Bizi Takip Edin

Avrupa

Avrupalı şirketler Rus gazına kısmi dönüşü değerlendiriyor

Yayınlanma

Bazı büyük Avrupalı şirketler, savaş öncesi seviyelerin yarısına kadar Rus gazı ithalatına geri dönme olasılığını tartışıyor. Alman kimya endüstrisi gibi bazı sektörler de ekonomik zorluklar nedeniyle Rus gazına ihtiyaç duyduklarını dile getiriyor.

Amerikan sıvılaştırılmış doğalgazı (LNG), Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin Rus gazının önemli bir bölümünü ikame etmesine yardımcı oldu.

Ancak Donald Trump’ın başlattığı ticaret savaşı, ABD’ye yönelik güvensizliği de beraberinde getirdi.

AB yönetimi şu anda ABD’nin gümrük vergilerine getirdiği 90 günlük askıya almayı büyük ölçekli LNG alımları konusunda anlaşmak için kullanmak istese de, bazı büyük Avrupalı şirketler tam tersine Rus gazının piyasaya dönüşünü dillendirmeye başladı.

Kısmen devlete ait olan ve savaştan önce Gazprom’un en büyük müşterilerinden biri olan Fransız Engie şirketinin Başkan Yardımcısı Didier Hollo, Reuters‘e yaptığı açıklamada, “Ukrayna’da kabul edilebilir bir barış sağlanırsa, LNG dahil olmak üzere yılda 60, belki de 70 milyar metreküp tedarike geri dönmek mümkün olabilir,” dedi.

2021’de Rus gazı tedariki 150 milyar metreküpü aşarak AB’nin gaz ithalatının yaklaşık yüzde 40’ını oluşturmuştu. Bu, büyük ölçüde Gazprom’un ürünüydü ve LNG alımları o dönemde toplam hacimde çok önemli değildi.

Fakat savaş sırasında Gazprom, AB’ye ihracatının üçte ikisinden fazlasını kaybetti, birliğin ithalatındaki payı bu yıl yüzde 10’un altına düştü, buna karşılık Novatek’in LNG tedariki arttı.

Fransız TotalEnergies’in CEO’su Patrick Pouyanné, Avrupa’yı Amerikan gazına aşırı bağımlılığa karşı uyararak Reuters‘e şunları söyledi: “Çeşitlendirmeye ihtiyacımız var, bir veya iki kaynağa aşırı bel bağlamak yerine birçok güzergaha ihtiyacımız var.”

Pouyanné, “Avrupa asla savaştan önceki gibi Rusya’dan 150 milyar metreküp ithalata geri dönmeyecek… ama ben 70 milyar metreküp üzerine bahse girerim,” diye ekledi.

TotalEnergies, büyük miktarda Amerikan LNG’si tedarik ederken aynı zamanda Novatek’in hissedarı ve yaptırım altında olmayan Yamal LNG projesinden LNG satıyor.

Avrupa Komisyonu ve LSEG verilerine göre, 2024 yılında Rus gazı AB ithalatının yüzde 18,8’ini sağladı; yüzde 11,4’ü boru hatlarıyla, yüzde 7,4’ü ise sıvılaştırılmış halde geldi.

Bu toplam pay, ABD’den gelen LNG’nin payından (yüzde 16,7) daha yüksek oldu.

Ancak Bruegel analiz merkezine göre, 2025’in ilk çeyreğinde durum kökten değişti.

Toplam Rus tedariki, bir önceki çeyrekteki 14,1 milyar metreküpten 10,1 milyar metreküpe geriledi.

Bu düşüş, Ukrayna üzerinden transitin durması ve LNG ithalatının 2021’in ilk çeyreğinden bu yana en düşük seviyeye inmesi sonucu yaşandı.

Bu arada, ABD’den yapılan alımlar “benzeri görülmemiş” bir seviyeye ulaşarak rekor 18,4 milyar metreküp olarak gerçekleşti.

Avrupalı şirketler, 2022’de tedariki durdurduğu için Gazprom’a karşı toplam 18 milyar avroluk dava açtı.

Mahkemeler halihazırda Alman Uniper’e 14 milyar avro ve Avusturyalı OMV’ye 230 milyon avro tazminat ödenmesine karar verdi.

Hollo‘ya göre, Gazprom sözleşme yükümlülüklerinin yeniden başlatılmasına yönelik ilk adım olarak, mahkeme kararıyla belirlenen tazminatları ödemek için Kiev’in onayıyla Ukrayna üzerinden boru hattıyla gaz tedarikine başlayabilir: “Siz [Gazprom] [Avrupa] pazarına geri dönmek mi istiyorsunuz? Çok iyi, ancak [mahkeme kararı uyarınca] tazminatları ödeyene kadar yeni bir sözleşme imzalamayacağız.”

Almanya’nın en büyük kimya üretim merkezlerinden biri olan ve Dow Chemical ile Shell gibi şirketlerin tesislerinin bulunduğu Leuna Kimya Parkı’nda da Rus gazının geri dönüşü savunuluyor.

Daha önce park sakinlerinin ihtiyaçlarının yüzde 60’ını, çoğunlukla 2022’de patlatılan Kuzey Akım boru hattı üzerinden Rusya karşılıyordu.

Parkın işletmecisi InfraLeuna’nın Genel Müdürü Christoph Günther, “Ağır bir krizdeyiz ve bekleyemeyiz,” ifadesini kullandı.

Günther, Rus gazının geri dönüşü konusunun “tabu” olduğunu ancak birçok meslektaşının buna ihtiyaçları olduğu konusunda hemfikir olduğunu belirtti.

Almanya kimya endüstrisindeki istihdam, on yıllardır görülmemiş şekilde art arda beş çeyrektir azalıyor.

Bu arada, Politico‘ya konuşan üç Avrupalı yetkiliye göre AB, gümrük vergisi savaşını sona erdirmek amacıyla Amerikan LNG alımlarını artırma konusunda ABD ile müzakerelere başlamayı planlıyor.

Brüksel bunu daha önce, Trump’ın kapsamlı ithalat vergileri getireceğini açıklamasından önce de denemişti ancak diplomatlara göre bürokratik engeller ve Washington’un ilgisizliğiyle karşılaşmıştı.

Şimdi Trump’ın artırılmış gümrük vergilerinin (AB için yüzde 20 olacaktı) uygulanmasını üç ay ertelemesiyle Avrupa Komisyonu, LNG konusunda anlaşmaya varmak için ek çaba göstermeye çalışacak.

Özellikle, AB’nin daha uygun fiyatlarla daha büyük, pan-Avrupa siparişleri verebileceği bir “toplu talep” planı geliştiriliyor.

Fakat Politico, bunun nasıl işleyeceğinin belirsiz olduğunu belirtiyor. Anlaşmaları nihayetinde hükümetler değil, şirketler yapıyor ve bazı Avrupalı şirketler zaten yeterince Amerikan gazı aldıklarını belirtiyorlar.

Ayrıca, ABD’deki yetersiz ihracat kapasitesi şu anda tedarik artışını sınırlıyor.

Planlara göre yeni terminallerin 2026-2027 yıllarında faaliyete geçmesi bekleniyor.

Avrupa

Helsing: Avrupa, kendi insansız savaş uçağını üretmeye çok yakın

Yayınlanma

Alman savunma startup’ı Helsing, insansız savaş uçaklarını üretmekten “sadece birkaç yıl uzaklıkta” olduğunu açıkladı.

Drone üreticisi ve yapay zeka şirketi Helsing, mayıs ve haziran aylarında Baltık Denizi üzerinde gerçekleştirilen iki tatbikatta, İsveçli silah üreticisi Saab tarafından üretilen Gripen E savaş uçağını, kendi yazılımı ile uçurduğunu duyurdu.

Şirketin hava bölümü kıdemli direktörü Stephanie Lingemann, bir güvenlik pilotunun yedek olarak uçakta kaldığı deneylerin teknolojinin ne kadar hızlı ilerlediğini gösterdiğini söyledi.

Münih’teki şirket ofisinde Financial Times’a (FT) konuşan Lingemann, yazılımın hava kuvvetleri tarafından gerçek hayatta kullanılmasına “on yıllar değil, yıllar” kaldığını söyledi ve “Bu on yıl içinde gerçekleşmesini bekliyoruz,” dedi.

Lingemann, en iyi insan savaş pilotunun kariyeri boyunca 5.000 uçuş saati biriktirebileceğini, fakat Helsing’in Centaur AI sisteminin bir milyon saatlik deneyim kazanmasının sadece 72 saat sürdüğünü söyledi.

Lingemann, “Süper insan performansına çok hızlı bir şekilde ulaşabilir, yeni koşullara tepki verebilirsiniz… ve pilotlarınızı tehlikeli durumlara göndermek zorunda kalmazsınız. Bu yüzden bu kadar devrim niteliğinde,” dedi.

ABD, Rusya ve Çin dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki ordular, mevcut savaş uçaklarının uyarlanması ve bunlarla birlikte çalışarak yeteneklerini artırabilecek “sadık kanat adamları” olarak bilinen yeni insansız hava araçlarının geliştirilmesi üzerinde çalışıyor.

NATO’nun düşünce kuruluşu Joint Air Power Competence Centre için yazdığı son makalede son gelişmeleri ele alan ABD hava kuvvetleri albayı Kevin Anderson’a göre, bu eğilim “dünya çapında hava muharebesinde bir paradigma değişikliği” anlamına geliyor.

Bu teknolojinin geleneksel savaş uçaklarına olan ihtiyacı tamamen ortadan kaldırıp kaldırmayacağı sorulan Lingemann, uzun bir geçiş dönemi öngördüğünü söyledi.

Pilotların ilk olarak, karmaşık manevraları gerçekleştirmelerine ve tehditleri tespit etmelerine yardımcı olan yapay zeka yazılımıyla birlikte jetleri uçuracaklarını öne sürdü.

Yönetici, “On yıllar boyunca her ikisini de göreceğiz ve sonra, insansız hava araçlarında olduğu gibi, operatörler yavaş yavaş farklı rollere geçecek,” diye konuştu.

Helsing dört yıl önce kuruldu, fakat Ukrayna’daki savaş ve ABD’nin Avrupa güvenliğinden çekilme ihtimalinin belirmesi, kıtada büyük bir silahlanma hamlesini tetikleyince hızla Avrupa’nın en büyük startup’larından biri haline geldi.

Spotify’ın kurucusu Daniel Ek’in yatırım şirketi, yatırımcıların savunma sektörüne olan ilgisinin artmasıyla, haziran ayında teknoloji grubunu 12 milyar avro değerine getiren 600 milyon avroluk bir finansman turuna öncülük etti.

Helsing, başlangıçta tamamen mevcut ve gelecekteki silahlar için yapay zeka yazılımı üretmeye odaklanmıştı, fakat daha sonra kendi insansız hava araçlarını ve insansız sualtı araçlarını üretmeye başladı.

Üç Alman tarafından kurulan şirketin Londra ve Paris’in yanı sıra Münih ve Berlin’de ofisleri bulunuyor ve kıta savunma kapasitesini artırmaya ve yerel üretimi teşvik etmeye çalıştığı bir dönemde kendini pan-Avrupa şirketi olarak tanıtmaya istekli.

Otonom silah endüstrisinin hızla büyümesi, etik, hesap verebilirlik ve savaşın geleceği konusunda önemli soruları gündeme getiriyor.

Helsing’in yapay zeka başkan yardımcısı Antoine Bordes, Helsing silah ve yazılım sistemlerinin kullanımı konusunda karar verme sürecinde insanın her zaman merkezi bir rol oynadığını söyledi.

Bordes ayrıca Avrupa’nın otonom saldırı teknolojilerinin geliştirilmesi konusunda çekingen davranmaması gerektiğini belirtti ve “Bunu Avrupa’da, kendi değerlerimizle yapmazsak, başka yerlerde yapılacaktır,” dedi.

Yine de, Ukrayna’da kullanılan silahlı insansız hava araçlarını üreten Helsing bölümünü yöneten Simon Brünjes, neyin ne zaman vurulacağına karar verecek tamamen otonom ölümcül insansız hava araçlarının kullanılması konusunda şirketin “bu yola girmek istemediğini” söyledi.

Brünjes, Ukrayna’ya yaptığı son ziyaretinde, anaokullarının ve diğer sivil altyapının cepheye çok yakın olduğunu gördüğünü söyledi.

Brünjes, “Böyle bir ortamda, kararın bir insan tarafından verilmesini istiyoruz. Rusya veya Çin ile tam ölçekli bir savaş gibi diğer senaryolarda ise durum farklı,” dedi.

Ukrayna’ya toplam 10.000 insansız hava aracı tedarik etme anlaşması olan Helsing, Altra yazılımının ve HF-1 insansız hava aracının performansı ve fiyatı nedeniyle ülkenin askerlerinden bazı eleştiriler aldı. HF-1, hedefine çarptığında yok olacak şekilde tasarlanmış bir “kamikaze” modeli.

Brünjes, HF-1’in “kapasite sınırı” olduğunu ancak Ukrayna’da test aşamasında olan halefi HX-2’nin önemli bir gelişme olacağına inandığını söyledi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Estonya’dan AB’ye petrol resti: Yaptırım paketini veto edebiliriz

Yayınlanma

Estonya, Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatın düşürülmemesi halinde Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yönelik 18’inci yaptırım paketini veto etme tehdidinde bulundu. Estonya Dışişleri Bakanı Margus Tsahkna, varil başına 60 dolar olan mevcut tavan fiyatın 45 dolara indirilmesi konusunda ‘çok kararlı’ olduklarını belirtti.

Estonya, Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatın düşürülmesini öngören maddenin paketten çıkarılması durumunda, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya yönelik 18’inci yaptırım paketini bloke edebileceğinin sinyalini verdi.

Dışişleri Bakanı Margus Tsahkna, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Estonya’nın bu konuda net bir tutum sergilediğini vurguladı.

Tsahkna, ERR‘ye verdiği demeçte, “Petrol tavan fiyatının düşürülmesinin bu pakette yer alması gerektiği konusunda çok net bir pozisyondayız. Bu konuda çok güçlü bir duruşumuz var,” ifadelerini kullandı.

Bakan, daha düşük bir tavan fiyat belirlenmesinin yeni yaptırım paketinin en güçlü unsuru olacağını da sözlerine ekledi.

Dışişleri Bakanı, varil başına 60 dolar olan mevcut tavan fiyatın 45 dolara indirilmesi teklifinin, Avrupa Komisyonu tarafından sunulan ilk öneride de yer aldığını açıkladı.

Akdeniz ülkeleri karşı çıkıyor

Delfi‘de yer alan habere göre, başta Malta olmak üzere büyük denizcilik sektörüne sahip Akdeniz ülkeleri, bu maddenin paketten çıkarılmasını istiyor.

Bu nedenle Estonya’nın, yeni bir tavan fiyat belirlenmemesi hâlinde 18’inci paketin kabulünü veto etmeye hazır olduğu belirtiliyor. Avrupa Birliği’nin dış politika kararları, tüm üye devletlerin oy birliğini gerektiriyor.

Tsahkna, Estonya’nın tutumunun, Avrupa Komisyonu tarafından önerilen yaptırım paketini orijinal hâliyle kabul etmek olduğunu ve bazı ülkelerin tavan fiyat maddesini çıkararak paketi zayıflatma girişimine karşı olduklarını vurguladı.

Bakan, AB’nin büyük ülkelerinin de Estonya’nın bu duruşunu destekleyeceğini umduğunu dile getirdi.

G7 ve ABD’den olumlu sinyaller

Mevcut 60 dolarlık tavan fiyatın iki yıldır yürürlükte olduğunu hatırlatan Tsahkna, Batılı büyük güçlerin böyle bir adımı desteklememesi nedeniyle fiyatın bugüne kadar düşürülmediğini belirtti.

Fakat son dönemde G7 ülkelerinin de Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatı daha da düşürmeye hazır olduğuna dair işaretler ortaya çıktı.

Tsahkna ayrıca, son günlerde ABD’den de Ukrayna’da askeri müdahalesini sürdüren Rusya’ya yeni kısıtlamalarla baskı yapma hazırlığına dair sinyaller geldiğini kaydetti.

Bakan, ABD Senatosunda Lindsey Graham ve Richard Blumenthal’ın girişimiyle hazırlanan paket ile AB’nin yeni yaptırım paketinin aynı anda yürürlüğe girmesinin Moskova üzerinde ciddi bir baskı kurabileceğini ekledi.

Müzakereler sürüyor

Bununla birlikte Tsahkna, yeni yaptırım paketi üzerindeki uzlaşma sürecinin henüz devam ettiğini ve Estonya da dâhil olmak üzere ülkelerin nihai kararını vermediğini vurguladı.

Yeni yaptırımların görüşüleceği bir sonraki müzakere turu, bugün Brüksel’de büyükelçilerin katılımıyla gerçekleştirilecek.

Yaptırım paketinin onaylanması için bir diğer olasılık ise salı günü yapılacak Dış İlişkiler Konseyi toplantısı olarak görülüyor. Ancak yaptırımlar resmi olarak daha sonra ve farklı bir formatta da onaylanabiliyor.

Rusya’ya petrol tavan fiyatı uygulanması, AB üyesi ülkelerin ticari gemilerinin, tavan fiyattan daha yüksek bir bedelle satılan Rus petrolünü taşımasını yasaklıyor.

Aynı zamanda, AB merkezli sigorta şirketlerinin ve diğer hizmet sağlayıcıların bu tür gemilere hizmet vermesi de engelleniyor.

Bu uygulamanın temel amacı, petrol ve diğer ham madde satış gelirlerini kesmek. 45 dolarlık bir tavan fiyat, Rusya’yı petrolünü dünya piyasa fiyatlarının çok daha altında satmaya zorlayacak.

Petrol fiyatlarındaki son durum

Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’ya askeri müdahalesinin ardından petrolün dünya piyasa fiyatı düşüşe geçti.

Savaşın başında varil başına 110 doların üzerine çıkan Brent ham petrolünün fiyatı, 2025 yılı başına kadar 80 dolara geriledi ve sonrasında 60 doların altına düştü.

Bugün ise fiyatlar yeniden 70 dolar civarında seyrediyordu. Rus ham petrol fiyatını yansıtan Ural endeksi ise 2022 başındaki 100 dolar civarındaki yükselişin ardından sonraki üç yıl boyunca ağırlıklı olarak 60 ila 80 dolar aralığında kalırken, bugün 66,45 dolar seviyesindeydi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Birleşik Krallık’ı ziyaret eden Macron: Monarşiyi seviyoruz

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere ve Fransa’yı, Brexit gibi gündemlerden uzaklaşarak göç ve savunma gibi konularda “yan yana” çalışmaya çağırdı.

Üç günlük İngiltere ziyaretinin başında Parlamento’nun iki meclisine hitap eden Macron, Brexit’in “derinden üzücü” olduğunu ancak son birkaç yılda “bu ittifakın daha da güçlendiğini” vurguladı.

İngiltere’nin artık AB üyesi olmasa da Avrupa’nın kenarında durmasının mümkün olmadığını söyledi. İki ülkenin yasadışı göçle mücadelede “birlikte hareket edeceğini” taahhüt etti.

Brexit’ten bu yana bir AB liderinin yaptığı ilk devlet ziyaretinde Macron, savunma, ticaret ve göç konularında ortak çıkarları vurguladı ve iki ülkenin Avrupa’nın güvenliği konusunda “özel bir sorumluluk” paylaştığını savundu.

Macron, “Avrupa’da, revizyonist komşularla karşı karşıya olan iki ülkemizin kıtanın güvenliği konusunda özel bir sorumluluğu olduğu yönünde bir beklenti var” dedi. “Ve bunu açıkça ifade etmenin zamanı geldi” diye ekledi.

Konuşma, iki ülkenin ABD’de giderek izolasyonist bir politika izleyen Trump yönetimi gibi zorluklarla karşı karşıya olduğu bir dönemde, Fransız liderin İngiltere ile ortak bir cephe oluşturma çabası olarak değerlendirildi.

Macron, İngiltere’nin AB’den ayrılma kararının “derin bir üzüntüyle karşıladığımız, ancak saygı duyduğumuz bir karar” olduğunu söyledi ve son yıllarda İngiltere ile ilişkilerin iyileştiğini ekledi.

Ancak iki ülke arasında hala belirgin ayrılıklar var.

Tartışmalı başlıklar

Sığınmacıların Fransa’ya iadesi konusunda bir göç anlaşması henüz imzalanmadı ve Macron, bazı İngiliz siyasetçiler tarafından düzensiz göçle mücadele konusunda yeterince çaba göstermediği için eleştiriliyor.

Macron, “başka yerlerde daha iyi bir yaşam umudunun meşru olduğunu” belirtirken, “insanları kabul etme kurallarımızın istismar edilmesine izin veremeyiz” diye ekledi. İngiltere ve Fransa’nın, kıtadaki göçmen akınını durdurmak için üçüncü ülkelerle işbirliği yapmasının hayati önem taşıdığını söyledi.

Son zamanlarda başka gerilimler de yaşandı. Fransa, AB ile İngiltere arasında son dönemde yürütülen müzakerelerde, özellikle balıkçılık hakları konusunda, ancak aynı zamanda İngiliz şirketlerinin yeni AB silahlanma fonuna erişim koşulları konusunda da sert bir tutum sergiledi.

Ancak Macron, mayıs ayında imzalanan AB-İngiltere anlaşmasında öngörülen yeni bir gençlik hareketliliği programının oluşturulması da dahil olmak üzere, ilişkilerin yeniden inşa edilmesinin hayati önem taşıdığını söyledi.

Macron, “Manş Denizi’nin daha da genişlemesine izin vermeyelim” diyerek “öğrenciler, araştırmacılar ve sanatçılar için değişim programları” çağrısında bulundu. “Çocuklarımız da bizim sahip olduğumuz fırsatlara sahip olmalı” dediğinde milletvekilleri ve lordlar uzun süre alkışladı.

Macron’un devlet ziyaretinin ilk gününde yaptığı konuşma, salı gecesi Windsor Kalesi’nde Kral Charles’ın ev sahipliğinde düzenlenecek devlet yemeği de dahil olmak üzere bir dizi resmi tören ve siyasi görüşmenin öncüsü oldu.

Macron, “Monarşiyi seviyoruz, özellikle de kendi ülkemizde değilse” diye espri yaptı.

Yakınlaşmanın devam etmesi çağrısında bulunan Macron, “Sonunda tekrar bir araya geldik. Ve on yıllar boyunca tekrar bir araya gelmeyi sağlayalım. Ortak geleceğimiz bizi birbirimize bağlıyor. El ele, omuz omuza, birlikte yürüyelim, bu bizim ortak kaderimiz” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English