Bizi Takip Edin

AMERİKA

ABD’de petrol devlerinden ’küçükleri’ yutma hamleleri

Yayınlanma

ABD’nin en büyük iki petrol şirketi Chevron ve ExxonMobil, en kritik üretim noktalarını ele geçirmek için milyarlarca dolarlık anlaşmalar imzalayarak önümüzdeki on yıllar için petrol rezervlerini güvence altına alma yarışını başlattı.

Chevron Pazartesi günü şimdiye kadarki en büyük satın alımını açıkladı ve ABD’li enerji şirketi Hess’i 53 milyar dolara satın alarak sektörün son on yıldaki en önemli keşfi olan Guyana kıyılarındaki petrol üretiminde önemli bir yer edindi.

Anlaşma ile Exxon ve Chevron daha yakın bir rekabete girecek ve her ikisi de Hess’in yüzde 30 hisseye sahip olduğu ve Exxon’un yüzde 45 işletme hissesini elinde tuttuğu Guyana açıklarındaki Stabroek bloğunu ortaklaşa kontrol edecek.

Diğer Amerikan petrol devi ExxonMobil ise iki hafta önce, dünyanın en verimli petrol sahası olarak kabul edilen Teksas ve New Mexico’daki Permian Havzası’nın en büyük işletmecisi Pioneer Natural Resources’ı 60 milyar dolara satın almıştı.

Her iki anlaşma da 1990’ların sonu ve 2000’lerin başında gerçekleşen ve modern süper büyük şirketleri oluşturan BP-Amoco, Exxon-Mobil ve Chevron-Texaco mega birleşmelerinden bu yana nadiren görülen ölçekte.

Maliyetleri düşürmek için birleşme

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre analistler ve anlaşma sahipleri, diğer şirketler ölçek kazanmak ve petrol üretiminin maliyetini düşürmek amacıyla, kalan en iyi sondaj sahalarını elde etmek için hareket ettikçe, yakın vadede daha fazla birleşmenin olası göründüğünü söylüyorlar.

Uluslararası Enerji Ajansı gibi kuruluşlar, fosil yakıtlara talebin 2030’da zirveye ulaşacağını öngörüyor. Petrol tekellerinin hamlelerinde bunun da payı olduğu düşünülüyor.

Chevron CEO’’su Mike Wirth FT’ye verdiği son röportajda, “Gerçek dünyada yaşıyoruz ve gerçek dünya taleplerini karşılamak için sermaye tahsis etmek zorundayız,” demiş ve petrol talebinin ‘2030 ve sonrasına kadar artmaya devam edeceğini’ öngörmüştü.

London Stock Exchange Group’a (LSEG) göre bu yıl petrol ve doğalgaz sektöründe 254 milyar dolar değerinde birleşme ve satın alma anlaşması duyuruldu ve bu rakam 2014’ten bu yana en yüksek yıllık toplam.

‘Silahlanma yarışı’

Tekelleşmenin önümüzdeki on yılda ‘savaş’ terimleri ile devam edeceği de anlaşılıyor.

Sektördeki son satın alma ve birleşme hareketliliğine dahil olan kişilerden birisi, “Bu bir silahlanma yarışı. Çoğu sektörde, birinci anlaşmanın ikinci ve üçüncü anlaşmaya yol açması gerekmez. Bu durumda ise öyle olacağına inanıyorum, çünkü zamanlama çok önemli ve en büyük iki oyuncu hamlelerini yaptı,” diyor.

BP ve Shell Avrupa’daki ‘temiz enerji’ baskısından rahatsız

Analistler, en cazip birleşmelerden birinin BP ve Shell olabileceğini söylerken, bu tür bir anlaşmanın önünde bir dizi ciddi engel olduğu ve böyle bir görüşmeden haberdar olmadıkları konusunda uyarıda bulundular.

Bunun yanı sıra ABD’nin zengin kaya gazı bölgelerindeki büyük bağımsız üreticiler de birleşmek ya da daha küçük rakiplerini satın almak isteyebilir.

İngiltere merkezli BP ve Shell, değerlemelerinin Exxon ve Chevron’un gerisinde kaldığından şikayet ederek, bunun kısmen Avrupa’daki enerji şirketlerinin ‘temiz enerji’ dönüşümünü benimsemeleri için daha fazla baskı görmesinden kaynaklandığına inanıyor.

ABD’li büyük şirketler ise küresel ekonomiyi ‘karbonsuzlaştırma’ çabalarının artmasına rağmen gelecekteki petrol üretimi konusunda daha agresif bir duruş sergiliyor.

Ne Exxon ne de Chevron, rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş değil. Bu, Avrupalı rakiplerinin aksine bir durum.

Chevron ve Exxon’un hamleleri devam edebilir

Analistler, ABD’nin kaya gazı arama ve üretim uzmanları arasında kalan daha büyük şirketlerin, ölçek kazanmak ve ileride süper büyük bir satın alma için cazip bir hedef sunmak üzere birleşmeye çalışacağını söylüyorlar.

Buna göre Occidental Petroleum, ConocoPhilips ve Marathon Oil gibi gruplar bir sonraki hamle yapanlar arasında yer alabilir.

Enverus’ta analist olan Andrew Dittmar FT’ye verdiği demeçte, “Exxon ya da Chevron’un işi hiçbir şekilde bitmedi. Fakat bu özel dalga için yaptıkları hamleleri gördük. Bence bir adım geri atacağız ve ‘23 ve ‘24’ün geri kalanında bu bağımsızlardan bazıları kendi aralarında birleşecek,” iddiasında bulunuyor.

Yeni birleşmeler yolda

Bloomberg’in haberine göre, bir diğer büyük Permian Havzası üreticisi Devon Energy’nin Marathon Oil ve CrownRock’ı da içeren şirketleri incelediği söyleniyor.

Reuters’a göre gaz üreticisi Chesapeake Energy, Southwestern Energy’yi satın almayı düşünüyor.

Azalan kaliteli kaya gazı envanteri havuzu ve verimli Permian Havzası’ndaki sınırlı sayıdaki büyük hedefler nedeniyle, enerji şirketleri yakında yeni anlaşmalara zorlanabilir. 

Wall Street Journal’a (WSJ) konuşan Pickering Energy Partners’ın baş yatırım yetkilisi Dan Pickering, “Bunun FOMO [kaçırma korkusu] bileşeni sadece hızlanacak. Bir ya da iki anlaşma daha görürsek, kıtlık primi ortaya çıkmaya başlayabilir,” diyor. Kıtlık primi, anlık olarak talepteki artışın arzdaki düşüşle birleşmesinden kaynaklı maliyet yüksekliğine işaret ediyor.

Enverus’un verilerine göre Occidental Petroleum, Devon Energy ve Diamondback Energy, Permian’daki en büyük üreticiler arasında yer alıyor ve Pickering’e göre de hem potansiyel bir hedef hem de bir alıcı olabilecek kadar büyükler.

Pickering, EOG Resources’ın da bu bölgedeki en büyük üreticilerden biri olmasına rağmen, şirketin tarihsel olarak kurumsal anlaşmalardan ziyade varlık satın almalarıyla daha çok ilgilendiğini belirtiyor.

Piyasa tekelleşme için müsait

WSJ’ye göre piyasa konsolidasyon için olgunlaşmıştı. Enerji varlık yöneticisi Kimmeridge, Haziran ayında yayınladığı bir raporda, ABD’li petrol ve gaz üreticilerine yönelik ‘yatırımcı ilgisinin derecesine göre çok fazla halka açık şirket’ olduğunu belirtmişti.

En büyük beş aktif fon yöneticisinin (Fidelity ve J.P. Morgan dahil) dosyalarının analizinde, bu yöneticilerin S&P 500’deki en büyük beş enerji şirketindeki varlıklarının, beş yıl önceki aynı dönemle karşılaştırıldığında, 2023’ün ikinci çeyreğinde ABD enerji varlıklarının %40’ından %53’üne yükseldiğini tespit etti. Aynı zamanda, daha küçük enerji şirketlerinin varlıkları azaldı. Başka bir deyişle, yatırımcılar belirli bir piyasa değerinin altındaki enerji şirketlerini ciddiye bile almıyor.

Bu nedenle, enerji tekelleri ile daha küçük üreticiler arasındaki değerleme farkı genişlemiş durumda. Exxon Mobil, Chevron ve diğer büyük üreticilerin ağırlıkta olduğu bir endeks, daha küçük üreticileri takip eden bir endeksten %44 daha yüksek bir değerlemeye sahip. Bu fark son 17 yılda ortalama %14’tü.

Dolayısıyla devlerle küçükler arasında açılan fark, küçük şirketlerin büyükler tarafından ‘yutulmasına’ yol açıyor.

AMERİKA

Donald Trump Ticaret Bakanlığının başına Howard Lutnick’i getirdi

Yayınlanma

Donald Trump, Wall Street yatırımcısı ve seçim kampanyası bağışçısı Howard Lutnick’i Amerikan ticaretini yönetmesi için aday göstereceğini ve milyarderi, seçmenlere sunduğu kapsamlı gümrük tarifelerinin uygulanmasından sorumlu tutacağını söyledi.

Trump’ın geçiş ekibinin eş başkanı olan Lutnick, yeni yönetimde Hazine Bakanlığını yönetmek için de adaylar arasında yer alıyordu. Lutnick, yatırım şirketi Cantor Fitzgerald’ın CEO’su.

Trump salı günü Lutnick’in Ticaret Bakanlığına liderlik etmenin yanı sıra ABD ticaret temsilciliği (USTR) ofisinden de “doğrudan sorumlu” olacağını açıkladı.

Önceki yönetimlerde, 1974 yılında kurulan ve ABD’nin ticaret ortaklarıyla müzakereleri denetleyen ABD ticaret temsilcisi ofisi doğrudan başkana rapor veriyordu.

Senato tarafından onaylanması halinde 63 yaşındaki milyarder yatırımcı, ABD işletmelerini desteklemekten sorumlu olacak ve Trump’ın ülkenin ticaret ortaklarına kapsamlı gümrük vergileri uygulama planının hayata geçirilmesinde merkezi bir rol oynayacak.

Seçilmiş başkan, Çin’den ithal edilen mallara yüzde 60 gümrük vergisi getirilmesinin yanı sıra yüzde 20’ye varan küresel bir gümrük vergisi uygulanmasını önerdi. 

Daha önce hiçbir devlet görevinde bulunmayan Lutnick, seçim kampanyası sırasında Trump’ın en büyük destekçilerinden biri olarak ortaya çıkarken, seçilmiş başkanın politikalarının sadık bir savunucusu oldu. 

Lutnick, New York’ta yapılan bir seçim mitinginde, “Amerika ne zaman büyüktü? Yüzyılın başında ekonomimiz sallanıyordu! Bu 125 yıl önceydi. Gelir vergimiz yoktu ve sahip olduğumuz tek şey gümrük vergileriydi,” demişti.

Lutnick, Clintonların hâlâ arkadaşı

Trump’ın en büyük bağışçılarından biri olmadan önce Lutnick, Chuck Schumer ve Jeb Bush da dahil olmak üzere “müesses nizam” Demokratlarına ve Cumhuriyetçilerine para vermişti.

Lutnick, Hillary Clinton’ın 2008 ve 2016 başkanlık seçimlerine katkıda bulunmuş, 2015’te onun için bir bağış toplantısına ev sahipliği yapmıştı ve Bill Clinton ve kızı Chelsea’nin geçtiğimiz 11 Eylül’de şirketinin yardım gününe geldiğini belirterek Clintonları hâlâ arkadaş olarak gördüğünü söylüyor.

Lutnick aynı zamanda on yıllardır Trump’a da yakın, hatta 2008 yılında seçilmiş başkanın NBC’deki programı The Celebrity Apprentice’e bile katılmıştı.

Cantor Fitzgerald’ın patronu ekim ayında Financial Times’a verdiği demeçte, Trump’ın 2024 kampanyasına 10 milyon dolardan fazla bağış yaptığını, geçiş süreci için 500.000 dolar daha bağışladığını ve toplamda yaklaşık 75 milyon dolar topladığını söyledi.

Hazine Bakanı henüz belli değil

Son günlerde Lutnick’in adı Hazine Bakanlığı için de geçiyordu fakat yatırımcının kampı ile hedge fon yöneticisi olan Scott Bessent’i destekleyenler arasındaki çatışmalar seçim sürecini altüst etti.

Lutnick, Trump’ın yakın danışmanı haline gelen milyarder girişimci Elon Musk’ın desteğini kazandı. Musk, Lutnick’i “olağan seçim” olarak nitelendirdiği Bessent’in aksine “gerçekten değişim yaratacak” bir Hazine Bakanı olarak tanımlamıştı.

Bir başkanın yönetimindeki en önemli ekonomik görev olan Hazine Bakanlığının ötesinde, Trump henüz Ulusal Ekonomi Konseyinin direktörlüğünü kimin yapacağına karar vermedi.

Marc Rowan Hazine için öne çıktı

Konuya aşina birkaç kişinin FT’ye aktardığına göre özel sermaye milyarderi Marc Rowan, Donald Trump’ın Hazine Bakanı olmak için en büyük aday olarak ortaya çıktı ve çarşamba günü seçilmiş başkanla bir araya gelerek mevki için sunumunu yapacak.

Konu hakkında bilgi sahibi iki kişi, Apollo Global Management başkanının görüşme için kapsamlı bir hazırlık yaptığını söyledi. Rowan, Trump’la Florida’da buluşmak üzere Hong Kong’dan geri döndü.

Rowan, finans piyasalarındaki derin deneyimine atıfta bulunan bazı Trump sırdaşlarının ve Wall Street bağışçılarının desteğine sahip. Wall Street’teki destekçilerinden biri, “Marc çok zeki ama çok bağımsız,” dedi.

Fakat 62 yaşındaki özel sermaye patronu, hedge fon yatırımcısı Scott Bessent’in hâlâ önde gelen bir aday olması nedeniyle bu görev için sıkı bir rekabetle karşı karşıya.

Geçiş ekibine politika konusunda danışmanlık yapan eski bir Federal Rezerv yöneticisi olan Kevin Warsh da bir sonraki Hazine bakanı olmaya aday olmaya devam ediyor.

Tahmin sitesi Polymarket salı günü Warsh’ı açık ara favori olarak gösterirken, Bessent ikinci favori ve onları Rowan ve Hagerty’yi takip ediyor.

Bessent, Hazine Bakanı olma teklifinin reddedilmesi halinde yeni yönetimin Ulusal Ekonomik Konseyinin başkanı olmak için de yarışıyor.

Trump, Medicare ve Medicaid için Mehmet Öz’ü seçti

Trump salı günü yaptığı açıklamada, Medicare ve Medicaid Hizmetleri Merkezlerinin (CMS) başına doktor ve televizyoncu Mehmet Öz’ü getirdiğini duyurdu.

Trump yaptığı açıklamada, Robert F. Kennedy Jr. tarafından popüler hale getirilen bir slogana atıfta bulunarak, “Amerika’yı Yeniden Sağlıklı Hale Getirmek için Dr. Öz’den daha nitelikli ve yetenekli bir Hekim olmayabilir,” dedi.

Trump, Öz’ün, ülkenin “en pahalı devlet kurumundaki israf ve dolandırıcılığı azaltacağını” söyleyerek yetki harcamalarında kesintiye gidilebileceğinin sinyalini verdi. Ayrıca Öz’ün “Hastalıkların Önlenmesinin teşvik edilmesinde lider olacağını” söyledi.

Öz eski bir kalp cerrahı ve Columbia Üniversitesinde profesör. Oprah Winfrey’in “sağlık gurusu” olarak ulusal üne kavuşmuş ve daha sonra kendi uzun soluklu talk show programını sunmuştu.

Öz, “bilimsel olarak şüpheli” teorileri benimsediği ve etkinliği belgelenmemiş tedavileri teşvik ettiği için tıp uzmanları da dahil olmak üzere yıllar boyunca defalarca eleştirildi.

Trump 2022 Pennsylvania Senato yarışında onu destekledi, fakat Öz, Demokrat John Fetterman tarafından yenilgiye uğratıldı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Biden’dan Ukrayna’ya anti-personel mayın tedarikine onay

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın Donbass’taki ilerleyişini durdurmak amacıyla Ukrayna’ya ‘kalıcı olmayan’ anti-personel mayınların tedarik edilmesini onayladı. Bu karar, Ottawa Sözleşmesi kapsamında tartışmalara yol açabilecek nitelikte.

The Washington Post’a konuşan Amerikalı yetkililer, ABD Başkanı Joe Biden’ın, Kiev’e Ukrayna ordusunun Donbass’taki savunmasını güçlendirecek anti-personel mayınların tedarik edilmesini onayladığını bildirdi.

Yetkili, “Rusya kayıplar vermesine rağmen doğudaki Ukrayna mevzilerine saldırılarını sürdürüyor. Giderek daha fazla yerleşim yerinin düşme riski bulunuyor. Bu mayınlar tam da bu tehdide karşı özel olarak üretildi,” açıklamasında bulundu.

Ayrıca yetkili, söz konusu mayınların ABD’nin Ukrayna’ya teslim ettiği diğer silahlarla birlikte “daha etkili bir savunma hattı” oluşturacağını vurguladı.

Gazeteye konuşan bir diğer kaynak, Kiev’e “kalıcı olmayan” mayınların verileceğini belirtti. Bu mayınlar, belirli bir süre sonra kendiliğinden imha oluyor veya pil ömrünün bitmesiyle etkisiz hale gelerek, uzun vadede sivillere yönelik tehlike oluşturmuyor.

Kaynak ayrıca, Ukrayna ordusunun yoğun nüfuslu bölgelerde mayın kullanmayacağına dair taahhütte bulunduğunu ifade etti.

ABD, mayınların yalnızca Ukrayna’nın uluslararası alanda tanınan sınırları içerisinde kullanılmasına izin verdi.

Gazeteye göre Biden, uzun süre Kiev’e anti-personel mayın tedarikini reddetmişti.

Fakat son haftalarda Beyaz Saray, Rusya ordusunun Donbass’taki ilerleyişinden “derin endişe” duyuyor ve bu saldırıyı durdurmak için “acil önlem” alınması gerektiğini düşünüyor.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) yetkilileri, mayın tedarikinin “Biden yönetiminin Rusya’nın saldırısını yavaşlatmak için atabileceği en etkili adımlardan biri” olduğunu değerlendiriyor.

BM Ottawa Sözleşmesi kapsamında anti-personel mayınların kullanımı ve depolanması yasak.

ABD, Rusya gibi, anlaşmayı imzalayan 164 ülke arasında yer almazken, Ukrayna 2005 yılında sözleşmeyi onaylamıştı.

Sözleşme hükümlerine göre, onaylayan bir ülke, dahil olduğu silahlı çatışma süresince anlaşmadan çekilemiyor.

Daha önce BM Silahsızlanma Araştırmaları Enstitüsü (UNIDIR) uzmanı Mark Hiznay, Ukrayna ve Rusya’nın savaş alanında anti-personel mayınlar kullandığını iddia etmişti.

Ukrayna Savunma Bakanlığı bu iddiaları inkâr ederek, tüm uluslararası yükümlülüklere uyduklarını öne sürmüştü. Rusya ise Ukrayna’yı Donbass’taki sivil yerleşim yerlerini Lepestok mayınlarıyla mayınlamakla suçlamıştı.

Rusya, Biden’ın ATACMS kararına nasıl tepki verecek?

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Google’ı bölme planına Chrome’dan başlayabilir

Yayınlanma

Alphabet’e (Google) yönelik antitekel davasında Adalet Bakanlığı, internet tarayıcısı Chrome’un satışını zorlayabilir.

Planlar hakkında bilgi sahibi olan kişilerin Bloomberg’e aktardığına göre bakanlık, ağustos ayında Google’ın arama pazarında yasadışı tekelleştiğine hükmeden yargıçtan yapay zeka ve Android akıllı telefon işletim sistemiyle ilgili önlemler almasını isteyecek.

Adlarının gizli tutulmasını isteyen kişiler, antitröst yetkililerinin davaya katılan eyaletlerle birlikte çarşamba günü federal yargıç Amit Mehta’ya veri lisanslama gereklilikleri getirmesini önermeyi planladıklarını söyledi.

Antitröst uygulayıcıları, hakimin Google’ın Chrome’u satmasını emretmesini istiyor çünkü dünya çapında en yaygın kullanılan tarayıcı olarak, birçok insanın arama motorunu kullandığı önemli bir erişim noktasını temsil ediyor.

Bu kişiler, çözümün diğer bazı yönlerinin daha rekabetçi bir pazar yaratmaması halinde hükümetin daha sonraki bir tarihte Chrome satışının gerekli olup olmadığına karar verme seçeneğine sahip olduğunu da sözlerine ekledi. Bir web trafiği analiz hizmeti olan StatCounter’a göre Chrome tarayıcı ABD’deki pazarın yaklaşık %61’ini kontrol ediyor.

ABD Adalet Bakanlığı, Google’ı “parçalamanın” yollarını arıyor

Hükümet avukatları tavsiye kararını hazırlarken son üç ay içinde düzinelerce şirketle görüştü. Yetkililer, eyaletlerin hâlâ bazı önerileri eklemeyi düşündüğünü ve bazı ayrıntıların değişebileceğini söyledi.

Söz konusu kişiler, antitröst yetkililerinin Google’ı Android’i satmaya zorlayacak daha ciddi bir seçenekten geri adım attığını söyledi.

Mehta’nın önerileri kabul etmesi halinde, bu öneriler çevrimiçi arama pazarını ve gelişmekte olan yapay zeka endüstrisini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip. 

Dava ilk Trump yönetimi döneminde açılmış ve Başkan Joe Biden döneminde de devam etmişti. Washington’un yirmi yıl önce Microsoft’u başarısız bir şekilde parçalamaya çalışmasından bu yana bir büyük teknoloji şirketini dizginlemeye yönelik en agresif çabaya işaret ediyor.

Dünyanın en popüler web tarayıcısına sahip olmak Google’ın reklam işi için kilit öneme sahip. Şirket, oturum açan kullanıcıların etkinliklerini görebiliyor ve bu verileri, gelirinin büyük bir kısmını oluşturan promosyonları daha etkili bir şekilde hedeflemek için kullanabiliyor.

Google ayrıca Chrome’u, kullanıcıları bir cevap robotundan internette kullanıcıları takip eden bir asistana dönüşme potansiyeline sahip olan yapay zeka botu Gemini’ye yönlendirmek için de kullanıyor.

Bloomberg Intelligence analisti Mandeep Singh, satışın gerçekleşmesi halinde Chrome’un “aylık 3 milyardan fazla aktif kullanıcısı olduğu düşünüldüğünde en az 15-20 milyar dolar değerinde olacağını” söyledi.

Yargıçtan tarihi karar: Google, yasadışı anlaşmalarla aramalarda tekel kurdu

TECHnalysis Research’ten Bob O’Donnell ise, muhtemel alıcıların ödemek isteyecekleri fiyatın Chrome’u diğer hizmetlere bağlama becerilerine bağlı olabileceğini söyledi.

O’Donnell, “Doğrudan para kazanılabilir değil. Başka şeylere açılan bir kapı görevi görüyor. Bunu saf gelir getirici bir perspektiften nasıl ölçtüğünüz açık değil,” ifadelerini kullandı.

Google’ın regülatör işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Lee-Anne Mulholland, Adalet Bakanlığının “bu davadaki yasal konuların çok ötesine geçen radikal bir gündemi zorlamaya devam ettiğini” savundu.

Mulholland, “Hükümetin bu şekilde elini taşın altına koyması, tam da en çok ihtiyaç duyulan anda tüketicilere, geliştiricilere ve Amerikan teknolojik liderliğine zarar verecektir,” diye ekledi.

Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt CNBC’ye yaptığı açıklamada, Google’ın doğrudan ücret talep etmediği Chrome’un faydasının kısmen, Google ürünleriyle deneyimlerini daha sorunsuz hale getirerek kullanıcılara sağladığı kolaylıkta olduğunu söyledi ve “Bu şirketleri ayırmak, onlarla yaşadığınız sıkıntıyı temelden çözmeyecektir,” iddiasında bulundu.

Google bir blog yazısında, diğer şirketlerin Chrome’a sahip olması durumunda, ona bu kadar yatırım yapma ya da ücretsiz tutma teşvikleri olmayacağını ve muhtemelen iş modelini değiştirmek zorunda kalacaklarını söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English