Avrupa
AB, ABD ile ticaret savaşında dijital vergi kozunu değerlendiriyor

ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergilerine yanıt olarak AB, ABD’li dijital şirketlere yönelik vergiler getirmeyi değerlendiriyor. Bu adım, hizmet ticaretindeki açığı kapatmayı ve ABD’ye baskı yapmayı amaçlarken, Avrupalı kullanıcılar için maliyet artışı riski de taşıyor.
Avrupa Birliği (AB), ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin başlattığı ticaret anlaşmazlığında yeni bir karşı önlem olarak ABD’li şirketlere yönelik dijital hizmet vergilerini gündemine aldı.
Samina Sultan ve Henrik Förster tarafından kaleme alınan ve 23 Mayıs 2025 tarihli Köln Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü raporuna göre, bu adımın AB için hem fırsatlar hem de riskler barındırdığı belirtiliyor.
Raporda, dijital vergilerin özellikle hizmet ticaretinde ABD karşısında açık veren AB için bir dengeleme unsuru olabileceği, ancak yerli alternatiflerin olmadığı durumlarda Avrupalı kullanıcılar için maliyet artışına yol açabileceği vurgulanıyor.
Rapora göre, ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci görev döneminde uygulamaya koyduğu gümrük politikaları, küresel ticarette bir dönüm noktası oluşturdu.
“Kurtuluş Hünü” ilan edilen gümrük vergilerinin büyük ölçüde 90 gün süreyle askıya alınmasına rağmen, ABD’ye yapılan ithalat için yüzde 10’luk bir temel gümrük vergisi hâlen geçerliliğini koruyor.
AB’nin karşı stratejisi: Havuç ve sopa
Bu gelişmeler ışığında AB’nin bir karşı strateji geliştirmesi kaçınılmaz hâle geldi. Avrupa Komisyonu’nun genel yaklaşımının “havuç ve sopa” mantığına dayandığı ifade ediliyor.
ABD’ye yönelik olası uzlaşmacı adımlar arasında ABD’den daha fazla ithalat yapılması veya AB’nin hâlihazırda daha yüksek gümrük vergisi uyguladığı mallar için vergilerin düşürülmesi gibi seçenekler bulunuyor.
Diğer yandan, Avrupa Komisyonu’nun misilleme önlemleri de hazırladığı belirtiliyor. Bu önlemlerin uygulanması için AB’nin elinde iki araç —Zorlama Yönetmeliği (Enforcement Regulation) veya Baskı Karşıtı Araç (Anti-Coercion Instrument/ACI)— bulunuyor. AB’nin mal ticareti için halihazırda bir karşı gümrük vergisi paketi hazırladığı bilgisi paylaşılıyor.
Financial Times‘ın haberine göre, karşı önlemlerin ABD ile hizmet ticaretine genişletilmesi düşünülüyor.
Bunun temel nedeninin, AB’nin mal ticaretinin aksine hizmet ticaretinde ABD ile bir ticaret açığı vermesi olduğu vurgulanıyor.
ACI’nın, açıkça hizmet ticareti kısıtlamalarını bir karşı önlem olarak öngördüğü, ancak Avrupa Komisyonu’nun bu alanda yeni bir politika sahasına gireceği için somut uygulamanın henüz netleşmediği ifade ediliyor. Olası bir seçenek olarak, online reklam gelirleri üzerinden alınacak AB çapında bir dijital vergi düşünülüyor.
Dijital vergi tartışmaları ve OECD süreci
Raporda, AB düzeyinde dijital şirketlerin geleneksel sektörlere kıyasla daha az vergilendirilmesini dengelemek amacıyla dijital vergi için birkaç girişimde bulunulduğu hatırlatılıyor.
Ancak AB’nin, OECD çerçevesinde küresel bir çözüm lehine bu projeyi ertelediği belirtiliyor. Beyaz Saray’ın açıklamasına göre, özellikle ABD’nin OECD girişiminden fiilen çekilmesinden bu yana OECD konseptinin uygulanmasının yavaş ilerlediği kaydediliyor.
Bu konuda bir anlaşmaya varılmadığı sürece, vergi kaçakçılığıyla mücadele için dijital vergiler gibi tek taraflı önlemlerin uygulanabileceği ifade ediliyor.
Fransa’nın 2019’dan beri çeşitli dijital hizmet gelirleri üzerinden yüzde 3 oranında bir dijital vergi aldığı, bu verginin küresel yıllık cirosu en az 750 milyon avro ve ulusal cirosu en az 25 milyon avro olan şirketler için geçerli olduğu belirtiliyor.
Fransa’nın bu düzenlemeyle 2019 tarihli AB önerisini temel aldığı ve 2024 yılında Fransız dijital vergisinden elde edilen gelirin yaklaşık 785 milyon avro olduğu, bunun da toplam vergi gelirlerinin yüzde 1’inden daha azına tekabül ettiği bilgisi veriliyor.
Belçika gibi diğer AB üye ülkelerinde de dijital vergi uygulama düşünceleri olduğu, Almanya’nın ise henüz bir dijital vergisi olmadığı ifade ediliyor.
Ticaret anlaşmazlığında dijital vergilerin rolü
Beyaz Saray’a göre, ABD yönetiminin dijital vergilerin haksız bir ticaret engeli oluşturduğunu savunduğu belirtiliyor.
Öte yandan Reuters‘ın haberine göre, bu nedenle İtalya gibi bazı ülkelerin, ABD ile ticari anlaşmazlıkların çözümü için yapılan müzakerelerde dijital vergilerini ayarlamaya istekli oldukları aktarılıyor. Dijital bir verginin uygulanması için ACI’nın kullanılmasının, AB tarafından transatlantik ticaret anlaşmazlığında önemli bir tırmanış anlamına geleceği, bu nedenle bile karşı önlemlerin hizmet ticaretine genişletilmesinin dikkatle değerlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
En iyi senaryoda, sadece tehdidin bile ABD ile müzakerelerde baskı oluşturmak için yeterli olabileceği değerlendirmesine yer veriliyor.
Dijital vergilerin olası etkileri ve riskleri
Raporda, dijital vergilerin ticaret anlaşmazlığında bir karşı önlem olarak ne kadar uygun olduğu sorusu da ele alınıyor. AB’nin mal ticaretindeki karşı önlemlerini, ABD’ye zarar verirken kendi zararını en aza indirecek şekilde ayarlamaya çalıştığı, örneğin özellikle Avrupa alternatifleri olan veya vazgeçilebilecek ABD ithalatına gümrük vergisi uyguladığı hatırlatılıyor. Benzer değerlendirmelerin hizmet ticareti için de yapılması gerektiği belirtiliyor.
Le Figaro‘nun 2019 tarihli haberine göre, dijital vergilerle ilgili şimdiye kadarki sınırlı deneyimlerin, bu vergilerin tüketim vergilerinde olduğu gibi kısmen yansıtıldığını gösterdiği ifade ediliyor.
Dijital verginin AB’ye vereceği zararın büyüklüğünde, verginin hangi noktada uygulanacağının (Anknüpfungspunkt) belirleyici olduğu vurgulanıyor.
AB çapında bir dijital vergi önerisi temel alındığında üç olası uygulama noktası öne çıkıyor: Online reklam gelirleri, online pazar yerleri veya kullanıcı verilerinin satışı. Amazon Marketplace gibi online pazar yerlerinden elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi durumunda, dijital vergiden kaynaklanan daha yüksek maliyetlerin kısmen online pazar yerlerinde mal satan yerli tedarikçilere veya AB’deki tüketicilere yansıtılması riski bulunuyor.
Buna karşılık, online reklamcılığa ve kullanıcı verilerinin satışına odaklanmanın, ücretsiz hizmetlerde son kullanıcıları pek etkilemeyeceği, ancak reklam veren veya kullanıcı verisi satın alan aracı sağlayıcıların etkileneceği, bu tür mallar için birçok alternatif teklif ve imkanın bulunduğu belirtiliyor.
Ayrıca, ilgili ABD teknoloji şirketlerinin kendi segmentlerindeki pazar gücünün de dikkate alınması gerektiği, bunun da ağ etkisine ve alternatif sağlayıcıların mevcudiyetine bağlı olduğu ifade ediliyor.
Dijital hizmetlerde ABD’li sağlayıcıların genellikle yüksek pazar yoğunluğunun, en azından Avrupa alternatiflerinin oluşturulması için hedeflenmiş teşvikler getirilmesini ve kullanıcıların çok fazla fayda kaybı olmadan alternatif tekliflere yönlendirilmesini haklı çıkardığı değerlendiriliyor.
AB’nin dijital egemenlik ihtiyacı
Raporda, pratik uygulamadaki zorluklara da dikkat çekiliyor. Dijital işlemlerin, malların aksine coğrafi olarak belirlenmesinin zor olduğu ve bu belirlemenin çok daha kolay gizlenebileceği belirtiliyor.
Fakat ACI çerçevesinde yalnızca baskı uygulayan üçüncü ülkeyi hedef alabilmek için ayrıntılı coğrafi belirlemenin gerekli olduğu vurgulanıyor. Vergi toplama yetkisinin Avrupa Komisyonu’nda değil, AB çapında bir dijital vergiyi oybirliğiyle kararlaştırması gereken üye ülkelerde olması nedeniyle, farklı çıkar çatışmaları göz önüne alındığında bu konuda da uygulama engelleri bulunduğu ifade ediliyor.
Tüm bu hususların, gümrük anlaşmazlığındaki karşı önlemlerin hizmet ticaretine genişletilmesinde olası tedbirlerin tasarımında dikkatli olunması gerektiğini gösterdiği belirtiliyor.
AB çapında bir dijital vergide, uygulama noktasının yanı sıra alternatif sağlayıcıların mevcudiyetinin de belirleyici olduğu, aksi takdirde AB’nin bir karşı önlem olarak dijital vergi uygulamasıyla ABD’den çok kendisine zarar verme riskiyle karşı karşıya kalacağı uyarısı yapılıyor.
Bu bağımlılığın, AB’nin jeoekonomik kriz zamanlarında gerçekten egemen olabilmesi için dijital alanda kendi konumunu ne kadar acil bir şekilde iyileştirmesi gerektiğini gösterdiği sonucuna varılıyor.
Avrupa
Brüksel, Rus petrolüne esnek tavan fiyat formülünü masaya getirdi

Avrupa Komisyonu, Rus petrolü için varil başına piyasa fiyatının 15 dolar altında ‘esnek’ bir tavan fiyat mekanizması teklif etti. Brüksel’in bu adımı, Macaristan ve Slovakya’nın engellediği 18’inci yaptırım paketi üzerinde uzlaşı sağlamayı amaçlıyor.
Avrupa Komisyonu, Rus petrolüne yönelik tavan fiyat için ‘esnek’ bir mekanizma uygulanmasını teklif etti.
TASS haber ajansının Avrupalı diplomatik bir kaynağa dayandırdığı habere göre, teklif kapsamında tavan fiyatın varil başına güncel piyasa fiyatının 15 dolar altında otomatik olarak belirlenmesi öngörülüyor.
Yaptırım paketinde uzlaşı arayışı
Söz konusu teklifin, Avrupa Birliği’nde (AB) müzakereleri devam eden Rusya’ya yönelik 18’inci yaptırım paketi üzerinde bir uzlaşı sağlamayı amaçladığı belirtiliyor.
Brüksel’deki karar alıcılar, bu yeni yaklaşımın sabit tavan fiyat uygulamasının yerini alarak üye ülkeler arasında önlemlerin onaylanmasını kolaylaştıracağını umuyor.
Kaynağın, bu mekanizmaya uyumun tam olarak nasıl denetleneceğini belirtmediği aktarıldı.
Macaristan ve Slovakya’dan yaptırımlara ret
Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó, 23 Haziran’da yaptığı açıklamada, Macaristan ve Slovakya’nın Rusya’ya yönelik 18’inci yaptırım paketini desteklemediğini duyurmuştu.
Bakan, kısıtlamaların ülkeleri Rus doğalgazı ve petrolünden vazgeçmeye zorlayacağını ve bunun Budapeşte ile Bratislava’nın çıkarlarına aykırı olduğunu ifade etti.
Slovakya Başbakanı Robert Fico da 1 Temmuz’da yaptığı açıklamada, ülkesine Rus gazı ithalatının durmasının yaratacağı sonuçları en aza indirecek garantiler verilmemesi hâlinde 18’inci paketi engelleyeceklerini belirtmişti.
Fico, daha önce de bu soruna ‘gerçek bir çözüm’ bulunması çağrısı yapmıştı.
Avrupa
Frontex: 2025 yılının ilk yarısında AB’ye yasadışı girişler yüzde 20 azaldı

AB’nin sınır ajansı Frontex, 2025’in ilk yarısında Kıtaya yasadışı girişlerin 75.900’e düştüğünü açıkladı.
Frontex, basın açıklamasında bu yüzde 20’lik düşüşü, esas olarak çıkış ülkelerinin daha güçlü önleme çabalarına bağladı.
Ajans, daha önce AB ile AB üyesi olmayan ülkeler arasındaki sınırlarla sınırlıyken, son zamanlarda AB dışındaki ülkeler arasındaki sınırlarda da faaliyet göstermeye başladı.
Frontex, Batı Balkanlar, AB’nin Belarus ile doğu sınırı ve Batı Afrika’dan girişlerde “keskin bir düşüş” olduğunu bildirdi.
Fakat AB’den Birleşik Krallık’a yasadışı geçiş girişimleri de yüzde 23 artışla 33.200’e yükseldi.
Frontex, görevli sayısını 30.000’e çıkaracak
Basın açıklamasında, Orta Akdeniz rotasının AB’nin en yoğun göç rotası olmaya devam ettiği ve tüm düzensiz girişlerin yüzde 39’unu oluşturduğu belirtildi.
Uluslararası Göç Örgütünün tahminlerine göre, bu yılın ilk altı ayında Akdeniz’de yaklaşık 760 kişi hayatını kaybetti. 2024 yılında, aynı bölgede 2.300 kişi hayatını kaybetmişti.
Frontex’in şu anda yaklaşık 3.000 ajanı var ve bu sayıyı kademeli olarak 10.000’e çıkarmayı planlıyor, fakat Avrupa Komisyonu’nun son önerisi bu sayıyı 30.000’e çıkaracak.
Bu arada, göç konusu Avrupa siyasetçilerinin gündeminin en üst sıralarında yer almaya devam ediyor. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, ülkesinin AB Konseyi başkanlığı sırasında daha sıkı göç kuralları için baskı yapma sözü verdi.
Frederiksen, “Vatandaşlarımız biz politikacılardan makul nedenlerle yeni çözümler bulmamızı bekliyor ve Avrupa vatandaşları kendi ülkelerinde güvende hissetme hakkına sahip. Bu nedenle dış sınırlarımızı güçlendirmemiz gerekiyor,” dedi.
Yunanistan, göçmen karşıtı mevzuatı sıkılaştırıyor
Yunanistan’ın yeni atanan göç bakanı Thanos Plevris de hükümetin son haftalarda Libya’dan gelen göçmen akınına karşı alınan önlemler kapsamında göçmenlere yönelik yeni “caydırıcı tedbirler” almayı planladığını söyledi.
Plevris, ülkenin muhafazakâr Yeni Demokrasi (ND) hükümetinin göçle mücadele için yeni bir kampanya kapsamında “caydırıcı önlemler” içeren bir politika benimsediğini söyledi.
Politika gözden geçirme süreci, sığınmacılara sağlanan tüm devlet yardımlarının yeniden değerlendirilmesini ve hatta göçmen kabul ve gözaltı merkezlerinde sağlanan yemeklerin incelenmesini de içerecek.
Skai TV’ye verdiği demeçte bakan, “Bundan böyle hükümet, yardımları büyük ölçüde azaltma politikası izleyecek. Diğer şeylerin yanı sıra, şu anda otel gibi olan kamplarda verilen menünün gözden geçirilmesini istedim,” dedi.
Plevris, “Hiçbir şeyden üç öğün yemek seçeneğine, dört kez et ve bir kez balık yemek seçeneğine geçmek arasında bir orta yol yok mu? Göçmenlik Dairesi otel değil,” iddiasında bulundu.
Atina, göçmenleri beş yıla kadar gözaltında tutma izni istiyor
Plevris, bakanlığın ayrıca, başvuruları reddedildikten sonra Yunanistan’da kalmanın suç sayılmasını öngören yeni bir yasa üzerinde çalıştığını da belirtti. Bu suç, kişinin ülkeyi gönüllü olarak terk etmeyi kabul etmemesi halinde beş yıl hapis cezası ile cezalandırılacak.
Yunanistan hükümeti ayrıca bu akşam, Kuzey Afrika’dan Yunanistan’a gelenlerin sığınma başvurularının işleme alınmasını askıya alan ve bu kişilerin kayıt altına alınmaksızın menşe veya geldikleri ülkeye zorla geri gönderilmesini öngören bir yasa değişikliği üzerinde oylama yapacak. Askıya alma kararı ilk etapta üç ay süreyle geçerli olacak.
Plevris ayrıca, hükümetin göçmenleri beş yıla kadar gözaltında tutmaya izin verecek bir yasa tasarısı üzerinde çalıştığını da söyledi.
Son haftalarda Libya’dan yaklaşık 9.000 kişi Girit adasına ulaştı. Bu sayı, 2024 yılının tamamında adaya gelenlerin neredeyse iki katı. Geçtiğimiz hafta sonu yaklaşık 2.000 kişi geldi.
Fakat Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Michael O’Flaherty, Yunan milletvekillerine bu değişikliği reddetmeleri çağrısında bulundu.
Mitsotakis, iltica başvurularının durdurulması kararını savundu
Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, Kuzey Afrika’dan gelen göçmenlerin sığınma başvurularının işleme alınmasının durdurulması kararını savundu.
Cuma günü Alman Bild gazetesinde yayınlanan röportajda Mitsotakis, bu kararı “zor ama kesinlikle gerekli” olarak nitelendirerek, insan kaçakçılarına güçlü bir mesaj vermek amacıyla alındığını söyledi.
Yunan lider, “Yunanistan açık bir transit güzergâh değildir. Yolculuk tehlikeli, sonuç belirsiz ve kaçakçılara ödenen para sonuçta boşa gidiyor. Yasadışı girişler yasal ikamete yol açmayacak,” dedi.
Mitsotakis, Atina’nın Kuzey Afrika hükümetleriyle işbirliğini derinleştirerek göçü kaynağında durdurmaya hazır olduğunu da sözlerine ekledi.
Başbakan, “Yunanistan, Avrupa’ya açık bir koridor değildir. Göçü kaynağında durdurmak için Libya yetkilileriyle yakın işbirliği içinde çalışmaya hazırız,” dedi.
Mitsotakis ayrıca, Yunanistan üzerindeki baskının koordineli bir yanıt gerektirdiğini vurgulayarak, Avrupa Birliği’nden daha fazla destek istedi.
Yunan siyasetçi, “Yunanistan, göç için yasal yollar da dahil olmak üzere adil ve etkili bir göç politikası izlemeye kararlıdır, ancak mevcut durum acil eylem gerektiriyor. Ve bu sadece Yunanistan’ın değil, Avrupa’nın da sorumluluğu,” dedi.
Avrupa
AB, Rus gazını terk etme planını gizli tutma niyetinde

Avrupa Birliği, 2027 sonuna kadar Rus enerji kaynaklarından tamamen vazgeçmeyi hedeflerken, üye ülkeler bu sürece ilişkin planların gizli tutulmasını talep ediyor. Reuters’ın ulaştığı taslak belgeye göre, Danimarka tarafından hazırlanan metinde planların ‘mesleki sır’ kapsamında kalması ve piyasaları etkilememesi amaçlanıyor. Şirketler ise mevcut sözleşmeler nedeniyle tazminatsız çıkış için Avrupa genelinde bir yasaklama kararı bekliyor.
Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler, 2027 yılı sonuna kadar Rus gazı alımını sonlandırma hedefine yönelik hazırlıkların gizli yürütülmesini talep etti.
Reuters haber ajansının ulaştığı müzakere taslağına göre, üye ülkeler, Avrupa Komisyonu’nun bu konudaki planları sır olarak saklaması konusunda ısrarcı.
Komisyon, haziran ayında sunduğu çerçeve tekliflerle, ticari sözleşmeler kapsamında devam eden sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) dahil olmak üzere Rus gazı alımının kademeli olarak durdurulmasını önermişti.
‘Mesleki sır’ talebi
AB dönem başkanlığını yürüten Danimarka tarafından hazırlanan taslak belgede, “Bu planlar, mesleki sır kurallarına uygun olarak hazırlanmalı ve ilgili AB üyesi ülkenin onayı olmadan ifşa edilmemelidir,” ifadeleri yer aldı.
Belgeye göre, üye ülkeler Rus gazı alımını sonlandırmak ve alternatif kaynaklar bulmak için kendi takvimlerini ve tekliflerini sunacak.
Bu planların, talebi azaltmaya yönelik ulusal veya bölgesel düzeydeki önlemleri, yenilenebilir enerji üretimini teşvik etme çabalarını ve alternatif tedarik yollarını detaylandırması bekleniyor.
Ayrıca, çeşitlendirme sürecini zorlaştırabilecek olası teknik, sözleşmesel veya yasal engellerin de bu planlarda belirtilmesi isteniyor.
Avrupa Komisyonu, yeterli önlemlerin alınabilmesi için Rusya’dan LNG alan şirketlerin, ticari sır niteliğindeki sözleşme içeriklerini kendisiyle paylaşması gerektiğini savunmuştu.
AB, 2027 sonuna kadar Rusya’dan doğalgaz ithalatını yasaklamayı planlıyor
Şirketler tazminatsız çıkış yolu arıyor
Söz konusu şirketler ise mevcut sözleşmeler gereği gaz tedarikine devam etmek zorunda olduklarını, aksi takdirde sözleşmeleri feshetmeleri durumunda büyük para cezalarıyla karşı karşıya kalacaklarını belirtiyor.
Şirketlere göre, başta Yamal LNG projesinin operatörü Novatek olmak üzere Rusya ile işbirliğini tazminatsız sonlandırmanın tek yolu, bu tür faaliyetleri yasaklayan Avrupa genelinde bir karar alınması.
AB diplomatlarının belgeyi önümüzdeki hafta tartışmaya başlayacağı bildirildi. Bazı diplomatlara göre, müzakereler henüz başlangıç aşamasında ve şirketler için olası hukuki riskler gibi konular ele alınmadı.
Ülkelerin bilgileri kamuoyuna açıklamaktan kaçınmasının bir diğer nedeninin ise gaz piyasasındaki fiyatları etkileme veya Rusya dışından yakıt tedarik planlarına ilişkin gizli verileri açığa çıkarma konusundaki isteksizlik olabileceği değerlendiriliyor.
Belgede, ülkelerin planlarını Brüksel’e sunma zorunluluğu devam etse de ‘mesleki sır’ ilkesinin bilgilerin başka kişi veya kurumlarla paylaşılmasını engelleyeceği vurgulandı.
Boru hattı gazı düştü, LNG alımı arttı
Rusya’nın AB’ye gaz sevkiyatı, 2021’de 150,2 milyar metreküp ile birliğin toplam gaz ithalatının yüzde 44,9’unu oluştururken, bu rakam ciddi ölçüde düştü.
O dönemde sevkiyatın neredeyse tamamı Gazprom’un boru hatları üzerinden yapılıyordu.
Ancak Ukrayna’daki savaş nedeniyle AB ülkelerinin Rusya’dan LNG alımları kayda değer ölçüde arttı. AB verilerine göre, 2024’te Rusya’dan yapılan toplam gaz alımı 51,7 milyar metreküp oldu.
Bu miktarın 31,6 milyar metreküpü boru hattı gazı (AB’nin toplam gaz ithalatının yüzde 11,6’sı), 20,1 milyar metreküpü ise LNG (toplam ithalatın yüzde 7,3’ü) olarak kayıtlara geçti.
AB, Rusya ile doğalgaz sözleşmelerini bedel ödemeden feshetmenin yollarını arıyor
-
Görüş1 hafta önce
Altı Gün Savaşı’ndan ‘On İki Gün Savaşı’na
-
Ortadoğu2 hafta önce
Reuters: Suriye’de Şara’ya bağlı güçler 1.500 Alevi’yi katletti
-
Avrupa2 hafta önce
Yeni MI6 şefinin dedesi, “Kasap” olarak bilinen Nazi casusu çıktı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Kimler faşist olabilir? Önce Mussolini’nin İtalya’sına, sonra İsrail’e bakalım
-
Amerika2 hafta önce
Zohran Mamdani: Canavarın ininde bir ‘nepo bebek’
-
Görüş2 hafta önce
Modi dönemi, Hindistan’ın ‘karanlık döneminin’ ileri bir uyarlaması mı?
-
Amerika1 hafta önce
Trump’ın gümrük vergilerini erteleme süresi 9 Temmuz’da doluyor, şimdi ne olacak?
-
Görüş1 hafta önce
Kazananı Olmayan Kontrol Edilebilir Bir Çatışma