Bizi Takip Edin

Avrupa

AB, Ukrayna ordusu için 20 milyar avroluk fon kurmayı planlıyor

Yayınlanma

EURACTIV’in edindiği bilgiye göre AB üyesi ülkeler, Ukrayna silahlı kuvvetlerini önümüzdeki dört yıl boyunca 20 milyar avroya varan bir maliyetle donanımlı tutmak için özel bir ‘Ukrayna Savunma Fonu’ oluşturmayı tartışıyor.

AB’nin diplomatik servisi (EEAS) tarafından Pazartesi günü ortaya atılan ve 20 Temmuz Perşembe günü AB dışişleri bakanları tarafından tartışılması beklenen yeni teklife göre fon, mevcut Avrupa Barış Fonu (EPF) altında yer alacak.

Geçtiğimiz yıl boyunca EPF, üye devletlerin Ukrayna’ya yaptıkları ölümcül ve ölümcül olmayan sevkiyatların geri ödenmesi, bloğun komşularındaki diğer ortaklara yardım gönderilmesi ve misyon ve operasyonların finanse edilmesi için kullanıldı. AB, EPF kapsamında bugüne kadar Ukrayna için 5,6 milyar avro tahsis etti. Ancak, AB düzeyindeki müzakerelerin zahmetli olduğu, fona yapılacak eklemelerde sık sık gecikmeler yaşandığı ya da Macaristan’ın karşı çıktığı görüldü.

Üç AB diplomatı, Ukrayna için özel bir fon oluşturulmasına ilişkin yeni önerinin, mühimmat, füze ve zırhlı araçlar gibi satın alınan ve bağışlanan askeri teçhizatın masraflarını karşılamaları için üye ülkelere destek olmaya devam edilmesine yardımcı olacağını söyledi.

Ayrıca, AB’nin geçen yıl Kasım ayında başlattığı askeri eğitim misyonu (EUMAM) çerçevesinde Ukraynalı askerlerin eğitiminin finanse edilmesine de destek vereceklerini söylediler.

Diplomatlara göre, sonbahara kadar kabul edilebilecek olan teklife göre mali destek tavanı dört yıl için 20 milyar avroya kadar çıkarılabilir.

‘Ukrayna Savunma Fonu’ AB’nin son bir yıldır oluşturmaya çalıştığı Ukrayna’ya yönelik uzun vadeli sürdürülebilir bağlılığını gösterme çabalarının bir parçası olacak. Fon AB’nin baş diplomatı Josep Borrell tarafından geçtiğimiz ay yapılan AB liderler zirvesinde gündeme getirilmişti. Borrell gazetecilere verdiği demeçte, Ukrayna’yı savunabilir hale getirmelisiniz. Dolayısıyla, Ukrayna için Avrupa Barış Fonu, belki de yeni bir Ukrayna savunma fonu haline gelmelidir,” demişti.

Avrupa

Polonya, Almanya ile sınır kontrollerini başlatmayı düşünüyor

Yayınlanma

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Berlin’in “yasadışı” olarak sınırı geçen göçmenleri geri göndermesine yanıt olarak Polonya’nın Almanya sınırında “kısmi kontroller” getirmesinin “çok muhtemel” olduğunu açıkladı.

Dün hükümetine güvenoyu verilmesi öncesinde parlamentoda yaptığı konuşmada Tusk, Polonya hükümetinin suç dalgasından sorumlu tuttuğu Gürcistan vatandaşlarının vizesiz seyahatini kısıtlamak veya sonlandırmak için diğer Avrupa Birliği ülkelerinden destek istediğini de açıkladı.

Normal zamanlarda, Polonya ve Almanya’nın her ikisi de Avrupa Schengen serbest seyahat bölgesinde yer aldığından, iki ülke arasındaki sınırda kontrol yapılmaz. Fakat 2023 yılında Almanya, göçmenlerin yasadışı girişini önlemek amacıyla sınırın kendi tarafında kontrolleri yeniden başlatmıştı.

Bu durum, hem sınırı geçen insanlara ek yük getirmesi hem de Almanya’nın giriş hakkı olmayan binlerce göçmeni sınırdan geri göndermesi nedeniyle Polonya’nın eleştirilerine yol açtı.

Polonya’nın ana muhalefet partisi milli muhafazakâr Hukuk ve Adalet (PiS), Almanya’nın göçmenleri geri göndermesine karşı protesto gösterileri düzenledi.

Parti, Tusk hükümetini bu konuda çok yumuşak davranmakla suçluyor fakat bu tür geri gönderilmeler PiS’in iktidarda olduğu dönemde de gerçekleşmişti.

Çarşamba günü parlamentoda konuşan Tusk, “Şansölye Friedrich Merz’in yeni hükümetine, Polonya tarafında, Polonya’ya herhangi bir göçmeni gönderme girişimini çok eleştirel ve çok kapsamlı bir şekilde kontrol edeceğimizi” aktardıklarını söyledi.

Polsat News’in aktardığına göre Tusk, “Sadece Almanlara değil, sınır komşumuz olan diğer ülkelere de, sınırdaki durumun ve baskının tırmanması halinde geçici kontroller getirme kararını tereddüt etmeden alacağımı bildirdim,” dedi.

“Bu yaz Almanya sınırında bu tür kısmi kontroller getirilmesi çok muhtemel,” diyen Tusk, bunların neyi içereceği veya tam olarak ne zaman uygulanacağı konusunda ayrıntılı bilgi vermedi.

Tusk, bu tür önlemlerin sınır çevresinde yaşayan Polonyalılar, özellikle de bir tarafta ikamet edip diğer tarafta çalışanlar için zorluklar yaratacağını kabul etti ve hükümetin bu kişilerin mağduriyetini en aza indirmek için elinden geleni yapacağını söyledi.

Bu yılın mart ayında Tusk, Polonya’nın sığınmacıların ilk koruma başvurusunda bulundukları üye ülkeye geri gönderilmesine izin veren AB’nin Dublin Yönetmeliğine uymayı bırakacağını açıklamıştı. Ne var ki, şu ana kadar hükümeti bu yönde bir adım atmadı.

Çarşamba günü parlamentoda yaptığı konuşmada Tusk, Gürcistan vatandaşlarının AB’ye vizesiz seyahatini sınırlamak veya hatta tamamen askıya almak için AB üye ülkeleri arasında “gerekli çoğunluğu oluşturmaya” çalıştığını da açıkladı.

Radio Zet’in aktardığına göre, başbakan, “Gürcülerin üçte biri değerlerimizi paylaşmak istiyor… Fakat standartlara uymayan ülkelerle vizesiz seyahatin sınırlandırılmasından yanayım,” dedi.

Bu yılın başlarında, Tusk hükümeti, özellikle Gürcistan’dan gelen göçmenler tarafından işlenen “ithal suç” dalgasının arttığını ileri sürerek, bu suçlara karşı sert önlemler aldı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Merz, BND şefini değiştiriyor

Yayınlanma

Alman Şansölyesi Friedrich Merz, yeni bir Federal Haber Alma Servisi (BND) başkanı atamaya karar verdi.

SPIEGEL’in haberine göre, mevcut başkan Bruno Kahl’ın yerine diplomat Martin Jäger geçecek.

Habere göre, şu anda Kiev’de Alman büyükelçisi olarak görev yapan Martin Jäger, BND’nin yeni başkanı olacak.

Alman dış istihbarat servisinin tepesindeki bu değişiklik, Federal Şansölye Friedrich Merz’in kararıyla gerçekleşti. BND, Şansölyelik’e doğrudan bağlı olduğu için başkanın seçimi en üst düzeyde ele alınır.

Federal hükümet şu ana kadar bu değişikliği resmi olarak doğrulamadı. Fakat SPIEGEL’in elde ettiği bilgilere göre, atama kararı bir süredir alınmış durumda.

Planlara göre, mevcut BND Başkanı Bruno Kahl, Almanya’nın Vatikan Büyükelçisi olarak atanacak.

Dışişleri Bakanlığının en deneyimli kriz diplomatlarından biri olan Martin Jäger, önümüzdeki yıllarda BND’nin yeniden yapılandırılmasından sorumlu olacak. Bunun için gizli servise önemli ölçüde daha fazla bütçe ayrılması bekleniyor.

Ayrıca federal hükümet, servise yurtdışında casusluk ve teknik istihbarat faaliyetlerinde daha fazla esneklik tanıyacak.

Hükümetin değişmesinden kısa bir süre sonra BND’de bir yeniden yapılanma sinyalleri verilmişti. Merz, son olarak BND’nin başkan yardımcılarından biri olan Philipp Wolff’u istihbarat kontrolörü olarak Şansölyelik Ofisine getirmişti.

Jäger, son yıllarda hem Berlin’de hem de dünyanın çeşitli kriz bölgelerinde istihbarat servislerinin çalışmalarıyla yakından ilgilenmişti. Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulunarak bir süre Bakan Frank-Walter Steinmeier için sözcü olarak görev yapan Jäger, 2013 yılında Afganistan’ın başkenti Kabil’e büyükelçi olarak atanmıştı.

Daha sonra Irak’a gitti ve 2021’den itibaren Bağdat’taki büyükelçiliği yönetti. Temmuz 2023’ten beri de Kiev’de görev yapıyor.

SPIEGEL’e göre Berlin’de yeni BND başkanı, yıllarca kurduğu ağa güvenebilir. Dışişleri Bakanlığındaki diplomatik kariyerinin yanında, Wolfgang Schäuble’nin altında Maliye Bakanlığında görev yaptı, daha sonra Baden-Württemberg İçişleri Bakanlığında Stuttgart’ta ve Berlin’de Kalkınma Yardım Bakanlığında müsteşar olarak çalıştı.

Ayrıca Jäger, özel sektörde de deneyim kazandı. 2008’den 2013’e kadar Daimler’in baş lobicisi olarak görev yaptı.

Jäger’in BND başkanı ve Philipp Wolff’un Şansölyelik’te istihbarat koordinatörü olarak görev yapmasıyla, BND’nin bilgi toplama faaliyetlerinin mümkün olan en kısa sürede hız kazanması hedefleniyor.

Wolff, deneyimli ve ihtiyatlı bir gizli servis operatörü olarak tanınıyor. Örneğin geçen yıl, Rusya ile bir esir takası hazırlığını sessizce yürütmüş ve bu takas sonucunda birkaç Alman vatandaşı ve ABD’li gazeteci Evan Gershkovich Rusya tarafından serbest bırakılmıştı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

AB, Rus petrolünün üçüncü ülkeler üzerinden ithalatını yasaklamaya hazırlanıyor

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu, Rusya’ya yönelik 18. yaptırım paketi kapsamında, Rus ham petrolünden üretilen petrol ürünlerinin ithalatına tam yasak getirmeyi teklif ediyor. Komisyon, Rus petrolünün üçüncü ülkeler üzerinden AB’ye girişini engellemeyi ve varil başına uygulanan tavan fiyatı 60 dolardan 45 dolara düşürmeyi hedefliyor.

Avrupa Komisyonu, Rusya’ya yönelik hazırlanan 18. yaptırım paketi çerçevesinde, Rus ham petrolünden üretilen petrol ürünlerinin satın alınmasına tam yasak getirmeyi teklif etti.

Rusya’dan doğrudan sevkiyatlara yönelik ambargo Şubat 2023’ten bu yana yürürlükte olmasına rağmen, üçüncü ülkelerdeki şirketlerin daha ucuz Rus petrolünü alıp işledikten sonra Avrupa’ya satmasının önünde bir engel bulunmuyordu.

Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, 18. yaptırım paketinde yer alan önlemleri duyururken, “Rus petrolünün ‘arka kapıdan’ AB’ye girmesini engellemek istiyoruz. Rus petrolü bazlı rafine ürünlerin ithalatına yasak getiriyoruz,” ifadelerini kullandı.

Paketin Rus petrol ihracatına yönelik en büyük darbeyi ise varil başına uygulanan tavan fiyatın 60 dolardan 45 dolara düşürülmesi hedefiyle vurması bekleniyor.

Hindistan ve Türkiye kilit rol oynuyor

Mevcut durumda Hindistan ve Türkiye’deki şirketler, AB’ye dizel ve diğer petrol ürünlerinin tedarikinde aktif bir rol oynuyor.

Bu yılın ilk çeyreğinde bu iki ülke, Rusya’dan günde toplam 1,8 milyon varil ham petrol satın alırken, AB de bu ülkelerden yaklaşık 450 bin varil çeşitli yakıt ithal etti.

AB’ye ulaşan tüm ürünler Rus ham petrolü kaynaklı olmasa da bu operasyonlar, ham maddeyi indirimli alıp piyasa fiyatından satan rafineriler için oldukça kârlı.

Dahası, Hindistan’ın en büyük rafineri şirketlerinden biri olan Nayara Energy’nin (eski adıyla Essar Oil) yüzde 49 hissesi Rus enerji devi Rosneft’e ait.

AB, Rus petrolüne tavan fiyatı düşürüyor ve Kuzey Akım’ı yasaklıyor

Yaptırımları aşmak mümkün mü?

Ancak Avrupa Birliği’nin Rus hidrokarbonlarının önünü tamamen kesmesi kolay olmayacak. Mevcut durumda bile aracıların yasakları çeşitli yöntemlerle aştığı biliniyor.

Örneğin, ham petrol sevkiyatları sırasında Rus petrolü denizde başka bir tankere aktarılabiliyor veya diğer ülkelerden gelen farklı türdeki petrollerle karıştırılabiliyor.

Türkiye’nin ambargoya rağmen AB’ye Rus petrolü tedarik etmeyi başardığı da belirtiliyor. AB’nin yaptırım kuralları, “önemli ölçüde işlenmiş” olmaları koşuluyla Rus petrolünden elde edilen ürünlerin satın alınmasına izin veriyor.

Fakat, Demokrasi Araştırmaları Merkezi ve Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi’nin bir yıl önceki değerlendirmesine göre, Türkiye’deki bazı petrol terminalleri, herhangi bir işleme kapasitesine sahip olmamalarına rağmen Rusya’dan petrol ve yakıt alımlarını büyük ölçüde artırırken, aynı zamanda AB’ye ihracatlarını da kayda değer ölçüde yükseltti.

Ambargonun başladığı Şubat 2023 başından Şubat 2024 sonuna kadar olan dönemde Türkiye, bir önceki aynı döneme kıyasla yüzde 105 artışla toplam 17,6 milyar avro değerinde Rus petrol ürünü ithal etti.

Aynı dönemde Türkiye’nin AB’ye yakıt ihracatı ise yüzde 107 oranında fırladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English