaralı hattın güneyindeki 860 kilometrekarelik alanda hak iddia ediyordu. Varılan ön anlaşmada haritada 23 numaralı gösterilen sınır, her iki ülkenin iddia ettiği yetki alanının ortasından çizildi.

Lübnan Kariş sahasındaki iddiasından vazgeçti. Buna karşılık Kana’da petrol ve doğalgaz arama ve çıkarma hakkı Lübnan’ın olacak. Ancak bu sahada sondaj için yetkilendirilen Total firması, sahanın İsrail yetki alanında kalan yaklaşık yüzde 17’lik kısmı için Tel Aviv’e tazminat ödeyecek.

4- Lübnan ne istedi ne aldı?

Her iki ülkenin yetkilileri de taleplerinin karşılandığını söylüyor. Daha önce böyle bir anlaşmanın önünde en büyük engel olarak görülen Hizbullah da anlaşmaya dolaylı onay verdi. Ancak, daha önceki hak talepleri dikkate alındığında Lübnan;

  •  Kariş üzerindeki tüm haklarından,
  •  Deniz ve kara sınırının aynı anda belirlenmesi gerektiği iddiasından,
  • Kana sahasındaki tam egemenliğinden (istediği herhangi bir şirkete sondaj hakkı verme hakkı) vazgeçmiş görünüyor.

Buna rağmen iki ülkenin başlangıçtaki iddiaları göz önüne alındığında, Lübnan’ın İsrail’e oranla daha fazla deniz yetki alanı aldığı görünüyor. Ancak söz konusu bölgede ne kadar hidrokarbon rezervi olduğu tam olarak bilinmiyor. Ayrıca gazın çıkarılmasının üç ila beş yıl alabileceği dolayısıyla kısa vadede Lübnan ekonomisine doğrudan bir katkısının olmayacağı değerlendiriliyor. Olası bir çatışmayı kaldırması mümkün görünmeyen Lübnan ekonomisi için bu riskin rafa kalkmış olmasının rahatlatıcı bir etki yapacağı değerlendiriliyor.

5- İsrail ne istedi ne aldı?

Tartışmalı bölgede tam egemenlik sağlayan ve gazı çıkarma aşamasına gelen Tel Aviv’in ise Hizbullah tehdidi ortadan kalkacağı için, gaz üretimine geçerek kısa vadede daha kazançlı çıkabileceği görünüyor. Ekonomik açıdan sağlayacağı faydaya rağmen anlaşma İsrail’de siyasi olarak eleştirilerin hedefinde.

İsrailli siyasetçilerden ve ülke kamuoyundan anlaşmaya yöneltilen temel eleştiriler şöyle;

  • İsrail, dolaylı olarak “teröristlerle” (Hizbullah) anlaşma yaptı.
  • İsrail, “uluslararası deniz sınırı” ifadesinin anlaşma metnine girmesini Lübnan’a kabul ettiremedi. Metinde belirlenen sınır için “çatışmasızlık alanı” ifadesi kullanılıyor.
  • İsrailli yetkililer Kana sahasından elde edilecek gelirsen pay alacaklarını söylemesine rağmen metinde açık bir hüküm bulunmuyor. İsrail’in hangi yüzdeyi, hangi konsorsiyumdan, hangi şartlar ve koşullar altında veya hangi oranda alacağı net değil. Ayrıca bu bölgede çalışma yapacak şirket için İsrail’in herhangi bir itiraz hakkı bulunmuyor. Aranan tek kriter “uluslararası yaptırıma tabi olmaması.”
  •  Anlaşma, İsrail Meclisi Knesset’te çoğunluğu olmayan geçici bir hükümet tarafından seçime çok az bir zaman kala imzalandı. Üstelik İsrail yasaları, İsrail topraklarının başka bir ülkeye devri için halk referandumu veya Knesset’te salt çoğunluk gerektiriyor. Anlaşmayı imzalayan hükümet, İsrail karasularının bir kısmının Lübnan’a devrettiğini kabul etmesine rağmen anlaşmayı referanduma sunmadığı gibi geçiremeyeceğini bildiği Knesset’e de getirmiyor.
  • İsrail Anayasa Mahkemesi’nin, geçerli bir sebep olmaksızın geçici bir hükümetin kendisinden sonraki hükümetleri bağlayıcı kararlar alamayacağına dair kararı bulunuyor.

Kasım ayında sandığa gidecek olan İsrail’de, anlaşmaya imza atan geçici Başbakan Yair Lapid’in seçilme olasılığı, anlaşmayı tanımayacağını açıklayan Binyamin Netanyahu’dan daha düşük bir ihtimal. Merkez-sol rakiplerine karşı seçim stratejisini tamamen sağ söylem üzerine kuran Netanyahu’nun bu çıkışının seçime dönük bir koz olma ihtimali de oldukça yüksek. Üstelik seçimde ülkeyi uzun süre yönetecek bir parti ya da ittifakın tek başına hükümet kurması ancak sürpriz olur. İsrail siyasetindeki bu belirsizlik ve anlaşmanın içeriğine dönük itirazlar anlaşmayı resmi olarak imzalanmadan önce topal ördek durumuna sokuyor.

ORTADOĞU

İsrail’in İran’a misillemesi beklenirken Blinken yine bölgede

Yayınlanma

blinken-netanyahu

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın 7 Ekim 2023’ten bu yana 11’inci kez geldiği Orta Doğu’da gündeminde Gazze’de olası ateşkes müzakereleri, Lübnan gerilimi ve İsrail’in beklenen İran misillemesi var.

Blinken’ın uçağı İsrail’e inmeden saatler önce Hizbullah Tel Aviv’e roket fırlattı.

Hizbullah sabah saatlerinde İsrail’in başkenti Tel Aviv’in yakınlarında bulunan Birim 8200’e ait bir istihbarat üssünü hedef aldığını açıkladı. İsrail, beş roketin fırlatıldığını birinin açık bir alana düşerken diğerlerinin hava savunma sistemlerince önlendiğini duyurdu.

Blinken, İsrail ziyaretine Başbakan Binyamin Netanyahu ile görüşecek başladı. Ardından Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın da bulunduğu diğer üst düzey yetkililerle görüşen Blinken’in Gazze’de tutulan rehinelerin aileleriyle de görüşmesi bekleniyor.

Blinken’in İsrail temaslarında Gazze’ye yönelik savaş sonrası planları, Gazze’nin kuzeyine insani yardımların ulaştırılması ve Lübnan’daki çatışmalara diplomatik çözüm bulunması ele alındı. Ayrıca ABD’deki 5 Kasım seçimleri öncesinde İsrail’in İran’a yapmayı planladığı misilleme saldırısı da gündemin önemli başlıklarından biriydi.

İran: Komşularımız topraklarının İran’a karşı kullanılmasına izin vermeyecek

İsrail basınının aktardığına göre uçakta Blinken’la birlikte bulunan bir yetkili, Blinken’in İsrailli liderlerle İran’a yapılması beklenen saldırı hakkında konuşmayı ve bölgesel çatışmayı büyük ölçüde tırmandırabilecek herhangi bir hareketten vazgeçirmeyi planladığını söyledi.

Öte yandan Blinken, Hamas lideri Yahya Sinvar’ın öldürülmüş olmasını Gazze’de bir ateşkesi mümkün kıldığını düşünüyor. Ancak Netanyahu “savaşın devam ettiğini” açıklarken Hamas da İsrail ordusu Gazze’den çekilmediği sürece ateşkesin mümkün olmadığı konusunda ısrar ediyor.

İsrail basını, Blinken’ın ziyareti öncesi Tel Aviv yönetiminin İsrail’in Gazze’den çekilmesini kapsamayan yeni “sınırlı” bir ateşkes önerisi sunduğunu yazdı.

Devlet televizyonu KAN’ın haberinde, İsrail’in sunduğu teklifin Gazze’de Hamas’ın esir tuttuğu bazı İsraillilerin serbest bırakılması karşılığında kısıtlı bir ateşkesi içerdiği belirtildi. Ateşkes önerisinin İsrail ordusunun Gazze’den çekilmesini kapsamadığı aktarıldı. Netanyahu’nun, Mısırlı yetkililerle söz konusu ateşkes önerisini görüşmek üzere İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’in Başkanı Ronen Bar’ı Kahire’ye gönderdiği kaydedildi.

İsrail, “Gazze’nin kuzeyi” için planını Mısır’a iletti

Gazze Şeridi’nde ateşkes ve esir takası için İsrail ile Hamas arasında, Mısır, Katar ve ABD’nin arabuluculuğunda dolaylı müzakereler aylardır sürüyor. Netanyahu’nun Gazze’ye yönelik saldırıları sürdürme ve Gazze’den çekilmeme ısrarı ateşkes müzakerelerini sekteye uğratıyor.

Blinken İsrail ziyaretinin ardından Ürdün, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de aralarında bulunduğu bir dizi Arap ülkesini ziyaret edecek.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hizbullah’ın İHA’sı Netanyahu’nun evini vurmuş

Yayınlanma

Hizbullah’ın cumartesi günü İsrail’in kuzeyindeki Kayserya kentine düzenlediği İHA saldırısında İsrail Başbakanın Binyamin Netanyahu’nun konutunun hasar gördüğü ortaya çıktı.

Saldırı ile ilgili cumartesi günü yapılan haberlerde İHA’nın “Netanyahu’nun evininde bulunduğu bölgede bir eve isabet ettiği” belirtilmişti. Ancak ülkede uygulanan askeri sansür nedeniyle vurulan evin Netanyahu ailesine ait olduğu açıklanmamıştı. Times of Israel’de yer alan habere göre konu ile ilgili sansür kaldırılınca İsrail basını isabet alan ve hasar gören evin Netanyahu’ya ait olduğunu yazabildi.

“İran adına casusluk” suçlamasıyla 7 İsrail vatandaşı tutuklandı

Saldırı sonrası İsrail Başbakanlık Ofisinden yapılan yazılı açıklamada Netanyahu’nun İran’ın vekili olarak nitelediği Hizbullah’ın “kendisi ve eşine suikast girişiminin feci bir hata olduğunu” söyledi. Netanyahu, bunun ne kendisinin ne de İsrail’in “düşmanlarına karşı savaşında caydırıcı olmayacağını” anlattı.

Netanyahu, İran ve vekillerine karşı, “İsraillilere zarar verenlere bedel ödetecekleri, kendilerine saldıranları etkisiz kılacakları, Gazze’deki İsrailli esirleri geri getirecekleri ve kuzeydeki vatandaşlarının güven içinde evlerine dönmelerini sağlayacaklarını” ileri sürdü.

Netanyahu, daha önceden de tekrar ettiği zafer söylemini yineleyerek “İsrail savaşın tüm hedeflerine ulaşacak ve gelecek nesiller boyunca kalıcı olacak şekilde bölgenin güvenlik gerçeğini değiştirmek konusunda kararlı” ifadesini kullandı.

Öte yandan, İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberine göre, Netanyahu’ya yakın kaynaklar, “Başbakan’ın, İHA ile suikast girişiminin ardından İran’a daha sert bir hücum düzenlenmesini istediğini” belirtti.

İran’ın 1 Ekim’de İsrail’e yönelik yaklaşık 200 balistik füzeyle gerçekleştirdiği saldırının ardından İsrail’in İran’a kapsamlı bir karşı saldırı düzenlemesi ve bölgede 7 Ekim 2023’ten bugüne yaşanan çatışmanın hızla şiddetlenip geniş bir alana yayılmasından endişe ediliyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

“İran adına casusluk” suçlamasıyla 7 İsrail vatandaşı tutuklandı

Yayınlanma

Şüpheliler, İsrail üsleri ve tesisleri hakkında fotoğraf çekmek ve bilgi toplamakla suçlanıyor.

İsrail polisi ve iç istihbarat teşkilatı Şin Bet, İran için casusluk yapan, askeri üsler hakkında bilgi sağlayan ve bireyleri gözetleyen İsrail vatandaşlarından oluşan bir şebekeyi çökerttiğini duyurdu. Yapılan operasyonlarda yedi İsrail vatandaşının İsrail ordusuna ait üsler ve enerji altyapısı hakkında hassas bilgiler topladıkları gerekçesiyle tutuklandığı açıklandı. Söz konusu şebekenin yaklaşık iki yıldır aktif olduğunu iddia ediliyor.

İsrail basınında yer alan haberlere göre şüpheliler, aralarında Tel Aviv’deki Kirya olarak bilinen savunma karargâhı ile Nevatim ve Ramat David hava üslerinin de bulunduğu İsrail üs ve tesislerinin fotoğraflarını çekmek ve bunlar hakkında bilgi toplamakla suçlanıyor. Nevatim üssü bu yıl İran’ın iki füze saldırısına hedef olmuş, Ramat David ise Hizbullah tarafından hedef alınmıştı. İsrailli savcılara göre “Bu son yıllarda soruşturulan en ciddi güvenlik vakalarından biri.” Polis, grubun iki yıl boyunca 600 görev gerçekleştirdiğini söyledi.

Aralarında iki çocuğun da bulunduğu iddia edilen şebekeye ilişkin haberler, eylül ayında İran için casusluk yapmakla suçlanan İsrailli bir iş adamının tutuklanmasının ardından geldi. Hakkındaki iddialara göre bu kişi, İsrail Başbakan Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Yoav Gallant ya da Şin Bet Başkanı Ronen Bar’a suikast düzenlenmesi olasılığını görüşmek üzere iki kez İran’a gitmişti.

Tutuklanan kişilerin Hayfa bölgesinde yaşayan ve bazıları akraba olan Azerbaycanlı Yahudi göçmenler olduğunu ve bir ay kadar önce tutuklandıkları ve savaş zamanında düşmana yardım etmekle suçlanmalarının beklendiği iddia ediliyor.

Haaretz’e göre şüphelilerin Rus aracılardan yüz binlerce dolar nakit transferi ve kripto para aldıkları iddia ediliyor. Şüphelilerden üçünün İsrail’in güneyindeki hassas bölgelerin fotoğraflarını çektikleri sırada yakalandığı ve polisin bu kişilerin elinde düzinelerce belge ele geçirdiği ileri sürülüyor. Yapılan açıklamada, “Soruşturmalar, şüphelilerin iki yılı aşan bir süre boyunca ‘Alkhan’ ve ‘Orkhan’ olarak bilinen iki İranlı istihbarat ajanının yönetimi altında çok sayıda güvenlik görevi yürüttüğünü ortaya çıkardı” denildi.

Açıklamada şunlar kaydedildi: “Şebeke üyeleri sağladıkları istihbaratın ulusal güvenliği tehlikeye attığının ve düşmana füze saldırılarında yardımcı olabileceğinin farkındaydı. Şebeke, hava kuvvetleri ve donanma tesislerinde, limanlarda, Demir Kubbe sisteminin bulunduğu yerlerde ve Hadera elektrik santrali gibi enerji altyapısına odaklanarak ülke çapında kapsamlı keşif görevleri yürüttü.”

“Operasyon stratejik alanların fotoğraflanmasını ve belgelenmesini içeriyordu ve toplanan veriler İranlı ajanlara aktarılıyordu. Şebeke üyeleri İran’ın rehberliğinde bu görevler için özel olarak tedarik edilmiş gelişmiş ekipmanlar kullandılar.”

Son tutuklamalar İsrail’in İran, Gazze ve Hizbullah’ı hedef alan gelişmiş istihbarat operasyonlarının tek yönlü olmadığını, İran ve vekillerinin İsrail’de de operasyonlar yürüttüğünü gösteriyor. İsrail devlet savcısı henüz açıklanmayan başka vakaların da soruşturma altında olabileceğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English