Avrupa
87 yıl sonra bir ilk: Volkswagen Almanya’daki fabrikalarını kapatmayı düşünüyor

Volkswagen 87 yıllık tarihinde ilk kez Almanya’daki fabrikalarını kapatmayı düşünürken, şirketin CEO’su Oliver Blume Avrupa otomotiv endüstrisinin “çok ciddi bir durumda” olduğu uyarısında bulundu.
Financial Times’a (FT) göre bu hamle, geçen yıl başlatılan tasarruf programının milyarlarca avronun altında kalmasının ardından geldi; zira şirket, güçlü işçi konseyi ile yaptığı anlaşmalar nedeniyle çalışanlarına erken emeklilik ve gönüllü işten çıkarma paketleri sunarak ancak genel giderleri azaltabildi.
Blume, “İktisadi ortam daha da sertleşti ve Avrupa pazarına yeni rakipler giriyor. Bu ortamda şirket olarak artık kararlı bir şekilde hareket etmeliyiz,” dedi.
CEO, Almanya’nın bir “imalat lokasyonu” olarak bozulan konumunun da bu kararda etkili olduğuna işaret etti.
Fabrika kapamaları ve işten çıkarmalarla ilgili tartışmalar şirketin çekirdek Volkswagen markası için yapılıyor. Çekirdek marka, bir önceki yıl 1,64 milyar avro olan işletme kazancının 966 milyon avroya gerilediğini gördü.
Audi ve Porsche gibi kâr marjı yüksek ürünler yoluna devam ediyor
Öte yandan grup ayrıca, Volkswagen tarafından üretilen kitlesel pazar araçlarından daha yüksek kâr marjlarına sahip olan lüks markalar Audi ve Porsche’nin yanı sıra SEAT ve Skoda’yı da içeriyor.
dpa’ya göre, ABD’deki Westmoreland, Pennsylvania fabrikasının 1988’de kapanmasından bu yana dünya çapında ilk kez bir fabrika kapatılacak.
Ayrıca şirket, kendisini işçi konseyi ile karşı karşıya getirecek bir hareketle, 2029 yılına kadar Almanya’da işten çıkarma yapmama sözünden geri adım atmayı planladığını da söyledi.
Avrupa’da elektrikli araçlara yönelik talebin beklenenden düşük olması, en kârlı pazarı olan Çin’de de pazar payının daralmasıyla mücadele eden VW de dâhil olmak üzere bölgedeki otomobil üreticilerini vurdu.
Şirketin amiral gemisi geçtiğimiz haziran ayında 2026 yılına kadar maliyetlerde 10 milyar avro kesintiye gitmek istediğini açıklamış ve aynı yıl işletme marjlarının yüzde 6,5’e ulaşmasını hedeflemişti. 2024’ün ilk yarısında VW markasının işletme marjı yüzde 2,3’e gerilemişti.
Aşağı Saksonya süreci yakından takip edecek
VW pazartesi günü yaptığı açıklamada, “yalnızca demografik gelişmelere dayalı yeniden yapılanmanın”, yani emekli olan işçilerin yerine yenilerinin alınmamasına dayanmanın, “kısa vadede daha fazla rekabet gücü için acilen ihtiyaç duyulan yapısal düzenlemeleri başarmak için yetersiz” olduğunu ileri sürdü.
VW Almanya’da yaklaşık 300.000 kişiyi istihdam ediyor ki bu, küresel toplamının yarısından biraz azı. Şirketin yüzde 20’sine sahip olan Almanya’nın Aşağı Saksonya eyaleti için istihdamın korunması en önemli öncelik ve bu eyalet sık sık VW’nin denetim kurulundaki koltukların yarısını elinde bulunduran şirketin işçi konseyinin yanında yer aldı.
Aşağı Saksonya Başbakanı Stephan Weil pazartesi günü yaptığı açıklamada, “VW’nin harekete geçmesi gerektiğinin tartışmasız olduğunu” söyledi, fakat fabrika kapatmanın şirketin önündeki seçeneklerden yalnızca biri olduğunu da sözlerine ekledi.
“[Fabrikaların kapatılmasının] basitçe gerçekleşmeyeceğini umuyoruz,” diye vurgulayan Weil, devletin ‘buna özellikle dikkat edeceğini’ de sözlerine ekledi.
İşçi konseyi ve IG Metall’den itiraz
VW’nin işçi konseyi (Alman kurallarına göre işçilerin çıkarlarını denetim kurulu düzeyinde temsil ediyor) başkanı Daniela Cavallo pazartesi günü çalışanlara bir not yayınlayarak, yönetimin Alman fabrikalarını kapatmayı düşündüğü konusunda uyarıda bulundu.
Cavallo, “Sonuç olarak, yönetim kurulu şimdi Alman fabrikalarını, VW şirket içi toplu ücret sözleşmelerini ve 2029’un sonuna kadar devam eden iş güvenliği programını sorguluyor,” dedi.
VW, “son derece gergin” mali durumunun “araç üretim ve bileşen tesislerinde tesislerin kapatılmasının bile artık göz ardı edilemeyeceği” anlamına geldiğini söyledi ve işçi temsilcileriyle müzakerelere başlayacağını ekledi.
Fakat Cavallo, VW yönetiminin planlarının sert bir direnişle karşılaşacağını belirtti. Çalışanlara, “Ben varken VW fabrikalarının kapatılması söz konusu olmayacak!” dedi.
IG Metall sendikasının VW ile baş müzakerecisi Thorsten Groeger sendikanın internet sitesinde yaptığı açıklamada, yönetimin yaklaşımının “sadece öngörüsüz değil, aynı zamanda Volkswagen’in kalbini yok etme riski taşıdığı için tehlikeli” olduğunu söyledi.
Sendikalar bu sefer boyun mu eğecek?
Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisinin yeniden yapılanma konusundaki mücadelesi, hem kendi iç pazarında hem de Çin’de talebin azalması ve Avrupa pazarına yeni rakiplerin girmesi nedeniyle yaşanıyor.
BYD gibi birçok Çinli elektrikli araç üreticisi Avrupa’ya girme planları yaparken, VW ve diğer eski markalar daha ucuz elektrikli araçlar geliştirmek için yarışıyor.
Analistler uzun zamandır Volkswagen’i, elektrikli araçlara geçiş için ağır yatırımlara ihtiyaç duyulan bir dönemde maliyet tasarrufunu sağlamak için işten çıkarmaları gerçekleştirmeye çağırıyordu.
Bağımsız bir otomobil analisti olan Matthias Schmidt, “Volkswagen’de büyük bir kültürel değişim yaşanıyor. Bence sendikalara muhtemelen gerçekler gösterildi ve bu sefer muhtemelen daha uzlaşmacı olacaklar,” dedi.
Cavallo’nun işaret ettiği muhalefete rağmen, Stifel’de otomotiv analisti olan Daniel Schwarz, Volkswagen markalarının karşılaştığı sorunların boyutunu kabul eden ve Blume’yi doğrudan eleştirmekten kaçınan dilindeki değişikliğe de dikkat çekti ve “Sendikaların tepkisi oldukça cesaret verici oldu,” diye ekledi.
Savaş ve yaptırımlar kaynaklı enerji krizi etkili oluyor
Ukrayna savaşı ve sonrasında Rusya’ya karşı uygulanan iktisadi yaptırımlar, özellikle Almanya’nın bazı sanayi sektörlerini bir hayli sert vurdu.
Kriz, özellikle gübre üreticileri ve çelik üreticileri gibi yüksek enerji kullanımı gerektiren sektörler başta olmak üzere Avrupa sanayisini sert bir şekilde etkiledi ve her ikisi de üretimlerini önemli ölçüde azalttı.
Kasım 2022’de Volkswagen’in marka CEO’su Thomas Schäfer LinkedIn’de yazdığı bir yazıda, “Almanya ve Avrupa Birliği uluslararası sahnede çekiciliğini ve rekabet gücünü hızla kaybediyor,” demişti.
Schäfer, Volkswagen ve diğer Avrupalı otomobil üreticilerinin yüksek enerji fiyatları nedeniyle elektrikli otomobil üretimi alanında rakiplerinin gerisinde kalma riskiyle karşı karşıya olduğunu ve krizin tüm Avrupa endüstrisini dezavantajlı duruma düşürdüğünü söylemişti.
CEO, “Havanda su dövüyoruz. Sektörün dönüşümüne yönelik yatırımlarla ilgili mevcut gelişmelerden büyük endişe duyuyorum. Bu konuya acilen öncelik verilmesi gerekiyor; bürokratik olmayan, tutarlı ve hızlı bir şekilde,” diye yazmıştı.
Schäfer, Avrupa’nın ABD, Kanada ve Çin gibi ülkelerin gerisinde kalma riski taşıdığını, Güneydoğu Asya ve Kuzey Afrika’daki yüksek büyüme oranına sahip ekonomik bölgelerin de Schäfer’in “birçok alanda fiyat rekabetçiliğinden yoksun” dediği Avrupa sanayisi için bir tehdit oluşturduğunu belirtmişti.
Volkswagen için Schäfer, Avrupa’nın enerji ve elektrik fiyatlarında “giderek daha fazla zemin” kaybettiğini ve bunun da şirketin elektrikli araç koluna yatırım yapmayı giderek savunulamaz hale getirdiğini söylemişti.
Avrupa
Meloni, Ukrayna’nın Rusya topraklarını vurmasına karşı duruşunu koruyor

İtalyan gazetesi Il Fatto Quotidiano’nun haberine göre İtalya, Almanya’nın aksine, Ukrayna’ya tedarik ettiği silahların Rusya topraklarındaki hedeflere karşı kullanılmasına yönelik kısıtlamaları kaldırmayacak. Başbakan Giorgia Meloni’nin bu konudaki tutumunun değişmediği belirtilirken, Roma’nın Storm Shadow füzeleri gibi uzun menzilli silahların sadece Ukrayna sınırları içinde kullanılmasında ısrarcı olduğu vurgulandı.
İtalyan gazetesi Il Fatto Quotidiano‘nun hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberine göre İtalya, Almanya’nın aksine, Ukrayna’ya tedarik edilen silahların Rusya topraklarına yönelik saldırılarda kullanılmasına ilişkin kısıtlamaları yeniden gözden geçirmeyi düşünmüyor.
Başbakan Giorgia Meloni’nin ofisinden, Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in benzer kısıtlamaların kaldırıldığına dair son açıklamaları hakkında yorum yapılmazken gazete, Roma’nın bu konudaki tutumunu değiştirmeyi ve Berlin’in yolunu izlemeyi planlamadığını yazdı.
Gazete, Başbakan Giorgia Meloni’nin geçen yıl haziran ayında dahi dönemin NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Ukrayna’nın Rusya topraklarına saldırmasına izin verilmesi çağrısını açıkça eleştirdiğini hatırlattı.
Kaynaklara göre, İtalyan başbakanının bu pozisyonu o zamandan beri değişmedi.
Storm Shadow füzeleri ve kontrol tartışması
Ukrayna’ya yapılan on bir askeri yardım paketinin detayları resmi olarak açıklanmasa da, Il Fatto Quotidiano, Roma’nın Rusya’nın içlerine doğru saldırılar düzenlemeye imkan tanıyan menzile sahip Storm Shadow füzelerini teslim ettiğini belirtti.
Haberde, İtalya’nın bu silahların herhangi bir şekilde kullanımının Ukrayna topraklarıyla sınırlı olması gerektiği konusunda ısrarcı olduğu, ancak Batı silahlarının savaş alanındaki uygulamasını gerçekte kimin kontrol ettiğinin belirsizliğini koruduğu vurgulandı.
Bu belirsizlik, sahadaki fiili durum hakkında soru işaretleri yaratıyor.
Almanya cephesinden çelişkili açıklamalar
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, 27 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, Berlin’in Kiev’e tedarik edilen silahların Rusya’daki hedeflere karşı kullanımına yönelik kısıtlamaları kaldırdığını duyurmuştu.
Merz ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Birleşik Krallık’ın da benzer kararlar aldığını iddia etmişti.
Ancak, ABD Dışişleri Bakanlığı bu bilgiyi teyit etmekten kaçındı. Kısa bir süre sonra ise Almanya Maliye Bakanı Lars Klingbeil, bu konuda herhangi yeni bir anlaşmanın söz konusu olmadığını belirtti.
Merz, Ukrayna konusunda ‘çelişkili’ açıklamaları nedeniyle eleştirilerin hedefinde
Avrupa
Alman Ekonomi Bakanı Reiche, Brüksel’den sübvansiyon desteği bekliyor

Almanya’nın yeni ekonomi bakanı Katherina Reiche, Brüksel’den Alman enerji yoğun şirketleri destekleme planını onaylaması için çağrıda bulunurken, ülkenin ağır sanayisinin hayatta kalmasının Avrupa’nın egemenliği için hayati önem taşıdığını ileri sürdü.
Financial Times’a (FT) konuşan Reiche, Avrupa Komisyonu’nun, Almanya’nın savaş sonrası en uzun durgunluk dönemini sona erdirmek için kimya ve çelik gibi sektörlerin elektrik maliyetlerini sübvanse etme ihtiyacını anladığını umduğunu söyledi.
Berlin’in “yapısal reformları” hayata geçirerek ve altyapı ve savunma sanayisine 1 trilyon avroluk bir yatırım planı başlatarak “ödevini yapmaya” kararlı olduğunu vurgulayan Reiche, Rusya ve Çin’e aşırı bağımlılığa yol açan önceki hatalara işaret ederek, diğer imalat sanayilerinin de korunması gerektiğini savundu.
Reiche, “Almanya’da çelik üretimi olmaması, yeni bağımlılıklara girilmesi anlamına gelir. Temel kimyasal üretiminin olmaması, yeni bağımlılıklara girilmesi anlamına gelir,” iddiasında bulundu.
Reiche, Almanya’daki büyümenin, Avrupa’da yeniden büyüme sağlamak için önemli olduğunu da savundu. Komisyon, bu yılki büyüme hedeflerini aşağıya çekmek zorunda kalmıştı. Alman bakana göre bu nedenle, Almanya’yı bir “iş merkezi” olarak yeniden güçlendirmekönemli.
Muhafazakâr Şansölye Friedrich Merz’in yeni koalisyonu, büyümeyi canlandırmak ve ülkenin otomobil üreticilerini ve diğer imalatçıları desteklemek için daha geniş kapsamlı bir planın parçası olarak, vergileri ve şebeke ücretlerini düşürerek elektrik maliyetlerini kilovat-saat başına en az beş sent azaltma sözü verdi.
Hükümetin vaatleri arasında çelik, cam, çimento ve kimyasallar gibi enerji yoğun sektörler için özel bir indirimli elektrik tarifesi getirme de yer alıyor.
Plan, üye ülkelerin ekonomilerine haksız avantajlar sağlamasını önlemek için tasarlanan AB’nin devlet yardımı kurallarına aykırı olma riski taşıyor. Fakat bu kurallar, Ukrayna savaşının ardından, ülkelerin rekor düzeyde yüksek gaz fiyatlarından zarar gören sektörleri destekleyebilmesi için esnekleştirildi.
Reiche, “Almanya’da enerji yoğun sektörleri … korumak için devlet yardımı onayı gerekiyor,” dedi. Bakan, dolaylı karbondioksit maliyetlerine bağlı mevcut fiyat telafi sisteminin de “genişletilmesi” gerektiğini ekledi.
Reiche, büyümenin kıtadaki “demokrasinin sağlığı” için gerekli olduğunu savunarak, “Aynı zamanda sistemler arasında rekabet içindeyiz ve Avrupa, hızlı tepki verebileceğini göstermeli ve gösterecektir. Daha iyi olmak ve demokratik süreçlerimizi korumak ve değerlerimizi savunmak için,” diye konuştu.
Daha önce 17 yıl CDU üyesi olarak Federal Meclis’te görev yapmış ve Angela Merkel’in görev süresi boyunca iki kez bakan yardımcısı olarak görev yapmış olan Reiche, son on yılını iş dünyasında çalışarak geçirdi. Son beş yıldır Alman enerji devi Eon’un iştiraki Westenergie’nin genel müdürüydü.
Reiche, Avrupa enerji işbirliği konusunda önceki hükümetten ayrıldığını işaret etti. Brüksel’de, eski şansölye Olaf Scholz’un koalisyonu, AB’nin karbonsuzlaşma çabalarının bir parçası olarak nükleer enerjiyi teşvik eden Fransa’nın çabalarına karşı çıkmıştı.
Reiche, bu tür konularda Paris ile yapıcı bir şekilde çalışmanın önemli olduğunu söyledi. “Benim yaklaşımım, bizi ayıran noktalara daha az odaklanıp ortak noktalar bulmaya çalışmak,” diyen Reiche, bu alanlardan birinin, fisyonun aksine uzun ömürlü radyoaktif atık üretmeyen nükleer füzyon teknolojisi olacağını ekledi.
Reiche, büyük otomobil üreticileri de dahil olmak üzere Alman ihracatçılar için en önemli pazarlardan biri olan, ama aynı zamanda Avrupa için iktisadi ve jeopolitik bir tehdit olarak giderek daha fazla görülen Çin konusunda bir denge kurulması gerektiğini vurguladı.
Almanya’nın zamanla Çin ürünlerine ve hammaddelerine bağımlılığını azaltması gerektiğini savunan Reiche, Pekin ile “makul ve iyi ilişkiler” sürdürmesi gerektiğini de sözlerine ekledi ve “Bu devasa bir pazar, iktisadi bir güç, askeri bir güç… Şirketlerimiz orada büyük yatırımlar yaptı. Çin’deki yatırımlardan çok fazla katma değer elde ediyoruz,” dedi.
Reiche, kendi partisinden de birkaç kişinin dahil olduğu Alman siyasetçilerin, Rusya ile ülkesi arasındaki Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesi yönündeki son çağrılara sert tepki gösterdi.
Alman siyasetçi, “Yine Rus gazına mı? Her gün Kiev’i bombalayan bir rejime mi? Bu benim için kesinlikle düşünülemez,” dedi.
Bir zamanlar Gazprom’un Avrupa’daki en büyük müşterisi olan Almanya’nın, bunun yerine tedarik kaynaklarını çeşitlendirme çabalarını yoğunlaştırması gerektiğini savundu.
Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde (DDR) büyüyen Reiche, bölgenin bazı kesimlerinde Rusya’ya karşı köklü bir sempati duyulmasının kendisine “yabancı” geldiğini söyledi.
Reiche, “Ailem, dedem ve büyük dedem birkaç kez devletleştirilen bir şirkete sahipti, bu yüzden eski Sovyetler Birliği ile ilişkilerim gerginlikten uzak değil. Duvar yıkıldığında çok mutlu oldum,” dedi.
Almanya’nın, dünyada ne olursa olsun Rus gazı arzının güvenli olduğuna inanarak “bir yanılgıya kapıldığını” söyleyen Reiche, “Bu naif tavrımızın bedelini acı bir şekilde ödedik,” diye ekledi.
Şubat ayında birçok doğu seçim bölgesinde birinci olan sağcı Almanya için Alternatif partisinin, buralardaki “belirsizlik duygusunu istismar ettiğini” savunan CDU’lu siyasetçi, bu eyaletlerin Nazi rejimi, Alman Demokratik Cumhuriyeti ve yeniden birleşme altında onlarca yıl süren siyasi ve iktisadi çalkantılar yaşadığını belirtti ve Batı Almanların “doğulu kuzenlerine” karşı beslediği bazı önyargıları hatırlattı.
Avrupa
Ukrayna, Alman finansmanıyla kendi topraklarında uzun menzilli füze üretecek

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Berlin’de yaptığı görüşmenin ardından, iki ülkenin Ukrayna topraklarında Alman finansmanıyla uzun menzilli silah sistemlerinin ortak üretimi konusunda anlaştığını duyurdu. Menzil kısıtlaması olmayacak sistemlerin yanı sıra Almanya, Ukrayna’nın Starlink ağının önemli bir bölümünü de finanse edecek.
Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Berlin’de gerçekleştirdiği görüşmenin ardından, Kiev’e yönelik askeri desteğin genişletileceğini ve iki ülkenin yeni bir savunma sanayi işbirliğine adım attığını duyurdu.
Dpa ajansının aktardığına göre Merz, Almanya’nın Ukrayna’da uzun menzilli silah sistemlerinin üretimine finansman sağlayacağını ve bu sistemlerin menzilinde herhangi bir kısıtlama olmayacağını belirtti.
Menzil kısıtlaması olmayacak
Görüşme sonrası düzenlenen basın toplantısında konuşan Merz, “Bu bağlamda yeni bir şeyi vurgulamak istiyorum. Ülkenin Starlink ağının önemli bir kısmını finanse edeceğiz ve savunma bakanlarımız bugün Ukrayna’da üretilen uzun menzilli silah sistemlerinin, sözde uzun menzilli sistemlerin tedarikine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalayacaklar. Menzil konusunda herhangi bir kısıtlama olmayacak. Bu, Ukrayna’nın kendi toprakları dışındaki askeri hedeflere karşı bile kendisini tam olarak savunmasına olanak tanıyacak,” dedi.
Şansölye Merz, bu adımın iki ülke arasında “büyük potansiyele sahip yeni bir askeri-sanayi işbirliğinin başlangıcı” olduğunu vurguladı. Merz, şansölye seçilmeden önce de Ukrayna’nın Almanya’dan Taurus uzun menzilli füzeleri alabileceğini ifade etmişti.
Konuyla ilgili doğrudan bir soruya Merz, “Ukrayna’ya uzun menzilli silahlar sağlamak istiyoruz,” yanıtını verdi ve “ortak üretim” kararına atıfta bulundu. Ancak işbirliğinin ayrıntılarının kamuoyuyla paylaşılmayacağını da sözlerine ekledi.
Alman Savunma Bakanlığı’ndan üretim takvimi
Daha sonra Alman Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, savunma anlaşmasının imzalandığı teyit edildi.
Açıklamada, Almanya’nın Ukrayna’daki silah üretimini yatırım taahhüdü çerçevesinde “Ukrayna’da uzun menzilli silah sistemlerinin üretimini finanse edeceği” belirtildi.
Bakanlık, “2025 yılında önemli miktarda uzun menzilli silah sisteminin üretilmesi bekleniyor. Silah sistemleri hızla Ukrayna ordusunun kullanımına sunulacak, ilk sistemler sadece birkaç hafta içinde konuşlandırılabilir. Herhangi bir ek eğitime gerek duyulmayacak,” ifadelerini kullandı.
Kremlin’den tepki: Savaşı kışkırtıyor
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Merz’in uzun menzilli füzelerle ilgili açıklamalarını “savaşı daha da kışkırtma” ve Ukraynalıları daha fazla savaşmaya zorlama girişimi olarak değerlendirdi.
TASS‘ın aktardığına göre Peskov, “Ve bu, barış sürecine girme girişimlerini engellemekten başka bir şey değildir,” dedi.
Merz’den barış müzakereleri açıklaması
Barışçıl çözüme ilişkin de konuşan Merz, “Ukrayna’dan daha fazla kimse barış istemiyor,” dedi ve ülkesinin müzakerelerin bir sonraki aşamasına hazır olduğunu belirtti.
Başbakan, “Nerede yapılacağı önemli değil, Vatikan, Cenevre ya da başka herhangi bir üçüncü yer olabilir. Biz Avrupalılar bu müzakereleri desteklemeye hazırız,” diye vurguladı.
Şansölye Merz, 26 Mayıs’ta yaptığı bir açıklamada Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD tarafından “Ukrayna’ya tedarik edilen silahlarda artık herhangi bir menzil kısıtlaması olmadığını” ifade etmişti.
Ancak bu açıklamanın ardından Almanya Başbakan Yardımcısı Lars Klingbeil, Berlin’in bu konudaki politikasının değişmediğini söyleyerek Merz’i yalanlamıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı ise bu bilgiyi doğrulamamıştı.
Merz, ertesi gün yaptığı bir başka açıklamada ise Ukrayna’nın aldığı silahların menzil kısıtlamalarının kaldırılması kararının “birkaç ay önce” alındığını söylemişti.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da böyle bir kararın uzun zaman önce gizlice alınmış olabileceğini öne sürmüştü.
Merz, Ukrayna konusunda ‘çelişkili’ açıklamaları nedeniyle eleştirilerin hedefinde
-
Dünya Basını1 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika1 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş1 hafta önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Fas, Batı Afrika’da imparatorluk inşa ediyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Görüş2 hafta önce
İspanya’dan Türkiye’ye bakmak
-
Dünya Basını2 hafta önce
Dani Rodrik: Merkantilizm o kadar da kötü değil ama Trump’ınki en kötüsü