Bizi Takip Edin

AVRUPA

87 yıl sonra bir ilk: Volkswagen Almanya’daki fabrikalarını kapatmayı düşünüyor

Yayınlanma

Volkswagen 87 yıllık tarihinde ilk kez Almanya’daki fabrikalarını kapatmayı düşünürken, şirketin CEO’su Oliver Blume Avrupa otomotiv endüstrisinin “çok ciddi bir durumda” olduğu uyarısında bulundu.

Financial Times’a (FT) göre bu hamle, geçen yıl başlatılan tasarruf programının milyarlarca avronun altında kalmasının ardından geldi; zira şirket, güçlü işçi konseyi ile yaptığı anlaşmalar nedeniyle çalışanlarına erken emeklilik ve gönüllü işten çıkarma paketleri sunarak ancak genel giderleri azaltabildi.

Blume, “İktisadi ortam daha da sertleşti ve Avrupa pazarına yeni rakipler giriyor. Bu ortamda şirket olarak artık kararlı bir şekilde hareket etmeliyiz,” dedi.

CEO, Almanya’nın bir “imalat lokasyonu” olarak bozulan konumunun da bu kararda etkili olduğuna işaret etti.

Fabrika kapamaları ve işten çıkarmalarla ilgili tartışmalar şirketin çekirdek Volkswagen markası için yapılıyor. Çekirdek marka, bir önceki yıl 1,64 milyar avro olan işletme kazancının 966 milyon avroya gerilediğini gördü.

Audi ve Porsche gibi kâr marjı yüksek ürünler yoluna devam ediyor

Öte yandan grup ayrıca, Volkswagen tarafından üretilen kitlesel pazar araçlarından daha yüksek kâr marjlarına sahip olan lüks markalar Audi ve Porsche’nin yanı sıra SEAT ve Skoda’yı da içeriyor.

dpa’ya göre, ABD’deki Westmoreland, Pennsylvania fabrikasının 1988’de kapanmasından bu yana dünya çapında ilk kez bir fabrika kapatılacak.

Ayrıca şirket, kendisini işçi konseyi ile karşı karşıya getirecek bir hareketle, 2029 yılına kadar Almanya’da işten çıkarma yapmama sözünden geri adım atmayı planladığını da söyledi.

Avrupa’da elektrikli araçlara yönelik talebin beklenenden düşük olması, en kârlı pazarı olan Çin’de de pazar payının daralmasıyla mücadele eden VW de dâhil olmak üzere bölgedeki otomobil üreticilerini vurdu.

Şirketin amiral gemisi geçtiğimiz haziran ayında 2026 yılına kadar maliyetlerde 10 milyar avro kesintiye gitmek istediğini açıklamış ve aynı yıl işletme marjlarının yüzde 6,5’e ulaşmasını hedeflemişti. 2024’ün ilk yarısında VW markasının işletme marjı yüzde 2,3’e gerilemişti.

Aşağı Saksonya süreci yakından takip edecek

VW pazartesi günü yaptığı açıklamada, “yalnızca demografik gelişmelere dayalı yeniden yapılanmanın”, yani emekli olan işçilerin yerine yenilerinin alınmamasına dayanmanın, “kısa vadede daha fazla rekabet gücü için acilen ihtiyaç duyulan yapısal düzenlemeleri başarmak için yetersiz” olduğunu ileri sürdü.

VW Almanya’da yaklaşık 300.000 kişiyi istihdam ediyor ki bu, küresel toplamının yarısından biraz azı. Şirketin yüzde 20’sine sahip olan Almanya’nın Aşağı Saksonya eyaleti için istihdamın korunması en önemli öncelik ve bu eyalet sık sık VW’nin denetim kurulundaki koltukların yarısını elinde bulunduran şirketin işçi konseyinin yanında yer aldı.

Aşağı Saksonya Başbakanı Stephan Weil pazartesi günü yaptığı açıklamada, “VW’nin harekete geçmesi gerektiğinin tartışmasız olduğunu” söyledi, fakat fabrika kapatmanın şirketin önündeki seçeneklerden yalnızca biri olduğunu da sözlerine ekledi.

“[Fabrikaların kapatılmasının] basitçe gerçekleşmeyeceğini umuyoruz,” diye vurgulayan Weil, devletin ‘buna özellikle dikkat edeceğini’ de sözlerine ekledi.

İşçi konseyi ve IG Metall’den itiraz

VW’nin işçi konseyi (Alman kurallarına göre işçilerin çıkarlarını denetim kurulu düzeyinde temsil ediyor) başkanı Daniela Cavallo pazartesi günü çalışanlara bir not yayınlayarak, yönetimin Alman fabrikalarını kapatmayı düşündüğü konusunda uyarıda bulundu.

Cavallo, “Sonuç olarak, yönetim kurulu şimdi Alman fabrikalarını, VW şirket içi toplu ücret sözleşmelerini ve 2029’un sonuna kadar devam eden iş güvenliği programını sorguluyor,” dedi.

VW, “son derece gergin” mali durumunun “araç üretim ve bileşen tesislerinde tesislerin kapatılmasının bile artık göz ardı edilemeyeceği” anlamına geldiğini söyledi ve işçi temsilcileriyle müzakerelere başlayacağını ekledi.

Fakat Cavallo, VW yönetiminin planlarının sert bir direnişle karşılaşacağını belirtti. Çalışanlara, “Ben varken VW fabrikalarının kapatılması söz konusu olmayacak!” dedi.

IG Metall sendikasının VW ile baş müzakerecisi Thorsten Groeger sendikanın internet sitesinde yaptığı açıklamada, yönetimin yaklaşımının “sadece öngörüsüz değil, aynı zamanda Volkswagen’in kalbini yok etme riski taşıdığı için tehlikeli” olduğunu söyledi.

Sendikalar bu sefer boyun mu eğecek?

Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisinin yeniden yapılanma konusundaki mücadelesi, hem kendi iç pazarında hem de Çin’de talebin azalması ve Avrupa pazarına yeni rakiplerin girmesi nedeniyle yaşanıyor.

BYD gibi birçok Çinli elektrikli araç üreticisi Avrupa’ya girme planları yaparken, VW ve diğer eski markalar daha ucuz elektrikli araçlar geliştirmek için yarışıyor.

Analistler uzun zamandır Volkswagen’i, elektrikli araçlara geçiş için ağır yatırımlara ihtiyaç duyulan bir dönemde maliyet tasarrufunu sağlamak için işten çıkarmaları gerçekleştirmeye çağırıyordu. 

Bağımsız bir otomobil analisti olan Matthias Schmidt, “Volkswagen’de büyük bir kültürel değişim yaşanıyor. Bence sendikalara muhtemelen gerçekler gösterildi ve bu sefer muhtemelen daha uzlaşmacı olacaklar,” dedi.

Cavallo’nun işaret ettiği muhalefete rağmen, Stifel’de otomotiv analisti olan Daniel Schwarz, Volkswagen markalarının karşılaştığı sorunların boyutunu kabul eden ve Blume’yi doğrudan eleştirmekten kaçınan dilindeki değişikliğe de dikkat çekti ve “Sendikaların tepkisi oldukça cesaret verici oldu,” diye ekledi.

Savaş ve yaptırımlar kaynaklı enerji krizi etkili oluyor

Ukrayna savaşı ve sonrasında Rusya’ya karşı uygulanan iktisadi yaptırımlar, özellikle Almanya’nın bazı sanayi sektörlerini bir hayli sert vurdu.

Kriz, özellikle gübre üreticileri ve çelik üreticileri gibi yüksek enerji kullanımı gerektiren sektörler başta olmak üzere Avrupa sanayisini sert bir şekilde etkiledi ve her ikisi de üretimlerini önemli ölçüde azalttı.

Kasım 2022’de Volkswagen’in marka CEO’su Thomas Schäfer LinkedIn’de yazdığı bir yazıda, “Almanya ve Avrupa Birliği uluslararası sahnede çekiciliğini ve rekabet gücünü hızla kaybediyor,” demişti.

Schäfer, Volkswagen ve diğer Avrupalı otomobil üreticilerinin yüksek enerji fiyatları nedeniyle elektrikli otomobil üretimi alanında rakiplerinin gerisinde kalma riskiyle karşı karşıya olduğunu ve krizin tüm Avrupa endüstrisini dezavantajlı duruma düşürdüğünü söylemişti.

CEO, “Havanda su dövüyoruz. Sektörün dönüşümüne yönelik yatırımlarla ilgili mevcut gelişmelerden büyük endişe duyuyorum. Bu konuya acilen öncelik verilmesi gerekiyor; bürokratik olmayan, tutarlı ve hızlı bir şekilde,” diye yazmıştı.

Schäfer, Avrupa’nın ABD, Kanada ve Çin gibi ülkelerin gerisinde kalma riski taşıdığını, Güneydoğu Asya ve Kuzey Afrika’daki yüksek büyüme oranına sahip ekonomik bölgelerin de Schäfer’in “birçok alanda fiyat rekabetçiliğinden yoksun” dediği Avrupa sanayisi için bir tehdit oluşturduğunu belirtmişti.

Volkswagen için Schäfer, Avrupa’nın enerji ve elektrik fiyatlarında “giderek daha fazla zemin” kaybettiğini ve bunun da şirketin elektrikli araç koluna yatırım yapmayı giderek savunulamaz hale getirdiğini söylemişti.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English