Avrupa
AB, ABD ile ticaret savaşında dijital vergi kozunu değerlendiriyor

ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergilerine yanıt olarak AB, ABD’li dijital şirketlere yönelik vergiler getirmeyi değerlendiriyor. Bu adım, hizmet ticaretindeki açığı kapatmayı ve ABD’ye baskı yapmayı amaçlarken, Avrupalı kullanıcılar için maliyet artışı riski de taşıyor.
Avrupa Birliği (AB), ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin başlattığı ticaret anlaşmazlığında yeni bir karşı önlem olarak ABD’li şirketlere yönelik dijital hizmet vergilerini gündemine aldı.
Samina Sultan ve Henrik Förster tarafından kaleme alınan ve 23 Mayıs 2025 tarihli Köln Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü raporuna göre, bu adımın AB için hem fırsatlar hem de riskler barındırdığı belirtiliyor.
Raporda, dijital vergilerin özellikle hizmet ticaretinde ABD karşısında açık veren AB için bir dengeleme unsuru olabileceği, ancak yerli alternatiflerin olmadığı durumlarda Avrupalı kullanıcılar için maliyet artışına yol açabileceği vurgulanıyor.
Rapora göre, ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci görev döneminde uygulamaya koyduğu gümrük politikaları, küresel ticarette bir dönüm noktası oluşturdu.
“Kurtuluş Hünü” ilan edilen gümrük vergilerinin büyük ölçüde 90 gün süreyle askıya alınmasına rağmen, ABD’ye yapılan ithalat için yüzde 10’luk bir temel gümrük vergisi hâlen geçerliliğini koruyor.
AB’nin karşı stratejisi: Havuç ve sopa
Bu gelişmeler ışığında AB’nin bir karşı strateji geliştirmesi kaçınılmaz hâle geldi. Avrupa Komisyonu’nun genel yaklaşımının “havuç ve sopa” mantığına dayandığı ifade ediliyor.
ABD’ye yönelik olası uzlaşmacı adımlar arasında ABD’den daha fazla ithalat yapılması veya AB’nin hâlihazırda daha yüksek gümrük vergisi uyguladığı mallar için vergilerin düşürülmesi gibi seçenekler bulunuyor.
Diğer yandan, Avrupa Komisyonu’nun misilleme önlemleri de hazırladığı belirtiliyor. Bu önlemlerin uygulanması için AB’nin elinde iki araç —Zorlama Yönetmeliği (Enforcement Regulation) veya Baskı Karşıtı Araç (Anti-Coercion Instrument/ACI)— bulunuyor. AB’nin mal ticareti için halihazırda bir karşı gümrük vergisi paketi hazırladığı bilgisi paylaşılıyor.
Financial Times‘ın haberine göre, karşı önlemlerin ABD ile hizmet ticaretine genişletilmesi düşünülüyor.
Bunun temel nedeninin, AB’nin mal ticaretinin aksine hizmet ticaretinde ABD ile bir ticaret açığı vermesi olduğu vurgulanıyor.
ACI’nın, açıkça hizmet ticareti kısıtlamalarını bir karşı önlem olarak öngördüğü, ancak Avrupa Komisyonu’nun bu alanda yeni bir politika sahasına gireceği için somut uygulamanın henüz netleşmediği ifade ediliyor. Olası bir seçenek olarak, online reklam gelirleri üzerinden alınacak AB çapında bir dijital vergi düşünülüyor.
Dijital vergi tartışmaları ve OECD süreci
Raporda, AB düzeyinde dijital şirketlerin geleneksel sektörlere kıyasla daha az vergilendirilmesini dengelemek amacıyla dijital vergi için birkaç girişimde bulunulduğu hatırlatılıyor.
Ancak AB’nin, OECD çerçevesinde küresel bir çözüm lehine bu projeyi ertelediği belirtiliyor. Beyaz Saray’ın açıklamasına göre, özellikle ABD’nin OECD girişiminden fiilen çekilmesinden bu yana OECD konseptinin uygulanmasının yavaş ilerlediği kaydediliyor.
Bu konuda bir anlaşmaya varılmadığı sürece, vergi kaçakçılığıyla mücadele için dijital vergiler gibi tek taraflı önlemlerin uygulanabileceği ifade ediliyor.
Fransa’nın 2019’dan beri çeşitli dijital hizmet gelirleri üzerinden yüzde 3 oranında bir dijital vergi aldığı, bu verginin küresel yıllık cirosu en az 750 milyon avro ve ulusal cirosu en az 25 milyon avro olan şirketler için geçerli olduğu belirtiliyor.
Fransa’nın bu düzenlemeyle 2019 tarihli AB önerisini temel aldığı ve 2024 yılında Fransız dijital vergisinden elde edilen gelirin yaklaşık 785 milyon avro olduğu, bunun da toplam vergi gelirlerinin yüzde 1’inden daha azına tekabül ettiği bilgisi veriliyor.
Belçika gibi diğer AB üye ülkelerinde de dijital vergi uygulama düşünceleri olduğu, Almanya’nın ise henüz bir dijital vergisi olmadığı ifade ediliyor.
Ticaret anlaşmazlığında dijital vergilerin rolü
Beyaz Saray’a göre, ABD yönetiminin dijital vergilerin haksız bir ticaret engeli oluşturduğunu savunduğu belirtiliyor.
Öte yandan Reuters‘ın haberine göre, bu nedenle İtalya gibi bazı ülkelerin, ABD ile ticari anlaşmazlıkların çözümü için yapılan müzakerelerde dijital vergilerini ayarlamaya istekli oldukları aktarılıyor. Dijital bir verginin uygulanması için ACI’nın kullanılmasının, AB tarafından transatlantik ticaret anlaşmazlığında önemli bir tırmanış anlamına geleceği, bu nedenle bile karşı önlemlerin hizmet ticaretine genişletilmesinin dikkatle değerlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
En iyi senaryoda, sadece tehdidin bile ABD ile müzakerelerde baskı oluşturmak için yeterli olabileceği değerlendirmesine yer veriliyor.
Dijital vergilerin olası etkileri ve riskleri
Raporda, dijital vergilerin ticaret anlaşmazlığında bir karşı önlem olarak ne kadar uygun olduğu sorusu da ele alınıyor. AB’nin mal ticaretindeki karşı önlemlerini, ABD’ye zarar verirken kendi zararını en aza indirecek şekilde ayarlamaya çalıştığı, örneğin özellikle Avrupa alternatifleri olan veya vazgeçilebilecek ABD ithalatına gümrük vergisi uyguladığı hatırlatılıyor. Benzer değerlendirmelerin hizmet ticareti için de yapılması gerektiği belirtiliyor.
Le Figaro‘nun 2019 tarihli haberine göre, dijital vergilerle ilgili şimdiye kadarki sınırlı deneyimlerin, bu vergilerin tüketim vergilerinde olduğu gibi kısmen yansıtıldığını gösterdiği ifade ediliyor.
Dijital verginin AB’ye vereceği zararın büyüklüğünde, verginin hangi noktada uygulanacağının (Anknüpfungspunkt) belirleyici olduğu vurgulanıyor.
AB çapında bir dijital vergi önerisi temel alındığında üç olası uygulama noktası öne çıkıyor: Online reklam gelirleri, online pazar yerleri veya kullanıcı verilerinin satışı. Amazon Marketplace gibi online pazar yerlerinden elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi durumunda, dijital vergiden kaynaklanan daha yüksek maliyetlerin kısmen online pazar yerlerinde mal satan yerli tedarikçilere veya AB’deki tüketicilere yansıtılması riski bulunuyor.
Buna karşılık, online reklamcılığa ve kullanıcı verilerinin satışına odaklanmanın, ücretsiz hizmetlerde son kullanıcıları pek etkilemeyeceği, ancak reklam veren veya kullanıcı verisi satın alan aracı sağlayıcıların etkileneceği, bu tür mallar için birçok alternatif teklif ve imkanın bulunduğu belirtiliyor.
Ayrıca, ilgili ABD teknoloji şirketlerinin kendi segmentlerindeki pazar gücünün de dikkate alınması gerektiği, bunun da ağ etkisine ve alternatif sağlayıcıların mevcudiyetine bağlı olduğu ifade ediliyor.
Dijital hizmetlerde ABD’li sağlayıcıların genellikle yüksek pazar yoğunluğunun, en azından Avrupa alternatiflerinin oluşturulması için hedeflenmiş teşvikler getirilmesini ve kullanıcıların çok fazla fayda kaybı olmadan alternatif tekliflere yönlendirilmesini haklı çıkardığı değerlendiriliyor.
AB’nin dijital egemenlik ihtiyacı
Raporda, pratik uygulamadaki zorluklara da dikkat çekiliyor. Dijital işlemlerin, malların aksine coğrafi olarak belirlenmesinin zor olduğu ve bu belirlemenin çok daha kolay gizlenebileceği belirtiliyor.
Fakat ACI çerçevesinde yalnızca baskı uygulayan üçüncü ülkeyi hedef alabilmek için ayrıntılı coğrafi belirlemenin gerekli olduğu vurgulanıyor. Vergi toplama yetkisinin Avrupa Komisyonu’nda değil, AB çapında bir dijital vergiyi oybirliğiyle kararlaştırması gereken üye ülkelerde olması nedeniyle, farklı çıkar çatışmaları göz önüne alındığında bu konuda da uygulama engelleri bulunduğu ifade ediliyor.
Tüm bu hususların, gümrük anlaşmazlığındaki karşı önlemlerin hizmet ticaretine genişletilmesinde olası tedbirlerin tasarımında dikkatli olunması gerektiğini gösterdiği belirtiliyor.
AB çapında bir dijital vergide, uygulama noktasının yanı sıra alternatif sağlayıcıların mevcudiyetinin de belirleyici olduğu, aksi takdirde AB’nin bir karşı önlem olarak dijital vergi uygulamasıyla ABD’den çok kendisine zarar verme riskiyle karşı karşıya kalacağı uyarısı yapılıyor.
Bu bağımlılığın, AB’nin jeoekonomik kriz zamanlarında gerçekten egemen olabilmesi için dijital alanda kendi konumunu ne kadar acil bir şekilde iyileştirmesi gerektiğini gösterdiği sonucuna varılıyor.
Avrupa
Almanya’da milyoner sayısı %18 arttı

Federal İstatistik Ofisi’nin açıkladığı rakamlara göre, Almanya’da geliri en az bir milyon avro olan milyoner sayısı %18 artarak 34.500’e yükseldi.
Wiesbaden merkezli istatistikçiler, istatistiklerin mevcut olduğu en son dönem olan 2020 ve 2021 verilerini karşılaştırdı.
Yetkililere göre, zenginlerin sayısındaki artış, 2021’deki yüksek enflasyonla kısmen açıklanabilir. Enflasyon etkisi hesaba katılmadığında, milyonerlerin sayısı 2020’ye göre yine de %12 artmış oluyor.
Milyonerler ortalama 2,8 milyon avro kazandı. On kişiden altısı, gelirinin büyük bir kısmını ticari faaliyetlerden elde etti. Milyonerlerin %20’sinden biraz azı çalışırken, %15’i “serbest meslek” sahibi olarak nitelendiriliyor.
junge Welt’in aktardığına göre sendika bağlantılı Hans Böckler Vakfı (HBS) bu rakamlar hakkında endişelerini dile getirdi. HBS’nin Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü bilimsel direktörü Bettina Kohlrausch çarşamba günü AFP’ye verdiği demeçte, kriz dönemlerinde milyoner sayısındaki artışın yoksulların sayısındaki artışla dengelendiğini söyledi.
Kohlrausch, rakamların özellikle düşük ve orta gelirli birçok insanın Almanya’daki sosyal eşitsizlikle ilgili endişelerinin “haklı” olduğunu gösterdiğini ekledi.
Avrupa
AB ulaştırma bakanları ‘uçuş iptalleri’ konusunda anlaşamıyor

AB ulaştırma bakanlarının yolcu hakları konusunda bir araya geldiği bugün, geciken uçuşlar için tazminat talep etme hakkı belirsizliğini koruyor.
Mevcut AB kurallarına göre, uçuşunuz üç saatten fazla gecikirse tazminat talebinde bulunabiliyorsunuz. Fakat, şu anda AB toplantılarına başkanlık eden Polonya, bu eşiği yükseltmek istiyor. Bu durumda, tazminat almaya hak kazanan gecikmeli uçuşların sayısı azalacak.
Dün dağıtılan AB içi bir uzlaşma metninde, tazminat için bekleme süresinin kısa uçuşlar için dört saate, uzun uçuşlar için altı saate çıkarılması ve çok kısa uçuşlar için özel bir üç saatlik eşik getirilmesi önerildi.
Polonyalıların argümanı, bunun havayolu şirketlerini, kendilerine daha ucuza gelen uçuşları iptal etme davranışından vazgeçmeye teşvik edeceği yönünde. Bir AB diplomatı, “Yolcular, tazminat alıp uçuşlarının iptal edilmesindense, gecikmeli de olsa varış noktalarına ulaşmayı tercih ediyor,” dedi.
Berlin ve Madrid, üç saatlik kuralı korumak istedikleri için engel çıkarıyorlar. BEUC gibi tüketici grupları da bu görüşe katılıyor.
Fakat diplomatlar, İtalya ve İrlanda gibi düşük maliyetli havayolu şirketlerinin güçlü olduğu ülkelerin eşik değerinin yükseltilmesinden yana olduklarını belirttiler.
Değişiklikler müşterilerin cebine de yansıyabilir. Berlin, 300 avroluk sabit bir talep ücreti istiyor; ama Polonya’nın uzlaşma teklifinin en yüksek tutarı 500 avro olacak. Şu anda geri talep edilebilen maksimum tutar 600 avro.
2024 yılında uçuşların sadece %65’i zamanında varış noktasına ulaştı ve 2035 yılında gecikmelerin altı kat daha fazla olması bekleniyor.
Avrupa
Moldova: Rusya, Transdinyester’e 10 bin asker konuşlandırmayı planlıyor

Moldova Başbakanı Dorin Recean, Rusya’nın Ukrayna’nın Odessa oblastı ile sınırı olan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’ne 10 bin asker konuşlandırmayı planladığını iddia etti. Recean, Moskova’nın bu amaçla eylül ayındaki parlamento seçimlerine müdahale ederek Kişinev’de kendisine sadık bir hükümet kurmayı hedeflediğini öne sürdü.
Moldova Başbakanı Dorin Recean, Rusya’nın Ukrayna’nın Odessa oblastı ile sınırı bulunan ve tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiş olan Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’ne 10 bin asker konuşlandırmayı planladığını öne sürdü.
Financial Times‘a konuşan Recean, bu bilginin istihbarat verilerine dayandığını ve Kremlin’in bu hamle için eylül ayında yapılacak parlamento seçimlerine müdahale ederek Kişinev’de kendisine sadık bir hükümet kurmayı amaçladığını iddi etti.
Başbakan Recean, “Bu, Moldova demokrasisini baltalamaya yönelik devasa bir çaba. Onlar [Ruslar] Transdinyester bölgesindeki askeri varlıklarını güçlendirmek istiyorlar,” dedi.
Recean, Moskova’nın müdahalesinin “internet propagandası ve partilere ile seçmenlere yönelik yasa dışı para transferlerini içerdiğini” savundu.
Recean’a göre, Rusya 2024 yılında nüfuz kampanyalarına Moldova’nın gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 1’ine denk gelen bir meblağ harcadı ve bu durum, AB’ye katılım referandumunun sadece yüzde 0,7’lik bir oy farkıyla geçmesine neden oldu.
Başbakan, “10 bin askerin Ukrayna’nın güneybatı kesimi ile NATO üyesi olan Romanya üzerinde ne tür bir etki ve baskı oluşturacağını tahmin edebilirsiniz,” diye ekledi.
Transdinyester’deki mevcut Rus askeri varlığı
Rusya’nın halihazırda 33 yıldır ayrılıkçıların kontrolünde olan Transdinyester’de az sayıda askeri bulunuyor.
Ancak, bu bölgenin denize çıkışı olmaması ve Ukrayna ile Moldova tarafından çevrelenmiş olması nedeniyle Rusya’nın buraya ek asker göndermesi mümkün görünmüyor.
2023 yılında bölgenin Rusya Federasyonu’ndaki temsilcilik başkanı Leonid Manakov, bölgede 450 Rus barış gücü askerinin konuşlu olduğunu ve toplamda 3 bin 100’e kadar asker yerleştirilebileceğini söylemişti.
Bölgede ayrıca, barış gücü operasyonuna destek sağlayan ve Sovyetler Birliği döneminden kalma 20 bin ton mühimmatın bulunduğu depoları koruyan yaklaşık 1000 kişilik bir Rusya Operasyonel Asker Grubu da bulunuyor.
Moldova’nın talepleri
Moldova, defalarca Kremlin’den, bölgenin “işgalci güçler” ve “ulusal güvenlik tehdidi” olarak algıladığı askerlerini Transdinyester’den çekmesini talep etti.
Benzer bir çağrıyı içeren bir karar Birleşmiş Milletler’de (BM) kabul edilmiş, ancak Rusya bu kararı uygulamayı reddetmişti.
Tiraspol, Moskova’ya çağrıda bulunmuştu
Geçen yılın şubat ayında Tiraspol, Kişinev’in “baskısı”, “soykırım politikası” ve “dilin zorla dayatılması” nedeniyle Moskova’dan müdahale talebinde bulunmuştu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Ukrayna’da savaşı başlatma kararından bahsederken benzer ifadeler kullanmıştı. Bu durum, benzer bir senaryonun Moldova’ya karşı da devreye sokulabileceği yönünde tahminlere yol açtı.
Savaşın başlamasının ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu’nun NATO’ya “can attığı” için Moldova’nın “bir sonraki Ukrayna” olabileceği konusunda defalarca uyarıda bulunmuş ve Rusya’nın “Transdinyester’de yaşayan 220 bin vatandaşının bir başka Batı macerasının kurbanı olmasına izin vermeyeceğini” beyan etmişti.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Diplomasi2 hafta önce
Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?
-
Görüş2 hafta önce
Rusya ile müzakerelerde aklıselimin galip gelme ihtimali
-
Söyleşi2 hafta önce
Eski AP Türkiye Raportörü Kati Piri Harici’ye konuştu: AB’nin tutarlı bir Türkiye stratejisi yok
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu
-
Avrupa5 gün önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 1