ABD’de geçen Cuma açıklanan resmi işsizlik rakamları (tarım dışı istihdam), Kasım ayında Amerikan ekonomisinin 263 bin yeni istihdam yarattığına işaret ediyor.
Çalışma Bakanlığı verilerine göre, işsizlik oranı da yüzde 3,7’de sabitlendi. Bu, son yarım yüzyıldaki en düşük işsizlik oranına bir hayli yakın. Ekim ayında yeni iş sayısı 284 bini bulmuştu.
Yine bakanlık verilerine göre, ortalama saatlik ücret bir önceki aya göre yüzde 0,6 artarken, bir önceki yıla göre yüzde 5,1 yükseldi.
Bütün bu olumlu görünen istatistiklere rağmen, çalışan kişi veya iş arayan kişileri ölçen emek gücüne katılım oranı Ekim ayına göre azalarak yüzde 62,1 olarak gerçekleşti.
Güçlü sayılan istihdam verileri, ABD’nin sert faiz artırımına rağmen resesyona girmeyeceğinin en önemli göstergesi sayılıyor. Amazon, Meta ve Twitter gibi teknoloji devlerinin çok sayıda işçiyi işten çıkarmasına rağmen Amerikan ekonomisinde, özellikle de hizmet sektöründe istihdam iştahı sürüyor gibi görünüyor.
Anketlerde görülen farklılaşma
Yüzeydeki bu pembe tabloyu biraz kazıyınca farklı işaretlerle karşılaşıyoruz.
ABD’de aylık iş istatistikleri 131 bin civarındaki işverenler arasında yapılan anket sonucunda belirleniyor. Bu ankette işveren kaç kişiyi çalıştırdığı, ne kadar ücret ödediği gibi sorular soruluyor.
İşsizlik oranı ve bununla bağlantılı veriler ise 60 bin civarındaki hanehalkı anketlerinden elde edilen istatistiklere göre hesaplanıyor. Sıradan Amerikalılara çalışıp çalışmadığı veya iş arayıp aramadığı gibi sorular yöneltiliyor ve buradan bir sonuç çıkarılıyor.
Elbette bu istatistikler aydan aya değişebilir ama belirli bir vadede iki anket sonucunun birbirine yakınlaşması beklenir. Yani işverenler daha fazla kişiyi işe aldıklarını söylüyorlarsa, hanehalkı anketlerinde de benzer bir eğilim olması akla yatkındır.
Oysa ABD’deki istatistikler Mart ayından bu yana farklı sonuçlar üretiyor. İşveren anketlerine bakıldığında, Mart ayından bu yana ABD ekonomisi 2,7 milyon fazla istihdam üretmiş durumda. Ama hanehalkı anketlerinde fazladan yalnızca 12 bin kişi istihdam edildiğini söylüyor.
Bu farklılaşma neden?
Anketlerdeki bu farklılaşmanın birkaç nedeni olabilir.
Basit istatistiksel hataların ötesinde, aynı emekçinin birden fazla işte çalışması bu farklılaşmanın en önemli nedeni gibi görünüyor.
Hanehalkı anketlerinde, birden fazla işte çalışan bir emekçinin istihdamı bir tane görünürken, farklı farklı işverenler aynı işçiyi birden fazla kez istihdam edilmiş olarak gösterebilir.
Bunun yanı sıra kendi hesabına çalışanlar, tarımda istihdam edilenler, ücretsiz izne ayrılanlar veya enformel sektörlerde çalışanlar işverenlerin anketlerinde sayılmazken hanehalkı anketlerinde sayılabilir. Elbette bu senaryoda, anket verilerinin birbirine yakınlaşması beklenir.
Ama genel yorum, anketlerdeki farklılığın “marjinal” işlerde çalışanlardan kaynaklandığı söylenebilir. Bu emekçiler, olası bir resesyonda ilk topun ağzına konulacaklar.
Nitekim 2007 yılında da benzer bir anket farklılaşması görülmüştü: Hanehalkı anketleri o yıl 300 bin, işveren anketleri ise 1,1 milyon yeni iş yaratıldığını gösteriyordu. Aralık ayında ise büyük çöküş başladı.
Sektörel dağılım
Financial Times’ın yayınladığı grafiğe bakılırsa, bir önceki aya göre en çok istihdam artışı enformasyon ve eğlence/konaklama sektörlerinde yüzde 0,6 ile gerçekleşti. Bunu madencilik (yüzde 0,5), inşaat ve eğitim/sağlık hizmetleri (yüzde 0,3), finansal faaliyetler ve kamu sektörü (yüzde 0,2) takip ediyor.
Perakende hizmetler, nakliye ve depo ve toptan ticarette ise azalma görülüyor.
Pandeminin başlangıcı sayılan Şubat 2020’den bu yana ise en büyük istihdam artışı yüzde 12 ile nakliye ve depo sektörlerinde gerçekleşti. Enformasyon sektörü ile profesyonel/ticari hizmetler de takipte. En büyük düşüş ise madencilik/ağaç işleri ile eğlence/konaklama sektörlerinde. Dolayısıyla istihdamdaki artışların bir bölümünde baz etkisi gözlemleniyor.
25-54 yaş arası nüfusun istihdamında ise pandemi öncesine göre yaklaşık yüzde 1’lik bir düşüş var.
Tasarruflar çökerken tüketim sürüyor
Bir başka dikkat çekici veri, Amerikan halkının enflasyondan kaynaklı reel ücretleri düşmeye devam ederken tüketicilerin harcamaları yüksek hızda süregidiyor.
Bunda pandemi dönemi mali yardımların etkisi olduğu düşünülüyor. Buna ilişkin bir başka gösterge, ilk işsizlik yardımı başvurularının ve devam eden işsizlik yardımlarının artış göstermesi. Bu, istihdam dışındaki nüfusun iş bulma süresinin uzadığını gösteriyor.
Bir başka harcama gerekçesi, pandemi dönemi tüketimin azalması nedeniyle harcanmayan paraların pandemi çıkışında harcanmaya başlanması.
Kişisel tasarruf oranı, yani harcanabilir gelirin harcamadan sonra kalan payı, Ekim ayında tarihsel bir dip görerek yüzde 2,3’e geriledi. 60 yıllık istatistiklere bakıldığında, bundan daha düşük tasarruf oranı yalnızca Haziran 2005’te görülmüştü.
2023’te Fed’in ekonomiyi soğutmak amacıyla faiz oranlarını daha da artırması durumunda, kişisel tasarrufların tükenişi ekonomiye çift kat darbe vurabilir.
Nitekim CNBC’ye konuşan JPMorgan CEO’su Jamie Dimon, önümüzdeki yılın ortalarında, pandemi dönemi teşvik paketlerinden biriktirilen 1,5 milyar dolarlık bir tasarrufun buharlaşmış olacağını ve bunun hafif ya da sert bir resesyonu tetikleyen unsurlardan birisi olacağını kaydetti.
2020’ye gelene kadar kişisel tasarruf oranları ortalama yüzde 7 civarında seyrediyordu. İki pandemi yılı ise, mali yardımlar ve kısılan tüketim ile bu oranı ikiye katlamıştı.
Fed istatistiklerine göre tasarrufları hızla tükenen gerli grubu, en alttaki çeyreğe mensup Amerikalılar. Son çeyrektekilerin toplam tasarrufu 2022’nin ikinci çeyreğinde 92 milyar dolara geriledi (bu sayı 2021’in üçüncü çeyreğinde 170,6 milyar dolarla zirve yapmıştı). En üst çeyrekteki Amerikalıların 2022’nin ikinci çeyreği itibariyle toplam tasarruf tutarı ise 825 milyar dolar.