Diplomasi
Soçi Zirvesi’nde liderlerin önünde hangi konular olacak?

Tahıl Anlaşması, olası Rusya-Ukrayna barış görüşmeleri ve Suriye dosyası zirvenin öne çıkan gündem maddeleri… Peki bu başlıklarda ne gibi kararlar alınabilir? Mevcut tahıl anlaşmasının devamı mümkün mü? Barış görüşmeleri için uygun zemin var mı? Türkiye’nin rolü ne olacak? Ankara-Şam normalleşmesinde sıra hangi adımda? E. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin ve Prof. Dr. Hasan Ünal, Harici’ye değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile 4 Eylül’de Rusya’nın Soçi kentinde bir araya gelecek.
İki liderin görüşmesinde ana gündem maddesi Rusya’nın çekilmesiyle sona eren Tahıl Koridoru anlaşması olacak. Erdoğan ve Putin’in görüşmesi öncesi iki ülkenin dışişleri bakanları bir araya geldi. İki bakanın basın açıklaması sırasında Karadeniz Tahıl Girişimi anlaşması ile ilgili Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov;
– Birleşmiş Milletler (BM) ile yapılan paket anlaşmadaki Rusya’nın şartlarının karşılandığı zaman, tahıl anlaşmasına döneceklerini
-Acil ihtiyaç duyan ülkelere gönderilmek üzere 1 milyon tahılın Katar’ın da mali desteği ile işlenmek üzere Türkiye’ye göndermelerinin gündemde olduğunu teyit etti.
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise,
-Türkiye’nin katkısıyla Birleşmiş Milletler’in yeni bir tahıl anlaşması önerisi paketi hazırladığını,
-Rusya’nın kendi tahıl ve gübresinin kesintisiz ihracına ilişkin taleplerinin karşılanması gerektiğini,
-Tahıl anlaşmasının hem küresel gıda güvenliği hem de Karadeniz bölgesinin istikrarı açısından kritik rolünü olduğunu söyledi.

Fidan ve Lavrov, Soçi zirvesi öncesi dün Moskova’da buluştu. Görüşmelerin bugün de devam etmesi bekleniyor. Foto: Dışişleri Bakanlığı / Mustafa Aygün
Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin de Türkiye’nin geçen yılki tahıl koridoru anlaşmasını tekrar gündeme getireceğini ancak Rusya’nın çözüm olarak acil ihtiyaç duyan ülkelere gönderilmek üzere Türkiye’ye tahıl sevk etmeyi önereceğini belirtti. “Bu şartlar altında Rusya’nın mevcut tahıl anlaşmasına döneceğini sanmıyorum” diyen Pekin, bunun nedenlerini şöyle açıkladı: “Çünkü Batı, Rus gübresinin ve tahılının ihracatını engelliyor. Rusya birkaç defa uzatmıştı anlaşmayı şimdi bir kez daha uzatırsa bu işin Rusya açısından caydırıcılığıyla ortadan kalkar. Dolayısıyla Ruslar büyük ihtimalle acil ihtiyaç duyan ülkelere hibe tahıl gönderimi çözümünde diretecekler.”
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Ünal, Türkiye’nin önerisi ve Rusya’nın bu öneriye neden sıcak bakmadığı ile ilgili şunları söyledi: “Türkiye yeni tahıl anlaşmasının geçen yılki usulle olmasını istiyor. BM de aynısını öneriyor. Ancak sorun BM’nin verdiği sözleri yerine getirmemiş olması. Rusya’nın tarım bankasını swift sistemine yeniden alınması gerekiyor. Rusya’dan tahıl alan ülkeler ödemelerini nasıl yapacak? Ayrıca Rusya’nın tahılını taşıyacak gemilere uluslararası şirketler sigorta yapmıyor oradan da bir sıkıntı çıkıyor. Rusya da doğal olarak bana verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz diyor. Batı’nın Rusya’ya yaptığı tam olarak 1990’larda ve sonrasında ‘Biz NATO’yu Doğu Almanya’nın sınırlarından doğuya doğru bir santim bile genişlemeyeceğiz’ demesine benziyor. Batı’nın bu sözlerini yakından biliyoruz. Dolayısıyla Rusya’ya verilen sözler yerine getirmezse Türkiye ve BM’nin istediği ve önerdiği geçen yılki modelin işlemesi neredeyse mümkün değil.”
Ünal, Moskova’nın alternatif tahıl anlaşması önerisinin, özellikle ihtiyacı olan Afrika ülkelerine hibe olarak gönderilmek üzere sınırlı bir miktarı kapsadığını belirtti. Ünal, Rusya’nın Afrika ülkeleriyle yaptığı zirvede verdiği sözü yerine getirmek için bunu önerdiğini belirtti.
Ancak daha önemli nokta Rusya ve Ukrayna tahılının dünya piyasalarına nasıl ulaşacağı ile ilgili tartışma.
Ünal bu konuda şunlara dikkat çekti: “Ukrayna tahılının bir kısmını Doğu Avrupa’ya kara yoluyla gönderiyor. Ancak orada da başka sorunlar çıkıyor, o ülkelerin üreticileri Ukrayna tahılı ucuz olduğu için itiraz ediyor.”
“Geçen yıl anlaşma kapsamında Ukrayna tahılının yüzde 60-70’i koridor aracılığıyla Karadeniz üzerinden taşındı. O gemiler Boğazlarda Birleşmiş Milletler, Ukrayna, Rusya ve Türkiye’nın katılımıyla oluşturulan komisyonca arandı dönüşte silah taşımaması için. Ki biz bu uluslararası komisyona izin vererek Montrö’den fedakârlık yaptık. Montrö’ye göre Boğazlardan geçen gemileri arama yetkisi sadece Türkiye’de. Ancak Ukrayna dronları Rus gemilerine saldırınca ve Rusya’ya verilen sözler yerine getirilmeyince bu koridor kapandı.”
Tahıl anlaşmasının çökmesinden sonra ilk kez bir sivil kargo gemisi, ağustos ayının ortasından Ukrayna’dan Türkiye’ye doğru yola çıktı. Bu deneme niteliğindeki sevkiyatla ilgili Hasan Ünal şunları kaydetti: “Ukrayna’nın Odessa Limanının batısındaki bir bölgeden gemiler yükleme yapacak hemen Romanya karasularına geçecek Romanya’dan Bulgaristan ve Türkiye karasularına girecek. Bir gemi böyle geldi ancak bu sevkiyat çok sorunlu. Çünkü bu gemilerin geri dönerken ne yüklü olduğunu kim nasıl bilecek. Rusya bunları vurabilir içinde silah var diye. Türkiye de zaten itiraz ediyor, bu yolu riskli buluyor. Böyle bir durum NATO ülkeleriyle çatışma riskini beraberinde getirebilir. Zaten bazı NATO ülkeleri Rusya ile savaşı dansa gitmek zannediyor.”
İsmail Hakkı Pekin de bu deneme niteliğindeki sevkiyatın tehlikeli olduğuna dikkat çekti: “Her an bir deniz savaşı yani denizde bir müdahale ortaya çıkabilir. Zaten deneme olarak özellikle Hong Kong bandıralı gemi seçmişlerdi, bir daha da denemediler. Bunu Türkiye de çok riskli buluyor ve istemiyor.”
Hasan Ünal, Ukrayna tahılının dünya piyasalarına ulaştırması için ABD’nin gündeme getirdiği Tuna Nehri üzerinden sevkiyatın artırılması önerisinin de çözüm olamayacağını söyledi: “Çünkü tahılı Tuna’ya kadar indirmek de sıkıntı. Bu tahılı hangi gemiler taşıyacak? Gemileri Ruslar vurursa ne olacak? Ruslar o gemilerin silah taşıdığını söyleyebilir. Kaldı ki tahılı taşıyacak büyüklükteki gemiler Tuna Nehri’nden sürekli sevkiyat yapabilir mi? Buna yapacaklarsa karadan taşımaları da mümkün ama her iki durumda da maliyet artacaktır.”
İsmail Hakkı Pekin, ABD’nin mevcut Rus yaptırımlarını sürdürmek için böyle önerileri gündeme getirdiğine dikkat çekti. Geçen yıl Karadeniz üzerinden otuz milyon tondan fazla tahıl sevkiyatı yapıldığını hatırlatan Pekin, bunu Tuna Nehri üzerinden ya da kara yoluyla veya tren yoluyla sevk etmenin mümkün olmadığına dikkat çekti: “Bir de şöyle bir sorun var. Tahıl Ukrayna’dan yüklendikten sonra uluslararası sulardan Romanya karasularına girene kadar Rusya müdahale edebilir. Bu durumda Karadeniz’in güvenliği sorunu ortaya çıkar. Bu durumda ABD, Karadeniz’e NATO donanması sokmak isteyebilir. Bu girişimin ucu çatışmaya açık.”
“Rusya’ya verilen taahhütler yerine getirilmezse yeni formül ne olabilir” sorusuna Ünal şu yanıtı verdi: “Putin’in geçen Türkiye’yi ‘enerji üssü yapalım’ açıklamasının dışında bir de ‘Türkiye’yi tahıl üssü yapalım’ açıklaması vardı. Teknik olarak tam böyle olmayabilir ancak alternatif olarak Rus tahılını Türkiye’nin satın alıp yeniden satması mümkün olabilir. Hem biz kendi tahıl sanayimiz için ihtiyaç duyduğumuz tahılı karşılayabiliriz hem de dünya piyasalarına işlenmiş ya da işlenmemiş halde satabiliriz. Hatta belki buna Ukrayna’nın tahılı da eklenebilir. İki tarafın tahılı da ayrı ayrı koridorlardan Türkiye’ye gelebilir ve Türkiye üzerinden satılabilir. Böyle bir anlaşma Türkiye için çok iyi olur. Batı’nın da buna ihtiyacı var. Yani Batı bir yandan Rus tahılının satılmasını istemiyorlar ama bir yandan da ihtiyaçları var.”
Rusya-Ukrayna olası barış görüşmesi
Fidan-Lavrov ortak açıklamasında Rusya-Ukrayna barış görüşmesi de gündeme geldi. Fidan, Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasında daha önce doğrudan müzakerelere ev sahipliği yaptığını, gerekli şartlar oluştuğunda kolaylaştırıcı veya arabulucu rolünü sürdürmeye devam ettiğini mevkidaşına söylediğini, Kiev’e 25 Ağustos’ta yaptığı ziyaretteki temaslarında da benzer mesajları paylaştığını belirtti, “Bölgemizde kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesini istiyoruz. Bu beklentilerimizi Sayın Lavrov ile olan görüşmemizde yineledim. Elimizden gelen desteği vermeye hazır olduğumuzu teyit ettim” dedi. Lavrov ise Fidan’la görüşmesinde Ukrayna konusunun da istişare edildiğini belirtti ancak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky’nin sunduğu barış formülünün Rusya için kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Konunun Erdoğan-Putin görüşmesinde de gündemde olmasını bekleniyor. Hasan Ünal, Hakan Fidan’ın yakın zamanda Ukrayna’ya gittiğine dikkat çekti ve iki tarafın da barış şartlarına ilişkin karşılıklı yoklamalar yapabileceğini belirtti. Ünal’a göre olası bir barışın şartları şöyle olabilir: “Ukrayna Kırım’dan vazgeçecek karşılığında Ukrayna’da Donetsk ve Lugansk’ın dahil olduğu Sovyet biçiminde, yani iki kurucu cumhuriyetin olduğu bir federasyon kurulacak. Neonaziler’in tasfiyesi kararı alınacak.”
Bu temelde bir barışın mümkün olduğunu ancak Amerika ve İngiltere’nin ikna edilmesi gerektiğini belirten Ünal, “Bu iki ülkenin şu an seçim sürecinde olduğu düşünülürse ikna olmaları pek mümkün gözükmüyor. Özellikle Biden’ın seçimi kazanabilmesi için savaşın başarıyla devam ettiğini gösterebilmesi lazım.”
Ancak ABD seçimini Trump’ın kazanması durumunda barış anlaşması fikrinin ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Ünal, Türkiye’nin arabuluculuğuna ihtiyaç duyulacağının altını çizdi: “Türkiye’nin en büyük şansı şu ana kadar izlediği dengeli ve dikkatli politika sayesinde taraflar nezdinde güven sağlamış olmasıdır.”
İsmail Hakkı Pekin de ABD’deki seçimleri hatırlattı ve her ne kadar Soçi’de iki liderin masasında olsa da olası bir barış görüşmesinin şimdilik uzak ihtimal olduğuna dikkat çekti.
Türkiye-Suriye normalleşmesi
Erdoğan-Putin görüşmesinin ana gündem maddelerinden birinin de Ankara-Şam normalleşmesi olması bekleniyor. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, bu konuda atılacak adımları Fidan’la birlikte ele aldıklarını teyit etti ancak detay vermedi.
Prof. Dr. Hasan Ünal’a göre Ankara-Şam normalleşmesi yakın: “Suriye’nin müzakere pozisyonunu yükseltmesine bakıyorum ve oradan normalleşmenin yaklaştığını görüyorum. Yani ciddi müzakereler oluyor ki Suriye pozisyonunu yukarıda tutmaya çalışıyor. Ama her hâlükârda Moskova’nın Suriye’yi Türkiye’nin Suriye topraklarından kademeli, yani bir takvime bağlanarak çekilmesini kabul etmeye ikna edeceğini düşünüyorum. Sığınmacıların kademeli olarak geri gönderilmesi, PKK/YPG’ye karşı ortak mücadele yani Adana Mutabakatı’nın güncellenmesi de gündemde. Türkiye, Suriye’nin terör örgütü olarak tanımladığı örgütleri terör örgütü olarak kabul etmek ve Adana Mutabakatı’na girmesini kabul etmek zorunda. Zaman zaman Suriye’den gelen açıklamaları el yükseltmek olarak görüyorum. Son olarak Suriye ile uzlaşmanın sonucunda Suriye’nin KKTC’yi tanımasını sağlamak lazım. Çünkü Batı ülkelerinden korkusu olmayan devletler lazım bize. Suriye Batı’dan neden korksun ki?”
Emekli İstihbarat Başkanı Pekin ise önümüzdeki dönemde normalleşmeden çok Suriye’deki kargaşanın gündeme geleceği görüşünde. Wagner’in Suriye’de bazı yerleri boşaltıyor olabileceğine dikkat çekti: “Oradaki durum nereye varacak, önemli. ABD oraya ilave asker gönderdi. Büyük ihtimal önümüzdeki dönemde orada hareketlenme olabilir. Zaten şu anda Deyrezor-Rakka arasında çatışmalar var. Görüşmede bu konular da gündeme gelebilir. ABD, Esad’a baskı yapmaya çalışıyor. Esad’dan belli bölgelere özerklik vermesini istiyor. Mesela Dürzilerin hâkim olduğu Süveyda’da günlerde protestolar var orası da belki özerk olma yolunda gidiyor. Dera konusu var. Orada Sünniler çoğunlukta. İki Arap aşireti arasında sorun var. Amerika bu ayaklanmalar, çatışmalar yoluyla Esad’ın manevra alanını daraltmak istiyor. Suriye uyuşturucu dosyasıyla da sıkıştırılacak. ABD’nin amacı Suriye’yi parçalamak yoluyla, Esad’ı devirmese bile kontrol ettiği alanları daraltmak. Bunu PYD üzerinden yapıyor. Amerika’nın Türkiye’nin destelediği Suriye Milli Ordusu’nu (ÖSO) özellikle Deyrezor-Rakka tarafında kullanma ihtimali var. Görüşmelerde bu konuların da değerlendirileceğini düşünüyorum.”
Bu kargaşanın toplam olarak Esad’ı Türkiye ile normalleşme konusunda yumuşatacağını belirten Pekin; “Bizim de tam olarak görüşme zamanımız aslında. Çünkü Esad sıkışacak büyük ihtimalle. Sıkışınca da Türkiye’nin önüne koyduğu şartlardan geri adım atabilir.”
Rusya’nın Türkiye’ye Suriye ile görüşmesi için baskı yaptığını hatırlatan Pekin, “Bizim de terörle mücadele için Suriye’nin kuzeyindeki bölgeleri bir süre daha kontrol etmemiz gerekiyor. Bunun da yolu Esad’la anlaşmaktan geçiyor. Belki Esad’la anlaşıp ortak güvenlik için adımlar atılabilir. Ancak öbür yandan ABD de bir taviz koparmadan Ankara’nın Şam’la normalleşmesini istemiyor ve baskı yapıyor. ABD’ye rağmen önümüzdeki dönemde Esad daha fazla köşeye sıkışırsa Türkiye ile anlaşmanın kapısı aralanabilir.”
Diplomasi
New York Post: Trump’ın İran’a misilleme yapma niyeti yok

New York Post’a konuşan Amerikalı bir askeri yetkili, İran’ın Katar’daki bir ABD üssüne yönelik misilleme saldırısının ardından Başkan Trump’ın daha fazla eylemde bulunma niyetinde olmadığını açıkladı. Yetkilinin iddiasına göre, Tahran’ın fırlattığı 10 füzeden 9’u imha edilirken, saldırının Katar’ın ‘itibarını kurtarmak’ için koordineli olduğu düşünülüyor.
İsmi belirtilmeyen Amerikalı bir askeri yetkili, İran’ın geçtiğimiz saatlerde Katar’daki bir ABD üssüne yönelik “başarısız misilleme” saldırısının ardından Başkan Donald Trump’ın İran’a karşı daha fazla eylemde bulunmayı planlamadığını açıkladı.
New York Post‘a konuşan askeri kaynak, “Mevcut durum devam ettiği sürece, Trump’ın ‘başarısız misilleme’ için karşılık verme niyeti yok,” ifadelerini kullandı.
Yetkilinin aktardığına göre Tahran, el-Udeyd Hava Üssü’ne toplam 10 füze fırlattı ve bu füzelerden 9’u başarıyla imha edildi.
Geriye kalan tek mühimmatın ise “açık bir alana” isabet ettiği ve herhangi bir can kaybına yol açmadığı belirtildi.
Beyaz Saray tarafından X platformu üzerinden yayımlanan bir fotoğrafta, Başkan Donald Trump’ın 21 Haziran 2025’te Beyaz Saray’daki Durum Odası’nda olduğu görülüyor.
Aynı kaynak, gazeteye yaptığı değerlendirmede füze saldırılarının koordineli bir şekilde gerçekleşmiş gibi göründüğünü ve Katar’ın “itibarını kurtarmak” amacıyla kendisinin hedef alınmasına izin verdiğini öne sürdü.
Trump: İran’ın yanıtı oldukça zayıftı
Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer tesislerinin yerle bir edilmesine yönelik resmi yanıtının “oldukça zayıf” olduğunu ve buna “son derece etkili” bir şekilde karşılık verdiklerini açıkladı.
Kendi sosyal medya platformu Truth Social’dan paylaşımda bulunan Trump, İran’ın saldırı öncesinde kendilerine erken bilgi verdiğini belirterek bu jest sayesinde herhangi bir can kaybı ya da yaralanma yaşanmadığını ifade etti.
Trump, yaptığı açıklamada, İran tarafından toplam 14 füze ateşlendiğini, bunlardan 13’ünün düşürüldüğünü, birinin ise tehdit oluşturmayan bir yöne gittiği için “serbest bırakıldığını” belirtti.
Saldırıda hiçbir Amerikalının zarar görmediğini ve neredeyse hiç maddi hasar meydana gelmediğini memnuniyetle bildirdiğini söyledi.
‘Umarım nefret sona erer’
İran’ın bu hamleyle “içini boşalttığını” ifade eden Trump, “Umarız bundan sonra artık nefret sona erer,” dedi. Trump, İran’a saldırıdan önce kendilerine bilgi verdiği için teşekkür ettiğini de sözlerine ekledi. Bu erken bilgilendirmenin can kaybı ve yaralanmaların önüne geçtiğini vurguladı.
Açıklamasının devamında bölgedeki barış ihtimaline de değinen Trump, “Belki artık İran, bölgedeki barış ve uyum yönünde ilerleyebilir,” ifadelerini kullandı. Trump, aynı zamanda İsrail’i de benzer bir adım atması için “güçlü şekilde teşvik edeceğini” belirtti.
Diplomasi
Çin, Rusya ve Pakistan İran’a yönelik saldırılara karşı BMGK’ye ortak karar tasarısı sundu

Çin, pazar günü ABD ve İsrail’i sert bir şekilde eleştirerek, İran ile çatışmayı yatıştırmaları, sivil güvenliğini öncelikli hale getirmeleri ve uluslararası hukuka uymaları çağrısında bulundu. Bu arada, Çin, Rusya ve Pakistan İran’a yönelik saldırılara karşı BMGK’ye ortak karar tasarısı sundu.
Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Fu Cong, 10 gün içinde üçüncü kez toplanan BM Güvenlik Konseyi (BMGK) acil toplantısında, Washington’un İran’ın egemenliğini ihlal ettiğini, “Orta Doğu’daki gerilimi tırmandırdığını ve uluslararası nükleer silahların yayılmasını önleme rejimine ağır bir darbe vurduğunu” söyledi.
Fu, “Uluslararası toplum adaleti savunmalı ve durumu yatıştırmak, barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için somut çabalar göstermelidir” diye ekledi.
Veto hakkına sahip beş daimi üye ve 10 geçici üye, genel hatlarıyla çatışmanın sona erdirilmesinin önemine değinirken, açıklamaları hızla jeopolitik çizgilerle bölündü. Çin ve Rusya İran’ı savunurken, ABD ve müttefikleri İsrail’i savundu ve her iki taraf da birbirini kınadı.
Pekin’in, B-2 uçaklarından GBU-57 Massive Ordnance Penetrator bombaları kullanılarak İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan tesislerini hedef alan karmaşık bir operasyon olan ABD saldırısını eleştirisi büyük ölçüde diplomatik şekilde ifade edilirken, Moskova daha sert ifadeler kullandı: “Rusya, ABD’nin sorumsuz, tehlikeli ve kışkırtıcı eylemlerini en kesin şekilde kınamaktadır. Washington, bir kez daha uluslararası topluma olan tam saygısızlığını göstermiştir.”
Çin, Rusya ve Pakistan da pazar günü, acil ve koşulsuz ateşkes çağrısı yapan ortak bir karar tasarısı sunacaklarını, taslak metni dağıttıklarını ve BM üyelerinden pazartesi akşamı kadar geri bildirim istediklerini açıkladılar.
Taslağın kabul edilmesi için en az dokuz olumlu oy ve ABD, Fransa, İngiltere, Rusya veya Çin’den oluşan P5 üyelerinden hiçbirinin veto etmemesi gerekiyor.
Arab News’e göre, karar, “İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer programının tamamen barışçıl niteliğini garanti altına almak karşılığında tüm çok taraflı ve tek taraflı yaptırımların tamamen kaldırılmasını” öngören bir anlaşma çağrısında bulunuyor.
Fu, ateşkes ve sivillerin korunmasının yanı sıra, pazar günü açıkladığı dört maddelik planda, diyalog taahhüdü ve Güvenlik Konseyi’nin daha güçlü adımlar atması çağrısında bulundu ve Çin-Rusya-Pakistan kararını küresel konsensüs için ideal bir araç olarak gösterdi.
Çin’in dış politika alanında 38 yıllık deneyime sahip deneyimli diplomat Fu, “Büyük bir kriz karşısında seyirci kalamaz” dedi. “Çin, sinerjiyi teşvik etmek, adaleti korumak ve Orta Doğu’da barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için uluslararası toplumla işbirliği yapmaya hazırdır” diye ekledi.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, perşembe günü İsrail’in İran’a yönelik saldırıları hakkında konuştu ve her ikisi de saldırıları kınadı. Çin Dışişleri Bakanlığı, İran’dan yaklaşık 1.800 Çin vatandaşının ve İsrail’den birkaç yüz kişinin tahliyesini koordine ettiğini açıkladı.
Pazar günü Washington, saldırısını varoluşsal ve gerekli olarak gerekçelendirdi.
ABD Büyükelçisi Shea, “40 yıldır İran hükümeti Amerika’ya ve İsrail’e ölüm çağrısında bulunarak komşularının, ABD’nin ve tüm dünyanın barış ve güvenliğine sürekli bir tehdit oluşturmuştur” dedi.
“ABD’nin müttefiklerini, kendi vatandaşlarını ve çıkarlarını savunmak için kararlı bir şekilde harekete geçme zamanı nihayet geldi” diye ekledi.
Son haftalarda, başlangıçta temkinli davranan Trump’ın desteğini kazanarak saldırıyı gerçekleştiren İsrail, ABD başkanını övgüyle bahsetti.
İsrail’in BM Büyükelçisi Danny Danon gazetecilere, “Diğerleri harekete geçmezken harekete geçen ABD ve Başkan Trump’a teşekkür ederiz. Diğerleri başka yere bakarken kararlı durduğunuz için teşekkür ederiz. Dostlarımızla ve ahlakla özgür dünyayı koruduğunuz için teşekkür ederiz” dedi ve ekledi: “Dün gece ABD inanılmaz bir cesaret ve ahlakla hareket etti. Şimdi dünyanın geri kalanı minnettarlığını göstermeli.”
Diplomasi
AB’nin Gazze incelemesi İsrail’i kızdırdı

AB’nin İsrail ile olan ticaret anlaşmasını içten incelediği bir raporda, Gazze işgalinde anlaşmada yer alan insan hakları taahhütlerinin “ihlal edildiğine dair işaretler” tespit edildi.
Medyaya sızdırılan bir iç belgede, “Yukarıda bahsedilen bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerine göre, İsrail’in AB-İsrail Ortaklık Antlaşmasının 2. maddesinde yer alan insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler bulunmaktadır,” deniyor.
Fakat sızdırılan AB belgesi çeşitli uyarılarla dolu. Bu belge, konuyla ilgili son söz olarak değil, AB-İsrail ilişkilerinin “devam eden gözden geçirilmesine katkıda bulunmak” amacıyla hazırlanan bir ‘not’ olarak sunuluyor.
Belge, AB Dışişleri Bakanı Kaja Kallas veya AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından “herhangi bir değer yargısı” içermiyordu.
Rapor, Hamas’ın “şiddet eylemlerini dışarıda tuttuğu” için özür diledi fakat bunun kendi kapsamı dışında olduğunu belirtti.
Rapora göre, İsrail’in gıda ablukası nedeniyle Gazze’de “yarım milyon insan (beş kişiden biri)” “açlıkla karşı karşıya” idi. Raporda, “İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka ve kuşatma, toplu cezalandırma niteliğinde… ve aynı zamanda savaş yöntemi olarak açlık kullanımı anlamına da gelebilir,” ifadesi yer aldı.
AB raporunda, İsrail’in “soykırım sözleşmesi kapsamındaki eylemlerin işlenmesini önlemek” amacıyla alınan “Uluslararası Adalet Divanı’nın geçici kararını ihlal ettiği” belirtildi. Raporda ‘soykırım’ kelimesi ilk ve tek kez kullanıldı.
Metinde, “sivil halkın barındığı yerlere hava bombaları da dahil olmak üzere ağır silahlarla yapılan [İsrail’in] ayrım gözetmeyen saldırılar”dan bahsedildi.
AB’nin diplomatik servisi olan Avrupa Dış Eylem Servisi tarafından yürütülen inceleme, bloğun üye devletlerinin çoğunluğunun geçen ay Gazze için resmi bir soruşturma açılması talebinin ardından gerçekleştirildi.
İspanya ve İrlanda söz konusu girişimini geçen yıl başlatmış olsa da, Avrupalılar ancak son gündemlerde İsrail’in Gazze’deki savaşı konusunda sert tavırlarını sertleştirdiler fakat insani yardımın nasıl sağlanacağı konusunda derin görüş ayrılıkları devam ediyor.
İncelemenin bulguları, kamuya açık kaynaklara ve üçüncü tarafların açıklamalarına dayanan ve İsrail’in bu yükümlülüklerini ihlal ettiğini tespit eden 2024 tarihli bir önceki iç değerlendirme ile aynı metodolojiyi izliyor.
Öte yandan resmi inceleme talebi, bulguların ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda oybirliği olacağı anlamına gelmiyor.
AB dışişleri bakanları ve hafta sonlarında AB liderleri, hukuki incelemenin sonuçlarını ve artan sayıda seçenek, İsrail’in Gazze Şeridine yönelik bombardımanını durdurmayı tartışacak.
İrlanda gibi en sert İsrail muhalifleri bile ilişkilerin tamamen askıya alınmasından yana değil ve incelemeyi, ülkenin sahadaki tutumunu değiştirmeye yardımcı olabilecek bir siyasi araç olarak görüyor.
Anlaşma veya İsrail ile siyasi ilişkilerin tamamen askıya alınması için AB’nin 27 ülkesinin oybirliği gerekirken, ticaret ve enerji gibi unsurların kısmen askıya alınması için nitelikli çoğunluk yeterli.
AB-İsrail ticaret ilişkilerinin tamamen askıya alınması olası görünmese de, bir dizi AB diplomatı, üye ülkelerin çoğunluğunun bloğun en üst düzey diplomatı Kaja Kallas’ı temmuz ortasına kadar politika seçenekleri geliştirmekle görevlendireceğini tahmin ediyor.
Raporun sızmasının ardından Binyamin Netanyahu hükümeti AB’yi sert bir şekilde kınadı.
POLITICO’nun gördüğü ve İsrail hükümeti tarafından AB’ye sunulan özel bir belgede, Brüksel’in Tel Aviv ile ortaklık anlaşmasını yeniden gözden geçirme kararı “korkunç ve ahlaksız” olarak nitelendirildi.
Rapor, AB yetkililerini önyargılı kanıtlara dayanmakla ve İsrail’e adil bir yanıt verme şansı vermemekle suçladı.
İsrail 18 Haziran tarihli notasında, “Bu acı gerçekliğin ortasında, Avrupa Birliği İsrail ile ilişkilerini ‘gözden geçirme’yi düşünüyor. Bu bir politika değişikliği değil, ahlaki bir çarpıtmadır. Böyle bir girişim sadece haksız değil, aynı zamanda çirkin ve ahlaksızdır. Bu girişim, vatandaşlarını savunan bir demokrasi ile İsrailli sivilleri hedef alan ve kendi vatandaşlarını insan kalkanı olarak kullanan soykırımcı ülkeler ve örgütler arasında ayrım yapamamanın açık bir başarısızlığını yansıtmaktadır. Bu girişim, İsrail’e, bölgesel istikrara ve nihayetinde Avrupa’nın kendisine yönelik gerçek tehdide karşı körlüğü göstermektedir,” dedi.
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu6 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi1 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Avrupa6 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?