Bizi Takip Edin

AMERİKA

ABD’deki Çin satın almaları diplerde; Beyaz Saray yeni kısıtlamalara gidiyor

Yayınlanma

Çin’in ABD’deki ekonomik faaliyeti, iki ülke arasındaki jeopolitik gerginliklerin sınır ötesi finansal faaliyetler üzerindeki etkisinin bir işareti olarak neredeyse yirmi yılın en düşük seviyesine geriledi.

Financial Times’ın (FT) Dealogic verilerinden aktardığına göre, Çin’in ABD’de yapılan birleşme ve satın alma yatırımları bu yıl şu ana kadar sadece 221 milyon dolar olarak gerçekleşti ve 2006’dan bu yana en yavaş yatırım hızını temsil ediyor. Geçen yıl bu noktada birleşme ve satın almalar toplam 3,4 milyar dolardı.

ABD’nin yanı sıra, Almanya’da da bu yıl şimdiye kadar sadece 189 milyon dolarlık Çin anlaşması yapıldı, ki bu on yıldan uzun bir sürenin en düşük miktarı; İngiltere ve Avustralya’daki faaliyetler ise şimdiye kadar 503 milyon dolar ve 228 milyon dolar olarak gerçekleşti. Kanada için ise kaydedilmiş anlaşma rakamı bulunmuyor.

Asya’nın önde gelen uluslararası bankalarından birinde çalışan ve adının açıklanmaması kaydıyla konuşan bir bankacı, “Üzerinde çalışılan şeyler var, ancak hacimlerin çok düştüğü açık, daha fazla düzenleyici müdahale var,” dedi ve gelecekteki faaliyetlerin ‘ulusal güvenlik kutusunun dışında’ olacağını öne sürdü.

Geçtiğimiz ay Çin tarafından yeni kısıtlamalara tabi tutulan kritik mineraller ve metaller sektörlerini örnek gösteren bankacı, “Kanada, Avustralya ya da Kuzey Amerika’da [kritik mineraller alanında] birleşme ve satın alma yapmak isteyen pek çok Çinli şirket var. Bu tür bir ortamda bu daha zor görünüyor,” dedi.

ABD dışı satın alma ve birleşme devam ediyor ama…

İtalyan kamu hizmeti şirketi Enel’in bu yıl varlıklarını Çinli Southern Power Grid International’a 2,9 milyar dolara sattığı ve yılın en büyük yurtdışı anlaşmasına imza attığı Peru’da olduğu gibi, Çin’in yurtdışı birleşme ve satın almaları dünyanın diğer bölgelerinde de büyüme belirtileri gösterdi. Sonraki en büyük üç anlaşma Singapur’da yapıldı.

Fakat bu yıl şimdiye kadar yapılan toplam 12,2 milyar doların biraz altındaki yatırım, Covid-19’dan önceki on yıl boyunca her yıl yapılan on milyarlarca dolarlık yatırımla tezat oluşturuyor. 2016’da Çin’in tüm yıl boyunca dışarıya yönelik birleşme ve satın almaları 212 milyar dolarla zirve yaparken, 2019’da bu rakam 54 milyar dolardı.

Çin anakarasında son aylarda hızlanan ve bu yıl 27 milyar dolarla 2015’ten bu yana en yüksek hızına ulaşan gelen birleşme ve satın alma anlaşmaları, dışardaki faaliyetlerdeki durgunlukla tezat oluşturuyor.

Sektör oyuncuları, anlaşmaların kaynaklarından birinin, kötüleşen iklimde anakaradaki operasyonlarını yeniden yapılandırmak veya bölmek isteyen çok uluslu şirketler olduğunu söyledi.

Birleşme ve satın almalar için daha zorlu bir ortamın yanı sıra, yabancı yatırım bankaları da Çin’in artık tamamen yerli oyuncuların hakimiyetinde olan geniş ilk halka arz piyasasında aktif kalmakta zorlanıyor. Haziran ayı itibariyle, yabancı bankalar bu yılki işlemlerin sadece yüzde 1’inde yer aldı.

Beyaz Saray’a Çin hisse senedi ve tahvillerine yatırım uyarısı

Öte yandan Temsilciler Meclisi Çin Komitesi Başkanı Mike Gallagher, Başkan Joe Biden’ı Çin’deki yatırımlara getirilen sınırlamaları hisse senetleri ve tahvilleri de kapsayacak şekilde genişletmeye çağırdı ve bundan daha azının Pekin’in yarattığı ‘güvenlik tehdidinin büyük kısmını ele almakta başarısız olacağını’ ileri sürdü.

Gallagher, Başkan’a Beyaz Saray’dan yakında çıkması beklenen yeni bir idari emrin sadece özel sermaye ve risk sermayesi gruplarının doğrudan yatırımlarını değil, ABD’nin Çin menkul kıymetler piyasalarına katılımını da kapsaması gerektiğini söyledi.

Gallagher Biden’a yazdığı mektupta, “Kamu piyasası yatırımları, ABD’nin Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönelik sermaye akışının çoğunluğunu temsil etmektedir. Bunları muaf tutan herhangi bir kural ulusal güvenlik tehdidinin büyük kısmını ele almakta başarısız olacaktır,” dedi.

Gallagher mektupta, Çin’deki tahmini 1,3 milyar dolarlık ABD yatırımının büyük bir kısmının ‘Komünist partinin iğrenç insan hakları ihlallerini’ ve Halk Kurtuluş Ordusu (HKO) bağlantılı grupları finanse ettiğini ileri sürdü.

Önümüzdeki hafta Biden’dan gelmesi beklenen emir, Çin’in yarı iletkenler, yapay zeka ve kuantum hesaplama gibi alanlarda ABD teknolojisine erişimini kısıtlama çabalarını takip edecek. Emir, ABD sermayesinin Çin ordusuyla bağlantılı gruplara akışını kısıtlamak üzere tasarlandı.

Salı günü Temsilciler Meclisi Çin Komitesi, dünyanın en büyük varlık yöneticisi BlackRock’ı ve borsa endekslerini derleyen MSCI’ı Çin ordusuna yardım eden yatırımlardan ‘vicdansızca’ kazanç sağlamakla suçladı.

Yeni başkanlık emri neler getirecek?

ABD’li yetkililer yeni emrin, şirketlerin hassas sektörlerdeki yatırımlarını hükümete bildirmelerini gerektireceğini ve bazı durumlarda yasaklanacağını öne sürdü.

Eleştirmenler, kısmen ABD şirketlerinin ve bazı müttefiklerin lobi faaliyetleri nedeniyle, emrin yönetimdeki bazı kişilerin istediğinden ‘daha zayıf’ olacağından endişe ediyor.

Gallagher FT’ye verdiği demeçte, “Amerikan sermayesi Çinli askeri şirketlere akmaya devam ederse, kendi yıkımımızı finanse etme riskiyle karşı karşıya kalırız. Wall Street, ÇHC’deki kritik teknoloji sektörlerine yatırım yapmanın askerlerimizi tehlikeye attığını, Çin Komünist Partisi’nin insan hakları ihlallerinin hedeflerini tehlikeye attığını ve küresel ekonomi için sistemik riskleri arttırdığını kabul etmelidir. Bu, Amerikan halkının sipariş etmediği ve servis edilmesini istemediği ölümcül bir kokteyldir,” dedi.

Gallagher, emrin yatırımcılara öngörülebilirlik sağlaması gerektiğini söyledi. Komite başkanı, yönetimin müttefiklerini ‘kendi paralel kısıtlamalarıyla aynı yolu izlemeye’ ikna etmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Müttefikler ABD’yi şimdilik takip etmiyor

Bununla birlikte ABD’nin müttefiklerinin kendi paralel kısıtlamalarını şimdilik gündeme almadığı görülüyor.

Japon yetkililer, şirketlerin yatırımlarını Cayman Adaları gibi ülkeler üzerinden yönlendirebildikleri sürece boşluklar olacağı için benzer bir tarama aracı oluşturma planları olmadığını söyledi.

Haziran ayındaki AB zirvesinde, aralarında Alman Şansölyesi Olaf Scholz’un da bulunduğu liderler de ABD’nin hamlelerine ilişkin ciddi endişelerini dillendirmediler, çünkü önlemlerin ABD ile G7 ortakları arasında aylardır süren görüşmelerle yeterince yumuşatıldığına ve Almanya ve Fransa gibi daha az şahin ülkeler tarafından kabul edilebilir bir uzlaşmaya varıldığına ikna olduklarını belirttiler.

Üst düzey bir AB diplomatı, “Elbette farklı görüşlerimiz var … Çin ile istikrarlı ve yapıcı bir ilişki kurmaya hazırız. Ancak ABD, bölünmek yerine birlikte olmamızın yarattığı katma değeri görüyor,” dedi.

Yeni idari emir, Biden yönetiminin geçtiğimiz Ekim ayında açıklanan ihracat kontrollerini güncellemeye çalıştığı sırada gelecek. Intel ve Qualcomm gibi büyük şirketler üst düzey yetkililere bu çabalarla ilgili endişelerini dile getirmişlerdi. Bu lobi faaliyetleri nedeniyle yaşanan gecikme bazı müttefikler arasında şaşkınlığa neden oldu.

Japon hükümet yetkilileri, daha önce Japonya ve Hollanda’ya önlemlerini Washington ile uyumlu hale getirmeleri için baskı yapmalarına rağmen, ABD’nin kontrolleri hala güncellememiş olmasından duydukları hayal kırıklığını dile getirdi.

Japon yetkililerden biri, ABD’nin dışarıya yatırım incelemesinin daha önceki daha sert taslakların ‘sulandırılmış’ hali olabileceğini belirtti ve şöyle dedi: “Sanki birdenbire Çin’i kızdırmaktan korkmaya başladılar.”

AMERİKA

ABD hükümeti Intel’i kurtarmayı planlıyor

Yayınlanma

Intel geçtiğimiz yılın büyük bir bölümünü büyük kayıplarla geçirdikten sonra Amerikan hükümetinden ve diğer rakiplerinden “destek” bekliyor.

Apple ve Qualcomm gibi teknoloji devlerinin Intel’i devralmayı düşündüğü belirtiliyor.

Intel’in geçtiğimiz çeyrekte 16 milyar doların üzerinde zarar ettiğini bildiren haber platformu Semafor da ABD Ticaret Bakanlığının Amerikan şirketini kurtarmak için çeşitli yollar aradığını bildiriyor.

Biden döneminde çıkarılan ve CHIPS Yasası adı verilen, Intel’e nakit enjeksiyonu yapılmasını öngören yasa da gündemde. CHIPS yasası, bileşen üreten Amerikan teknoloji şirketlerinin nakit akışı yoluyla Çin ile rekabet etmelerine yardımcı olmayı amaçlıyor. Şu anda Intel’in CHIPS aracılığıyla 20 milyar doların üzerinde hibe ve düşük faizli kredi alması planlanıyor.

ABD’li yetkililerin şirketin “uygulanabilir” bir geri dönüş planı sunması gerektiği yönündeki endişeleri nedeniyle Intel’in bu paranın hiçbirini alamadığı bildiriliyor. İddialara göre politika yapıcılar, hükümetin zor durumdaki şirketlere doğrudan ortak olduğu 2008’deki gibi bir kurtarma paketine sıcak bakmıyor.

Semafor’a konuşan kaynaklar, Kongre üyeleri ve Ticaret Bakanlığı bürokratları arasındaki ilk görüşmelerin, hükümetin Intel’i yarı iletken alanında “Çin’e karşı bir denge unsuru” olarak stratejik öneme sahip bir şirket olarak görmesinden kaynaklandığını belirtti.

Şu anda çiplerin çoğu Çin’de üretiliyor. Her ikisi de Amerikan şirketi olan Nvidia ve Qualcomm’un aksine Intel, bu işi Kore ve Tayvan gibi yerlerdeki fabrikalara yaptırmak yerine kendi çiplerini üretiyor.

Bir Intel sözcüsü Semafor’a yaptığı açıklamada, “Intel, öncü çipleri tasarlayan ve üreten tek Amerikan şirketidir ve ABD’de küresel olarak rekabetçi bir yarı iletken ekosistemi sağlamak için kritik bir rol oynamaktadır,” dedi.

Geçtiğimiz hafta Intel, şirketin zararları ve “yeniden yapılandırma masraflarını” sorumlu tuttuğu büyük net zararı bildirdi. Yine de şirket 4. çeyrek için daha olumlu bir görünüm çizdi.

Ortaya atılan seçeneklerden biri, Intel’in x86 konseyinde birlikte çalıştığı AMD ile birleşmesi. Kaliforniya merkezli Marvell de adı geçen bir diğer teknoloji şirketi.

Kaynakların öne sürdüğü gibi hükümetin Intel ile AMD ya da Marvell arasında özel sektör öncülüğünde bir birleşmeyi teşvik etmesi ihtimal dışı değil.

Tüm bu karamsarlığa rağmen Intel’in geleceği kısa vadede biraz daha parlak görünüyor. Şirketin ABD Savunma Bakanlığı ve Amazon Web Services’ten büyük bir siparişi var. Intel ayrıca 2025 yılında 18A çipinin piyasaya sürülmesini bekliyor.

Bir Ticaret Bakanlığı sözcüsü Semafor’a yaptığı açıklamada, “Intel’in ABD’de çip üretimine yönelik genel vizyonuna güveniyoruz,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’ın zaferi Wall Street için doping anlamına geldi

Yayınlanma

ABD’de Donald Trump’ın zaferi, piyasadaki regülasyonları hafifletme vaadi ile birlikte birleşme ve satın almaların (M&A) artacağı umudunu artırdı.

Trump’ın birleşme konusunda daha yumuşak bir tutum sergilemesi, mevcut antitröst rejimi altında belirsiz olarak görülen bir M&A dalgasının önünü açabilir.

Capital One ve Discover’ın 35 milyar dolarlık kredi kartı birleşmesi, Trump’ın antitröst ekibinin birleşme ve satın alma ortamına nasıl baktığının bir göstergesi olacak. Her iki şirketin hisseleri de Trump’ın seçilmesinden sonra %15 yükseldi.

Piper Sandler genel müdürü Mark Fitzgibbon bir araştırma notunda, “Trump yönetimi altında anlaşma onaylarının belirgin bir şekilde hızlanacağını ve sürecin daha net bir şekilde tanımlanacağını düşünüyoruz,” diye yazdı.

Sektörler genelinde seçim sonrası görüş, Trump’ın kazanmasının konsolidasyon için sevindirici bir işaret olduğu yönündeydi. Lüks markalar Coach ve Kate Spade’in sahibi Tapestry hisseleri, Capri Holdings ile yaptığı anlaşmanın, anlaşmayı engellemek için mahkemeye gitmelerine rağmen, sonunda regülatörlerden geçeceği beklentisiyle yükseldi.

Frontier ve Spirit havayolu şirketlerinin hisseleri de yükseldi; bu da daha önceki birleşme girişimlerinin yeniden canlandırılabileceğinin bir işareti.

Snickers üreticisi Mars da ağustos ayında duyurduğu 36 milyar dolarlık anlaşmayla atıştırmalık üreticisi Kellanova’yı satın almak için daha kolay bir yol bulabileceğini düşünüyor.

Cumhuriyetçilerden deregülasyon müjdesi

Temsilciler Meclisi’nin olası başkanı Cumhuriyetçi Steve Scalise’in ilk 100 gün içinde yasama önceliği olarak “inovasyonun ve startup topluluğunun gelişebilmesi için devleti yoldan çekmeyi” öneren mektubu da bir başka gösterge.

Warner Brothers Discovery CEO’su David Zazlov da yatırımcılara gönderdiği notta, yeni yönetimin “bu sektör üzerinde olumlu ve hızlandırılmış bir etki sağlayacak bir konsolidasyon fırsatı” sunabileceğini söyledi.

Son olarak, Elon Musk bir şekilde işin içinde olduğu sürece, açıkça yasadışı olan LIV Golf-PGA Tour anlaşmasının devam edeceğine dair söylentiler var.

Wall Street çok mutlu

Trump’ın ne yapabileceğini anlamanın bir yolu da finans piyasalarına bakmak.

CNBC sunucuları David Faber ve Jim Cramer ile evvelsi gün yapılan programda, Faber çeşitli CEO’larla yaptığı sohbetlerden bahsetti.

Bu yöneticiler, Comcast’in Charter’ı satın alması, Exxon’un Chevron ile birleşmesi, bankaların konsolide olması ve Amazon ve Google’ın bir kez daha büyük satın almalar yapması gibi mega anlaşmalarla birleşme ve satın almaların güvence altına alınacağını umuyor.

Faber, son üç yıllık kısıtlamalardan sonra “kurumsal Amerika”da “konsolidasyon için bir gözü dönmüşlük” olduğunu da belirtti.

Banka hisseleri, özellikle de çeşitli sahte hesap skandalları nedeniyle Fed’in sıkı talimatı altında olan Wells Fargo ve Capital One tarafından bir satın alma için takip edilen Discover hisseleri de hızla yükseldi.

M&A uzmanları Moelis & Company, Perella Weinberg, Evercore ve Lazard’ın hepsi %15 civarında artış gösterdi. JPMorgan, özel sermaye devi Apollo ve Fannie Mae ve Freddie Mac’e bağlı bir dizi finansal hisse senedi de büyük kazananlar arasında.

Yatırımcılar, Amerika’daki banka sayısının 3400’den birkaç yüz civarına düşebileceğini ve sektörde çok sayıda deregülasyon görebileceğimizi iddia ediyor.

Büyük Teknoloji, Trump’ı kutlamak için sıraya girdi

Bu arada, büyük teknoloji CEO’ları da Trump’ın zaferini kutlamak için birbirleriyle yarıştılar ve mesajlarını Elon Musk’ın X platformu üzerinden ilettiler.

Jeff Bezos, Mark Zuckerberg, Tim Cook, Sam Altman, Andy Jassy Sundar Pichai bu “Big Tech” yöneticileri ve sahipleri arasında yer alıyor.

Bunların yanı sıra soruşturma altındaki büyük havayolu lobicileri de Trump’ın seçilmesi ile mutlu oldular. Onlar da konsolidasyon ve daha fazla ücret geliri beklentisiyle hisse senetlerinin sıçramasıyla sevinçlerini dile getirdiler.

JD Vance, Khan’ın mirasını devam ettirebilir mi?

Öte yandan AT&T’nin Time Warner’ı satın alma işlemini tamamlamasının yıllar almasından da anlaşılacağı üzere, Trump’ın ilk dönemi M&A için tamamen serbest bir dönem olmadı.

Ayrıca Trump’ın başkan yardımcısı JD Vance, başkan Lina Khan’ın öncülük ettiği Federal Ticaret Komisyonu’nun (FT) Büyük Teknoloji şirketlerinee yönelik baskısını desteklediğini açıkça belirtmişti.

Üstelik Trump, U.S. Steel ve Japon Nippon Steel şirketlerinin birleşme teklifine karşı çıkmıştı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’ın özel kalem müdürü Susie Wiles oldu

Yayınlanma

Donald Trump ABD Başkanı seçildikten sonra yeni görevlere atamalar yapmaya başladı.

Bu kapsamda Beyaz Saray Özel Kalem Müdürlüğüne ilk kez bir kadın atandı. Florida siyasetinde deneyimli bir isim olan Susie Wiles, Donald Trump’ın 2016 Florida kampanya direktörlüğünden sonra 2024 adaylığının üst düzey danışmanlığına kadar yükseldi.

Politico’ya göre disiplinli ve profesyonelleşmiş bir kampanya operasyonu yürüterek Trump’ın seçimi kazanmasını sağladı.

Wiles’ın, Trump’ın “dürtülerini” mümkün olduğu ölçüde çok az kişinin yapabildiği şekilde kontrol etmeye yardımcı olma becerisini gösterdiğini ileri süren Politico, Trump’ın yaptığı açıklamada Wiles’ın “sert, akıllı, yenilikçi ve evrensel olarak takdir edilen ve saygı duyulan biri” olduğunu söylediğini hatırlattı.

Politico’ya göre kalabalıkların önüne çıkmaktan ve konuşma yapmaktan pek hoşlanmayan Wiles’ın en önemli özelliklerinden biri de büyük lobi firmaları için çalışması. Florida Valisi Ron DeSantis’in kampanyasını da yöneterek seçilmesini sağlayan Wiles, Mitt Romney’den Rick Scott’a kadar birçok Cumhuriyetçi için çalıştı.

Trump’ın 75 günlük geçiş ekibi

“Trump’ın işlevsiz siyasi evrenini düzenli bir şeye dönüştürdü,” diyen Politico, 2020’de seçim kaybettikten ve 2021’de çeşitli davalarla dibe vuran Trump’ın, Wiles’ın devreye girmesiyle tekrar başkanlık için yarışır hale geldiğini öne sürdü.

Wiles, Trump kampanyasını yürütürken tütün şirketi Swisher International için lobi faaliyetlerinde de bulundu.

Wiles, müşterileri arasında SpaceX, AT&T ve Katar Büyükelçiliğinin de bulunduğu lobi devi Mercury’nin de lideri fakat Wiles bu müşterilerin hiçbiri için lobi yapmak üzere kayıtlı değil.

2022’den bu yana Trump’ın kampanyasında yer alan Wiles, 2023 ile 2024’ün başı arasında Kongrede “FDA düzenlemeleri” konusunda lobi faaliyetlerinde bulundu. Kamuya yapılan açıklamalara göre Mercury, bu süre zarfında Swisher için yaptığı çalışmalar karşılığında 120.000 dolar ödeme aldı. Mercury, Swisher ile olan ilişkisini bu yılın başlarında sonlandırdı.

Mercury CEO’su Kieran Mahoney yaptığı açıklamada Wiles’ı seçilmesinden dolayı tebrik ederek, “Bu ülke için harika bir haber. Susie değerli bir meslektaşımız olmuştur. Hepimiz onunla gurur duyuyor ve en iyi dileklerimizi sunuyoruz,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English