Bizi Takip Edin

Amerika

ABD seçimlerinde “üçüncü aday”: Jill Stein

Yayınlanma

ABD’de hem siyaset alanı hem de seçimler her zaman iki parti ve iki aday arasında geçiyor gibi görünse de, modern zamanlarda kimi zaman “üçüncü/bağımsız adaylar” da önemli roller oynadıları.

Modern Amerikan tarihinde bu “üçüncü adayların” en mahiri ve meşhuru, siyasi kariyerine bir Demokrat olarak başladıktan sonra sendikal alanda faaliyet yürüten ve ünlü Pullman Grevini örgütleyen, Eugene V. Debs’ti. Pullman Grevi o kadar etkili olmuş ve egemen sınıflar arasında panik yaratmıştı ki, dönemin ABD Başkanı Grover Cleveland onlarca eyalette yüz binlerce işçinin katıldığı grevi ordu ile bastırmış ve Debs’i hapse attırmıştı.

İşte o Debs, Amerika Sosyalist Partisi’nin başkan adayı olarak beş seçime katılmış, 1912 seçimlerinde yüzde 6 oy almıştı. Debs’in, I. Dünya Savaşı’na ABD’nin katılmaması için yürüttüğü savaş karşıtı faaliyet nedeniyle de 1918’de 10 yıl hapis cezasına çarptırıldığını hatırlatalım.

Üçüncü kez başkan adayı

2024 seçimlerinde üçüncü kez başkan adayı olan Yeşil Partili Jill Stein da “üçüncü aday” geleneğini sürdürüyor.

İlk kez 2012’de başkan adayı olan Stein, o seçimlerde oyların %0,4’ünü almıştı. 2016’da ise oyların %1,6’sını elde etti. Son anketlerde %1,5 ila 2 arasında değişen oy oranlarına sahip görünen Stein, özellikle Gazze savaşına karşı tutumu nedeniyle Arap-Müslüman seçmenlerin önemli bir desteğine sahip görünüyor.

Massachusettsli bir hekim olan Stein, son güncellemelere göre Arizona, California, Florida, Louisiana, Michigan, Minnesota, New Jersey, North Carolina, Ohio, Pennsylvania, Teksas, Washington, West Virginia, Montana, Utah, Nevada, Alaska, Arkansas, Wisconsin, Tennessee, Maine, Maryland ve Missouri’de de oy pusulasında yer alacak. Yeşil Parti ise Mississippi, Güney Carolina ve Hawaii’de oy pusulasında yer alıyor.

Stein’ın bazı eyaletlerde, Yeşil Parti’nin ise diğer eyaletlerde oy pusulasında yer almasının nedeni oy pusulasına erişim prosedürleri.

Stein’ın kampanya yöneticisi Jason Call yaz aylarında Newsweek’e yaptığı açıklamada, “Yeşil Parti’nin oy pusulasına otomatik erişiminin olmadığı eyaletlerde dilekçe vermek zorunda kaldık. Bazı durumlarda Yeşil Parti adayı olarak dilekçe verebiliyorduk, bazılarında ise bağımsız olarak dilekçe vermemiz gerekiyordu,” dedi.

Stein’ın kampanyası, tüm prosedürler tamamlandığında Washington DC dahil 40 oy pusulasına sahip olmayı beklediklerini söylemişlerdi.

Son kampanya verilerine göre Stein Nevada, Oklahoma, Kuzey Dakota, Güney Dakota ve Indiana’da pusulada yer almayacak.

Stein ve Yeşil Parti’nin programı

Stein partisinin barışın, çevresel eylemlerin ve Yeni Yeşil Mutabakat’ın (New Green Deal) partisi olduğunu söylüyor.

Pittsburgh’da CBS’e konuşan Stein, “Havamızı zehirleyen hidrolik kırılma gibi şeyler yaşıyoruz. Özellikle Pittsburgh’da ciddi hava kalitesi sorunlarımız var. Hükümetimiz, her iki siyasi parti, hem Kamala Harris hem de Donald Trump, şu anda Bibi Netanyahu tarafından yürütülen bu sonsuz savaşa bağlılık sözü veriyor ve vergilerimizin çoğu bu sonsuz savaş makinesine gidiyor,” dedi.

Çevre ve barış gibi birbirine bağlı konuların kendisini Trump ve Harris’ten ayırdığını savunan Stein, oy pusulasında kendisinin Trump ve Harris’e karşı bir alternatif olduğunu belirtiyor.

Stein, tüm yeni hidrolik kırma işlemlerine derhal son vereceklerini ve ardından hidrolik kırma işlemlerini durduracaklarını söylüyor. Yeşil Parti adayı, “İdeal olarak önümüzdeki on yıl boyunca [hidrolik kırılmayı] aşamalı olarak durduracağız,” diyor.

Ukrayna ve Gazze savaşlarına son verme çağrısı

Ukrayna ve Filistin’deki savaşlar söz konusu olduğunda her ikisini de sona erdirmek istediğini kaydeden Stein, Ukrayna konusunda ABD’yi NATO’nun nükleer silahlarını Rusya’nın sınırlarına yerleştirmekle ve Rus tepkisini kışkırtmakla suçluyor.

Çözüm olarak “müzakere ve diplomasi” öneren Yeşil Parti adayı, ABD’nin bunu reddettiğini ileri sürerken, “Rusya müzakere etmeye hazırken biz müzakere etmeyi reddettik,” ifadelerini kullanıyor.

Stein, İsrail’in Filistinlilere yönelik savaşında acil bir ateşkesi desteklemek için Amerikan kaynaklarını kullanmaya istekli tek başkan adayının kendisi olduğunu söylüyor.

Stein, “Biz çok farklı olurduk. Telefonu elime alır ve Bibi Netanyahu’ya hemen bir ateşkese ihtiyacımız olduğunu söylerdim. Aslında Amerikan halkının ezici bir çoğunlukla desteklediği şey de budur çünkü Gazze halkına yönelik bu soykırım saldırısına tanık olmak yıkıcıdır,” diyor.

İsrail’e silahları ABD’nin sağladığını ekleyen Stein, “Diplomatik koruma sağlıyoruz. Bunun sona ermesinin zamanı geldi. Eğer sona ermezse, eğer burada uluslararası hukuka uymazsanız, siz uyana kadar tüm yardımları keseceğiz,” vaadinde bulunuyor.

Demokratlardan Stein’a “oyları bölme” suçlaması

Siyasi açıdan bazıları Stein’ı, Kamala Harris’ten oy alarak Donald Trump’ın 2016’da olduğu gibi bu yıl da kritik eyalet Pennsylvania’yı kazanmasını sağlayan bir “oyunbozan” olarak nitelendiriyor.

Örneğin New York’tan Demokrat Kongre üyesi Alexandria Ocasio-Cortez Yeşi Parti’nin “ciddi olmadığı” eleştirisini dile getiriyor. Ocasio-Cortez geçen ay Instagram’da yaptığı paylaşımda, “Tek yaptığınız dört yılda bir ortaya çıkıp haklı olarak kızgın olan insanlarla konuşmak, ama bunu yapmak için dört yılda bir ortaya çıkıyorsunuz, ciddi değilsiniz. Bana göre bu gerçekçi değil. Bu yağmacılık olarak algılanıyor,” demişti.

Stein buna karşı çıkıyor. Stein, “Soykırım karşıtlarının oyları Kamala Harris’ten alınmıyor. O zaten onları kaybetti,” diyor.

Avrupalı Yeşiller, ABD’li Yeşillere karşı

Öte yandan Avrupalı Yeşil partiler, bir çağrı yayınlayarak Stein’ın yarıştan çekilerek Kamala Harris’e destek olmasını istediler.

Avrupalı Yeşiller, “Kamala Harris’in Donald Trump’ı ve onun antidemokratik, otoriter politikalarını Beyaz Saray’dan engelleyebilecek tek aday olduğu konusunda netiz,” diye yazdılar.

ABD’li Yeşiller ise cevap olarak, Avrupalı Yeşillerin “yoğun partizan saldırganlık, karalama, yanlış bilgilendirme ve Demokrat Partinin konuşma noktalarını” tekrarladığını söylüyor.

Ayrıca ABD Yeşillerinin iki ana adaydan herhangi birine oy vermek istemeyen kişilerden destek aldığını öne sürüyorlar.

Yeşil Parti, “Avrupalı Yeşiller ABD seçimlerinde istedikleri kişiyi destekleyebilirler, ancak biz onları pozisyonlarımızı ve seçimlere katılımımızı anlamak için bizimle doğrudan iletişim kurmaya ve sözde oyları bölme faktörünü ortadan kaldıracak olan başkan için sıralı seçim oylaması (RCV) yoluyla ulusal bir halk oylaması talebimizi desteklemeye davet ediyoruz,” diyor.

Amerika

Piyasalar İran’ı beklerken petrol fiyatları yükseldi

Yayınlanma

Petrol fiyatları, enerji piyasalarının ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik askeri saldırısını ve İran’ın cevabını beklerken pazar akşamı Başkan Donald Trump’ın göreve dönmesinden bu yana en yüksek seviyelere yükseldi.

ABD ham petrol vadeli işlemleri yüzde 6’nın üzerinde artışla varil başına 78 dolara yükseldi ve Trump’ın göreve başladığı 20 Ocak’taki fiyattan 1 doların üzerinde bir artış kaydetti.

Bu artış, Amerikan sürücülerin önümüzdeki hafta 4 Temmuz tatili için yola çıkmaya hazırlandığı bir dönemde benzin fiyatlarına da yansıyacak gibi görünüyor.

Trump, “enerji hakimiyeti” gündeminin bir parçası olarak tüketici enerji fiyatlarını düşürme vaadiyle seçim kampanyası yürütmüştü, fakat şu anda normal benzinin ortalama pompa fiyatı galon başına yaklaşık 3,22 dolar ile Trump’ın göreve başladığı zamanki fiyatın yaklaşık 10 sent üzerinde ve bu hafta da yükselme olasılığı var.

Petrol fiyatlarının şimdi ne kadar daha artacağı, Tahran’ın saldırılara nasıl tepki vereceğine bağlı. İran parlamentosu, dünyanın deniz yoluyla taşınan petrolünün dörtte birinin geçtiği Hürmüz Boğazını kapatma kararı aldı, şimdi dini lider Ali Hamaney’in kararı bekleniyor.

Böyle bir durumda bile, petrol piyasası üzerindeki etkisi, İran ve müttefiklerinin Hürmüz’den geçen petrol tankerlerini taciz etmekle yetinip yetinmeyeceklerine veya trafiği tamamen engellemek için tam ölçekli bir harekete geçip geçmeyeceklerine bağlı olacak.

Beyaz Saray’ın İran’a bombalamalar konusunda önceden bilgi verdiği ve başka saldırı olmayacağını söylediği yönündeki haberler, Trump yönetiminin tam ölçekli bir savaştan kaçınmaya çalıştığını ve petrol fiyatlarını kontrol altında tutmaya yardımcı olduğunu gösteriyor.

Enerji analistleri, Hürmüz Boğazındaki deniz trafiğinin kesintiye uğramasının petrol fiyatlarını varil başına 100 doların üzerine çıkarabileceğini söyledi.

Enerji ve jeopolitik analiz şirketi Rapidan Energy Group’un CEO’su Scott Modell, “Bu koreografi, her iki tarafın da bu krizi kontrol altına almak istediğini, kontrolünü kaybetmek istemediğini gösteriyor. İran’ın tepkisinin sahnelenmiş olacağını düşünüyoruz: ticari gemilere taciz, tankerlerin sembolik olarak ele geçirilmesi ve ABD askeri karakollarına sınırlı roket saldırıları gibi. Fakat Hürmüz Boğazındaki enerji akışını tamamen kesmek için tam ölçekli bir kampanya olmayacağını düşünüyoruz,” dedi.

Bazı piyasa analistleri, çatışmaların tırmanması durumunda bile ABD, Suudi Arabistan gibi OPEC ülkeleri ve diğer tedarikçilerin talebi karşılamak için yeterli ürüne sahip olacağına inanıyor.

Fakat diğerleri, fiyat artışının daha yeni başladığı konusunda uyarıyor. BCA Research analisti Roukaya Ibrahim bir notta, “Doğru, bu petrol piyasası dinamikleri, yatırımcıların petrol arzında şok yaşama olasılığının artmasını hesaba katarak daha yüksek bir risk primi eklediklerini gösteriyor. Fakat daha önemli soru, bu fiyatlandırmanın risk düzeyini yeterince yansıtıp yansıtmadığı. Bizim izlenimimiz, ham petrol fiyatları üzerindeki baskının yakın vadede yukarı yönlü olmaya devam edeceği yönünde,” dedi.

Okumaya Devam Et

Amerika

Trump’tan İran’da rejim değişikliği çağrısı

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer tesislerine yönelik büyük bir saldırının ardından ülkede rejim değişikliği ihtimalini gündeme getirdi. Trump, saldırıların İran’ın nükleer altyapısına “devasa zarar” verdiğini savundu.

ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin İran’ın nükleer tesislerine yönelik gerçekleştirdiği saldırıların ardından Tahran’da rejim değişikliği ihtimalini dışlamadığını belirtti.

Trump, sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada, “Rejim değişikliği terimini kullanmak politik olarak doğru değil ama eğer mevcut İran rejimi İran’ı yeniden büyük yapamıyorsa, neden rejimi değiştirmeyelim? MIGA! (Yeniden Büyük İran)” ifadelerini kullandı.

Trump, uydu görüntülerine atıfta bulunarak, ABD’nin saldırıları sonucunda İran’ın nükleer altyapısının “devasa zarar” gördüğünü bildirdi. Saldırının başarısını vurgulayan Trump, “İmha etmek doğru terim! Tam isabet!” dedi.

Başkan ayrıca, operasyonu başarıyla tamamlayan B-2 bombardıman uçağı pilotlarının Missouri eyaletine güvenli bir şekilde indiğini de ekledi.

Nükleer tesislere yoğun bombardıman

22 Haziran’ı 23 Haziran’a bağlayan gece ABD Hava Kuvvetleri, İran’ın Natanz, Fordo ve İsfahan’daki nükleer tesislerine yönelik yoğun bir saldırı düzenledi.

Operasyonda, Amerikan B-2 uçaklarının en az altı adet 15 tonluk sığınak delici bomba attığı ve denizaltılardan yaklaşık 30 Tomahawk seyir füzesi fırlatıldığı belirtildi.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) Başkanı Rafael Grossi, saldırıların İran’ın nükleer programına ait tesislere zarar verdiğini doğruladı.

Grossi’ye göre, İsfahan ve Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisleri önemli ölçüde hasar görürken, Fordo’daki yer altı tesisinde meydana gelen hasarın boyutu henüz tam olarak değerlendirilemedi.

ABD’li yetkililerden farklı açıklamalar

Başkan Trump, saldırıların amacını “dünyadaki terörizmin baş sponsoru” olarak nitelendirdiği İran’dan kaynaklanan nükleer tehdidi durdurma niyetiyle açıkladı.

Fakat ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, operasyonun görevinin İslam Cumhuriyeti’ndeki yönetimi devirmek değil, barışı tesis etmek olduğunu vurguladı. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance de “ABD’nin İran ile değil, onun nükleer programıyla savaştığını” kaydetti.

Hamaney’den ‘asla teslim olmayacağız’ yanıtı

Saldırılardan önce Trump, Tahran’dan “koşulsuz teslimiyet” talep etmişti. İslam Cumhuriyeti’nin hava sahası üzerinde tam kontrol sağlandığını belirten Trump, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in nerede “saklandığını” bildiklerini söylemişti.

Hamaney’i “kolay bir hedef” olarak tanımlayan Trump, yine de şimdilik onu ortadan kaldırma gibi bir planları olmadığını ifade etmişti.

Bu açıklamalara yanıt veren Ayetullah Ali Hamaney, İran’ın asla teslim olmayacağını ve Amerikan başkanının taleplerini kabul etmeye niyetli olmadığını belirtti.

Hamaney, “Herhangi bir Amerikan askeri saldırısı, ciddi ve onarılamaz sonuçlara yol açacaktır. İran, dayatılan bir savaşa nasıl kararlılıkla direnecekse, dayatılan bir barışa da aynı kararlılıkla karşı koyacaktır. İran, hiçbir baskı karşısında asla boyun eğmeyecektir,” diye vurguladı.

İranlı diplomat: Amerika ve İsrail’in asıl hedefi İran’ın içeriden çöküşüydü

Okumaya Devam Et

Amerika

Politico: Beyaz Saray İran’ın misillemesinden endişeli

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi gecesi Oval Ofis’te yaptığı konuşmada zafer kazanmış gibi görünse de Beyaz Saray içinde yetkililer İran’ın olası bir karşı saldırısına hazırlandıkları için hava o kadar iyimser değildi.

Trump’ın başkanlığı dönemindeki en önemli askeri harekat olan İran’a Amerikan B-2 bombardıman uçakları gönderme kararı, ABD’yi Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance’in uzun süredir kaçınmaya söz verdikleri türden bir başka Orta Doğu çatışmalarının içine sürükleme tehdidi oluşturuyor.

Politico’ya konuşan bir Beyaz Saray yetkilisi, “Bunun bizi ne kadar uzun süreli bir sürece sürükleyeceğini bilmiyoruz. Şu anda mesajımız, nükleer kapasiteden kurtulmak ve müzakerelere odaklanmak,” dedi.

Beyaz Saray’dan üst düzey bir yetkiliye göre, Trump son birkaç gün içinde, ABD personelini minimum riskle Tahran’ın nükleer kapasitesini ortadan kaldırmak için nadir bir fırsat yakaladığına dair ikna olmaya başladı.

İkinci bir yönetim yetkilisi ve Beyaz Saray’a yakın bir kaynağa göre, Trump’ın tamamlanmasının ardından “çok başarılı” olarak nitelendirdiği saldırı planları, başkanın İran’ın nükleer tesislerini yok etme çabalarına İsrail’in katılıp katılmayacağına “iki hafta içinde” karar vereceğini açıkladığı sırada zaten hazırdı.

İlk Beyaz Saray yetkilisi, bununla birlikte, başkan gerginliğin azaltılması için umut verirken, askeri seçenekleri de değerlendirdiğini söyledi.

Aynı yetkili, “Çeşitli saldırı paketlerini inceledi ve dar kapsamlı ve özel olarak hazırlanmış bir paketi seçti,” dedi.

Beyaz Saray’ın üst düzey yetkilisi hafta başında, asker göndermeyen ve Amerikan vatandaşlarının hayatını doğrudan tehlikeye atmayan “cerrahi” bir saldırının, önceki yönetimleri uğraştıran uzun ve maliyetli savaşlardan kaçınma yönündeki başkanın taahhüdüne aykırı olmayacağını belirtti. Bu tür savaşlar, zira “Amerikalıların çoğunluğunun orta ve uzun vadede karşı çıkacağı şeylerin ana eksenini oluşturuyor.”

Cumartesi günü yaptığı kısa konuşmada Trump, ABD’nin İran’a yönelik saldırılarının şimdilik sona erdiğini ima etti. Saldırıları gerçekleştiren ABD askerlerine teşekkür eden Trump, onların hizmetlerine artık ihtiyaç duyulmamasını umduğunu vurguladı.

Aynı zamanda, başkan Tahran’ı barış yapmaya çağırdı ve bunu yapmazlarsa İran’ın son sekiz gün içinde gördüğünden “çok daha büyük” bir trajedi ile karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu. İsrail, ülke genelinde askeri ve nükleer tesisleri vurmuştu.

Şimdi çok şey İran’ın saldırıya nasıl tepki vereceğine bağlı. Orta Doğu’da 40.000’den fazla ABD askeri ve savunma bakanlığı sivil personeli bulunuyor ve Tahran misilleme yapmaya karar verirse bu kişiler hedef alınabilir.

Yönetim, İran ve bölgedeki vekil ağının son haftalarda İsrail’in askeri harekatıyla yeterince zayıflatıldığına ve Tahran’ın misilleme yapma ve daha geniş çaplı bir savaşı tetikleme kabiliyetinin sınırlı olacağına dair güvenini artırıyor.

Bir ABD’li yetkili, İran’ın ABD saldırıları sonrasında ya pes edeceği ya da kısa süreli bir diplomatik çıkış yolu bırakacak sınırlı bir misilleme yapacağı ihtimalinin “gerçekçi” olduğunu söyledi.

Yetkili, “Bu, İran için gerçekten bilinmeyen bir alan. Rejim, kurulduğu günden bu yana ABD’nin saldırısını önlemeye çalışıyor,” diye konuştu.

Fakat Politico’ya göre “Trump dünyasında” endişe devam ediyor. Beyaz Saray’daki tartışmalara aşina bir kişi, “Burada tırmanma riski çok yüksek,” dedi.

İran’ın misillemesi sonucu Amerikalıların da dahil olduğu çok sayıda zayiatın olduğu bir olay olursa, “ABD’nin müdahale etmesi için baskının artacağı” düşünülüyor.

Savunma Bakanı Pete Hegseth için, “Baskı hissedecek ve bir şekilde saldırıların Trump’ın iddia ettiği kadar başarılı olduğunu kanıtlamak zorunda kalacak,” diyen bu kişi, Pentagon’un bu yıl, İran’ın nükleer tesislerinin yeraltındaki derinliği ve yaygınlığı nedeniyle, ABD ordusunun bu tesisleri yok etmek için 30 gün süren sürekli saldırılar düzenlemesi gerektiğini değerlendirdiğini söyledi.

Beyaz Saray, İran’a yönelik bombardımanlar hakkında hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat kongre liderlerine önceden bilgi verdiğini söyledi.

Fakat Temsilciler Meclisi ve Senato istihbarat komitelerinin üst düzey üyeleri de dahil olmak üzere Demokratlar, saldırılardan önce bilgilendirilmediklerini söyleyerek tepki gösterdi.

Demokrat Temsilci Jim Himes, “Anayasa’ya göre, ikimiz de savunmaya yemin ettik, bu konuyla ilgilenmem bombalar düşmeden ÖNCE olmalıdır,” diye yazdı.

Duyurudan kısa bir süre önce, Senato Azınlık Lideri Chuck Schumer, ayrıntılar olmadan “yüzeysel” bir bildirim aldı.

Cumartesi günü, her iki ülkenin diplomatlarına göre, yönetim NATO müttefikleri İngiltere ve Fransa’yı da planlanan saldırılar hakkında bilgilendirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English